Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5.Bölüm

@hypnoticdark

Kanlar içinde yere yığılan adama baktım. İçimdeki yıkım neden hafiflememişti? Yüreğime yığılan enkazın altında kaldım. Can almak, benim için nasıl bu kadar kolay olabilirdi? Birkaç dakika öncesine kadar nefes alan, ölüm gözlü adamın canını nasıl alabildim? Orada öylece kalırken, sesler beynimde uğuldamaya devam etti. Bir şeyler oluyordu ama anlayamıyordum. Ölüm gözlü adamın gözlerini sonsuza kadar yuman ben oldum.

Ailesi var mıydı veya aile bildiği bir can ? Bana yaptıkları gözlerimin önünden hızla geçerken içimdeki pişmanlık duygusundan başka bir şey hissedemez oldum. Burada haksızlığa uğrayan, tecavüz edilen, dövülen, yıkılan, paramparça edilip ruhu öldürülen benken, neden içimde sadece pişmanlık vardı?

Duyduğum tek kelimeyle tüm vücudum sarsılmaya başladı. "Ölmüş." Omuzlarım titriyor, paramparça olmuş elbisem elime ayağıma dolanırken koşarak odama çıktım. Kapıyı hızla kilitlerken, makyaj masamı son gücümle kapıya yasladım. Önünde yere yığılırken gözüm, sabah büyük mutluluklarla baktığım boy aynama takıldı.

Bir iki saat içinde ne kadar değişmişim. Gözlerimdeki mutluluk yerini hüzne çevirmiş, gözlerim tıpkı o ölüm gözlü adama benzemişti. Griye dönen mavi gözlerim artık simsiyah bakıyordu. Gözlerimin etrafı kıpkırmızı çizgilerle çevrilmişti. Elmacık kemiğimden boynuma uzanan morluklar iyice kararmış, dizlerimde açılan yaralardaki kan durmuş, kurumuştu.

Etrafım karardı, zaman ve yer kavramını kaybettim. Ben katilim. Katil oldum. Koşarak banyoya geçtim. Ellerimi derisini yüzercesine yıkadım ama o kan hiç geçmedi. Hiç geçmeyeceğine de emindim. Bununla yaşayamazdım. Ben bu, olamazdım.

Odaya geri dönerken o karanlık yatağa kaydı gözlerim. Hışımla etrafımdaki her şeyi parçalamaya, dağıtmaya başladım. O kadar çok sağa sola vurdum ki, kanamayı bırakan yaralarımdan sıcak kan inmeye başladı.

Takatim bitip tükendiğinde aynadaki görüntüme tekrar baktım. "Ben katilim!" diye haykırdım. "Beni bitirdiler!" "Beni bitirdiler anne ! Beni öldürdüler!" diye bağırırken sesim çıkmayana kadar devam ettim.

Aynayı ittiğimde yerde bin parçaya ayrıldı. Şimdi o bin parçanın her birinde ölüm gözlerimi görüyordum. Yere oturdum. Yaşamaya devam edemezdim. Yaşasam ne olacaktı? Nasıl devam edecektim? Birinin hayatını çalmışken ben yaşamayı nasıl hak ederdim? Belki de hapse girer orada çürür giderdim. Orada da rahat bırakmazlardı ki beni.

Elime aldığım aynanın parçasıyla bileğime derin bir kesik açarken yere uzandım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Vücudum uyuşmaya etrafımda renkler dönmeye başladı. Karşımda annemi gördüğüm an anlamıştım. Beni bu zalim hayattan çekip almaya gelmişti işte.

Beline kadar inen simsiyah saçlarıyla, elanın en güzel tonundaki gözleri üzerimdeydi. "Neden yaptın?" derken, cennet sesi kulağımda melodi gibi yankılandı. Gülümsedim. "Götür beni." diyebildiğim tek şey bu olurken, gittikçe büyüyen karanlık beni içine çekti.

*

*

*

En son gördüğüm karanlığın aksine bembeyaz bir odada uyandım. Hafifçe doğrulmaya çalıştım ama sanki bütün kemiklerim kırılmış gibi kılımı bile kıpırdatamadım. Gözlerim etrafta gezinirken, hastanede olduğumu fark ettim. Her tarafımda kablolar elimde de serum vardı. Kapının açılmasıyla babam dediğim adamın sağ kolu Ahmet bey içeriye girdi.

"Nasılsın?" derken, yüzündeki hüzün görülmeye değerdi. Ancak hiçbir şey hissetmiyordum.

"Neden buradayım?"dedim.

"Çok kan kaybetmişsin. Seni bulduğumda bilincin kapalıydı. Hemen hastaneye getirdik. Şimdi daha iyisin ama dinlenmen gerek." Sanki şimdi bilincim çok açıkmış gibi.

"O adam?" derken sesimin çıktığından bile emin olamadım.

"Öldü, ama hallettik merak etme. Kimse senden şüphelenmeyecek. Kaza süsü verdik. Baban bir şekilde ailesiyle anlaşmaya vardı." derken şaşkın gözlerimi üzerine çevirdim.

"Ben birini öldürdüm. Ailesinden birini kopardım. Bunun ne anlaşması olabilir?" sesim beklediğimden yüksek çıktı.

"Bazı bedeller ödenmek zorundaydı Hafsa, sen en acı şekilde ödedin. Bugün çektiğin acılar geleceğini şekillendirecek." buz gibi sesi içimi ürpertti.

"Yaşamak istemiyorum."

"Hafsa, yaşamak zorundasın. Buna mecbursun."

"Değilim, bu ben değilim. Bu benim hayatım değil!" Bağırmaya başlarken, Ahmet bey ayağa kalktı kulağıma doğru eğildi.

"Deden yaşıyor Hafsa, annene bir can borcum vardı. Onu bugün ödedim ama dedeni kurtarmak zorundasın. Bildiğin, inandığın hiçbir şey gerçek değil. Şimdi bunlar aramızda kalmak zorunda. Hemen iyileşmeye bak. Eve geçtiğimizde her şeyi anlatacağım." Kırlaşmış saçları ve yaşının aksine hayli kaslı olan bedeni yanımdan ayrılırken kalbim ağzımda atmaya başladı. Odadan çıkana kadar tek kelime edemedim.

Söylediklerini hazmetmeye çalışırken kapı sertçe açıldı. Pote ile gözlerimiz buluştuğu an sarsılarak ağlamaya başladı. Onu ilk kez böyle görüyordum. Her zaman sert mizaçlı ve otoriter bir adamdı Pote. Standardın üzerinde boyu vardı ve oldukça heybetliydi. Aramızda sadece 5 yaş olmasına rağmen benden oldukça büyük görünürdü.

Kocaman ellerini yüzüne bastırıp hıçkırmaya devam ederken yere çöktü. Onu sadece izliyordum. Birlikte büyüdüğüm her halini bildiğim adamın yeni bir hali eklenmişti hafızama. Peki neden hiçbir şey hissetmedim? Üzüntü? Pişmanlık? Sevinç? İçim ne ara böyle boşalmıştı?

Ağır ve titrek adımlarla yanıma yaklaşırken, "Affet beni. Affet benim yüzümden oldu." derken bile bir şey hissetmiyordum.

Kocaman ellerini ellerimle birleştirdiği an nefesim kesildi. Sanki vücudumdaki tüm kan ayak ucumdan başlayıp beynime doğru birikiyordu. Nefes alamadım. Yüzüm patlayacak gibi hissederken başım dönmeye başladı. Sonrası yine karanlık...

*

*

*

Yeniden uyandığım hastane odasında, başucumda oturan Pote'yi gördüm. Hava kararmıştı. Kızaran gözleriyle sığamadığı tekli koltuğun ucuna kaydı.

"İyi misin Patrona?" derken sesi titriyordu. "Affet, bilemedim böyle olacağını." dedi.

"Ne oldu bana?" derken ilk kez sesimi duymuşçasına gözleri parladı.

"Bilmiyorum Patrona, doktorlar bir şey söylemedi. Yaşadığın travmanın sonuçlarından doğan bazı durumlar olabilirmiş. Kendini toparladığında hepsiyle ilgileneceğiz." dedi.

"Her şeyi biliyor musun?" diye sorduğumda, yeniden hıçkırıklarla sarsılmaya başladı.

Biliyordu, her şeyi biliyordu. Yaşadığım utanç dolu o karanlık yataktan tut, katil olduğuma kadar her şeyi biliyordu. Son kez bıraktığı masum kız çocuğu değil de ölüm gözlü bir katil olduğumu biliyordu.

*

*

*

Tam sekiz gün hastanede kaldıktan sonra eve geçmiştik. Bu süreçte baba dediğim adamı bir kez bile görmedim. Ne yanıma geldi ne sesini duydum. Pote ve Ahmet bey her şeyle ilgileniyordu. Oradan oraya savrulan içi boş kukla gibiydim. O günden bu yana tek kelime etmemiş sadece doktorlar ne diyorsa onu yapmıştım.

Pote'ye her şeyi Ahmet bey anlatmış. İlk uçakla da buraya yanıma çağırmış. Pote, babasına da anlatmıştı katil olduğumu ama Mariana'ya tek kelime etmemişlerdi. Belki de benden nefret eder, yüzüme bakmazdı.

Pote'nin babası Alberto amca da ilk uçakla yanıma gelmiş, beni büyüten adamın yıkılmış görüntüsüne karşı bile hiçbir şey hissedememiş tek kelime etmemiştim. O, işleri için Madrid' e dönerken beni her zamanki gibi oğluna emanet etmişti.

Eve döndüğümüzde o karanlık odanın aksine başka bir oda hazırlanmıştı bana. Yan odada da Pote kalıyordu artık. Etrafımda olan hiçbir şey umrumda olmazken aklım sadece hastanede kaldığım ilk gün Ahmet beyin söyledikleriyle meşguldü ancak sorgulayacak takatim dahi kalmamıştı.

Pote ısrarla beni Madrid'e götürmek için çırpınırken Ahmet bey belli ki tüm gerçekleri ona anlatmış ve burada kalması için ikna etmişti. Artık hayatımın kontrolünün ellerimden kayıp gittiğini biliyordum.

Vücudumdaki yaraların renkleri açılmış kabuk tutmuştu. Ama yüreğim hala kan revan içindeydi. Bana yapılanları hazmedemezken gün geçtikçe içimde sadece öfke büyütüyor başka hiçbir şey hissedemiyordum. Her gün eve terapist gelmeye başladı. Aylarca psikolojik tedavi görürken onlarca ne işe yaradığını bilmediğim haplar yutuyordum. Yeni bir de huy edinmiştim. Bana kimsenin dokunmasına izin vermiyor daha doğrusu veremiyordum. Hastanede Pote dokunduğu an bilincimi yitirmemin sebebi de buymuş işte. Travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle kimseyle temas kuramıyor el dahi sıkışamıyordum artık. Her ne kadar zamanla düzeleceğini söyleseler de gözümü her kapattığımda o karanlık yatakta buluyordum kendimi. Bu durum her şeyi daha da kötü hale getiriyor ışık olmayan yerlerden bile geçemiyordum.

Koskoca altı ay geçmişti üzerinden. Katil olmamın ruhumun ölmesinin üzerinden geçen altı ay. Babam bir kez bile eve uğramamış haberini dahi almamıştım. Artık bu durum sinirlerimi zorlamaya başlarken, Ahmet beyi ve anlatacağı her şeyi dinlemeye hazır olduğumu hissettim.

Odasına geçip içeriye girerken yüzüme baktı. "Hazır mısın dinlemeye?" dedi.

"Hazırım, anlat." derken karşısına oturdum.

Hayatın bir yüzünü daha öğrenmek için kafamı kaldırıp gözlerinin içine tüm öfkemle baktım. İşte başlıyorduk...

Loading...
0%