Yeni Üyelik
9.
Bölüm

CENGİZ

@ilgaaa

Dostlarıma hiçbir şey söylemeden yanlarından ayrıldıktan sonra birkaç defa beni aramışsalar da olanları yüzyüze anlatmak için telefonlarına bakmamıştım. Garajın önüne geldiğimde hava çoktan kararmıştı.

"Lilyaa! Aşkolsun ya! Meraktan çatladık burada. Arabana takip cihazı yerleştirmediğime pişman oldum. Nerelerdeydin?" Sezi arabamın sesini duyunca garajın önüne koşturmuştu.

"Hadi içeri geçelim de her şeyi anlatayım." Sesim cıvıldıyordu resmen.

"Ne bu neşe? Yine bir fikir buldun galiba." Cengiz hoşnutsuz gözlerle beni inceliyordu.

Cengiz'i görmezden gelerek yanıma doğru yönelen dostlarıma dönmüştüm. "Eveet! Herkes toplansın." Damat ve Kurt da odalarından benim geldiğimi duyunca çıkıp yanımıza gelmişti.

"Ben ev tuttum."

"Ne?"

"Nasıl yani garajdan taşınıyor muyuz?"

"Hayır, yalnızca ben taşınıyorum." Bilerek Sezi'nin yaptığı gibi heyecan yaratıyordum. İçim kıpır kıpırdı. Çünkü bu sefer içimdeki ses en risksiz yolu bulduğumuzu söylüyordu. Dostlarımın hiçbirini riske atmayacağım bir planım vardı. Tamam, itiraf ediyorum, bu plan yalnızca benim için riskliydi ama kartlarımı doğru oynarsam ve herhangi bir hata yapmazsam tereyağından kıl çeker gibi bu işi halledebilirdim.

"Ama Lilya! Bizi bırakıyor musun?" Pençe dudaklarını büzmüştü.

"Sadece bir süreliğine." dediğimde Cengiz ayaklanmış fakat aklına yaşananlar gelmiş olacak ki cümlelerini yutmuştu.

"Neden? Valla yüzümü yıkayacağım!" Kurt'un söylediği istemsiz gülmeme sebep olmuştu.

"Kurt saçmalama tabii ki yüzünü yıkamanla alakalı değil. Taşınıyorum, bir süre sizden ayrı kalacağım çünkü Yekta denen herifin üst katı boştu."

"Valla Lilya, yemin ederim bir daha bir şey anlatırken heyecan yaratmaya çalışmayacağım. Kalbime iniyordu." Sezi derin bir oh çekmişti.

"Konuştuklarımızı çok düşündüm. Bu adam bize ayak bağı olmaya devam edecek. Evine girip güvenlik kameralarına bağlanabilsek bile, ki günlerdir güvenlik sistemine sızmayı başaramadık, uzaktan uzağa bu adamı alt edemeyeceğiz. Damat kafamda bir ampul yanmasına vesile oldu. Sonuç olarak Gaye gibi yüksek kriterlere sahip bir kadın bile azıcık yalan dolanla yola gelebilmiş."

"Aşkolsun Lilya. Hiç dostum yakışıklı ondan baktı, demiyor da yalanına kandı diyorsun." Damat yalandan bana takılıyordu.

"Yok yakışıklı, hiç öyle demek ister miyim?" Gidip Damat'ın saçlarını karıştırdıktan sonra devam etmiştim. "Yekta genç ve uzun süredir yalnız bir adam. Genç ve yalnız bir kadın üst katına taşınacak. Beni bir kahve içmeye davet etmesi ve daha sonra yanımdan uzaklaşması yeterli. Ve baam! Güvenlik sistemlerine sızacağız. Eee, napalım Damat kadar çekici değiliz ama azıcık yalan dolanla Yekta denen herifi içten çökerteceğim beyler bayanlar!"

"Ne diyorsun sen Lilya?" Cengiz daha fazla dayanamamış, heyecanla başladığım cümlelerimi boğazıma dizmişti. Yüzlerimizdeki gülümseme silinmiş, yeniden ortam buza kesmişti.

Damat ortamdaki gerginliği kırmak için söze girmişti. "Mükemmel bir fikir. Elimizde çok büyük bir koz olur. Bizden birini yakaladığı takdirde, sokakların efsanevi ekibinin lideriyle komşuculuk oynadığının duyulacağı korkusu bile peşimizi bırakmasına yeter! Bir de aşık oluyormuş, aman aman..."

Kurt keyifle Damat'ın sözünü kesmişti. "Sen şimdi naneyi yemedin mi Yekta Demir?"

"Tehlikeli bir kumar ama elimizde çok büyük bir koz olur." Minik, Damat ve Kurt'un aksine işin eğlence kısmında değildi. Dediklerimi mantık süzgecinden geçirdiğini görebiliyordum. Minik'in varlığı ve her kararımdaki verdiği desteği kendimi güvende hissettiriyordu. Birkez daha minnet dolu gözlerle Minik'e bakıyordum.

"Yaa, sen de mi Minik? Buradaki tek saçmalığı gören ben miyim?" Cengiz iyiden iyiye sinirden titremeye başlamıştı bile.

"Neden ya? Lilya çok güzel bir kadın. Yani yüzü gözü motor yağı değilken ve bıyıklarını aldığında." Pençe de Kurt ve Damat'ın zevzeklik kervanına katılmış Cengiz hariç hepimizi güldürmüştü.

"Ne saçmalıyorsunuz siz?" Cengiz daha fazla sakin kalamamıştı. Bağırışı bir ayının böğürtüsünü andırıyordu. "Ne yapacaksın Lilya? Ha? O, orospu çocuğunun altına mı yatacaksın? Kendini mi peşkeş çekeceksin bizi kurtarmak için? Peh!" Cengiz'in sözleri herkesin yüzündeki gülümsemeyi silmişti. Sözlerinin garajda yarattığı etti korku filmlerini andırıyordu. Sözlerini anlamlandırmam birkaç saniyemi almıştı. Cengiz onu tek savunan ve arkasını kollayan bana karşı ilk kez bu kadar ileri gitmişti. Bu kadarı artık fazlaydı. Ona sunmuş olduğum kredinin de artık son lokmasını ekmekle sıyırmıştı. Söylediği şeyler yenilir yutulur şeyler değildi.

Göz açıp kapayıncaya kadar kendimi Cengiz'in önüne atmıştım. "Sen kimsin lan bana hesap soruyorsun? Anam mısın babam mısın? Erkek arkadaşım mısın? Hangi sıfatla bana hesap soruyorsun? Kiminle ne bok yediğim, kimin altına yattığım kimin yatağından çıktığım seni ilgilendirmez! Duydun mu beni!" Cengiz'le burun burunaydık. İşaret parmağımla göğsünü dürtüyordum. Sinirden gözlerim dönmüştü.

Cengiz, ağzından çıkanı kulakları duyduktan sonra ne kadar ileri gittiğini anlamış olacak ki yine o aşina olduğum mazlum yüzünü takınmıştı. Bu sefer çok farklıydı. Bu sefer ağzıyla kuş, götüyle balık da tutsa dönüşü yoktu!

"Şimşek! İkinci bir emre kadar ekipten uzaklaştırıldın! Nerede durman gerektiğini öğreninceye kadar garajı terk et!"

"Lilya?"

"Hayır, Minik sen karışma." Her zaman bir baba edasıyla aramıza giren Minik de bu sefer işin ciddi olduğunun farkına varmıştı.

Cengiz, garajın kapısını çekip çıkarken bir yanım da onunla birlikte gitmişti. Ailemden kalan son dalım da kırılmış gibi hissediyordum.

Cengiz'in dediklerinden sonra kendini Maske'ye affettirip eski düzende devam etsek de kalbimde tamiri mümkün olmayan yaralar açılmıştı. Cengiz'le hep didişirdik. Sürekli muhalefet olur sürekli ekiple arama girerdi. Ama bilirdim ki amacı canımı yakmak değil, beni korumaktı. İlk kez Cengiz'in gözlerinde sevgi dışında çirkin bir kıskançlık ve hırs görmüştüm. Yeri gelmiş kardeşi gibi görmüştü, yeri gelmiş omzumda ağlamıştı, birlikte gülmüş birlikte soluklanmıştık. Ama ilk kez Cengiz'i tanıyamıyordum.

Hayır ben tahammülsüz biri değildim. Gaddar ve dikdatör bir lider ise hiç değildim. Sadece bu sözler aramızdaki kardeşlik bağını koparmaya yetmezdi. Ama...

Ama...

Söz konusu Cengiz olduğunda bir sürü "ama" vardı...

Cengiz'e olan kredisizliğimin nedeni, bir umut beklesem de yapmış olduğu hatalardan asla ders almadığını görmemden kaynaklıydı. Artık yalama yapmıştı. Bir hata yapıyor, mazlum yüzünü takınıyor, beni en büyük zaafımdan, aile eksikliğimden vuruyor, konuyu dağıtıyor ve affedildiğini sanıyordu ya da en kötüsü yaptıklarının unutulduğunu sanıyordu...

Ama bazı hatalar asla unutulmazdı...

Cengiz'in şu ana kadar birçok hatası olmuştu. İçlerinden biri ise affı mümkün olmayan bir hataydı. Zamanla açtığı yaraların iyileşeceğine olan inancım ise hiç tükenmemişti.

Biz aileydik. Her ailede kavgalar gürültüler olurdu. Her ailede bir çıkıntı olurdu. Olurdu değil mi?

Her zamanki gibi kafasını toplayacak, kendisini affettirmeye çalışacaktı. Açtığı yaralar tamir olmasa da zaman göz ardı edebilmemi sağlayacaktı. İkimizin de zamana ihtiyacı vardı. Değil mi?

Loading...
0%