@idlxlluviaxx
|
"Güzelliğim hadi uyan." Anlıma değen dudaklar ile yatakta mızmızlanarak diğer tarafa döndüm. Hoş bir kıkırtı ilişti kulağıma. "Cidden bu kadar benzeyemezsiniz." Diye farklı bir ses daha geldi. Ben yine kıçımı devirip umursamadan yatmıştım. Uyku tatlı azizim... "Mavişim mavilendim kapına kilitlendim. Pas tutmuştu yüreğim. Seninle geleyim." Kulağıma gelen güzel sesle gülümseyip iyice yastığıma sarıldım. Arkamdan gelen kıkırtılar artmıştı. "Mırladı mı o?" Yuh yani o kadar da yapmamışımdır. Yapmadım dimi. Bişey olmaz dimi anne Bişey olmaz Anne bişey olmaz. Ulan Nuriye bir süs lan. Sana da yaranılmıyor "Güzelliğim hadi babacığım, kalk namaz vakti. Allah seni huzuruna çağırdı." O sırada kulağıma sabah ezanı sesini duyunca gözlerimi kırparak açmaya başladım. Gözlerimi açtığımda Karşımda gördüğüm kişiye gülümsedim. Azat bey beni sabah namazına uyandırıyordu... "Babam hadi kalk bakalım, hadi hadiii!" Diyerek bir anda benim ellerimden tutup kaldırdı. Onunla geçireceğim bir gün için cidden çok heyecanlıydı. "Tamam, tamam kalktım." Dedim gülerek. "Hadi abdestini al üstünü giyin. Ben seni kapının önünde bekliyorum." Gülerek çıktı. Azat bey ve Leyla hanıma ciddi anlamda alışıyordum ve bunun sonucunda getirecek sorunlardan korkmuyor değildim. Hızla ayağa kalkıp abdestimi alıp dolaptan namazlığımı çıkarıp giyindim.  (Giyindiği namazlık bu diğer ismi abaya bu arada o ağzını kapatan peçe yok- peçe diye biliyorum ben başka bir isimse onu bilmiyorum kusura bakmayın-) Baş örtümü düzeltip seccademi elime alıp kapıdan dışarıya baktım. Azat bey duvara yaslanmış yere odaklanarak bir şeyler düşünüyordu sessizce onun yanına adımladım. Yanına ulaşınca bile beni fark etmeyip hala yere bakınca bende aşağa doğru eğilip yüzyüze gelmemizi sağladım. "Azat beycigim, kovalamamız gereken bir sabah namazı var." Diyerek tatlı tatlı gülümsedim. Konuşmamla fark etmiş olacak ki bir an sıçradı sonra benim gülümsememe karşılık verip bana eğildi ve başımdan öptü. Abimlerle başlayan ilk aşkım listesine Azat beyi de ekleyebilirdim galibaa. "Kovalayalım bakalım o kaçağı." Diyerek kıkırdadı, bende ona katılıp beraber bahçe ye indik. Bahçede Leyla hanım ve Miraç'ı görmemle ağzım açık kaldı. "Sizde mi burada kılacaksınız?" Diye sorunca Miraç gülerek yanıma koşarak kollarını bana sardı, onun sarılışına karşılık verirken hala içimde küçük bir şaşkınlık vardı. Ne yani Eylül bir sen mi imanlısın Adam akıllı şaşırttırmıyorsun yeminle! "Bizi istemiyormusun abla? Gidelim mi biz? Annemi, beni. Beni ula beni canını ciğerini."diye drama Queenlik yapmaya başlayınca onda kendi küçüklüğümü görmüştüm. "Sen hain, sen şeytann!" Diye başından öptüm. Hala sarılı bir halde duruken ve o gülerken ben hafif bir cilveyle konuştum. "Ama yani şimdi Azat beycigim ile baş başa bir namaz kılmak da çok farklı yaniii." Diyerek Azat beye göz kırpmam ile Leyla hanım ve Miraç kahkaha atarken Azat bey bana gülümsemişti. "Bu kadar babana benzeyeceğini düşünmemiştim be kızım." Diyerek soluklandı Leyla hanım. Kıskanmıyor muydu? Benim kızım ile kocam benden yakın olsa valla ben kıskanırdım. Leyla hanım benim içini okumuş olucak ki yanıma gelip elini narince yanağıma koyup sevdi. Yeni doğmuş bir bebeği severmiş gibi... "Eğer sizi kıskansaydım sizin cinsiyetinizi öğrendiğimden beri senin babana benzemen için Allah'a kaç kez sığındığımı bilemezsin." Diyerek güldü, ardından oda benim gibi küçük bir cilveyle Azat beye bakarak konuştu. "Tabi ilk bana anne demen şartıyla. Çünkü babanla 17 yıldır bitmeyen bir iddiamız var." Dediğinde Leyla hanıma 'are you Queen?' Bakışı attım. Nasıl yani? Benim ilk kelimem için iddiaya mı girmiştiler? Cidden kimin kızı olduğun belli Dimi yaa! "Nesine girmiştiniz ki?" Diye sordu merakla miraç. Azat bey oğlunun saçlarını okşayıp güldü ardından bana bakıp göz kırptı. "Yetişmesi gereken bir namaz var. İlk önce onu kılalım sonra oturup bunu konuşuruz, sonuçta o iddianın ödülünü yıllarca beklemiştim." Onun dedikleri ile hepimiz gülüp namazlarımızı kıldık ve dualarımızı ettik. Abimlerden sonra ilk kez birileriyle böyle bahçede namaz kılıyordum. "Eee anlatın bakalım ne iddiasıymış bu?" Azat bey ve Leyla hanım bir an göz göze gelip kahkaha attılar. "Aslında bu olayda en büyük abiniz tugay da var. İddiayı başlatan hatta körükleyen de oydu." Dedi Leyla hanım. En büyük abinin ismi tugay yaz bunu Nuriye kenara Yazdım başkan Okey bebem. Bir dediğin iki, iki dediğinde birdir. Rahatsız edenleri bana bildir... Manyadı iyice bu he. Neyse siz aldırmayın bunu doktor kendi haline bırakın dedi. "Nasıl yani?" Diye merakla sordum. "Seni belkide babandan bile çok bekleyen tugay abindi. Seni babandan hatta akından bile kıskanıyordu. Sizin doğumunuz yaklaştığında baban hep seni bir sultan yapacağını söyleyip dolanıyordu. Ona göre sen babasının biricik kızıydın. Tabi benimde öyle, abin babanın Hassas noktasını bulunca ikimizi de ilk kime anne baba diyecek diye hırslandırmıştı." Diyerek güldü. "O hıyar yüzünden senden boş yere 1 hafta trip yedim anasını satayım!" Diye homurdandı Azat bey. "Sonra babanda o dediği tribi yiyince abinin yaptığı oyunu fark edip oda onun üzerine oynadı. Senin ilk kelimen abi olsaydı abinin dileğini, ilk kelimen anne olursa benim ilk dediğin baba olsaydı babanın istediği olacaktı." Diye konuşmayı bitirdi. "Şimdi güzelim hadi bana söyle ilk dediğin Kelime neydi?" Diye heyecanla konuşan Azat beye mahcup bir şekilde baktım. "Üzgünüm ama benim dediğim ilk kelime üçüde değildi." Diye konuştuğumda miraç durduramadığı gülümsemesini kahkahaya dönüştürdü. "Peki neydi abla?" Nefes nefese hala gülerken ölecek gariban. "Dalak." "Ne?" "Basbaya dalak, o zamanlar Kunt abim yanlışlıkla Murat abimin yanında salak kelimesini kullanmış oda bunu sorunca çaktırmamak adına ona dalak demiş. Birde dalağın anlamını seni çok seviyorum demek diye anlatınca abimde bana hep dalak diye seslenmiş. Oda bana böyle bir etki bıraktı işte." Hep beraber gülerken bir anda bahçenin kapısı açıldı ve içeriden boğa gibi bir akın çıktı. Bir dakika o elinde olup kulağına tuttuğu telefon benim mi!? Telefon namustur kardeş... Hızla ayağa kalkıp sert adımlarla onun önüne gittim. "Sen hangi hakla benim telefonumu açıyorsun Öztürk!" Diye yüksek sesle konuştuğumda ilk bir şaşırmıstı. Duymadığımı sanıyorsa bok bulur! Yiğite ima ettiği şeyleri ve benim hakkımda dedikleri şeyleri tabi kide duydum. "Telefonun iki saattir çalıp benim kıymetli uykumu bölüyor. Bence bu durumda sen değil ben sinirli olmalıyım." Sus be götlek! Elinden hızla çekip aldığımda ekrana baktığımda Kunt abim olduğunu görünce içimdeki nuriyeye kendime sövmesini istedim. Sıçtık Eylül, hayırlı olsun. Her ne kadar içimden Nuriye aracılığıyla kendime sövsemde dışarıdan bunu belli etmeden rahatlıkla telefonu kulağıma götürdüm. "Efendim abi?" Diye konuştuğumda ses gelmemesiyle kaşları mı çattım. "Alo abi!" Telaşlı konuşmamdan sonra bir anda abimin sesi kulağıma ilişti. "Güzelim. Telefonu hemen babana ver." Sesindeki sertlik ve sinirden konuşmaları duymuş olmasındandı. Telefonu Azat beye götürüp uzattım. Bana anlamsızca bakarken olayı açıkladım. "Abim sizi istiyor." Kafasını sallayıp telefonu elimden alıp kulağına götürdü. Abim artık adama ne dediyse boynundaki damarlar belirginleşmişti. Allah bilir ne dedi kurt bakışlımm Abimden uzak dur seni şirrefsiz! "Tamam, ben gerekeni yapacağım. Ama bence sende beni neyle tehdit ettiğine dikkat et Kunt Tunç. Beni hafife almayın kızımı size bırakacağımı sanmayın!" Azat beyin sinirle dedikleriyle başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi yerime çakıldım. Azat bey telefonda abim ne dediyse yutkunup bana bakmıştı. Ne dediği umrumda bile değildi şuan. O benim abimi benimle mi tehdit mi etmişti? Hayatınızın en büyük hatasını yapmış bulunmaktasınız Azat Öztürk... "Eğer bir kere daha sizlerden biri aileme benimle ilgili tehditler savurursa ozaman karşınız da Eylül'ü değil. Tunç'u bulursunuz." Diyerek son noktayı koydum. Bence tarafımı açık açık belli etmiştim dimi? Telefonun ucundan boğuk bir kahkaha sesi geliyordu tahminimce abim büyüttüğü kızın ne yapacağını bildiği için Azat beye gülüyordu. Az önceye nazaran duygusuz bakışlarımla etrafa bakarken Azat beyin yanına adımladım. "Kızı-" derken onu susturdum. Eğer susmazsa bende susmazdım ve etrafı kanatırdım. "Telefonum Azat bey. Telefonum." Diyerek telefonu elinden kapıp arkama dönüp eve doğru yürürken Azat beye hitaben konuştum. "Bence ben sakinleşene kadar dışarı çıkmayalım Azat bey. Aksi halde ben değil siz kanarsınız." Diyerek onlara bakmadan kapıdan içeri girip telefonu kulağıma götürdüm. "Alo abi?" "Güzel kızım benim be! Ben arka sokakları bu kadar heyecanla ve keyifli izlememiştim." Diyerek daha büyük bir kahkaha attı. "Yanlız sen beni dinledin izlemedin abi." Ciddimisin Eylül... "Tamam güzelim sen haklısın." Ama ben buna ölürüm... "Ne zaman geliyorsun abi seni özledim, Murat abimi yiğiti gördüm ama seni göremedim. Zaten bana uğramadan gitmişsin. Bak pusat abigilde dönmüşler bugün onlarla buluşacağız." Diye abime özet geçtim. Abim sıkıntılı nefes alıp verdi. "Güzelim bu iş sizin okulların açıldıktan sonraya bile kalabilir." Diye konuştu. Üzülmüştüm ama belli edersem ne yapıp eder abim buraya gelirdi... "Tamam abi sorun yok gelince görüşürüz." "Güzelim..." "Abim tamam, sorun yok sen yeter ki kendine iyi bak." Abimle biraz daha konuşup telefonları kapattık. Saate baktığımda 7 bile olmadığını görünce oflayarak masaya oturup ders çalışmaya başladım. ______________________________ "Melek!" Eymen'in bağırışıyla yerimden sıçradım. En son soru çözerken Azat beye fazla mı tepkili davranmıştım diye geçirdim içimden. Peki Leyla hanım ve Miraç onların ne suçu vardı ki? "Melekk." diyerek kapıma vuran küçük afacanla ayağa kalkıp kapıyı açtım. Karşımda batman'li pijama takımıyla bana merakla bakan eymene dönüp gülümsedim. "Efendim bebeğim?" diyerek onu kucağıma alıp kapıyı kapattım ve eymenle beraber yatağa uzandım oda bana sarılarak uzandı. "Dün uyandığımda seni göremedim kalktığımda da miyaç abim ağlıyordu ve çok sinirliydi. Babam sabahtan beri konuşmuyor anca koltukta oturuyor ve yere bakıyordu." Tam da tahmin ettiğim gibi! "Peki ya leyla hanım?" diye merakla sordum. "Annemde çok garip hem asabiy hem de üzgün gibi. bilemiyom valla." "Ben senin bilemiyom diyen ağzını yerim ulan!" Diyerek yanaklarından öpmeye başladım. O senin kardeşin, kardeşin. Sus be nuriye sen çok biliyon! "Ablaa! durr." diyerek gülerken bir kaç kez daha öpüp bıraktığımda hızla odadan kaçmıştı. Gidelim bakalım olay yeri nasılmış... Açıkçası aşağıda dediğim gibi düşünüp karar vermiştim. Azat beyle bu günü yaşayacaktım, hayatımda hiç babamla vakit geçirmemiş biri olarak bu fırsatı kaçırmak istemiyordum hem onu biraz daha yakından tanırsam gerçekten iyi birimi yoksa kötü biri olduğunu anlayamam. Ve içten içe onların beni abimlerden ayırmak istemediklerini biliyordum ve bu sabah ki tavrım biraz ağırdı. Bu huyundan nefret ediyorum ya! Ne huyu lan? Sevmediklerine aslan kesilen kız sevdiklerine yavru kedi olup her cırmığında susuyor resmen. Anla artık en sonunda o cırmıklar yüzünden kuduz olup ölcen! Kuduz öldürüyor muydu la? Aferin geri zekalı! Saate baktığımda buluşma saatine az kaldığını gördüm bu yüzden hızla yataktan kalkıp başımdaki örtümü düzenleyip kapıdan temkinlice çıkıp etrafıma baktım ve hızlı adımlarla miraç'ın odasının kapısını tıklattığım gibi daldım. Napalım yani şuan ajandım. Ajanken bendeki özel hayat hakları gidiyor yaniii. İçeriye hızlı bir girişle girdiğim için ödü patlayan minik kuşum miraç oturduğu sandalyede oturmaya devam ediyordu ama kalbini tutarak. Şimdi kalk lan köle kraliçe geldi demek vardı, ama miraç şuan beni yanlış anlayabilecek kapasitede olduğu için çenemizi kapatalım. "Abl- Yani eylül?" Diyerek sorduğunda içimden bir şeyler kırılmıştı. Tamda tahmine ttiğim gibi bana kırılmıştı. "Eylül değil. Abla. A-B-L-A" Diyerek inatla konuştum. Benim dediğime aldırış etmeyince kaşlarımı çatıp onun oturduğu sandalyenin karşısındaki pufa oturup ona bakmaya başladım. Bana her ne kadar bakmamaya çalışsa da bunda başarılı olamıyordu 30 saniyede bir bana dönüyordu o gözleri. "Miraç, canım kardeşim..." Diye biraz ona sırnaşarak çenemi dizine yaslayarak aşağıdan onun yüzüne baktım. "Hadi konuşalım. Söyle bakalım bana hangi konuda kırgınsın?" Diyerek kafamı kaldırıp ellerinden tuttum. İlk biraz söylemese de sonrada uflayarak bana dönüp dolu gözlerle konuştu. "Eymenle yatmışsın 3 kez!" dediğiyle şoka girdim. Ulan bu miraç yiğit ikiz olabilir mi ya? Resmen aynılar anasını satayım! "Ulan miraç ben senin kafana tüküreyim! Ödüm nasıl patladı biliyormusun sen? İstediğin yatmak olsun iki dakikada bile şuraya kıvrılıp uyuyabilirim. Ama buluşma saatine çok az kaldı." Dediğimde miraç'ın gözlerinde ki parıltı beni güldürmüştü. "Bu akşam benle yatar mısın o zaman?" Diye sormasıyla gülerek kafamı salladım. "Evet yatıcam merak etme. Hadi hazırlan bakalım miniğim." diyerek kapıya yönelirken bir anda kafama takılanlarla ona döndüm. "Sabah size karşı olan tavırlarımdan alınmadın değil mi?" Sorum ile ilk başta şaşırdı sonra koşarak gelip bana sarıldı, onun sarılışına karşılık verirken aynı zamanda saçlarından öptüm. "Tabi ki de hayır ne annem ne de ben sana alınmadık merak etme. Bize yeni alışmaya başlıyorsun ve onlarla arandaki bağın kopmasını bırak zedelenmesini bile istemiyorsun, bu da doğal olarak seni korumacı tarafını devreye sokuyor." diye konuşunca şaşkınlıkla ona baktım. "Oha lan bu zekilik nereden gelme?" "Ablama çekmişim, öyle derler." Diyerek gülünce bende güldüm. Ardından o dolabından kıyafet çıkarırken bende dans ederek ve şarkı söyleyerek aşağıya iniyordum. "Kandım Bi' çift güzel göze Güzel söze Yarım, sıcak gülüşlere kandım." "Sandım Hiç gitmez Hiç gidemez Bir tek benim sol yanımda hep kalır sandım." "Kalbi taştan Ne anlar aşktan? Anlayamaz." "Kalbi taştan Ne anlar aşktan? Anlayamaz." "Sandım Hiç gitmez Hiç gidemez Bir tek benim sol yanımda hep kalır sandım." Neşeyle girdiğim salonda bir tek eymenin dediği gibi koltuğunda oturup yere bakarak dalan bir azat bey vardı. Onun bu haline tebessüm edip ona doğru adımlamaya başladım. "Aaaa Azat Beyciğim siz daha niye hazır değilsiniz? Seni tanıştırmak istediğim bir kaç kişi var ve sen hala burada oturuyor musun? Cidden çok erken yaşlandın be azat beyciğim... Eee emeklilik ne zaman bize de pay düşer mi?" Lafımla beraber Azat bey sıçrayarak bana döndü ve bana şaşkın bakışlar atmaya başladı. Ama şuan çok tatlı görünüyorduuğuğuu. Dayanamayıp eteklerimden tutup onun yanına koşup yanağından öpüp tekrardan odama doğru koşmaya başladım. "Hadii ama, on dakikaya hazır olun Öztürk erkeklerii!" Diyerek güldüm. Sonunda koşum maratonumun sonuna gelip odama vardığımda derin nefeslerle nefesimi düzenledim ve kapıyı kitledim. Gözlerimin nedensizce dolduğunu hissettim. Neden doluyordu ki boş yere? Bir şeyim yoktu, bir acım bir kırgınlığım yoktu. O zaman bu yanağımdan süzülen göz yaşları neydi? Kaçırdığın o anne baba sevgisinden Eylül anla artık şunu. Belki bir abiye kardeşe ihtiyacın yoktu ama bir anneye babaya vardı, artık kabul etmenin vakti gelmedi mi? Kapa çeneni Nuriye! Nuriye'nin saçma salak cümlelerine kendimce gülüp yanaklarımı elimin tersiyle silip dolabımın karşısına geçtim. Bana yanlız kalmak yaramıyordu cidden! Yanlız kaldığım an bu namıssız pusu kurmuş gibi aklıma giriyor. Dolaptan hızla beyaz örme kazağımı çıkarıp altına da çiçekli pileli bir etek giyinip ayağıma en son aldığım beyaz botlarımı geçirip krem rengi şalımı yaptım.  (Kombinin örneği) Bez çantama telefonumu cüzdanımı ve bir kaç şey daha fırlatıp koluma takıp odadan çıkıp mutlulukla şarkı söyleye söyleye aşağı inmeye başladım. "Kaldi mi böyle adam? Gece ışıktır odam Bu adam benum sevdam İmera fera, oy İmera fera." "Dere suyun bitmedi Denize aka aka Denize aka aka Denize aka akaa." "Soyunda asalet var Boylarında fiyaka Boylarında fiyaka Boylarında fiyaka." Şarkı söyleyerek salona girdiğimde herkesin burada olduğunu fark ettim. Azat bey ve miraç gündelik şeyler giyinirken Leyla hanım üzerinde ise güzel bir elbise vardı. Akın ve Eymen desen onlar pijamalı olan tek kişilerdi. "Leyla hanım siz nereye gidiyorsunuz?" Diye merakla sordum. Bu güzellik için cidden güzel bir yere gidilmeliydi, acaba herkesi ekip Leyla hanımla günümü gün mü etsem? Bir anda herkes gülmeye başlayınca yine içimdekileri dışa vurduğum anlardan birine denk gelmiştik. "Olur kızım benlik sorun yok, güne gelmek istersen beklerim." Diyince içimdeki Nuriye bile duvara sindiğini hissettim. "Bismillah, ay yok! Valla oraya giden genç kızları iki güne evlendiriyorlar. Teşekkürler Leyla hanım ama ben sizede gitmenizi önermiyorum." "Bu güzellikle valla birinin dayısı falan görür hoşuna gider mazallah." Diye korkarak konuştuğum da Leyla hanım kahkaha atarken akın göz devirip uykulu uykulu koltuğa yayılıp uyku moduna geçti. Azat bey az önce dediklerimle kaşlarını çatınca yanlış bir şey dediğimi anladım. Aslan dişisini koruyor yani bunda ne var Eylül? Kafana tüküreyim Nuriye Allah rızası için sus bir süre. Azat beyin koluna girip onu kapıya sürüklemeye başladığımda arkadanda Miraç'a seslendim. "Miraç şu siyah Range Rover bebeğin anahtarlarını kapıp gelsene! Leyla hanım ve Eymen sizleride gani gani öpüverdim. Akın sende Allah'ından bul!" Diyerek dışarıya çıktık. _________________________ "Göt herifim!" "Beyinsiz gerizekalım!" Sıkı sıkı sarıldığım umutla beraber kahkahalar atıyorduk. Tabi o gerizekalı aynı zaman da ben kucağındayken etrafında dönüyordu. "Gerizekalı indirsene kızı kusucak şimdi!" Pusat abinin sesini duyuyordum ama cevap veremeyecek kadar mutluydum. Umut çok şükür durup beni indirince başım döndüğü için tekrar ona tutundum, baş dönmem geçer geçmez bu sefer ben onun boynuna atlayıp sıkı sıkı sarıldım. "Ulan beni bu kadar özlemiyor lan!" "Umut abi bırak ablamı!" Abim ve Yiğit'in homurdanmaları kulağıma gelsede onları onların bu haline güldüm ve Umut'a sarılmayı bıraktım. Umut hala belime sarılmış bir şekilde dururken bende sırtımı ona yasladım ve gülerek diğerlerine döndüm. "Kıskanç fesatlar sizi!" Diyerek sesli güldüm. Ardından gözlerim pusat abiye gidince gülüşüm soldu hızla Umut'un kolları arasından çıkıp ona doğru koştum. "Yuh pusat abi! Yuhh! Bu ne? Ben sizi kas yapın diye mi gönderdim ulan o gevır memlekete?" Diye hızla ona sarılıp onu saklamaya çalışınca herkes gülmeye başladı. Ulan şerefsizler insan bir yardım eder... "Ulan umuğuğuğt! Şurada benim ceket olcaktı kap getir onu." Diye bağırmam ile Umut'un anırmaları arttı ve pusat abi kollarını belime sarıp beni iyice kendine çekti. "Güzelim benim bunlar öncede vardı sadece dar kıyafetler çok giyinmiyordum." Diyerek başımdan öptü. "He he yalancı! Ayakkabımın bağcığına anlat sen o yalanları." Diyerek ondan ayrıldım. "Benim kaan'ım ve Ekin'im nerede lan?" Miraç ve Yiğit'in yanından koşarak bana gelip sarılan bücürle güldüm. "Bir an beni unuttun sandım be gülşeker!" "Seni unutacak aklıma hatim indiririm oğlum ben." Diyerek saclarını karıştırıp anlından öptüm. "Ekin gelemedi annemle güne gittiler onlar. Ama annem ve babam seni en yakın zamanda görmek istiyor haberin olsun!" "Yanlız o oyuncağın alınması lazım, bunu aynen Tarık babaya iletin." Diyerek Umut'a karşılık verdim. En son gittiğimde garibim Ekin'in istediği oyuncagı almayan tarık babaya karşı onun üzerine küçük bir koz oynamıştım. "Güzelim bunlar kim?" Pusat abinin sesiyle ona döndüm. Pusat abim abimin yanında dikilerek Azat beylere sert bakışlar atıyordu. Onun bu haline gülüp kaan'dan ayrılıp Azat beylerin yanına ilerledim. "Sizle konuşmak istediğim konu da bu hadi geçin oturun bakem." Diye hepsini ilerideki çardaklara postaladım. Nihayet her şeyi üstü kapalı bir şekilde anlatınca rahat nefes verdim. Gözlerim herkesin üzerinde gezerken bir tek Umut'un gözlerinde içine sinmeyen bir şeyler olduğunu gördüm. Ona gözlerimle ona sonra anlatıcam, merak etme bakışı attınca çok üstelemeden yana kayıp beni yanına çağırdı. Kendimi onun yanına atıp kollarının altına girince küçük bir öksürük sesiyle o tarafa döndük. Azat bey pusat abiye, Umut'a hatta Miraç'a kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Yerimden hafif doğrulup boğazımı temizledim. Anlaşıldı ki Öztürk erkekleri de en az Tunç erkekleri kadar kıskançtı, işin garip yanı ben onun 1 haftalık kızıydım. Ne ara beni benimsedi alıştı anlamış değilim, ben bile daha yeni yeni alışıyordum. "Şimdi sizleri onlara tanıttım, sıra onları size tanıtmakta. Öncelikle şöyle küçük bir bilgi vermek istiyordum ki üçü de benim süt kardeşim." İlk başta akıllarında kötü bir düşünce varsa bile baştan silmek istemiştim. "Diğer ailemde ki üvey annemin süt ile ilgili sorunu vardı bu yüzden ne abimler ne ben nede yiğit adam akıllı o annemizin sütünden içmedik. Genellikle hepimizin ortak bir süt annemiz vardı, o zamanlar Antep'te yaşadığımız için orada en büyük dayımın eşi bizim süt annemizdi. Sonradan bir kaç nedenle buraya taşındığımızda benim için süt sorunu başlamıştı." Hala konuşurken bir anda Umut'un ağzımı kapatmasıyla kaşlarımı çatarak ona döndüm. O ise bana göz kırptı. "Az sakin güzelim. Arkandan atlılar kovalamıyor ya?" "Umut abi ablamı salacakmısın yoksa üstüne atlamayı düşünüyorum." Yiğitin sesiyle umut ayağındaki ayakkabıyı üşenmeden çıkarıp Yiğit'e attı. Anasının oğlu tam on ikiden vurdu valla! "Ulan ne diye vuruyon kardeşime!" Murat abim istifini bile bozmadan Umut'a kızınca Kaan gülmeye başladı. "Aman be boş ver Murat abi. Bir ayakkabı alt tarafı incileri dökülmez ya." Ulan Kaan sendemi hain kostok... "Ayhh yeter da, yeter. Sözumu kesmeyun alurum ayağmun altına!" Diye bağırdım da gözler bana döndü. "Bunun şive iyice kaydı Murat abi siz en son diziyi kısmayacakmıydınız?" "Şive değil ağız!" "Tamam anladık en iyi edebiyatı sen biliyon anasını satayım! 9. Sınıfın konusunu bana söylüyor cimcime." "Valla bende bilmiyorum ki izlemiyor artık. Galiba kanında var." Diyerek güldü. "Var çünkü..." Geldiğinden beri konuşmayan Miraç'ın dedikleriyle şoka girdim. "Bir dakika ne?" "Oha!" "Hass..." "Hayırlı olsun ağzımızdan girecek bir Eylül Tunç var karşımızda." Abimgilin dediklerini umursamadan Azat beye baktım. "İlk öncelikle Eylül Tunç değil Eylül Öztürk. İkinci olarak ise evet güzelim ben yarı karadenizliyim, annen ise tam." Diyince şaşkınlıkla güldüm. İşe bak lan! Küçüklüğümden beri sevdiğim konuşma biçimi gerçek annemin memleketinden çıktı ya! "Abla sen devam etsene ben iyice merak ettim." Miraç'ın abla demesine yiğit istemeyerek alışmış ve kabullenmişti her ne kadar içi acısada anlayışlı olmaya çalışıyordu ama aynı şeyler Kaan için diyemeyeceğim. Çünkü Kaan Yiğit'in resmen yan çarıydı! Ve kaan'nın kanı hala çocuk aklından daha çok kaynıyordu. "Ablama ablamı diyor o?" "Alışıyon oğlum, zor oluyor biraz ama olsun..." Diye kaan'nın omzunu dostça okşadı yiğit. "Sizi iki küçük fare! Sizle bu konuyu ayriyeten konuşucam bilginize." İkisi aynı anda omuz silkince onların bu haline güldüm. "Neyse senin için devam ediyorum Pikachu. Taşındığımız yerde yeni doğum yapan 5 kişi vardı ve ben sadece Umut'un annesini kabul ettim. O ailedeki annem bizimle çok ilgilenmeyi zaten sevmediği için bazen abimlerle kalmadığım günlerde umutlarda kalıyordum. Olay bi nevi böyle." Diye bitirdiğimde pusat abi ağzıyla cıkcıklamaya başladı. "Her şey öyle kolay olmadı cadaloz." Diye Azat beylere döndü gözlerine bakarak konuştu. "Sen bize süpriz gelen bir hediyeydin. Allah bize Umut'u verirken yanında hediye olarak seni gönderdi." Ardından bana döndü ve gözlerimin içine baktı. "Siz bunu anlamıyorsunuz ama bunu en iyi ben bilirim. Siz doğmadan önce benden sonra hem benim ısrarlarımla hemde babamın hevesiyle evde hep bir kız çocuğu istemiştik. Babam erkek kız evlat ayırmaz ama genellikle her baba gibi oda kız düşkünüydü. Her ne kadar denemiş olsalarda olmuyordu en son Umut olduğunda denemeye artık son vermişlerdi. Sonra umut doğdu, çipçirkin kızarık minnak bir bebek." Umut'a dedikleriyle ben yiğit ve Kaan gülerken arkamdaki umut homurdandı. "Hiç bir zaman beni övme zaten seni hain ördek!" Pusat abi Umut'u umursamadan bana bakarak devam etti. "Umut yaklaşık 7aylık olduğunda mahalleye Tunç ailesi taşındı. Kunt abinin kucağında gelen seni küçük yaşıma rağmen hatırlıyorum. Öyle güzeldin ki, bembeyaz tenin sakin sakin uyuyuşun heleki gözlerini açıp uykulu uykulu baktığında oluşan göz çukurunla bir bebek için çok güzeldin. " Durup nefes alıp devam etti. "Sonra babanen geldi annemle bir odada konuştular ardından içeriden ağlama sesleri gelince Kunt abiyle odaya hızla girdiğimizde annemi ağlarken bulmuştum. Hayatımda ilk kez o kadar korkmuştum çünkü hayatımda en sevdiğim kişi ağlıyordu. Belkide canı acıyordu. Anneme neler olduğunu sorduğumda tek dediği daha doğrusu sayıkladığı şey 'Allah dualarımı kabul etti, Allah'ım şükürler olsun' annem hala hıçkırarak ağlarken tek yaptığı kucağında koynuna koyup sarıldığı o güzel bebekti." "Sonradan sakinleştiğinde beni yanına çağırıp bana çok güzel bir şekilde gülümseyip aynen şunu dedi. 'Pusat bak bu bizim kabul olmuş en güzel duamız, hani hep bir kız kardeş istiyordun ya. Sırf bunun için namaz kılıyordun. Allah seni duydu oğlum ve sana bir kız kardeş umut'uma bir ikiz babanla bana da bir kız evlat nasip etti.' dedi. O saatten sonra Eylül benim kanımdan olmasa bile kardeşim olmuştu." "Babam askerdi benim. Şimdi emekli yüzbaşı ama o zamanlar çok sık görevlere çıkardı. Annem babama durumu açıkladıktan tam 2gün sonra babam çıka geldi, oysa gelmesine daha 2hafta varken. Babam bile onu kızı olarak kabul etmişti. Sen bizim gözümüzde asla sadece süt kardeş, süt çocuk olarak görünmedin. Annemin de dediği gibi sen bizim kabul olmuş duamızsın." "Piçe bak güzelimin aklını almak için olayın arasında övüyor birde, gel kız yanıma." Pusat abi murat abime gülüp tekrar bana döndü. "Tabi seninle beraber Allah bana sabır niyetine iki abi de nasiplice getirdi. Kaç kez Kunt abiden sırf Eylülle yattığım, öptügüm için dövüldüm hatırlamıyorum ama aynı zamanda kaç kez okulda Eylüle sarkan kişileri dövdüğüm için Kunt abi tarafından tebrik edildim onu da hatırlamıyorum." Diyerek güldü sonra Azat beye döndü. "Anlayacağınız kızınızın arkasında dağlar kadar seveni var. Bir Kirpiği bile zarar görse dünyayı yakıp kavururum. Aynı şeyleri Murat abi ve Kunt abi içinde aynıdır emin olun." Durup dururken bir anda gülmeye başladı. "Bu arada Allah size kolaylık. Dünyanın en kıskanç abisi olan Kunt Tunç'un biriciği kızınız çıktı ve size en büyük önerim affedersiniz ama götünüzü kollamanız." Diyince Murat abimlerin hepsi gülmeye başladı. Ben ise hızla yerimden kalkıp pusat abinin boynuna atladım. "Güzelim benim... Bir tanem." Diyerek boynuma fısıldayıp belime sarıldı. İşte bizim aramızda ki bağ buydu. Ancak Allah'ın canımızı almasıyla sonlanabilecek bir bağdı. Kimse ne isteyerek nede istemeden olsada bizi ayıramazdı...
|
0% |