
Selamun aleykum aziz kardeşim,
Bu bölümde, akli delillerle yaratıcıyı tanımaya çalışacağız inşâAllah.
🎨 Sanat varsa Sanatkâr vardır
Bir cami, masa veya resim gördüğümüzde, bunların arkasında ilim, irade ve kudret sahibi bir insan olduğunu anlarız.
Peki ya evrendeki kusursuz denge, güzellik, düzen?
Sanat, sanatkârsız olmaz; kâinat da öyle.
🌍 Evren konuşuyor: Yapanı var!
Düzen tesadüfle değil, kudretle açıklanır.
Bilimsel belgeselleri izlediğinizde, okyanusların derinliklerindeki yaşamdan galaksilere kadar her şey size şu soruyu sordurur: Bu düzen kime ait..?
Hayvanlar insanlara hizmet eder; kimi et verir, kimi süt, kimi yün. Onlar görevli gibidir, başıboş değil.
Gezegenler, bir milim sapmadan yörüngelerinde döner. Koca kütleler şaşmadan hareket eder. Bu, sonsuz bir düzenin işaretidir.
Gökyüzü, yıldızlarla süslenmiştir. Geceleri kandil gibi parlayan yıldızlar, karanlıkta yön bulmamıza yardım eder.
Bir tohum, içinde ne göz, ne beyin varken; hangi meyveye dönüşeceğini “bilir” gibi büyür. Bu, ilahi bir plandır.
Su, diğer maddelerin aksine soğuyunca genleştiğinden üstten donar. Bu, göllerin ve denizlerin altındaki canlıları korur. Tesadüfle açıklanamaz bir merhamet eseridir.
Ayak bastığımız yeryüzü, saatte yaklaşık 1670 km hızla dönmesine rağmen bizi savurmaz. Biz ise sanki sabit yerdeymişiz gibi yaşarız. Bu düzen, büyük bir kudreti gösterir.
Arılar, altıgen petekler yapar; bu şekil en az balmumu ile en çok balı saklamaya yarar. Arı geometri bilmez, ona bu ilmi öğreten vardır.
Göz, karanlıkta uyum sağlar, parlaklıkta kısılır. Bu ayar kendiliğinden olmaz. Her göz, bir sanat eseridir.
Ciğer, her nefeste kanı temizler. Biz farkında bile olmadan günde 20.000 kez çalışır.
Kar, beyaz bir örtü gibi iner. Her kristal farklı şekildedir ama hepsi mükemmel simetriktir. Sanatsız açıklanamaz.
Rüzgâr, serinlik verir, tohum taşır, bulutları sürükler. Ne çok, ne az eser. Sanki ölçülüp biçilmiştir.
Güneş, tam uzaklıkta durur: Yakın olsa kavrulurduk, uzak olsa donardık. Bu denge, bir mühendislik harikasıdır.
...
Tüm bunlar, şuursuz atomlardan oluşmuştur. Atomlar ise cansızdır; kendi başlarına ilim, irade ve bilinçli hareket yapamazlar. Bu düzen ve canlılık sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcıyı zorunlu kılar.
Bu düzeni şöyle açıklayabiliriz:
1) Belirli sayılarda birleşip farklı görevleri olan proton, nötron ve elektronların ne aralarındaki bağı, ne de kendi varlıklarını ilim, irade ve kudretle açıklayamazlar. Zira bunlar cansız ve şuursuzdur. Onların yaptığı işler, onları yaratan sonsuz ilim, kudret, kasd ve hikmet sahibi bir yaratıcıyı gösterir.
Zaten atom altı parçacıklar hem hakim hem mahkum olamaz.
2) Tesadüfen oluşmaları da mümkün değildir. Kimya bilgimizle biliyoruz ki atomlar, kendi kendine anlamlı ve düzenli birleşimler oluşturamaz. Sonuçta bir sanat yani ürün varsa, bu sanatın bir sanatkârı olmalıdır.
3) Evrim, canlılardaki bazı değişimleri açıklamaya çalışır; fakat hayatın kökenini, ilk canlının nasıl oluştuğunu, bilinçli sistemlerin nasıl meydana geldiğini açıklayamaz.
Tüm bu düzen, akılsız mekanizmalarla değil; sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcı ile açıklanabilir.
Big Bang teorisi, maddenin ve zamanın bir başlangıcını göstererek yaratıcının ‘başlatıcı’ sıfatını tasdik eder. Ancak bu olayın kendisi akılsız ve iradesiz olduğu için, arkasında sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcıyı zorunlu kılar.
4) "Bu düzeni uzaydan gelen bir güç yaptı" demek de akla uzak bir yaklaşımdır. Çünkü bu görüş, varlıkta zorunlu olan birliği (tekliği) inkâr eder. Birlik konusunu ise altıncı maddede aklî olarak detaylandıracağız inşâAllah.
5) Çoklu evren iddiası, bilimsel olarak ispatlanmış değil, sadece fiziksel varsayımlara dayanır. Dahası, çok sayıda tesadüf ihtimalini artırarak irade sahibi yaratıcı olan ihtiyacı ortadan kaldırmaz, aksine düzeni açıklamakta daha da zorlanır.
...
6). +Temsilî Kıyaslar
Bu kıyaslar, Allah’ın zatını değil; fiillerini, isimlerini ve rububiyetini anlamaya yardımcı olur. Zaten marangoz ustasının yaptığı masadan marangoz ustasını bilemeyiz.
Mahallemizin düzeni tek bir muhtarla sağlanıyorsa, kâinattaki oksijen miktarını tam bize göre ayarlayan bu dünyayı ve bizi yaratan tek bir yaratıcıyı yani Allah'ı zorunlu kılar.
Lokomotifin vagonları çekmesi gibi, atomlardan galaksilere kadar her şey, ancak sonsuz ilim, kudret ve irade sahibi bir yaratıcıyı yani Allah'a cc ait isimleri gösterir.
Lokomotifin kendisini çeken bir başka güç olsaydı, o da aciz kalır, zincir sonsuza kadar gider ve hiçbir şey hareket edemezdi. Bu yüzden zincirin bir noktada sonsuz kudret sahibinde durması zorunludur.
Bu yöntem Risale-i Nur’da sıkça kullanılır ve Bediüzzaman Said Nursi hazretleri Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan talim ve Kur'an-ı Hakîm'den ders alır. Bende bu kitapta Risale-i Nur dan anladığımı topluyorum.
Nitekim Kur’an da şöyle buyurur: “Allah bir sivrisineği misal vermekten çekinmez.” (Bakara, 26)
+Meydan Okuma
Yoksa, onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler doğru iseniz Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın da (hep beraber) onun benzeri bir sûre getirin." (Yunus, 10/38)
Burada, edebiyat ve hitabet gücüyle zirvede olan bir topluma —ve aslında tüm insanlara ve cinlere— tek yönlü defalarca meydan okundu ve okunmakta. O şairler, 8 yönden değil sadece bir yönden bile karşılık veremeyip zor olan savaşmayı tercih ediyorlar.
"Bir fende veya sanatta, münakaşaya sebep olan bir meselede, o fen ve sanatın uzmanlarının sözü geçer."
Sırrınca bizde edebiyat ve hitabet yönüyle önde olan toplumun başaramamasından Kur'an'ın Allah kelamı olduğunu anlamalıyız.
Zaten şöhret için kendi belagat seviyeleriyle karşılık vermeye kalktıklarında, Kur’an’ın üstün üslubunun yanında çok basit kalıyor ve kurandan olmadığı hemen fark ediliyor. Allah'ın gücünün beşerin gücünün üstünde olduğunu ve her asır Kur'an'ın gençliğini gösteren kanıtıdır.
Zaten her insanın parmak izini veya her kar tanesinin şeklini benzersiz yaratan Allah, elbette Kur’an’ı da benzersiz şekilde göndermeye kadirdir.
Zaten insan kelamı değildir çünkü geçmişten ve gelecekten mesela Rum suresi gibi surelerde beklenmedik bi anda Rumların kazanacağı söyleniyor ve gerçekleşiyor tamda Rum imparatorunun kendine güvenmediği dönemde ve üstelik Kuran'da her daim Allah'ın isimleri vurgulanıyor.
Zaten din namına bi insan böyle şeyler söylemiş olamaz çünkü nasıl bi çoban padişahın taklidini yapsa padişah olmadığını hemen belli eder.
Düşmanları tarafından Muhammed'ül emin sav diye çağırılan ümmi biri herkesin gözü önünde insanlığın büyük bi kısmına önder olmuş ve o insanlardan eşsiz inkılap yapan peygamberimizin yapmacık bi hareketi hiç bir zaman görülmemiştir.
"Eğer peygamber bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, Elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık. Hiçbiriniz buna mâni olamazdınız." (Hâkka 44-47. Ayetler)
Zaten davası uydurma olan birisi ilk vahyin korkusu ile kendini saklamaya mı çalışırdı?
Zaten hadis uslübü ve Kur'an uslübü birbirinden farklıdır.
Zaten kökü ve bir kanadı eski peygamberlerin ittifaklı hakikatları olduğundan Allah peygamberlerini, gönderildikleri toplumların en güçlü oldukları alanlarda mucize ile desteklemiştir; çünkü aksi hâlde mucize, sıradan bir tesadüf gibi yorumlanabilirdi. Mesela sihrin zirvede olduğu dönemde Hz. Musa’nın as asası sihirbazları aciz bırakmış, tıbbın ilerlediği çağda Hz. İsa as ölüleri diriltmiş, söz ve belâgatın en ileri olduğu zamanda ise Hz. Muhammed’e sav Kur’an indirilmiştir. İnsanların en iddialı oldukları sahada dahi aciz kalmaları, bu mucizelerin insan üstü bir kaynaktan geldiğini aklen zorunlu kılar. Dolayısıyla mucizeler, beşer gücünü aşan ilâhî bir kudretin varlığına en sağlam delil olmuştur.
Somut örnek vermek gerekirse bilim adamları nasıl bi sütü meydana getiremiyorsa Kur'an'ı da belagatta ileri giden uzmanlar yazamıyorlar.
+Belâgat ve Üslûp Üstünlüğü
Kur’an ne tam şiir ne de nesirdir; kendine has üçüncü bir ifade biçimi vardır. Cümle yapısı, ses uyumu, ahenk ve ritmi benzersizdir. Bu Allah'ın belagatının beşerin belagatının üstünde olduğunun kanıtıdır.
+Eşsiz Nazım (Kompozisyon)
Kur’an’da kelime seçimi ve sıralaması öyle bir uyum içindedir ki, aynı mânayı başka sözlerle bu incelikle ifade etmek mümkün değildir.
+Mana Zenginliği
Kur’an’ın ayetleri hem avama hem de en ileri seviyedeki âlime hitap eder. Tek bir ayet farklı seviyelerdeki insanlara farklı boyutlarda fayda sağlar.
+Tarih ve Kıssaların Sunumu
Önceki peygamberler ve ümmetlerin kıssaları, Tevrat ve İncil’de görülen tahriflerden korunmuş şekilde aktarılır. Kur’an kıssaları doğruluk, ibret ve hikmet taşır.
+Evrensellik
Kur’an’ın hükümleri ve ilkeleri belli bir zaman veya topluma bağlı değildir. Her çağda kainatın Hâlıkının hitabıyla yol gösterici ve uygulanabilir niteliktedir.
+Hukuk ve Ahlak Sistemi
Kur’an hem bireysel hayatı hem de toplumsal düzeni kapsayan dengeli bir hukuk ve ahlak sistemi sunar.
+Etkileyicilik (Tesir Gücü)
Kur’an okunduğunda mü’min veya inkârcı herkeste derin bir etki bırakır. Onu dinleyenler üzerinde hayranlık, huşu veya sarsıcı bir tesir meydana getirir.
+Gaybî Haberler
Tarihte yaşanması beklenmeyen olaylar önceden bildirildi ve aynen gerçekleşti:
Ebu lehebin iman etmeyeceği: Ebu leheb ve arkadaşlarının en çok istediği kuranı yok etmekti. 7 yıl da iman ettim diyebilirdi. Hem zaten akıllı biri gayba ait haberler vermez. Bu riske girmez.
Mekke’nin fethi ve başka fetihler söylendi. Bunları ancak zaman ve mekandan bağımsız olan biri bilebilir.
+📜 Korunmuşluğu
Kur’an, 1400 yıldır tek harfi değişmeden korunmuştur:
Yazılı: Topkapı ve Samarra Mushafları gibi eski el yazmaları
Ezber: Milyonlarca hafız tarafından eksiksiz ezberlenmiştir. 600 sayfalık başka dilde olan başka bi kitabı ezberleyen bi çocuk gösterin?
Ayet: “Onu biz indirdik, biz koruyacağız.” (Hicr, 15:9)
+📖 Vahyin Tarzı
Kur’an’da kişi övgüsü değil, Allah’ın isimleri, tevhid ve kulluk vurgulanır.
İnsan çıkarlarından bağımsızdır.
Evrensel ahlak ve hukuk içerir.
Üslubu ve yapısı insan becerisini aşar.
Ayet: “O, kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir.” (Necm, 53:4)
+Çelişkisizlik
Ayet: “Onlar hâlâ Kur’an’ı (okuyup anlamaya çalışarak üzerinde) iyice düşünmüyorlar mı?
Eğer O, Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişkiler (ihtilaflar) bulurlardı." (Nisâ, 4:82)
Kur’an, içerik ve hüküm bakımından tam bir tutarlılığa sahiptir.
1400 yılı aşkın süredir hiçbir içsel çelişki veya tutarsızlık gösterilememiştir.
İtiraz edenler, çelişki bulmak istediklerinde ya bağlamı çarpıttılar ya da yanlış yorumlara sığındılar.
Fakat Kur’an, derin düşünülünce her yönden tutarlılığıyla doğruluğunu ispat eder.
+Kainattaki İşler
Bakara Suresi, 164. Ayet;
"Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akıl sahipleri için ibretler vardır."
Bu ayet, evrendeki düzenin ve değişimin, akıl sahipleri için bir ibret kaynağı olduğunu belirtir. Düşünmek ve tefekkür etmek, bu ibretlerden faydalanmak için önemlidir.
Zümer Suresi, 39/62-63. Ayetler:
Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O her şeyin üzerinde vekildir. Göklerin ve yerin anahtarları O'ndadır. Allah'ın âyetlerini inkâr edenlerin durumuna gelince işte hüsrana uğrayanlar onlardır.
Madem sebepler yaratamaz öyleyse Allah'ın her şeyin yaratıcısı olduğu ve başka bir varlığın bu yaratma işini üstlenemeyeceği apaçıktır. Ve aksini söyleyen hüsrandadır.
Bunun gibi ayetlerle Allah cc aklımızı kullanıp kâinata bakmamızı ve bu işlerin kendisi tarafından yapıldığını bilmemiz için söylüyor.
Mesela her şeyin toplu itaatinin ispati Allah'ın Aziz (mağlup olmayan) isminin tecellisidir.
Ve zalim insanların cezasını göreceği ahiretin varlığına da delildir.
+Usandırmaması
Kur'an-ı her gün aynı ayetleri sürekli okunduğu halde usandırmıyor.
+📌 Kur’an’ın Tanıttığı Allah, aklın aradığıdır. “Allah”ı seçmiyoruz aslında.
Allah zaten var. Biz sadece onu tanıyoruz.
+🔁 Felsefe ve bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin, bu izler Allah’a çıkan yolları daha da belirginleştirir.
+❤️ Kalp de şahitlik eder
Bazen yalnız kalırsın, düşünceler sarar.
Ölüm gelir aklına... sonsuzluk arzun kabarır...
Adalet beklersin, zulüm canını yakar...
İşte o anlar, kalbin şöyle fısıldar:
"Ben sahipsiz olamam. Bir yaratanım var."
+🔍 Deneyerek Anlaşılır
Dua et, tefekkür et, zikir yap, Risale-i Nur oku…
İman sadece bilgi değil, yaşanarak kuvvetlenen bir hakikattir.
+Tekrarların hikmetli oluşu
Kur’an’daki tekrarlar, şüphe ve vesveseleri giderip hakikati pekiştirmek için yapılmıştır.
++++++++++++++++++++++++++++++++
🌪 Vesveseye Kapılma, İmani Hakikati Hatırla!
Vesveseye cevap mantıktadır, akıldadır ve fıtrattadır. Unutma, benzeri yazılması için tekrar tekrar meydan okuyan Kur'an'ın her tarafı mucizelerle kaplıdır ve cennet cehennemden bahsetmiştir.
Ayrıca muhakeme etmek dinden çıkarmaz. İnanmayanların delili olmadığı için hiç bir ehemmiyeti yoktur.
Şeytan ve nefse karşı ne yapılabilir?
1) Allahu Ekber zikri çekilir.
2) Ehemmiyet vermezsen söner. Küçük görsen küçülür. Kormazsan hafif olur, gizli kalır. Mahiyetini bilsen, onu tanısan gider. İlim onu yok eder. Tanırsan gider.
📌 Kainat niçin yaratıldı?
Nasıl bi alimin eserlerini yakıp atması hikmetsiz ise Allah'ın ilmini iradesiyle sanatsız eserlere çevirmeme durumu hikmetsiz olurdu. Ve sende Allah'ın himayesine gir, korkulardan emin ol.
Kur'an-ın hak olduğunu ispatlamak meleklerin ve ahiretin varlığını da ispatlamaktır. Ve unutmayın ispata karşı inkarın kıymeti yoktur.
"Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti; müminler de iman ettiler. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler..." (Bakara 2/285)
"Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: yeryuzunü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; o herşeye hakkıyla kadirdir." Rum suresi, (30.50)
Kaza ve kadere iman: Her olayın bir sebebe bağlı oluşu, Allah’ın bilgisi ve iradesiyle gerçekleştiğini gösterir.
Kader: Allah'ın her şeyi ilmiyle yazmasıdır.
“Hiçbir musibet yoktur ki, Allah'ın izni olmadan düşsün yeryüzüne; O bilir ve her şeyi kaydeder.” (Hadis veya Kur’an benzeri anlam; Kur’an’dan somut örnek: “Hiçbir kimseye, kendi takdiri dışında bir musibet gelmez.” [Teğabun 64:11])
Ayrıca kader, Allah’ın gelmiş, gelen ve gelecek her şeyi bilmesidir. Bu nedenle Allah bildiği için biz dua ediyor değiliz, bizim dua edeceğimizi Allah zaten biliyor, işte o da Kader oluyor.
Şu hâlde Allah’ın ilmi değişmeyeceğine göre, kader de değişmez.
Kaza: Allah’ın kudretiyle yazılmış olan kaderi gerçekleştirmesidir.
“Allah, dilediğini yapar.” (En’am 6:17)
Cüzi İrade: İnsanlara verilen seçme serbestliğidir; insanlar kendi tercihleriyle davranırlar. O davranışın kaza olması Allah'ın isteği olmasa gerçekleşmez. Seçme serbestliğinden sorumlu olmadığımız anlamına gelmesin.
“Her nefis kendi kazancından sorumludur.” (Bakara 2:286)
Tahkiki imanı elde eden adam her yerde Allah'ın fiili olduğunu anlar ve doyduk demez doydurulduk der.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
