Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Geçmişin izleri -1-

@idlxlluviaxx

 

Göründüğü kadar zor değil anlamak.

 

İmkansız gelir kendine inanmak,

 

Aklın karışır ,kalbinle yarışır

 

 

Kavga~Gözde Öney

 

✨Yazarın anlatımııı ✨

 

Küçük kız minnak elleri ve boyuyla pencereden dışarı bakmak için parmak uçlarında çabalıyordu, her ne kadar işe yaramasada inadı inattı. O pençereden bakıcaktı...

 

"Yine napıyorsun lan sen? Başına bir şeyler getirip dedeni başıma mı salacaksın!" Arkasından gelen bağırtı ile küçük kızın korkudan eli ayağına dolanıp yere düştü. Hissettiği acı nedeniyle dolan maviş gözlerle karşısında ki babasına bakıyordu.

 

Kızlar babasına aşık olurdu dimi?

 

Küçük kız hiç bir zaman babasına aşık olan biri olmamıştı, olamamıştı. Ne zaman babasına yaklaşsa kendisinden ağır ve sert tepkiler alıyordu, bu nedenle bir süre sonra artık kız babasından ümidi kesmişti.

 

Onun zaten bir süt babası vardı dimi? Görevden göreve vatan uğruna çatışan bir süt babası vardı.

 

Bu küçük yaşına rağmen akıllı olan kız süt babasının vatan için canını tehlikeye attığını anlıyordu.

 

Bu yüzden hep o göreve gitmeden önce ilk ellerini öperek ona olan saygısını ikinci olarak yanağını öperek sevgisini omzunu öpmesi Allah'ın ona güç kuvvet vermesini anlını öpmesi aklına sahip çıkıp kendisi zarar görmeden tekrardan tekrardan küçük kızına dönmesini son olarak kalbini öperek ona olan minnettarlığını gösteriyordu.

 

İlk başlarda kimse bu kadar öpücüğün nedenini anlamıyorlardı ta ki adamın manevi kızına bunun nedenini soruncaya kadar.

 

Bulut ailesinin fertleri manevi kızlarının bu akıl almaz düşüncesi ve narinliğine karşı hayran kalmışlardı. Ve aralarındaki bağ her ne kadar kuvvetli olsa da kuvvete kuvvet katmışlardı.

 

Tabi bu bağ bir kişinin gözüne çok batıyordu, küçük kızın gerçek babası olan o şerefsiz küçük kızın başkalarıyla böyle bağ kurması onu deli ediyordu.

 

Keşke bu işe hiç girişmeseydim dediği çok olmuştu, küçük kıza her baktığında kendi kızının şuanda ne halde olduğunu merak ediyordu. Ve bu merakını gideremediği için sinirini küçük kızdan çıkarıyordu.

 

Evet adam küçük kızın kendi kızı olmadığını ilk günden beri biliyordu. Karısıyla arasının bozulmasının en büyük etkisi bu küçük kızdı, eşi ve kendisi sırf para uğruna kendi kızlarını başkasına verip bu kıza zorla bakıyorlardı.

 

Yine o şerefsiz adamın sınırlı olduğu bir gündü, kızının ve küçük kızın doğum günü...

 

Kızı kendisinden uzakta 5 yaşına girecekti ve kendisinin bunu kaçırmasını hazmedemiyordu. Aynı şekilde dibinden bir türlü ayrılmayan küçük kıza karşı sabrı gittikçe azalıyordu.

 

"Bir şey yapmadım baba, vallahi yapmadım." Diye hızla ayağa kalktı kız, acıyan dizlerini umursamadan.

 

Adam susup karşısında ki küçük kıza doğru eğilip mavi gökyüzünü andıran gözlerinin içine baktı, içindeki duyguları yokladı ama bulduğu tek duygu saf nefretti.

 

Onu bu denli nefret ettiren neydi? Sonuçta kendi rızası ve kararıyla yaşanmıştı bu olaylar.

 

"Senden nefret ediyorum, keşke hiç doğmasaydın o salak kadından." Babasının ilk cümlesine alışmış olan küçük kız şimdi dizindeki geçmeyen acıyı unuttaracak kadar şiddetli bir kalp acısı daha vardı.

 

Küçük kızın en büyük korkusu ailesinin ayrılmasıydı. Mutlu veya mutsuz olsunlar ama hep birlikte olsunlar istiyordu. Babasının ve annesinin boşanma ihtimalinden çok korkuyordu.

 

"Ama baba öyle deme annem üzülür." Oysa bilmiyordu ki babasının ima ettiği annesi gerçek annesi sandığı kadın değildi.

 

"Boşversene, hadi siktir git gözümün önünden beni yanlız bırak." Diye ayağa kalkıp her zaman oturduğu kanapenin kenarındaki dolaptan içkisini alıp bardağa koyma gereksinimi duymadan dikleyerek içmeye başladı.

 

Küçük kız babasına bakıp dudak büzdü, bari bugün içmesin dedi içinden. Sonuçta sağlığa çok zararlı bir şeydi.

 

Daha fazla orada durup babasını gereksiz yere sinirlendirmemek için hızla odasına gidip kapıyı sıkıca kapattı. Artık abileri gelene kadar güvendeydi.

 

Kardeşi süt annesine gittiği ve annesi onu oraya gitme yasağı koyduğu için şuan gidemiyordu. Oysa ne çok isterdi süt annesini görmeyi ikizi gibi gördüğü çocuğu ve kardeşlerini görmeyi onlarla oyun oynamayı.

 

Ama kural kesindi...

 

Bugün küçük kız evin dışına asla ama asla bir yere çıkamazdı, babasının kesin uyarısı vardı. En büyük abisi 17 yaşındaydı ve dersleri çok yoğundu bir küçük abisi ona nazaran daha az dersi vardı bu yüzden içtenlikle Allah'a dua etti abisinin eve hızlı gelmesi için.

 

Küçük kız şu yaşına kadar hiç bir zaman babasından dayak yememişti bırakın vurmayı bir ittirmeye bile tenezzül etmemişti.

 

Takı bu güne kadar

 

Tarih 

 

29.04.2013 küçük kızın bu zalim dünyaya geldiği, imtihanın başladığı gündü.

 

Küçük kız odasında oturup peluş ayıcıklarıyla sohbet edip gülüp eğleniyordu. Bir anda en sevdiği ayıcığı olan Kuzucuğu göremeyince kaşlarını çattı ve odadan dışarı çıkıp evin her köşesinde ayıcığını aramaya başladı.

 

Salon, mutfak, oturma odası,abilerinin odası ve kardeşlerinin odası. Tek bakmadığı yerler teras ve anne babasının odasıydı.

 

Anne ve babasının odasına giremezdi, girerse babasının kendisine çok kızacağını biliyordu lakin Kuzucuğunu da istiyordu. Bu yüzden ilk terasa bakmaya karar verdi ve hızla üst kata çıkıp terasa girdi.

 

Terastaki dolaplara bozmadan baktı, kanapenin arkasına, televizyon ünitesine olmayacak yerlere bile baktı ama kuzucuğu ortalıkta yoktu.

 

Yarım saatten fazla bir süre terası didik didik aradıktan sonra hem babasına olan korkusuyla hemde kuzucuğu bulamamanın üzüntüsünde titreyen bacaklarla babası ve annesinin odasına ilerledi.

 

Bembeyaz kapının ardında hiçte beyaz olmayan kirli gerçekler yatıyordu ama bunu sadece küçük kızın babası ve Allah biliyordu. Adam bu yalanı bu oyunu mahşere götürmeye kararlıydı lakin bilmediği çok şey vardı.

 

Sadece yalancının yalanı ve oyunu bu sefer yatsıya kadar değilde bir sonraki rekât namazı olan sabah namazına sönecekti.

 

Minik elleriyle kavradığı kapı kolunu aşağı indirerek açıp içeriye yavaşça girdi. Bir o kadar korkuyla bir o kadar da sakinlikle, asker dedesinden öğrendiği en büyük şey buydu.

 

Asla korktuğun kişinin yanında korkunu belli etme bu kim olursa olsun. Düşmanına karşı başın hep dik, çenen hep kuvvetli olsun. İsmini unutsan bile bunu unutma asenam...

 

Dedesi onu en güzel bir şekilde yetiştiriyordu, gerektiğinde güzeller güzeli torununu şımartıyor gerektiğinde onu zorlayıp hayatının üstesinden gelmenin temellerini atıyordu.

 

Kapıdan girip burada olduğu belli olmasın diye kapıyı açtığı gibi sessizce kapattı.

 

Oysa hayatının en büyük hatasını yaptığından bir haberdi...

 

Parmak uçlarında odayı meraklı gözlerle Kuzucuğunu arıyordu. Kocaman olan çift kişilik yatağın etrafına makyaj masasının çevresine.

 

Bu böyle giderken maviş parıl parıl gözleri son olarak giyisi dolabının oraya kaydı ve aradığı şeyi buldu.

 

Kuzucuğu tam karşısında ona dönük bir şekilde duruyor ve ona gülümseyip el sallıyordu.

 

Küçük kızın aklı o kadar garip çalışıyordu ki bazen ağaçların bazen oyuncaklarının kendisine selam verdiğini, el salladığını veyahut en iyisinden gülümsediğini hissederdi. O yüzden oda onları ne zaman görse el sallar veya gülümseyerek uzaktan öpücük atar.

 

Küçük adımlarla adımlarla kuzucuğunun yanına gidip onu kucakladığı gibi sarılıp bir anne gibi koklayarak başından öptü.

 

Bir anda arkasından gelen kilit sesiyle irkilerek arkasını dönüp kapıya baktı.

 

Korktuğu başına gelmişti çünkü babası sinirle ona bakıyordu lakin tek bir fark vardı o da babasının ciddi bir şekilde sarhoş olmasıydı.

 

"B-Baba"

 

"Kızım?"

 

Küçük kız babasından ilk kez kızım kelimesini duyuyordu. Bu belki bana kızmaz umudunu verse de bu umudu çok uzun sürmeyecekti.

 

"Burada ne arıyorsun?" Diye sorarak yaklaştı adam.

 

Babasının içine şu Alaaddinin sihilir lambasında ki mavi cin mı girdi diye geçirdi küçük kız. Her ne kadar korksa da içinde ki ses onu sakin tutuyordu.

 

"Kuzucuğumu arıyordum, buldum. Şimdi gidiyorum merak etme. İyi geceler!" Koşar adımlara kapıya gidip açmaya çalıştı.

 

Ne kadar uğraşsada kapı açılmıyordu çünkü adam kapıyı çoktan kitleyip kilidi almıştı. Korkusu kat kat artarken dedesinin dedikleri zihninde dolaştı.

 

Şuan korkamazdı, şuan güçlü olmalıydı.

 

Minik kaşlarını çatıp sarhoş sarhoş yatakta oturup onu süzen babasına çevirdi bakışlarını.

 

"Baba kapıyı açar mısın!" Sesini hafif yükseltmisti fark etmeden zaten fark ettiği gibi alcatmıştı ama yine de bir işe yaramamıştı çünkü babası çoktan kaşlarını çatarak ona bakmaya başlamıştı.

 

"Sen bana sesini mi yükselttin lan!?" Bir anda bağırmasıyla kızın çatılı kaşları bir an titremiş ama yine de düzelmemişti.

 

"Hayır yani evet. Off baba hadi açar mısın kapıyı söz gözünün önüne çıkmayacağım, lütfenn" diye yalvardı küçük kız.

 

Adam ise onu umursamadan ayağa kalkıp sarsak adımlarla ona doğru yürüdü. Her adımda kız daha çok titredi ama yerinden oynamadı, dimdik karşısında durdu korkusuzca.

 

Adam iğrenç bir tebessümle küçük kıza iyice yaklaştı ve ona doğru eğilip yüzyüze gelmelerini sağladı.

 

"Buradan böyle elini kolunu sallayarak çıkamazsın küçük hanım. Hem sen ne zamandan beri bana karşı gelir oldun?" Diye konuştu. Kız babasının nefesini ilk kez bu kadar yakın hissediyordu.

 

"Baba ne yapıyorsun?" Diye sordu titreyen ses ve bedenle.

 

Adam küçük kızın korkudan titreyen bedenini, titreyen sesini ve sulanmış mavi gözlerini gördükçe iyice zevk alıyordu.

 

Elini kaldırıp ilk kez kızın yanağını okşayan adamla küçük kız hala ne yaptığını anlamıyordu. Tek bildiği bunun doğru olmadığıydı ama ne yapmalıydı?

 

Evde kimse yoktu. Yiğit Bulut ailesinin yanındaydı, annesi kim bilir yine nerede gezip tozuyordu, abileri okuldaydı ama büyük abisi geç dönecekti. Küçük abisi ise arkadaşlarıyla dışarı çıkmazsa eğer gelebilirdi belki.

 

Şaka Maka Tunç kardeşler niye kız kardeşlerinin doğum gününde evde bir arada değildi ki?

 

Çünkü herkesin bildiği doğum günü tarihi gerçek değildi...

 

O it herif bunu da değiştirmişti ve 1 gün sonrasına almıştı ama kimsenin bundan haberi yoktu. Hem zaten kız akşam saatlerinde doğduğu için kimse bunun nedenini düşünmezdi.

 

Kızın doğum günü 29 Nisanken herkes 30 Nisan diye bildi ve abileri bir sonraki gün için bir önceki gün eve hiç gelmeyip ful doğum günü hazırlığına başlamışlardı. Okuldan sonra eve uğramayıp dedesinin buradaki evine gidip orayı süsleyeceklerdi.

 

Küçük kız kardeşleri buna çok mutlu olacaktı.

 

Ama olamadı.

 

Adam kızın belinden tuttuğu gibi kaldırıp yatağa götürürken kız hızla çırpınıp bağırıp çağırıyordu.

 

Adam kızın küçük bedenini yatağa götürüp oturtturmaya çalıştı ama başaramadı. Çünkü küçük kız bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve çırpınıp duruyordu. Zaten çok hareketli bir çocuktu biraz daha uğraşsa elinden kurtulup anahtarı hızla alıp kaçabilirdi.

 

Ama babasının cümleleriyle durdu, büyüğünce her ne kadar kendi aklına lanet etmesine neden olan o cümleye.

 

"Küçük kızım şimdi yarın senin doğum günün ya ben senle vakit geçirmek istiyorum. Sen de istemez misin?" Diye sordu.

 

Kız düşündü babası ilk kez onla ilgileniyordu, ilk kez ona gülümseyip yanağını okşamıştı. Galiba cidden tahmin ettiği gibi babasının içine o mavi cin girmiş veyahut kafasına saksı düşmüştü ve bir anda değişmişti.

 

Kız bu umuda el uzatmış ve çırpınmayı bırakıp merkala babasına baktı.

 

Adam küçük kızın hassas noktasını bulduğunu anlayınca gülümsedi ve aklına gelenlerle iyice gülüp hızla çekmeceden kamera alıp yatağı ve ikisini net bir şekilde gösteren bir yere sabitledi.

 

" O ne için baba?"

 

"Bir gün olurda birimize bir şey olursa anı niyetine bakıp bakıp izleriz dedim kızım." Adam küçük kızın zeki olduğunu bildiği için ona asla kafasında şüphe uyandırmayacak cevaplar verip işine engel olmasını engelliyordu.

 

Kız babasının dedikleriyle ilk önce gülümseyip sonra ölüm aklına gelince dudaklarını büzdü.

 

"Ölmeyelim ama. Özlerim ki ben, dayanamam." Diye mırıldandı kendine.

 

Adam bunu duymamıştı ama kızın aklı bu ihtimallerle dolanıyordu.

 

*Rahatsız edebilir arkadaşlar lütfen rahatsız olacaklar okumadan aşağıya kaydırsın*

 

Kamera ayarlandıktan sonra kayıtı başlatıp adam küçük kızına yaklaştı ve yatakta ayakta dikilen küçük kızın boynuna yaklaşıp orayı öptü kokladı.

 

Küçük kız boynunda hissettiği dudaklarla huylanıp güldü, şuanlık bir sorun hissetmiyordu çünkü bir kaç arkadaşını babasıyla sarılırken babalarının yanagını veya boynunu öptüğünü görmüştü.

 

Hep o arkadaşlarına özenirdi ve şimdi babası da o babalar gibi kendisini seviyor onunla ilgileniyordu.

 

Adam bu sefer daha sert öpmeye başlayıp elleriyle kızın belini sertçe kavrayınca kızın canı yandığı için küçük bir inilti çıktı dudakalrından.

 

Bir şeyler ters gitmeye başlamıştı, bu doğru değildi ve küçük kız bunu çok geç anlamıştı.

 

"Hey! Baba d-dur." Adam küçük kızı dinlemeden elleriyle vücuduna dokunurken dudakları yanağı boynu çenesi olarak dolanıyordu.

 

"Baba! Dur dedim." Adam kızın bağırış ve çırpınışları artınca daha sert öpmeye başladı.

 

"Baba yeter istemiyorum! Bana vakit ayırma tamam. İstemiyorum lütfen beni bırak!" Çırpınışları artınca adam bu sefer kızın boynundan ayrılıp kıza tokat atıp yatağa düşmesini sağladı.

 

Kız aşırı şekilde korkuyordu ve bu sefer içindeki o korku gitmiyordu. Şuan ne olduğundan haberi yoktu ama çok rahatsızdı.

 

Babası onu düşürdüğü yere eğilip daha çok öpmeye başladığında kız belki bağırarak ağlarsa işe yarar diye düşündü.

 

Çünkü babası onun ağlamasından hele ki bağırmasından nefret ederdi.

 

Düşündükleriyle bağırarak hatta çığlık atarak ağlamaya başladı tam da tahmin ettiği gibi babası sesine durmuştu ve kızgın gözlerle küçük kız yukarıdan bakıyordu.

 

"Ne istiyorsun lan sen?! ilgilensek ayrı ilgilenmesek ayrı zırlıyorsun!" Diye tokat atıp tekrar öpmeye başladı. Bu sefer sadece boynu ve yüzü değil kolları bacakları da işin içine girmişti.

 

Artık bir şey yapması lazımdı ama şoka girmişti. Üst üste yediği tokatlar iğrenç öpücükler onu şoktan kilitlemişti. Hareket edemiyordu ve bu babasına daha da kolaylık sağlıyordu.

 

Öpücükler çok yanlış yerlere gitmeye başlamıştı ve işin kötüsü babası bu sefer ellerini tişörtünün içine sokup belini tutup onu sabitliyordu.

 

Canı daha da yanmaya başlayınca kendine gelip acıdan bağırdı. Adam bundan zevk alınca devam etti kız acıdan haykırarak ağlayınca boğazları acımaya başladı.

 

*Burada bitti sayılır buradan da devam edebilirsiniz*

 

Babasının tekrardan kendisine attığı tokatla kendine gelen küçük kız bu sefer adamın tekrar bedenine yönelince bacağını kaldırıp ayağıyla yüzüne daha doğrusu gözüne tekme attı.

 

Adamın sinirleri iyice gerilirken artık öpmeye değilde şiddete başlamıştı.

 

Tokatlar, itmeler, yumruk atılan yerler...

 

Küçük kız yaklaşık 21 dakika boyunca babası tarafından dövüldü ve kimse onun sesini duyup gelmedi.

 

En sonunda kendisini dövmeye devam eden adama karşı gelmedi, karşı gelmeye çalışınca daha ağır vuruyordu bu yüzden.

 

Bir süre sonra küçük kız bayılınca adam durup yaptıkalrına bakıp güldü. Yerde ve çeşitli yerlerde gördüğü kanlar onu mutlu etmişti.

 

Gözlerini kıza çevirince gülümsemesi büyüdü ve ona yaklaşıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

 

"Hiç üzgün değilim güzel kızım. Hepsi senin o Deden olacak soysuzun yüzünden. Dua et ki gebermiş ol." Ayağa kalkıp onuda kucağına aldı.

 

"Çünkü gebermediysen bunu çok tekrarlayacağız." Diye güldü.

 

Karşısına baktığında kameranın onu hala çektiğini gördü ve gözlerini kucağında ki kendinden geçmiş bir çok yeri moraran hatta kandan kıpkırmızı olan bedene baktı.

 

"Film nasıldı? Ben çok eğlendim valla." Diyip derince nefes çekti.

 

"Ahh ahh Agâh ağa. Benle hiş uğraşmaman gerekirdi, aynı şekilde seninde Azat Öztürk. Şimdi izleyin biricik kızınızın son halini." Diye kameraya yaklaşıp küçük kızın kanayan bedenini gösterdi.

 

"Tabi bu filmi çok beğendiyseniz ikinci üçüncüsünüde çekeriz biz. Tabi biricik kızınız yaşayabilirse." Diyerek seslice güldü. Ve kameraya iyice yaklaşıp sadece kendi yüzünün görünmesini sağladı.

 

"Sizin yaptıklarınızın bütün bedelleri bu güzelller güzeli kızınızdan çıkarken benim kızım sizi sessiz ve sedasızca bitiricek."

 

"Aynı benim kızınızı bitirmem gibi." Diyerke kayıta son verdi.

 

Sonrasında olanlar daha can yakıcıydı.

Adam odayı temizleyip küçük kızı gizlice evden çıkarıp arabayla bir çok arabaların geçmediği kameraların olmadığı otobana gelip kızı yolun ortasına bıraktı.

 

Ölmesin istiyor bu zevki tekrardan yaşamak istiyordu.

 

Eğer biri gelip ezerse geberip giderdi işine gelirdi lakin eğer yaşarsa bunu tekrarlayıp yaşadığı zevki tekrar yaşamak istiyordu.

 

İkinci isteği oldu ve küçük kız abilerinin akşam eve gelip kendisini bulamayınca dedelerine haber verip arama emri çıkana kadar. Küçük kız tam 29.04.2013 günü 17.42'de o yol üzerine bırakıldı ve 01.05.2013 günü saat 03.54'te bulundu.

 

Ve 1 mayıs günü sabah haberlerinde bütün kanalların bir çok kez duyurduğu haber şuydu:

 

"29 Nisan Pazartesi günü akşam vakitlerinde kaybolan küçük Eylül, günlerdir aramaların sonunda bugün saat 4 sularında *** otobanında yerde darp edilmiş ve tahmince tecavüz edilmiş bir şekilde yerde baygın bedeni bulundu. Yakınlarıyla birlikte onu tanıyan seven insanlar onun bu haline acı feryatlarla izlediler."

 

Sabah haberlerinin ardından ise öğle vakti haberinde bütün Türkiye bültenlerine düşen haber.

 

"2 Günlük aramanın ardından sabah saatlerinde bulunan küçük Eylül'ün geçirdiği darptan, kan kaybından, soğuk ve şoktan komaya girdiğinin haberleri elimize ulaştı. Bütün Türkiye olarak senden özür diliyor ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Umarım bunu yapanlar belli olup cezasını çekerler."

 

"Kız çocukları bizlere Allah'ın bir hediyesidir. Her evlat bir hediye emanet olsa bile Allah kız çocuklarına daha fazla sahip çıkmamızı istemiştir. Şimdi hepiniz beni iyi dinleyin, ya o küçük kız yerine sizin kızınız veya kardeşiniz olsaydı orada ne yapardınız? Veya yaşadıklarının aynısını annenize yaşatsalar. Yine böyle sessiz kalabilecemiydiniz?"

 

"Unutmayın her küçük kız geleceğin annesidir ve Allah size Cennet annelerin ayaklarının altındadır derken kız çocuğunun önemini kastetmiştir."

 

Küçük kız daha doğrusu küçük Eylül 2 haftanın sonunda komadan uyandığında o gün yaşadığı hiç bir şeyi hatırlamadı ta ki patlamaya kadar.

 

Babası ondan sadece iki haftasını değil, bacaklarını da almıştı.

 

Küçük Eylül uyandıktan sonra yaklaşık 4yıl hiç bir şekilde yürüyemedi. Yürüdükten sonra da hiç bir şey eskisi gibi olamdı, bunlardan en büyüğü ise sağlığıydı...

 

BÖLÜM SONU

______________________

 

Kendime şaşıyorum ve bölümü yazarken içim acıyarak yazdım. Size rahatsız olabilirsiniz dediğim yerde herkesten çok ben rahatsız oldum. Nefesimin gittiğini bile hissettim, küçük bir çocuğun hele ki küçük bir kız çocuğunun böyle bir şey yaşaması iç ürpertici.

 

Lakin bunlar günümüzde de olan şeyler ne yazık ki.

 

Aslında elimde bir mikrofon olsa tüm dünyanın duyup anlayabileceği. Haykırarak konuşsam bunu herkes anlayıp bunu gerçek hayatta da uygulasalar ne olurdu ki?

 

Geçmişin izi kısımlar geçmiş esaslı bölümler olacaktır

haberinize.

 

Bu bölüm kendimle beraber herkese bir acının çığlığını duyurdum. Bu bölüm herkesi yakıp yıktım bu yüzden çok bir şey konuşmak gelmiyor içimden.

 

Yine de düşüncelerinizi alalım...

 

Küçük kız;)

 

Adam?

 

Geçmişin 1. İzi?

 

Ne gibi sahneler istersiniz ileriki bölümlerde?

 

Loading...
0%