@iectin222
|
Sert bir şekilde yere düştüğümde nefesim kesilmişti Elimi göğsüme koyarak nefes almaya çalıştım. Hava boğazımı yakarak geçmişti. Canım çok yanıyordu. Bu yüzden kesik kesik nefes alıyordum. O ne yaptığını sanıyordu? Jona girdiğimizden beri hiç konuşmamış ikimiz de farklı Toska’larla savaşıyorduk. Toska'ları yenmek için uğraşıyorduk. Bu sırada Akira’nın Toska’ya fırlattığı karanlıktan oluşan bıçaklar beni yaralayacakken son anda kurtulmuştum ancak bu dikkatimi dağıtmış Toska’dan aldığım darbeyle yere savrulmama sebep olmuştu. Yerde sürünerek sırtımı duvara çarpmıştım. Bunun yanına kalacağını düşünüyorsa çok yanılıyordu. Acı daha katlanılır hale geldiğinde göğsümü tutarak yerden kalktım. Vücudum çizilmişti ama hem göğsümün ağrısına odaklandığımdan hem de alışkın olduğumdan umursamıyordum. Bakışlarımı Akira’ya çevirdiğimde beni umursamadan Toska’sını yendiği için kendine başka Toska baktığını gördüm. Bu sinirimi arttırırken acımı yok sayarak önce bana saldırmaya hazırlanan Toska’nın işini hızlıca bitirdim. Ardından da Akira’ya doğru koştum. Akira’nın sol tarafındaydım. O hala gözüne kestirdiği Toska’ya odaklıyken tüm gücümle ışıktan oluşturduğum kılıcı onun silahına vurdum. Vurmanın etkisiyle duvara savruluşunu yüzümdeki alaylı ifadeyle izliyordum. Rahatlamıştım. Sert bir şekilde duvara çarptıktan sonra yere düştü. Önünde durarak yüz ifademi değiştirmeden elimi belime yerleştirdim. İki büklüm olmuştu ve silahı boynuna çarptığı için boynunu tutuyordu. Bana şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Yüzümdeki alaylı ifadeyle "Bir daha hareket ederken sonuçlarını düşünürsün umarım." dedim. Şaşkınlığını üstünden attığında ters ters gözlerime baktı. Bu sırada eli hala boynundaydı. Yerden destek alarak yavaş bir şekilde ayağa kalktı. Ardından bana doğru adımladı. Kollarımı göğsümde birleştirerek gözlerimi gözlerine diktim. Alaycı ifadem hala yüzümdeydi. O ise ciddiydi. Aramızdaki mesafeyi kapatarak ayakkabılarımızın uçlarının birbirine temas etmesini sağladı. Gözlerimin içine bakarak "Madem oyun istiyorsun”, alaycı ifadesini büründü ve “Oynayalım o zaman." diyerek bedenimi duvara itti. Az öncekine göre daha yavaş olsa da yere çarptığım için sızlayan sırtım şimdi daha çok ağrıyordu. Nefesim bir kere daha kesilmişti. Kaşlarımı çatarak suratına baktım. Oyun istiyorsa oynardık. Kafamı sallayarak "Pes eden kaybeder" dedim. Gözlerimizi birleştirirken kafasını sallayarak beni onayladı. İkimiz de avına bakan avcı gibi bakıyorduk. Akira silahını iyice tutarak pozisyonunu aldı. Ben de ışığı toplayarak avuçlarım arasında dev gibi bir kırbaç oluşturdum. Hala gerçek bir silahım yoktu. Bu sefer aynı hataya düşmeyecektim. Birbirimize bakmaya devam ederken ikimizde bir atak bekliyorduk. Yüzündeki gülümsemeyle elimdeki ışıktan oluşturduğum kırbacıma baktı ve "Kadınlar önden" dedi. Ben de alayla gülümsemiştim. Yüzümdeki ifadeyi bozmadan kırbacı üzerine doğru savurdum. Bunu bekliyormuş gibi altından kayarak kolaylıkla kurtuldu. Ardından silahını bana doğru savurdu. Hızlı bir şekilde ışıktan kalkan oluşturarak bu hareketinden kurtuldum. Kırbacı bir kere daha savurdum. Bu seferde silahını karanlıkla kapladı ve kırbacıma vurarak yok etti. Bu sırada küçük de olsa bir açık vermişti. Verdiği küçük açığı kullanarak ona ışıktan oluşturduğum bıçakları gönderdim. Silahıyla çoğunu yok etse de bir tanesi aradan sıyrılarak omzuna çarptı. Akira acıyla tısladı ve omzunu tutarak bana baktı. Yüzünde acı ifadesi vardı. Omzundan akan kanlar yaranın derin olduğunu gösteriyordu. Bir elimi belime yerleştirerek alayla "Ağlamayacaksın umarım" dedim. Yüzündeki acı ifadesini sildi ve gülmeye başladı. Yüz ifadesi ciddileşirken "Birazdan kim ağlayacak göreceğiz" dedi. Elimde ışıktan bıçaklar oluşturarak gülümsedim. "Görelim bakalım." Elimdeki oluşturduğum bıçakları üzerine gönderdim. Silahını kullanarak onlardan kurtuldu. Ardından silahını karanlıkla kaplayarak bana doğru savurdu. Bana doğru gelen silahı değil karanlıktı. Şaşırsam da zamanında yerimden sıçrayarak kurtuldum. Karanlık altımdan geçip duvara çarpmıştı. Bunu yapabildiğini bilmiyordum. Havada ışıktan bir basamak oluşturarak üzerine çıktım ve direkt Akira'nın üstüne atladım. Akira şaşırarak sırtüstü düşerken bende üstüne düşmüştüm. Yere düşer düşmez üzerinde doğruldum ve bacağımdaki bıçağı çekerek boğazına dayadım. Bu sefer ben kazanmıştım ve Akira yenilmişti. Kazanmak harika hissettirirken gülümseyerek “Ağlayanın kim olduğunu gördük” dedim. Üstünden kalkmaya çalıştığımda belimden tutarak engelledi. Ardından ben ne olduğunu anlamadan bir eli belimdeyken diğer elini de sırtıma yerleştirerek yerlerimizi değiştirdi. Şaşkın ifadem öfkeye dönüşürken Akira gülümseyerek “Bu kadar erken konuşma” dedi ve üstümden kalktı. Ardından koşarak Jon'dan çıktı. Ben anlamamış bir ifadeyle arkasından bakarken duyduğum Toska çığlığıyla neler olduğunu anlamıştım. "Sen bittin Akira. Ölümlerden ölüm beğen."
Kan ter içinde kalmış bir şekilde kendimi Jon'dan dışarı attım. Bu seferki Toska epey güçlüydü ve beni zorlamıştı. Hatta bileğimi bile burkmuştum. Yüzüme yapışan saçları iterek ofladım. Akira’nın aklı varsa karşıma çıkmazdı. Bunun intikamını alacaktım. Sol ayağıma fazla ağırlık vermemeye çalışarak koridorda ilerledim ve merdivenleri çıktım. Salona geldiğimde vakit kaybetmeden odama çıkmak için üst katın merdivenlerine yöneldim. "Mirai!" Adımın seslenilmesiyle merdivenin korkuluğunu tutarak beni çağıran kişiye baktım. Bu Huyu'ydu ve hızlı adımlarla yanıma geliyordu. Sorar gözlerle yüzüne baktım. Ne istiyordu? Öfkeliydim ve bir an önce odama gitmek istiyordum. Bakışları ayağımı bulurken "İyi misin?" diye sordu. Gözlerimi ayağıma çevirdim. Ayakkabımdan bir şey görünmüyordu. Ağrıdığı bir gerçekti ama bunun için yardım alacak değildim. Bu yüzden "Evet iyiyim" diyerek arkamı döneceğim sırada kolumu tuttu. Kolumdaki eline ters ters baktım. Kimden izin almıştı? Kaşlarını çatarak "Hiç de iyi görünmüyorsun” dedi. Kolumu elinden kurtararak “Seni ilgilendirmez” dedim. Kaşları hala çatılıyken kolumu tekrar tuttu ve “Gel buraya sana yardım edeceğim" diyerek beni peşinden sürüklemeye başladı. Kolumu silkerek tutuşundan kurtulmaya çalıştım ama buna izin vermemiş, beni sürüklemeye devam etmişti. Sinirden sıkılı dişlerimin arasından "Yardım falan istemiyorum" dedim. Söylediklerim netti ancak onun umurunda olduğunu sanmıyordum. Beni duymamış gibi çekiştirmeye devam etmesinden umurunda olmadığı anlaşılıyordu. Zaten öfkeliydim beni daha da öfkelendiriyordu. Yüzümü buruşturdum. Zaten ayağımın ağrısı yetmiyormuş gibi bir de çekiştirerek daha çok ağrımasına sebep oluyordu. Boşta olan elimle elini ittirmeye çalışırken "Beni duymuyor musun?" dedim. Sözlerimin ardından durdu. Tam elinden kurtuldum derken beni salondaki üçlü koltuğa oturttu ve kendisi önümde eğildi. Sol ayağımdaki ayakkabıyı çıkartarak ayağımı avuçları arasına aldı. Ayağım morarmış ve şişmişti. “Bir de iyiyim diyorsun” diyerek sitem etti. Ben ise kollarımı göğsümde çaprazlamış sinirli bir şekilde Huyu'ya bakıyordum. Dayanamayacağım bir acı değildi. Resmen zorla beni iyileştiriyordu. Ayağımda hissettiğim sıcaklıkla rahatladığımı hissettim. Ağrı bir anda yok olmuş gibiydi. Sadece karıncalanıyordu. Çatılı kaşlarım rahatlamayla normale dönmüştü. Sarı saçları alnına düşmüştü. Gözleri ise ciddi bir şekilde işine odaklanmıştı. İyice rahatlarken gözlerimi Huyu'nun yüzünde gezdirmeye başladım. Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşurken bana bakmasıyla anında yüzümdeki gülümsemeyi yok ettim ve sinirli ifademe geri döndüm. O ise bana bakarak şapşal bir şekilde gülümsedi. Yüzündeki şapşal ifadeyle "Şimdi daha iyi misin?" diye sordu. Kafamı sallamakla yetindim. Huyu’nun az önceki kararlı halinden şimdi eser yoktu. Sonunda ayağımı bırakarak ayağa kalktı. Ayağımı biraz oynattım. Gerçekten eskisi gibiydi. Morarma ve şişlik yoktu, ağrımıyordu da. Oturduğum koltuktan kalktım. Huyu hala aynı gülümsemeyle bana bakıyordu. Yüzüne dik dik bakarken "Hiç öyle bakma teşekkür etmeyeceğim" dedim. Ardından yanından geçerek merdivenlere yöneldim. Arkamdan gülerek “Önemli değil” diye bağırdı. Onu umursamadan az önce çıkamadığım merdivenleri çıktım. İkinci kata geldiğimde üstünde adımın yazılı olduğu odaya ilerlerken bel çantamdan oda anahtarımı çıkartıyordum. Kartı okutarak içeri girdim. Hala ter içindeydim. Bu yüzden ilk işim sıcak bir duş almak olmuştu. Havluyla saçımı kurulayarak banyodan çıktım. Şu an kendimi çok iyi hissediyordum. Kendimi sırtüstü yatağa attım. Bu hareket sırtımın sızlamasına sebep olmuştu. Yüzümü buruşturarak geri doğruldum. Bu bana Akira'yı hatırlatmıştı ve sinirimi körüklemişti. Onu umursamamaya karar verip elimde ışığı toplayarak sızlayan yere bir süre tuttum. Bu ağrısını az da olsa alırdı. Işık savaşçıları da iyileştirebiliyorlardı ama bir şifacınınki kadar çabuk ve etkili değildi. Bir de tam olarak iyileşebilmesi için çok uğraşman gerekiyordu. Bu kadarı benim için yetiyordu. Elimi bir süre sırtımda tutmaya devam ettim. Ardından ağrılarımın dinmesinin mutluluğuyla yatağa uzandım. Ancak midemin guruldaması ile mutluluğum uzun sürmemişti. Yemek yemeyi tamamen unutmuştum. En son tören öncesi birkaç şey atıştırmıştım. Hızla yerimden doğruldum ve üzerime hırkamı geçirerek odamdan çıktım. İçerisi sıcak olduğu için tişört giymiştim. Midemin tekrar guruldamasıyla elimi karnıma yerleştirdim. Hızlı adımlarla merdivenden inerek mutfak olduğunu düşündüğüm yere yöneldim. Mutfağa girdiğimde şansıma kimse yoktu. Hızlı adımlarla buzdolabını açtım ve neler olduğunu inceledim. Pek dolu olduğu söylenemezdi. Umutsuzca buzdolabıyla bakıştıktan sonra yiyebileceğim birkaç şeyi elime aldım. Elimdekileri yemek masasına koyduktan sonra tabak almak için dolapları karıştırmaya başladım. İlk açtığım kapakta bulmuştum. Bulduğum tabakların yanında duran birkaç kutu da ramen dikkatimi çekti. Açlığıma çok iyi giderdi. Bir tanesini almak için uzandım. Boyum uzun olduğu için zorlanmamıştım. Ramen kutusunu elime alacağım sırada başka bir el benden hızlı davranarak almıştı. Bu sırada göğsü kısa bir süre sırtımla temas etmişti. Kaşlarımı çatarak kim olduğuna bakmak için arkamı döndüm ve Akira'nın dibimde olan bedeniyle karşılaştım. Kaşlarım daha da çatılırken “Ne yapıyorsun?” diye sordum. Rahat bir şekilde elindeki ramen kutusunu tezgâha bırakarak bana döndü. Şimdi daha da yakındı. Uzaklaşmaya çalıştım ama iki eliyle beni tezgahla arasına hapsetmişti. Ne yaptığını sanıyordu? Bıkkın bir nefes verdim ve gözlerimi gözlerine diktim. Bugün bir an önce bitebilir miydi? Bedenini elimle itmeye çalışırken "Ne yapıyorsun Akira? Çekil önümden" dedim. Yerinden bir milim kıpırdamazken omzunu silkti. Fazlasıyla rahat bir şekilde “Karnımı doyurmak için ramen alıyorum” diyerek cevap verdi. Sabır dilercesine gözlerimi etrafta gezdirdim. Kendimi sakin tutmaya çalışıyordum ama beni daha da sinir ediyordu. Jon odasında yaptığından sonra bir daha karşıma çıkmamalıydı. Ama o dalga geçer gibi bunları yapıyordu. Hatta gibisi fazlaydı, benimle dalga geçtiğine emindim. Sakinleşemeyeceğimi anladığımda göğsünden sertçe ittim. Kasları gerilse de hareket etmemişti. Tek omzunu yaralamama rağmen etkilenmemişti. Gözlerimi tehditkâr bir şekilde gözlerine dikerek “Akira güzelce uyarıyorken bırak” dedim. Cıkladı ve “Bırakmaya niyetim yok” dedi. Pekâlâ, bendeki tatlı dil bu kadardı. Henüz bırak derken bırakmalıydı. Gözlerine bakmaya devam ederken elimle şortuma uzandım ve şortumun altındaki soğuk metali kavradım. Ardından yakasını tutarak kendime çekerken soğuk metali boğazına dayamıştım. "Bırakıyor musun bırakmıyor musun?" Önce şaşırsa da sonra gülerek ellerini geri çekti. Biraz ciddi olsa şaşırırdım zaten. Üzerine doğru giderken onun da geri geri ilerlemesini sağladım. Yüzündeki gülümseme beni rahatsız etmişti, yok etmek istiyordum. Bu yüzden karşı duvara yaklaştığımızda yaraladığım omzuna baskı uygulayarak sertçe duvara çarpmasını sağladım. Nihayet yüzündeki gülümseme silinmiş yerini acı ifadesi almıştı. Uyarı niteliğinde "Benimle uğraşma Akira" dedim. Sözlerimin ardından geri çekilmiştim. Bıçağımı geri yerine koyarken hala ters ters Akira'ya bakıyordum. O ise omzuyla ilgileniyordu. Kanamaya başlamıştı. Umursamadım, dediklerimden sonra onu umursayamazdım. Bu yüzden arkamı dönerek hızlı adımlarla mutfaktan çıktım. |
0% |