Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@ikraelse

İmparatorluk Yılı 1898,9 Nisan

 

Hannes Armand Claire De Luna

 

Avaluna Kraliyet Salonu, sözde prens olan benim için 16. yaş günümü kutlamak üzere soylularla dolup taşmıştı. Sözde prens olan ben ise, anlamsızca bu kalabalığı izlemekle yetiniyordum. Soylular ya dans ediyor ya da sohbet ediyorlardı; ancak, benim için düzenlenen bu balonun gözdeleri kesinlikle kardeşlerimdi. Çoğu soylu, kardeşlerimle konuşmak veya dans etmek için adeta birbirleriyle yarışıyordu. Hepsinin de amacı, tabii ki de, kendilerinin mensup olduğu aile ile kraliyet ailesi arasında bir ilişki kurulmasıydı; hatta kraliyet ailesiyle evlilik yoluyla akraba bile olabilirdi. Bana göre ise, bu çabalar anlamsızdı; çünkü kraliyet ailesiyle sadece dört aile evlenebilirdi.

Bu dört aile, şu an bu salonda bu tür önemsiz çabalara girmek yerine imparatorluğun önde gelenleriyle sohbet ediyorlardı. Bu dört aile içinde en fazla güç sahibi olanı, kesinlikle nesillerdir imparatorluğun imparator ve imparatoriçeleriyle evlenen Ami De Cour grandük ailesiydi. Bu nedenle, veliaht prens ve prenses ile konuşamayanların diğer adresi burasıydı. "Ne elde etsek kardır" düşüncesiyle hareket eden soylular, imkansız hayallerini gerçekleştirecekmiş gibi görünen Ami De Cour ailesi tarafından istedikleri gibi kullanılıyordu. İmparatorluğa olan bağlılıkları ise herkes tarafından biliniyordu; Avaluna İmparatorluğu'nun imparatorluk olmasında katkıları çok büyüktü. İmparatorluk henüz küçük bir krallık iken bile, bu aile her zaman hükümdarlarının yanındaydı, en karanlık dönemlerinde bile. Onlar için imparatorluğa ihanet etmek, kapkaranlık gökyüzünü aydınlatan aylarını bırakıp o karanlığın içinde kaybolmaya başlamak ve yok olmak demekti.

Bir diğer tarafta ise La Rouge ve Von Stein dükal aileleri yer alıyordu. Bu aileler, nesillerdir kraliyet ailesinin en küçük çocuğu hariç, diğer prens ve prenseslerle evleniyorlardı. İki ailenin Ami De Cour ailesi kadar imparatorluğa bağlı olduklarını söyleyemem. Ailelerin geçmişlerinde birkaç pürüz bulunuyordu; ancak, imparatorluğa yaptıkları katkılar sonucunda bu pürüzler şimdilik göz ardı edilmişti. Sosyeteye ilk girdiğinizde, iki aile ile ilgili ilk duyacağınız cümleler, yüzyıllardır hep ittifak halinde oldukları ve bahsettiğim geçmişlerinde biz soylulara göre kara leke sayılan o pürüzleri bile işbirliği içerisinde gerçekleştirdikleridir.

En sonda ise, benim kraliyetteki konumum kadar düşük olmasa bile, dört aile içinde en zayıf aile olan Rivière Blanc viskont ailesi yer alıyordu. Bu aile, kraliyet ailesinin en küçük çocuğu ile evlenen aileydi; bu yüzdendir ki soylulara göre, kraliyette bulunan en bahtsız aile idiler. Bazı söylemlere göre ise, düşük statüde olmalarının sebebi buydu; diğer söylemlerde ise, imparatorluğa birden fazla kez başkaldırdıklarından dolayı, statülerinin yükseltilmesine izin verilmediği idi. Ancak adından da anlaşılacağı üzere, söylediklerim sadece birer söylenti ve söylentilerin gerçek olduğu yüzyıllardır ispatlanamadı.

Evet ileride evleneceğim aile.

Soylulara göre ise asıl ait olduğum yer burasıymış.

Haklılar.

👑👑👑

Her baloda yaptığım gibi, elimdeki kadehle oynayıp duruyordum; zaman geçirmek için birebir olmasa bile, kişilerle göz kontağı kurmamak için oldukça iyi bir yöntemdi. İnsanlar benim gergin olma sebebimdi; her ne kadar üzerimde "olsa da olur, olmasa da olur" rolü yüzünden insanların bana olan ilgisi pek olmasa bile, başta küçümseme ile dolmuş bakışları her zaman benim üzerimdeydi. Hayatta bakılması gereken pek çok güzel ve ilgi çekici manzaralar ve olaylar varken, onlar zamanlarını bana bakarak harcıyorlardı; hoş, balolar ve diğer toplantılar yüzünden benim de onlardan farkım yoktu. Elimden geldiğince vakit harcamamaya ve hayatımı yaşamaya çalışıyorum. Bana yapışmış olan bu rolün hayatımın üzerinde pek etkisi yok; aslına bakarsanız, nasıl olduğunu bilmiyorum, ancak yukarıda bahsettiğim bakışmalar ve durumlar hariç, istediğim gibi yaşıyorum ve kimse de bana herhangi bir söz söylemiyor. "Önemsiz" olmak, bu açıdan bakıldığında oldukça değerli bir şey; ne halk, ne soylular, ne de kraliyet ailesi benden bir şey beklemiyorlar. Beklenti olmadığı için de, olabildiğince hayatımı keyifli ve özgür bir şekilde yaşıyorum.

İnsanlar muhtemelen doğumdan itibaren üstüme yapışmış olan bu rolün ağırlığı altında ezildiğimi düşünüyor. Soylular için ben bu rol ile birlikte büyüdüğüm için isyan çıkarıp, isyanla beraber başa geçmek isteyen prens profiline sahibim. İşin gerçeği ise yaşadığım hayattan memnun olmam ve yeni olan her şeyden haz etmemem sebebiyle böyle bir şeye tenezzül etmek gelecek planlarımın içerisinde yok. Açıkçası belki de doğru olan isyan çıkarmam ve bana yaptıkları bu görmezden gelmenin intikamını onlardan almaktır. Ancak hayatta sayamayacağımız kadar olasılıklarla doluyken, hayatta daima tek doğru mu vardır? Bu doğrular kişiden kişiye ve olaydan olaya göre değişmez mi? Sizin açınızdan intikam almamam veya bunu denemeye bile kalkışmamam oldukça yanlış bir hareket olarak gelebilir size; ancak sizin "doğrunuz" benim için "yanlış" ve benim "doğrum" da sizin "yanlış"ınız olabilir.

Ben her zamanki gibi düşüncelere dalmışken, beni düşüncelerden çekip çıkaran adımın söylenmesiydi. Kendime gelip önüme baktığımda gördüğüm kişi, daha doğrusu kişiler, ellerindeki kadehlerle bazıları bana heyecan parıltıları ile dolu gözlerle, bazılarıysa hemen işi bitirip gitmek istiyormuş gibi bakıyorlardı. İçlerinden en önde olanı ve benim adımı söyleyen kişi konuşmaya başladı:

" Öncelikle 16. yaş gününüzü içtenlikle kutlarım, Prens Hannes. Ben Kont Hendrix, Osian Hendrix."

Kendini tanıtan soyluya bugünkü gibi doğum günümü içtenlikle kutlayan (!) herkese yaptığım gibi gülümseyerek burada oldukları için teşekkür ettim. Yanımdan göstermelik tebriklerini de yaptıklarına göre ayrılmalarını beklerken, Kont Hendrix ve yanındakilerin kalmasıyla şaşırdım. Daha önce böyle bir şey olmamıştı; ailemden tutun da soylulara kadar, bugün doğum günüm için beni tebrik eden herkes bir şey zırvalayıp yanımdan ayrılmıştı. Ben bu şaşkınlığı hala üzerimden atamazken, Kont Hendrix tekrardan konuşmaya başladı:

"Prens Hannes, mümkünse özel olarak konuşmak için kraliyet salonu dışına çıkabilir miyiz? Sizinle konuşmamız gereken bir konu var."

Bugün gerçekten de 16 yıllık yaşamım boyunca yaşayamadığım kadar şaşkınlık ve merak duygularını yaşıyordum. Balo, toplantılar gibi aktivitelerde ve sahip olduğum iki arkadaşım dışında kimse benimle özel olarak konuşmak istemezdi. Bu yüzden de ister istemez merak etmeye başlamıştım. Kont Hendrix'in başka bir yere gidip konuşacak kadar özel olan mevzuyu bir yandan da tam bu sebepten dolayı şüphelenmiştim. Ancak merakım bu konuda üstün gelerek ağzımdan şu cümleler çıktı:

"Yolu gösterin."

 

 

Hannes Armand Claire De Luna

- İmparatorluğun dördüncü ve en küçük prensi

- Sarı saçlı ve mavi gözlü

- 16 yaşında

- İnsanlarla konuşmayı sevmiyor

- Balo ve toplantılar onun için vakit kaybı

- " Olsa da olur, olmasa da olur" rolünü çoktan kabul etti

- 2 arkadaşı var

- Yeni şeylerden haz etmiyor ve rutinlerine sıkıca bağlı

- En sevdiği şeyler kitap okumak ve ata binmek

- Tek amacı rahat bir yaşam sürmek

 

Loading...
0%