Yeni Üyelik
10.
Bölüm

ÖLÜM KORKUSU

@iam.ayrin

Keyifli okumalar!

^•^

Samael sözlerinin ardından uzaklaşmış şeytani maskesini yeniden yüzüne takmıştı. Bense ona şaşkınca baka kalmıştım.

 

Resmen arabada olanlar için intikam almıştı. Sinirle nefesimi verirken hızla odadan çıktım. Ben nasıl onun tuzağına düşmüştüm ki? Beni bu denli etkilemesine nasıl izin vermiştim? Kahretsin ki öyle bir etkisi vardı ki insanın başını döndürecek şekildeydi.

 

İnsanların şeytana uydum demesi boşuna değildi o şeytanların başı olarak beni kendisine öyle bir bağlıyordu ki. Nefes aldığımı unutturacak cinstendi.

 

Odama girdiğim de sinirden titrediğimi hissettim. Ona üstten bakışlar atan ben, sürekli onunla inat eden ben nasıl ona kapılmıştım böylesine? Kahretsin ki ondan etkilenmiş üstüne üstlük benimle eğlenmesine izin vermiştim. Tanrı biliyor ya şeytanın çekimi öyle güçlü oluyordu ki benim gibi bir fani ona kolayca kapılmıştı.

 

Ah tam bir yeni yetme gibi davranmıştım. Bunu kendime yediremiyordum fakat ani bir şey yaparsam da kötü sonuçlar getireceğini bildiğimden kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. İntikamımı elbette alacaktım. Şuan için kabuğuma çekilip sakince beklemeliydim.

 

Kendimi yatağıma attım. Yumuşak yatak etrafımı hemen sarmıştı. Sanırım yattığım en yumuşak yataktı. Dudaklarım aralanırken esnememi durduramadım. Uykum gelmişti. Vücudum öylesine tembelliğe alışmıştı ki sürekli uyukluyordum. Bu evde yapılacak bir şey olmadığı içinde sanırım uyumak iyi bir seçenek gibi görünüyordu.

 

Kitap okumayı uyanınca yapmaya bırakıp gözlerimi kapadım ve yumuşacık yatağımın beni uykuya sürüklemesini bekledim.

 

Çimlerde yanımda ki Samael ile yürüyorduk. Eli elimde kuşların cıvıltısı ile yavaş yavaş yürüyorduk. Onun yanımda olması ile içim mutluluk dolmuştu. Onun üstünde beyaz gömleği ve beyaz pantolonu vardı. Beyazlara bürünmüştü. Kendi üstüme baktığımda beyaz bir elbise vardı. İkimizde içimizde ki karanlığa zıt bir şekilde beyaz giyinmiştik. Neler oluyordu bilmiyorum ama Samael hiç yüzüme bakmıyor öylece yüzünde ki gülümseme ile yürüyordu. Onun gülüşüne karşılık vererek bende gülümsüyor onunla aynı şekilde yürüyordum.

 

Samael de olan bakışlarım yüzünün her bir kenarında dolanırken Samael birden durdu. Ne olduğunu analyamazken karşıma baktım.

 

Gözlerim şaşkınlık ile açılırken karşımda gördüğüm ben ile Samael'in elimi bırakması bir oldu. Bakışlarım hızla Samael'e kaydı. Üstünde ki kıyafetler siyaha bürünürken yüzünde ki gülümseme yerini öfkeye bırakmıştı.

 

Bir anda bulutlar yükselirken şimşeklerin de eş zamanlı çatılması ile etrafa baktım. Yemyeşil ağaçlar kendini kuru dallara bırakmış çimlerin hepsi solmuştu. Etraf adeta kendini karanlığa bırakırken korkuyla üstüme baktım. Beyaz elbisem gitmiş yerini siyah elbiseye bırakmıştı.

 

Neler oluyordu böyle? Neden her yer böylesine kasvetli olmuştu?

 

Karşımda ki ben ağır adımlarla bana yaklaştı. Neler olduğunu anlayamazken Samael de onun yanına geçmişti.

 

İkisi birden bana bakarken bana benzeyen kadın "her şeyi sen yaptın." Dedi. Neyi yaptığımı anlayamazken başımı iki yana salladım. Samael öyle sinirli bakıyordu ki bakışlarından iliklerime kadar korktuğumu hissettim.

 

Samael böyle bakmazdı ki. Bana hiç böyle bakmamıştı. Nefret miydi gözlerinde ki? Eğer öyleyse benden nefret etsin istemedim. O bakışları hep kurnazlık ile baksındı.

 

"Ölmelisin Karya."

 

Samael'in sözleri üzerine başımı iki yana salladım. Ölmek istemiyordum.

 

"Hayır Samael ölmek istemiyorum."

 

Yanında ki bana benzeyen kadın Samael'in koluna girdi. Bu beni sinirlendirirken Samael'in kulağına fısıldadığı şeyler üzerine korku ile yutkundum.

 

"O yaptı her şey onun suçu. Öldür onu."

 

Samael elinde ki silahı havaya kaldırdı. O silahın nereden geldiğini bilmezken silahı tam kalbimin üstüne sabitledi. Başımı durmadan iki yana sallamaya başladım. Dudaklarımdan dökülen tek kelime "ölmek istemiyorum" oldu.

 

Gözlerimde ki yaşlar onu görmemi engellerken hıçkırıklarım boğazımı acıtıyordu. "Beni biliyorsun Samael, beni tanıyorsun, beni öldürmek istemiyorsun ben senin Lilithnim. Öldürme beni Samael. Ölmek istemiyorum. Lütfen." Yalvarıyordum ona. Ölmemek için yalvarıyordum. Tam göğüs kafesmin üstünde bir silah onu tutan kişi ise Samael. O bir iblis, o bir şeytan. Ama o azrail değil. Beni öldüremezdi.

 

Samael'in dudaklarından tek bir kelime döküldü.

 

"Ölmelisin."

 

Ardından silahın patlaması ve bir şimşek çakmasıydı. Göğsümde hissettiğim acı ise şeytanların da azrail olabileceğinin kanıtıydı.

 

"Güzelim uyan."

 

"Lilith uyan."

 

Hızla gözlerimi araladım. Karşımda gördüğüm Samael ile hızla ona sarıldım. Boğazımda ki yanma ile hıçkırarak ağladım. Gözlerim yanıyor nefesim kesiliyordu. Dudaklarımdan dökülen tek bir cümle vardı.

 

"Ölmek istemiyorum."

 

Samael bana sarılmış sırtımı sıvazlıyor ve yatıştırıcı sözler fısıldıyordu kulağıma.

 

"Şşt ölmek yok güzelim. Yanımdasın sadece bir kabustu. Geçti."

 

Boynunda ki kollarımı biraz daha sıktım. Sanki beni bırakırsa yeniden eline silah alacakta beni tam kalbimden vuracakmış gibi hissettim.

 

"Beni biliyorsun Samael, beni tanıyorsun, beni öldürmek istemiyorsun ben senin Lilithnim. Öldürme beni Samael. Ölmek istemiyorum. Lütfen."

 

Söylediğim sözlerin farkında bile değildim. Dilime dolanan bir şarkı gibi üst üste tekrar ediyordum. Ben ölmek istemiyordum.

 

"Seni öldüreceğimi de nereden çıkardın güzelim? Yanındayım şuan ve sen benim kollarımdasın. Sorun yok güvendesin."

 

Başımı iki yana salladım hızla. İçimde ki bu inançsızlık nereden geliyordu bilmiyorum fakat onun beni öldüreceğini deli gibi düşünüyordum.

 

"O gelecek, o beni öldürmeni söyleyecek ve sen beni öldüreceksin."

 

İsyan edercesine çıkan sesim aslında kabusun gerçek olma ihtimalinden deli gibi korktuğumu gösteriyordu.

 

Samael beni kendinden uzaklaştırmak istedi. Buna izin vermedim daha sıkı sarıldım boynuna. Eğer bırakırsa öldürürdü çünkü.

 

"Öldüreceksin biliyorum ama yapma lütfen."

 

Az önce ki isyan eden sesim yerini kendini fısıltıya bıraktı. Samael beni zorla kendinden uzaklaştırdı. Bakışları yüzümü bulduğunda koridordan gelen loş ışık sadece görmemizi sağlıyordu.

 

Yüzümü avucunun içine aldı. Küçük olan yüzüm onun büyük elleri arasında adeta kaybolmuştu.

 

Yanaklarımda ki ıslaklık onun eline bulaştı. Ona nasıl bakıyordum bilmiyorum fakat onun bakışları şefkat doluydu. O acımasız bakışlar yoktu saf bir şefkat vardı.

 

Gerçek Samael buydu işte. Bana böyle bakan Samaeldi. O bir Azrail değildi.

 

"Sen ölmeyeceksin Lilith sakin ol. Her şey bir kabustu. Şuan uyandın ve kabus bitti."

 

Başımı sağ eline yasladım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime. Her şey kabustu. Samael yanımdaydı. O silah yoktu. O kadın yoktu. O ve ben vardık. Samael ve Lilith.

 

Gözlerimi geri açtığımda Samael yanaklarım da ki göz yaşlarını sildi.

 

Resmen ağlamaktan yüzüm sırıl sıklam olmuştu.

 

"İyi misin?"

 

Samael'in sorusuna başımı sallayarak cevap verdim.

 

"Seni bu denli korkutan ne gördün Lilith?"

 

Kabus zihnimin en dikenli köşesinde durmuş adeta çıkmak için yalvarırken gözlerimin yeniden dolduğunu hissettim. Bunu fark eden Samael hızla yeniden sarıldı bana.

 

"Şşşt ağlamak yok. Tamam anlatmana gerek yok."

 

Kollarımı onun boynuna doladım. Başımı onun boynunun en gizli kısmına saklarken derin bir nefesi içime çektim.

 

Kokusu burnuma dolarken sakinleşmeye başlamıştım. Kokusu rahatlatıcıydı. Sakinleşen bedenim ile ona gördüğüm kabusu anlatmak istedim. Anlatmak ve eğer öyle bir duruma gelirsek beni ne denli etkileyeceğini bilmesini istedim.

 

"Rüyamda başta her şey normaldi. Sen vardın ve biz bembeyaz kıyafetler içindeydik. Yemyeşil bir yerdeyik. Her şey çok güzeldi. Fakat sonra o geldi. Bana benzeyen o kadın. Bir anda her yer karardı."

 

Sustum. Kendime anlatmak için biraz zaman tanıdım. Samael de bunu anlamış olacak ki zorlamadı beni. Bekledi.

 

"Yemyeşil olan o ağaçlar kuru dallara dönüştü. Parlayan güneşin yerini kara bulutlar aldı. Üstümüzde ki beyaz kıyafetlef siyaha büründü. Daha sonra sen onun yanına gittin."

 

Yeniden sustum. Onun kokusunu içime çektim. Kabustu, sadece şuan yanımda ki Samael gerçek Samael di beni öldüren değil.

 

"O sana beni öldürmen gerektiğini söyledi. Sen ona inandın Samael. Elinde bir anda bir silah belirdi. Onu kaldırdın ve tam kalbimin üstünü hedef aldın. Sana yalvardım ama sen beni dinlemedin. Gözlerin öyle bir bakıyordu ki gerçekten benden nefret ediyordun."

 

Ondan uzaklaştım. Bu kez ben onun yanaklarını avucumun içine aldım. Bakışları merakla yüzümde dolandı.

 

"Bana sakın öyle bakma olur mu? Her şekilde bak ama öyle bakma."

 

Sesimde acı vardı. Bir kabus insanı en kötü nasıl bir hâle getirirse o hâle gelmiştim. Cevabını beklemeden yeniden sarıldım. Neden cevabını beklemeden sarıldım bilmiyordum. Korkmuş muydum duyacaklarımdan? O şekilde bakarım demesinden mi korkmuştum?

 

"Daha sonra sen bana 'ölmelisin' dedin. O silahı ateşledin ve beni öldürdün."

 

Boğazımdan bir hıçkırık koptu. Samael saçlarımı okşarken sakinleştirici sözler fısıldadı kulağıma.

 

"Bitti tamam mı güzelim? O bir kabustu ve bitti. O Samael sadece bir kabustan ibaretti. Şuan kollarımın arasındasın ve sana sıkıca sarılıyorum bu Samael gerçek olan Samael."

 

İçimi içimi yiyordu. Ya o kabus gerçek olursa o zaman ne olacaktı. O kadının gelişi bir rüyayken bile beni bu denli etkiliyorsa gerçekten döndüğünde ne yapacaktım ben?

 

"Söz ver bana beni öldürmeyeceksin."

 

Ondan basit bir söz istedim. Yalan olması yada gerçek olması umrumda olmayan bir söz. Ama Samael bana söz vermedi. Seni öldürmeyeceğim demedi.

 

Ve ben anladım ki şeytan da bir gün azrail olurdu. Sonuçta melek olan azrail iken şeytanda bir melekti. Samael benim sonum olacaktı. Bu hikâyenin iyi bitmesi de kötü bitmesi de sadece onun elinde olacaktı. Ve bu hikâyede ölen tek bir kişi olmayacaktı.

 

^•^

Bölüm sonu güzellerim. Umarım beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

 

Peki bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?

 

Sosyal medya hesaplarım üzerinden beni takip etmeyi unutmayın spoiler paylaşıyorum.

 

INSTAGRAM: AYRİN.İM

TWİTTER: AYRİNİİM

 

Gülücükler ve öpücükler ile...

 

 

Loading...
0%