Yeni Üyelik
2.
Bölüm

bölüm 2 - baba ve hayaletler

@ikmugi

Aynadaki aksimle yüzleşmeye çalışıyorum. İnsan düşünmekten deli olurmuş sahiden. İnce eleyip sık dokumanın da hiçbir kıymeti yokmuş bazı insanların nezdinde. Gariptir ki bunu ancak eve hapsolduğumda anladım. Hâlbuki yaşamın içindeyken, yani deneyimle anlarım sanıyordum. On altıncı yaşımın ilk günüydü. Günlüğüme şöyle yazmıştım: Belki koca bir şehrin kalabalığı arasında anlayacağım dünyayı. O zaman çözülecek tüm karmaşık bilmeceler ve o zaman babamın öğütlerini anlamlandırabileceğim. Büyüdüğümde, kalbimdeki cesaretten bahsediyorum burada, işte o zaman başaracağım bazı şeyleri. Korkma Şafak. Kaçma. Sev ve sevil. Gölgenin yanında kimsenin gölgesini göremesen de sen kendine yetersin. Unutma, dünya cesaretin kadardır.

On altısındaki Şafak hiç böyle bir yirmi üç yaş hayal etmemişti. O zamanki sevgilimle olurum diye düşünüyordum. Gerçi kim lise aşkıyla evlenmiş ki? Önemli mi? O beni terk etmese ben onu edecektim. Kandır kendini. Güzel kızdı. Hayır, pek tipim değildi. İsmi güzeldi ama... Kardelen. Neyse, neden onu düşünüyorum şimdi? Kim bilir nerede? Umurumda değil. Ev ilanlarına bakmam gerekiyor. Kiralar rezalet durumda. Param suyunu çekiyor. Belki de yeni bir iş bulmalıyım. Babamın neredeyse tüm mal varlığını yedim. Henüz bundan tam olarak haberi yok. Zaten muhtemelen oradan sağ çıkamayacak. Onu cezalandırıyor muyum? Sayılmaz. Bunu fark etmeyecek bile. Ona daha fazla acı vermeliydim. Vicdanlı davranmışım. Buna şükretmeli. Hem hayırlı evlat olma konusunda bir söz verdiğimi hatırlamıyorum. Annemim mezarındaki çiçekleri sulamam gerek. Sonra da kendime yeni bir psikiyatrist bulmalıyım. Balkonu mu yıkasam? Aptal kuşların insanların özel mülküne hiç saygısı yok. Özellikle şu kargalar yok mu? İnsanı çıldırtırlar. Onlar için özel bir şey yapmanıza gerek yok. Öylece durup sanki bir şeyler biliyormuş gibi gözlerini size dikmeseler yeter.

İşte o tuhaf his... Bir gariplik var. Hayır, aslında bunu bekliyordum. Kesinlikle, son görüşmemizden beri bu haberi bekliyordum. Yedi cevapsız arama... Sanırım hikâyemde yeni bir bölüm başlığı atılıyor. Buna hazır mıyım, bilmiyorum. Numarayı geri aramalıyım. Tam da tahmin etiğim gibi. İnce bir kadın sesi, biraz endişeli... Birine babanız öldü demek zor olmalı. Onu anlıyorum. Cenazeyi alıp almayacağımı soruyor. Nasıl yani? Onu orada bırakmak gibi bir hakkım var mı? Bu... Biraz acımasızca geliyor kulağa. Boğazım kupkuru. Ellerim terliyor. Sakin olup bir cevap vermeliyim. Onu öyle görmek istediğimden emin değilim. Hem, ayın on yedisine daha çok var. Dışarı çıkabileceğimi sanmıyorum. Tek boş mezar yeri annemin hemen yanında. Hayır, anneme bunu yapamam. Onu alamayacağımı söylemeliyim. Kimsesizler mezarlığına gidebilir. Bir çocuğu kimsesiz bırakmanın cezası bu olabilir mi? Bana göre fazla hafif bir ceza. Sonunda onu alamayacağımı söylüyorum. Kadın bunu garipsemiyor ama sesinden beni yargıladığını anlıyorum. Kendini cennetlik mi zannediyor? Umarım öyledir fakat beni aşağı görmesinden sonra buna ikna olamıyorum. İçimde bastıramadığım bir öfke beliriyor. Tanımadığım o kadının beni böylesine aşağılık görmesi bastırmak için kırk takla attığım takıntılı hislerimi tetikliyor. Telefonu neredeyse yüzüne kapatıyorum.

O öldü ve benim bu hayatta artık sahiden de kimsem yok. Ellerimi yıkama ihtiyacı hissediyorum. Hayır, benim suçum değildi baba. Seni suçladığımı düşünme. Kafam karışık. Haklı sayılmazsın. Seni orada bıraktığım için bana kızacak mısın? Benim suçum değildi. Bunun için sesini yükseltemezsin. Aslında artık sonsuza dek sessiz olacaksın. Annemi öldürdüğün gün susman için sana yalvardığımı hatırlıyorum. Sustuğun için teşekkür ederim. Yine de belki de tamamen masum değilimdir. Bir çocuktum ama fena bir çocuktum. Öyle derdin. Bana garip kitaplar okur onları doğru yorumlayamadığımdaysa bana kızardın. Sana bunu yüzlerce kez söyledim. Benim suçum değildi. On yedi yaşımda garip bir ergene dönüşmem de tamamen senden kaynaklıydı. Sana haksızsın demiyorum ama bir çocuğun annesinin ölümünde ne gibi bir suçu olabilir anlayamıyorum. Bana bir açıklama yapmadan öldüğüne inanamıyorum. Ölmek için yanlış zaman baba. Tıpkı öldürmek için yanlış kişiyi seçtiğin gibi bu da rezalet kötü bir zamanlama.

Farkına vardığım gerçekle imparatorluğumda kalan son surlarım da yıkılıyor. Soytarılar benimle eğleniyor. Artık peşimde dolanan tek hayalet annemin hayaleti değil.

 

***

 

 

Loading...
0%