@hypnoticdark
|
Madrid 2023 Asil Arslan Ay tenli kadın odadan çıkarken kalbimdeki ağrı şiddetlendi. Yıllardır peşinde olduğum bu kadın, AureliaMendez'di ve ben karşı konulmaz şekilde aşık olmuştum. Düşündüğümden ve bildiğimden çok daha ağır travmalarıolan bu kadın, her şeye rağmen dimdik ayakta durmaya çalışıyordu. O zehri kullanmadığına inanmak istesem de beynimi kemiren şüphe kırıntıları içten içe ruhumu zorluyordu. Onu dokunmadan bile sevmeye razıyken bana güvenmiş, kalbinin en derinliklerini açarak dokunuşlarıyla beni mest etmiş bu kadına nasıl ihanet edecektim? Banyoya girip kapıyı kilitledikten sonra telefonumu çıkardım ve üstüm olan, zaman zaman da beni çileden çıkaran adamı aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra gür sesi kulaklarıma doldu. "Asil?" "Son duraktayız." Derken yüreğimdeki sızı daha da hissedilir bir hale geldi. "Kendin halledebilecek misin yoksa ekibi yönlendireyim mi?" "Hallederim." Bir başıma aşık olduğum kadını paramparça edebilirim. "Ziya Soykan ile ilgili bir gelişme var mı?" Dediğinde sıkıntıyla derin bir soluk verdim. "Aurelia Mendez onu öldürecek, ondan önce bulup bizim evlerden birine yerleştirin." O it bu kadar çabuk kurtulmamalıydı. "Babasını öldüremez ama yine de dediğin gibi olsun. Ben birazdan onu aldırır güvenli bir yere yerleştiririm." Araya giren birkaç dakikalık sessizlikten sonra devam etti. "Senin için zor olduğunu biliyorum ama yapmak zorundasın evlat." "Yıllardır bu günü bekliyorum merak etme zorlamaz." Biraz daha planımız üzerine konuştuktan sonra telefonu kapatıp sırtımı kapıya yasladım. Yere doğru oturduktan sonra başımı ellerimin arasına aldım. Aşık olmuştum ama olmamalıydım. Hafsa, yanlış zamanda gelen yanlış insandı. Babasını öldüremez demişlerdi ama gözlerindeki alevleri gören bendim. Öldürecekti. Ne olursa olsun onu öldürecekti. O itin gebermesini her şeyden çok istesem de ölmesi yasaktı. Hafsa'nın vücudundaki izler geldi gözümün önüne. Bileğindeki o kesiği gördüğüm an yüreğim kor yangınlara düşmüştü. Şimdi ben bu kadına nasıl ihanet edecektim? Buz gibi suyla duşumu aldıktan sonra bile içimdeki ağrı hafiflemedi. Hızla banyodan çıktığım an aşık olduğum mavi gözlerle karşılaştım. Her zaman olduğundan daha büyüleyici görünüyordu ama gözlerinin içinde farklı bir anlam gizlenmişti. Beni duymuş olabilir miydi? Aurelia Mendez/Hafsa Soykan "Sofra hazır, çağırmak için gelmiştim." Dediğim an şüpheli gözlerle beni seyreden Asil bir adım üzerime doğru yaklaştı. Hızla geri çekilirken gülümsedim. "Şansımızı zorlamayalım değil mi?" Deyip kapıya yöneldim. "Giyinip hemen geliyorum." Diye seslendiğinde başımı sallayıp aşağıya indim. Kahvaltı sofrasında sadece Pote ve Alberto amcam vardı. İkisine de başımla selam verip yerime geçtim. "Diğerleri nerede?" Diye sorduğumda Pote sevimsizce gülümsüyordu. Alberto amcam söze girdi. "İnci biraz dolaşmak istedi o yüzden dışarıya çıktılar ama endişelenme korumaları da peşlerinden yolladım." Başımı ağır ağır sallarken merdivenlerde Asil göründü. "Afiyet olsun." Derken yanımdaki sandalyeye yerleşti. Gözlerimi Pote'ye çevirdiğimde ne soracağımı çoktan anlamıştı. "İhtiyarı getirdiler Patrona. Depoda seni bekliyor." Asil'in gözleri şaşkınlıkla açılırken umursamadım. "Bahçeye çağır ben de geliyorum." Deyip ayakladım. Şaşırtıcı ama kendimi aç hissetmiyordum. Bahçeye geçtiğimde arkamdan Asil ve Alberto amca da gelmişti. Kendime bir sigara yakarak dumanın ciğerime işlemesine izin verdim. "Ahmet'i neden çağırdın?" Asil'in sorusuyla göz göze geldik. "İhanetinin bedelini ödeyecek." Karşımdaki sarsılmaz heybeti biraz olsun afallarken gözlerimi kısarak üzerine doğru yürüdüm. "İhanetten nefret ederim Asil ama bu hayatta en çok yaşadığım olay da bu, o yüzden başa çıkmayı çok iyi bilirim." Deyip gülümsediğim sırada Pote, ihtiyarı çekiştirerek önüme attı. "Hafsa neler oluyor!?" İhtiyarın bağırması sinirimi bozarken ayağa kalkmasını işaret ettim. Dişlerini sıkarak ayağa kalktı ve karşıma dikildi. "Eğitimlerimiz sırasında bir gün boynuz kulağı geçerse canımı alabilirsin demiştin ihtiyar." Deyip bahçenin ortasına doğru adımladım. Yıllar önce bana hediye ettiği saati çıkarıp yere attım. "Bakalım geçmiş miyim?" Meydan okumama geniş bir sırıtmayla cevap verip kaşıma geçti. Üzerimdeki fermuarlı ceketi çıkarıp fırlattığımda sırtımdaki izler, güneş ışığında parlıyordu. "Öğreneceğini biliyordum." Dediği an yüzüne attığım yumrukla birkaç adım geriye doğru sarsıldı. "Neden bana ihanet ettin ihtiyar!?" Bağırışımla birbirimize girmemiz birkaç saniye içinde gerçekleşti. Bu kez attığım yumruğu eliyle tutup ters çevirerek sırtıma geçirdiği darbeyle öne sıçradım. Arkamı dönmeden seri bir şekilde tekme atarak sol tarafına yerleştim. Beni kendisine çekip kenetlemeye çalışırken attığım kafa bile beni kollarından kurtaramadı. "Hala sağ tarafın fazla güçsüz Hafsa." Sırıtması sesine yansırken sol ayağımı dizine geçirip kendimi kollarından kurtardım. "Neyse ki sol tarafım fazla güçlü ihtiyar. Yoksa nasıl hayatta kalırdım?" Sol yumruğumla burnundan kan gelirken ensesinden tutup başını dizime çarptım. Atak zamanı benimdi ve en ağır darbeleri vurmalıydım yoksa bu adam asla yıkılmazdı. Sağ bacağına da sert bir tekme savurup dizlerinin üzerine çökmesini sağladım. Omuzlarından bastırıp yere yatırırken üstüne çıkıp yüzüne sayısız yumruk geçirmeye başladım. "Neden bana ihanet ettin neden!? Ben bunları hak edecek ne yaptım!?" Haykırışım feryada dönüşürken gözümden akan yaşları tutamıyordum. "Yaşadıklarımı en iyi sen bilirken bana bunu neden yaptın!?" Kesik soluklarının arasında konuşmaya çalıştığını fark ettiğimde üzerinden kalkıp yere oturdum. "Senin için yaptım." Zorlukla konuştuğunda histerik bir kahkaha savurdum. "Yaşamak istedin Hafsa. Yıllar önce de istemiştin ama sonucunda Mariana öldü! Bir kez daha kaybetme diye yaptım! Birini daha yitirme diye yaptım!" Kıymetlimin ismini dudaklarına aldığı an gözyaşlarım dindi. Dişlerimi sıkarak ayağa kalkıp midesine sertçe bastırdım. "Onun adını pis ağzına alma!" "Gerçekleri duymayı kaldıramıyor musun?" Ağzından taşan kanlara rağmen kahkaha attığında gözüm karardı. Pote'ye elimi uzattığım saniye elime değen metalik soğukla silahımı kavrayıp ihtiyarın alnına dayadım. "Oğlunu son kez göremeyecek olman ne üzücü. Halbukibirkaç saat önce buradaydı." Gözleri fal taşı gibi açılırken altımda debelenmeye başladı ama dizimi büküp diyaframına verdim bütün ağırlığımı. "Ne saçmalıyorsun sen!?" Diye böğürdüğünde gülme sırası bendeydi. "Buldun mu onu!?" Gözünden akan bir damla yaşı takip ettim. "Uzun zamandır yanımda. Seni de biliyor ama oğlun bile sana tahammül edemiyor olacak ki onu tanımanı istemedi." Silahımın emniyetini kapatıp gözlerinin en derinlerine baktım. "Hoşçakal ihtiyar, her şey için teşekkür ederim. Beni acımasız bir katile dönüştürdüğünü hiç unutmayacağım." Elim tetiğe gittiği an gelen sesle durakladım. "Patrona yapma!" Furkan yanıma gelip dizlerinin üzerine çöktüğünde dişlerimi sıktım. "Söz vermiştin. Öldürmeyeceğim demiştin." Başımı iki yana sallayıp derin bir nefes aldım. "Yalvarıyorum Patrona. Seni kardeşim saydım ne olur yapma!" Kardeş demişti. Kalbim ağrımaya başlarken ayağa kalkıp başımı gökyüzüne çevirdim. Bulutların arasındaki güneş sanki bana göz kırpıyordu. Başımı indirip dizlerinin üzerinde duran Furkan'a baktım. Pür dikkat babasını seyrediyordu. İhtiyar da donmuş gibi ona kilitlenmişti. "Babanı da al git. Bir kez daha karşıma çıkarsanız canınızı alırım." Deyip eve doğru adımlarken silahımı fırlattım. Artık hiçbir şeyin anlamı yoktu benim için. Ziya itini öldürüp Mariana'ya kavuşmaktan başka hiçbir dileğim kalmamıştı. Eve girdiğimde Asil'in kolları sardı bedenimi. Tepki vermedim, kıpırdayamadım. Yüreğim oluk oluk kanarken acı bir tebessüm yer etti dudaklarımda. "Sen doğru olanı yaptın." "Sen de doğru olanı yap Asil." Deyip dudağının kenarına bir öpücük bıraktım. Elaları kararırken beni kucağına aldı ve odamıza doğru adımlamaya başladı. Güçlü kollarında ellerim gezinirken bedenimi hiç hissetmediğim o tutku sardı. Odamızın kapısına ulaştığında dirseğiyle kapıyı açıp içeriye girdi. Beni soğuk yatağa bırakırken o da üzerime uzandı. Elleri saçlarımda gezinirken gözlerimin içine bakıyordu. "Seni sevmek intihar, sevmemek ihtimal bile değil Patrona." Deyip dudaklarımı şehvetle sardı. Dolgun dudakları beni hunharca talan ederken bedenime yasladığı vücudu kasıldı. Elimi ensesine sarıp daha da kendime çektiğimde nefes alışverişlerimiz odada yankılanıyordu. Zorlukla geri çekildim. "Sen benim en sancılı intiharımsın Asil." deyip üzerindekini çıkarmaya başladım. Kıyafetlerimiz birer birer zeminle kavuşurken üzerimde hissettiğim teni alev alev yanıyordu. Dudakları boynumdan başlayarak kendine yollar çizerken dudaklarımdan kurtulan sesler bana ait değilmiş gibi hissettiriyordu. Bedenlerimiz sonunda bir bütün olup aydınlığı karanlığa kavuştururken yüreğimde izi hiç silinmeyecek yaralar açıyordu. Bizim aşkımız bu zevkin doruklarındaki vedaydı. Bana yaşamamam gerektiğini hatırlatan en ağır tokattı belkide. O doruğa ulaştığımızda tenimiz de terimiz de birbirine karışmış bir bütün olmuştuk. Kendini yanıma bırakıp güçlü kollarıyla beni göğsüne çekti. Bir süre sonra nefes alışları düzene girmiş uykuya dalmıştı. Gözümden akan bir damla yaş kalbinin üzerine düştüğünde ise bitmişti. Yerimden doğrulup, tek kurşun sıkmadan canımı alan adama son kez baktım. "Ben ateşte yanan değil, o ateşi yakan kişiyim Asil. Söndürmene de asla izin veremem." Diye fısıldadıktan sonra ayaklandım. Sessizce üzerime ne bulduysam geçirip kendimi bu odadan dışarıya attım. Koşarak Pote'ninodasına gidip kapıyı açtığımda panikle ayağa kalktı. "Bir şey mi oldu Patrona?" "Gidiyoruz, hemen." Gözlerimiz kesiştiği an anlamıştık birbirimizi. Daha doğrusu, birbirimizden başka kimsemizin olmayışını. * İstanbul 2023 Bedenimdeki güç artık tükenme noktasındaydı. O evden çıktıktan sonra direk İstanbul'a gelmek için uçağa geçtik. Şimdi, son kez kendi evimdeydim. Bana hüzünle bakan Pote'ye çevirdim bakışlarımı. "Bana ihanet etti Pote. Arkamdan türlü türlü işler çevirdi." Başımı ellerimin arasına alıp bir damla gözyaşının zemine düşmesine izin verdim. "Ben ona en derin yaralarımı gösterdim ama o..." omzumda hissettiğim baskıyla başımı kaldırdım. "O iti geberteceğim. Sana bunları yaşattığı için soluğunu keseceğim." Sinirle yerinden doğruldu. "Kimin nesiymiş araştırayım ben Patrona." Hızla kalkıp kolundan çektim. "Araştırma Pote. Artık benim için bir anlamı yok. Adamlara söyle, Ziya itini getirsinler." Gözlerini sımsıkı yumdu. "Cevabını bilsem de yeniden soracağım Patrona. Ziya'yı öldürmek istediğinden emin misin? Ne olursa olsun o senin baba-" "O benim hiçbir şeyim değil! Lafımı ikiletme de getir o iti!" Başını ağır ağır salladı. "Araz ve kızına ne olacak? Asil sana ihanet etmişken onları korumaya devam edecek misin?" Yüreğim sıkışıyordu. Her şey fazlaca ağırdı ve kaldıramıyordum artık. "Onları korumaya devam edeceğim. Ben sözümde dururum Pote. Asil kimdir nedir ve neyin peşindedir bilmiyorum ama o çocuğu koruyacağım. Alberto amca halledecek her şeyi." Kanepeye oturup kendime bir sigara yaktım. Son çekişlerimdi artık. "Ben şu iti alıp geliyorum." Başımı onaylarcasına sallayıp hüzünle gidişini seyrettim. Beni hiç affetmeyeceğinden o kadar emindim ki. Para, mal, mülk... hiçbir zaman gözümde olmayan değerlerdi. Ben bu hayatta sadece sevilmek istemiştim. Beni seven bir ailem ve eşim olsun istemiştim ama hep de sevdiğim adamlar yaraladı bu kırgın yüreğimi. Fırtınada savrulan yaprak misali kim nereye çekerse oraya gittim. İntikamımı almak için bedenimde açılan yaralara aldırmadan kan revan içinde ayağa kalktım. Hepsi artık o kadar gereksiz geliyordu ki. Tecavüze uğradığım o gün ölüm gözlü adamla birlikte babamı da öldürmeliydim. İşte o zaman Mariana hayatta olurdu ve bedenimdeki bu sızıların hiç biri kalmazdı. Başkalarının yönlendirmesine uyacak kadar küçük ve güçsüzdüm. En güçlü olup sevdiklerimi koruyabileceğime inanacak kadar da saftım. Bu soğuk evde tavanı ne kadar süre izledim ne kadar gözyaşı döktüm bilmiyorum ama veda vaktiydi. Ben artık nefes almak istemiyordum. Ölseydim bunca acıyı bunca ihaneti yaşamamış olacaktım. Ah benim sevilmek için çırpınan yüreğim, sen başından beri atmamalıydın. Annem beni değil kendini kurtarmıştı. On yıl boyunca çektiğim acıların sonunda vardığım tek sonuç buydu. Doğacağım dünyayı biliyordu. Kendini bu bataklıktan kurtarmak için tek çaresi beni dünyaya getirmekti. Dedem ölmüş müydü bilmiyorum ama ölmediyse de bu geceden sonra onun da hayatı bitecekti. Cenk ile sahte bir rapor alıp konseyi kandırmıştık. Lider olmak için değildi sadece sevdiğim adamı korumak istemiştim. Onlarca insanın kanı elimdeyken aldığım her nefes paslı demir kokuyordu. Ben bitmiştim. Benden geriye sadece cansız bedenim kalmıştı. Kapıdan içeriye giren Pote'ye çevirdim bakışlarımı. Onun da hayatını mahvettim. Gözümü bile kırpmadan onu sürüklediğim hayattan, yeniden nefret ettim. "Ziya itini getiriler Patrona. Aşağıdaki depoya koydular." Yerimden kalkıp yanına gittim. Gözlerini izledim uzun uzun. Kaşları çatılırken sımsıkı sarıldım boynuna. Elleri vakit kaybetmeden belime dolanırken bir hıçkırık koptu yüreğimden. "Sana yaşattığım her şey için binlerce kez pişmanım. Mariana'nın ölümüne sebep olduğum için beni asla affetme. Seni çok sevdiğimi de unutma. Abim olduğun için, bu hayattaki en büyük şansım olduğun için teşekkür ederim." Yerinde kıpırdanıp yüzümü görmeye çalışırken elimdeki iğneyi boynuna sapladım. Geriye çekildiğim an yüzünden geçen dehşet ifadesine aldırmadan onu kanepeye doğru ittirdim. "Sen... sen bana ne?" Dili dolanıyorken sendeleyerek kanepeye düştü. Gözleri kapandığında yanında diz çöktüm. "Patrona biz hazırız." İhtiyarın sesini duymamla ayaklanıp ona baktım. Yanında Furkan ile emirlerimi bekliyorlardı. "Ziya'yı kendi evindeki o karanlık odaya götürün ve bağlayın." Anlamaz yüz ifadesini görünce sıkıntıyla nefes verdim. "İlk doğum günümde beni kapattığı o oda." Dediğim an başını öne eğdi ve hızla dışarı çıktı. Anlamıştı, beni öldürdüğü odada o pisliğin canını alacağımı anlamıştı. "Furkan, Pote'yi alın ve uçağa bindirin. Birkaç saate ayılır ama izin vermeyin. İspanya'ya gidene kadar uyusun. Gerisini Alberto amca halledecek." "Patrona, hakkını helal et." Gözlerinin dolmasıyla içim acıdı. Yanına yaklaştım ve zorlukla gülümsemeye çalıştım. "Helal olsun sen de et. Bundan sonra yeni kimliklerinizle güvenli bir ülkede yaşayacaksınız. Para derdiniz de olmayacak ben her şeyi ayarladım merak etmeyin. Birbirinize sahip çıkın Furkan. Pote'yi size emanet ediyorum." Gözünden düşen yaşlara aldırmamaya çalıştım. "Bu bir emirdir Furkan! Patrona'nın son emri!" Sert sesimle kendine gelip başını kaldırdı. "Kanımın son damlasına kadar bu emri yerine getireceğim Patrona!" Boynumdaki kolyeyi çıkarıp Furkan'a uzattım. Gözleri şok içinde açılırken uzanıp aldı ellerimin arasından. "Bunu Pote'ye ver. Araz da bir de mektup olacak onu da alsın. Kendinize iyi bakın." Daha fazla konuşmaya gücüm kalmamıştı. Dışarı çıkıp havayı ciğerlerime doldurdum. Bundan sonra yalnızdım. Ben, bundan sonra hiçliktim. Arabama binip yıllar önce büyük umutlarla geldiğim villaya doğru sürmeye başladım. Ardımdakileri güvendiğim insanlara emanet etmiştim. Alberto amca ve Simurg yeni bir hayata başlamaları için her şeyi halletmişlerdi. Bilmedikleri tek şey ise buradan Pote ile birlikte dönmeyecek olmamdı. Asil'in banyodaki telefon konuşmasını duyduktan sonra ihtiyar ve Furkan ile bir plan kurup onlardan şüphelenmemelerini sağladım. Benim davamı anlayan ve emirlerime karşı çıkmayan baba oğuldan başka kimse olmadığını biliyordum. Bir zamanlar yüreğime umut tohumları eken evin bahçesine girip arabadan indim. Bir zamanlar bahçesinde onlarca korumanın olduğu ama çığlıklarıma kulaklarını kapatan kimse yoktu. Bomboştu tıpkı benim bedenim gibi. Kapının önünde bekleyen ihtiyara yaklaştım. "Sağolihtiyar, yolumuz burada ayrılıyor." "Böyle olmak zorunda değil. İşini hallet ve buradan gidelim." Hafifçe tebessüm ettim. "Benim gidecek de sığacak da bir yerim kalmadı. Kararlarımı sorgulamayacağına söz verdin. Bu eve kimse yaklaşmasın ihtiyar, Asil bize ulaşmasın." "Adamlar istihbarattanmış ama hallettik merak etme. Babanın da senin de Trabzon'da olduğunu sanıyorlar ve oraya yöneldiler. Bu eve kimse yaklaşmayacak." "Kendine de aileme de iyi bak ihtiyar." Kapıdan içeri gireceğim sırada hıçkırık sesi duysam da arkamı dönmedim. "Oğlumu koruduğun ve bir gün bizi buluşturacağın hakkındaki sözünü tuttuğun için teşekkür ederim." Başımı sallayıp görkemli villadan içeri girdim ve kapıyı kilitledim. Merdivenleri ağır ağır çıkarken yaşadığım dehşet, gözlerimin önünden geçiyordu. Bu evin her metrekaresinde işkence görüp ruhumu parça parça yitirmiştim. Yıllar önce beni öldürdüğü odanın önünde derin bir nefes alıp içeri girdim. Yatağın önündeki sandalyede her yerinden bağlanmış Ziya'yı ve gözlerindeki gülümsemeyi gördüm. Ağzındaki bandı sertçe çekip çıkarırken tebessümü, sinirlerimi alt üst etti. "Evimize hoşgeldin kızım."
|
0% |