Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@iam.ayrin

Keyifli Okumalar!

 

BİRİNCİ BÖLÜM LAVİ

 

Taylor Swift: My tears ricochet

 

゚✧ ✧゚

 

Güzellik algısı denen şey çocukluğumdan bu yana peşimi bırakmayan bir olguydu. Dolgun dudaklar, parlak cilt, fındık burun, gür saçlar... Bu liste uzayıp gidiyordu.

 

Peki ben bu listede ki maddeleri karşılıyor muydum işte orası tartışılır. İnsanların beni soktuğu bir kalıp vardı. Çirkinlik. Evet yüzüme kaç kere söylendiğini bile hatırlamadığım o kelime. Çirkin olmak suç muydu? Herkes güzel olsa zaten güzellik algısı diye bir olgu olur muydu? Yada dikkat çeker miydi?

 

Bunların yanı sıra genlerimde olan güzellik nedense bana uğramamıştı. Tanrıça güzelliğine sahip bir abla ve anneye sahiptim. Ablam 25 yaşındaydı fakat o kadar güzeldi ki insanlar dönüp yeniden ona bakardı. Uzun boyu, süt kadar beyaz teni, ışıl ışıl cildi, açık kahve gözleri ve dolgun dudakları ile bütün güzellik algılarına uyuyordu. Tabi bunun yanında annemin bir kopyasıydı adeta. Tek farkları annemin düz bir burnu varken ablamın fındık burnu vardı. Annem genç görünen bir kadındı bu yüzden ikisini abla kardeş bile sanıyorlardı. Lakin iş bana gelince genellikle ablamın arkadaşı olduğum düşünülüyordu yada üvey evlat şakaları yapılıyordu.

 

Evet bir süre sonra bu şakalara alışıyordunuz hatta onlara katılıp kendinizle dalga geçiyordunuz.

 

Can yakar mıydı? Çoğu zaman fakat yandığı yer kabuk bağlardı. Ağlamak manasızdı çünkü bir süre sonra bununla yaşamayı öğreniyordunuz.

 

Yada öğrendiğinizi sanıyordunuz.

 

Lise dördüncü sınıf öğrencisiyim. Gittiğim lise en zengin öğrencilerin bulunduğu bunun yanında zekilerin ve sporcularında yer aldığı bir liseydi. İyi bir isme sahipti. Bu liseye girmek istiyorsanız ya zeki olacaksınız yada cebiniz paralı olacak.

 

Ben ise zengin olmama rağmen kimseye bunu söylememiş çirkin olduğumdan ötürü okulun çirkin ama zeki öğrencisiydim. Geçmiş zaman eki çünkü artık değilim.

 

Her şeyin başlangıç tarihi 20 Eylül. Yine bir sabah kalkmış ve okuluma gitmiştim. Çirkin biriyseniz elbette bir adet platonik aşık olduğunuz biri oluyordu. Bu kaçınılmazdı. Okulun altın çocuğu dedikleri henüz geçen sene okula gelmiş bu çocuk 1 yıl içerisinde ismini okulda duyurmuş ve altın çocuk olmayı başarmıştı. Etrafında bir çok kız vardı ben ise etrafında olmak yerine uzaktan ona hisler besleyen kişiydim.

 

O maç yaparken uzaktan izler resmini çizerdim. Sanırım benim ile ilgili artı olan tek şey resim yeteneğimdi. Bunun için ise büyükanneme minnettardım.

 

Onunla ilk karşılaşmamız saçma bir şekilde merdivenlerde olmuştu. Elimde boya fırçalarım ve tuvalimle koşarken bir anda ona çarpmış ve üstünün mavi boya ile kaplanmasına neden olmuştum. Pekala iyi bir karşılaşmamız olmamıştı. Ben bana bağırıp çağıracağını düşünürken mavi gözlerini kapatmış ve birkaç saniye sonra açıp gömleğini oracıkta çıkarmış ve üstüme atmıştı. Ardından herkesin şaşkın nidaları eşliğinde oradan ayrılmıştı.

 

O gömlek ise hâlâ bendeydi. Ne yıkamıştım nede başka bir şey yapmıştım. Çünkü boyanın çıkmayacagını biliyordum. Onu yerine yeni bir gömlek almış ve sırasına bırakmıştım.

 

Sonrasında ise ekstrem bir şey olmamıştı benim ona aşık olmam dışında.

 

Tabi yeni dönemde onun okuldan ayrılacağı dedikoduları dönmeye başlamıştı. Bu bütün kızları yasa sürüklerken benim de aşkımın biteceği anlamına geliyordu.

 

20 Eylül tarihine gelirsek ise işte hayatımı değiştiren yada alt üst eden o tarih.

 

Sınıfta kulaklıgım takılı Taylor Swift'in dingin sesi ile resim çiziyordum. Tabi çizdiğim resim Barlas Aybarstan başkasına ait değildi. Kağıdın bir anda önümden çekilmesi ile şaşkınca alan kişiye baktım Alminadan başkası değildi. Eline çizdiğim resmi almış ve incelemeye başlamıştı. Ona uzanıp almak isterken arkadaşları iki koluma da girerek beni ondan uzaklaştırmayı başarmışlardı. Almina resmi kaldırdı ve kahkahalar eşliğinde "şu ayakçıyada bir bakın altın çocuğa aşık olmuş. " diye bağırdı. O sırada sınıfa hiç bulunmaması gereken biri girdi. Evet Barlas. Önce Alminaya baktı ardından bana. Daha sonra Almıina'nın elinde bulundurduğu resme.

 

Almina koşarak Barlasın yanına geçip resmi ona gösterdi. Barlasın yüzünde mimik dahi oynamamıştı. Sadece baktı, baktı ve baktı. Ardından sakince ilerledi ve masasına oturdu. O oturduğunda herkesin dikkati yeniden bana yöneldi.

 

"Demek altın çocuğu çiziyorsun ha? Söylesene ne zamandır ona karşı duyguların var?"

 

"B-ben"

 

Evet söyleye bildiğim tek cümle bu olmuştu. Almina ise yüzüme yaklaşıp "evet s-sen" Demişti. Ve yeniden kahlahalar yükseldi.

 

"İnsan hiçbir şey bilmiyorsa haddini bilmeli. Hiç aynaya bakıyor musun? Nasıl bir çirkinlik barındırdığından haberin var mı yaralı yüz? "

 

Alminanın sözleri can yakıcıydı. Yüzümde ki yara değil doğum lekesiydi. Mor rengi sol gözümü ve alnımı kapladığı için yara olduğunu düşünüyorlardı. Evet beni iki kat daha kötü gösteriyordu.

 

Peki çirkin olduğum için kimseye aşık olamaz mıydım? Haksızlık değil miydi bu? Barlas ne düşünüyordu? O da mı ona hak veriyordu?

 

"Ay gerçekten Nehli sende ki özgüvenden herkese lazım. Ne yapacaktın bu resmi bitirdikten sonra Barlas'a ilanı aşk mı yapacaktın? "

 

Yeniden kahkahalar başladı. Herkesin gözünden yaş gelesiye kadar güldüler bense ağlayamadım bile. Elbette öyle bir şey yapmayacaktım. Sadece çizmek istemiştim onu. Her ayrıntısı ayrı güzeldi. Sanki bana yapılan haksızlık ona ödül olarak verilmişti.

 

Almina durmadı dudakları yeniden aralandı ve karşısına arkadaşlarından birini alarak. Bir tiyatro sergilemeye başladı.

 

"B-barlas bbak ssseni çizdim. Hadi gel eevlenelim. Sseni seviyorum. "

 

Almina benim taklidimi yapıyordu.

 

Kalbim acımıştı.

Acı dayanılmazdı.

Yara izi bırakırdı.

Yine de sessiz kalırdı.

 

Karşısında ki arkadaşı ise sesini kalınlaştırdı.

 

"Her sabah senin yüzünü göreceğime şuracıkta ölmeyi yeğlerim ucube. "

 

Ve yeniden kahkahalar.

 

Susmadılar, konuşmadım. Konuşamadım. İnsanlar alay etti, ben sustum, Barlas sustu. O hep susardı.

 

En sonunda dudaklarım aralandı ve tek bir cümle döküldü.

 

"Benden neden nefret ediyorsunuz? "

 

Sadece bunu söyledim. Kekelemedim bile ve buna en çok yine ben şaşırdım.

 

"Neden mi? Cevap basit değil mi? Görüntü kirliliğinden başka bir şey değilsin sen. Eminim ailen seni yanında bile gezdirmıyordur utançlarından. "

 

Sustu ve yüzüme biraz daha eğildi. Benden uzundu.

 

"Her şeyi geçtim şu iz o kadar iğrenç ki biri sana 10 saniyeden uzun süre bakamaz."

 

Sözleri ağırdı ve ona cevap verecek güç bende yoktu. Ufak bir yırtılma sesi duydum ardından hemen kesildi. Başımı kaldırıp baktığımda Barlas Almina'nın elinde olan ve yırtmaya başladı resmi almıştı. Herkes biranda sustu ve Barlas konuştu.

 

"Yeter sıkmaya başladı. "

 

Tek cümle ardından ağır adımlarla sınıftan çıkmaya başladı. Arkadaşlarından Savaş ise dağılın diye bagırmıştı. Herkes dağılırken ben yaşadıgım utanç ile oracıkta dona kalmıştım. Almina'nın arkadaşları iğrenircesine kollarımdan itmiş ve beni bırakmışlardı. Bir arkadşım yoktu çünkü eğer yanımda olurlarsa onlarda aynı şeyleri yaşarlardı.

 

Bu yüzden tek kalırdım çoğu zaman. Yine tek kalmıştım birkaç adım atmış ve çantamı da alıp dışarı çıkmıştım.

 

Koşarak okulun en üst katına çıktım tadilatta olduğu için kimse yoktu. Tuvalate girip kapıyı kilitledim. Aynada ki yansımama baktım. Bağırıp çagırmak istedim yada ağlamak. İkiside olmadı. Aynaya baktım uzun uzun. Çirkin yüzümde gezdirdim bakışlarımı.

 

Büyük gözlüklerime ardından gözlüklerimin arkasında ki kalın kaşlarıma ve kocaman kahve gözlerime. Sanki bir kurbağaya ait gibi olan gözlerimi gözlüklerim bile gizleyememişti. Alnımda ve yanaklarımda ki sivilceler. Çok değillerdi fakat dikkat çekiyorlardı. Alt dudağım üst dudağıma göre daha şişti bu yüzden bir ördeğe benzetiyordum kendimi. Ve annemden sadece aldığım düz burnum. Sol gözümü ve alnımı kaplayan doğum lekem. En çok ondan nefret ediyordum. Hepsi birleşince kötü bir görüntü oluşuyordu. Yada ben kendimi o kadar çirkin buluyordum ki gözüme güzel gelebilecek bir yerim yok sanıyordum.

 

Saatlerce aynada kendime baktım. Sesler kesilmıişti yüksek ihtimalle herkes gitmişti. Çantamı yerden aldım ve tuvaletten çıktım. Ağır adımlarla merdivenleri indikten sonra okuldan çıkabilmiştim. Annemin özel şoförü kapıda bekliyordu. Sanırım işlerim olduğunu düşündüğü için aramamıştı. Yanına vardıgımda "neden geldiniz? " diye sordum. Şoförle gitmeyi pek sevmezdim. Çünkü genelikle yürüyerek eve gitmeyi tercih ederdim.

 

"Anneniniz eve hemen gelmenizi söyledi."

 

Kaşlarım havalansa da ona soru sormaktan kaçınıp arabaya bindim. Nasıl olsa annem evde açıklama yapacaktı. Daha fazla kendimi yormama gerek yoktu. Eve geldiğimde herkesin koşuşturduğunu gördüm ne olduğunu anlayamamıştım bile.

 

Annem yardımcılarına direktif verirken beni görmemişti.

 

"O eşsiz bir vazo lütfen kırılmamasına özen gösterin. "

 

Annemin yanına yaklaşıp ne olduğunu sordum.

 

"Anne neler oluyor? "

 

Annem bakışlarını bana çevirdi. Her zaman zarif bir kadın olmuştı. Duruşu bakışı her şeyi ile örnek alınası biriydi.

 

"Ah Nehli tatlım geldin demek. Söylemiştim ya taşınıyoruz kızım hatırlamıyor musun? "

 

"Ama kesin değil demiştin. "

 

"Kesinleşti. "

 

Aslında bu iyi olabilirdi. Kendime yeni bir sayfa açabilirdim. O ayakçı kız olmak zorunda değildim.

 

"Selam hanımlar. "

 

"Işıl güzel kızım hoşgeldin. "

 

Güzel kızım. Evet ablam güzel olandı. Annem ikimizi de seviyordu biliyordum. Fakat ince bir çizgi vardı ve o çizginin dışında kalıyordum çogu zaman. Ablamın olmadığı yerlerde en azından değerli hissediyordum keza o olduğunda ne benim düşüncelerim nede varlığım anlam kazanıyordu.

 

"Hoşbuldum anne taşınıyor muyuz? "

 

"Evet senin eşyalarını çoktan hazırlattım. Zaten pek bir şey almamıza gerek yok pazartesi gününe gitmiş oluruz. "

 

Ablam başını sallayıp onaylamakla yetindi. Ardından bakışları beni buldu. Yüzünde mimik dahi oynamadan yanımdan yürüyüp geçmişti. Pek abla kardeş gibi olduğumuz söylenemezdi. Ablam beni yanında gezdirmekten hoşlanmazdı. Çirkin olduğum içindi büyük ihtimalle, utanıyordu benden tıpkı annem gibi.

 

"Gidip eşyalarımı toplayım. "

 

Annemin yanından ayrılırken beni duyduğundan şüpheliydim. Yavaş yavaş merdivenleri çıktım. Odam koridorun sonundaydı. Herkesin varlığımı unutması için iyi bir konumdaydı yani. Odama girdiğimde yerde kolileri gördüm. Sadece kitaplarımı koymuşlardı geri kalanını bana bırakmışlardı. Kolilerin arasından sıyrılıp dolabın karşısına geçtim. Her genç kızın odasında boy aynası yada makyaj aynası olurdu. Benim dışımda odamda ayna bulundurmuyordum. Nedenine gelirsek bence cevabı biliyorsunuz. Bildiğiniz bir suratı her gün görmek işkenceden fakrksızdı.

 

Üstümü değiştirdim ve elimi yüzümü yıkadım. Canım şuan için odamı toplamak istemiyordu. Kolilerin içinden rast gele bir kitap aldım. Sırt çantama kitabı koyduktan sonra sahile gidip kitap okumaya karar vermiştim. Evde ki koşuşturma dikkatimi dağıtıyordu. Gerçi istediğim de buydu fakat duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Evden çıktığımda ılık hava vücudumu sarmıştı.

 

Yaklaşık 45 dakikadır yürüyordum. Sahıle geldiğimde boş bir bank aradım. Birçok arkadaş grubu toplanmış sohbet ediyordu bende onların arkasında bir figüran olarak geçiyordum. Bu hayatta ki rolüm buydu sanırım.

 

Bankların arkasında yürürken tanıdık bir sesi duydum hatta birkaç sesi.

 

Başta dinlemek istemedim fakat konuya aşina olunca ister istemez kulak misafiri oldum.

 

"Sana 500 versem onunla sevgili olur musun? "

 

Bu Ali'nin sesiydi.

 

"Beş yüzü bırak bir milyon versen o kızla olmaz. "

 

Hakan'ın cevabı ile gülmeye başladılar.

 

"Peki Barlas sen bu büyük aşk için ne düşünüyorsun? Doğru söyle etkilendin mi? "

 

Ciddi kalmaya çalışsalarda güldüler. Barlas'ın cevabı ise kalbimi birçok yerden yaralamıştı.

 

"Onunla birlikte olma ihtimalim gökyüzünde ki yıldızların aşağı inmesi ile eş değer. "

 

Bir ses duydum sanki.

Kalbim göğüs kafesimden çıkmak istedi.

Acısını hissettim.

Yara almıştı.

Kanamazdı fakat yanardı.

Yandığında acırdı.

 

゚✧ ✧゚

 

Yeni kitabımız LAVİ de günümüzde çoğu kişinin yaşadığı güzellik algısına değinmek istedim. Umarım yaralarınıza iyi gelir. LAVİ ile birlikte iyileşirsiniz.

 

15.01.24

İnstagram: Ayrin.im, ayrinhikayeleri

 

Güzel kalın çünkü öylesiniz!

 

 

Loading...
0%