Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@ibfashell

Yalanlar ve yananlar.

1.Bölüm: Altımdaki canavar hakkını vererek hızla ilerlerken her zamanki gibi derin düşüncelerdeydim. 1 haftalık izinden sonra nihayet görevimin başına dönüyordum. Sağımda ilerleyen arabayı motoru yana çevirerek sollarken aniden yolumu ve düşüncelerimi bıçak gibi kesen birşey oldu. Araba sağa sinyal vermesine rağmen sola döndü ve kafa kafaya çarpıştık. Harika amına koyayım bir bu eksikti gerçekten! Yediğim darbedin etkisi ile başıma keskin bir ağrı girdi. Kendimi koruma amaçlı sol bileğimi kendime siper ettim. Geçen sürenin ardından olduğum yerde doğruldum ve oturdum. "Ya sen gerizekalı mısın?" dedim motoruma çarpan adama. "Ehliyetini kasaptan mı aldın amına koyayım? Sağa sinyal verip sola dömek nasıl bir şey?"

Bileğimin acısıyla sinirim katlanarak artıyordu. Cevap vermeyince bakışlarımı ona çevirdim ve motorumun başından kalkıp önüne doğru adımladım. Dik dik bana bakıyordu. "Ne o? Ne hortlak görmüş gibi bakıyorsun?" Belki de hortlak gördüğü içindir he canım? Ne dersin? Derin bir nefes aldı ve dudaklarını ıslatıp konuşmaya hazırlandı. "İyi misin?" Yutkundu. "Dalgınlığıma gelmiş olabilir tamam mı? Acil bir yere yetişmem gerekiyordu, elim ayağıma karıştı. Özür dilerim." Göz devirip bileğimi ovuşturdum. Yetişseydin adam gibi o zaman amın oğlu. "Eğer senin yüzünden bileğim alçıya alınırsa o alçıyı alır sana.." Sokarım! Hemde öyle bir sokarım ki götünden girer ağzından çıkar! demek istesem de maalesef sustum. "Yarın operasyona gitmem gerek eğer senin yüzünden gidemezsem meslek hayatım bitecek." Hortlak görmüş gibi bakmaya devam ediyordu. Tamam korkunçtum da gulyabani de değilim yani. "Sen de mi?" Bu sefer şaşkınlık sırası bendeydi. "Ne bende mi?" Dudaklarını ıslattı tekrardan. "Sende mi operasyona gideceksin?" Tek kaşımı kaldırdım. Çirkef Arya online. "Evet, beğenemedin mi paşam?" Kafasını sağa sola salladı. "Hayır, hayır ne alakası var?" Madem bana çarpmıştı hastaneye götürecekti. Kaşlarımı çattım. "Madem bana çarptın, şimdi köpek gibi beni hastaneye götüreceksin." Üzerime doğru bir kaç adım attı. Yüzlerimizi aynı hizaya getirmek için öne doğru eğildi, nefesi yüzümü okşarken baş parmağını suratıma doğru uzatıp tehdit eder gibi salladı. Arya, yapıştır kafayı kızım. Tam zamanı. "Dua et kadınsın." Bakışlarımı bana doğrulttuğu parmağına çevirdim ve alaycı bir tavırla sırıttım. Ciddileşip tekrar ona döndüm "Dua et erkek değilim. Şimdi hastaneye götür beni." Kaşlarını hayır anlamında kaldırdı. "Cık. İlk sen arabamın masrafını öde." Kahkaha attım buna ancak kahkaha atılırdı zaten. Ne gıcık bir şeydi bu ya. Elimde olsa domalta domalta sikerdim bu am bitini. "Sokarım şimdi arabana da, sana da, kasaptan aldığın ehliyetine de." Ofladım ve cebimden telefonumu çıkartıp Duru'yu aradım, çaldı, çaldı, çaldı ve açan kimse olmadı! Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekrana baktım ve ağzımın içinden sövdüm; Ulan Duru! Ulan duru! Götünü kargalar gagalasın inşallah mal! Duyduğum kahkaha sesiyle kafamı ismini bile bilmediğim gorile çevirdim. Kaşlarımı çattım. "Ne? Ne gülüyorsun?" Kendini durdurmaya çalıştı, başaramadı ve tekrar büyük bir kahkaha patlattı. Bir tane de ben sana patlatayım mı canım? Ne dersin? Bence mükemmel olur. Bakışlarımı görünce eliyle ağzını kamufle edip kafasını önüne eğdi biraz daha güldükten sonra sakinleşti ve kafasını kaldırıp bana baktı. "Arkadaşını çok seviyorsun sanırım." Beni taklit etmeye çalışarak konuştu. "Götünü kargalar gagalasın inşallah mal." Yutkundum ve gözlerimi şaşkınca kırpıştırdım. Sağ elimi saçlarıma atıp ensemi kaşıdım ve dudağımı sıçtık anlamında ısırdım. "Sen onu nasıl duydun ya?" Tekrardan gülmeye başlayınca sinirlerimi Allah katına çıkardı yumruğumu sıktım, derin bir nefes aldım ve canım birtanecik sağ kolumu harekete geçirip suratına bir yumruk geçirdim. Geriye doğru sendeledi ve elini yumruk yediği yanağına götürdü. Ağzını Topkapı sarayı'nın kapıları genişliğinde açtı ve çenesini sağa sola oynattı. İnşallah kırılmıştır! Boğa! Goril! Davar! Topkapı saray kapısı ağızlı! Kafamı sağa sola salladım. Ne diyordum ben anasını satayım? Alo? Arya'dan beyin komuta merkezine. Beyin komuta ses ver. "Çüş!" Elini çenesinden çekti ve tekrar üzerime yürüdü. "Yuh! Kızım elin demir falan mı? Çenemi sikt.." Cümlesini tamamlamasına izin vermeden bu kez ben işaret parmağımı ona doğrulttum. "Şükret gerçek anlamda sevmedim çeneni!" Telefonum çaldı ve hızla elimi cebime atıp çıkarttım, arayanın Duru olduğunu görünce hemen açıp kulağıma götürdüm. Konuşmasına izin vermeden cırladım. "Ya kızım neredesin sen? Bir kere de aradığımda aç şu siktiğimin telefonunu! Canımla cebelleşiyorum ben burada Duru hanım nerede? Ebesinin amında!" Yutkunduğunu duyabiliyordum. "Ya Arya.." derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. "Telefonum sessizdeydi, duymamışım. Valla bak bilerek görmezden gelmedim Arya, gerçekten." Sakinleştim. Bu kız ben ölmeden gömecekti. "Neredesin?" dedim daha sakin bir sesle. "Nöbetteyim." Sırıttım. Sonunda bir şey yolunda gitmişti. "Harika. Sana ihtiyacım var Duru. Ayrılma hastaneden yanına geleceğim." Cevabını beklemeden suratına kapattım. Bileğimin acısını hiçe sayıp kara kızıma, motoruma doğru ilerledim. Çok hasar almamıştı. Bileğimi incitmemeye dikkat ederek motorumu kaldırdım ve üzerine atladım. Kafamdan ne ara firar ettiğini bilmediğim kaskımı kafama geçirip gaza asıldım. Bileğim feci sızlıyordu. Allah'ım sana geliyorum ya rabbim. Şükür ki hastane yakındaydı. Beş dakikanın ardından hastaneye varıp hızla acile, Duru'nun yanına ilerledim. Olduğu yeri ezbere bilen adımlarım yanına doğru adımladı. Arkasını dönmüş iş arkadaşlarıyla konuşan Duruya seslendim. "Duru," Elimle gelmesini işaret ettim. Hızlı bir kaç adımda yanıma ulaştı. "Koluma bak bir." Telaşla elini sol bileğime götürdü. "Ne oldu? Nasıl oldu? Kim yaptı?" Ebenin amı oldu. Keyfimden kolumu ortadan ikiye kırdım. Nenen yaptı Durucuğum. Benden bağımsız beynimin içinde verilen cevapları susturmak adına derin bir nefes aldım. "Kızım soru sormanın sırası mı şuan sence? Bak zaten komiser bekliyor. Acele et de bak şu bileğime." Bileğimi sıkınca acıyla inledim. Kır Duru kır! Hatta al yerinden çıkart bir yerlerime montele! "Röntgen çekmemiz lazım. Ne oldu Arya?" Kafamı salladım. "Çekelim, ne gerekiyorsa yap ama acele et. Dangalağın biri çarpınca yere savrulup bileğimin üzerine düştüm. Önemli bir şey değil." O da kafasını salladı ve sağ bileğimden tutup peşinden sürüklemeye başladı. Benim kafam öne eğilmedi benim kafam koptu! Röntgen cihazına ulaşınca hızla bileğimi makineye yerleştirdim. Makina ses çıkardığı anda kulağım çınlamaya başladı. Sağ elimi kulağıma götürüp üstünü kapattım. Birisinin omzuma dokunmasıyla irkildim. "Arya? Duymuyor musun? Bitti." Ne oldu lan bana? Bir kız Bir oğlan oldu Arya. Sence ne oldu gerzek? Daha demin kaza yaptın. "D-dalmışım ya," Yutkunup kafamı sağa sola salladım. "Gidelim hadi." Onu beklemeden tekrar acile döndüm, arkamdan geliyordu. "Arya! Beklesene ya!" Omuzlarımdan tutup oturmam için sandalyeye iteledi ve oturmamı sağladı. "Bekle burada doktora müsait mi değil mi bir sorayım." Emredersiniz efendim. Cevabımı beklemeden hızla ilerledi. "Duru! Acele et!" Kulağım tekrar çınlamaya başlayınca sağ elimi hızla kulağıma götürüp acıyla gözlerimi kapattım. Gözlerimin önüne o kara gece gelince gözyaşlarım gözlerime doğru akın etti. Bütün olanlar gözlerimin önünden geçerken gözlerimi daha sıkı kapattım, elimi kulağıma daha fazla bastırdım. Çınlamalar yavaş yavaş kulağımı ve beynimin içini terk ederken gözlerimi araladım. Başımda dikilip beni izleyen Duru'ya yöneldi bakışlarım. Yutkundum. O gece gözlerimin önünden geçmişti ve benim yarın operasyona gitmem gerekiyordu. Başarısız olamazdım. Yapmamalıydım. Gözlerimi bir kaç kere kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. "Arya? İyi misin?" Değilim. Hiç olmadım. Bundan sonra da hiç olmayacağım. Abim öldüyse mezarı neredeydi? Ölmediyse neden yanımda değildi? O gece ölmediyse yerde yatan kimdi? Sorular beynimi işgal etmeye başlarken bu işgale bir son vermek adına konuştum. "E-evet. Evet iyiyim." Ya Arya yazıklar olsun sana! Kekeledin amına koyayım. "Arya, beni korkutuyorsun. İyi olduğuna emin misin?" Değilim Duru. Hiçbir şeyden emin değilim. Ben neyim? Ben kimim? Ne için yaşıyorum? Amacım ne? "Evet eminim." Düşünceler beynimde dolanırken kulaklarıma bir ses doldu. Hem çok tanıdık hem de 18 senedir yabancı olduğum bir ses. Abimin, Oğuz Çeviker'in sesi. Haykırıyordu. Ölmediğini söylüyordu. İnanmamalıydım. Beynimin ve kafama yediğim darbenin acı ile ortak olup bana oynadığı bir oyundu bu. "Arya, Doktor çok ciddi bir şey olmadığını fakat yine de tedbir amaçlı sargıya almamız gerektiğini söyledi. Kalk hadi travmatoloji'ye gitmemiz lazım." Nefesimi rahatça dışarı üfledim. Şükürler olsun. Eğer gerçekten kolum alçıya alınsaydı o alçıyı o gorile sokardım. Telefonum çalınca duraksadım ve cebimden telefonumu çıkartıp kim olduğuna baktım. Erdem komutanım yazısını gördüğüm an beynimdeki hücreler bu bir savaş ilanıdır diye bağırmaya başladı. Hassiktir. Gerçekten has-sik-tir! Boğazımı temizleyip telefonu açtım. "Gölge! Neredesin sen?" Gölge. Bu benim lakabımdı. Hiç beklemediğin bir anda ensende nefesimi hissederdin ve muhtemelen hissettiğin son şey nefesim olurdu. "Hastanedeyim komutanım." Çok zevk alıyorum bu durumdan komutanım. Siz de buyurmaz mısınız acaba? "Hastanede ne işin var gölge?" Dokuz doğurdum. Buyurun gelin siz de bakın bebişlerime. "Ufak bir kaza geçirdim komutanım. Önemli bir şey yok. Geciktiğim için özür dilerim." Dangalağın biri sağını solunu bilmediği için amele sümüğü gibi yere yapıştım komutanım. "45 dakikan var Arya." Ney, ney, ney? Arya mı? Sıçtın sen kızım! Bittin! "Emredersiniz." Adımlarımı hızlandırıp Duru'ya yetiştim. "Duru, acele etmemiz lazım." Erdem bey gebertecek beni. Yandım, bittim, kül oldum, mahvoldum ben ya! Koşar adımlarla travmatolojiye girdim. Duru da bana yetişti. İyi de burada kimse yok. Ee cinler mi saracak bileğimi. Olur aslında, hayır demem. "Otur Arya hadi." Oturayım mı? Nereye? Cinlerin kucağına mı? Hayır hayır saçmalama Arya. "Duru. Ben nereye oturacağım sorması ayıp." Duru göz devirip sabır çekti. "Arya, bazen kör olduğunu düşünüyorum. Görmüyor musun kızım arkanda ya sedye." Öyle mi? Duru haklı mıydı? Ben kör müydüm yoksa? "Kes. Aceleden görememişim. Hem ne diye oturuyorum sedyeye sar iki dakika şurada." Duru hızlı adımlarla yanıma ulaştı ve sol bileğimi koparmak istetcesine kendine çekti, sarmaya başladı. Yok yok anladım, ben yük oluyorum size. Eyvallah. "Öldür Duru!" Sarmayı bitirince hızla çıkışa doğru koştum. "Sağol Duru! Evde hesaplaşırız!" Duru kim miydi? Duru ev arkadaşım, kardeşim, annem, babam, abim, ablam kısacası herşeyimdi. Hayatımın her yerinde yer alıyordu. Durumdan şikayetçi değildim. Motoruma ulaşıp kaskımı tekrar kafama geçirdim. Tabur bir saat medafedeydi ama benim yarım saatim vardı. Hadi Arya. Kara kızına güven. Yetişeceksin. Park yerinden çıkıp var gücümle gaza asıldım. Kırmızı ışıklar hayattaki şansımı gösteriyordu. Hiçbrini umursamadan tam gaz devam ettim. Tamı tamına 29 dakika sonra taburdaydım. Adeta ayaklarımı götüme vura vura koşarak içeri daldım. Odama girdim, üniformamı giyinip çıktım ve toplantı odasına koştum. İçeri girip hazır ola geçtim. Beynim selamı okumaya başlamıştı. Essela.. Nefesim kesilmişti. Beynim içinde bir ses konuştu; Erdem bey sana Arya dedi kızım. Sıçtın! "Geç kaldığım için özür dilerim komutanım." Yutkundum. Kalbim dışarıda atıyor, bütün odada sesi yankılanıyordu. Erdem bey, zahmet olmazsa önünüze döner misiniz lütfen? Ya da siz hiç zahmet etmeyin ben yavaştan yavaştan geldiğim gibi gideyim. Nasıl fikir? "Neredesin sen?" Buradayım ya komutanım. Yoksa siz de mi benim gibi körsünüz? Tövbe, hâşâ. "Hastanedeydim komutanım. Çok özür dilerim." Dokuz doğurdum ama siz bebişlerimi görmeye gelmediniz. Çok kırıldım size komutanım. "Yarın göreve gitmen gerek ve sen kaza yaptın öyle mi?" Evet komutanım keyfimden gaza asılıp arabaya girdim ardından da amele sümüğü gibi yere yapıştım. "Ama komutanı-" Cümlemi bitiremedim ama Erdem beyin bağırışı beni bitirdi. "Kes sesini! Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin?" Sorusunun ardından bana döndü. Gözleri kızarmıştı. Ağlamış mıydı? Neden ağlamıştı? Ne olmuştu? Esteuzubillah. Ağlamasına rağmen bakışları insanı delip geçiyordu. "Komutanım, siz ağladınız mı?" Yok Arya ağlamadı, gözlerini parmakladı ve kızarmasını sağladı. "Çok mu belli oluyor?" Sesinde şimdiye kadar hiç duymadığım bir hüzün vardı.Yok canım ne alakası var? Hiç belli olmuyor alt tarafı gözleriniz kan çanağına dönmüş. "Yani, evet komutanım biraz. Ne oldu? Çözebileceğim bir durumsa hemen halledeyim." Gözlerinden süzülen gözyaşına takıldı bakışlarım. Hızla yanına ilerledim. Erdem komutanımı ağlarken görmek neredeyse imkansızdı. Şaşırmıştım. "Arya," Yanaklarına bir damla yaş daha süzüldü. Susup cümlesini devam ettirmesini bekledim. Boğazını parçalamak istercesine yutkundu. "Gönül.. Boşanmak istiyor." Hassiktir! Gönül abla, kurbanın olayım yapma. Elini ayağını öpeyim. "Ne? İyi de neden?" Kaplumbağa deden Arya. Sanane? Beynime tekrar susmasını emreden bir mesaj gönderdim. Susmazsa ikimizi de bitirecekti. "Mesleğim onu hoşnut etmiyor, sürekli onunla olacak birisini istiyor." E ablacığım, evlenmeseydin o zaman. Adamı böyle üzüyorsun hiç oluyor mu? Destek mi olacaktım? Gerçekleri yüzüne mi vuracaktım? Ya ben aşk doktoru muyum? Hayır, değilim. "Komutanım ne diyeyim bilemedim şimdi. Siz de biliyorsunuz gram bilmiyorum bu işleri. Ama ben konuşurum. Halledeceğim." Çaresizce kafasını salladı. Aniden toplantı odasının kapısı açılınca gözyaşlarını yok edip dikleşti. "Ben sana yarın göreve gideceksin dedim gölge! Sen ne yaptın? Gidip kaza yaptın!" Al bir de burdan yak. Kabak yine benim başıma patladı. Komutanımı küçük düşürmeyi tercih edemezdim, oyununa ortaklık ettim. "Özür dilerim komutanım. Görevime engel olacak bir şey değil. Ama eğer isterseniz istifamı verebilirim." Abart Arya! Vur dedik öldürdün. Odaya kim girdiyse şuan ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sorun şu ki ben bile anlamıyordum ne olduğunu. Erdem komutan sabır çekip devenin nalı bakışı attıktan sonra teşekkürler anlamında kafasını salladı. Aynı şekilde karşılık verdim. Arkamdaki bahtsız Bedevi arkadaş konuştu. "Erdem komutan siz misiniz?" Bu ses.. Topkapı sarayı ağızlı gorilin sesi! Olamaz ya! Olmasın lütfen. Ses benzerliği olsun, ne bileyim abisi falan olsun. "Evet. Sen de Ege Uraz Atalay olmalısın." Erdem komutan sağımdan geçip ona doğru adımlayınca ben de onlara döndüm. Evet Arya tam karşında. Ta kendisi. Bizzat o. İsmi de Ege'ymiş. İsminde bile meymenet yok, dana. Duymak isteyeceğim son şey bile olmayan sesi kulaklarımı doldurdu. "Sen?" Yapabileceğimin en iyisini yaptım. Muhtemelen hayatında gördüğü en yapmacık gülüşü gönderdim ona. "Evet, ben. Beğenemedin galiba. Lütfen beğenmemiş ol ve geldiğin kapıdan geri git." Erdem komutanın bakışları aramızda mekik dokurken bende durdu. Kafasını yana yatırıp kaşlarını çattı. "Tanışıyor musunuz?" Bakışlarımı isminin Ege olduğunu öğrendiğim gorilden çektim ve Erdem komutanın gözlerine sabitledim. Hafifçe kafamı salladım. Tam ağzımı aralamışken goril bey konuştu. "Pek sayılmaz ama karşılaştık. Siz nesi oluyorsunuz?" Bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Dedem olur kendileri. Tanışmak ister misin? "Babam." Ne? Nereden babam oluyor? Sevgili beyin hücrelerim ve beyin komuta merkezim, lütfen kapayın çenenizi. Aslında beynime hak veriyordum. Ben öyle kodlamıştım. Erdem komutan benim babamdı, Gönül abla annem. Onlar benim ailemdi. "Ne?" Sağır mısın gorilciğim? Babam dedim ya. Erdem komutanın sol bileğimi sıkıca kavrayıp kendine çekmesiyle acı bir çığlık çıktı ağzımdan. Komutanım, öldürseydiniz keşke. İncinmiş olmamalıydı. O doktor gerizekalıydı. Ya çatlak ya da kırık vardı. İncinse canım bu kadar acımazdı. Çığlığım ile komutanın elini bileğimden çekmesi bir oldu. "Gölge? Ne oldu?" Yutkundum. Bakışlarımı bileğime çevirdim. Kendimden utanıyordum şuan. Arya yerin dibine gir ve mümkünse hiç çıkma. "Özür dilerim komutanım." Bağırdığım için özür diliyordum. Ses tellerim kopsaydı da o çığlık ağzımdan çıkmasaydı keşke. Bileğimi incitmemeye dikkat ederek kendine çekti ve üniformamı sargınım bitimine kadar çekti. "Durum bu kadar ciddi mi?" Ben de bilmiyorum ki komutanım. Hepsi bu pislik yüzünden oldu. Dudaklarımı bilmem anlamında büzüp omuz silktim. Ege'nin sesi tekrar kulaklarımı doldurdu. "Amirim izniniz olursa ben ilgileneyim Arya ile." Kafamı hayırdır birader anlamında salladım. "Malum benim yüzümden bu halde." Oha. İlk defa suçunu kabul eden suçlu görüyordum. Erdem komutan şaşırmıştı. "Senin yüzünden derken? Gölge, ne oluyor?" Boğazımı temizledim ve dudaklarımı ıslatarak konuşmaya hazırlandım. "Komutanım, bana çarpan arkadaş Ege bey." Beyefendi sağını solunu bilmediği için bu durumdaydım. Acelesi varmış. Hadi oradan! Götüm. "Tamam. Ege, gidin hadi. Acele edin daha görev hakkında konuşacağız." Ne görevi ya? Bu ne alaka? "Komutanım, timi anladım da Ege bey neden dahil oluyor konuşmamıza acaba? Ayrıca, hastanede, röntgenle anlaşılmayan bir şey revirde anlaşılmaz. Operasyon bittikten sonra ben kendim ilgilenirim ne olduğuyla. Size ihtiyacım yok Ege bey. Teşekkür ederim." Allah'ım lütfen bununla operasyona gitmeyeyim. Ben istemiyorum bu am rambosuyla görev yapmak. Daha kendi salak timimle uğraşamıyordum. Bir de bu çıkmıştı başıma. Erdem komutanın sesi tekrar kulaklarımı doldurdu.

"Ege artık seninle ve timinle görev yapacak Gölge." Çenem kasıldı, gözlerim seyirdi, nefesim kesildi.

Konuşmak için derin bir nefes aldım.

"Komutanım, Ege bey henüz sağını ve solunu bilmiyor. Ben onu nasıl alacağım timime?" Erdem komutanım bu cümleme gülümserken Ege fazlasıyla bozulmuştu. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki Erdem komutanım konuşmasına izin vermeden konuştu.

"Bu konu burada kapanıyor ve bir daha açılmıyor. Anlaşıldı mı?" İkimiz de aynı anda hazır ola geçtik, başımızla onayladık ve odayı inletecek bir şekilde bağırdık.

"Emredersiniz komutanım!"

 

Loading...
0%