Yeni Üyelik
26.
Bölüm

1. KİTAP FİNALİ

@iam.ayrin

Selam güzellikler beklediğiniz final bölümü geldi. Yorum ve voteyi en çok burada görmek istiyorum. 😽

 

DİKKAT: Yanlış anlaşılma olmuş bu birinci kitap finaliydi. İkinci kitap gelecek.

 

Keyifli okumalar!

 

^•^

 

Samael'in yosun yeşili gözleri denizin içinde kendine bu rengi veren yosunları bulmak için geziniyordu. Söylediği sözlerin arkasından sessizlik bir sonbahar yağmuru gibi üstümüze yağdı. Bu yağmuru ne o konuşarak kesmek istedi nede ben.

 

Her şey bitiyordu. Evime gidebilecektim. Peki neden içimde bir burukluk var? Neden sevinemiyorum? Gitmek isteyen ben değil miydim? Onca şeyi yapıp, plan kuran kişi.

 

Onun gibi bende kahverengi gözlerimi denize çevirdim. Mavi deniz ve gökyüzünün buluşması. İmkansız gibi görünse de şuan ikisi bir gibi görünüyordu. Etrafımızda uzun ağaçlar vardı. Uzaktan gelen kuş cıvıltıları kulaklarımı dolduruyordu.

 

İlk geldiğimizde fark etmediğim ama şimdi gördüğüm tahtadan bir salıncak vardı. Ağacın güçlü dallarına asılmış ipiyle tahtadan bir salıncak.

 

Sanki burası nefes alıyor gibiydi. Sanki içinde yaşanmış bir çok anıyı gizliyordu Samael burası için evim demişti. Burası onun evi miydi? Beni evine getirmişti. Etrafta dolanan bakışlarım yeniden onu buldu. Gözlerim yosun yeşili gözlerine sanki bir daha bakmayacakmış gibi baktı.

 

Samael beni izliyordu, bende onu. Gözlerine bir sis bulutu çöktü. Dudaklarını bir kaç kez aralayıp geri kapattı. Sanki bir şey söyleyecekmişte söyleyemiyormuş gibi. Sanki bir şey onu durduruyordu.

 

Samael elini yavaşça kaldırdı. İkimizin arasına giren eli yüzüme doğru yaklaşırken gözlerini kapadı ve eli aynı zamanda yumruk olurken aşağı indi. Neden yapmıştı bunu?

 

Gözlerini yeniden açtığında o sis bulutu yoktu artık. Yerinde yosun yeşilinin en koyu tonu vardı. Adem elması bir aşağı yukarı hareket etti. Söyleyeceği şeyi merak ettiğim için konuşması adına "ne söylemek istiyorsan söyleyebilirsin" dedim.

 

Bir adım atarak ona yaklaştım. Bedenlerimiz birbirine bir nefes uzaklıktaydı. Gözlerinde sadece bir kaç saliseliğine acıyı gördüm. Yada gördüm sandım emin değildim ama Samael bana bir duygusunu bahşetmişti. O yosun yeşili gözlerinde belirgin duygular geçiyordu. Samael gözlerini yeniden kapayıp bu kez daha kısa bir sürede açtı. Duruşunu biraz daha dikleştirdi.

 

"Seni evine bırakmamı ister misin? Yada şehir merkezine?"

 

Yüzümü istemsizce buruşturdum. Neden bu sözler yerine başka sözler bekliyordum ki? Neyim vardı benim? Neden başka şeyler de söylesin istiyorum ki? Ne söylemesini istiyordum ki? Gitme Karya. Her şeyi telafi edeceğim benim yanımda kal demesini mi? Ah hayır doğru olan gitmemdi. Gitmem ve onu hayatımdan tamamen çıkarmam gerekiyordu. Her şeyiyle hayatımdan gitmesi gerekiyordu. Doğru olan bu değil miydi?

 

Doğru olan ilk kez yanlış gibi hissettiriyordu.

 

Ah hayır böyle bitmeyecekti. Böyle bitemezdi. Beni kaçırıp onca şeyi yaptıktan sonra birde git diyemezdi. İçimde bir kaç sinir tohumu yeşerdi. Onların arasına küçük küçük acı filizleri yer aldı.

 

"Dalga mı geçiyorsun benimle?"

 

Dişlerimin arasında sinirle konuştuğum anda Samael bir kaç saniye yüzüme boş boş baktı. Sanki beklediği tepki bu değil gibiydi.

 

"Hayır."

 

Cevabı karşısında histerikçe güldüm. Kollarımı göğsümün altında birleştirip başımı bir kez daha havaya kaldırıp onun gözlerinin içine baktım.

 

"Beni kaçırdın."

 

Öne doğru bir adım attım. O ise bir adım geri attı.

 

"42 gün boyunca bir odada tuttun."

 

Bir adım daha attım ve o bir adım daha geri gitti.

 

"Sonra beni evine aldın."

 

Bir adım daha attım o ise yeniden geriye doğru adımladı.

 

"Evinde saldırıya uğradım."

 

Bir adım ileri ve bir adım geri.

 

"Senin yüzünden ormanda bir gece geçirdim."

 

Ben ona her bir adım gittiğim de o bir adım geriye gidiyordu.

 

"Ölüyordum."

 

Kollarımı göğsümün altından çözdüm. Samael ben konuşurken yüzünü buruşturmuştu. Bunun nedeni acıydı. Farkındaydı yaptıklarının. Farkında olduğu için bırakıyordu ya beni. Ama hayır bu kadar kolay olmamalıydı.

 

"Ve sen Ares Zezel onca şey yaşattıktan sonra gidebilirsin mi diyorsun?"

 

Dudaklarımdan bir kahkaha çıktı. Ama bu kahkaha sevinçten falan değildi. Saf öfke ve acının karışımıydı.

 

Ona ismiyle ilk kez seslendim. İsmi dudaklarımın arasında nasıl döküldü bilmiyorum yada o ne hissetti. Fakat bildiğim bir şey vardı ki olanların böylece bitmeyeceğiydi.

 

Neden bu tavır içerisinde olduğumu da bilmiyordum. Vicdan mı yapmıştım? Ah hayır kendine gel Karya senin hiçbir suçun yok.

 

"Haklısın. Peki benden ne istiyorsun?"

 

Gözlerimi kısarak avcının avına baktığı gibi baktım.

 

"Ne istersem yapacak mısın?"

 

İlk kez onun üstünde üstünlüğümü hissettim. Aramızda hep bir savaş vardı sürekli çekişmeli geçen bu savaşta ne o kazanıyordu nede ben. Lakin artık savaş bitmişti. Sanki Samael benim üstünlüğümü kabul etmişcesine sözlerimin altında eziliyor gibiydi. Yada ben düşündüğüm şeyleri onda görüyordum.

 

"Yapacağım. Bana sadece ne istediğini söyle."

 

Hayatımı darma dağın eden bu adama bir kez daha baktım. Ağır ağır nefesimi dudaklarımın arasında serbest bıraktım.

 

"Hayatımı geri istiyorum. Beni kaçırdığın o güne geri dönmek ve o şeyleri yaşamamayı geri istiyorum. Bunu yapabilir misin? Zamanı geriye alıp o anıları zihnimden silebilir misin?"

 

Ares'in gözlerinde yeniden onda ilk kez gördüğüm bir ifade gördüm. Çaresizlik. Ares şuan çaresizdi. Zamanı geriye alamazdı.

 

"Bunu yapamam."

 

Sesi fısıldar bir şekilde çıktı. Bu şeyi daha fazla uzatmayacaktım. Ne hissediyordum bilmiyorum ama derinlerde bir yerde acı vardı. Hiç istemediğim bir acı.

 

"Evet bunu yapamazsın Ares. Ama hayatımı geri verebilirsin. Herkes beni öldü sanıyor bunu çözmek zorundasın."

 

Asıl sorun buydu işte. Herkes beni öldü sanıyordu. Nasıl normal hayatıma dönecektim ki?

 

"Bunu halledeceğim merak etme."

 

Kendine güven dolu sesi beni de ona inanmaya itti. Zaten başka da bir seçeneğim yoktu.

 

Aramızda sessizlik bir köprü oluşturdu yeniden. Bu kez sanırım her şey bitmişti. Gidecektim eski hayatıma dönüp onu tamamen silecektim. O da beni silecekti. Eris ile ne yapacaktı bilmiyorum. Onu bulurdu belki.

 

Bakışlarımı yeniden denize çevirdim.

 

"Burası benim evim."

 

Onun evinden, hayatından, kendisinden gitme zamanım gelmişti.

 

"Beni kaçırdığın yere bırak."

 

Arkamı döndüm ve ona bakmadan arabaya doğru yürüdüm. Yolcu koltuğuna oturup kemerimi taktım. Ares'e baktığım da sanki o yıkılmaz duruşu sarsılmış gibiydi. Ellerini yumruk yaptı. Beni daha fazla bekletmeden denize son bir kez daha bakıp arkasını döndü ve bakışlarımızın buluşmasını sağladı. Yosun yeşillerine daha fazla bakmadan bakışlarım salıncağı buldu. O salıncakta sallanmak güzel olabilirdi. Belki daha önce buraya gelip vakit geçirebilseydik güzel anılar bırakabilirdik.

 

Ares arabaya bindi ve kemerini takma zahmetinde bulunmadan arabayı çalıştırdı. Arabayı ormanlık alandan ustaca çıkardıktan sonra yolda her zamankine kıyasla yavaş bir şekilde ilerlemeye devam etti.

 

Neden yavaş gidiyordu hiçbir fikrim yoktu. Onun hızlı kullanmasına alışmıştım. Fakat yavaş gitmesi benim de şuan için istediğim tek şeydi.

 

Onunla bu son yolculuğumuzdu. Yol zamana meydan okurcasına hızla kayıyordu. Bir süre sonra yollar tanıdık gelmeye başladı. Evime yaklaşmıştık. İçimde ki burukluk kendini bir kez daha belli etti. Burukluğun arasına heyecanda ilişti. Ailem beni gördüğün de ne yapacaktı? Ah sanırım bunun cevabını onlar beni gördüğün de alacaktım.

 

Araba o günkü yürüdüğüm yere yanaştı. Tamda beni kaçırdığı yerde durdu. Anılar bir bir zihnimde gezinmeye başladı. Beni kaçırması o 42 gün boyunca yaşadıklarım. Daha sonra beni yanına alması ve gittiğimiz balo.

 

Hepsi zihnimde yeniden canlandı. Fakat bu canımı bir kez daha yaktı. Son kez dedim. Son kez onun gözlerine bak. Kahvelerim yosun yeşilini buldu. O zaten beni izliyordu. Yosun yeşili gözler bir perde gibi bütün duyguları gizliyordu.

 

Zihnimde son bir soru kalmıştı. Onu da sorup gidecektim ondan. Bakışlarımız birbirine kilitliyken "Son bir sorum daha var? " Dedim.

 

Ares gözlerini merakla kıstı.

 

"Nedir?"

 

Omuzlarımı dikleştirdim. Ona fiziksel olarak değilde mental olarak üstünlük kurmaya çalıştım.

 

"Neden şimdi? Neden şimdi beni bırakıyorsun?"

 

Ares yutkundu. Gözlerini benden ilk kez kaçırdı. Ne düşündü bilmiyorum fakat bir kaç saniye sonra yeniden bana baktı.

 

"Eris. Sanırım onu buldum."

 

Gözlerim irice açıldı. Onu bulmuş muydu?

 

"Florida da onu araştırıyordum. Önceden oraya gitmişti yeniden orada olabilirdi. Buldum onu ama ölü olarak."

 

Ölmüş mü?

 

"Nasıl yani? Nereden biliyorsun öldüğünü?"

 

Ares elini saçlarına daldırıp onları karıştırdı. Bir kaç tutam alnına düştüğünde o saç tellerini geriye yatırmamak için kendi içimde adeta bir savaş verdim.

 

"Onu geniş çaplı bir şekilde arıyordum. Kimliği belirlenemeyen biri yangında ölmüş. Bir kaç gün burada değildim biliyorsun. O zaman oraya gitmiştim. Ve kimlik tespiti yaptım ölen oydu. Eris öldü."

 

Bunun üstüne hiçbir şey söylemedim.

 

Gitme vakti geldi Karya. Bunun o da farkındaydı. Yosun yeşili kahverengi ile son kez buluştu. Son kez aynı havayı soluduk. Gözlerimin yandığını hissettim. Neden gitmek bu kadar zordu?

 

"Buna hakkım yok biliyorum ama son kez sarılır mısın bana?"

 

Ares Zezel benden ona sarılmamı istedi. Buna hakkı olmadığını bile bile yaptı bunu. Kollarım onun sözlerine itaat etti.

 

Son kez dedim. Son kez sarıl ve bitsin. Ellerim onun boynunu onun elleri belimi sıkıca bir şekilde sarmıştı. Kokumu içine çekti. Kokusunu içime çektim.

 

Saniye, dakikaya dönüştüğünde eğer ondan şimdi ayrılmazsam bir daha ayrılamayacağımı biliyordum bu yüzden kollarımı ondan çektim ve arkama bile bakmadan arabadan indim.

 

Şeytan ve melek.

 

Karya ve Ares.

 

Samael ve Lilith.

 

Son kez birbirine sarıldı. Ve son kez birbirlerinden ayrıldı.

 

Köşeyi döndüğüm anda arabanın uzaklaşan sesi kulaklarımda yankılandı.

 

Evimi uzaktan gördüğüm anda adımlarım biraz daha hızlandı. Evime yaklaştığım her saniye merak duygumu gün yüzüne çıkarıyordu.

 

Her şey bitti dedim. Ve bunu bir kaç kez daha tekrar ettim.

 

Apartmana girdiğim de üstümde ki gerginliğim elle tutulur cinstendi. Evimin kapısının önüne geldim. Kapının üstünde ki 'Zehra Murat Elis' yazısını gördüm. Elimi kaldırdım ve kapıya bir kaç kez vurdum. Bir kaç saniyenin ardından kapı açıldı.

 

Gözleri gözlerimi bulduğu anda memnuniyetle gülümsedi ve "evine hoşgeldin Karya" dedi. Mimimklerim onu taklit etti ve yüzümde ki geniş gülümseme ile "hoşbuldum Eris" dedim.

 

Her şey bittiği yerden başlıyor.

 

^•^

 

İşte final. Sizi beklettim biraz ama buna değdi. İstediğim gibi final yaptım umarım beğenmişsinizdir.

En çok vote ve yorumu bu bölüme bekliyorum.

 

Final hakkında ki düşünceleriniz neler?

 

Sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip etmeyi unutmayın spoiler paylaşıyorum. 💖

 

Instagram: Ayrin.im

Twetter: Ayriniim

Çizgi.studio: Ayrin

Wattpad yardımcı: Ayrinhikayeleri

 

Gülücükler ve öpücükler ile...

 

 

Loading...
0%