Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Kaos -10-

@idlxlluviaxx

Olaylara son 6 gün kala (ev bakmaya gittikleri günün gecesi) Demir Öztürk anlatımı

 

"Nasıl yani?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

 

"Oğlum neyini anlamıyorsun çocuk ne güzel anlattı." Diye söylendi ayaz abim.

 

Ama bu çok acımasız olurdu.

 

"Ama abi bu sence de biraz fazla değil mi?" Diye sordum çekinerek.

 

"Nesi fazla oğlum? Görmedin mi sabah olanları resmen herkesi etkisi altına almış. Tarık abimi bile!" Diye kızınca sustum.

 

"Yeteri kadar şımartılmıştır şimdi. Off off nereden çıktı şimdi bu şey ya?!" Diye saçlarını karıştıran Can abime baktım.

 

Sabah olanlardan sonra Akın ben Can abim ve Ayaz abim ile benim oda da toplanmış Eylül'ün bir haftada ki davranışlarını ve yapacaklarımızı tartışıyorduk.

 

Ve akının önerdiği fikir hiç iyi değildi.

 

Bir insan kendi ikizine nasıl bu kadar acımasız olabilirdi?

 

"Evet abi! Alt tarafı küçük şakalar yapacağız ve onu buradan bunaltacağız. O da çok sevdiği ailesinin yanına gidicek." Diye beni ikna etmeye çalıştı.

 

"Peki ya annem Eymen Miraç. Hele ki babam, babamın Eylül'e olan düşkünlüğünü ne yapacaksınız?" Diye sordum geride yaslanırken.

 

"Aman be abi alt tarafı bir iki haftalık kız. Atarız bir iftira defolup gider o da bizimkilere de bir şeyler uydururuz olur biter." Diye konuştu akın.

 

"Şimdi sen bize katılıp istenmeyen eşyayı gönderiyor musun yoksa o eşyanın zamanla evin bir parçası olup herkesi yönetmesine razı mı oluyorsun?" Diye sordu akın.

 

Bu işin sonu çok bokluydu ama hadi bakalım.

 

"Peki, size katılıyorum." Derin nefes vererek dedim.

 

Allah sonumuzu hayırlı etsin.

 

🔥

 

✨Olaylara son 5 gün kala bunaltma operasyonu ✨

Eylül'ün Anlatımı

 

Sabah uyandığımda kalkıp elimi yüzümü yıkayıp üstümü değiştirip abdestimi aldım ve kahvaltı için salona gitmek için odamın kapısını açarak asla beklemediğim bir şeyle Karşılaştım.

 

Kafamın üstünden dökülen bir kova sıcak su...

 

Ani bir tepki olarak bağırsamda şaşkınlıkla kafamı kaldırıp karşıma baktım.

 

Akın ve Ayaz bana bakarak gülümsüyorlardı.

 

Sabır yarabbim, sabır...

 

Kovada ki su sanki hem yıkanırken kullanılan o sıcak su ile kaynar sıcak suyun karışımı gibiydi. Suyun tenime değen yerleri şimdiden kızarmış ve omuzlarım acımaya başlamıştı.

 

Yazdım bunu bir kenara akın ve Ayaz...

 

Yazdım.

 

____________

 

Akşam olmuştu ve Azat bey Leyla hanımla oturup terasta sohbet ediyorduk. Daha doğrusu Azat beyin askerlik anılarını dinliyorduk.

 

Askerdeyken bile kaçak göçek Leyla hanımla iletişime geçtiğini, orada az kalsın evleneceğini, ve girdiği komik kılıkları anlatırken kahkahalarımız eksik olmuyordu.

 

"Ben çok yoruldum odama geçip yatmak istiyorum, iyi geceler." Diyerek yanlarından ayrılıp içeriye girdim.

 

Tarık Tugay hala şirketteydi ve erce de olduğu şarkı gurubunun konseri nedeniyle şehir dışındaydı.

 

Geriye kalan o şeytan dörtlü ise hangi dipteyse asla oradan çıkmamalarını dileyerek merdivenlere adımladım.

 

Ev cidden nedensizce çok karanlık değilmiydi?

 

Bu hiç normal değil.

 

Bir boklar dönüyor ama hadi hayırlısı.

 

Merdivenleri çıktıkça sesler azalıyor ve ışık yok oluyordu. En son tahminimce benim odamın olduğu kata geldiğimde trabzanlardan tutunup bir an etrafıma bakıp odamı görmeye çalışmıştım.

 

Ve az çok tahmin ettiğim kapıya doğru ilerlerken arkamdan gelen ayak sesleri ile kendimi fark ettirmek adına yürümeye devam ettim ama aklım hala arkamdaki ayak seslerindeydi.

 

Tahminimce üç kişilerdi, atak yaptıkları an karşılık verecek konuma gelip hazırlandım.

 

Ve beklediğim atak belime dokunan eller ile gelince arkamı hızla dönüp karşımda ki göremediğim kişinin tahminimce ilk önce karnına sonrada karnını tutarken eğildiği için yüzune yumruk attım.

 

Onunla kalmayıp onun arkasındaki iki kişiden birinin biryerlerine tekme atıp diğerine de yüzüne geçirdiğim yumrukla yere düşünce ayaklandım.

 

Ve o sırada merdivenlerden çıkma sesleri ve Azat beylerin sesleri gelirken bir anda ışıkların açılmasıyla gözlerim yandı.

 

"Ne oluyor burada?!"

 

"Ne oluyor burada!?" Tarık ve Azat beyin aynı anda çıkan kızgın sesiyle kendime gelip ellerimi gözlerimden çekip yerdeki insanlara baktım.

 

Daha doğrusu insan olamayan hayvanlara...

 

Belime dokunan şahsiyet Can olup onunla birlikte Arkasında dikilip nasibini almış olan kişilerde akın ve Ayazdı.

 

Onların olduğunu görmek beni baştan aşağı sinirlendirsede yine kendimi tuttum.

 

Sakin ol Eylül, sakin...

 

Elleriminle beraber ayağımın titremesiyle tekrardan psikoloğuma tekrardan gitmem gerektiğini anladım. Ayrıca bacaklarım içinde bir kontrole gitmem gerekecekti.

 

Bacak rahatsızlığım uzun süredir olmuyordu, ve tekrardan başlamıştı.

 

"iyi misin?" Yakınımdan gelen sesle o sırada gözlerimi kapadığımı ve ellerimi yumruk yaptığımın bile farkında değildim.

 

Gözlerimi açıp sinirle yanımda ki Tarık'a baktım.

 

"Ben iyiyim ama birazdan üç amip beyinle öglena yapılı fotosentez yapmaya tenezzül etmeyen bokçuklar iyi olmayacak!" Onların yanında ilk kez bu kadar sinirleniyordum.

 

"Shh sakin." Diyerek önüme geçip kollarımdan tuttu ve tuttuğu yeri baş parmağı ile okşadı.

 

"Çekil önümden." Diye tısladığımda ona hiç etki etmemiş hatta bu halime bakıp gülecek gibi olmuştu.

 

"Şuan kediden farkın yok." Dediği şeyle iyice sinirlerim bozulunca arkama dönüp odama girip kapıyı kapattım ve hemen kitledim.

 

"Allah'ım sen bana sabır eyle!" Diyerek arkamı döndüğümde beynimden vurulmuşa döndüm.

 

Odamda kişi eşyalarım dağıtılmıştı ve bazı tablolarımın üzeri siyah renkle karalanmış delinmiş hatta parçalanmış halde yerde duruyordu. Ve bunun gibi daha çok şey vardı ama benim gözlerim duvardaki yazıdan ayrılmıyordu.

 

'Geldiğin evi cennet zannetmen çok büyük bir hata Tunç, burası başkalarına cennet olsa da biz olduğumuz sürece burası sana sadece cehennem olucak'

 

Bu sefer sinirden gözlerimden yaşlar akmaya başladı ve ben uzun süre sonra ilk kez yere çömelip sinirden sessiz hıçkırıklarla ağladım.

 

Allah'ım sen bana yardım et!

 

🔥🥨Olaylara son 4 gün kala🥨🔥

 

Dün yaptıkları haltlar yüzünden gece geç uyumuştum ve şimdide geç uyanmıştım. Uyanıp yüzüme baktığımda gözlerimin şiştiğini göz altlarımın çöktüğünü gördüm ve hızla duşa girip üzerimi çıkarıp kirli sepetine atarak duşakabinin içine girip suyu açtım.

 

Saçlarım iyice ıslandıktan sonra şampuanımı alırken şampuanın kapağının ucundaki yeşil boya kalıntısı ile kaşlarımı çattım.

 

Bu kadar da yete ama!

 

Hızla kapağını açıp yere biraz döktüğümde yere dökülen yeşil şampuanıma baktım.

 

"Sikerim belanızı ama!" Diye fısıldadım kendi kendime.

 

Sakin Eylül sakin...

 

Sonra duşakabinden çıkıp kendi getirdigim ama çıkarmadığım şampuanımı alıp onu kullandım.

 

Şükür ki buna koymak o olmayan akıllarına gelmemişti. Çünkü o kattıkları boya saça çok zarar veren bir cinstendi ve bunu saçıma zarar vermek için yapıldığı ise açıkça belliydi.

 

🤍✨Olaylara son 3 gün kala 🤍✨

 

"Ayşen abla kekmi yaptın?" Diye sordum neşeyle.

 

O kadar güzel kokuyordu ki kokusunu alanın canı çekerdi.

 

"Ben anladım seni küçük obur, sen geç içeri ben getiriyorum."diyince neşeyle gidip yanağından öpüp dans ede ede salona geçerken arkamdan 'dikkatli ol deli kız düşeceksin!' dediğini duysam da umursamadan salona geçip kanapeye atlamıştım.

 

Yine bir çok kişi işteydi veya okul alışverişine çıkmışlardı.

 

Evde şuan bir tek Can olan şerefsiz vardı ve oda evin neresindeyse sektir olup gitsin lütfen bana yanaşmasınlar.

 

Televizyonu açıp kanallarda dolaşırken temizlik benim işimin tekrar yayımlanan bölümüne karşılaşınca durup ona bakmaya başladım. O sırada bizim it gelip benim karsımdaki koltuğa oturup bana bakarak sırıtmıştı.

 

Yine bir haltlar karıştırıyordu bu ama hadi hayırlısı.

 

"Al bakalım deli kız." Diyerek önüme konulan tabakla ellerimi çırpıp gülümsedim.

 

Ayşen abla tabağı bırakıp hızla işine dönerken ben de elime keki alıp karşımdaki iti umursamadan yemek için ağzıma götürdüm.

 

Ama aldığım ısırık ile ağzımdaki keki tükürmem aynı anda oldu...

 

Bu kek niye bu kadar garipti?

 

Bir anda karşımda kahkaha sesi gelmeye başlayınca o tarafa dönemeden mideme giren ağrı ile gözlerim yaşardı ve hızla yerimden kalkıp lavaboya girerek sabah yediklerimle beraber her şeyi kustum.

 

İçinde Haşhaş vardı.

 

Ama bu it benim haşhaşa olan nefretimi iğrentimi nereden biliyordu?

 

Haşhaş yediğim an midem yanıyor ve midemde ki her şeyi çıkarıyordum.

 

Anlaşılan bir süre yemek yiyemeyecektim...

 

Çünkü ne bunların olduğu evde adam akıllı yemek yiğebilirim ne de o haşhaşlı yüzünden boğazımdan bir lokma bile geçemez.

 

✨ Olaylara son 2 gün kala 🤍✨

 

"Salla yapamam senle asla deli yok karşındaa!"

 

"Valla bir daha olmaz yapma, unutursun zamanla..."

 

Şarkıyla beraber gülerek kek harcını karıştırıyordum. Azat bey benden ilk kez kek istemişti ve bende onun için en sevdiğim havuçlu cevizli kek yapıyordum.

 

Telefonumun şarj yerinden bildirim gelince şarjıma baktım ki ne görem!

 

Şarjım 2!

 

Hızla odama çıkıp şarj aletimi alıp merdivelerden aşağı inerken yukarı gülerek çıkan ayaz ve akın ile kaşlarım çatıldı.

 

Yine ne bok yediniz acaba?

 

İllaki çıkar kokusu diyerek mutfağa dönüp keke devam ettim.

 

____________

 

"Evvettttt kekler de hazırrr!" Diyerek tabakları Leyla hanım ve Azat beye uzatırkendigerleri de tepsiden kendi paylarını alıyordu. Tabi tugay akın ayaz demir ve can hariç.

 

Onlar hala beni kabul etmedikleri için benim yaptığım hiçbir şeyi yemiyorlardı.

 

Umrumda değillerdi valla.

 

Heycanla Azat beye bakarken ağzına aldığı kekle beraber tükürmesi bir oldu. Ve bir anda gözlerini dolup nefesinin kesilmesiyle ne olduğunu anlayamamıştım

 

Neler oluyor?

 

Leyla hanım da bunu fark edip hızla elindeki keki bırakıp çekmeceye yönelip bir ilaç ile iğne hazırlayıp hızla Azat beye vurdu.

 

İğneden sonra nefes almaya başlayan Azat beyle kitlendigim yerden koşarak yanına giderek sıkıca sarıldım.

 

"Allah'ım sen korudun, yarabbim şükürler olsun!" Diyerek sayıklamaya başlamıştım. Ona bir şey olacak diye korkarken benim yüzümden bir şey olması ihtimali beni öldürüyordu.

 

Sayıklarken Azat beyin ses vermemesi beni daha da korkuturken bir anda belimde birleştirdiği kolları ile beni iyice göğüsüne yatırıp oraya iyice yerleştirip ağlamama izin vermişti.

 

"Shh sakin ol güzelim, ben iyiyim." Diyerek kafamdan öpüyordu ama ben hala sakin olamıyordum ve titriyordum.

 

"İlaçlarım..." Mırıldandığım en son şeyin bu olduğunu hissediyordum çünkü bundan sonrasını hatırlamıyordum.

 

O sırada demirin anlatımı

 

"EYLÜL'ÜM! KIZIM." diye bağıran babamla beraber bir anda babamın kucağında yığılan Eylül'e baktım.

 

"Miraç koş ablanın ilaçlarını getir! Hemen!" Annemin telaşla bağırmasıyla miraç dolu gözlerle koşarak annemin dediğini yapmaya başlamıştı.

 

Biz hiç iyi bir şey yapmıyorduk.

 

Hemde hiç...

 

İlk geldiğimizde yüzünde güller açan kızın yüzü niye bir anda solmuş ve kendini bırakmıştı.

 

Sonuç belliydi, bizdik.

 

Biz ne kadar kötü bir aileydik.

 

"Eylül!" Tarık abimin bağırmasıyla o tarafa dönene kadar o çoktan bizim yanımıza daha doğrusu Eylül'ün yanına gidip kendisini babamın kucağından alıp koltuğa yatırıp baş örtüsünden sevdi onu.

 

"Anne getirdim." Koşarak gelen Miraç'la annem ve babam hızla yerinden kalkıp ilaç poşetini masanın üstüne döküp o kadar ilaç arasından bir tane sıvı ilaç ile birde iğneli olan ilacı hazırlayıp Eylül'e yaptılar.

 

İlaçlara göz attığım da ise gözlerim şokla açılmıştı.

 

Bunlar yüksek derece sinir ilaçları ve kriz anında yapılan iğneler ve bilmediğim 4,5 kutu ilaç daha vardı.

 

"Bu ilaçlar ne baba?" Tarık abimin buz gibi çıkan sesi ile herkes ilaçları fark edip onları incelemişken annem hızla ilaçları toplayıp Miraç yoluyla tekrardan yerine yollamıştı.

 

"Bu konuyu ona açan olursa yıllar sonra benden ilk anne dayağını yersiniz!" Diyerek konustuğunda kimse bir daha söz söyleyemedi.

 

Babam Eylül'ün yattığı kanapenin başına gidip yere oturup kafasını Eylül'ün omzuna yaslayarak soluklandı.

 

"Allah'ım sen ona şifa ver huzur ver..." Diyerek mırıldanması duyuldu. Ve o an hepimizi şaşırtacak bir olay gerçeklesti.

 

Babamın gözünden bir kaç yaş damla akıp çenesinden koltuğa düştü.

 

Babam en son Eylül'ü ilk kucağına aldığında Eylül için ağlamıştı. Şimdi de Eylül'ü kaybetme korkusuyla yine Eylül için ağlıyordu.

 

Ve ben o zaman daha çok fark ettim nasıl bir haltın içine düştüğümüzü.

 

Biz bir masumun ahına girmiştik ve bu girişin bir çıkışı yoktu...

 

❤️‍🔥OLAY GÜNÜÜÜÜÜ Eylül başkandan anlatım❤️‍🔥🔥

 

"Deli kız? Senin burada ne işin var! Yatman lazımdı." Diyerek koşarak yanıma gelen Ayşen ablaya gülümsedim.

 

"Ay yok be Aysel abla yeter daha ne kadar yatacağım. Yat yat götüm büyüdü yeminle." Diyerek homurdanınca Ayşen abla bu halime gülüp beni salona ilerletti.

 

Salona geldiğimizde Azat bey ve ona sarılmış bir şekilde televizyon izleyen Leyla hanım ve ileride ki masada oturup oturup ödev yapan miraç ile ona resim çizerek katılan Eymen vardı.

 

Evin büyük çocukları yine işteydi anlaşılan.

 

Benim geldiğimi gören Azat bey ile Leyla hanım doğrulurken onları engelledim.

 

"Oturun gari oturun, alt tarafı şuraya oturacağım." Diye güldüğümde onlarda güldü.

 

Oturup hep beraber televizyon izlerken bir anda kapı açılıp içeri birileri girdi. Ve o kişiler hızla salona gelmeye başladı.

 

"EYLÜL!"

 

Tarık'ın sesiydi bu.

 

Odaya sinirle giren tarık ve onun arkasından giren tugay da ikizi kadar sınırlıydı. Onların arkasından bana gizlice sırıtan ayaz, akın can üçlüsü ile bana üzgün bakışlar atan bir demi vardı.

 

"Ne oluyor?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

 

"Ne mi oluyor!? O tahmin ettiğimiz boklukların açığa çıkıyor!" Diyerek tugay bana doğru sert adımlar atmaya başlayınca bir anda Azat bey önüme geçmişti.

 

"EHH YETER BE!" Leyla hanımın ortaya girmesiyle tarık ve ben hariç herkes ona dönmüştü.

 

Ben ise Tarık'ın gözlerine bakıyordum, onun gibi.

 

Ama tek fark ben ona merakla bakarken o bana iğrenicesine bakıyordu.

 

"İğrençsin..."

 

"Seni kız kardeşim yerine koyan bana da yazık. Şu hala senin için çırpınan aileye de yazık."

 

"Hiç bir boka değmezsin."

 

"Yaşamana bile gerek yok." Diyerek odayı terk eden Tarık ile olduğum yerde çivilendim.

 

"N-Ne oluyor?" İlk kez sesim titremisti çünkü bir hafta boyunca bana iyi davranan beni tanımaya çalışan o adam gitmiş yerine pislik bir herif gelmişti.

 

"Ne mi oluyor seni küçük şırfıntı! Kendi deden yaşında baban yaşında admalayrla görüştüğün ortaya çıktı! Hadi al bu fotoğrafları da ispatla bakalım!" Diyerek yüzüme bir avuç resim attığında hepsi yere yığıldı.

 

Kafamı hafif eğip resimlere bakarken fark ettiğim şeyle sinirlerim gerildi.

 

Çünkü fotoğraflar benim dedemlerle çekindiğim veya Taner babayla çekindiğim fotoğraflardı.

 

Gözlerim arka taraftaki akına kayınca bana gülerek bakmasıyla sinirle yerimden hareket ettiğim gibi hızla onun üzerine gidip bu sefer yüzünün tam ortasına yumruk attım.

 

Beklemediği yumrukla kendini yerde bulduğunda ona yukardan bakarak bağırdım.

 

"Yeter Öztürk, yeter."

 

Sana verdiğim sabır yeter be Öztürk...

 

"Hem kabahatli hemde güçlü yarabbim!" Diyerek bağırdı tugay. Ama ona dönüp bakmadım.

 

"İlk gün üstüme sıcak su döktünüz akşamında ise beni korkutmaya çalıştınız ve odamdaki bütün tablolarımı parçaladınız her emeğimi yerle bir ettiniz." Sakince konuşuyordum.

 

Ve bu sakinliğin altında bir felaket yatıyordu...

 

"Sonraki gün şampuanıma saçları yakabilecek bir güçlükde olan bir kimyasal boya kattınız. Ondan sonraki gün benim en nefret ettiğim iğrendiğim şeyi yemeğime katıp yememe neden oldunuz. Sonraki gün limonlu kekin içine ben yokken kattığınız greyfurt ile Azat beyin canını tehlikeye attınız." Sakinliğim yavaş yavaş sönerken en sonunda bağırmaya başlamıştım.

 

Şuan sinirden ellerim ve ayaklarım titrerken aynı zamanda boğazım yırtılırcasına bağırıyordum.

 

Hayır ben kriz geçiriyordum...

 

Ama kendime engel olamıyordum da.

 

"Ama bu fazla Öztürk!"

 

"Dedemlerle ve babamla olan fotoğraflarımı buraya getirip bana iftira atmak cesaret ister Öztürk."

 

"Ne yapabilirsin Tunç?" Arkamdan gelen bu gibi sesle kafamı çevirdim ve bana diyene baktım.

 

Tarık gelmişti.

 

Tarık Öztürk.

 

Ama bu sefer benim için değil erkek kardeşi için gelmişti.

 

Beni dinlemişti ama bana inanmıyordu.

 

Gözlerindeki bana bakan o ışıltı yerine saf nefreti koymuştu.

 

"Onu da o zaman görürüz Tarık."

 

"Tarık değil Öztürk de."

 

"İsmimi bile ağzına almayı hak etmiyorsun."

 

"Daha kaç kere daha iğrenç olduğunu tekrar etmem gerekiyor?"

 

"İğrenç ve gereksizsin Eylül Tunç."

 

Ondan duyduğum son cümleler bunlar olmuştu ve ona dair hatırladığım son şey ise ben olan kırgın gözlerle bakarken onun bana daha da kötü bakmasıydı.

 

İnanmazsa inanmasın...

 

Bana ne demi?

 

Bana ne...

 

Nuriye benim canım niye bu kadar çok acıyor?

 

"Gözlerime iyi bak T. Ö. Bu gözlere iyi bak çünkü her biriniz pişman olduğunda bu gözler size bir daha böyle bakmayacak." Diyerek ona omuz atarak hızla odama çıkıp odamı kitledim.

 

Tabi gelirken akın şerefsizinin eline de basmayı unutmamıştım.

 

Ellerimin titremesin durmazken hızla ilaçlarımı içmiştim. Ve sakinlesmeye çalıştım ama olmuyordu.

 

Sakinleşemiyordum!

 

'kücük kızım'

 

'seni pis orospu!'

 

'sen dünyanın en değersiz insansın!'

 

"Hayır değilim!"

 

Hayır değildim. Beni seven bir ailem var benim!

 

' yok işte salak!'

 

"Varr!"

 

✨Yazarın anlatımııı ✨

 

Ve asıl olanlar şimdi başlamıştı...

 

Eylül kendi içindeki gizli gizli katledilmiş çocukluğu ile kavga ederken o gün odasını saatlerce topladığı odada eline her ne geçerse eline alıp atmaya ve seslice kendi kendine kavga etmeye başlamıştı.

 

Ve o kargaşada hareket ederken ayağına giren camları, veya avucunun içinde sıktığı cam parçasının farkında bile değildi.

 

Aşağıda Eylül gittikten sonra yine karışan salonda ise yukarıdan gelen hıçkırık ağlama ve fırlatma sesleriyle herkes susmuştu. Ve bir anda yukarıda ki bütün sesler susmuş ve yere büyük bir şey düşmüştü.

 

Bu sesten sonra Azat beyin dilinden dökülen kelime ise sessiz evin içindeki küçük bir kızın çığlıklarına dönüştü.

 

"Eylül'üm..."

 

Bölüm sonuuuuuuu

 

Yaşıyonuzmu lennn

 

Neysem moralim yine gıdık nedne çünkü bu bölüm komple silindi yazmayı bitirdikten sonra...

 

Ama bu akıllı yazarınız göt korkusuyla zaten her 5dkda bir kopyala yapıyordu tüm metni.

 

Yineden burada yazdığım kelimelerim gittiği için üzüldüm.

 

Neysem bugün çok efkarlıyız hepinizi öpüyoreee

 

Bölüm nasıldı?

 

Eylül başkan?

 

T. Ö (tarık)?

 

Azat beyciğim?

 

Akın şerefsizi?

 

Demir?

 

Ayaz?

 

Can?

 

Tugay?

 

Gelecek bölümde neler olacak?

 

Glecek bölümlerde istediğiniz sahneler nelerdir?

 

Hepinizi seviyorum ve bir sonraki bölümlerde görüşmek üzereeee 💗✨🔥👻🤍

 

Loading...
0%