Yeni Üyelik
4.
Bölüm

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

@iam.ayrin

Keyifli Okumalar!

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM LAVİ

 

Ruelle: War of hearts

 

゚✧ ✧゚

 

Barlas bana bakmamıştı bile fakat yan profilinden o olduğunu anlamıştım ve bu dumura uğramama sebep olmuştu.

 

Başımı hızla yere eğdim ve saçlarımın yüzümü kapatmasına izin verdim. Seni tanımasından mı korkuyorsun Nehli? Seni gördü mü ki tanıyacak? Baktı mı sana gerçekten? Bakışları yüzünde gezindi mi? İğrenmeden ama. Nefret kırıntıları olmadan.

 

Barlas bana bakmazdı, baksa görmezdi fakat ben onu her şekilde tanırdım.

 

Müdür "bir dakika kızım" diyerek Barlasla konuşmaya devam etti. Bense cevap bile vermedim dikkat çekmek yapabileceğim en kötü şey olabilirdi şuan.

 

"Seni yeniden aramızda görmek çok güzel Barlas. İyi ki geldin sınıfın aynı çıkabilirsin. "

 

Barlas cevap vermezken sadece baş selamı verdiğini anladım. Yanımdan geçip odadan çıktı. O an yoğun kokusunu hissettim. Odunsu bir kokusu vardı. İçime çektiğim an nefesimi tuttum.

 

Neden Nehli? Neden bunu kendine yapıyorsun?

 

Ondan gitmişken yeniden ona kavuşmak. Yeniden onunla bir araya gelmek kaderin bana seninle daha işim bitmedi demesi gibiydi.

 

Başımı kaldırıp sonunda müdüre bakabildim. Tombul yanakları şirin baba izlenimi verirken iri cüssesi shreki anımsatmıştı. Üstünde ki lacivert takımının düğmeleri neredeyse kopacak gibiydi fakat bunu umursuyormuş gibi durmuyordu.

 

"İsmin ne bakalım? "

 

"Nehli San. "

 

İsmimi tekrar edip bilgisayarına baktı ve okul numaramı söyledi ardından bir kağıt uzattı.

 

"Numaran 404 buda ders programın. "

 

Programa bakarken "hay aksi Barlas'a yanlışı verdim." dedi. Önce elinde ki programa daha sonra benim elimdekine baktı. Yazıcıdan aldığı kağıdı aldı ve bakışları beni buldu. Lütfen düşündüğüm şeyi söyleme, lütfen söyleme.

Ve söyledi.

 

"Nehli, Barlasla aynı sınıftasınız ona bu programı verir misin? "

 

Hayır demeyi hiç bu kadar istememiştim. Ve hayır demek hiç bu kadar zor olmamıştı.

 

"Tabi."

 

Ve aldım elinde ki programı. Köşe bucak kaçtığım kişiye şimdi kendi isteğimle gidecektim. Ne ironi ama!

 

"Sınıfın 12-A iyi dersler. "

 

"Teşekkürler."

 

Müdürün odasından çıktığımda elimdeki iki programa baktım pekala ilk günüm mahvolamazdı buna izin veremezdim. Barlas beni tanır mıydı? Tanırsa tanısaydı. Artık o ezik kız değildim.

 

Yolda geçen rastgele birini durdurdum.

 

"Merhaba acaba 12-A nerede? "

 

Kız gülümserken "aa yeni mi geldin bende aynı sınıftayım gel birlikte gidelim " dedi. Evet şansım ilk kez dönmüştü. Kızla birlikte yürürken bakışlarım elimde ki programa kaydı neden programı o vermesin ki?

 

"Tanışmadık ben Nehli. "

 

Elini alnına vurdu ve alnı anında kızardı. Sanırım bembeyaz teni oldukça narindi.

 

"Bende Aysun. Yeni birileri gelecek dedikodusu dönüyordu fakat erkek bekliyorduk. "

 

Barlas'ı bekliyorlardı. Ayağıma gelen şans ile yüzümde hınzır bir gülümseme belirdi.

 

"Bu kağıdı müdür verdi de söylediğin kişiye sanırım. Ona eski bir program vermiş ben o kişiyi tanımıyorum da sen verir misin acaba? İsmi Barlasmış. "

 

Aysun gülümsedi ve " Barlas Aybars döndü ha geri geleceğini düşünmezdik" dedi. Bu dediği ile onu tanıdığını anladım. Barlas'ın eski okuluydu burası. Tesadüf o ya ben geldiğimde o da eski okuluna geri dönmüştü. Aysun elimden kağıdı alıp ben hallederim dedi.

 

Birlikte sınıfa girdiğimizde sınıftakilerin bakışları bizi buldu ve tabi en arka sırada ki Barlasında. Onu görünce istemsizce kafamı yere eğdim. Fakat aynı sınıfta olduğumuzu düşününce bunun anlamsız olduğunu anladım. Zaten beni görecekti birçok kez. Bu yaptığım anlamsızdı üstelik değişmiştim belki tanımazdı. Başımı kaldırdım ve ona baktım fakat o bana bakmayı bırakın sıraya başına koymuş uyuyordu. Yada uyuma numarası yapıyordu. Buna sevinirken Aysun'un beni çekiştirmesine izin verdim.

 

"Burası boş oturabilirsin."

 

Ortada arka sıranın bir önündeyim harika şimdi arkadan da olsa başımı ne zaman sola çevirsem Barlas görecekti.

 

Sıraya oturmamız ile birkaç kız daha yanımıza geldi.

 

"Merhaba hoşgeldin. İsmin ne? "

 

Kısa kahve saçlı kıza baktım. Ona ilk baktığınızda bronz teni dikkatinizi çekerken kahve gözleri ile içinizi ısıtabilirdi. Masum bir güzelliği vardı.

 

"Merhaba Nehli. "

 

"Tanıştığımıza memnun olduk Nehli ben Ela buda Merve. "

 

Merve ona göre daha sert bir görünüme sahipti. Siyah saçları esmer teni koyu kahve gözleri ile sanki biraz daha bana bakarsan seni döverim der gibiydi.

 

"Bende."

 

"Gözlerin ne kadar güzeller kocaman baksanıza. "

 

Ela'nın iltifatı ile gülümsedim ilk kez biri bende güzel bir özellik fark etmişti. O kocaman lekeyi değil güzelliğimi.

 

"Sadece gözleri mi baksana kendisi bebek gibi zaten. "

 

Aysun'un iltifatı ile yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. Ardından "o sizin gözleriniz" dedim. Daha sonra "yani güzelliğiniz, bakışlarınız." İltifat almaya o kadar alışık değildim ki resmen saçmalamıştım kızlar kıkırdarken "hem güzel hem mütevazı" dediler.

 

Aynen mütavazilikten Aysuncum aynen. Yüzümde ki makyajı sildiğim an yanıma bile yaklaşmazsınız. Yine de bunu size söyleyecek değildim.

 

"Kusura bakmayın teşekkür ederim demek istemiştim. "

 

Ela gülümsedi ve "anladık tatlım" dedi. Kızlar koyu bir sohbet açarken bende onlara katılmıştım. Onları yavaş yavaş tanıyordum. Ela çok konuşkan biriyken Merve daha ağır başlıydı. Hatta çoğu zaman Elayı çimdikleyerek susturduğunu fark ettim.

 

Zil çaldığında sınıfta kalabalık olmaya başlamıştı. Bununla birlikte daha da gerilsemde birkaç insandan daha güzel göründüğümü duyunca rahatlamıştım. İşte başarmıştım eski ben yoktu artık ayakçı yada ucube değildim.

 

Peki bu bir başarı mıydı? Kimilerine göre evet kimilerine göre hayır.

 

Öğretmenler zili çaldığında Barlas ayağa kalkmış ve sınıftan çıkmıştı. Bu hareketine şaşırmıştım birazdan öğretmen gelecekti ve o gitmişti. Onun ardından hemen öğretmen sınıfa girdi. Kendimi tanıtmamı istediğinde sınıfta Barlas'ın olmamasına şükretmiştim. Eğer olsaydı benim olduğumu anlardı.

 

Barlas sınıfa gelmedi öyle ki diğer derslere de girmedi. Sanırım önemli bir şey olmuştu bu benim işime yararken öğretmenlerle tanışmıştım. Her ne kadar içim içimi yesede Barlas'ın neden ortalıktan kaybolduğunu öğrenme şansım yoktu.

 

İçimde hâlâ ona karşı hisler vardı. Bu bir bağlılık mıydı yada alışkanlık mıydı emin değildim. Yine de onu görmek iyi hissettiriyordu. Birazda acı.

 

Son saatlere geldiğimiz de Aysun kaynaşmamız için birlikte cafeye gitmeyi önermişti. İlk kez bir arkadaşım ile cafeye gidecektim. Açıkçası heyecanlıydım. Okuldan sonra Mehmet amcayı aramış ve kendim geleceğimi söylemiştim.

 

"The Bella cafeye daha önce gitmiş miydin? Kahveleri starbucksa bin basar. "

 

"Hayır buraları henüz keşfetme şansım olmadıda. "

 

Aysun koluma girmiş ve "merak etme ben sana her yeri gezdireceğim" demişti.

 

Birlikte okuldan çıktığımızda onun yönlendirmesi ile cafeye doğru yürüyorduk. Çok uzakta değildi cafe 20 dakika sonunda gelmiştik bile.

 

"İçeri de mi oturmak istersin yoksa dışarıda mı? "

 

"Bütün gün okula kapanıp kısılıyoruz dışarıda otursak iyi olur. "

 

Cafenin hem geniş bir bahçesi vardı hemde içerisi de büyük görünüyordu. Dışarıda birkaç masa vardı bizde ağacın hemen altında ki masaya oturmuştuk.

 

"Ne içersin bakalım? "

 

"Kahveleri güzel dedin ne önerirsin? "

 

Aysun birkaç dakika düşündükten sonra "ice mocha ya ne dersin? " dedi. Onu onayladığım da garsona siparişlerimizi söylemişti. Biz siparişleri beklerken yan masamıza oturanlar dikkatimi çekti.

 

Almina ve arkadaşlarını gördüğümde hızla yerimden kalktım. Aysun ne yaptığımı anlamayan gözlerle bana bakarken "gitmem gerekiyor" dedim. Şuan tam görüş açımda Almina vardı başını kaldırdığı an beni görebilirdi.

 

"Neden bir şey mi oldu? "

 

"Hayır evet yani anneme söz vermiştim erken döneceğim diye unutmuşum üzgünüm gitmeliyim. "

 

Cevap vermesini dahi beklemeden hızlıca eşyalarımı aldım ve oradan uzaklaştım. Yürürken aynı zamanda taksi durdurmaya çalışsam da hiçbiri durmamıştı. İş çıkışı olduğu için muhtemelen hepsi doluydu. İş ayaklarıma düştüğü için hızlı hızlı yürümeye başladım. Ev uzaktaydı bu yüzden konumu açmıştım. Yolları iyi bilmediğim için kaybolmak istemiyordum.

 

Alminayla karşılaşmak yaraya tuz basmaktan farksızdı. Lise hayatımı cehenneme çeviren biriyken kendime yeni bir sayfa açtığımda onu görmek belki de geçmişin geçmediğini gösteriyordu.

 

Hem Barlas hem Almina ikisinin de hayatıma attığı çentikler vardı. Barlas benim imkansız aşkım ve Almina ne kadar kabul etmek istemesemde kıskandığım o kızdı. Her şeye sahipti benim aksime. Belki de ona olan kıskançlığım okulun ilk zamanları gerçekten arkadaş olduğumuzu düşündüğüm içindi. Bir kıskançlıktan çok kırgınlıktı. Biz lisenin ilk yıllarında aynı sıradaydık o benim ilk lise arkadaşımdı. Ardından okulun popüler kızları benimle alay ederken yanımda durmak istemedi ve o da onlardan birine dönüştü. Benden nefret etti.

 

Lise acımasızdı özellikle saygın bir okuldaysanız. Birbirinden yetenkli öğrenciler kendini göstermek için sizi ezmekten çekinmezlerdi.

 

Hava yavaş yavaş kararmaya başladığında adımlarım yavaşlamaya başlamıştı. O kadar çok yürümüştüm ki artık bacaklarım ağrımaya başlamıştı. Bu benim için terapiydi. Mehmet amcayı arayıp beni almasını söyleyebilirdim fakat bunun yerine yürümek aslında düşüncelerim iğne olup bana batmasına izin vermekti.

 

Eve 15 dakika kalmıştı. Hızlı hızlı yürürken bir ses duydum koşma sesi gibiydi. Tedirgin olurken adımlarm da hızlandı. Karşımda koşarak gelen kişiyi hatırlamaya çalıştım. Beni gördüğünde arkasına baktı ardından yeniden bana dönüp "sakın beni gördüğünü söyleme" dedi. İşte o ses. Bugün bana çarpan çocuktu bu. Ya birilerini kovalıyor yada birilerinden kaçıyordu. Hayatı benimkinin aksine aksiyonluydu.

 

İki evin arasında ki dar sokağa girdi ve uzaktan bakıldığında pek belli olmasa da balkonun alt kısmına saklandı. Ben ona bakarken koşma sesleri yeniden yükseldi ve karşımda 4 tane iri cüsseli adam belirdi. Korkuyla onlara bakarken yanıma yaklaştılar. Bir iki adım geriye kaçarken "buradan koşarak kaçan birini gördün mü? " Bunu soran kısa saçlı bir adamdı.

 

Onu arıyorlardı. İki seçeneğim vardı ya yerini söyleyecektim yada görmediğimi söyleyecektim bense ikisini de yapmadım.

 

"Evet gördüm. "

 

"Nereye kaçtı? "

 

Dövmeli adamın sorusuna karşı başka bir sokağı işaret ederek "oraya doğru koştu" dedim.

 

Adamlar söylediğimden sonra o yöne doğru koşmaya başlamıştı. Onlar gözden kaybolurken yabancı da ortaya çıktı.

 

"Neden yalan söyledin? "

 

Sorusuna omzumu silkerek cevap verdim. Aslında ona borçluydum hem o çocuğu yakalamasına mani olmuştum hemde polisi aramış olmama rağmen beni bırakmıştı. İkincisi için pişman değildim. Ondan uzaklaşıp yürümeye çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü arkamda çantamdan tutmuş yürümemi engellemişti. Ona doğru baktığımda gözlerini kıstı.

 

"Sen o'sun"

 

Tek kaşımı kaldırdım dudaklarını aralmış yeniden cevap verecekken bir kez daha koşma sesi gelmişti. Yalanımı bu kadar hızlı anlayacaklarını düşünmemiştim.

 

Yabancı bu kez elimden tutmuş ve beni de peşinden sürükleyip başka bir sokağa sokmuştu. Bu ara sokak izbe bir yerdeydi. Kocaman büyük bir naylon vardı sanırım altında da bir şey vardı. Bizse o naylonun arkasına saklanmıştık. Kalbim göğüs kafesimi delmek ister gibi hızlıydı. Bu adamı her gördüğümde böyle olmak zorunda mıydı?

 

Koşma sesleri yaklaştı kısa saçlı adamın sesini duydum "o küçük kaltak yanlış yönlendirdi kesin onun kızı" Sanırım benden bahsediyordu bu yutkunmama neden oldu.

 

"Yine elimize düşer nasıl olsa boşverin gidelim hadi. "

 

Başka bir adamın söyledikleri ile ayak sesleri uzaklaşmıştı. Bense korkmuştum. Yanımda ki eladan çok sarıya kaçan gözlere sahip yabancıya döndüm. İki gündür sürekli karşılaşıyorduk. Ve bu karşılaşmalar normal iki insandan çok suçlu ve masum ilişkisi gibiydi. İçimden bir ses ileri de daha çok karşılaşacağımızı söylüyordu. Şuan ise merak ettiğim tek bir şey vardı.

 

"Sen kaçan mısın yoksa kovalayan mı?"

 

 

゚✧ ✧゚

 

Bir sonraki bölümde okulda toplanır mıyız hepimiz? Diğer bölümde görüşmek üzere :)

 

İnstagram: Ayrin.im, ayrinhikayeleri

 

Güzel kalın çünkü öylesiniz!

 

 

Loading...
0%