Yeni Üyelik
4.
Bölüm

O Benim Ablam! -4-

@idlxlluviaxx

Eylül başkandan tam gaz devammm


Miraç'ın bana karşı belirsizliği,bana bir an umut verip bırakması canımı acıtmıştı. Az önce abimden ve Yiğit'ten beni kıskanan çocuk şimdi sanki ben onun hiç bir şeyiymişim gibi davranıyordu.


İnsanın ister istemez canı sıkılıyordu.


Miraç'ın ardından benimde uydurduğum küçük yalanla odama kaçmamla abimgil ne olduğunu anlamışlardı. Abim yiğiti tuttuysa sorun yoktu çünkü yiğiti biliyordum şuan Miraç'ın yüzüne bir tane geçirmemek için cebelleşiyordu.


Odamın camını açıp derin bir nefes aldım. Ardından camı kapatmadan arkama dönüp makyaj masasının çekmecesini açıp takılarım arasından aradığım takılara göz attım.


Aradığım büyük kutuyla gülümseyip kutuyu masaya çıkardım ve takmak istediklerimi ayırıp geri kalanları kutusuyla yerine koydum.



(Bileklik olarak Pandora yıldızlı bileklik göremeyenler için)



(Yüzük olarak Celine'nin düğümlü gümüş yüzüğü)


Yüzüğü ve bilekliği takıp çantamı koluma taktım ve aynaya dönüp başörtümü düzelttim.


O kutudan aldığım her bir takı için benim için ayrı bir önemi olduğu için o kutuyu gözüm gibi sakınırdım.


Parmaklarımın arasında ki düğümlü yüzüğü Kunt abim iki yıl önceki doğum günümde hediye etmişti. Anlamını sorduğumda ise bana 'Bu düğüm aramızdaki aşılamaz bağın simgesini anımsatıyor. Bu düğümü gören anlasın ki Tunç kardeşlerin arasındaki bağın mahşerden sonrasına kadar hatta daha uzun süreceğini anlasınlar.' demişti. Ardından da 'Eğer yanında ben olmazsam ve kendini tam olarak huzurlu hissetmiyorsan tedirgin veya korkuyorsan bu yüzüğü tak Can tanem. Ve baştan sana haber vermek istiyorum ki yüzüğün içinde bir yerinde bir cip var. Eğer olurda sana bir şey olursa birileri bizi ayırırsa diye duruyor o aksi halde onu seni sıkmayacağım ve aksi durum olmadığı halde seni kontrol etmeyeceğim.' diyerek de benim gönlümü fethetti.


Kunt Tunç benim için bir şaheserimdi...


(Yazarınızın da müstakbel kocasıııı💗✨)


İçimde garip duygular vardı ve ben bu duyguları ilk kez abilerinden bu kadar uzak kalmakla sebep tutuyordum.


Bileklik ise bana Umut'un hediyesiydi. Umut benim çocukluk arkadaşım hatta bı nevi kardeşim, üvey annemin süt konusunda sorunu olduğu için beni ve abimleri çok emzirememiş bu yüzden bizi ilk olarak yengem ırmak bizi emzirmişti.


Ama bu konuda abimler de sorun çıkmasa da ben yiğit de sorunlar başlamıştı. Bizim Antep'ten taşınmamızla beraber üvey annemgilin de huyları değişmiş, abim anlatırken benim doğumuma 1ay kala Antep'ten buraya taşınmışız ve buraya taşındığımız gibi annem ve babam değişiklik olduğunu söylemişti.


Neysem çok uzattım ama kısacası söylemek gerekirse biz buraya taşındıktan sonra benim ve Yiğit'in süt anneliğini Umut'un annesi olan Oya anne olmuştu.


Oya annenin de 4 oğlu vardı eşi Taner babanın hayalinde hep bir kız çocuğu olsa da hiç bir oğlunu da ilgisiz bırakmamıştı. Onlara göre ben onlara Allah'a onca yıl dua ettikleri kız çocuklarıydım.


En büyük oğulları Pusat abi 24 yaşında ve veteriner di ikinci çocuk ise Umut'tu. Umut benden yaklaşık 7ay büyüktü ve namıssız benle 'bana abi de lan it köpke' diye benle uğraşıyordu.


Üçüncü sırada ise yiğitin best kankası olan Kaan vardı ikisi de aynı yaştaydı sadece aralarında 3ay vardı. Tek sorun bu sefer yiğit daha büyüktü.


Umut'un bana yaptığının aynısını yiğit de kaan'a yaptığı için bazen Kaan ile birlik olup ikisini delirtiyorduk.


Son sırada olan miniğimiz ise Ekin'di, kendisi 5yaşında ve 1. Sınıfa gidiyordu. O tatlı yanaklarını ısırmaya bayılıyordum!


Yanlız benim ne kadar çok abim varmış lan!


Ohaaa!


2can cağzım var


2de süt var


Lan kuzen olan süt abilerden de bir 8,9 tane var.


Diğer kuzen abilerden 3 tane.


Eee Leyla hanım bana 6abin var dedi.


Ananı avradını Nuriye! Matematiğim gitti sen hesapla şunu. Kardeşleri işin içine katamıyorum bileee.


Allah aşkına niye bu erkeklerde y kromozomu bu kadar fazla, hayır ne vardı bir x vermek çok mu zordu anasını satayım.


Lan mantıken 22 abin var...


Dema Nuriye.


Dedim valla.


Abovvv ben nerelere gidemm.


Aaa öyle deme Eylül. Ne demişler 'Dışından baktım yeşil türbe, içine girdim estağfurullah tövbe.'


Allah'ım sabırr.


(Lan biz en son bilekliğin hikayesini anlatıyorduk ne ara buraya geldik djcjchfbcbc)


Bilekliğin hikayesi ise Umut'un 15 yaşında zevkiyen çalışmaya girip biriktirdiği paralarla bana o bilekliği almasıydı. O gün o bilekliği aldığı için hem çok ağlamış ve ona vurmuştum hemde Umut'a sıkı sıkı sarılmıştım.


Mal kafa bilmem kaç lira vermiş! Muhabbeti geçince de bana o zaman daha ucuzdu bak şimdi daha pahalı diye beni avutuyo salak.


Ama bana verirken dedikleri çok gözeldiiiii.


'Sen benim olmayan ikizim olmayan kız kardeşimsin sana ve anneme hediye almadıktan sonra ne diye alayım ne olduğu belli olmayan elalemin kızına.'


Ama bu laflar hala mallığını değiştirmiyor.


Kapının tıklatılmasıyla kafamı o tarafa çevirdim. Miraç elinde kol saati ile bana çekingen bakışlar atıyordu.


Giyindiği beyaz t-shirt ve onun üstüne oduncu gömleği altına siyah pantolonla çok şık olmuştu.


Lakin tek sorunu o kıvırcık saçlarıydı! Bu tatlılık genetik mi ne abim, bu nee.


Ama bana bakma öyleeee.


Yerim ula seni çocuk.


Miraç bir anda bana şaşkınlıkla bakıp gülmeye başladı.


Dur tahmin edeyim dışımdan konuştum dimi?


Keşke bunu daha önce fark edeydin belki bu olmazdı Allah'ın akıllısı!


Sus bı Nuriye.


"Beni yemek gibi garip planların var galiba o zaman ben saat için annemden yardım alayım." Diyerek gidecekken onu durdurdum.


"Lan gel buraya seni Pikachu, takarım ben saatini."


Bana kararsızca baktı ardından kapıdan içeri girip yanıma geldi.


Elime verdiği saati bileğine geçirip kilidini (aman şu saatlerin kilidi midir klipsimidir neyse o) taktım.


"Çok... Güzel olmuşsun."


"Hı?"


Miraç'ın ani iltifatına verdiğim tepkiye gülen Miraç'a şaşkın şaşkın bakarken o gülmesini durdurup gözlerini benden kaçırıp gözlerini odada gezdirmeye başladı.


Gözüne kestirdiği siyah ip bilekliğimi bakınca ona gülümsedim.


"İstersen onu da tak uyumlu olur."


"Cidden mi? Kızmaz mısın?" Bana şaşkınlıkla bakarken onun tepkisine gülüp elimle saçlarını karıştırdım.


Şerefsiz zaten yakışıklı birde saçlarına bakım yapıyordu.


"Tabi ki de hayır hadi al tak."


Hala çekingen bakışlarla bakınca masanın üzerindeki bilekliği elime alıp Miraç'ın elini tuttum.


Elleri normalden soğuktu, ellerini tutmamla iyice gerildiği için daha da buz gibi olunca hızla bilekliği taktım.


Elimi elinden çekince rahatlamıştı ama bu sefer elimle yanağına dokunup ateşine baktım.


"Lan bu soğukluk ne oğlum. Hasta mısın sen?"


"Yoo ne hasta olması ya, neyse hadi ineli- Ohaa!" Miraç'ın bir anda sesinin yükselmesiyle onun baktığı yere baktım.


Kitaplıkta ki küçük sallanan kafalı Avengers karakterlerini ve onun gibi bir çok filmin karakterlerinin olduğu oyuncak koleksiyonuna baktı.


Yada onun dışında ki en üst duvarda rafta duran bana ait olan resim tablolarına. Başka bir ihtimal olan Leyla hanımın benim için ayarladığı ama bana zırnık yetmeyen kitaplığa bakıyor da olabilirdi. Çünkü orada yaklaşık 216 kitap vardı, tabi daha yerleştirmediğim bir çok kitabım vardı.


Ama miraç beni her yoldan şaşırtarak bir soru sordu.


"Bu fotoğraftaki sen misin?"


Gösterdiği fotoğrafta 4 yaşımdayken çekildiğim bir fotoğraftı.



(💗✨Yerim ula ben bunuuu✨💗)


Ellerim belimdeyken birisi ben düşmeyeyim diye belimden tutmuştu. Üzerimdeki çizgili pijama takımı ile gözlüklerin fiyakalığı ateş saçıyordu.


Tabi gözlüklerin beraberinde siyah kısa saçlarım ve büzülmüş küçük olamam rağmen dolgun dudaklarım eşlik ediyordu. Ve ortaya çok tatlı bir görüntü çıkıyordu.


Maşallah ne gadar da datluymuşum.


"Evet benim, büyük bir ihtimalle o zaman daha 4yaşındaydım. Beni tutan kişi de teyzem. O sıra galiba yiğit konuşmayı bir türlü öğrenemedi diye ona küsmüştüm." Diye kıkırdadım.


Miraç'a baktığımda ise gözünden bir hain plan geçmişcesine gülümseyip kitaplığın oradaki küçük fotoğrafı kaptığı gibi alıp kaçtı.


Bende onu kovalarken bir anda kendimizi oturma odasında bulduk. Her ne kadar beni sinir etmeye çalışsa da ikimizde bundan eğleniyorduk.


"Miraç! Gel buraya seni Pikachu."


"Kızım ne oluyor?" Leyla hanımın şaşkın sesi geliyordu ama şuan onu duymuyorduk.


Miraç akının arkasına saklanmıştı bende akının tam önünde onu yakalamaya çalışıyordum.


Şuan Tom ve Jerryden farkımız yoktu.


"Ulan kostok ver şu fotoyu."


"Yiooo." 


Ulan benim lafımı nereden biliyo bu. Hayır yani yooo da değil yiooo diyo aynı benim seslendirmem gibi.


"Bak miço seni yirem bak tamam mı ya verirsin ya verirsin." Diye onuna inat gittiğimde gözlerini kısarak bana baktı.


"Tamam veririm ama yiğit ile bana pasta yapacaksın." Dediği ile dönüp kaldım.


Miraç sadece bana değil Yiğit'e de adım atmıştı...


Sonradan durduğum yerde gülümsedim.


"Siz yeter ki isteyin pastalar ikinize kurban olsun ne oğlum."


________________________________


"Şimdi nereye gidelim?" Murat abimin sesiyle ona döndüm.


Şuan ben yiğit miraç ve Murat abim AVM'de geziniyorduk. Az önce bowling oynamıştık ondan önce de garip garip kombinler yapmıştık.


+Bence yemek yiyelim.+


Üçümüzden de aynı cevap çıkınca Murat abim gülmeye başladı, onun peşinden yiğit ve Miraç da gülünce bende dayanamadım.


"O zaman son istikamet yemek katı!"diyerek yürüyen merdivene koştum.


Diğerleri benim hallerime gülerken ben onları umursamadan merdivenlere bindim.


Merdivene de binmek varmış bu hayatta...


Mal bu kız harbi.


Şaheser bu kız harbiii.


Eylül bu ego nereden geliyor gülüm?


Genlerden galiba Nuriye bende bilmiyorum,tek bildiğim çok güzel olduğumm.


"Hadi tantuni yiyelim, burada başka bir şey yersek Nurullah abi bizi keser valla." Diyerek ayaklarımın alıştığı yere gittim.


Nurullah abinin şubelerinden biriydi bura, biz hep bizim mahallenin orada ki ne giderdik ama arada bir buraya da gelirdik.


"Abi sen bize 2 zurna 2 tavuk döner 1 tane adana kebap..." Yaslandığım yerden Miraç'a döndüm.


"Sen ne istiyor la Pikachu."


Miraç ilk başta yukarıdaki menüye bakmış bir kaç dakika beklemişti.


"Bilemedim ki." Miraç'ın kararsız sesiyle tam ağzımı açmıştım ki yiğitin dedikleriyle şoka girdim.


"İstersen ablama bırak tercihi, emin ol pişman olmazsın."


Lan bu çocuk en son kıskançlıktan Miraç'a katilin öldüreceği kurbana bakması gibi bakıyordu.


Abim de benim gibi şaşırmış olacak ki içtiği su boğazında kaldı. Miraç'a baktığımda ise yiğitin onunla dalga geçtiğini sandı ama baktı bizimki ciddi ona gülümseyip bana döndü.


Oğlum benim Kaan yiğit ve Miraç üçlüsünü kaynaştırmam lazım!


"Peki o zaman sen karar ver benimkini de." Miraç çok şükür cevap verince bende adama döndüm.


Gariban iki saat beni bekledi.


"Abi sen bizim siparişe bir 2 tavuk döner daha ekle." Adam dediklerimi şükrederek yazıp arkaya gönderdi. Bizde bir masaya geçip oturduk.


Yemeklerimiz gelince sohbet ederek yemekleri yedik. O kadar çok yemiştim ki göbüşüm çıkmıştı resmen!


"Yanlız ab- yani Eylül sen nasıl o kadar şeyi yedin?"


"O kadar şey yedim ki ölüyorum. Şuna bakın ya! Resmen göbüşüm çıkmış."


Dediklerimiz ile abim ve yiğit kahkaha atmaya başladı.


"Sen bakma buna ve bunun bu kadar yediğine. Alt tarafı 1 zurna 1buçuk da tavuk döner yedi, emin ol sevdiği yemek olduğu sürece her şeyi yiyebilir."


"Göbüşü çıkmış mış. Hasbama bak sen! Yeri geldiğinde göbüşüme kurban olun diyen kim." Diyerek gülen murat abime 'sen hain, sen şirrefsizz' bakışları atıyordum.


"Hayır birde sinir bozucu gibi yiyip yiyip kilo almayanlardan ya. Abla Allah rızası için o huyunu bana aktar." Yiğitin konuşmasıyla onun kafasına geçirip cidden olmayan göbüşümü severek ona kötü bakışlar attım.


"Yürü git be, şerroya bak sen! Göbüşüm, ben ve iştahım mutlu ve huzurluyuz. Saadetimize dokanmayın!" Diyerek konuşunca hepsi kahkaha atmaya başladı.


"Neyse hadi kalkın bakalım ben şunların parasını vereyim sonra da oyun alanına gidelim." Diyerek kalktı Murat abim.


"Aslana bak be! Ben sevdiğimi aç gomam der gibi, zengin kalkışı yapıyor resmen. Asalet'e bak bee kimin abisi."


"Yalakalığa lüzum yok Sultanım." Diye gülerek anılımı öpüp parayı ödemeye gitti.


Kimin abisi buğğğğ 


Sus lan Nuriye! O benim abim.


Aman paçoz kılıklının bir abisi olmuş da paylaşmıyor!


Senle uğraşamam o yüzden defol çiçeğim.


Nazikliğine hayranım, maşallah


Lan Nuriye yürü git!


"Abla ben elimi yıkamaya gidiyorum siz beni bekleyin." Diyerek lavaboya giden yiğit ile Miraç la bakışmaya başladık.


"Ne tür kitapları seversin?" Miraç'a sorduğum ani soruyla sandalyede dikleşmişti.


"Bilmiyorum aslında, kitap okumaya daha 1 buçuk yıldır başladım denilebilir o yüzden çok okuduğum keşfettiğim bir tür yok ama fantastik okumayı seviyorum. Veya dünya modern klasikler dizisi kitaplarını seviyorum. Peki sen?"


"Benim okumadığım çok tür kalmadı ama benim ki de senin ki gibi. Fantastik, dünya klasikleri, dünya modern klasikler dizisi kitapları, genç kurgu romanları, çizgi roman, Şiir kitaplarını okumayı severim."


Miraç ile 5,10 dk daha konuştuktan sonra Murat abim ve Yiğit'in gelmesiyle kalkıp oyun alanına gittik.


(Arkadaşlar aslında uzatmak istemiyorum ama uzatmam lazımmış gibi de hissediyorum. Ağağağağ ne yapacağımı bilmiyorum! Neyse tam gaz devam.)


En sevdiğim oyun olan silahla vurma oyunu olan oyuna gittik, ben Miraç'la abim de yiğitle takım olup oynamaya başladık.


Şuan durumlar eşitti, tek sorun miraç'ın abimi geçmesi lazımdı.


"Hadi miraç!"


"Hadi abii hadii." Yiğit ile bağırışlarımız salonda ki kalabalıktan duyulmuyordu.


"Hadi abi!"


"Hadi lan miço, hadi ablacım!"


Ve bir anda Miraç abimi vurup öne geçti, ve biz kazandık...


"Yes be!"


"Abii!" 


Murat abim silahı bırakıp Yiğit'e dönerken ben hızla Miraç'ın yanına gidip sevinçle ona sarıldım.


İlk şaşkınlıkla bakarken sonradan oda bana sıkıca sarılmıştı. Öyle ki bu sarılma ne sıkı ne de gevşekti, bu sarılma da büyük bir özlem vardı.


Ve o an kafama dang etti ki abim sırf bizim için yenilmişti...


___________________________ 


"Sonra ne oldu dersin ablam geldi kızın saçlarından tuttuğu gibi masaya kafasını çarparmış gibi yapıp kızı korkuttu. Kızın kulağına bir şeyler dedi ve o günden sonra kızı bir daha kimse görmedi, galiba babasının yanına Kanada'ya gitti."


Yiğitin hararetli hararetli beni övmesi her ne kadar hoşuma gitse de övdüğü kişi benim biyolojik kardeşimdi...


İster istemez geriliyordum.


"Ne demişti ki?" Soran Miraçla Yiğit cevap verecekken ben cevapladım.


"Bilmiyoruz abl-"


"Yaptığı boklukların fragmanını geçtim, ne diyecem başka o got gafali ya." Murat abim yine gülerek anılımdan öptü.


Ayol bugün ne de gözel öpüyor bu adamm.


"Arada Karadeniz şivesine kaçıyorsun güzelim." Kulağıma fısıldadığı şeyle güldüm.


Ne olmuş yani şu aralar Karadeniz dizilerine sardıysam?


"Bir kere o şive değil ağız." Dedim bilmiş bilmiş. Bana üstten üstten bakarken belimde ki elleriyle beni kendine iyice çekti. Sırtım onun göğüsüne yaslarken karşımdaki oturup güzelce sohbet eden yiğit ve Miraç'ı izledim.


____________________


"Kızım siz mi geldiniz?"


"Evet Leyla hanım."


Miraç'ı daha sıkı tutarken bana zorluk çıkaran çantamı yere atıp Miraç'ı daha da dikleştirdim.


Bizim iki salak yemekte o kadar çok ayran içmişlerdi ki arabaya girdikleri 10 dakikadan sonradan uykuya daldılar.


Salona baygın halde tuttuğum Miraç ile işkence çeken bir ben girince bütün bakışlar bize döndü.


"Kızım, oğlum!"


"Ne oldu size?"


"Abim ablamın güzelliğine dayanamamış belli ki."


Çocuk bak seni yerim!


"Sakin olu-" miraçı koltuğa yatırınca bize telaşla bakan Leyla ve Azat beye döndüm.


"Uyu-"


"Ne yaptın lan kardeşime!" İçeri giren akın ile sözlerim kesildi.


"Bir şeyi yok sak-" derken bir anda güçlü kollarla itilmemle yere düşüp kafamı bir yere çarptım.


"Bok iyi!"


Tamam iyisin, iyisinn, iyisin


Bok iyisin Eylül adamı deli etme! Abine söyle seni gelip alsın Kunt abin sana kıyamaz.


Hayır adamı işinden edemem zaten benim yüzümden baya aksatmıştı işlerini.


Kunt abim iş için gerçekleri öğrendiğimiz günün akşamı İtalya'ya gitmişti bende benim yüzümden işlerini aksattığı için hiçbir şey demedim.


"Kızım!" Azat beyin beni hızla gelip kucaklayıp koltuğa koyduğunu hissediyordum ama az önceki ani acı yüzünden tam olarak etrafımı algılayamıyordum.


Nasıl düştüysem bacaklarım, belim ve en çokta kalçam acıyordu.


Ulan kıymetli götüm gitti yaa.


"Akın hemen kendine çeki düzen ver! Ben seni böyle yetiştirmedim." Leyla hanımın bağırışlarını duyuyordum ama gözlerimi açamıyordum. Gözlerim sanki saatlerce kapalı ortamdan aydınlık ortama geçmiş gibi kısık ve bedenimdeki acı yüzünden de dolu doluydu.


"A-Anne ne oluyor?" Miraç'ın uykulu sesiyle ben hariç herkesin ona baktığını hissettiğim.


Ulan miço bir uyudun başımıza neler geldi!


"Kızım kalkabilecek durumda mısın?" Leyla hanımın elimi tutup öpmesi beni dumura uğratmıştı.


Hala gözlerimi tam olarak açamıyordum. Nedenini bilmiyordum ama olmuyordu, küçük bir çarpma bu kadar etki yapabilir mi?


Leyla hanımın dediklerine kafamı olumsuz anlamında sallayarak açıkladım.


"Hey ne oluyor? Abi, bab-ABLA!" Miraçın bağırışıyla birlikte yanaklarımda eller hissettim.


"Abla ne oldu, kim ne yaptı?"


Ben Miraç'ın bana abla demesine mi sevinsem yoksa yerimden kalkmaya mı çalışsam anlamadım.


Ulan 5. Kere abla oldum!


"M-miraç sen iyimisin?"


"Ben tabiki de iyiyim! Ama ablama ne oldu biri bana açıklasın."


"Leyla sen arabayı çalıştır ben Eylül'ü alıyorum."


Bir anda havalanmam ile elim istemsizce Azat bey diye tahmin ettiğim adamın boynuna sardım.


"B-Ben iyiyim. Lütfen gitmeyelim, gerek yok hastaneye..." Işıktan acıyan gözlerimi saklamak adına kafamı Azat beyin boynuna yakın bir yere koydum.


Azat bey anılımdan öpüp yürümeye başladı.


"Miraç sen abinle dur."


"Baba-"


"Çok merak ediyorsan olayı o abine sor o sana çok güzel bir şekilde anlatsın. Çünkü ben bu eve geri döndüğümde ağzını açmaya mecali olmayabilir!"


Azat beyin dedikleri beni şoka uğratırken vücudumu saran soğuk havayla Azat beye daha sıkı sarıldım.


_________________________

*Miraç'ın anlatımı*


Babamlar ve annem aceleci bir şekilde dışarı çıkarken aklım ablamda kalmıştı.


Evet, benim ablam...


Abla demek benim için ilk başlarda çok zor olsa da nedense ablama baktığım ilk andan beri ona abla diyesim vardı.


Çünkü o başlı başına bir anne şevkatine sahip olan bir ablaydı. Sadece bunu bu gün geçirdiğimiz vakitte ve sohbetlerimizle daha iyi anlamış oldum.


Ablama ne oldu merakıyla abime döndüğümde abimin ağlayacak dereceye geldiğini fark ettim.


"Abi! Ne oluyor? Biri artık bana açıklasın." Kızgın sesimle abim elleriyle burun kemerini sıktı.


"B-Ben bilmiyorum. Bir anda kapı açıldı kapandı, size baktığımda ise çok yorgun bitkin ve baygındın. Seni öyle görünce ç-çıldırdım." Abimin dedikleriyle kaşlarım hızla çatıldı.


"Ee sonra?" Diye açıklamasının devamını dinlemeyi bekledim.


Bizim Eylül'ü yani ablamı en çok yaraladığımız konu da buydu dinlemeden yargılamak ve ben bugün bu huyumu bırakmaya karar vermiştim.


"Sonra bir şeyler söylemek istedi tam konuşurken onu susturdum hep. Ne diyeceğini de bilmiyordum ki! Sonra ne olduysa bir anda onu ittim."

Duyduklarımla yerime çivi gibi çakılırken betim benzim atmıştı.


"Sonra kafasını ilk koltuğun kenarına ardından da yere çarptı. Sonra kalkamadı bilmiyorum!"


"S-Sen ne yaptığının farkında mısın peki? Beyin kanamasından ölen kaç insan var biliyormusun!" Sinirle mırıldanırken sonlara doğru bağırmaya başladım.


"Senin saçma sapan şeylerle suçladığın kız bugün bana dünyaları verdi! Beni 15 yıllık kardeşiyle bir tuttu ulan ben hayatımda sizinle bile bu kadar keyifli an yaşamadım." Artık bağırırken ağlıyordum hemde hüngür hüngür.


O benim ablamdı ve bunu kimse değiştiremezdi...


"Abi, akın abi? Ne oluyor ablam nerede?" Uykulu sesiyle odaya giren eymenle ona dönemedim.


"Ulan daha özür dileyemedim bile. Allah'ım nolur onu benden ayırma, geç buldum erken alma yarabbim!" Diyerek dua ettim.


Ardından kimseye bakmadan odama çıktım. Belki de ilk kez annemlerin zoruyla olmadan kendi isteğimle namaz kıldım ve ablama dua ettim.


*"Sen onu koru yarabbim, sen ablamı bizden bütün kötülüklerden koru..."*

Loading...
0%