Yeni Üyelik
20.
Bölüm
@iam.ayrin

İkbal ve Ayşe huzur içinde yatın..

Unutmayın, unutturmayın...

 

^•^

 

"Soğukta çok fazla kalmış yaşaması bile bir mucize."

 

"Bunu nasıl yapar? Nerede olduğunu bul Renat. Bu kez çizgiyi aştı."

 

Kulağımda ki sesler üzerine gözlerimi açmaya çalıştım. Sesler çok uzaktan geliyordu ama uyanmak istiyordum. Vücudum karıncalanıyordu ve üşüdüğümü hissediyordum.

 

Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Sanki göz kapaklarımın üstüne tonlarca ağırlık konmuştu. Gözlerimi açmak bu kadar zor olmamalıydı.

 

"Uyandı."

 

Onu gördüm. Yosun yeşili gözler yeniden sıcak bakıyordu. Samael geri dönmüştü.

 

Samael uzaklaştı biri gözlerime ışık tuttu. Işık nedeniyle gözlerimi kısmak zorunda kaldım.

 

"Hayati değerli normale dönmüş durumda. Sadece vücudunun sıcak tutulması gerekiyor onun dışında sorun yok. Eve gidebilir."

 

Sanırım konuşan kişi doktordu. Bir kapı sesi duydum ardından elimde bir el hissettim.

 

"Lilith."

 

Onun sesi. Belki de nefret ettiğim o ses. Yada nefret etmek istediğim ses. İkisi arasında ince bir çizgideydim sanırım.

 

Bakışlarım ona döndü. Samael dikkatle yüzüme bakıyordu.

 

"Ben gidip çıkış işlemlerini yapayım."

 

Renat ikimizi yalnız bırakıp odadan çıktı.

 

"Neler oldu?"

 

Soruma karşın Samael derin bir nefesi bıraktı. Yüzün de hüzünün izlerini gördüm sanki. Yada görmek istedim emin değilim.

 

"Seni ormanda bulmuş bizim adamlar beni aradılar. Bende seni hastaneye getirdim. Üç gündür uyuyorsun. Soğukta kalmışsın eğer biraz daha kalsaymışsın hipotermi geçirecekmişsin."

 

Açıklamasından sonra elimi elinin altından çektim. Onunla konuşmak istemiyordum. Yada onu görmek. Ona karşı bir duvar örmek istiyordum ama bir planım vardı. Üstelik Eris ile ilgili bir şeyler öğrenip öğrenmediğini bilmem gerekiyordu.

 

Yattığım yerden kalkmaya çalıştım. Samael hemen yanıma gelip belimden tutarak oturmama yardımcı oldu.

 

"Her şey senin yüzünden oldu."

 

Sesimde acı vardı. Bunu anladı mı bilmiyorum. Belki hissetmiştir. Hissetmiş midir?

 

"Lilith... Üzgünüm. Bakmayacak mısın yüzüme?"

 

Kahverengi gözlerimi yosun yeşili gözlerine sabitledim.

 

"Baktım işte yüzüne ne oldu? O ormanın ortasında kalmamı değiştirdin mi? Yada o oda da olmamı? Neden ben suçsuz yere o şeyleri yaşamak zorunda kalıyorum?"

 

Gözlerim doldu. Bunu görmesini istedim. Fark etsin istedim. Bana ne yaptığının farkına varmasını istedim. Artık dayanamıyordum. Bu yaşadıklarım ağırdı. Kimse suçsuz yere bunları yaşamamalıydı.

 

"Her şeyi düzelteceğim işin sonuna yaklaştık. Ya onu bulacağım yada senin o olduğunu kanıtlayacağım."

 

Burnumdan bir nefes bıraktım. Bu sinirle yaptığım bir şeydi. Hâlâ o olduğunu kanıtlayacağım diyordu. Ben o değildim ki.

 

"Hâlâ o olduğunu kanıtlayacağım mı diyorsun? Sen... Bak şu halime. Ölüm döşeğine gelmiş halime bir bak. Bu senin eserin görmüyor musun? Hâlâ bana eziyet etmeye devam edeceksen neden beni kurtardın ki? Keşke bıraksaydın da ölseydim."

 

Sesim öfkeliydi bakışlarım ise hayal kırıklığı doluydu. Bana bunu neden yapıyordu?

 

"Üzgünüm Lilith ama benim onu bulmam gerekiyor. İşimi şansa bırakamam. Onun yaptıklarını bilmiyorsun."

 

Ellerimi saçlarıma geçirip karıştırdım.

 

"Anlat o zamanda bileyim."

 

Başını iki yana salladı. Bakışları ruhsuzdu. İçinde öfke yatıyordu da benim sözlerim ile uyanmış gibiydi. Samael hiçbir şey söylemeden gitti. Arkasından öylece bakarken bir kaç saniye sonra Renat odaya girdi. Yüzüme baktığında dudaklarından "ovv" nidası döküldü. O kadar mı kötü görünüyordum?

 

"Keşke kötü göründüğümü bu kadar belli etmeseydin."

 

Ağzımın içinde gevelesemde onun duyacağı şekilde yapmıştım.

 

"Ah hayır yanlış anladın kötü görünmüyorsun sadece ten rengin açılmış ve biraz ruhu anımsatıyorsun tabi kışın ortasında kaldığını düşünürsek gayet normal üzülme yani."

 

Renat'ın moral konuşmasına gözlerimi devirdim . Gerçekten berbat bir konuşmacıydı.

 

"Bak Karya şuan her şey sana saçma gelebilir yani Ares'in seni bırakmaması ama şunu bil ki Ares kolay şeyler yaşamadı şuan ki tavrı az bile tabi yaptıklarını doğru bulmuyorum yani senin o olduğun kesin değil ama Ares işini şansa bırakmak istemiyor."

 

Renat'ın uzun konuşmasına cevap vermedim ne diyebilirdim ki? Bana hiçbir şey anlatmıyorlardı. Odaya hemşire girdiğinde "üstünüzü değiştirelim" dedi. Renat odadan çıktı kız yanıma gelip bana yardımcı olarak üstümdeki hastane kıyafetleri yerine eşofman giydirdi. İşi bittiğinde gideceği sırada elini tuttum. Kız anlamayarak bana baktı.

 

"Telefonun var mı?"

 

Buradan kurtulacaktım. Son noktaya gelmiştim artık. Ölümle burun buruna gelmiştim artık daha fazlasına katlanamazdım.

 

"Evet var."

 

Kız şirince gülümseyerek cebinde ki telefonu bana verdi.

 

"Ah teşekkür ederim."

 

Kız başını sallamakla yetindi.

 

"Şey benim gitmem gerekiyor telefonu yatağın üstüne bırakırsanız sevinirim."

 

Kıza hızla başımı salladım. Kız odadan çıktığında kimi arayabilirim diye düşündüm. Annem ve babam olmazdı. Polisleri de bu işin içine karıştırmak istemiyordum tek bir kişi kalıyordu yakın arkadaşım Bora.

 

Herkes öldüğümü sanıyordu ama eminim ki ona anlatırsam bana yardım ederdi.

 

Telefon numarasını hatırlamaya çalışarak tuşladım. Numarayı kontrol ettikten sonra kulağıma götürdüm. Telefon çalıyordu. Hadi aç şunu aç.

 

Telefona kimse bakmayınca yeniden aradım. Hadi Bora hadi aç şunu. Bir kaç saniye sonra onun sesini duydum.

 

"Alo."

 

Cevap vereceğim sırada telefon elimden alındı. Arkama baktığımda Samael'in sinirle telefonu kapatıp bana baktığını gördüm. Yakalanmıştım lanet olsun.

 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

 

Samael öfkeyle bağırıp telefonu yere attı. Telefon parçala ayrıldığında onun kadar bende sinirliydim.

 

"Ne mi yapıyorum? Senden kurtulmaya çalışıyorum."

 

Samael ellerini saçlarına daldırıp dağıttı. Dudaklarını dişleriyle ezdikten sonra "benden kurtulmak ha? Hâlâ anlayamadın mı? Benden kurtulamazsın Eris! Ne olursa olsun peşindeyim. Ölün ellerime bulaşana kadar benden kurtulamazsın." Dedi.

 

Eris? Bana Eris demişti. Bu adam iyice delirmişti.

 

"Eris mi? Ben Eris değilim! Anla artık ya anla. Ben Karyayım. Bu saçlar benim, bu gözler benim, bu vücut benim. Ben Eris değil Karyayım."

 

Başını iki yana salladı. İnanmak istemiyordu. Ne olmuştu da şuan böylesine beni suçluyordu?

 

"Gidiyoruz hadi. Bir daha buna kalkışırsan o annem babam dediğin kişileri yaşatmam ve inan ki bu blöf değil gelecekten bir kesit."

 

Elimden tutarak beni yürütmeye başladı. O önde ben arkasında gidiyorduk. Ama o öylesine hızlı yürüyordu ki yetişemiyordum. O da bunu anlamış olacak ki bir anda durup kolunun birini bacaklarımın altından birini belimden geçirdi. Kucağına alıp hızlı adımlarına öyle devam etti.

 

Hiçbir şey diyemedim. O öylece hızla yürürken yüzüne baktım. Kaşlarının çatılması ve gözlerinin altında ki yosun yeşillerinin parlaması. Yukarı bakan burnu kibrini gösterir nitelikte kalkıktı. Dolgun dudakları ise yüzünün güzelliğini biraz daha gösteriyordu.

Esmer teni güneşin altında kalmış gibi yanıktı. Bakışlarım kaşının üstünde ki minik yara izine kaydı. Daha önce fark etmemiştim fakat şuan baktığım da kaşının üstünde minik bir yara izi vardı.

 

O yara izi bile onu çirkin göstermiyordu. Şeytanın bu kadar çekici olması suç değil miydi? Yaptığı kötülüklere karşın ona böyle bir yüz verilmesi haksızlıktı.

 

Arabanın yanına geldiğimizde beni yolcu koltuğuna oturttu kendi de hemen yanımda ki yerini aldı.

Arabayı çalıştırıp park yerinden hızla uzaklaştı.

 

"Beni evime götür!"

 

Sesim fazlasıyla otoriter çıkmıştı. Artık evime gitmek istiyordum. Bu kadar eziyet yeterde artardı. Samael cevap vermediğinde torpidoya doğru tekme savurdum.

 

"Beni evime götür dedim."

 

Bu kez fazlasıyla sinirli çıkmıştı sesim. Samael arabayı daha hızlı kullanmaya başladı. Bunu umursamadan arabanın camına, torpidosuna sağına soluna vurmaya başladım.

 

"Beni evime götür Allah'ın belası evime gitmek istiyorum artık."

 

Samael yaptıklarımı görmezden gelerek çok daha hızlı kullanıyordu arabayı. Biran da araba durdu. Nereye geldiğimize baktığımda uçurumun kenarına geldiğimizi gördüm. Buraya neden geldiğimizi anlamazken Samael arabadan indi.

 

Arabanın etrafından dolanıp kapımı açtı. Ateş'in de aynı şeyleri yaptığı gelince aklıma seslice yutkundum. Beni uçurumdan aşağı mı atacaktı?

 

"İn."

 

Sesi sakin çıkmıştı. Samael geriye çekilip arabanın önüne geçti. Arabadan inip yavaşça yanına yaklaştım.

 

Samael bana bakmadan o içimi yakan sözlerini söyledi.

 

"Eve gitmek istiyordun değil mi Karya? Bak evindesin. Gerçek ortaya çıkana kadar senin evin ancak bu uçurum olur ve sen gerçek ortaya çıkana kadar sadece benimle kalabilirsin."

 

^•^

Bölüm sonu benimkiler umarım beğenmişsinizdir. 😽

 

Beğendiyseniz vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Emeklerimin karşılığı olarak lütfen es geçmeyin.

 

Peki bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?

 

Sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip etmeyi unutmayın spoiler paylaşıyorum. 💖

 

Instagram: Ayrin.im

Twetter: Ayriniim

Çizgi.studio: Ayrin

Wattpad yardımcı: Ayrinhikayeleri

 

Gülücükler ve öpücükler ile...

 

 

Loading...
0%