@iam.ayrin
|
Selam güzellikler vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ❤️ Keyifli okumalar!
^•^
Duyduğum sesler ile gözlerimi araladım. Aşağıdan sesler geliyordu. Yattığım yatakta oturur pozisyona geldiğim de dün gece olanlar zihnime süzüldü. Samael ile yağmurun altında konuştuklarımız geldi aklıma. Söylediği sözler beni oldukça mest etmiş gururumu okşamıştı. Ondan böyle sözler beklemiyordum açıkçası beni oldukça şaşırtmıştı.
Fakat yolun kenarında olduğumuz için arabalar sürekli kornaya basmıştı bu yüzden daha fazla bir şey yaşamadan eve gelmiştik.
O kendi odasına ben kendi odama çekilmiştim. Aşağıda ki sesler kesildiğinde yataktan kalkıp dışarıya çıktım. Merdivenlerden indikten sonra gözlerim Samael'i aradı. Salondan gelen hapşırma sesi üzerine adımlarımı salona çevirdim.
Salona geldiğim de Samael koltukta oturuyordu. Başını koltuğun başlığına yaslamış gözlerini kapatmıştı. Geldiğimi fark etmemişti bile. Dudaklarından yeniden bir hapşırık kaçtığında hasta olduğunu anlamıştım.
Elim onun anlına giderken o da gözlerini açıp elimi havada yakalamıştı. Gözleri gözlerimi bulduğunda elini bileğimden çekti.
Elimi alnına koyduğum da elim teninin sıcaklığı ile ısındı. Ateşi vardı. Dünkü yağan yağmurda oldukça ıslanmıştık benim üstümde hafif bir kırgınlık olsa da o hasta olmuş gibiydi.
"Ateşin var Samael."
Gözleri yüzümde gezindi. Omuzlarını kaldırıp indirdikten sonra gözlerini yeniden kapattı.
"Hey kalksana git bir soğuk duş al."
Samael beni takmadan öylesine oturuyordu.
"Beni mi umursuyorsun güzelim?"
Sesi oldukça yorgun çıkmıştı. O güçlü sesinin yerini hasta sesi almıştı.
"Seni umursamıyorum aptal eğer sen hasta olursan bana da bulaşır bu yüzden hemen atlat ki bana da bulaşmasın."
Sözlerimin ardından güldü. Bu gülüşü tuhaftı. Diğerleri gibi alaylı yada kurnazca değildi.
Samael ayağa kalktı sanırım gerçekten söylediğimi yapacaktı. Arkasını dönerken kendi kendine bir şeyler dediğini duydum.
"Beni zaten kimse umursamaz ki."
Duymayacağımı düşünmüştü ama duymuştum. Söyledikleri ise boğazımda bir düğüm oluşturdu. Onu gerçekten kimse umursamaz mıydı? Yada onu umursayacak birileri var mıydı etrafında? Bir gerçekle yüz yüze geldim. Ben Samael hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Sadece ismi ve o birde tehlikeli oluşu. Başka hiçbir şey yoktu.
Bana benzeyen o kadın ne yapmıştı bunu öğrenememiştim mesela yada anne yada babası var mıydı? Ya bir kardeşi? Arkadaşlarından bir tek Renat'ı biliyordum. Samael kimdi peki? Yada gerçek adı ile Ares Zazel.
Oldukça zengin bir iş insanı olduğu aşikardı. Giydiği kıyafetler, gittiğimiz o balo, arabalar ve evler. Bu zenginlik düzgün yollardan mı geliyordu yoksa illegal yollardan mı?
Gerçekten onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Yaşını bile. Sanırım onu küçük bir sorguya çekmem gerekiyordu ama önce iyileşmesi lazımdı. Bu yüzden mutfağa gittim.
Dolapları biraz karıştırdıktan sonra malzemeleri buldum. Hızlı bir çorba yaparken aynı zamanda nane limon kaynatıyordum.
Nedense bu yaptıklarım sadece kendimi düşündüğüm için değildi. Onu umursuyordum. O bana hiçbir zaman zarar vermemişti sadece beni o kadına benzettiği için intikam almak istemişti. Emin olmadığı içinde hiçbir zararı olmamıştı. Bu söylediklerim değil ki psikolojik şiddeti affediyorum. 42 gün boyunca beni orada bekletmişti. Başta o kadar çok bağırıp çağırıyordum ki sesim bile kısılmıştı. Dört duvar olduğu için çıkamıyordum bile. Her yer öylesine beyazdı ki neredeyse beyaz kusacak duruma gelmiştim.
Çorba ve nane limon hazır olduğunda küçük tepsiye koydum.
Merdivenlerden yukarıya çıkıp Samael'in odasına geldim. İçeriye girdiğim de Samael baddaniyeyi kafasına kadar çekmiş yatıyordu. Tepsiyi masaya koyup baddaniyeyi onun üstünden çektim. Samael biraz huysuzlanıp başını yan çevirdi.
"Kalk Samael çorba yaptım sana iç şunu."
Samael huysuzlansa da yatakta oturur pozisyona geçti. Tepsiyi alıp bende yatağa oturdum çorbadan bir kaşık alıp ağzına uzattım. Samael tek kaşını kaldırınca ısrarla ona baktım. Dudaklarını araladığında çorbayı ona içirdim. Samael "ah" dediğinde çorbanın sıcak olduğu aklıma geldi. Hızla suyu uzattığımda suyu alıp içti.
Daha sonra çorbayı üfleyerek içirmeye başladım.
Aramızda tek bir konuşma geçmeden çorbayı içmişti. Elimde ki tepsiyi masaya koyup elimi alnına götürdüm. Hafif sıcak olsa da biraz daha iyi gibiydi.
Samael geri yatağa uzandığında gözleri de eş zamanlı olarak kapanmıştı. Gerçekten yorgun görünüyordu. Yatakta gözlerini kapatmış küçük bir hasta çocuk gibiydi. Rahatsız etmemek adına odadan çıktım. Tepsiyi mutfağa götürdükten sonra aç olduğum için kendime yiyecek bir şeyler çıkardım.
Nutellalı ekmeğimi yerken yanında da süt içiyordum.
Arkamdan gelen sesle irkildim "nutella ve süt ha güzel ikili." Arkamı döndüğümde Renat kapıya yaslanmış elimdekilere bakıyordu.
"İster misin?"
Elimde ki ekmeği ona uzattığımda gülerek yanıma geldi.
"Hayır teşekkürler şekerle pek aram yoktu."
Dolaptan bir bardak alıp kendine süt doldurdu. "Ama sütü severim" O sütü içerken bende hem ekmeğimi yiyordum hemde sütümü içiyordum.
"Ares nerede?"
Elimde ki ekmeği dudaklarımdan ayırıp "hasta olmuş sanırım yatıyor." Dedim. Renat başını ağır ağır salladı. "Kolay kolay hasta olmaz aslında çok mu soğukta kaldı?" Renat'ın sorusunu başımı sallayarak cevapladım.
Ekmeğim bitince nutellayı ve sütü dolaba koydum. Bardağımda ki son yudumu da içip bulaşık makinasına yerleştirdim.
İşim bitince Samael'in odasına gittim. Yatağında baddaniyenin altında ısınmaya çalışan küçük bir çocuk gibi yatıyordu. Biraz daha yaklaştığımda vücudunun titrediğini gördüm. Elimi alnına koyduğum da elimi ateşe değmiş gibi hızla çektim. Resmen yanıyordu. Üstünde ki baddaniyeyi çekip Renat'a seslendim "Renat!"
Bir kaç dakika sonra merdivenlerden ayak sesi yükseldi. Renat yanıma geldiğinde "Samael'in çok ateşi var doktor çağırır mısın?" Dedim.
Renat, Samael'in alnına elini koydu. Daha sonra elini çekip "çağırıyorum" dedi. Renat odadan çıkarken bende Samael'in üstünde ki tişörtü çıkarıyordum. Samael gözlerini biraz aralayınca "hadi Samael soğuk duş alman lazım" dedim.
Samael biraz destek olarak üstünde ki tişörtü çıkarmama yardımcı oldu. Eşofmanına kısa bir bakış atıp onu da çıkardım. Kollarından tutup kaldırmaya çalıştığım da o da bana yardımcı olarak kalktı. Fakat o kadar kötü bir durumdaydı ki gözleri bile yarı açık yarı kapalıydı.
Birlikte banyoya ağır adımlarla gittiğimiz de onu duvara yaslayıp suyu soğuk olarak ayarladım. Samael yeniden benden destek alarak yürüdü. Suyun altına girdiğinde irkilse de altında durmaya devam etti. Ayakta durmakta zorlandığında yanına bende girip belinden tuttum.
Şuan ona belinden sarılıyor gibiydim o da kollarını bana dolamıştı. Soğuk su ikimizi de ıslatırken Samael ile bakışlarımız birleşti.
Yosun yeşili gözlerinin çevresi mor halkalar ile bezenmişti. Yeşil irislerinin etrafı kırmızı çizgiler ile kaplıydı. Bu onu çirkin kılmak yerine çok daha yakışıklı göstermişti.
Hasta bir Samael de yakışıklı olabiliyormuş.
Samael soğuktan artık titremeye başlamıştı dudakları titrerken tuhaf bir dürtü bedenimi ele geçirdi. Hayır o dudakları istemiyorsun Lilith. Ah birde onun bana seslendiği gibi konuşuyordum kendimle. Bu kadar mı benimsemiştim?
"Üşüdüm."
Samael'in masumca söylediği şeye karşın istemsizce "ısıtabilirim" dedim. Samael'in gözlerinden derin bir ifade geçti. "Isıt o zaman" hayır Karya hayır. Kendine gel. Hasta olan birinden mi faydalanacaksın?
"Şey tamam çıkalım o zaman."
Suyu kapattım. Samael'i geriye doğru yaslayıp havlulardan birini ona doladım. Samael'in vücudunda ki dövmeler dikkatimi çekse de onlara belki daha sonra bakma şansım olabilir diye dikkat edemedim.
Samael ile birlikte banyodan çıktık. Onu yatağın üstüne oturtup üstüne giymesi için kıyafet getirdim. Samael getirdiklerime bakıp "sen giydirmeyecek misin?" Diye sordu.
Bakışları masum olsada altında çok başka şeyler yatıyordu fakat hasta olduğu için tolerans gösterecektim. Üstünü kurulayıp getirdiğim tişörtü giydirdim. Sıra eşofmanına gelince bakışlarım onu buldu. Samael de sanki masum bir çocuk gibi giydirmemi bekliyordu.
"Bunu sen giysen daha iyi olur Samael."
Samael başını yana yatırdı "ama ben hastayım" sözlerinin ardından öksürüyormuş gibi yaptı.
Bu hali yaramaz bir çocuğu andırsa da "hiç şansın yok Samael onu sen giyeceksin bende üstümü değiştirmeye gidiyorum." Dedim.
"İstersen giymene yardım edebilirim sonuçta sen bana ettin güzelim."
Başımı iki yana sallayıp gülerek odadan çıktım. Kendi odama gidip üstümdekileri çıkardım yerlerine siyah eşofmanlarımı giydim. Islak saçlarımı yukarıdan toplayıp dolaptan aldığım kurutma makinası ile Samael'in odasına gittim. Samael yatakta oturuyordu. Girdiğim de bakışları beni bulmuştu.
Kurutma makinasını yatağın yanında ki fişe taktım. Samael yaptıklarımı izlerken kurutma makinesini çalıştırıp onun saçlarını kurutmaya başladım.
Samael'in ilk iki saniyede gözlerinde bir duygu geçti. Ne olduğunu anlayamasam da saçlarıyla ilgilenmeye devam ettim. Yumuşacık saçları parmaklarımın arasında kayıyordu. Saçları o kadar yumuşaktı ki hayran olunası cinstendi.
Saçları tamamen kuruduğunda makinayı kapattım.
"İşte oldu."
"Hayır olmadı."
Tek kaşım havaya kalktı. Beğenmemiş miydi?
"Beğenmedin mi? Kendin yap o zaman."
Makinayı onun kucağına bırakıp gidecekken Samael bileğimden tuttu. Ona yeniden döndüğümde beni kendine doğru çekip yatağa düşmeme neden oldu. Konuşmama izin vermeden kurutma makinesini çalıştırıp saçlarımda ki tokayı çıkardı. Saçlarım yüzümün etrafına dağıldığında Samael onları geriye itip saçlarımı kurutmaya başladı.
Şaşkınca ona bakarken o işini ciddiyetle yapan bir doktor gibi saçlarımı kurutuyordu. Saçlarım onun parmakları arasında dans ediyor kurutma makinesinden çıkan hava onların dansına ortak oluyordu.
Samael işini bitirdiğinde "şimdi oldu" dedi. Kurumuş saçlarımda parmaklarımı gezdirip "evet oldu" dedim.
Odaya Renat ve doktorun girmesi ile yataktan kalktım. Doktor yanımıza gelip Samael'i muanne etti. Bir kaç ilaçta yazdıktan sonra Renat onu götürmeye gitmişti yeniden.
Samael yatağına uzandığında bende mutfağa inmiş yaptığım nane limonu ısıtmıştım. Isıttığım nane limonu bir bardağa boşaltıp yeniden Samael'in odasına girdim. Samael yatakta uyukluyordu.
"Önce şunu iç sonra uyu."
Samael uzattığım bardağa baktı. Yüzünü buruştursa da itiraz etmeden tek dikişte içti. Bitirdiğinde yüzünü yeniden buruşturdu.
Bardağı yanında ki masanın üstüne bıraktı.
"Sabahtan beri benimle ilgileniyorsun yorulmadın mı Lilith?"
Sorusu karşısında aslında yorulduğumu anlamıştım. Sabahtan beri sürekli bir şeylerle uğraşıyordum ve bu beni yormuştu fakat o söylemeden bunu fark bile etmemiştim.
Samael elimden tutup beni yatağa oturtturdu. Yüzüme gelen saçları geriye iterken "seni şuan kollarımda sarıp uyutmak istesem de hasta olma ihtimalinden dolayı yapamıyorum." Dedi.
Samael'in bu itirafı beni şaşırtsa da sadece gülümsemek ile yetindim. O sonuçta Samaeldi beni yatağa atmak isteyen bir adamdı. Tabi şuan ki isteği sadece uyumak olsa bile sırf hasta olmamam için bunu isteyemiyordu. Samael beni düşünüyordu.
"Sanırım uyku vaktin geldi benimde dinlenmem gerekiyor sen uyu ben odamdayım bir şey istersen seslenirsin."
Samael bana gülümsediğinde gülüşün de minnet vardı. Samael gerçekten bana karşı şuan minnet duyuyordu. Hastayken duygularını gizleyemiyordu.
"Kabus dolu uykular Samael."
"Benimle birlikte olan uykular Lilith."
Son sözlerimiz bunlar oldu. Kendimi yatağıma attığımda yorgunluktan gözlerim hemen kapanmıştı.
😴
Gözlerim ağır ağır açıldı. Saate baktığımda 9 olmuştu. Yataktan kalkıp Samael'in odasına gittim. Samael öylece uyuyordu. Yanında ki masada ilaçlar duruyordu. Samael'in yanına yaklaştığımda terlediğini gördüm. Üstünde ki baddaniyeyi çekip dolaptan yeni bir tişört aldım. Üstünde ki tişörtü zorlukla çıkartıp yenisini giydirdim.
Samael'in vücudu sıcaktı. Yine ateşi vardı sanırım. İlaçların arasında ateş ölçer de vardı. Ateş ölçeri Samael'in alnına tuttum. Bir kaç saniye sonra ateşinin 38.1 olduğunu gördüm. Üstünde ki baddaniyeyi tamamen çekip ilaç vermek için önce mutfağa gittim. Aç karnına ilaç veremezdim.
Hızla yeniden başka bir çorba yaptım yanınada pilav ve salata yapmıştım. Tepsiye bir bardak su ile yemekleri koydum. Yeniden Samael'in odasına çıkıp tepsiyi masaya bıraktım.
"Samael hadi kalk yemek yemen gerekiyor."
Samael bir kaç mırıltı çıkartıp uyumaya devam etti.
"Samael uyan hadi ilaç içeceksin."
Bu kez gözlerini hafif bir şekilde araladı. Kırmızı gözleri beni karşılarken yavaşça yerinde doğruldu. Tepsiyi kucağıma alıp üfleyerek ona yedirmeye başladım. Samael bir kaç kaşık almıştı ki "doydum" dedi. Bunu hasta olduğu için söylemişti çünkü normalde bile tabaklar dolusu yiyen adam iki kaşıkla doyduğunu söylüyordu.
"Biraz daha zorla kendini Samael."
Samael biraz daha yemekten yedikten sonra istememişti. Bende zorlamak istemediğim için ilaçlarını verdim.
İlaçlarını içtikten sonra yeniden yataga uzanıp uyuya kalmıştı.
Hasta bir Samael fazlasıyla uykucu oluyordu.
Tepsiyi mutfağa götürüp bende biraz atıştırdıktan sonra bulaşıkları makinaya dizdim. Dolan makinayı çalıştırıp yeniden Samael'in yanına gittim. Samael öylece uyuyordu. Derin nefes alış verişi göğsünün inip kalkmasına neden oluyordu.
Kaşları arada çatılıp geri eski halini alıyordu. Elimi alnına götürdüğümde hâlâ sıcak olduğunu gördüm. Ateş ölçeri alnına tuttuğum da ateşi hâlâ 38.1 di.
Banyoya gidip küçük bir kaba su koydum. Dolaptan aldığım havlular ile yeniden Samael'in yanına döndüm. Havluyu ıslatıp Samael'in yüzünü sildim. Daha sonra ıslak havluyu alnına koydum.
Bütün gece Samael'in başında bekledim. Arada ateşi yükseliyor arada düşüyordu sabah saat 7 olurken onun ateşi düşmüş benimde yorgunluktan gözlerim kapanmıştı. Yerde otururken bir elim Samael'in alnındaydı. Başım yatağa düşerken uykuya dalmıştım.
😴
"Burada mı uyudu?"
"Bütün gece başını beklemiş. Ateşini falan ölçmüş fark etmedin mi?"
"Gözümü açacak halim bile yoktu ne fark etmesi oğlum?"
Gözlerim sesler ile açıldı. Renat başımın üstündeyken Samael yatakta doğrulmuş bana bakıyordu. Ateşi olduğu aklıma gelince elimi alnına koydum. Soğuk alnı elimi karşılarken derin bir nefesi bıraktım.
"Sonunda düşmüş ateşin."
Samael tuhaf bir sesle "bütün gece başımda mı bekledin?" Diye sordu. Sesi inanamıyormuş gibi çıkmıştı.
"Evet ateşin vardı düşmek bilmedi bir türlü ama iyi gibisin şuan sana şimdi kahvaltı hazırlarım ilaçlarını da içince bir şeyin kalmaz."
Hızlı konuşmam ardından Samael itiraz etti. "Hayır odana git ve uyu sen bütün gece başımı beklemişsin birde kahvaltı mı hazırlayacaksın?"
Gözlerimi devirip "kahvaltını hazırladıktan sonra uyuyabilirim" dedim.
Samael kaşlarını çattı. Gözleri sinirle bakarken "git ve uyu güzelim yoksa yanımda yatırıp uyuturum seni." Dedi.
Dudaklarım bükülürken kabul etmekten başka şansım yoktu. "Pekala yatıyorum o zaman ben dikkat et sende kahvaltını yap ve ilaçlarını iç."
Uyarım karşısında "çocuk değilim ben güzelim hallederim." Dedi. Başımı ağır ağır sallayıp odadan çıktım. Fakat aklıma hangi ilaçları içmesi gerektiğini söylemediğim gelince geri döndüm. Tam kapıyı açacakken içeriden seslerini duydum.
"Dün gece bir rüya gördüm fakat çok gerçekçiydi rüya değilde sanki gelecekten bir kesit gibiydi."
"Ne gördün?"
Kulağımı biraz daha kapıya yasladım. Samael rüyasında ne görmüştü bu denli gerçekçi?
"Rüyamda Karyayı öldürüyordum ve yanımda o vardı. Eris."
Bakışlarım kapıda takılı kaldı. Samael benimle aynı rüyayı mı görmüştü? Bende rüyamda onun beni öldürdüğünü görmüştüm ve o da beni öldürdüğünü mü görmüştü?
Üstelik o da yanındaydı. Artık onun adını biliyordum. Benim sonum olacak o kişi.
Eris.
^•^
Bölüm sonu bebekler yazdığım en uzun bölümdü artık Karya ya benzeyen o kadının adını öğrendik.
Peki bölüm nasıldı?
Sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip etmeyi unutmayın spoiler paylaşıyorum. Şeytanına Fısılda ya özel yaptığım onları anlatan görsellerin olduğu reelsi de orada paylaştım bakabilirsiniz.
INSTAGRAM: AYRİN.İM TWİTTER: AYRİNİİM
Gülücükler ve öpücükler ile...
|
0% |