Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm

@iam.ayrin

Keyifli Okumalar!

 

SEKİZİNCİ BÖLÜM LAVİ

 

Lana Del Rey: Cinnoman Girl

 

LÜTFEN OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.

 

゚✧ ✧゚

 

Yin ve yang.

İyi ve kötü.

Melek ve Şeytan.

 

Her insanın içinde ikisi de bulunuyordu. Tercihlerimiz hangisinin kazanacağını gösterirdi. Eğer melekseniz gerektiğinde şeytan olmayı bilmeliydiniz. Yoksa tıpkı bir böcek gibi ezilirdiniz. Tıpkı benim gibi.

 

Oktar ve Barlas.

 

Oktar'ın ne demek istediğini anlamamıştım fakat Barlas arkasını dönmüş ve gitmişti. Oktar ise hiçbir şey olmamış gibi oturmuş ve yemeğini yemeye devam etmişti. Herkes hâlâ ona bakıyordu.

 

"Dönün önünüze. "

 

Çoğu kişi önüne dönmüştü fakat o kadar sakin söylemişti ki etki edeceğini zannetmemiştim.

 

"Otur."

 

Bunu bana söylemişti. Söylediğini yaparak yanına oturdum. Kendi pudingini önüme koydu. Bir çikolatalı pudinge birde ona baktım.

 

"Neden bana veriyorsun? "

 

"Sevmez misin? "

 

"Severim de neden bana verdin? "

 

İnsanların alttan alttan bana baktığını hissediyordum. Bu yüzden rahat hareket edemiyordum. Oktar ise gözleri üzerimize çekmekte ısrarcıydı.

 

"Ben sevmem o yüzden sen yiyebilirsin. "

 

Daha fazla uzatmadan başımı salladım. Yoksa konu uzayıp duracak insanların daha çok dikkatini çekecekti. Yemeğim bittiğinde ayağa kalktım. Oktar benden önce bitirmiş lakin oturmuş bekliyordu. Ben kalktığımda o da kalktı.

 

"Biran hiç doymayacaksın sandım. "

 

"Neden beni bekledin ki? Ben mi söyledim beni bekle diye? "

 

"Beklemek istedim ve bekledim. "

 

"O zaman şikayet etmeyeceksin. "

 

Kafasını geçiştirircesine salladı. Ardından ikimiz de kantinden çıkmıştık. İnsanların yoğun bakışları rahatsız etmişti.

 

"Neden beni takip ediyorsun? "

 

"Çünkü bundan sonra sürekli beraber olacağız. "

 

"Neden? "

 

Ben ona şaşkınca bakarken o duvara yaslanmış bana bakıyordu.

 

"Gelecekte ki sevgilimi tanımaya çalışıyorum. "

 

İşte o an boğuldum hemde kendi tükürüğüm ile. Gözlerim kocaman olmuş öksürürken Oktar sırtıma vurdu. Elini sırtımdan çekip "yavaş olsana ya ölüyordum. " dedim.

 

"Ne kadar da safsın kendi tükürüğünle boğulacaktın. "

 

Omuzlarımı silkip "sanane sen önce neden öyle söyledin onu söylesene" dedim.

 

Oktar "ne çok soru soruyorsun" diye homurdanırken bakışlarını yüzümde gezdiriyordu.

 

"Ben çok soru sormuyorum sen tuhaf davranıyorsun. Benimle sevgili olacağını söylüyorsun. "

 

Yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi ve bana doğru yaklaştı. Yüzü yüzüme o kadar yakın oldu ki kalbimin sesini duyacak diye korkmaya başlamıştım.

 

"Benimle sevgili olmak istemez misin?"

 

Sen bana bu kadar yakın dururken ben nasıl konuşacaktım? Hâlâ bana bakıyordu fakat bakışlarının dudaklarıma kaydığını gördüğümde nefeslerim hızlanmıştı. Ela gözleri dudaklarımda gezinirken kendi alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırıp geri bırakmıştı. Davetkar görünüyordu dudakları ama her davete de icabet edemezdiniz.

 

Öksürük sesiyle kendime gelirken hemen ondan uzaklaştım. Aysun ikimize bakıyordu ve bu bakışlar hiç hayra alamet görünmüyordu.

 

"Aysun gelmiş. E-Evet geldin, hadi gidelim. "

 

Aysun'un koluna girerken koşar adımlarla oradan uzaklaştık. Aysun itiraz etmeden onu çekiştirmeme izin vermiş ve lavobolardan birine girdikten sonra durmuştuk.

 

"Ay sonunda yoksa okulu turlayacağız sanmıştım. "

 

Soluklanırken cevap vermemi beklemeden tuvaleti kontrol etmiş ve kimsenin olmadığına kanaat getirince "şimdi bana neler oldugunu anlatıyorsun. " dedi.

 

Yanağımın içini ısırdım. Pekala anlatabilirdim öyle değil mi? Bunda bir sakınca yoktı.

 

"Biz Oktar'la daha öncesinde tanıştık aslında ilk geldiğimde çarpışmıştık. Ardından bir şekilde yeniden karşılaştık. Şimdi de sürekli yanıma geliyor inan nedenini bilmiyorum. "

 

Hmm diye bir ses çıkarıp düşünür gibi yaptı.

 

"Sanırım senden hoşlanıyor."

 

Kafamı iki yana salladım.

 

"Hayır başka bir şey var gibi benden hoşlandığını düşünmüyorum. "

 

"Hadi ama öyle olmasa neden sürekli yanında dursun ayrıca Barlasla da kavga etti senin için. "

 

"Benim için falan değil Aysun. "

 

"Sahi Barlasla hangi ara arkadaş oldun? "

Evet açıkla hadi Nehli ben çirkinim eski okulumda zorbalığa uğradım hemde ona aşık olduğum için de. Elbette bunları söylemedim ona. Onun yerine "arkadaş olmadık kitapçıda karşılaştık öylesine sohbet ettik bizde" dedim. Evet bu daha makbuldü.

 

"Peki inandım say. "

 

"İnanmalısın zaten başka bir şey yok."

 

"Tamam tamam demedim bir şey fakat ikisi sürekli böyle sürtüşmeye devam ederse senin başın belaya girecek. "

 

Evet muhtemelen öyle olacaktı. Buna bir çözüm bulmalıydım. Gerçi vardı zaten. İkisinden de uzak durmak. Salak biri değildim birbirleri için bir yere kadar beni kullandıklarının farkındaydım.

 

Barlas'ın beni öpmesi beni sevdiğinden değildi Oktar'a sergilediği bir gösteriydi. Eğer ona büyük tepkiler verirsem neler yapabileceğini az çok biliyordum. Eski okulumuz da buna şahit olmuştum. Barlas bir şey yapmazdı onun yerine onu seven ve kollayan arkadaşları vardı. Sinsi biriydi çizdiği imajda buydu zeki, yakışıklı ve herkes tarafından sevilen çocuk.

 

Tuvalete başka kızlar girdiğinde "hadi çıkalım" dedim. Aysun bir dakika demiş ve saçlarını düzelttikten sonra birlikte çıkmıştık. Sınıfa girdiğimizde üstümde ki bakışları hissedebiliyordum. Umursamamaya çalışırken kitabımı çıkarmış ve okumaya başlamıştım. Barlasla yeniden karşılaşmamıza neden olan kitaptı. Bazı anlar sadece kaderden ibarettir.

 

Sayfa 46

 

"̶N̶e̶d̶e̶n ̶b̶e̶n̶i̶m ̶g̶i̶b̶i ̶y̶a̶p̶m̶a̶yı ̶ö̶ğ̶r̶e̶n̶m̶i̶y̶o̶r̶s̶u̶n?" "̶S̶e̶n ̶n̶e ̶y̶a̶pı̶y̶o̶r̶s̶u̶n ̶k̶i?"

 

"̶K̶i̶m̶s̶e̶d̶e̶n ̶h̶i̶ç̶b̶i̶r ̶ş̶e̶y ̶b̶e̶k̶l̶e̶m̶i̶y̶o̶r̶u̶m. ̶B̶ö̶y̶l̶e̶c̶e ̶h̶a̶y̶a̶l ̶kı̶n̶k̶lı̶ğı̶n̶a ̶d̶a ̶u̶ğ̶r̶a̶m̶a̶mı̶ş ̶o̶l̶u̶y̶o̶r̶u̶m. "

 

Altını çizdim.

Benim de kimseden bir şey beklememem gerekiyordu fakat ben ne olursa olsun bir beklenti içerisindeydim. Babamın beni kabullenmesi gibi. Yada annemin olduğum gibi sevmesi. Yüzümde ki lekeyle.

 

Sayfa 49

 

Bütün ev karanlığa büründüğünde sesimi iyice alçaltıp sordum:

 

"Yumurtalı ekmek güzeldi, değil mi, Totoca?"

 

"Bilmem ki. Tadına bakmadım."

 

"Niye?"

 

"Gırtlağım düğümlendi, tek lokma yiyemedim... ̶̶Ş̶i̶m̶d̶i ̶u̶y̶u̶y̶a̶lı̶m. ̶U̶y̶u̶y̶u̶p ̶h̶e̶r ̶ş̶e̶y̶i ̶u̶n̶u̶t̶a̶lı̶m."

 

Altını çizdim yeniden.

 

Çoğu zaman benim içinde bir seçenekti uyumak. Nefesiniz bile size zarar verdiğinde uyurdunuz. Anıların tırnakları vardır çünkü. Kazırdı duvarlarınızı. Kazıdığı yerden acırdı. Ve her defasında kanardı.

 

Yanıma biri geldi. Başımı kaldırdığımda bakışlarım Barlas ile kesişti.

 

"Okumaya başlamışsın. "

 

"Evet. Daha önce neden okumadığımı sorguluyorum. "

 

"Bazı kitapların zamanı vardır Nehli ancak zamanı geldiğinde okursun. "

 

Söylediklerinin doğruluk payı vardı. Çünkü bir sürü kitap okumuş biri olarak Şeker Portakalını daha önce hiç okumamıştım.

 

"Haklısın sanırım. "

 

"Altını çiziyorsun. "

 

Başımı sallayarak onayladım bu kez onu.

 

"Altını çizmek yada üstünü karalamak bana daha çok zevk veriyor eskitilmiş gibi duran kitaplar, yenilerine göre daha güzel bence. "

 

Bu kez o başını sallayarak onayladı beni. Sınıf kalabalık olmaya başlarken "bittiğinde bana vermeyi unutma" dedi ve yanımdan ayrıldı.

 

Barlasa karşı hislerim vardı bunun farkındaydım. Okula ilk geldiği zamandan beri onu izliyor arada resimlerini çiziyordum fakat biliyordum ki onun gibi biri benim gibi biriyle olmazdı. Bu yüzden bu hisler sadece basit bir beğeni olarak kalmıştı.

 

Şuan ise bana karşı tavırları bir şeyler hissetmeme neden olacak cinstendi lakin biri daha vardı. Küçük kalbim birini seçemiyordu. Sanki aklım birini kalbim başka birini istiyordu. Bense şuan için kimseyi seçmek istemiyordum. Üstelik Barlas'ın beni her halimle kabul etmeyeceğini de biliyordum öyle olsa eski okulumuzda da bana tıpkı şuan ki gibi davranırdı.

 

Oktar'ın söyledikleri her ne kadar zihnimi kurcalasa da kendimi kaptırmamaya niyetliydim. Biz arkadaştık ve öyle de kalmalıydık. Tanışalı ne kadar olmuştu ki?

 

Kitabımı kaldırdım ve hocanın gelmesini beklemeye başladım. Oktar sınıfa girdiğinde bakışları anında beni bulmuş ve beklemediğim bir harekette bulunarak göz kırpmıştı. Dudaklarım anında aralanırken bu beklenmedik hareketi ile şaşkınca ona bakmıştım. Şaşkın ifadem ile birde gülümsemişti. Kalbim maraton koşmuşcasına atmaya başladı. Sakin ol Nehli. O sadece göz kırptı birde gülümsedi. Ah hadi ama neden bunu yaptın?

 

Sakın Oktar kalbimle oynamaya çalışma zaten o yeterince kırıldı.

 

Oktar sırasına geçtiğinde hoca da sınıfa girmiş ve derse başlamıştık. Geri kalan zamanda Oktar yanıma gelmemişti. Hoş neden böyle bir beklentiye girdiğime de anlam veremiyordum ya.

 

Okul bittiğinde eve gitmiş ve ne kadar yatıp uyumak istesemde önce makyajımı çıkarmış ve üstümü değiştirmiştim. Yatağıma yatıp anında uykuya dalarken zihnimde tek canlanan sarı gözlerdi.

 

Ertesi gün Oktar okula gelmemişti. Saçmaydı ki onu beklemiştim. Gelir mi diye sürekli bakışlarım kapıya takılsa da görememiştim onu. Arkadaşları okula gelmişti. Yemekhanede onları görsem de yanlarına gidip Oktar'ı soramazdım. Aysun onlara baktığımı fark ettiğinde ikisini de tanıtmıştı. Oktar'ın en yakın arkadaşlarıydı. Beyaz kısa saçlı olan Asildi. Gözleri uzaktan bakıldığında bile dikkat çekiyordu. Kumral olan Rehaydı. İkisi Oktar olmadığında bile birlikteydiler. Sanki sadece üçü takılabilirmiş gibi yanlarına başkalarını almıyorlardı. Tabi bazı kısa zamanlarda birkaç kişi de onların yanlarında takılsalarda bu çok nadir oluyordu.

 

Barlas ile de çok konuşmamış sadece selamlaşmıştık. Arkadaştık sadece ve bu iyi hissettiriyordu. Belki de ona karşı olan hislerim bitmişti. Emin değildim. Bana yaptığını unutmam mümkün değildi. Onu öpmek tuhaftı. Soğuk dudakları beni üşütmüştü o an. Tek istediğim sıcak bir şeylerdi. Ve bu ona ait değildi. Belki de kimseye ait değildi.

 

Yorucu bir günün ardından sonunda bütün dersler bitmiş ve bende evime gidebilmiştim. Üstümdekilerden kurtulup eşofmanımı giydim. Makyajımı çıkaracağım zaman telefonum çalmaya başladı. Bilmediğim bir numaradandı arama.

 

Telefonu açtığımda "neden mesajıma bakmıyorsun? " diyen Oktar'ın sesiyle karşılandım.

 

"Numaramın sende ne işi var? "

 

"Buldum bir şekilde dışarı gel. "

 

"Ne dışarısı? "

 

"Bekliyorum seni acele et. "

 

"Ne di... "

 

Cümlem yarıda kesilirken bip sesi ile telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Üstüme pembe hırkamı alıp evden çıktım. Evimin önünde motoruna yaslanmış Oktar vardı.

 

"Ne yapıyorsun sen? "

 

"Atla gidiyoruz."

 

Motoruna binmiş ve kaskını bana uzatmıştı.

 

"Hiçbir yere gelmiyorum saçmalama. Ayrıca hava kapalı belli ki yağmur yağacak bu çok tehlikeli. "

 

"O yüzden geldim ya güzelim. Seni bir yere götürecegım bunun için bu havaya ihtiyacımız var. "

 

Nereye götüreceğini merak etsem de başımı olumsuz olarak salladım. Onlardan uzak duracaktın hatırla Nehli. Özellikle de Oktardan. O bir şeytanın cazibesine sahipti. Yakışıklı suratı adeta bir lütuftu onun için. Benim için ise bir ceza karşı konulamaz bir ceza.

 

"Kesinlikle olmaz. "

 

"Pekala bende biraz turlayım buralarda illaki benimle gelmek isteyen olur. "

 

Omuzlarımı silktiğimde motorundan öyle bir ses çıkarmıştı ki annemlerin duyacağından korkup anında elini tuttum.

 

"Dursana annemler duyacak. "

 

"Geliyor musun? Gelmiyor musun? "

 

Eğer annemler onu görürse sorun çıkardı. Evde olmadığımı fark etmezlerdi çünkü evde adeta bir hayalettim. Onların benden daha önemli sorunları vardı bu yüzden görünmezdim. Aynı evin içinde yaşadığım yabancılardı. Hepsi bu kadardı fakat eğer Oktar'ı görürlerse kim olduğunu sorarlardı ve buna benim bir cevabım yoktu.

 

Sahiden Oktar kimdi?

 

Elinden kaskı alırken "geliyorum ama dikkatli olacaksın tamam mı? " dedim. Beni başıyla onaylarken kaskı takmıştım. Arkasına bindiğimde ceketinin ucundan tuttum fakat o ellerimi tuttu ve ona sarılmamı sağladı.

 

Yine. 

 

Ardından motoru çalıştırmış ve birlikte yola çıkmıştık. Sadece merak ettiğim için onunla gidiyordum. Bana bir şey yapmazdı. Nedense içimde buna dair büyük bir inanç vardı. Ondan nefret edebilirdim. Başka bir zamanda.

 

Oktar motorunu ne hızlı sürüyor ne de yavaş sürüyordu. Yol akarken saçlarım uçuşup onun ensesine çarpıyordu. Arkadan ona öyle bir sarılmıştım ki başımı sırtına yaslamıştım. Elimin altında ki göğsü bir inip bir kalkıyordu. Buda içimde bazı hislerin uyanmasına sebep oluyordu. Onu tanıyalı ne kadar zaman geçmişti farkında bile değildim ama sanki çok iyi tanıdığım bir yabancıydı.

 

Oktar sapa bir yola saptığında nereye gittiğimizi merak ettim. Burada hiçbir araç yoktu.

 

"Nereye gidiyoruz? "

 

"Az kaldı sabret. "

 

Söylediği gibi olmuştu 15 dakika sonra dik bir yokuşta durmuştuk.

 

"Geri kalanını yürüyeceğiz motorla çıkamayız. "

 

Önce ben ardımdan o indi motordan. Kaskımı çıkarıp ona uzattım. Kaskımı elimden alıp motorun üstüne koymuştu.

Ardından bana doğru yaklaştı ve rüzgardan dolayı yüzüme yapışan saçlarımı yüzümden çekti. Bunu yaparken parmakları yanağımı okşamıştı. Nasıl bir andı bu böyle? Kalbimin sesinden nefes sesimi duyamıyordum. Sarı gözler karanlıktaydı şuan. Sanki oraya aitmiş gibi. Dudakları yine kızarmıştı. Ve sanki dikkatimin orada olduğunu biliyormuş gibi yalamıştı. Bakışları keskindi yüzümde dolanıyordu ve sanki kayıp bir şeyi arıyormuş gibiydi. Hayır Oktar o kayıp lekeyi görmemelisin. O zaman dokunamazsın. O zaman bakamazsın. O zaman sevemezsin.

 

Gök gürlediğinde kendine gelmiş gibi silkelendi ve gökyüzüne baktı.

 

"Gidelim."

 

Elimi tuttuğunda bir ona bir eline baktım. Elleri sıcaktı. Onun gibi birinin elleri nasıl olurda bu kadar sıcaktı anlamıyordum. Birlikte ağaçların arasından geçip bir yamaça geldik. Uçurum gibi bir yerdi fakat aşağıdan akan suyu görünce şaşkınca oraya baktım.

 

"İnanılmaz."

 

Gök bir kez daha gürlediğinde önümde ki eşsiz manzaraya baka kalmıştım. Pekala onun beni buraya getireceği aklımın ucundan bile geçmezdi.

 

"Burayı nereden buldun? "

 

Oktar yere oturdu ve bir bacağını kendine çekerken diğerini uzattı.

 

"Ben çocukken annem getirmişti buraya. Ama hep hava kasvetliyken gelmemi söylerdi. "

 

"Bugün yalnız gelmek istemedim o yüzden seninle geldim. "

 

"Neden benimle gelmek istedin? "

 

Omuzlarını silkti "bir neden yok istedim ve yaptım. "

 

Ona cevap vermedim ve aşağı baktım. O Oktardı işte isterdi ve yapardı. Denizin taşlara çarpma sesi öylesine güzeldi ki hiç bıkmadan burada durup bu sesi dinleyebilirdim. Yanına oturdum fakat ben iki bacağımıda kendime çekmiştim. Gözlerim kapanırken sadece denizin sesini duyuyordum. Başım sanki dik durmakta zorlanıyor gibi onun omzuna düşmüştü. Şuan sadece hisler vardı. Denizin sesi, onun kokusu, Oktar'ın varlığı.

 

Ondan uzak duracağım demiştim oysaki yine onun yanındaydım. Üstelik bir uçurumun kenarında. Rüzgar saçlarımı savururken ona çarpıyordu bunu bilsemde kaldırmadım başımı. O da bu durumdan şikayetçi değilmiş gibi öylece duruyordu. Sanki bir fotoğraf karesinin içerisindeydik. Biri bizi çekmişte biz bu anda kalmış gibi. Onun hissettirdiği de buydu.

 

Yaşadığımı hissediyordum. Onu ilk gördüğümde de bunu hissetmiştim. Hatta kıskanmıştım. Sanki bir filmin içindeymişcesine sürekli başı belada gibiydi. Yada başkalarına bela oluyor gibi.

 

Biz böyleydik sanırım ben durağan bir fotoğraf karesi o ise soluksuz bir film. Ben o filmdeki sadece bir kare olabilirdim fazlası değil.

 

Hava gittikçe bulutlanırken "yağmur yağacak gitsek iyi olur" dedi. Başımı kaldırıp ona baktım. Hafif çıkan sakalları beyaz teninde ki pürüzler gibiydi. Sarı gözler yine elaydı. Ama ben sarı olsunlar istiyordum.

 

"Biraz daha kalamaz mıyız? "

 

Bakışları yüzümde gezindi. Orada neler gördüğünü bilmesemde kabul etmişti. Ardından üstünde ki ceketi çıkardı ve omuzlarıma koydu.

 

"Neden verdin? "

 

"Biraz daha kalacaksak üşüyebilirsin sende kalsın. "

 

"Ama bu kez de sen üşürsün. "

 

"Önemi yok Nehli. "

 

"Önemi var hep önemi vardır Oktar. "

 

Yeniden uçuruma doğru baktı.

 

"Ekimleri sevmem Nehli en çokta yirmi sekizini. "

 

Ona nedenini sormak istedim fakat sustum. Konuşursam daha çok yara almasından korktum. Bazı tarihler hüzünleri saklardı.

 

Oktar denize baktı bense ona baktım. Hırçın görüntüsünün altında ne yatıyordu bilmek istiyordum. En azından onu tanımak.

 

Ekimler neden canını yakıyor Oktar? Canını yaktığı için mi yalnız gelmedin? Tek başına yara almaktan daha çok mu korktun?

 

Yağmur bastırdığında birlikte koşarcasına ormanlık alandan uzaklaştık. Ne kadar hızlı davransakta çoktan sırılsıklam olmuştuk. Ne yazık ki motora bindiğimizde daha da ıslandık. Oktar yavaş gidiyordu olası bir kazayı önlemek için. Eve çok uzakta olduğumuz için bir AVM'nin önünde durduk.

 

Birlikte AVM'nin içine girdiğimizde bizim gibi buraya sığınan insanların olduğunu gördüm. Oktar beklemediğim bir anda elimi tutmuş ve beni bir mağazaya sokmuştu. Çalışan hemen yanımıza gelerek yardımcı olmaya başlamıştı bile. Esmer çalışanın saçları ensesinde topuz şeklindeydi ve üstünden ki takım ile oldukça güzel görünüyordu. Bembeyaz dişleri gülümsediğinde ortaya çıkmıştı.

 

İkimize de bedenlerimizi sorup kıyafetler verdiğinde doğruca kabine girmiştim.

 

Krem rengi hırka, beyaz bluz ve haki yeşili eteğe baktım. Motorla gidecektik bu yüzden bunları giyemezdim. Yine de denemekte zarar yoktu. Kıyafetleri giydiğimde oldukça beğenmiştim. Bugün giyemesem bile yine de alacaktım. Kabinden çıktığımda Oktarda çıkmıştı. Onun da üstünde krem rengi hırka, beyaz tişört, haki yeşili pantolon vardı ve biz şuan çift gibi görünüyorduk.

 

Oktar'ı ilk kez renki kıyafetler içinde gördüğüm için şaşırsam da ikimizin birlikte böyle görünmesi daha çok şaşırmama neden oluyordu. Biz yakışıyorduk. Çalışan yanımıza geldiğinde "çok yakışmış" dedi.

 

Oktar'ın üstümde ki bakışları ile yanağımın içini ısırdım ve çalışan kıza döndüm.

 

"Aslında bunları alamayız motorla geldik. "

 

Kızın yüzü asılırken "aslında çok yakışmıştı" dedi. Oktar "alıyoruz" diyerek elimden tuttu ve karşı çıkmama izin vermeden ödeme yaptı. Ben olayları idrak edemeden çalışanlar kabinde ki eşyalarımı poşete koymuş ve elime vermişlerdi bile. Oktar elimi bırakmadan beni yönlendirmeye devam etti. Ödeme yaparken birilerine mesaj attığını görmüştüm. Etekle nasıl binecektim o motora?

 

"Acıktın mı? Yağmur hafifleyene kadar bir şeyler yiyelim. "

 

Oktar'ın hızına yetişmeye çalışırken "bir durur musun lütfen" dedim. Oktar durup bana baktı. Elimi yukarıya doğru kaldırdım. El ele tutuşuyorduk hâlâ. Oktar ellerimize baktı ve ayırdı.

 

"Bir sakin olsana beni oradan oraya sürükleyip duruyorsun."

 

Oktar yeni fark etmiş gibi kaşlarını çattı. O kadar hızlı davranıyordu ki bir ara düşecektim. Üstelik bacakları benden o kadar uzundu ki onunla yürürken koşuyordum resmen.

 

"Ayrıca ödemeyi bende yapabilirdim neden hepsini sen ödedin? "

 

Kaşları düz çizgi hâlini aldığında "çünkü ıslanmana ben sebep oldum" dedi.

 

"Olsun yine de bende ödemek istiyorum. Benimkilerin fiyatını sana ödeyeceğim. "

 

Yüzünde yine çocuksu bir gülümseme belirdi. Evet bu ifadeyi biliyordum.

"Başka bir şekilde ödeme yapabilirsin güzelim. "

 

Ağzım o şeklini alırken aynı zamanda kaşlarım çatılmıştı. Hadi ama pisliklik mi yapacaktı?

 

"Yok artık ne diyorsun sen ya? "

 

Sert çıkışım ile gülümsemesi genişledi.

 

"Ödemeyi diyorum başka bir şekilde yapabilirsin. "

 

Elini uzattı ve gözümün önüne gelen saçı kulağımın arkasına itti. Eli yüzümde ki lekeye değmişti ve kalbim hiç olmadığı kadar sancımıştı. İlk kez izime benden başka biri dokunmuştu. Dolaylı yoldan olsa bile.

 

"Unut onu seninle yatmam! "

 

Oktar bir anda kahkaha atmaya başladığında bakışlarım gülüşüne takılı kaldı. Oktar çok güzel gülüyordu. Öyle ki bembeyaz dişleri ortaya çıkmış ve yanağında ki gamze bile ben buradayım diyordu. O mükemmeldi. Oktar çok güzeldi.

 

"Yavrum ben sana benimle yat demedim ki zaten."

 

Rahatlarken bu kez eli belime gitmiş ve beni kendine doğru çekmişti.

 

"Ha eğer aklında böyle bir şey varsa neden olmasın? "

 

Göz kırptığında utançla hem yüzüm kızarmış hemde içimde tuhaf bir his oluşmuştu. Kelebek uçuyor dedikleri bu muydu yani? Öyleyse hemen şimdi durmaları gerekiyordu. Üstelik yavrum mu?

 

"S-saçmalama sadece yanlış anladım peki sen ne demek istedin? "

 

Kekelediğim için lanet okurken Oktar umursamamıştı.

 

"Belki benim için bir şeyler hazırlarsın. "

 

"Nasıl yani? "

 

"Bilmem turta yapmayı biliyor musun? "

 

Biliyordum ananem ne zaman istersem yapardı ve en güzel hep onun yaptığı olurdu.

 

"Biliyorum."

 

"O halde ödemeyi öyle alırım bebeğim. "

 

Daha fazla konuşmadan yürümeye başladı bende tabi peşinden gidiyordum. Birlikte burger kinge oturup hamburger söylemiş ve yemiştik. Bu sırada Oktar sadece yemeğine gömülmüştü. Sanırım yerken konuşmayı sevmiyordu. Ben daha birini yerken o 3 tane yemişti. Hızlı yiyordu benim aksime.

 

Ardından yağmur dinmiş ve biz avmden çıkmıştık. Motorun yanında gördüğüm tanıdık sima ile duraksadım. Asil arabasına yaslanmış bize bakıyordu. Kulağında kuru kafa küpesi vardı. Kireç kadar beyaz yüzü ve ölü mavi gözleri ile sanki bir cenazeye bakıyordunuz.

 

"Hiç gelmeyeceksiniz sandım. "

 

Oktarla erkeklere özgü bir şekilde selamlaştılar ve Asil anahtarı ona verdi. Oktarda ona motorun anahtarını verdiğinde Asil'in neden burada olduğunu anlamıştım.

 

Ne yani etek giydiğim için Asil'i buraya mı çağırmıştı? Asil yüzüme bile bakmadan motora binmiş ve uzaklaşmıştı. Çok soğuk biriydi. Oktardan bile soğuktu.

 

Arabaya bindiğimizde Oktar'a "neden Asil'i çağırdın ki motorla gidebilirdik" dedim. Oktar bakışlarını eteğime indirdiğin de dizimin üstüne çıkmış eteğe baktım. Cevabımı almıştım bunun yanında "başka bir şey alabilirdik" dedim. Omzunu silkip cevap vermedi. Bende sessizliğe büründüm.

 

Yol boyunca sessizce ilerlemiştik. Arabada ki tek ses Red'e aitti.

Evimin önünde durduk. Bakışlarım onu buldu. Onunkiler ise çoktan bendeydi zaten.

 

"Teşekkür ederim. "

 

Başını hiçbir şey söylemeden aşağı yukarı salladı. Ama gözlerinde ki minneti gördüm. Yada görmek istedim bilmiyorum ama bakışlarında ki duygular yoğundu. Sanki dilinin söyleyrmediklerini gözleri söylüyordu.

 

Arabadan indim ve eve girdim. Arabanın uzaklaşma sesi kulaklarıma ulaşmıştı bile. İlk kez bu kadar ıslanmış ve bununla birlikte motora binmiştim saçma ama hem üşümüş hemde hoşuma gitmişti. Oktar gittiğinde ise eve girmiş ve kimseye görünmeden banyo yapmıştım.

 

Telefonumu elime alıp Oktar'ın numarasını kaydettim ardından mesaj kısmına girdim.

 

Mesaj: Nehli

Evine vardın mı?

 

Mesaj: Oktar

Evimden çok uzaktayım

 

Mesaj: Nehli

Neden evine gitmedin yağmur gittikçe hızlandı

 

Mesaj: Oktar

Beni mi merak ediyorsun sen?

 

Mesaj: Nehli

Tabi ki ediyorum sen benim arkadaşımsın

 

Evet arkadaşımdı sadece arkadaş fazladı değil. Belki bu bile fazlaydı.

 

Mesaj: Oktar

Arkadaşın?

 

Mesaj: Nehli

Evet neden şaşırdım?

 

Mesaj: Oktar

İyi geceler Nehli

 

Mesaj: Nehli

Sana da

 

Neden cevap vermediki soruma? Telefonumu şarja taktım ve aşağı indim. Mutfağa gittiğimde pakette ki nugetı çıkarıp kızartmaya başladım. Yanına da patates kızartmıştım az. İşim bittiğinde yemeğimi yemiş ve odama çekilmiştim.

 

Biraz ders çalıştıktan sonra saat 00.12 de yatmıştım.

 

Sabah kalktığımda yine makyajımı yapmış ve aşagı inmiştim. Annemlere günaydın dedikten sonra kahvaltımı yapmaya başlamıştım.

 

Onlar sessizdiler bende bu sessizliği bozmaya pek niyetli değildim.

 

Evden çıkıp okula geldiğimde sınıfıma çıkıp yerime oturdum.

 

Aysun ve Ela yanıma geldiler.

 

"Günaydınlar."

 

"Günaydın."

 

Onlarla sohbet ederken konu bir şekilde yine Oktar ve Barlas'a gelmişti.

 

"Basketbol maçları başlayacak ondan önce de moral için bir parti olacak."

 

"Ay evet unutmuşum tarihi belli mi? "

 

"Belli hafta sonu olacak. "

 

Sohbete dahil olarak "nerede olacak peki? " diye sordum.

 

Aysun bakışlarını bana çevirdi.

 

"Normalde okulda yaparlardı fakat sanırım Oktar'ın takımındaki Yağız'ın evinde olacak. "

 

"Anladım o halde herkes davetli değil."

 

Ela gülümsedi ve "elbette herkes davetli değil" dedi.

 

Bu duruma göre bizde davetli değildik.

 

"O zaman bizde davetli değiliz. "

 

Aysun kahkaha attı. Ben ona şaşkınca bakarken "tatlım karşında Yağız'ın sevgilisi oturuyor. " dedi.

 

"Ne? Neden daha önce söylemedin?"

 

Omuzlarını silkti "bilmem aklıma gelmedi. "

 

Ela araya girerek "bu durumda bizde davetliyiz" dedi.

 

"Evet tatlım gerçi seni ben davet etmesem Oktar yine ederdi ama olsun. "

 

Kinayeli sesiyle "Aysun! " dedim. Ela ikimize gülerken "uğraşma kızla" dedi.

 

"Tamam, tamam elbiselerinizi hazırlayın size detayları mesajla göderirim. "

 

Onu onayladığımızda Ela "acaba Barlas gelecek mi? " dedi.

 

Aysun dudağını büzüp "onların işine belli olmaz bir bakmışsın oturup birlikte içmişler" dedi.

 

Ben bu kez yorum yapmamıştım insanların içinde ikisinden uzak dursam çok daha iyi olacaktı sanırım.

 

Sınıf yavaş yavaş dolarken onlar da yerlerine geçmişlerdi. Barlas sınıfa girdiğinde bana bakıp gülümsemişti. Bende ona aynı şekilde karşılık vermiştim. Oktar ise bakmakla kalmayıp göz kırpmıştı. Bunu her zaman yapmak zorunda mıydı? Aksi takdirde kalbimde çarpıntıya neden oluyordu.

 

Dersimiz fizikti pek sevdiğim söylenemezdi. Fakat annem sevmem için fazlasıyla ısrarcı olmuş ve özel derslerle yardımcı olmuştu.

 

Fizik dersi bittikten sonra beden eğitimi dersi vardı ve ilaç gibi geliyordu şuan. Kızlarla soyunma odasına gidip eşofmanlarımızı giydik. Ardından spor salonuna indik.

 

Kızlarla otururken Oktar ve arkadaşları geldi. Oktar eline bir basketbol topu alıp potaya attığında uzak mesafeden atış yapıp girmesine şaşırmıştım.

 

"İşte kaptanımız."

 

Merve'nin söylemi ile dikkatim daha çok ona yöneldi. Arkadaşları ile basketbol oynuyordu ama eğlencesine. Birbirlerine gülüp top çalıyorlardı. Top çoğunlukla Oktar da olurken arada onlara atıyordu. Gerçekten iyi bir oyuncuydu.

 

Ali topu Yağız'a atacakken top Barlas'a gitti ve Barlas havada yakaladı. Sert gitmemişti bu yüzden yakalaması kolay olmuştu.

 

Topla birlikte ayağa kalktı ve topu Oktar'a attı. Oktar topu havada yakalayıp geri ona attı. Sanırım bu oyuna davetti.

 

Barlas topu sektirerek onun karşısına geldi. Oktar topa hamle yaptığında etrafında döndü ve ondan uzaklaştı fakat bu çok sürmedi ve Oktar topu elinden alıp atış yaptı. Ve basket.

 

"Barlas ne kadar iyi oynasa da Oktar'ın karşısında şansı yok. "

 

"Tabi biri sahaların prensi diğeri satranç masasının. "

 

Elaya baktım.

 

"Barlas satranç mı oynuyor? "

 

Ela, Oktardan bakışlarını alıp bana çevirdi.

 

"Oynamak mı? O bir numaradır. Okulumuzu temsil ederdi. "

 

Merve lafa atlayarak "kısaca Barlas zeki, Oktar kurnaz" dedi.

 

"Aslında Oktar da zekidir. Fakat çok çalışmaz bu yüzden Barlas'ın onu geçmesine izin verir. "

 

Edindiğim bu bilgiler ile onları izlemeye devam ettim. İkisinin bir aralar çok yakın olduklarını söylemişlerdi. Şimdi birbirlerine bu kadar uzak olmaları üzücü olmalıydı.

 

Diğer oyuncular sahadan ayrıldı ve Oktarla Barlas'ın oynamasına izin verdiler. Barlas kötü oynamıyordu hatta oldukça iyiydi fakat Oktar'ın karşısında hiç şansı olmadığı kesindi.

 

Oktar yedinci basketini atarken Barlas 4 basket atmıştı. Sanırım Oktar biraz daha tolerans gösteriyordu. İkisi oynarken fark ettiğim bir şey vardı. İkisi de birlikte oynamaktan zevk alıyor gibi görünüyorlardı.

 

Beden öğretmeni geldiğinde ikiside durmuştu. Oktar Barlas'a sırıtarak baktı ve "bana yenilmeye mahkumsun" dedi.

 

Barlas ise kahkaha atmıştı.

 

"Hayat basketbola benzemez Oktar bir bakmışsın oyuncu değişikliği olmuş. "

 

Oktar cevap vermemiş ve sıraya yanımıza gelmişti. Barlas'a sinirlenmesini beklerken o sadece gülmüştü.

 

İkisinin tuhaf bir ilişkisi vardı.

 

Hoca önce esneme hareketleri yaptırmış ardından voleybol yada basketbol oynamamız için serbest bırakmıştı. Biz kızlarla grup olmuş oynarken oyunumuza Oktar ve arkadaşları da dahil olmuştu. Oktar ile aynı takımdaydık. Söylemeliyim ki voleyboldada iyi bir oyuncuydu. Orta oyuncusuydu bense yanındaydım. Barlasta oyuna dahil oldu. O karşımızdaydı. Barlas sürekli Oktar'a atıyordu Oktar da ona. Sanki yine ikisi oynuyor gibiydi.

 

Merve bu duruma sinirlenip "gidin baş başa başka oyun oynayın ya biz sap gibi dikilecek miyiz burada? " dedi.

 

Onu onaylayarak "bence de bırakta bende topa dokunayım" dedim.

 

Oktar "Peki güzelim o halde bundan sonrakiler sende. " dedi.

 

İçimden sonunda diye geçirirken oyun yeniden başlamıştı. Top Oktar ve benim arama gelirken Oktar bana bıraktığı için hamle yapmıştım lakin hesaba katmadığım bir şey vardı Oktar da hamle yapmış ve ikimiz topa aynı anda vurmaya çalışıp yere düşmüştük. Daha doğrusu ben yere düşecekken Oktar beni tutmaya çalışmış ve kafamın zemine değmesine engel olmuştu. Şuan ikimiz yerde, onun eli benim başımın altında üstüme doğru eğilmiş bir şekildeydik. Pekala dışarıdan bakılınca fazlasıyla yanlış anlaşılmaya müsaitti. Bu kez sarı gözler yüzümde kısa bir tur atmış ve dudaklarımda son bulmuştu yolculuğu. Bende sadece yüzüne bakmıştım.

 

"Kalkın artık. "

 

Barlas'ın sesiyle Oktar elini başımdan yavaşça çekmiş ve doğrulmuştu. Elini bana uzattı. Beklemediğim bir şekilde bir el daha elini uzattı. Bir Barlas'a bir Oktar'a baktım. İkisi de elini uzatmış bana bakıyordu.

 

Yine. 

 

゚✧ ✧゚

 

Evet bölüm sonu beğendiniz mi bakalım?

Artık yavaş yavaş hikâyenin içine girdik. Şuan Oktar ağırlıklı sahneler okusakta zamanı gelince Barlas ağırlıklı sahneler de okuyacağız.

Umarım beğenmişsinizdir bölümü lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın.

 

25.02.24

 

İnstagram: Ayrin.im, ayrinhikayeleri

 

Güzel kalın çünkü öylesiniz!

 

 

Loading...
0%