@iesmaozer
|
Daha ilk günden, ilk dakikadan patronumun yanına gidecek ne hata yapmıştım acaba? Şuan karşımdaki adamın dediği şeyi algılamaya çalışıyordum fakat onla nereye gidiyordum? Hayır da diyemiyordum çünkü sözleşmede karşı çıkmak yoktu. Tamamen korkunç bir yere gelmiştim ve ben bunun farkına sonradan varacak kadar aptaldım. "Şey, acaba... Ben nereye geleyim sizinle?" Ürkerek söylediğim sözlerden sonra sakince "Çalışma odama." Dedi ve elini önden yürümem için 'buyrun' der gibi bir hareket yaptı. Ben önden, o da arkamdan yürüdüğü için çok gerici bir ortam oluşuyordu. Evden içeri girdikten sonra artık buranın saray olduğu kanaatindeydim. Çünkü her şeyin en pahalısını seçtiklerine eminim ama kanıtlayamam. Vay be ne hayatlar var tam dizi veya filmlere hikaye olacak... Asansöre bindik, bir merdiven çıktık, bir kaç koridor geçtik, bir yerlere girdik çıktık derken sonunda odaya geldik. Ne meşakkatli işmiş bu odayı bulmak. Ben olsam gelmeye üşenirdim ki üşenirim yani... Odaya önden girmem için elini 'buyur' der gibi odayı gösterdi. İçeri girdiğimde odanın her köşesi siyah ve kırmızıyla döşenmişti. Duvarlar simsiyahtı. Bir duvarda koskocaman kan sıçraması şekli vardı. Bir duvarda ise şu söz yazıyordu; "Seni ayakta tutan güçlerin acılarındır." Çok doğruydu insanın acıları onu ayakta tutuyordu. Etrafı incelerken kafamı patronumun olduğu tarafa çevirdiğimde beni izlediğini gördüm. Çekindim, korktum, utandım. Başımı aşağı eğdim. Kapıyı kapatıp kilitlemişti ve bana doğru yaklaşıyordu. Bu beni gersede birşey yapamazdım çünkü o benim bir buçuk yıl boyunca patronumdu. Bana bir adım attı, bir adım geriye gittim. Bir adım daha... Ben de bir adım daha... Bi adım daha... Bende bir ad... Adım atayım derken duvara yaslanmıştım. Oda aramızdak mesafeyi kapatmış ve eğilip yüzüme yaklaşmıştı. Korktuğum için gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için yukarı bakmam lazımdı ama şuan bakamazdım çünkü patronum dibimdeydi. Bu yüzden akan gözyaşlarıma engel olamadım. Bana yaklaşması beni rahatsız etse de patronum olduğu için sesimi çıkaramıyordum. Çünkü her an herşey başıma gelebilirdi. "Bana bakar mısın?" Patronumdan duyduğum rica cümlesi beni şaşırtmıştı ve şaşkınlıkla ona baktığımda o kafasını yukarı çevirip güldü. Bana çok yumuşak bakıyordu. Ama ben yine de ondan korkuyordum çünkü o Derya hanımın dediği gibi tehlikeli biriydi. "Hangi konumda işe başladın?" Sorduğu soruya cevap vermem lazımdı o yüzden. Çok ince bir sesle "Mutfakta aşçı olarak." Dediğimde kendi sesimi zar zor duymuştum. "İyiymiş fakat bundan sonra benim yanında çalışacaksın. Artık benim asistanımsın." Net çıkan sözlerine şaşkınlıkla bakıyordum, çünkü sözleşmede aşçıydım. Yanlış anlamaması için ve korktuğum için ince bir sesle "Yanlış anlamazsanız yani şey... Benim sözleşmem aşçılık üzerine.' Dediğimde Yanlış anlamamasını umdum. "Yeni bir sözleşme imzalarız olur biter." Rahatça dediklerine inanamadım. Eğer bu korku abidesinin asistanı olursam kaç yıl burada olurdum? Ya da sonsuza dek mi? Eyvah! "Ama... Yani benim bir buçuk yıllık bir sözleşmem vardı..." devamını getiremedim çünkü kulağıma yaklaşıp "Bu sefer ben ne zaman istersem o zaman sözleşmen biter." Dediğinde sözleşmeyi imzalamamaya karar vermiştim. O da yüzüme bakıp aklımı okumuşcasına "Eğer sözleşmeyi imzalamazsan diye birşey yok çünkü başka şansın yok." Dedikleriyle kanım dondu. Ben cidden başıma iş açmıştım. Hani fakir ama gururluda olabilirdim illa çalışmama gerek yoktu. Evi falan satardım. Uf patronum gizliden tehdit etmişti ve benim o sözleşmeyi imzalamamı istiyordu. İyi de neden? Ben neden onun asistanı oluyorum? Ben ne yaptım? Düşüncelerim paniğe dönüştüğü için ellerimle oynamaya, daha doğrusu ellerimi kanatmaya, başlamıştım. Korku abidesi patronum bir anda ellerimi tuttu ve "Ellerini kanatmana izin veremem." Bana bakarak dediklerine odaklanamadım çünkü ellerimi tutuyordu. Korkuyordum, beni bırakması lazımdı. Dayanamadım ve "Lütfen, ellerimi bırakır mısınız?" Ağlamaklı sesle atarım gelmesin diye söylediklerime anlam vermeye çalışıyordu. Ellerimi bıraktı fakat gözleri üzerimdeydi. "Ne yaşadın?" Bir anda bıçak gibi keskin olan sorusuna cevap verememiştim. Zaten istesem de cevap veremezdim. O anı hatırlamak benim için büyük bir kötülüktü. Bu kötü olayları ben yaşamıştım ve bu sadece beni ilgilendirdi. "Özel hayat meselesi." Diyerek gözlerimi bütün eşyalardan gezirip konuyu kestirip atmaya çalıştım. "Yaşadığın şeyler ağır olabilir ama anlatmazsan bu odadan çıkmayız. Seçenek senin, inan ban anlatırsan rahatlarsın. Korkma, amacım sana zarar vermek değil, yaşadığın yükü omuzlarından almak." Sesi çok sakinleştiriciydi. Az önce aşağıdaki halinden eser yoktu. Anlatmak istemiyordum. Anlatıp o ana dönmek istemiyordum. Bu beni daha kötü yapardı. Ama anlatmazsamda bu odadan çıkamazdım. Ne yapacaktım? Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! instagram: @iesmaozer 💌
|
0% |