Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Proje Ödevi Birleşik Yemek Mi! -5-

@idlxlluviaxx

Eylül'ün Anlatımı


"Bakın demiştim ben size iyiyim." Diye kaşlarımı çattıp mırıldandım Azat beye bakarken. O ise benim kaşlarımı çatmama küçük bir tebessüm edip ellerinin arasındaki elimin avuç içine bir öpücük bıraktı.


Düştük mü düştük...


Ona küçük bir tebessüm edip sağımda dalgınca yere bakan Leyla hanıma döndüm. Benim ona baktığımı fark etmeyince kendimden beklenmeyen bir cesaretle Leyla hanımın benim diğer elimi tutan elini kendime çekip öptüm.


Benim öpmemle daldığı yerden hızla ayıldı ve bana dolu gözlerle gülümsedi.


Bu kadın dünyaya ağlamak için değil gülmek için doğmuştu.


"Efendim güzel kızım? Bir şey mi istiyorsun?" Diyerek ilk önce anlımı öptü sonrada hızla ayağa kalkıyordu ki onu durdurdum.


"Lütfen oturun, ben iyiyim. Bakın sonuçlarda temiz çıktı hadi artık eve gidelim, hem Eymen çok merak etmiştir sizi. Sahiden onların haberi yoktu dimi hemen eve gitmeliyiz!" Leyla hanımı tutan benim ardımdan benim ani kalkışımı durduran Azat bey ile ona döndüm.


"Gideceğiz güzelim zaten sadece az sabret. Osman amcan bir gelsin bakalım neyin var neyin yok, zaten zarif ve bir o kadar narinsin bir şeyin varsa erkenden öğrenip önlem alalım." Diyerek beni ikna edince oflayıp geri yerime yattım. Azat bey ve Leyla hanım benim bu halime gülerken ben ise Osman amcayı bekliyordum.


Cidden Wattpad karakterinden farkım yoktu! Bu hastane bizimmiş, ve Azat bey hazır gelmişken bir kaç test daha yaptırmıştı. Tabi bununla beraber kafa çarpması yüzünden röntgen ve emara girmiştim. Sonuçlar çok şükür temiz çıktı bu yüzden uyurken kontrol olayını yaşamayacaktım. Ama eminim ki Leyla hanım arada beni kontrol edicekti, bir ana olarak içine sinmezdi boş boş beklemek.


Kapı tıklatılıp açılınca gözlerimi kapıya çevirdim. Osman amca elindeki bir düzine dosyayla yanımıza adımladı.


Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete bakalım


İnşallah o kağıt parçaları hastane kayıtlarım değildir...


"Ne oldu Osman?" Diye süpheyle sordu Azat bey.


Osman amca ilk bana baktı tereddütle biliyormuyun diye. Bende onu onaylayan bakışlar attım.


Telepati yoluyla anlaşıyorlar anasını satayım!


Anlıyor mu bari Eylül hanım?


Senden daha iyi anladığı kesin Nuriye.


Anladımı anlamadımı bilmiyorum ama en sonunda yatağın ucuna gelip yatağın önünde ki kasaya dosyaları koydu ve teker teker açmaya başladı.


"İyi mi kötü mü onu siz karar verin Azat. Benim bir fikrim yok." Diyerek sıkıntılı nefes aldı.


İyimiydim? Yoksa ölücekmiydim...


"Uzatma Osman."


"Tamam ilk öncelikle söylemem gerekecek olursa Eylül ileri dereceye girme ihtimali yüksek olan bir sinir hastası. Umarım ilaçlarını düzenli alıyorsundur küçük hanım."Gözlerimi Osman amcadan ayırmadan işkence çeker gibi kafamı aşağı yukarı salladım.


"Ne zamandan beri kullanıyorsun ilaçları ve ne zaman haberin oldu?"diye bana soru yönelttiğinde büyük bir nefes alıp verdim. Azat beylerin bana baktığını hissetsemde onlara bakmadım.


"Dosyada yazdığı gibi 10 yaşımda geçirdiğim bir sinir krizi atağı ile teşhis konuldu ilaçlara ise 14 yaşımda başladım. Yaklaşık 3yıldır aralıksız kullanıyorum. Ve sen sormadan söyleyeyim. Evet bir psikiyatriye gittim ve bazen atak geçirmeme yakın hapımı ikinci kere içebiliyorum." Diye aralıksız konuştum.


Bildiği okuduğu şeyleri yüzüme vurmayı bırakmalıydı yoksa bendeki güler yüzden mahrup kalırdı valla.


"Bunu bildiğine göre küçük sorundan kurtulmuş bulunuyoruz. Şimdi gelelim diğer soruna, hastane kayıtların-"


"Hastane kayıtlarımın birini bile biriyle paylaşılırsa avukatımla bire bir konuşursun Osman bey." İlk geldiğinde ona Osman amca demiştim ama şimdi damarıma bastığı için Osman bey demem onu şaşırtmıştı.


Kendi kendine ağzının içinde homurdanmasıyla kaşlarımı çattım.


"Ağzının içinde mırıldanma yüzüme söyle ne söyleyeceksen!" Sert sesimle Osman amca ilk önce Azat beye sonra bana baktı ve küçük acı bir tebessüm etti.


"17 yıl ayrı kalmanıza rağmen davranışlarınızdan konuşmalarınıza kadar olan bu benzerlik gözleri yaşartıcı derecede." Sonra bana döndü ve tebessümü büyüdü.


"Peki sen nasıl istersen öyle olsun babasının kızı. Ama bunu senle özel olarak bir gün konuşmak istiyorum, birde bana dediklerinin aynısını babana da anlat çünkü senin inatlaştığın gibi babanda inatlaşıcak. Beni ikinizin arasında bırakma. Bunun dışında çok şükür bir sağlık sıkıntın yok. Toparlanıp çıkabilirsiniz." Diyerek Azat beye başı ile selam verdi ve kapıdan geldiği gibi çıktı.


"Hastane geçmişime veya her hangi bir geçmişime benden izinsiz bakmayacaksınız." Azat beye dönüp dediklerimle Azat bey ilk önce gözlerime bir süre baktı ardından yenilmişlikle gözlerini yumdu.


"Sen nasıl istersen güzelim. Ama lütfen bir gün anlat bize." Diyerek anlımdan öptü.


Bir gün inşallah anlatabilirim size yaşadıklarımı, oysa atlatamadım hala o anları.


"Neyse hadi eve gidelim birazdan sabah olur." Diyerek Leyla hanım beni dikkatlice kaldırdı.


Cidden ya saat ne ara sabah 5 olmuştu...


______________________________


"Melekk!"


"Melekk"


"Eyyül!"


Üstümde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi aralayıp karşıma baktım. Eymen tatlı pijamasıyla benim üstüme yatmış beni uyandırmaya çalışıyordu.


Dün geldiğimiz gibi namazlarımızı kılıp yatmıştık, zaten sabaha doğru yattığımızdan dolayı geç uyanmamız normaldi ama Eymen bu durumu kavrayabilecek yaşta da değildi.


Uykulu gözlerle ona bakarken komidinin üzerindeki saate baktığımda saatin daha 10 olduğunu gördüm aslında 2dk önce hiç uyanmadan yatsaydım tekrar uyuyabilirdim. Ama şimdi yatsamda uyuyamazdım.


"Ablam?"


Eymen sesimle kafasını kaldırıp kızarmış yanaklar ve gözlerle bana bakarken anında kaşlarımı çatıp yerimden eymeni kucağımda tutarak doğruldum.


"Ablam ne oldu!?"


Bana baktı ardından kafasını boynuma gömüp hüngür hüngür ağlamaya başladı.


"Abla iyisin dimi? Dün seni göğemedim o abim olacak namissizlar da hiç bir şey demedi." Diyip ağlamaya devam etti. Ona sıkıca sarılıp başından öptüm.


"Oy benim kınalı kuzum, bak iyiyim ben sakin ol."


"Abla bana bir şeyler anlatsana..." Diyerek kafasını daha çok boynuma götürdü. O rahat olsun diye yaslandığım yerden azıcık doğruldum ve onun daha rahat yatmasını sağladım.


"Tamam ablacım." Aklımda hiç bir şey yoktu ama küçükken babanemin bana söylediği bir şarkı vardı.



(BKYO yu okuyanlar veya ailesinde Makedonyalı olan biri bu şarkıyı bilir zaten ama bence herkesin dinlemesi gereken bir şarkı. İnsanın içindeki çocuğu çıkaran güzel bir şarkı.)


"As më jep njer ujë moj balluk e prërë

As më jep njer ujë moj balluk e prërë

Me se të të japë trendafil me ere?

Me se të të japë trendafil me ere?

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

As më jep njer ujë moj balluk e prërë

As më jep njer ujë moj balluk e prërë

Me se të të japë trendafil me ere?

Me se të të japë trendafil me ere?

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

O me dorënde tënde moj balluk e prërë

O me dorënde tënde moj balluk e prërë

Dora mu ndodh zënë trendafil me ere?

Dora mu ndodh zënë trendafil me ere?

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Me se tu ndodh zënë moj balluk e prërë?

Me se tu ndodh zënë moj balluk e prërë?

Me unazëne tënde, trendafil me ere

Me unazëne tënde, trendafil me ere

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

O me dorënde tënde moj balluk e prërë

Dora mu ndodh zënë trendafil me ere?

Me se tu ndodh zënë moj balluk e prërë?

Me unazëne tënde, trendafil me ere

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne

Jarnana, jarnane, jarnana moj të keqëne"


Şarkının sonuna geldiğimde kafamı eğip koynumdaki küçük ağaya baktığımda mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Geceden beri beni rahat bırakmayan kabuslarım nedeniyle uyuyamamanın getirdiği yorgunlukla eymenin saçlarına öpücük kondurup bende gözlerimi kapadım.



(Eylül ve Eymen misali ama Eylül'ün başında takma şal var ve üzerinde ince uzun kollu bir tunik var bunun nedenini size bölüm sonunda açıklayacağım)


________________________________


Akın it herifinin anlatımıyla


Gece gece gördüğüm bilmem kaçıncı kâbus ile yatakta doğrulup su şisemi elime aldığımda boş olduğunu fark ettim.


Allah Allah, ne hikmetse hep de boş oluyor bu wather kapları...


Hey sende kimsin?


Ayol bu daha beni tanımıyor ne biçim ikizsinn be sen! Nuriye ben Nuriye.


Nuriye mi? Ne alaka çıkarmısın içimden!


Şimdilik gidiyorum ama hu dönmeyeceğim anlamına gelmiyor seni küçük velet. Hihaha hihaha!


O ne biçim gülüş lan?


Kötü kadın gülüşü canım sen anlamazsın...


Tamam hadi beni salda kime gidersen git.


Zar zor ayağa kalkıp mutfağa inip suyumu doldurup tekrar odaya döndüm ve komidinin üzerine koydum. Tam yatağa yatacakken aklıma Eylül'ün gelmesiyle birlikte içimde tarifi olmayan bir duygu belirdi.


Onun hala masum olduğunu düşünmüyordum, bizden sakladıkları vardı ve bu çok belliydi. Ona rağmen annemin babamın eymenin hatta Miraç'ın bile kalbini fethetmişti.


Ama ona yaptığım davranışlar da doğru değildi bunun da farkındaydım...


İçimdeki o duyguya kışkış diyip yatacakken bir anda kalbime giren ağrıyla nefesim kesildi. Böyle ağrılar küçükken çok yaşadığım için doktora gittiğimizde ne kalbimde nede başka bir şeyimde sorun olmadığını söyleyince annemgilin içine kuşku düşmüştü. Doktor benim sağlık bilgilerine tekrar bakıp gülümseyerek:


'Buradaki bilgilere göre bir ikizin varmış. Her ne kadar bazı insanlar saçma duysa da ikiz hisleri denilen şeye ben inanırım. Belki de ikizin canı acıyordur? Ve hayatta herkesten önce sana söylüyormuş gibi bir şey. Ve aynı şeyler senin içinde geçerli her acında bunu senden bile önce hissedebilecek bir ikizin var. Bir birinize dikkat edin çocuklar, çünkü biz bazen sırf ikiz çocuklarda gördüğümüz hastalıkların teşhisini ikizlerinden daha rahat bulabiliyoruz.' diye uzun bir metin geçmişti. O zamanlar belinay'ın hiç bir şekilde acı gibi veya kötü hissettiği zaman olmuyordu ve bu konu ailede en çok benim dikkatimi çekmişti.


Belinay benim ikizim olmadığı için onun hissettiklerini hissedememiştim.


Ama Eylül benim ikizimdi ve bu aradaki kabul edilemeyen bağlar bizim hislerimizi birbirimize ispiyonluyor olabilirdi.


Hızla kalkıp Eylül'ün odasına doğru ilerledim. Kapısını sakince açıp içeriye girdim.


Beni sade ve ama bir o kadar da anı kokan bir oda karşılamıştı, oysa Eylül burada kalmaya başlayalı 1hafta olmuştu...


Duvarlarındaki daha önce hiç görmediğim tablolara hayranlıkla baktım. Ardından makyaj masasının üzerindeki bakım malzemelerine ve tek tük olan makyaj malzemelerine.


Belinay da bir ton olan şeylerden burada sadece bir kaç tane vardı ve hepsi de ağzına kadar doluydu, ya yeniydi yada çok kullanılmıyordu.


Eylül'ü ne zaman gördüysem yüzünde hiç makyaj görmemiştim, galiba sadece özel günlerde yapıyordu.


Gözlerim dolup taşan kitaplığa değince şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Bütün kitaplık okuma kitaplarıyla doluydu ve daha da kenarda duran kitap kolisi olduğu belli olan 5 koli vardı!


Hoy maşallah!


Adımlarımla beraber gözlerimi de ders masasına çevirdim. Üzerindeki test kitaplarını incelerken bir şok daha geçirdim.


12. Sınıfmıydı?


Benden 1 yıl erken niye başlamıştı ki?


Keyfinden gerizekalı, keyfinden.


Yine mi sen ya bir defol git.


Bunu bir ara ona sormak için aklımın kenarına not ettim. Tam kitaplığa doğru giderken bir anda arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm.


"Yapma..."


Yatakta terler içinde kıvranan Eylül ile olduğum yere çakıldım.


+Dik başlı, etrafına gülücükler saçan, inatçı olan o kız nereye gitmişti?


Peki senin güvenmiyorum o kız iğrenç diyen olmayan zekan nereye gitti?


+Nuriye koydu lafı noktaaa+


Tabi canısı ne sandınn


"Baba...Anne lütfen." Diyerek acı içinde kıvrandı yine. Üstündeki uzun kollu tuniği sanki onu çok darlıyormuş gibiydi, galiba önceden yatmadan önce böyle giyinmiyordu. Yatarken bile çıkarmadığı baş örtüsü ile ne kadar tesettürüne bağlı olduğunu görüyordum. Baş örtüsü akşamları ona zorluk çektirdiği gibi gördüğü kâbuslar bunu daha da zorlaştırıyordu.


Ve o buna rağmen asla başörtüsünü çıkarıp yatmamıştı, her gece gelmiyordum ama annem her gece gelip Eylül'ü kontrol ettiği için bunu hep babama üzüntüyle söylüyordu.


O bize haram değildi ama bir o kadar haramdı.


Gece gece bir şey olur diye kapısını kitlemiyor ama ani girişlerimiz yüzünden de başını açamıyordu. Açtığı zaman kapısını kitleyip öyle açılıyordu.


"Babaanne...Kuzucuğu istemiyorum artık lütfen geri dön..." Ve son sessiz haykırışı bu oldu. Devamında yatağın kenarında oturup onu izledim ama sadece ağladı, hemde içli içli dakikalarca ağladı. En son Eylül'ün telefonunun ezan programından bildirim gelmesiyle kendime gelip kendimi hızla odadan dışarıya attım.


Babası ve annesiyle arasında ne olmuş olabilirdi ki?


Peki babanesi? Ona ne olmuştu.


Bu sorular aklımı kurcalarken annemlerin uyanma ihtimaline karşılık direkt odaya geçip yattım ve aklımdaki sorularla bir uyku çektim.


(Bu arada o sondaki ezan programından gelen ses 45dk kaldı bildirimi gibi bir şey. Sabah namazını zaten kılıp yatmışlardı.)


___________________________


Eylül başkandan devam


"Evet bakalım abdest alındı mı küçük ağa?" Diyerek yatağa oturdum.


Eymen sabah uyandığında kuran okumayı öğrenmek için çok ısrar ediyordu bende onun bu haline gülüp Kur'an'ı değild ama elifbayı öğretebileceğimi söyledim.


"Evett aldım, annemde elime bu kitabı verdi."diyerek kırmızı bir elifbayı gösterdi.


"Tamam o zaman her gün 3 harf 3 harf öğrenelim ki hem zorlanma hemde sıkılma."


"Tamamm,hadi melek başlayalımm."


Elifbanın ilk sayfasını açıp ilk harfi gösterdim.


"Bak bu elif ama biz buna okurken 'e' diye okuyacağız."


"Niye ama e demektense elif daha güzel. Elif ismini beğenememip e ismini mi beğenmiş ?" Diye sorunca dayanamayıp yüksek sesle gülmeye başladım.


"Yaaa, melek gülmede cevap ver!" Gülmekten gözümden gelen yaşı silip ona döndüm.


"Bak hani alfabede sen nasıl b harfine be diyorsan onun gibi bir şey tamam mı?" Elini çenesine koyup düşündü ardından gülümsedi.


"Anladım!"


Nesini anladın be yavrım, sen daha anasınıfına gidiyon ne alfabesi?


"Peki o zaman bu harfimiz de be harfi ve be diye okunuyor."


"Bu akıllı çıktı o zaman." Diye ortaya atlayan eymenle büyük bir kahkaha kaçınılmaz olmuştu...


____________________________


"Evet küçük ağa bugünlük bu kadar. Hadi bakalım odana gidip bunları iki dakika sen kendin okunsonrada oyununu oyna." Diyerek başına öpücük kondurdum.


"Tamam! Teşekkür ederim melek." Diyerek koşturarak odadan çıktı.


Bende uzun süredir test çözmediğimi fark edip kenardaki ayt fizik kitabını alıp çözmeye başladım. Yaklaşık 2saat böyle fizik çalışmamın ardından mola vermek için fizik kitabını kapatıp ayağa kalktım. O sırada kapıdan Miraç'ın sesi geldi.


"Abla, müsait misin?" Diye kapıyı çok küçük araladı.


"Gel Pikachu, müsaitim." Diye onu çağırdığımda odaya girdi ve hiç beklemeden bana sarıldı. Sarılması bana çok ani olduğu için ilk karşılık veremedim ama ardından bende kollarımı ona sardım ve saçlarına öpücük kondurdum.


"Özür dilerim abla! Ciddiyim çok özür dilerim. İyisin dimi şimdi? Abla..." Sondaki sesiyle ağladığını fark etmiştim. Ona baktığımda bana boncuk boncuk baktığını fark ettim, ona gülümseyerek daha sıkı sarıldım.


"Ablam benim. Affettim, sakin ol."


Bir süre öyle sarılarak kaldık ardından miraç ödev yapacağını söyleyince bende yardım etmekte teklifte bulundum. Oda buna çok mutlu olup yanağımı öpüp mutfağa gelmemi söyleyip heyecanla odadan çıktı.


Bende üzerimdeki öğle namazından kalan namazlığımı çıkarıp daha rahat bir elbise giyinip şalımı yaptım. Geçen gün taktığım takıları çıkarıp yerine koyarken odada benim telefonun sesi çalmaya başladı.


Elime alıp kimin aradığına baktığımda bunun Bir çaklıt davası olan Umut'un aradığını gördüm hızla cevaplayıp kulağıma götürdüm.


(+ Eylül - bu umut"


-"Alo güzelim!"


+"Efendim canımın çiçeğiii, döndünüz mü lan Türkiye'ye?"


-"Geldik geldikkk acil buluşmamız lazım sana ne aldım bilemezsin!"


+"Lan ben sana alma demiyormuyum salak!"


-"Bana salak diyene bak, la mal sen diyon ki biriktir altın yapalım kenara koyalım sonra harcarız."


+"Bak ne de güzel demişim valla."


-"Hığğ, belli. Ulan annemden çok sen zorluyon beni altın yapmaya. Yeminle annem yüzünden değil ama senin yüzünden kaç tane yarım altınım var hatırlamıyorum!"


+"bak ne kadar da hayırlı bir arkadaşım görüyorsun."


-"bilmez miyim sen birde onu bana sor."


+"Gülme lan namıssız! Neyse bizim buluşma lazım cidden."


-"Yarın olsun mu çünkü abimlerde gelmek için tutturuyor.-


+"Olur olurr, bende bizimkileri alıp gelirim. Ama Kunt abim gelemeyecek o iş için yurt dışına çıktı."


-"tamam şıllık yarın yine aynı saat aynı yer yapıyoruz dimi?"


+"Tam olarak öyle yapıyoruz paçoz kılıklı, hadi kapat küçük bir işim var." Diyip yüzüne kapattım.


İkimizde ilk başlarda birbirimizi sinir etmek için bunu yaparken bir süre sonra bu bir oyun haline dönüşmüştü.


(Eylül'ün üzerindeki elbise, göremeyenler için söylemek istiyorum ki içinde kabarık kollu beyaz gömlek dışında çok soluk bir yeşil başında da kırık beyaz renginde bir penye şal)


Aşağı mutfağa indiğimde miraç heyecanla tezgahın önünde bekliyordu. Onun yanına gidip önümüzdeki malzemelere bir bakış attım.


"Lan amonyaklı kekmi yapıcaz?" 8. Sınıfta bende proje ödevi olarak bunu almıştım sonradan hoşumuza gidince arada yapıyordum ama abim fazla amonyaktan zehirleniceğim diye daha yapmama izin vermiyordu.


"Evet sınıfta gün gibi herkes bir dersle alakalı yemek yapıyor benimde aklıma direkt bu geldi." Diye bana döndü.


Ona gülümseyip saçlarına küçük bir öpücük kondurdum.

"Hadi git başına bir şey tak mazallah bir saç telin düşer falan." Diye söylediğimde bana kaşlarını çatarak baktı tam ağzını açıyordu ki onu durdurdum.


"Ablaya karşılık mı geliniyor? Hadi sözüm ikilenmeyecek."


Azıcık arkamdan bana kötü kötü baksa da en sonunda elinde bir iğne oyasıyla gelmesiyle elindeki oyayı alıp başına bandana gibi bağladım.


"Hadi başlayalım bakalım. Sen bana 3 yumurta getir bakayım şuradan." Diye ezbere bildiğim tarifi yapmaya koyulduk.


"Sen biliyor musun bunu?"


"Tabi ki de oğlum! 8. Ve 9. Sınıfım hep bunu yemekle geçti az kalsın amonyak zehirlenmesi yaşıyordum."


Miraç'ın getirdiği yumurtaları kırıp içine belirli miktarda şekerini ekleyip Miraç'a karıştırmasını istemiştim.


(Çok uzatıyormuşum gibi hissediyorum ya)


Çok geçmeden kekin harcını hazırladığımızda keki tepsiye döküp fırına verdik.


"İyi bari o olana kadar bende odamı toplayayım." Diye ayrılmaya çalışan Miraç'a 'sen hain sen şirrefsizz' bakışı attım ve onun ensesinden tuttuğum gibi yanıma çektim.


"Hiç kaçmaya çalışma hadi bu mutfak eski haline gelecek. Kadınlara ne zorluk çektiriyon la sen."


"Ama abl-"


"Aması yok hem bak ben bu mutfak işini nasıl eğlenceli hale getiricem." Diyerek telefonumdan Spotify dan en çok dinlediğim listeme girip bir şarkı açıp elime bir kaşık alarak mikrofon yaptım.


"Aşk olsun hiç değerim yok

Sanırım sen bi bakar körsün

Yeri dolmadı müsterih olsun

Ama geri dönmem yok."


"Kime nisbet bu havalı halin

Canım aşkım bi düşünebilsen

Neler hissettin bana karşı

Bi konuşabilsem"


"Cımbız cımbız çekicem kaşını

Belki bi anda şeklin değişir

Kızma be aşkım tutucam yasını

Sende gidersin gündem değişir."


Gülerek dönmeye başladım aynı zamanda şarkı söylüyordum.


"Gümbür gümbür çıkıcam masaya

Herkesi sattın beni satmasayaa

Az ye be aşkım beynin gelişir

Kendi önünden ye bi dünyan değişirrr."


"Şimdi sahneye çıkıcam çıkıcam

Çok güzel bi aşk yapıcam yapıcamm

Aşkım aklını alıcam alıcam

Sende gel şu şeklin düzelirrr."


Miraç'da bana ortak olmuş benim gibi bir kaşık alarak o da şarkı söylemeye başladı.


"Aşk olsun hiç değerim yok

Sanırım sen bi bakar körsün

Yeri dolmadı müsterih olsun

Ama geri dönmem yok."


"Kime nisbet bu havalı halin

Canım aşkım bi düşünebilsen

Neler hissettin bana karşı

Bi konuşabilsem.


"Cımbız cımbız çekicem kaşını

Belki bi anda şeklin değişir

Kızma be aşkım tutucam yasını

Sende gidersin gündem değişir."


"Gümbür gümbür çıkıcam masaya

Herkesi sattın beni satmasaya

Az ye be aşkım beynin gelişir

Kendi önünden ye bi dünyan değişir."


"Şimdi sahneye çıkıcam çıkıcam

Çok güzel bi aşk yapıcam yapıcam

Aşkım aklını alıcam alıcam

Aşık ol hayatın değişir."


Serdar Ortaç- Cımbız


Şarkının ardından bir çok şarkı gelip geçti ve biz usanmadan Miraç la hem mutfağı toplayıp hemde dans edip şarkı söyledik en sonunda mutfak bitince ve kekde pişince keki çıkarıp eymenin göremeyeceği bir yere koyduk.


"Miraç." Miraç odasına girecekken benim sesimle bana dönmüştü.


"Efendim abla?"


Abla demesi her ne kadar bana hala garip ve tarif edilemez bir etki bıraksada cevap verdim.


"Yarın müsait misin? Azat beylere sorup yarın saat öğlen iki gibi bir yere gidicem, ve senide götürmek istiyorum." Bana bakıp gülümsedi.


"Tabi ki de gelirim abla. Senle vakit geçirmek söz konusuysa uçar gelirim." Demesiyle ona öpücük yapıp üfledim. Oda aynısını bana yapınca ikimizde gülerek odalara girdik.


____________________________


"Kızım yarın seninle birlikte bir şeyler yapmak istiyorum, senin içinde uygun olur mu?" Azat beyin sesiyle önümdeki yemekteki bakışlarımı Azat beye çektim.


"Benim için sorun olmaz ama yarın sadece 1,2 saatliğine Miraç'la bir yere gidiceğiz. Onun dışında sorun yok."


"Tamam teşekkürler güzelim." Diyerek bana bakıp gülerek göz kırptı.


Aman Yarabbi Didim. Gamzesi ayrı göz kırpışı ayrı düşürüyor Didim. Bu ne ayol didim.


hatunu gördüm bira elinde

açtı kapağı fıs dedi akabinde

buz gibi oldum kanım dondu

benim biramın üzerine de kondu.


dedi naber dedim iyidir

dedi eee dedi dedim nee dedim iyidir

dedim ne dedin dedi ne dedi

kim dedim dedi kim ne dedi dedi...


Nuriye sen varya sen!


Evet iyiki ben varım bebeğim. Çok iyiyim dimiii


Hemde nasıl maşallah nazar değmesin mazallah.


Yanaklarımın kızardığına adım gibi emindim bu yüzden kafamı resmen yemekle bakışarak yemek yedim.


Üzgünüm yemek kardeş gözlerinin içine baka baka seni yiyom ama bende açım yani...


Hem sakin hem sessiz bir yemeğin ardından odama çıkıp ilk abimlerle ve yiğitle telefonda konuşup namazımı kıldım. Ardından da masama

Geçip biyoloji ile bir 3. Dünya savaşına girdim.


Loading...
0%