Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm

@hypnoticdark

31 Ocak 2013


Yavaş yavaş gözlerimi araladım. Dün akşam babamla yaptığımız konuşmanın şokunu görmezden gelerek güzel bir güne uyanmak istedim. Bugün benim doğduğum gündü. Tüm acıları geride bırakarak pırıl pırıl bir hayata başlamak için açtım bugün gözlerimi.


Yataktan doğrulduğum gibi pencerenin önüne gittim. Yerlere kadar uzanan camları açarak mis gibi deniz kokusunu içime çektim. Saçlarım hafif rüzgarla dalgalanırken içim yeniden umutla doldu.


Hızlıca banyoya gittim duşumu aldım. Üzerime bornozumu geçirip odaya geçtim. Yatağımın üzerinde duran kocaman kutuyu görünce öyle kalakaldım. Kapağını yavaşça açarken üzerindeki notu elime aldım. " Bu akşam doğum gününde bu elbiseyi üzerinde görürsem çok mutlu olacağım canım kızım, bugünün küçük hediyesi bu. Umarım beğenirsin. Akşama daha güzel bir sürpriz bekliyor seni."


Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Dün gece neler neler kurmuştum kafamda ancak babamı yanlış yorumladığımı fark ettiğim an pişmanlık üzerime bütün ağırlığıyla çöktü. Beni mutlu etmek, korumak istiyordu. Bunu bile anlayamamıştım.


Kutunun içinde duran elbiseyi çıkardım. O kadar güzeldi ki, büyülenmemek imkansızdı. Beyaz tül içinde bir elbise, hafif kreme çalan tonlarda işlemeleriyle kusursuzdu. Elbiseyi hemen askısına astım. Akşama kadar nasıl bekleyecektim ben şimdi?


Kahvaltıya geç kalmamak için hemen üzerimi değiştim. Açık mavi yüksek bel kot pantolonumla üzerine beyaz askılı bir bluz tercih ettim. Altına da beyaz spor ayakkabılarımı geçirdim. Saçlarımı da kendi haline bırakıp odadan çıktım.


Merdivenleri inerken babamı masada yerinde bulmuştum. Koşarak yanına gittim sımsıkı sarıldım boynuna. Yüzündeki şok ifadesi görülmeye değerdi.


"Teşekkür ederim baba, hediyeni çok beğendim. Hem de en sevdiğim renkte." deyip yanağına bir öpücük kondurup yerime oturdum.


"Beğeneceğini tahmin ettim Hafsa, demiştim tıpkı annene benziyorsun diye. O da beyazın her tonuna hayran kalırdı." deyince, boğazıma sanki bir yumru oturdu ama üzerinde durmamaya karar verdim. Bugünümü de yarınlarımı da mahvetmeyeceğim.


"Akşam küçük bir kutlama yapmak istiyorum. Kızım olarak tanışmanı istediğim kişiler var." dedi. "Henüz gizlememiz gerektiğini sanıyordum baba." dökülüverdi işte ağzımdan.


"Bunun için bana darılma, sadece kısa bir süreliğine gizleyeceğiz. Hem akşam tanışacağımız insanlar ailen. Seni çok merak ediyorlar. Ben de ufak bir kutlama tertip ettim. Amcan Haluk ve Halan Selma gelecekler."


Ailemle tanışmak, onca yıldan sonra kanımdan insanları tanımak. Benim için en büyük hediye olacaktı. Yüzüm kıpkırmızı olmuş olacak ki babam tekrar söze girdi.


"Merak etme, her şey çok güzel olacak. Yıllardır seni onlara anlatıyorum. Seni çok merak ediyorlar."


"Ben de çok merak ediyorum baba. Onlar benim kanımdan insanlar. Hepsini tek tek tanımayı çok isterim." dedim.


Kahvaltımızı bitirdikten sonra, eve organizasyonu hazırlamak için insanlar geldi ben de görmek istemiştim ama babam odamda beklemenin daha uygun olacağını sert bir tonla belirttiğinden odamda takılıyordum.


Telefonuma baktığımda onlarca aramayı es geçemedim. Hemen Pote'yi aradım.


"Bakıyorum da bensiz bir gün duramadın. Hayırdır çok mu özledin?" deyince Pote'nin öfkeli sesiyle karşılaşmayı ummamıştım.


"Evet Patrona, dünden beri telefonuna bakmadığın için ne yapacağımı şaşırdım. Nerelerdesin sen?"


"Evdeyim, yol yorgunluğundan anca kendime gelebildim. Şimdi de akşamki doğum günüm için organizasyon işleri var anca telefonumu elime alabildim."


"İyi misin gerçekten?" deyince dudaklarımı ısırdım. İyi miydim? Rüyada mıydım? Hala karar verememiştim.


"Gerçekten iyiyim Pote. Çok da mutluyum burada her şey yolunda merak etmeyin beni. Alışmaya çalışıyorum sadece. Hem siz nasılsınız?"


"İyiyiz Patrona, ben babamla şirketteyim. Mariana da okula gidip geliyor. Sen bizi merak etme. Telefonun yakınlarda olsun."


"Tamam. Konuşuruz yine gitmem gerek." deyip telefonu yatağın üzerine fırlattım. Normal miydi bu kadar endişeli olmaları?


Saatler geçti. Hava kararmaya başladı. Sabahtan beri doğum günü mesajları ve konuşmalarıyla uğraşırken bu kadar zaman geçtiğini fark edememişim. Hazırlanmam gerektiğini kendime hatırlatıp makyaj masama geçtim. Pudra tonlarında farımı, kirpiklerime de bolca maskara sürdüm. Dolgun dudaklarıma da parlatıcımı sürdükten sonra yeterli olduğuna karar verdim.


Saçlarıma maşa yaptım ve açık bıraktım. Beyaza çalan sapsarı saçlarımın belime kadar dökülüşüne baktım. iki taraftan da salaş örgü yaparak saçımın yarısını yukarıdan topladım. Şimdi sadece elbisemi giymek kalmıştı.


Aynadaki görüntüme hayran kaldım. Elbisemi o kadar beğendim ki. Üzerimdeki duruşu aynı zamanda saçlarımla olan uyumu mükemmeldi. Altına da krem tonlarında hafif topuklu ayakkabılarımı geçirdim. Hazırdım.


Pote'ye hızla mesaj attım. "Kutlama için aşağı iniyorum. Telefonu odada bıraktım. Cevap veremezsem merak etme. Öptüm çok."


Aşağı inerken evdeki kalabalığa göz gezdirdim. Tanımadığım ama tanımak için yıllarca beklediğim insanların gözleri üzerimdeydi. Hemen yanlarına geçtim.


Babam herkesle beni tek tek tanıştırdı. Haluk amcam ve eşi Mehtap yengem, beni sımsıkı kucakladılar bir de oğulları Mehmet vardı ki çok eğlenceli şen şakrak biriydi. Böyle bir kuzenim olduğu için o an şanslı hissettim kendimi.


Diğer taraftan Selma halam ve eşi Mustafa eniştem onlar diğerlerine göre daha otoriter ve sert görünüyorlardı ama onlar da beni kucaklayıp kabul edivermişlerdi. Onların çocukları olmadığını öğrendim ama şu an merak edecek halde de değildim.


Hepsi benimle sohbet etmeye beni tanımaya çalışıyor hakkımda her şeyi bilmek istiyorlardı. Hepsiyle bol bol vakit geçirmeye tüm sorularına yanıt vermeye çalışırken, kuzenim Mehmet kapıdan beni eliyle dışarı çağırdı. Herkes sohbete dalmış olduğundan kimse beni fark etmeden yanına gittim.


"Hadi gel biraz hava alalım kuzen, boğulmak üzere olduğu buradan bile hissettim." deyince kahkahayı koyuverdim.


Bahçeye çıktığımızda soğuk hava içimi ürpertirken kendime geldiğimi hissettim. Gerçekten de içeride biraz bunalmışım.


Birden Mehmet koluma giriverdi. Sıcakkanlı ve neşeli biriydi. "Nasıl buldun bakalım ailemizi?" derken yüzünde oluşan muzip ifade bile insanı güldürebilirdi.


"Alışmaya çalışıyorum ama herkesi çok sevdim. Zamanla her şey daha güzel olacak bence." deyince gözümüz kapıdaki kalabalığa takıldı. Simsiyah arabaların ardı arkası kesilmezken, arkadan babamın sağ kolu olan Ahmet beyin sesi geldi.


"Hafsa Hanım, derhal içeri geçin." Bir panik dalgası vücudumdan yüzüme doğru yükseldi. Zaman kaybetmeden Mehmet ile içeri geçtik. Babamın bir çift mavi gözü yüzüme dikilmiş, sanki çok ciddi bir şey düşünüyor gibi bakmıştı.


"Baba, bir sorun mu var? Kim o gelenler?" dedim


"Sen odana geç Hafsa, açıklamak için geleceğim." deyince Ahmet Bey sımsıkı tuttu kolumdan. Daha neye uğradığımı anlayamadan merdivenlere sürüklendim. Görüş alanımdan çıkmadan bir çift gözle donakaldım.


Kapıdan babam yaşlarında bir adam girdi. Gözlerindeki ölüm dolu dehşet beni yerime çivilerken öylece durdum.


Adamın o ölüm gözlerinin ardından iğrenç gülümsemesi yarıda kalırken ben çoktan odama kilitlenmiştim bile.


Kimdi bu adam? Neden içime böyle bir korku düşmüştü?...


Loading...
0%