Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13.Bölüm

@hypnoticdark

Madrid 2015

Babamın bize tahsis ettiği özel uçakla, iki yıl önce büyük umutlarla çıktığım evime geri dönüyordum. İstanbul'da yaşayacağım güzel günleri iple çekiyordum ama oltama takılan, büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Yeniden içim umutlarla dolarken, ihtiyarın gözleri sürekli üzerimdeydi. Benim yüzümden hiç bir suçu olmayan korumaları öldürmek zorunda kalmış, o günden beri de duygularımı öldürmem için sürekli uyarılar veriyordu ama insan, duygularını kontrol edebilir miydi? Kız kardeşim gibi gördüğüm Mariana'm ile kavuşacağım ve okula başlayacağım için içimde yükselen umutları nasıl bastırabilirdim?

Uçakta, Pote yanımda oturuyor viskisini ağır ağır yudumluyordu. İhtiyar, gözlerini kapatmış uykuya dalmıştı. Pote'ye döndüm ve dirseğimde hafifçe dürttüm.

"Mariana olanların ne kadarını biliyor?" dediğimde yüzüne buruk bir gülümseme yerleşti.

"İstanbul'da umduğun gibi bir hayat bulamadığını, babanın da sandığımız gibi çok da temiz işler yapmadığını öğrendiğini biliyor. O geceyle ilgili herhangi bir şey anlatmadım. Babanın işlerinden çok etkilendiğin için de travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle temastan kaçındığını söyledim."

"İyi yapmışsın. Koşarak gelip de boynuma sarılsaydı, bayılmamla şok geçirirdi herhalde." Kıkırtısını, ihtiyarı uyandırmamak için zor bastırmıştı.

"Tam da ondan beklenecek hareket. Hala tehlikedesin Patrona benden söylemesi." derken hala gülüyordu. İhtiyarın homurdanmasıyla, hafifçe kulağına eğilerek devam ettim.

"Artık hep tehlikedeyiz Pote. Mariana babama hayrandı. Pis işler yaptığına şaşırmadı mı?" Babam her yıl bizi ziyaret ettiğinde Mariana'ya sıkı sıkı sarılır, ikimizi de birbirimizden ayırmazdı. Şimdi o kanlı ellerinin, bize değdiği her andan tiksiniyordum. Tiksinmeye hakkım var mıydı? Şimdi, kendi kanlı ellerimle kardeşime gitmiyor muydum? Pote'nin cevabıyla düşüncelerimden sıyrıldım.

"Babam, Ziya Bey'in ne mal olduğunu üstünkörü anlatmış, Mariana da şok geçirmiş. Üstüne gelmemesi için çok uyardığımızdan da pek arayıp sormadı seni. Ona gönül koyma."

"O, benim kardeşim Pote. Ben ikinize de gönül koymam. Bu hayatta aile olarak gördüğüm bir siz kaldınız." İkimiz de hüzünle gülümseyerek arkamıza yaslandık.

Uçak, alana indiğinde bizi karşılamaya, Alberto amca bizzat kendisi gelmişti. Beni gördüğünde dolan gözlerini saklayamamıştı. Buradan gideli sanki iki yıl değil de iki asır olmuştu. Bana doğru kollarını açıp uzandığında, iki adım gerilemek zorunda kaldım. Dolan gözlerindeki yaşlar, artık çenesinden aşağı süzülüyordu.

"Hoş geldin kızım, hoş geldin." derken, içimde büyüyen öfkeyi, ona kusmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Seni gördüğüme sevindim amca nasılsın?" dediğimde, artık hıçkırarak ağlıyordu.

"Ben iyiyim, sen nasılsın?" derken sesi, fısıltı gibi çıkıyordu.

"İyiyim. Evimize gidersek daha iyi olacağım." dediğimde hızla arkasındaki adamlara işaret verdi. Arabaya binip eve doğru ilerlerken, ölüm sessizliği oluştu. İhtiyar ve Alberto amca birbirlerine düşmanca bakıyor, gözleriyle birbirlerine işkence ediyorlardı. İhtiyarın benim tarafımda olduğunu bilmediğinden, bana yaşatılanların acısını ondan çıkarıyordu. Alberto amcama da kızgındım. Bu hikayede, beni yakanlardan biri de oydu. Babamın ne mal olduğunu biliyordu ama beni kendi elleriyle göndermişti. Belki de herkes, olacakların farkındaydı da bir aptal bendim.

Büyüdüğüm evin kapısından içeri girerken, burada yaşadığım güzel anlarım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi akıp gidiyordu. Mariana, Pote ve benim çocukluğumuzdan beri kahkahalarımızla doldurduğumuz bahçe, geceleri eğlenmek için kaçtığımız yüksek duvarlar, güneşli günlerde keyifle kahvaltı ettiğimiz çardak ve saatlerce yüzsek de doymadığımız havuz, gözümün önündeydi.

Arabadan indiğimde heyecanla bana doğru koşan, cıvıl cıvıl Mariana'mı gördüm. Minyon bedeni ve kıvır kıvır siyah saçlarıyla adeta dans edercesine üzerime geliyordu. İki adım önümde çivilenircesine durduğunda, arkamdan ihtiyarın dur işareti yaptığını gördüm. Mariana'nın güzel yüzü asılıp, gözleri dolarken yüzüne sevinçle baktım.

"Seni çok özledim!" diye bağırdığımda, bu tepkiyi kimse benden beklemiyordu. Ben bile.

"Ben de seni çok özledim hem de çok!" Bu kez, ben de gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Hayır, bu hikayenin tek masumu ben değildim. Pote ve Mariana da benim kadar masumdu. Ona doğru elimi uzattığımda, tereddütle bana baktı.

"Sarılmak istiyorum, ne olacaksa olsun." dediğimde birbirimize sımsıkı sarılmıştık. Ne nefesim daralmıştı ne de kendimden geçmiştim. Hüngür hüngür ağlarken, içimdeki tüm zehrin akıp gittiğini hissediyordum. Onu özlemiştim. Kardeşimi özlemiştim ve o, bana asla zarar vermezdi. Ona güveniyordum. Birbirimizden ayrıldığımızda, ihtiyara döndüm.

"İyileştim mi? Aştım mı yoksa?" Hevesle sormuştum.

"Bilmiyorum." derken şok içindeki gözleri yüzümde geziniyordu.

"Pote'ye de sarıl." dediğinde dönüp sımsıkı Pote'me de sarıldım. İri bedeni beni tamamen kaplarken, hiç bir şey olmamıştı. Çok iyi hissediyordum.

"İyiyim. Ben iyiyim!" diye bağırdığımda herkes sevinçle yüzümü izliyordu.

"Alberto'ya da sarıl." Alberto amcama yaklaşıp eline dokunduğum an, ciğerlerim nefes almayı bırakmış, boynumdaki damarlar tıkanmış gibi hissettim. İçimden yükselen acıyla titremeye başlamıştım. Karanlık yine beni kollarıyla sarmaladı.

*

*

*

Gözlerimi açtığımda, iki yıl önce terk ettiğim odamda yatıyordum. Yanımda sadece ihtiyar vardı.

"İyileşmemişim, değil mi?" Tereddütle sormuştum.

"Doktorunla konuştum Hafsa, sadece gerçekten güvendiğin ve suçlamadığın insanlarla temasa geçebildiğini söyledi ama hemen umudunu kaybetme. Bu yaşadığın, büyük bir gelişmeymiş. Terapilere devam edersen eğer-" sözünü öfkeyle kestim.

"Devam etmeyeceğim. Uzatma!" Kafasını ağır ağır sallayıp odadan çıkıp gittiğinde, yeniden gözyaşlarına boğuldum. İki kardeşime güveniyordum ve bu benim için yeterliydi. Başka hiç kimseye de dokunmak istemiyordum. Kapı hızla açılıp, Mariana'nın güler yüzüyle karşılaştığımda gözyaşlarımı silip yatakta doğruldum.

"Senin için bu kadar özel olduğumuzu hiç fark etmemiştim." derken yüzündeki gülümseme kocaman olmuştu.

"Alberto amca, sevgilini evde yakaladığında, suçunu üstlendiğim zamanda bile mi fark etmemiştin?" derken ben de yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim.

"Senin sevgilin olduğunu söylemiştin de ucuz yırtmıştım." İkimiz de kahkahayı koyuvermiştik. Yatakta yanıma uzanıp sımsıkı birbirimize sarıldığımızda, saatlerce anılarımızdan bahsettik. Gülmekten karnımıza ağrılar girerken, ihtiyacım olanın kan bağından çok, can bağı olduğunu fark etmiştim. Benim onlara ihtiyacım vardı. Nefes almak için aileme ihtiyacım vardı.

Akşam yemeği zamanı geldiğinde ikimiz de yerimizden kalkıp hazırlanmaya başladık. Yanları hafifçe yırtmaçlı siyah kazağımın altına gri kot pantolonumu giydim. Saçlarımı da açık bırakıp odadan çıktım. Alberto amca baş köşede, ihtiyar sağında, Pote ve Mariana da sol tarafta oturuyordu. Beni görür görmez Alberto amca, ayağa kalktı.

"Geç kızım." derken yerini artık bana bırakmıştı. Ona öfkeliydim. Beni celladıma gönderirken, bana en ufak bir uyarıda bile bulunmamıştı. Gerçi yapsaydı bile ne kadar dinlerdim onu da bilmiyorum. Masanın baş köşesine geçip oturdum. Bu ev, benimdi. Bu evden çıkan kızın, eskisi kadar masum ve aptal olmadığını göstermek istemiştim. Yemeğimizi normalin aksine oldukça sessiz yemiştik. Yemekten sonra Alberto amca, beni çalışma odasında kahve içmek için çağırdı. Masanın önündeki koltuklara karşılıklı yerleştik.

"Kızım, bana olan öfkeni anlıyorum ama-" diye söze girdiğinde onu sertçe böldüm. Normalde asla yapmayacağım bir şey olduğundan şaşkın gözlerini ateş saçan gözlerimle buluşturdu.

"Onun nasıl biri olduğunu biliyordun. Dedeme, anneme yaptıklarını biliyordun. Beni, yıllardır kullandığını biliyordun. Ben giderken bunları anlatmış olsaydın, o karanlık geceyi yaşamak zorunda kalmayacaktım!" Bağırmaktan, sesim odada yankılanıyordu.

"Başka çarem yoktu. Sana bunları yapacağını bilemezdim. Sen, onun öz kızısın. Sana bunları yaşatacağını-"

"Bilecektin o zaman! Sen, benim ailemi korumak adına yemin ettin ama ne dedemi ne annemi ne de beni korumadın!"

"Dedeni öldüreceğini söyledi! Seni göndermezsem, öldürürdü de!" Artık o da bağırmaya başlamıştı.

"Sen de dedemi korumak için beni öldürdün öyle mi!"

"Senin canını yakacağına ihtimal vermedim. Dedeni de korumak zorundaydım!" Öfkeden artık elleri titriyordu.

"Canımı yakmak öyle mi? Beni öldürdü diyorum sana!" Gözlerim acıyla dolmaya başlamıştı.

"Hiçbir şey için geç kalmadık. Her şeyi lehimize çeviririz. Karşımdasın ve nefes alıyorsun. Ölümden başka her şeyin çaresi vardır kızım." Sesi artık ağlamaklı çıkıyordu ve bu beni daha da öfkelendirmişti.

"Bana kızım diyorsun ya, sana kızının yaşadıklarını anlatayım. Tecavüze uğradım, dayak yedim, bana tecavüz eden adamı öldürdüm. Doğduğum günlerde de babamın sonu gelmeyen işkencelerine maruz kaldım. Yetmedi! Tanımadığım insanları, babama yaranmak adına katlettim! Acımasızca delik deşik ettim! Ellerime, yüzüme bulaştı kanları. Masum insanların ölmesine sebep oldum. Şimdi sen söyle, bunlar Mariana'ya yaşatılsaydı da karşısına geçip, neyse ki nefes alıyorsun der miydin?" Gözlerimden akan yaşlar sele dönüşmüştü.

"Özür dilerim, bilemezdim. Özür dilerim!" derken karşımda sarsılarak ağlıyordu.

"Seni asla affetmeyeceğim. Bu yola baş koydum, kendimden vazgeçtim. Ölen annemin intikamını alacağım. Dedemi kurtarıp, babam denen şerefsize ömründe yaşamadığı acıları yaşatacağım. Sen de bana yardım edeceksin. Benim için değilse de dedem için yap bunu."

"Senin için de canımı, gözümü kırpmadan feda ederim." derken kendini toparlamış, yüzüne en ciddi ifadesini takınmıştı.

"Bana sağlam lazımsın. Mariana da etkilensin istemiyorum o yüzden ona hiçbir şey anlatılmayacak. Poteher şeyi biliyor ve benimle beraber çalışacak. İhtiyar, bizim tarafımızda ve her gün eğitimler veriyor. Bizi, gelecekteki savaşa hazırlıyor." dediğimde gözleri kısıldı.

"Pote'yi, seni koruması için yetiştirdim ve bundan ancak gurur duyarım. Mariana konusunda da hemfikirim ancak bu Ahmet'e neden bu kadar güveniyorsun? Her şey Ziya Bey'in oyunu olmasın?"

"Çıkar alışverişi diyelim. Ona güvenmem için bana hayatının en önemli sırrını verdi ve bununla onu mahvedebilirim. Babamdan nefret ediyor ve bizim tarafımızda. Yine de işimizi şansa bırakmayalım. Adam çok donanımlı ki eminim senin de öyle adamların vardır. Gözleri üzerinde olsun." Kafasını olumlu anlamda salladı.

"Çok değişmişsin." dediğinde mahcup bir ifadeyle yüzüme bakıyordu.

"Mecbur bırakıldım. Beni bu hale siz getirdiniz." deyip yerimden kalktım. Odadan çıktığımda ancak nefes alabilmiştim.

*

*

*

Günler birbirini kovalarken, Mariana'nın okulda olduğu zamanlarda ihtiyar, Pote ve ben çalışmalara devam ediyorduk. Bu süreçte, ben de okuluma başlamıştım. Derslerimin çoğunu da bilgisayardan takip ediyordum. Babamın, evdeki çalışmalarımı aksatmamam için okulla yaptığı bir anlaşmaydı. Burada bu kadar güce sahip olması, canımı sıkıyordu.

Mariana, moda tasarımı okuyordu ve akşamları ona mankenlik yapıyordum. Bundan büyük keyif aldığımı da gizleyemezdim. Bunca işin arasında bana terapi gibi geliyordu. Hayat, benim için normale dönüyordu. Hayatımı dolu dolu yaşıyordum. Eski günlerdeki gibi gezip eğleniyor, ihtiyarın izin verdiği günlerde de bayılana kadar içip, dans ediyordum.

Sarhoş olmak, acılarımı biraz olsun dindiriyordu. Artık daha çok gülüyor, kabus görmeden uyuyabiliyordum. İhtiyar, intikamımdan vazgeçmemem gerektiğini, vücudumdaki izleri hatırlata hatırlata beynime kazıyordu. Vazgeçmek gibi bir niyetim olmasa da her şeyi geride bırakmış gibi yaşamak, nefes aldığımı hissetmek, bana iyi geliyordu.

O karanlık yataktan çıkıp da bileklerimi kesip, ölümü seçtiğim gecenin izi, sağ bileğimde gözle görülür bir şekilde duruyordu. Mariana'dan saklamak için sürekli bir şeyler takıp takıştırıyordum.

Gece uykumdan kalkıp bahçeye inmiştim. Rüyalarımda bazen, o kocaman elleriyle boynuma sarılan piçigörüyordum ve kan ter içinde uyanıyordum. Bir daha da uyumak imkansız oluyordu. İhtiyarın sesiyle oturduğum yerden sıçramıştım.

"Kabus mu yine?" dediğinde yanıma oturup bir sigara yakmıştı. Bana da uzattığında, itiraz etmeden alıp ateşledim. Nikotin, ciğerlerime hızla ilerlerken gevşemiştim.

"Öyle." dedim.

"Vazgeçmek ister misin?" dediğinde şokla yüzümü ona çevirdim.

"Öyle bir ihtimal var mı?" dediğimde yorgunca gülümsedi.

"Yok. Olsaydı, ister miydin?" dedi.

"Bilmiyorum." Bilmiyordum ama içten içe, her şeyi unutup önüme bakma isteğimi bastıramıyordum.

"Çok gençsin Hafsa. Bu yaşta, yaşadıklarını kaldırabilmen bile mucize. Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı ama yok." derken, ilk kez bu kadar şefkatli görünüyordu. Gözlerime dolan yaşları, serbest bıraktım.

"Kendimi kaptırdım, vazgeçtim. Annemden vazgeçtim. Değil mi?" derken sesim titriyordu.

"Senin yerinde kim olsa, vazgeçmek isterdi. Sen yaşının gerektirdiklerini yapıyorsun. Annenden vazgeçmedin ama kendini, intikamını alacak kadar güçlü görmüyorsun. Haklısın da."

"Güçlü olmak istedim. Elimi kana bile buladım ama kendime engel olamıyorum. Yaşadığım her şeyi unutup sadece yaşamak istiyorum." dediğimde artık sarsılarak ağlıyordum.

"Dedeni kurtarırsak, seni koruyacaktır. Baban da ortadan kalkacağı için de hayatına devam edebileceksin."

"Bu yüzden, İspanya da beni lider yapmak yerine dedemi kurtarıp liderliği almasını istiyorsun. Değil mi?" Biraz olsun sakinleşmiştim.

"Lider soyundan gelsen bile çok gençsin. Bir şekilde bağlantılar kurup seni lider yapsak bile bunları kaldıramazsın." Beni korumak istediğini ilk kez hissetmiştim.

"Vazgeçmeyeceğim ama en azından okulum bitene kadar, dört yıl yaşayamaz mıyım? Nefes alamaz mıyım?" Bir umutla sormuştum. Hala umut edebiliyordum.

"Alabilirsin. Babanın verdiği işleri, ben halledeceğim. Haberi olmayacak ama sadece dört yıl Hafsa, sonrasında davamıza devam edeceğiz. Bu süreçte de çalışmalarımızı asla aksatmayacaksın. Kabul mü?" İçim içime sığmıyordu.

"Söz. Söz veriyorum, yüzünü kara çıkarmayacağım." Ona sarılıp binlerce kez teşekkür etmek istiyordum ama yapamayacağımı da biliyordum. O da masum değildi ve dokunduğumda bayılma ihtimalim olduğunu biliyordum.

"Ben, senin yüzünü kara çıkarmayacağım Hafsa. Ben sana çalışıyorum, sen bana değil." derken yorgun gözleri gülümsüyordu.

"Bir gün, oğlunu görmek ister misin?" diye sorduğumda şaşkın gözleri gözlerime sabitlendi.

"Hayır." dedi kesin bir ifadeyle.

"Neden? Bir kez olsun, canının bir parçasını görmek istemez miydin?" Şansımı zorluyordum.

"Görsem de bir şey değişmez aksine davamdan saparım. Onunla olmak isterim. Onu korumak, hayatıma devam etmek ve beni affetmesi için her şeyi yapmak isterim. Beni en iyi sen anlarsın." Haklıydı. Pote ve Mariana ile hayatıma devam edebilmek için her şeyi ardımda bırakmayı göze almak isteyen de bendim. Çok haklıydı.

"Annem sana bir söz vermiş ve tutmuş. Oğlunu koruyup kurtarmış. Bir gün biz de davamızdan zaferle ayrılırsak, eğer sen de istersen, sana sözüm olsun İhtiyar. Oğlunu bulacağım ve seni affetmesi için her şeyi yapacağım." dediğimde onun da gözünden bir damla yaş aktı.

"Ben, annemin kızıyım ihtiyar. Sözümü tutarım." dediğimde ikimiz de hüzünle birbirimize gülümsedik. Cebinden bir kutu çıkartıp bana uzattı. Kutuyu açtığımda, içinde altın rengi bir saat vardı.

"İçinde takip cihazı var Hafsa. Nerede olursan ol seni bulabilmem için. Seni, sadece ben takip edeceğim. Sağ koluna takarsan, bileğindeki izi de saklamış olursun." Sesi, hüzün ve şefkat doluydu. Saati alıp, sağ koluma geçirdim. Karanlıkta içi, ışıl ışıl parlıyordu. İhtiyar bu gece, hem anlayışlı hem de kontrolcüydü. Bunun sadece güvenlik önlemi adına alınan bir hediye olmadığını biliyordum ama yine de mutlu olmuştum.

Teşekkür edip yerimden kalktım. İçeri geçtiğimde, odama gitmektense Mariana'nın yanına geçtim. Pembenin her tonuyla kapladığı odasında uyuyordu. Yatağın içine girerken gözlerini araladı.

"İyi misin? Bir şey mi oldu?" Sesi uykulu ve meraklı çıkmıştı.

"Kötü bir rüya gördüm ve kardeşime sarılıp uyumak istedim." derken bana sımsıkı sarılmıştı. Onun yanında huzur doluyordum. Bana yaşadığımı hissettiren, en güzel duygularla sarıp sarmalanıyordum. Pote de Mariana da benim her şeyimdi.

"Kasların yüzünden duvara sarılıyormuşum gibi hissediyorum. Sana ne oldu böyle?" derken gülüyordu.

"Seni daha iyi koruyabilmek için." dediğimde ben de gülüşüne karşılık verdim. Yalan söylemiyordum. Her şeyi, ailem için yapıyordum. Mariana, bazı şeyleri anlıyor ama rahatsız hissetmemem için üstelemiyordu.

"Fazla nazik bir kalbin var." derken ona daha sıkı sarıldım. Çoktan uykuya daldığında, kafasına bir öpücük kondurdum.

"İyi ki de var..." Ben de kendimi uykuya teslim ettim.

Loading...
0%