Yeni Üyelik
24.
Bölüm

23.Bölüm Enkaz Sezon Finali

@idil466

23.Bölüm Enkaz Sezon finali

 

Videonun paylaşıldığı günden saatler, dakikalar,saniyeler,saliseler geçmişti ama ben halla etkisinden çıkmış sayılmazdım.

 

O gölge'nin tuzağına nasıl düştük diye kendimi yiyiyordum halla bir yandanda kendimden tiksiniyordum Pars bunu fark ettmişti ve kendimi değerli hisetmem için elinden geleni yapıyordu. O adam bizi çıplak görmüştü düşüncesi bile tüylerimi diken diken yapıyordu.

 

Düşünsenize sevgilinizle en özel ve mahrem olan videonuz nerdeyse tüm dünya izliyor yetmeyip sizi bir sapık gibi izleyen birisi var ve siz bu kişinin cinsiyetini bile bilmiyorsunuz ne hisederdiniz?

 

Şuan bu sandalyede başım dik ve onca şey yaşamama rağmen en güçlü halimle herkesin karşısındaysam bunun tek sebebi kalbimdeki intikam alevleriydi.

 

Bazen kendimden yapacaklarımdan korkuyordum kendimi çok iyi tanıyordum eğer biri bana yada sevdiklerime zarar verirse gözüm öyle bir dönerdiki ben bile kendimi kontrol edemezdim. Ama gölge ailemi sevdiğim adamı beni bile mahvetmişti.

 

Vahşetmi istiyordu? verecektim.

 

Kanmı istiyordu? verecektim.

 

Katliammı istiyordu? verecektim.

 

Bana yaptığı bu son şey sabrımın son damlasına getirmişti. Gölge ortaya çıkmamı istiyordu ama neden? Bu soru beynimi çok kurcalıyordu. "Artık başlayacakmıyız?" Andrei'nin sesi ile düşüncelerimden çıkıp masada olan herkese tek tek göz attım sağımda Pars solumda ise Nikolay karşımda ise Yade vardı. Pars ve Nikolayın yanında ise Lena, Turgut,Aleda ve son olarak Andrei vardı. Hepimiz toplanıp bir çözüm bulacaktık.

 

Derin nefes alıp. "Nereden başlayacağımı düşünüyorum Andrei."

 

Meraklı sesle Nikolay. "o gün ne oldu?" diyerek ilk soruyu o sormuştu.

 

Anlamayarak. "Hangi gün." dedim.

 

"Senin o uçurumdan aşağı atladığın gün neler oldu? Nasıl hayatta kalmayı başarabildin? Yada kendini nasıl ölü gösterdin?" ses tonu sonlara yaklaştıkça sinirlı çıkmıştı.

 

Yade'nin konuşmaya başlaması ile ona döndüm. "Larissa senin haberin varmı tüm sosyal medyada sözlerin cesaretin ile gündem oldu. Ha bide herkes deli gibi senin dediğin küçük kız kim merak ediyor polisler bile merak ediyor. Şaka maka resmen tüm dünya seni konuşuyor." Yade'nin dedikleri ile üst dudağım şeytani bir biçimde yukarı doğru kıvrıldı. Bu çok iyiydi merak etsinler daha çok merak edecekler.

 

"Hiçbir şey den haberim yok." diyip Nikolay'a döndüm.

 

"Öncelikle Pars'ı kurtarmak için dünya çapında olan o siteye girip konumunu bulmak zorundaydım detaylarını hiç sorma fazla karışık bu site o kadar büyük bir siteki giriş yaptığımdan yarım saat geçmeden Polis'ler kapıdaydı ben bir şekilde kaçmayı başardım ama peşimden geldikleri için durmak zorunda kaldım." hayır ben o anne ve kız çocuğunu görünce duygulanmıştım ne yapacağımı şaşırıp durmuştum diyemezdim tabiki.

 

"Önceden üstüme saatli bomba yerleştirmiştim her ihtimale karşı." Pars'ın yüzüne çaktırmadan baktığımda dişlerini sıkıyordu. Görmezden gelip devam etmeye çalıştım. "uçurumdan aşağı atladığımda elimdeki bombayı sağ tarafıma fırlatım evet bu çok riskliydi ama yap-" cümlemi yarıda kesen şey Pars'ın gürültülü bir şekilde sandalyesini geriye itip salonu terk etmesiydi. Arkasından bakmakla yetinmiştim. Niye böyle yapıyordu ki?

 

"Larissa öyle bakma adam haklı salonu terk ettmekle sevdiğim kadın benim için ölümü göze alsa kendisini terk ederdim." Uraz'ın konuşması ile bakmayı anca kesmiştim. Söylemek kolaydı yaşayan insan anlardı.

 

Hiçbir duygu barındırmayan sesimle. "Terk edeceğini bile bile yine ölümü göze alırdım."

 

"Kızın üzerine gitme ben Larissa'nın yerinde olsaydım bende aynı şeyi yapardım."diyen Yade'ye baktım güzellim nasılda anlıyordu beni.

 

Konuyu kapatmak adına devam ettim. "Denize düştüğümde bombada havada patladı zaten denizin derinliklerine dalıp kıyıya yüzdüm. Kıyıda Pars vardı öylece eve vardık. Daha sonra bir şekilde adamlarıma denize benim gibi sarışın ve dna'sı benimle uyan birisini yüzü tanılmayacak şekilde denize atmalarını söyledim." düşünceli bir sesimle. "Ama asıl olay gölge'nin neden kimliğimin ortaya çıkmasını istemesi?"

 

Aleda ilk defa Konuşarak. "Bir şeylerin peşinde bence." Aklım Pars'tayken düşünemiyordum o yüzden ayağa kalkıp."Ben bir Pars'a bakıp geliyorum siz devam edin." diyerek salondan çıkış yaptım odamıza girip baktığımda yoktu.

 

Diğer odalara baktığımda yine yoktu mutfağa gitmiştir diye düşünüp oraya bakmaya gittim ama yoktu son olarak çatı katı kalmıştı oraya çıktığımdaysa ahşap koltukta oturan Pars'ı gördüm bir elinde votka vardı düşüncelere dalmış bir şekilde manzarayı izliyordu. Pars'ın yanına gidecekken karnıma aniden kramp gibi bir şey olmuştu canım acımıştı neden böyle oluyordu anlamıyordum Aleda'ya sormalıydım.

 

Biraz durduktan sonra Pars'ın yanına gittim. Koltuğa oturmak yerine masaya oturdum. Pars'a baktığımdaysa bana bakmıyordu bile.

 

"Neden votka içiyorsun?" Asıl sorum bu değildi benim asıl sorum salonu neden terk etmesiydi.

 

"Canım istiyor." yine bana bakmamıştı.

 

"Canın istiyor öylemi." diyerek tekrarladım onu. Bardağını kaldırıp yudumlayacakken elinden alıp ben içmiştim fazla sertti ama alışıktım içkiye elimdeki kadehi bitirdikten sonra rastgele bir yere atmamla bardak paramparça olmuştu.

 

Pars bu sefer bana bakarak."Niye böyle bir şey yaptın?"

 

Dudaklarımı bükerek. "Canım istemiş olamazmı?" bakışlarında derinlik vardı. Bir yandanda hiçlik vardı.

 

"Neden salonu terk ettin bir sorunmu var?" sorumu umursamadan ayağa kalkıp manzaranın karşısına geçmişti. Olduğum yerde ona dönerek heybetli vücudunu izledim aklıma bin bir türlü şeyler geliyordu düşüncelerimi susturup onun diyeceklerine odaklandım.

 

"Evet bir sorun var." demesi ile ayağa kalkıp karşısına geçmiştim çoktan.

 

"Sorun sensin sorun senin şuan yaşadığın hayat." dedikleri ile resmen beynimden vurulmuşa döndüm. Neyden bahsediyordu? anlamıyordum. Mavi hareleri ilk defa farklı bakıyordu bana. Okyanusunda boğulmak istediğim adamın gözleri şuan nedense canımı acıtıyordu. "Neyden bahsediyorsun?" sesim o kadar cızırtılı çıkmıştıki resmen kendi sesimi tanıyamadım.

 

"Herşeyden sıkıldım artık." Bu üç kelime ağzından çıkması ile sırtıma sert bir şekilde hançer saplanmış gibi olmuştum.

 

"Benim için ölümü kim göze almanı istediki senden?" Kaşları içe gömülmüştü bile bakışları tanıdığım Pars'ın bakışları bile değildi ama oydu karşımdaki adam Pars'tı.

 

"Niye benim hayatım için kendi hayatını tehlikeye attınki?" Bu neyin sorgusuydu? Aradan üç dört gün geçmiş bir konuyu niye tekrardan açıyordu?

 

"Yine olsa yine yaparım. Öleceğimi bile bile yine o yolu tercih ederdim. Benim canımı o kadar yaktılarki hiçbir haltan haberin yok. Bilmiyorsun. Ve ben benim canımdan daha önemli olan birisini kaybetmeye hazır değilim." aslında o kadar şey vardıki ama sadece susmakla yetinmiştim. Dediklerim onu çok sarsmıştı ama yinede bir tepki vermemişti. Dedikleri kafamda yankılanıyordu adeta benden sıkılmışmıydı? Benim yaşadığım hayatı bile bile benimle Sevgili olmuştu şimdi ne değişmişti?

 

Hiçbir duygu barındırmayan sesli ile. "Üzgünüm ama ben senin yaşadığın bu hayatı yaşamak istemiyorum." tek bir cümle ile ok yaydan çıktı onca kilometreye rağmen tam kalbimin ortasını bulmuştu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Şuan tüm cesaretimle yüzüne bakıyordum yalan söylüyorsun demek istedim diyemedim. Ben sensiz yaşayamam demek istedim diyemedim. Beni terk etme beni bu cehennemde tek bırakma demek istedim diyemedim ağzıma kilit vurmuş gibi konuşamıyordum.

 

Başını eğme kaldır! gelen ses anneme aitti biliyordum.

 

Biliyorum canın acıyor ama o seni istemiyor.

 

Başımı dik bir şekilde kaldırdım. Omuzlarımı dikleştirip konuşmak için hazırlandım.

 

"Tamam. İstediğini yapabilirsin." diyerek arkamı dönerek manzaraya baktım. Ona bakarsam kendimi tutamazdım bunu çok iyi biliyordum. İçime derin bir nefes çektim. Gözlerim dolmasın diye gözlerimi gereğiden daha fazla açtım. Gerçekten kendimi berbat hisediyordum. Bütün herşeyimi ona vermiştim onunla beraber olmuştum hemde iki kere şimdi ise beni terk ediyordu bumuydu gerçekten benim hak ettiğim. Ben Pars olmadan nasıl yaşayacaktımki? O olmadan nasıl uykuya dalacaktım? Ben onu gerçekten çok seviyordum.

 

"Niye kızmıyorsun? kırıp dök tepki ver."

 

Bumuydu gerçekten benden tepki göstermemimi bekliyordu? ama ona istediğini vermeyecektim. Kendimi toparlayıp ona döndüm. "Ne tepki göstermemi istiyorsunki? beni istemeyen bir adama kal diyecek kadar zavallı değilim." derin bir nefes çekip konuşmaya devam ettim. "Dilerimki benden daha güzel bir kadınla karşılaşırsın." hayır karşılaşmayacaksın bir kadına yan gözle bile bakarsan o kadının cesedini ayaklarının altına sereceğim. Uzun süre yüzüme baktı bende aynı şekilde ona bakıyordum. İçim kan ağlıyordu yüzüm ise bambaşka şeyler söylüyordu. Kaderim bumuydu? hep terk edilmekmi? Pars bir şey demeden arkasını dönüp giderken son kez seslendim ona. "Pars." gururumu ezmek zorundaydım. Pars arkasını dönmeden durmuştu. "Eğer şimdi o kapıdan dışarı çıkarsan beni sonsuza kadar unut." lütfen gitme yalvarırım gitme ben sensiz yaşayamam. Arkasını bile dönmeden gitmişti. Arkasından donmuş bir şekilde bakıyordum. Yavaş adımlarla ahşap koltuğa ilerleyip oturdum. Ağlamıyordum belki şuan ama ruhum ağlıyordu. İnsanların ruhları ağlarmıydı? benimkisi ağlıyordu. Kalbim ağrıyordu. Kalbim onu istiyordu.

 

Kendine gel Larissa o seni terk etti ağlama güçlü olmalısın.

 

Güçlü olamıyorum elimde değil ben ona aşıktım iç ses.

 

Larissa seni anlıyorum ama şuan onu düşünmemelisin şuan anne ve babanın katilini bulmak zorundasın.

 

Şuan dipsiz kuyuya düşüp sonsuza kadar orada kalmak istiyorum.

 

Böyle yapma bak sen şimdi git arkadaşlarınla o katili ara sonra Pars'ın icabına bakarsın.

 

Nasıl icabına bakacağımki ona bu kapıdan çıkarsan beni sonsuza kadar unut dedim.

 

Hay ben senin.

 

İç ses adam beni terk etti farkındaysan. Neyse daha fazla konuşmak istemiyorum.

 

Canın acıyor biliyorum.

 

Yanıma bir kaç kişi gelmişti ama gözlerim hipnoz olmuş bir şekilde sadece bir yere bakıyordu. Ben şuan gerçekten terk edilmiştim. Sesi Halla kulağımda çınlıyordu. "Üzgünüm ama ben senin yaşadığın bu hayatı yaşamak istemiyorum." Ellerimi yumruk haline getirip tırnaklarımı elime sapladım canım acıyordu ama umursamıyordum. Sarsılmamla Aleda'ya baktım.

 

"Kendine gel kızım bir saatir sana sesleniyoruz." yüz ifadesi çok üzüntülüydü. Diğer kızlarda burdaydı. "Özür dilerim duymamışım." ellerimde sıvı hissedince ellerimi açtım tırnağımı o kadar sert sıkmıştım ki avucum kanıyordu. Kızlar görmesin diye geri kapattım ama çoktan görmüşlerdi.

 

"Pars gitti az önce." Lena'nın dedikleri ile çenem titredi.

 

"Beni terk etti." kabullenmek bu kadar mı zordu?

 

"Beni terk etti. Bu hayatı yaşamak istemediğini söyledi. Herşeyden sıkıldığını söyledi sonrada gitti."

 

Evet o gitmişti. Gitmeden öncede beni yakarak küller halline getirmişti.

 

"Larissa hani deli gibi aşıktınız? Ne oldu o aşk'a?" Aleda o adama çok sinirlenmişti. Bende sinirli olmak istiyordum ama ona sinirli olamıyordum ona kırgındım kalbim ona küskündü.

 

"Demekki sevenlerde bir gün yarı yolda bırakıp gidiyormuş Aleda." acı dolu bir kahkaha attım.

 

"Ah üzümlü kekim neden hep seni üzüyorlar?" Yade belkide üzülmeyi hak ediyorumdur.

 

"Biliyorum hiç sırası değil ama aşağıda erkekler bekliyor eğer inmezsek Pars'ı bulup ağrıza çıkartabilirler." Lena haklıydı aşağı inmeliydik. Lena derin nefes alıp konuşmasına devam etti. "Larissa sana ne desem şuan boş ama lütfen hep güçlü ol." sesi çok hüzünlü geliyordu. Onlarıda kendimle üzmeye hakkım yoktu o yüzden ayağa kalkmamla onlarda kalkmıştı. "Siz aşağıya inin ben kendimi toparlayıp geleceğim." Yade ile Lena baş sallayıp gitmişlerdi. Aleda ise mutsuz bir şekilde hala bana bakıyordu. "Aleda sana bir şey soracağım."

 

"Sor balım."

 

"Aleda Pars'la ilişkiye girdikten sonra kasıklarım feci bir şekilde ağrı girdi az önce'de kramp gibi bir şey oldu bu aralar kendimi iyi hissetmiyorum."

 

"Larissa ilişikeye girdikten sonra ağrıması normal biraz ama feci bir şekilde ağrıdıysa sorun var demektir sana tahlil yapalım en iyisi."

 

"Kötü bir durum yoktur değilmi?" Nedense tedirgindim.

 

"Net bir şey söyleyemem bir tanem her şey tahlil'lerde çıkar o zaman öğreniriz."

 

"Tamam. İyiki varsın." diyip sarılmıştım. Oda bana sıkı sıkı sarılarak. "sende iyiki varsın." demişti sarılmak bana iyi gelmişti. Geri ayrıldıktan sonra o aşağıya inmişti. Bende odama gelip elimi yüzümü yıkamıştım. Kendimi toparlayıp salona inmiştim. Herkesin gözü bendeydi bunu fark edebiliyordum ama hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım. Sandalye'me oturup. "Bir fikir buldunuzmu?" diyerek soru yönelttim.

 

"Az önce ne oldu?"diyen Uraz'a seri bir şekilde cevap verdim. "Bu konuda konuşmak istemiyorum şimdi odaklanmanız gereken konular var."

 

Nikolay saygı göstererek. Sorduğum soruyu yanıtlamıştı. "Evet fikir buldum ama biraz saçma gelebilir." dedi hoşnut olmayan bir tonda.

 

"Sorun yok sen söyle yinede." dedim tereddüt etmeden.

 

"Birincisi şu ön plana çıkarmak istiyordur seni. İkincisi ise sana daha kolay zarar vermek için hayatında karşına küçük engeller çıkartmak için aklıma başka bir şey gelmedi."

 

"Aslında haklısın. Bakın şimdi mario oyunundaki gibi küçük engelleri geçersem kazanırım. Yani gölge'yi bulurum. Kaybedersemde oyun bitmiştir. Ve gölge kazanmıştır. Oda elinden geldiğince engel koyuyor önüme."

 

Turgut ilk kez konuşarak."Mantıklı." demişti.

 

"Larissa bu gölge denilen şahıs erkekmi? kadınmı?"

 

"Çok güzel bir yere değindin Yade." diyerek konuşmaya başladım.

 

"Gölge beni bir akşam aramıştı ama sesini değtirmişti robot sesini kullanmıştı. Seside kalındı erkek olabilir ama karşımızda ne tür bir iblis var bilemiyoruz belkide kadındır sesini erkek yapmıştır. O yüzden şimdilik cinsiyeti belirsiz."

 

"Bu kişi kim olabilir hiç düşündünmü?" Andrei'nin sorusu ile birlikte hemen cevapladım. "Düşünmez olurmuyum hiç o kadar düşündümki ama yok. Hayatıma giren hiç kimse ile düşman değilim." Gerçekten bazı günlerde düşünmekten uyuyamıyordum bile.

 

"Larissa çok yanlış düşünüyorsun şuan belkide ailen ile gölge düşmandır ve o gecede dediğin gibi seni öldürmemişler belkide sorunları ailen ile alakalı sende gölge'yi bulmak isteyince gölgede seninle uğraşmak istemiştir." Oha bunu nasıl fark edememiştim.

 

Bir şey diyecekken Turgut konuşmaya başladı. "Belkide ailen senden bir şey saklıyordur." Olabilirmiydi öyle bir şey?

 

Aleda ise Turgut'tun cümlesine ekleme yapmıştı. "Hatta bir şey değil bir çok şey olabilir."

 

"Larissa madem hayatında düşman olduğun kimse yok o zaman kesin ailen ile alakası vardır."

 

"Peki nerden bileceğim gölge'nin ailemle sorunun ne olduğunu?" Kendimi cahil hisediyordum resmen.

 

"Aile'nin vurulduğu o eve hiç baktınmı?" Lena'nın sorduğu soruyla sert bir şekilde yutkundum.

 

"Hayır." dedim sesim beni bile ürpertecek tondaydı.

 

"Eğer kabul edersen hep beraber gidip bakalım." ben o eve tekrar nasıl gidecektim? hayır gidenezdim.

 

Korkuyla."Hayır ben o eve gitmeyeceğim."

 

"Seni anlıyorum ama gitmek zorundayız istiyorsan biz gidelim sen evde kal." Lena benim iyiliğimi istiyordu. Bunu bakışlarından anlayabiliyordum.

 

"Olmaz öyle. Tamam bende gelirim." dedim pes eder gibi. Oraya gidince ne hissedeceğimi biliyordum. Ama gitmeliydim.

 

"Bence sen gelme." Andrei benim için endişe ediyordu.

 

Aleda Andrei'yi destekleyerek. "Evet Andrei haklı bencede sen gelme." Bende gitmek istemiyordum ama içimden bir ses gitmemi söylüyordu. Onu dinleyecektim.

 

"Sorun yok arkadaşlar benim için endişelenmenizi anlıyorum ama gidersem daha iyi olacak sonuçta o ev benim evim orayı sizden daha iyi biliyorum." sesim heyecanlı çıktığı için onlarda baş sallamakla yetinmişlerdi. Aslında heycanlı değildim rol yapıyordum başka türlü gitmeme izin vermezlerdi.

 

Nikolay. "Haydi o zaman kalkın gidip bakalım." demişti. Benim kafam onda değildi benim aklım sevdiğim adamdaydı.

 

Pars burada olsaydı anlarmıydı rol yaptığımı?

 

Anlamazdı.

 

Anlasaydı beni terk edince arkasında bir enkaz bıraktığını bilirdi.

 

🌑

 

Şuan çocukluğumu mahveden o evin önündeydim. Çok tuhaf hisediyordum bu normalmiydi? içime derin bir nefes aldım. Hep beraber eve girmiştik. Çocukluğumda yanımda olan Zümra teyzemden anahtarı almıştım. Aramızda kan bağı yoktu ama beni çok seviyordu bana annemin hasretini çekmemem için elinden geleni yapıyordu ama ben yinede annemi özlemiştim. Zümra teyzem aynı zamanda ben reşit olana kadar tüm servet onun üstüneydi. 18 yaşıma girer girmez tüm herşeyi vermişti. Çok iyi bir kadındı. Onu kendimden bilerek uzak tutuyordumki başına bir şey gelmesin diye.

 

Kapıyı açıp içeri girmemizle kalbim güm güm atmaya başladı.

 

Burada daha fazla oyalanmamak için. "Birbirinizden ayrılıp öyle bakın." diye komut vermiştim.

 

"Tamamdır sağ üst odalara bakacağım." diyip gitmişti Yade arkasından ise Nikolay gitmişti.

 

Andrei ve Uraz "Bizde salona,mutfağa,depoya bakalım." demişlerdi.

 

Son olarak ben ve Lena kalmıştık. Turgut yoktu o yine insan öldürme derdindeydi. Ne zaman anlayacaktı acaba bu dünyada kötü insanların bitmeyeceğini.

 

Salona bakmak istemiyordum. Eski anılar aklıma gelir diye korkuyordum.

 

"Lena gel seninle anne ve babamın yatak odasına bakalım varsa bir şey orada vardır." orayada bakmaktan korkuyordum. Kendine gel Larissa.

 

"Tamam balım bakalım." demişti sevecen sesle.

 

Lena ile birlikte merdivenlerden çıkıp odanın önüne gelmiştik. Ellimi kulpa attım. Kalbim şuan resmen yerinden çıkacaktı. Bu işkenceyi daha fazla uzun sürdürtmeyip kulpu indirip kapıyı açtım. Kısa bir süre göz gezdirip içeriye girdik. O kadar tozluyduku nefes alamıyordum. Tozdan dolayı öksürmüştük.

 

"Kızım buraya neden bir el atmadınız."

 

Kafamı Lena'ya çevirip. "Ne bilim kızım ben ya."

 

"Off hadi hızlıca bakalım yoksa burada öleceğiz." dedi öksürerek.

 

"Tamam hadi bakalım." Odada fazla bir şey yoktu iki kişilik yatak vardı yanında ise gardorop ve yatağın bir sağında bir solunda küçük komidinler vardı. Kulağıma annemin ve babamın sesleri geliyordu. Kafamı sarsıp kendime geldim odaklanmam lazımdı şuan.

 

"Gardoropta hiçbir şey yok. Komidinlere bakacağım."

 

"Tamam bende yatağa bakayım." Yastıklardan çarşafa yatağın altına her şeye bakmıştım yoktu belki gözden kaçırmışımdır diye tekrar baktım. Ama yoktu.

 

Lena bıkkın bir sesle."Komidinlerdede yok."

 

Sinirim tepeme çıkmıştı. Duvara yumruk attıp. "Elimiz boş döneceğimize inanamıyorum. Kulağıma kılik diye bir ses gelmişti ama umursamamıştım.

 

Şaşırmış bir sesle. "Larissa sen ne yaptın kızım?"

 

"Ne ne yaptım?" dedim sorgulayarak.

 

Hemen yanıma gelip arkamda duvardan biraz ayrılmış bölme vardı aman tanrım bu gizli bölmeydi.

 

"Bulduk Larissa."dedi sevinçle Lena

 

Duvardan ayrılmış bölmeyi çektim. Duvarı kasa gibi yapmışlardı. Duvarı açmamla birlikte içinde küçük bir kasa vardı. Elimi içeriye sokup kasayı çıkarmıştım. Hızlıca kasanın kapağını çevirdim. Ama açılmamıştı çünkü şifre istiyordu.

 

"Anne ve babanın evlilik yıl dönümünü koy." Lena'nın dediğini yapıp onu koymuştum ama şifre yanlıştı. Ne olabilirdiki?

 

"Lena üç hakkımız var ve geriye 2 tane kaldı."

 

Bu sefer ben anne ve babamın adlarını koymuştum. Ceyda ve Yusuf isimlerini ilk defa zikrediyordum. Şifre yine yanlıştı. Lanet olsun son bir hakkımız kalmıştı.

 

"Larissa doğum tarihini koy." mantıklıydı hemen doğum tarihimi koydum lütfen doğru olsun lütfen. Cılik sesi ile çok sevinmiştim.

 

Kasayı açtığımda içinden bir kağıt çıkmıştı. Kasayı bir yere bırakıp kağıdı açıp okumaya başladım.

 

Sevgili kızım bu kağıdı şuan okuyorsan bilki senden çok uzaklardayım. Larissam bugün doğum günün çok mutlusun yüzünde masum bir gülümseme var. Yüzünden gülümseme eksik olmasın her zaman gül. Mutlu ol. Beni ve babanı merak etme biz mutluyuz sadece seni tek başına bıraktığımız için mutsuzuz. Şuan hayatında biri sana zarar veriyorsa o adamdan uzak dur bir tanem onun kim olduğunu sana söylemeyeceğim ama sana en ufak bir zararı dokunduysa pılını pırtını topla ve ülkeyi terk et kimlik değiştir ne bilim ondan uzak dur. Onun kim olduğunu bilmiyorsun o kadar tehlikeli birisiki zihninden ne geçer hiç bilemezsin. Geleceğin için çok endişeliyim bir tanem. Öncelikle sana söylemek istediğim asıl başka bir şey var bu nasıl söylenir? bilmiyorum ama söylemem gerekiyor bunu başka birinin ağzından duymaktansa benden duyman daha iyi olur. Kızım biz babanla kötü yollara gir

Loading...
0%