@idasadie
|
Uzaktan baktığım sokak lambası bana göz kırparmış gibi yanıp söndüğünde sertçe bir rüzgar esip zihnimde sallantıda duran rafı kolayca yerle bir etti. İnce bir sızı başımda belirirken, zihnimin her köşesi tozlarla kaplandı. Her bir toz zerresi bana rahatsız bir şekilde gülerken ince bir ışık süzüldü aralarından. Kapattığım göz kapaklarım kıpırdanırken ışıkların arasında belirdi birisi, zihnimi işgal eden o kişi çıktı ortaya. Gözlerini, gözlerindeki o duygu karmaşasını hissederken elimi uzattım tutması için. Zamanında bu iki el birbirinden ayrıldığı için ruhumdaki sonsuz acı kendisini belirtirken sertçe yutkundum. Tutmak için elimden geleni yapıyordum, fakat zihnim her seferinde bana oyun oynamaktan geri kalmıyor, ona doğru attığım her bir adımda geriye itiyordu beni. Hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Her seferinde. Gözlerimi açtığım anda zihnimdeki kişi tozlara karıştı, yerini bana hala göz kırpar bir şekilde bozulmaya yüz tutmuş sokak lambasına bıraktı. Gözlerimde biriken yaşlar soğuğu hissedip geri kaçarlarken araladığım dudaklarımdan giren soğuk ruhumu titretti. Sanki bedenim daha çok ısınacakmışım gibi saatlerdir üzerimde duran şala sarıldı, adım Masal'dı. Masal. Düş ürünü. Adımın bu zamana kadar bir anlam ifade ettiğini düşünmemiştim. Düş ürünü olabilecek hiçbir şey yoktu hayatımda, aksine her şey zerresine kadar gerçeklikten ibaretti. Acılar, yarım kalmış sevinçler, yarım kalmış ve asla tamamlanmayacak hayaller... Hepsi acı gerçekliğin eseriydi, uykusuz gördüğüm kabuslarım bile gerçekti. İsmim ile ruhum arasındaki benzersiz bağ tam bir ironiden ibaretti aslında. Bundan bahsetmek bile beni her zaman hayata karşı sorgulu olmaya itmişti, fakat başlarsam duracağımı asla zannetmiyordum. Bu yüzden ayaklarımı kalorifer peteğinden yumuşak halıya indirdim. Saatlerdir kucağımda duran fakat bir türlü başlayamadığım kitabımı kapatıp geriye doğru yaslandım. Uykuyla pek aram yoktu. Seneler önce uyku ve kendim arasına kocaman bir duvar örmeye başlamış, o duvar yükselmesin diye her seferinde uyumaya çalışırken kan ter içinde uyanmıştım. Zamanla uyku kavramı benden uzaklaşırken aramda duran duvar da boyumu aşmış duruma gelmişti. Sabahlara kadar oturup kendimle geçirdiğim zamandan her ne kadar annem ve Mete şikayetçi olsalar da çözümü odamdan çıkmamakta buluyordum. Yine o günlerden birindeydim. Yeni taşındığımız evden dışarıdaki sokağa bakarken içimi kemiren duyguya engel olamıyordum. Sandalyemden kalkıp ellerimi pencerenin önündeki soğuk zemine koydum ve sokağın başı ile sonunda gezdirdim gözlerimi. Saat 3:39 idi. Mete, Kaan'a yardım edeceğim diyerek evden çıkalı yaklaşık dört saat oluyordu ve hala ortalıkta yoktu. Kaan her ne kadar yeni tanışıp gerçekten iyi olduğumuz bir arkadaşımız olsa da içimden gelen ablalık duygusuna engel olamıyordum. Üstelik Mete'nin bu saatte eve gelmemesinin hiçbir geçerli nedeni olamazdı. İçime dolan bütün kötü senaryoları elimin tersi ile ittikten sonra komodin üzerinde duran telefonumu aldım ve Mete'yi aradım. Neyse ki ilk çalışta açmış, kötü senaryolarla dolan zihnimi rahatlatmıştı. Bu sefer de içimdeki kızgınlık sesime yansımış "Neredesin bu saatte ?" diyerek Mete'ye koşmuştu. "Kaç saat oldu gideli üstelik ?!" "Abla sakin olsana bir dakika." Mete birkaç saniye duraksadıktan sonra sessiz bir şekilde "Kötü bir durum var ama benimle alakalı değil." Dedi. Duyduğum an kalbimde bir yerlerde sıkışma hissi yakama yapışırken "Ne var ?" dedim tedirgin bir sesle. Mete hiç zaman kaybetmeden konuştu. "Kaan'ın çok yakın bir arkadaşı. Çocuğa bir sürü kişi dalmış, durumu kötü biraz. Hastaneye gidelim diyoruz ama inadım inat diyor asla geri adım atmıyor." "Sen sakın karışma Mete!" "Abla çocuğu bu halde mi bırakalım ?" "Onu demiyorum ki.." dedim tam bağıracakken annemin uyuduğu zihnimde ışıklı bir şekilde belirince. Odaların duvarlarının ince olduğu aklıma gelince sesli bir nefes verdim, Mete'ye "Yardım edin tabi ama iş başka yere giderse sakın girme araya falan." Dedim. Onu kendimden daha iyi tanıyordum, birisi için kendisini feda etmeye meyilli birisiydi. Lisede kavga ederken araya dalıp onu geri çıkarmışlığım hatta bu yüzden küs kaldığımız zamanlar bile olmuştu. "Yok girmem. Zaten Kaan ve arkadaşının da gireceğini sanmam." "Sen en kısa sürede eve gelmeye bak.." dedim rahat bir şekilde. "Sen gelmeyince ben de diken üstünde duruyorum." "Biliyorum ablaların gülü." Yalakalık yapıp çeke çeke söylediği kelimelere karşı sırıttım. Mete hala 'güzelim, prensesim' gibi laflar söyleyip aslında 'anneme söyleme' cümlesini mana ettiğinde onu durdurup "Yeter yeter.." dedim gülerek. "Güzelinin prensesinin kim olduğunu gayet iyi biliyoruz ikimiz de. Yarım saatin var ona göre Mete bey yoksa.." "Kızım manyak mısın ? Yarım saate kendim gelemem ben eve. Üç kişiyiz çocuğu taşıyoruz onu da kat işin içine." Tam bir şey diyecek olup ağzımı açtığım sırada arkadan Kaan'ın Mete'ye seslendiğini duydum. Sesi her zamankinden daha telaşlı bir şekilde bana geldiğinde Mete "Abla bir dakika." Diyerek telefondan gitti. O sırada onunla konuşup konuşmamak arasında gidip gelirken hastanede kaldığım süreçte hemşirelerden öğrendiğim birkaç şey düştü zihnime. Zihnimde birkaç hücre birlik olup bana yapma diyerek bağırsalar da durmadım. Mete'ye "Kaan'a verir misin telefonu bir ?" diyerek beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra Mete 'tamam' dedikten sonra telefondan hışırtılar çıktı, Kaan birkaç saniye sonrasında "Masal?" dediğinde yatağa oturdum. "Mete anlattı.." dedim üzgün bir sesle. "Çok mu kötü ?" "Gözü morarmış. Dudağı da patlamış ama beni endişelendiren alnındaki yara. Kanı durmuyor Masal." "Bana yerinizi söyleyebilir misin ?" dedim daha fazla içimde tutamayarak. "Mete'ye sorabilirsin, ilk yardımdan anlıyorum. Kendi üzerimde çok defa yaralarımı temizledim. Yardım edebilirim Kaan." Kaan başta hiçbir şey demese de ısrar ederek "Mete hastaneye gitmiyor dedi." Dedim. "Yarası çok derinse dikiş atılması gerekir." "Yapabilir misin ?" "Dışarıda değil, kapalı bir ortam daha uygun olur." Kaan yine suskunlaştığında kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Her şeyden fazla anılarıma ait şeyleri bir kez daha yapacağımı içindi heyecanım, biraz da annemden habersiz bu saatte Mete ile dışarıda birisine yardım edeceğimizdendi. Bu başımıza ilk defa geliyordu üstelik. Yeni bir hayata başlarken kendi kendimize her şeyin çok normal olacağına, hiçbir olaya bulaşmayacağımıza söz vermiştik Mete ile. Ama daha bir hafta olmuştu buraya geleli ve biz ilk haftadan verdiğimiz sözü bozmuş gibiydik. "Evinize çok uzakta değiliz.." dediğinde Kaan, yataktan kalktım ve ilk yardım çantamın olduğu dolabıma doğru yöneldim. "O yüzden ben seni almaya geleceğim. Mahallede bir ev biliyorum bir iki arkadaş ile orada kalıyoruz bazen oraya gideriz." "Eşyalarımı alıp hemen iniyorum aşağıya." "Masal ?" Seri bir şekilde dolaba yönelirken Kaan'ın fazlası ile tedirgin edici sesi ile durdum. Onun tedirgin dolu sesi kalbimin daha hızlı çarpmasına neden olurken "Çok teşekkür ederim. Aynı zamanda çok da özür dilerim." Demesi ile afalladım. Her şekilde teşekkür etmesini anlardım ama üzgünüm demesini gerektirecek hiçbir şey yoktu ortalıkta. Ona bunu neden dediğini soracağım an telefon birden Mete'ye geçti. Yutkunup Mete'yi tek kulakla dinledikten sonra "Tamam." Dedim sakince. "Ama bu iş biter bitmez doğruca eve geliyoruz tamam mı ?" "Tamamdır." Telefonu kapatıp dolabımdan üzerime düzgün bir şeyler geçirdikten sonra ilk yardım çantamı da aldım elime. Odadan çıkacağım sırada beni durduran şey açık camdan bana doğru gelen rüzgar oldu, geriye dönüp baktığımda her daim uyuduğum o ceketin yatağımın üzerinde bana baktığını fark ettim. İnsanlar kabusların her zaman rüyada olduklarını sanıyorlardı fakat değildi. Benim kabuslarım her zaman uyanıkken beni buluyor, içine hapsediyor ve istediği zaman salıyordu beni gerçek hayata. İpler kısa süreliğine de olsa onun elinde oluyor, ruhuma işleyip kandırıyordu beni. Şuanda öyle bir andı ama ilk defa ipler benim elimde olmuştu. Açtığım camı kapatırken elimde anılarımın olduğu çantanın sapını tuttum sımsıkı. Ardından ceketi sırtıma geçirip tekrar çantayı kavradığımda kabusun yön değiştirip uzaklaştığını fark ettim. Bana hala bol gelen ceketin fermuarını boğazıma kadar çekip odamdan çıktım. Sessizce evden çıktıktan sonra bana doğru gelen Kaan'ı görmem ile kalbimde oynayış tekrar zirvesine tırmandı. Kaan'ın yanına koşturur bir şekilde gittim ve "Gidelim.." dedim emin bir şekilde. "Ben hazırım." "Sana gerçekten nasıl teşekkür etsem bilmiyorum Masal." İkimiz seri bir şekilde sokak lambasının aydınlatıcı ışıklar altından geçerken tedirgindik. Kaan'ın benden daha fazla duygu karmaşası içinde olduğunu bildiğim için "Etmene gerek yok.." dedim ikna edici olmaya çalışarak. "Başka durumda olsa da aynısını yapardım Kaan. O yüzden kendini kötü hissetme lütfen." Kaan bir şey demeden devam ettiğinde göz ucuyla ona baktım. Sonrasında ikimiz de bir şey demeden uzunca yol yürüdükten sonra Kaan'ın durması ile bende durdum. İki sokağın birleştiği köşede, büyük bir inşaat alanının önünde duruyorduk. Kaan'a baktığımda "Arkada." Dedi inşaatı göstererek, ardından telefonun flaşını açtı ve ilerledi. "Onu kim bu hale getirdi ki ?" dedim sessizlikten bir anda huzursuz olarak. "Yani kim böyle bir şey yapar ki ?" Kaan sesli bir of çekmiş ardından da "Durumlar benim bildiğimden daha karışık." Demişti. "Ama ne arkadaş ne de başka bir şey. Sadece onlardan uzak durmamız gerektiğini biliyorum." "Derken ? Sende mi ?" Dehşet içinde ona baktığımda omuzunun üzerinden bana bakıp "Maalesef.." dedi. "Ama annemin haberi yok." Önüne dönerken başımı iki yana sallayıp "Benden çıkmaz." Dedim ama duyduğum şey hala bende şok etkisi yaratmaya devam ediyordu. Kaan bildiğim kadarıyla sadece ailesi ve okulu ile ilgilenen birisiydi, onun böyle kötü işlere bulaşacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. "Geldik." Kaan'ın flaşı tuttuğu yere bakınca Mete ve Kaan'ın arkadaşının duvar dibinde oturmuş öldüğünü gördüm. Son bir kez derince nefes çektikten sonra seri hareketlerle gidip çocuğun yanına çöktüm. Mete anında yanıma gelmiş, sessiz bir şekilde "Yardım edebilirim." Demişti. Mete'nin teklifini kabul etmeyip çocuğa döndüm. Tek kelime ile berbat durumdaydı. Alnındaki yaraya bakınca patlamış olan dudağı ve kaşı hasarsız gibi geliyordu. Çantanın içinden malzemeleri tek tek çıkartırken göz ucuyla çocuğa baktım. Gözleri açık bir şekilde bana baktıktan sonra sırıtmış daha sonra Mete'ye bakarak "İkizin mi?" demişti. Mete "Ablam." Diye sert bir şekilde cevaplarken araya girdim. "Ne ile vurdular kafana ?" "O sırada adama yumruk atmak ile meşguldüm Mete'nin ablası." "Masal." Dedikten sonra temiz bez ile yaranın etrafındaki kanları temizledim ve "Dikiş atmam gerekiyor." Dedim. "Hastaneye gitsen işin garanti olurdu." "Sen bilmiyorsan niye buradasın ?" "Niye hastaneye gitmek yerine yüzünü ilk defa gördüğün birisine dikiş attırıyorsun ?" Ona ters bir bakış atıp yarasını temizlerken "Değişen bir şey olmayacak.." dedi omuzlarını kaldırırken. "Yine yüzünü görmediğim birisi benimle ilgilenecek. Benim derdim duygularım. Eğer onlar saklandıkları yerden çıkarsa hiç iyi olmayacak. O yüzden hastane benim için kırmızı bölge." "Senin kafan güzel." Kaan'ın söylediğini duymazdan geldim. Bakakaldım. Elim bir anda durduğunda kapattığı gözlerini bana çevirirken gözlerimi kaçırdım. Ellerim titrediğinde "Bir bakışta anlarım benim gibi insanları.." demişti. "Sen de zincir vuruyorsun." Aldırmayıp kendimi yaraya odakladığımda arkamdan gelen Kaan'ın sesini duydum. Arkadaşının yanına oturup "Evin anahtarı kimde ?" dedi. "Oraya gidelim. Masal sana dikiş atacak." "Kuzey itinde." Kaan telefonunu çıkarıp arama yapmak için kalkarken bu seferde diğer yanımda Mete'yi hissettim. "Elimden geldiği kadar hızlı olmaya çalışırım." Deyip ona baktığımda "Sakin ol." Dedi. "İşler yolunda gitmezse anneme anlatırız. Yardım ettiğini söylersek bir şey demez gibi." "Denemek istemiyorum." Mete elini omzuma koydu, o sırada temizlediğim yaranın üzerini kapattım. Şimdilik koruyacaktı yarayı, dikiş işini de böyle tozlu bir ortamda yapmam imkansızdı çünkü daha berbat olma ihtimali çok yüksekti. O yüzden Kaan yanımıza geldiğinde ondan tarafa döndüm ve "Ben bitirdim." Dedim. "Dikiş atılacak. Ama.." "Ama ?" "Hemşire veya sağlık çalışanı değilim Kaan.." dedim ciddi bir sesle. "Bunun yasak olduğunu biliyorsun değil mi ?" "Merak etme küçük hanım bizden sır çıkaranı şu saatten sonra boğazlamak beni keyiflendirir." Arkadan gelen sese aldırmadan Kaan'a baktım. Kaan "Taner haklı." Dediğinde başımı salladım ve "Gidelim." Dedim. Mete ve Kaan Taner'in koluna girip ona yardım ederlerken bende malzemeleri hızlıca topladım ve onları izledim. İnşaat alanından yavaşça çıktığımızda Kaan "Hemen üst sokakta." Deyip oraya yönelmiş, fakat bir anda her şey durmuştu. Gideceğimiz sokağın girişi iki araba ile aynı anda kapanırken içinden beş altı kadar adam çıktı, adamlar sertçe kapıları kapattığında Taner'in Kaan ve Mete'nin ellerini sertçe ittiğini gördüm. İçimden bir ses daha berbat durumlar olacak diye kulağıma fısıldarken Mete ile göz göze geldik. Bir adım atıp onu kolundan tutarken "İşimiz bitti." Dedim gitmemiz gerektiğini ima ederek. Fakat "Taner yaralı abla." Diyerek susturdu beni bir anda. Ne yapacağımı şaşırdım. Eğer burada şuan kavga çıkarsa Mete'nin olaya dalacağından adım gibi emindim. "Yarım saatte üremişsin Taner Arıkan !" Adamlardan birisi elindeki sopa ile birkaç adım öne çıktığında Taner de bir adım çıktı öne. Hemen arkasından Kaan gidip onu kolundan tutarken Taner de adama karşı "Sende üremişsin Hakan efendi." Dedi. "Ama seninki piç bir üreme olmuş sanki. İnsanları kendine benzetmeyi seviyorsun anlaşılan." "Birazdan kim piçmiş göreceğiz bakalım." "Ne oldu ? Mehmet abinin gelmeye götü yemedi mi ?" Onları dinlerken hızla etrafıma göz gezdirdim. Ne gelen vardı ne giden. Birisinin bu ortamı dağıtmasına o kadar ihtiyacım vardı ki, hepsi de kendim ile Mete içindi. Çünkü bugün Kaan ve Taner denen çocuğun zaten bunlarla uğraştığını anlamış, bizi onlarla aynı kefeden çıkarmıştım. Boş umutlarla tekrar adamlara bakarken en öndeki ile göz göze geldik bir an. Bakışlarım anında başka bir yere odaklanırken adam kahkaha atmış, sonrasında Taner'e karşı "Başka yerlerini kapatan kadının bu sefer yaralarını mı kapattı ?" demişti. Bardağı taşıran son damlanın bu olmadığına emindim, fakat o son damla kadar bu da etkili olmuş Taner'in yanında Mete de adama doğru atıldığında zor tutmuştum onu kolundan. Taner aynı anda "Senin üstünü örtmek ve seni bağırmak için can atıyorum it herif!" diye bağırırken Mete beni sertçe gerisine çekmiş, adama karşı "Piçlik yapma!" diye bağırmıştı. Adam bir anda ellerini havaya kaldırıp 'tamam, tamam' diye inlerken gözlerimi kapattım. Bu olmamalıydı işte ! "Tamam sustum, gözüm sizden başkasını görmeyecek !" Adamın kahkahası yine kulağıma geldiğinde Mete'nin kulağına "Gidelim Mete." Diye seslendim. "İşler daha berbat olmadan toz olalım şuradan." Mete umursamadı. Gerilen bedeninden anladığım kadarıyla gitmeyecekti. Onsuz gidemeyeceğim içinde elimden sadece onu tutmak gelecekti, benden kat be kat güçlü olduğunu da sayarsak isim zordu. Şimdilik ise sadece arkasında bekledim. Taner'e baktığımda adamla arasında sadece birkaçı adım vardı. Hemen gerisinde Kaan onu her an durdurmak istermiş gibi bekliyordu. Taner "Pisliğini getir de onunla kapışalım." Dedi. Git gide muhabbetleri daha berbat bir hal alıyordu. "Öyle elemanını göndermek ile olmuyor bu işler Hakan efendi." "Hadi ben varım. Senin piç adamın nerde ? Ondan başka herkesi görüyorum burada Taner." O sırada Kaan'ın telefonu konuşmayı böldüğünde Taner güldü adama doğru. Kaan telefonu kulağına götürürken Taner "Bak geliyor benim piç eleman." Dedi kahkaha ile. "Şimdi göreceksin dünya kaç bucakmış !" Adamın gerildiği her halinden belli iken gözleri birkaç saniye bizim üzerimizde gezindi. Taner "Bana bak bana !" diye boğazını yırttığı anda sokaktan gelen araba sesi tüm sesleri kesti bir anda. Araba tam arkamızda dururken Mete ile aynı anda arkaya döndük. Arabadan hızla üç kişi çıkarken Taner "Piçim geldi bak!" demiş ve her şey o anda olmuştu. Gözlerimi gelen adamlarda gezdirirken bir bağırış koptu ve o an Mete'nin bedeni uzaklaştı yanımdan. Onu tutmak için öne atılmıştım ki Taner benden hızlı davranıp durdurdu Mete'yi. "Ne o bu yeni eleman falan mı Kuzey bey ?!" Yanımdan yavaş yavaş yürüyüp göz ucuyla bana baktıktan sonra elinde sopası hala duran adama doğru yanaştı. Herkes ona kilitlenmiş bir şekildeyken ellerimle ağzımı kapatıp ani hareket yapmamak için kendimi sıkmaya başladım. Bedenim korkudan tir tir titrerken Mete'ye doğru gidemedim, olduğum yerde durup yanımdan geçen kişiye odaklandım herkes gibi. "Öyleyse ne olmuş?" dedi sert bir sesle. Herkes nefesini tutmuş, ileriye atılmaya hazır bir şekilde beklemeye devam ederken "Onu da mı yakalamaya çalışacaksın ?" demişti. "Bizim adamımız değil!" diye bağırdı Taner araya girerek. "Piç gibi ablasına laf ettiğin için gebertmek istiyor seni ve bende buna izin vermek için can atıyorum." Gözlerimi bir saniyeliğine kapayıp evde olmayı diledim. Hatta bu yaşadıklarımı ismim ile birleşmesini, her şeyin hayal ürünü olmasını diledim. Gözlerimi açtığımda herkes yerli yerindeydi. Adının Kuzey olduğunu öğrendiğim, elleri cebinde çok rahat bir tavır sergilerken "Çocuk haklı." Demişti. "Bende onu tutmama taraftarıyım." O sırada Kaan geldi yanıma. En az benim kadar korkmuş görünüyordu. Bir elimle istemsiz şekilde koluna yapıştıktan sonra "İzin verme Kaan." Diye sitem ettim. Neyse ki daha gerideydik, onlar da kendi hallerindeydi. "Mete girmesin araya." "Bunu bende istemem Masal.." dedi rahatlatmak istercesine. Ardından "Yanlarına gidip halledeceğim sen burada bekle." Deyip ayrıldı yanımdan. Taner'in yanına gidip kaş göz işareti yaptığında göz göze geldik Taner'le. Aynı anda Mete'nin kolunu bırakırken son bir kez daha bana baktıktan sonra Kuzey'in yanına yürüdü. Mete Kaan'ın yanında iken hızla yanlarına yürüdüm ve sertçe "Gidiyoruz!" dedim. Sesimin konuşmayı böldüğüne emindim ama gözüm hiçbir şeyi göremeyecek kadar ürkmüştü. Mete'yi kolundan kavrayıp geriye çekerken "Abla." Diye sitem etti. Kolunu aynı anda benden kurtardı. İki elime de sarılırken "Bir şey yapmayacağım." Dedi sakin bir sesle. "Sakin ol lütfen." "Sakinim ben.." Gözlerim bir saniyede tüm alanı dolaştı. Sanki konuşmamız olası bir kavgayı tam doruk noktasında bölmüş gibiydi, değildi ama bu his bırakmıyordu peşimi. Bir saniyede baktığım kadarı ile karşı taraftaki adam sırıtarak Kuzey'e bakıyor, Kuzey ise birisini arıyordu telefonda. O anda Taner de karşıdaki adama saldırmamak için kendisini zor tutuyor, Kaan ise tamamen bize bakıyordu. "Sakinim.." Tekrar tekrar sakinim derken Mete'yi çekmeye başladım. Ama ne olduysa o an oldu. Kuzey bir anda karşıdaki adama tekme geçirdiğinde başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibiydim. Mete'nin eli o an elimden kaymış, bana sırtını dönüp sanki yıllardır hedefi belliymiş gibi adamlara doğru koşmuştu. İçimden Mete diye çığlık atmak geldiğinde arkamda duran adamların da diğerlerine doğru koşması ile kalakaldım ortada. Elimdeki çanta sesli bir şekilde yeri boylarken bir adım çekildim geriye. Ağzım açık bir şekilde karşımdaki manzaraya bakarken dehşete düşmemek imkansızdı, benim için. Yumruklar havada sekerken uğultulu gelen sesleri beynime çarpıyor, başımın ağrımasına neden oluyordu. Annemin bir an Bu kadar da olmaz Mete ! Diye bağırması düştü zihnime. Koskoca adamı haklı buldun diye diğer adamlarla mi girdin kavgaya ! Annemi sinirli gördüğüm nadir anlardan birisiydi. Mete bir gözü morarmış bir vaziyette eve geldiğinde olmuştu olan. Her şeyi ince ayrıntısına kadar anlatmasına rağmen annem Mete'yi haklı bulmuş, fakat koskoca adama kafa tutup onunla kavga ettiği için bir ton azar çekmişti. O an görmemiş, yatağımda bacaklarım sarılı bir şekilde yattığım için duymuştum sadece. Mete'nin ağlayarak odama gelmesi ve bana anlatması ile haberdar olmuştum her şeyden. Haklıydı. Haklı olmasına rağmen de kendinden yaşça büyük adamla kavgaya girmesi delilikti ve şimdi de aynısını yapıyordu. Ona bakınca sanki Mete farklı birisi gibi geliyordu bana. Sıktığı yumruğu adama sertçe geçirirken ellerimle ağzımı kapattım ve izledim onu. Ama daha fazla dayanamadım. Onu durdurup eve götürmek için adamların arasına daldığım an büyük bir aptallık yaptığımın farkındaydım. Ama umursamadım. Sadece nefesimi tutup Mete'nin yanına doğru gittim hızla. Adamın üzerine çıkmış ona yumruğunu geçireceği an "Dur!" diye bağırdım. Havadaki kolunu yakalayıp onu geri çekmeye çalışırken bir anda geriye düştüm. "Seni sürtük !!" Bağırış zihnimde birden canlanırken nefesimin kesildiğini hissettim. Başım saniyeler içinde sert zemine çarptığında Mete'nin çığlığını duydum aynı zamanda. Daha ne olduğunu idrak edemezken boğazımda hissettiğim bir yangın ile sanki birisi nefesimi kesti. Elim hızla boğazıma giderken başka bir el hissettim bedenimde, uğultular çoğaldı. Tedirginlik bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda bir dakika durmak gibiydi, içime kadar ıslanmak gibi. Bütün bedenimi o bir dakikadan daha kısa bir süre içinde kapladı, gözlerim karardı. Bedenim buz gibi zeminle sarıldığı an zihnimde tekrar oluştu toz ve duman. Birisi ışığın önüne geçip elini uzattı bana, yine. O'ydu. Her kabusta yakalamaya çalıştığım, gerçek hayatta yakalamak isteyeceğim kişi. Elini tutmak için yeltendiğim sırada elimde birisini hissettim. Uğultular yavaş yavaş netleşirken zihnim boş bir kahkaha atıp tozları yuttu bir anda, zihnimdeki kişi anında yok olduğundan açtım gözlerimi. Sokak lambasının yüzüne siper ettiği, birçok duyduğu aynı anda barındırdığı kapkara gözlere odaklandı korku dolu gözlerim. Elimi uzatıp tenine dokunmak istedim, gözlerimin önüne gelen yüzündeki kanı silmek. Dolan gözlerinden akan damlaları hissetmek istedim, onu zihnimden atıp karşıma almak. Ama hayaldi. "Abla !" Uğultular gittikçe her harfi özenle bana duyururken her şey bir kez daha silindi. Gücüm de her seferinde siliniyordu, dayanmak istemiyordum. Vücudumun üzerindeki beden beni diğer dünyaya yollamak istercesine boğazımı sıktığında biteceğini sandım. Gideceğim derken gözümde biriken yaşlar ile yan tarafıma döndüm, o sırada başka birisi ile göz göze geldim. Gözlerindeki korku ben buradayım diye bağırırken durmamış, kaşından kan lekeleri akıp yanağına doğru gelirken bir adımda hemen yanımda bitmişti. Sert bir tekme atıp adamı kenara attığında hava boğazıma doluştu. Öksürük ardı arkasına yakama yapışırken Mete'nin ellerini ensemde hissetim. "Abla!" Öksürüklerin arasında gözüm hemen yan tarafıma kaydı. Kuzey'e. Adama ardı arkasına yumruklarını geçirirken elleri kan içinde kalmıştı. Gözlerimi korkarak ondan çekip hemen yanımda duran Mete'ye sarıldım. Mete "Özür dilerim.." diyerek saçlarıma okşamaya başladığında daha da sıktım gözlerimi. Mete'ye de aynı şekilde sarılıp onu bırakmazken Taner'in sert bir şekilde Kuzey'e adamı bırakması için bağırdığını duydum. Gözlerim kapalı bir şekilde Mete'nin yanında arabaya bindiğimde de, yatağıma titrek bir şekilde yatıp uyumaya çalışırken de gördüğüm tek şey Kuzey'in bana korku dolu gözle ile bakması ve Taner'in Kuzey'e bağırmasıydı. Ve sözümüzü ilk haftadan bozmuş olmamızdı, beni sabaha kadar sessiz sessiz ağlatatan... ❄️ Selamlar. Seneler öncesinde bile hep kafamda yazıp çizerdim ama böyle bir adım atmayı hiç düşünmemiştim. Her şeyin bir başlangıcı vardır diyerek buraya yüklüyorum kurgumu, üstelik taa 2017 senesinden beri taslakları ile oynadığım kurgumu. Umarım beğenirsiniz, şimdiden iyi okumalar ve bolca teşekkürler.
|
0% |