@ikbalnazzmerall
|
Elindeki bıçak ile hayatındaki tek dayanağının odasına doğru yürüdü. Bunu yaparken öyle özgüvenli öyle kendinden emindi ki hayatının en büyük hatasını yapacağından ve hayatını karartacağından habersizdi. Yatak odasının kapısını ses çıkarmadan yavaşça araladı. Yavaştı, sessizdi, temkinliydi... Ve uyuyan kadını uyandırmak isteyeceği son şey bile değildi. Küçük adımlarla yatağında yatan kadının baş ucuna gitti. Yüzünde en ufak bir duygu kırıntısı olmaksızın kadının yüzüne ruhsuzca baktı. Kadın ise en güzel uykularından birinin içindeydi. Aynı zamanda son uykusunun... En güzel rüyalarını görüyordu. Aynı zamanda son rüyalarını... Dün gece huzurla uyumak için yatağına yatmıştı. Son uykusuna hazırlanmıştı... Oysaki daha dün iki gün sonrası için planlar yapıyordu. Yarın bu dünyada olup olmayacağını bilmeden... Katilinin ise elinde sıkıca tuttuğu bıçaktan dolayı elleri acıyordu. Öyle sıkı tutuyordu ki sanki tüm hıncını önce bıçaktan alıyordu. Aynı zamanda taktığı eldivenlerden elleri terlemişti. Daha fazla bekleyip zaman kaybetmek istemiyordu. Elindeki bıçağı usulca havaya kaldırdı. Kurbanı ve en yakınının yüzüne son bir kez bakıp bıçağı kadının tam kalbine sapladı. Uykusundan kalbine saplı bir bıçak ile uyanan kadının önce gözleri yuvalarından çıkarcasına açıldı. Aynı anda dudaklarından acı dolu bir inilti koptu. Sonrasında ise son nefesini verip gözleri açık bir şekilde ruhuna veda etti. Bu dünyada artık kalan tek şey bedeniydi. Bu kadardı. Nedenini bilmediği ölümü sadece bu kadardı. Ölüm bu kadardı... Ama onu öldüren kişi için her şey bu kadarla sınırlı değildi. O, daha fazlasını istiyordu. İsteğini yerine getirmek amacıyla kadının kalbine saplı olan bıçağı tek hamlede çekip aldı. Kadının kalbinden akan kanlar şimdi daha da farklı bir boyut aldı. Bembeyaz çarşaf kan ile kirlendi. Buna rağmen ona acımadı. Tekrar sapladı bıçağı. Tekrar ve tekrar. Kadının tüm vücudundan kanlar boşanana kadar buna devam etti. En sonunda istediğine ulaşmıştı ki derin bir nefes alıp kadının kana bulanan ölmüş bedeninden uzaklaştı. Kurbanına daha fazla bakmadan hızlıca odadan çıktı. Kendini mutfağa attıktan sonra ellerindeki eldivenlerden kurtulup lavaboya tiksinerek attı. Onlardan kurtulması gerekiyordu ve kurtuldu da. Tezgahın üstündeki çakmak ile lavabonun içindeki lateks eldivenleri tutuşturdu. Eldivenler tamamen yandıktan sonra ise lavaboyu kurbanının kanından bir güzel arındırdı. Sıra bıçağa gelmişti. Onu da tekrar tekrar yıkadı, sildi, temizledi ve çekmeceye geri koydu. Tüm kanıtlardan kurtulduğunu sayıyordu. Peki aklımız ve kalbimiz tüm bu olanlara tanıklık etmemiş miydi? Vicdan sürekli sıkıştırmayacak mıydı bizi? Onlardan nasıl kurtulacaktı? Ama bunları gözünü dahi kırpmadan yapan birinde vicdandan söz edilmesi başlı başına saçmalık değil miydi zaten? Umursamadı. Ne aklını ne kalbini ne de vicdanını... Hiçbir şey olmamış gibi odasına doğru yürüdü. Kendisini içine çeken uykuya yenilmek üzereydi ve o da kendini yatağa attı. Sıcacık yatağın verdiği miskinlikle gözlerini kapatıp kendini en tatlı uykusunun içine bıraktı. Oysaki dakikalar önce en güzel uykusunda olan bir kadının son uykusu olmasına neden olmuştu. *** Zaman geçti. Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere dönüştü. Sonunda gecesinde cinayet işlediği günün sabahına uyandı. Hiçbir şey yaşanmamış, normal hayatına devam ediyormuş gibi esneyerek yatağından doğruldu. Odasından çıktığında ise gittiği ilk yer dün gece gidip vahşetin adını yazdığı o odaydı. Kapıyı yavaşça araladı. Aynı dün geceki gibi... Aradaki tek fark bu sefer temkinli ve sessiz değildi. Aralık kapıdan içeri süzüldüğünde de mimarının kendisi olduğu manzarayı görmesi ve kendini yeri göğü inleten çığlıklar içinde yere atması bir oldu. . . . . . . Herkese merhaba! Ben İkbal. Karanlık Rüyaların İçinde evrenine hoşgeldiniz. Burada bizleri sayısız gizem ve gerçekler bekliyor. Yavaş yavaş her şeyi öğreneceğiz, herkesi tanıyacağız. Bölümler her hafta Perşembe günü gelecek. Lütfen emeğimin karşılığı olarak oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın. 🖤 |
0% |