Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.GECE

@ilkaskimilkheyecan

Yolun ortasında Bigem'i öylece izleyen Barlas, gülümsemesine engel olamadı.

 

Dudağına kondurduğu gülümseme olmamalıydı. Onu ordan söküp atmalıydı fakat bunu yapamadı.

 

Bigem, elini saçındaki tokasına götürerek saçlarını özgür bıraktığında gür saçları fazla dikkat çekiyordu. Onları geriye doğru savurdu ve ellerini iki yana koyarak kafasını gökyüzüne doğru kaldırdı.

 

Güneş yoktu. Gece karanlığı çökmüş, yıldızlar ortaya çıkmıştı.

 

Bu Barlas'ın hoşuna giderken yavaşça Bigem'in yanına adımladı.

 

Yanına oturduğunda Bigem'in irkildiğini fark etti fakat bu bir iki saniye sürmüştü. Barlas'ın olduğunu anladığında tekrardan önüne dönmüştü.

 

İkisi de hiç konuşmazken Barlas ona dönemedi. Gözlerinin şişikliğini uzaktan bile görüyorken ona dönemedi.

 

O da Bigem gibi başını göğe kaldırdı. Bir kaç dakika öylece yıldızları izlerken dudaklarındaki gülümsemeye engel olamadı.

 

"Gündüzleri seviyor musun?" Ansızın gelen bu soru Bigem'i şaşırtırken soğuktan dolayı kızarmış burnunu çekerek cevap verdi. "Sevmem." Kısa cevabı ondan çekinmesine işaretti. Hala onu kırdığını düşünüyordu.

 

"Peki geceleri?"

 

Bir süre düşündü Bigem. "Sanırım. Severim sanırım."

 

"Sana sevmenin formülünü söylememi ister misin?" Bigem boğazını temizledi.

 

"İsterim."

 

"Gece'n olabilirim çünkü gece insanları yargılamaz. Herkesten rahatsız oluyorsun ya, Korkuyorsun ya seni yargılarlar diye. Ben bunların hiçbirini görmem. Kusurların oraya doğru uçarlar ve seni yanlız bırakırlar. En azından sadece geceleri." Gökyüzündeki yıldızları göstermesi Bigem'in ilgisini çekmişti.

 

"Yıldızlar bir kusur mu?"

 

"Evet. Senin kusurların yüzünden kendine çok kızdığın o şeyler yıldızlar aslında. Yüzünde veya boynunda fark etmez. Bir yıldız taşıyorsun. Geceleri seni yanlız bırakıyorlar. Geceler kutsaldır çünkü. Gecenin bir yarısı ağlarsın, gecenin bir yarısı sokaklarda öylece yürümek istersin, gecenin bir yarısı uyursun, gecenin bir yarısı kendini huzlurlu hissedersen. Herşey gecelerden geçiyor yani."

 

"O zaman sen?" diyerek şaşkın bakışlarını Barlas'ın üstünde gezdirdi. Barlas görmedi fakat bunu hissetti. "O zaman sen benim gecem olmayı mı teklif ediyorsun? Benim kusurlarımı gece gibi örtmek mi istiyorsun?"

 

Bigem'in sorusunu es geçti. Belki de evet demenin bir yoluydu fakat Bigem emin olamadı.

 

"Daha önce bu konuşmayı hiç kimseye yapmadım bunu biliyor musun? Benim gibi iri yarı, güçlü ve okulun popüler senin demenle de güç gösterisi yapan bir çocuk daha önce bunları kimseye söylemedi."

 

Bigem duyduğu sözlerle yutkunurken Barlas'a doğru kısa bir bakış attı.

 

"Hiç bile mi?"

 

"Hiç bile."

 

"Hiç kimseye mi?"

 

"Hiç kimseye."

 

"Özür dilerim." dedi bir anda Bigem. "Yani kusura bakma. Sana orada öyle demek istememiştim. Kırılacağını hesaba katmadım."

 

"Kırılmadım ki." dediğinde en sonunda Bigem'e bakmıştı. "Bana daha önce neler dendiğini bilsen, bunu dediğin için şükredersin. İnan bana."

 

Bigem'in kaşları yukarı doğru kalktığında Barlas gülmeden edemedi. "Hayır, okulun popüleri veya herkesin sevdiği biri olmam bana kötü şeyler söylemedikleri anlamına gelmiyor."

 

"Ne söylüyorlar? Sana ne söyleyebilirler ki?" Barlas konuşmak için ağzını araladığında Bigem'in söyledikleri susmasını sağladı. "Hayır, popüler olduğun için değil. Bu kadar nazik bir çocuğa ne gibi kötü söz söylediklerinde takıldım."

 

Barlas güldü. Kaçak kafes dövüşleri yaptığını bilmiyordu tabi.

 

"Nazik mi?" dedi gülerek. O mu nazikti? Buna götüyle gülmek istedi fakat söyleyen Bigem olduğu için neden böyle düşündüğünü merak etmişti. Nedense ona söylediği şeyler Barlas'ı meraklandırıyor, onun hakkında daha ne çok şey düşündüğünü merak ediyordu.

 

"Başka." dedi daha derin gülerek. "Başka benim hakkımda ne düşünüyorsun. Anlatsana."

 

Bu cevap karşısında bozguna uğrayan Bigem, burnunu bir kez daha çekti ve elindeki CD'yi en sonunda yan tarafına bıraktığında gülümsediğini fark etti.

 

"Bilmem. Bunları sana söylemeli miyim?" Barlas hevesle kafasını salladığında Bigem onun bu tarafını ilk defa goruyordu. Çocuksu ve sevgi dolu tarafını.

 

"Kibar ama bazen kaba. İyi ama sinir bozucu, gıcık. Yakışıklı ve kaslı. Ama diyemeyeceğim çünkü bunun karşısına birşey bulamadım." dediğinde söyledikleri Barlas'ın kaşlarının yukarı kalkmasını sağlarken Bigem yutkundu.

 

Kızdığını düşünmüştü.

 

Boğazını temizledi. "Kızdın mı?"

 

Barlas bir kaç dakika öylece durduğunda en sonunda gülümsedi ve bu Bigem'in içinin rahatlamasını sağladı.

 

"Fazla dürüstsün. Çocukken de mi böyleydin? Fazla dürüst ama gıcık."

 

Barlas Bigem gibi karşılaştırma yaptığında Bigem'i güldürmüştü. Gülüşü içtendi. Belki de günler sonra ki tek içten gülüşüydü.

 

"Baya çılgın bir çocukluğum vardı aslında. Her yerde koşup zıplar, düşer ve dizlerimi kanatırdım. Günlerce ağlardım ama durmazdım. Yine yaralandır ve yine ağlardım."

 

Birlikte güldüklerinde ikisi de önünde döndü.

 

Bir kaç saniye sessizce durduklarında Barlas ayaklandı. Şaşkınca ona bakarken ona doğru uzanan bir el, Barlas'a aitti. Şaşkınlığı gittikçe arttığında kaşları yukarı doğru kalkmıştı.

 

"Hadi yapalım şunu." dedi Barlas içten bir kararla.

 

"Neyi?"

 

"Ailenin katilini. Ruhunun ve belki de çocukluğunun katilini. Onları bulmadan içinin soğumayacağını ikimizde iyi biliyoruz."

 

Bigem ilk önce şaşırdı sonra üzüldü ve daha sonrasında içini bir ümit kapladı. Belki ailesini tekrardan görürdü.

 

Yavaşça ayağa kalkarken Barlas'ın elini tutmayı unutmadı.

 

"Yapalım." dedi kararla. "Katili bulalım. Çocukluğum o yangınla beraber yandı fakat ailem için hala bir ümit var."

 

&

 

“Buna gerek var mıydı?” dediğimde gülmeye başlamıştım.

 

“Ah hadi ama Umay!” diyen Barlas kaşlarını çatmıştı. “Gerçekten bunu yaptın mı?”

 

Umay, bizi kendi evine çağırmıştı. Ailesiyle beraber yaşamıyordu veya ailesi var mıydı onu bile bilmiyordum fakat sormadım.

 

Küçükken en çok ‘annen baban nerde kızım senin?’ demelerine üzülürdüm ve şimdi de ona sormayacaktım.

 

“Ailesinin katilini bulacağımızı söylememiş miydin?”

“Bunun için evi ofise çevirmene gerek var mıydı Umay?” o gerçekten bunu yapmıştı. Beni sevdiğini iliklerime kadar hissedebiliyordum artık. Kim bir arkadaşı için evini böyle değiştirirdi ki? Milyonda bir.

“Zaten tek yaşıyorum. Bigem için birşeyler yapmak istedim sadece. Ayrıca bu evle beraber şurada ki arkadaş da bizimle beraber olacak ve bize lazım olacak.

 

Umay’ın baktığı yöne doğru döndüğümde bir kız gördüm.

 

Buğday tenli, saçları kıpkırmızı fakat aralarınd

A kırmızının daha koyu tonu bulunan saçları vardı ve güneş saçlarına vurarak daha güzel olmasını sağlıyordu.

 

Minyon tipliydi ve bakışlarını sürekli kaçırıyordu. Fazla utangaç biriydi sanırım.

 

“Bu Parla. Tanıdığım en iyi hackerlardan biri. Babamın en yakın arkadaşının kızıymış. Tabi artık babamla arkadaş değiller ama kızı işime yaradı.” Barlas alayla güldüğünde kaşlarımı çatarak ona baktım.

 

“Bu kız mı tanıdığın en iyi hackerlardan biri Umay? Benimle dalga geçtiğini söyle.” Umay hafifçe Barlas’ın omzuna vurdu. “Dalga geçme aptal! Neler yapabildiğini bilsen ağzın açık kalır.”

 

“Bunu ben bilmek istemem ama başkası ölümüne isteyebilir.”

 

Umay anında kaşlarını çattığında konuşmak için dudaklarımı araladım. “Kimden bahsediyorsun?”

 

 

“Asi.” Diyerek sırıttı. “Umay çok iyi tanır.”

Umay anında sinir küpüne dönerken bağırdı. “Onu buraya getirirsen seni öldürürüm!”

 

&

 

“Vazgeçtim!” diye bağıran Umay’la daha fazla güldüğümde bana doğru ölümcül bakışlar atmayı unutmamıştı.

 

Asi, Umay’ı seviyormuş ve 2 sene boyunca peşinden koşmuş. Yani bunun eskiden olduğunu söylüyordu. Aradan ise 5 yıl geçmişti ama ben şimdi de Asi’nin ondan hoşlandığını hissetmiştim. Bence geldiğinde Umay’ın boynuna atlayacaktı. Ne komik olurdu.

 

“Vazgeçiyorum!” diyerek bir kez daha bağırdı. “Yok size ofis falan!” Barlas Umay’ın dediğini takmamış olacak ki “Asi gelmiş kapıyı açıp geliyorum.” diyerek kapıyı açmak için gitti. Umay’ın vazgeçmeyeceğini iyi biliyordu.

 

Kapı açıldığında içeri iri yarı bir beden girdi. Bu Asi olmalıydı. Dikkatimi çeken ilk şey Barlas’ın boynunun arkasındaki gibi bir çiziğin Asi’nin yüzünde de olmasıydı.

Asi, yüzüdeki sırıtışla Barlas’ın elini sıkarak kendine çekti ve omzuna vurduğunda Barlas’ta aynı şekilde karşılık verdi.

 

Umay’a doğru döndüğümde şaşkınca Asi’ye baktığını fark ettim. Ona doğru yaklaşarak fısıldadım. “Aynı iz Barlas’ta da var.” Söylediklerime kaşlarını öyle bir kaldırdı ki bir an yanlış birşey söylediğimi düşünmüştüm.

 

“Bunu nereden biliyorsun?”

 

“Devlet sırrı mıydı?”

 

“Bunu bilen tek kişi bendim ve o ölse bile kimseye anlatmazdı. Sana söylemesine şaşırdım.” diyerek imayla güldüğünde gözlerimi kaçırarak önüme döndüm ve bir cevap vermedim.

 

Asi içeriye doğru ilerlediğinde önce gözleri Umay’la buluştu. Ne olacağını merakla izlerken Asi’nin onu görmezden gelerek Parla’ya doğru yürümesini beklemiyordum.

 

“Evet arkadaşlar.” diyerek hepimize göz gezdirdi. “Sen şu süpher hacker kız olmalısın.” diyerek Parla’yı gösterdiğinde Parla anında bakışlarını kaçırdı.

 

“Sen.” Diyerek bana baktığında söyledikleri şaşkınca duraksamama sebep oldu. “Barlas’ın ki olmalısın.”

 

Ağzımı aralayacağım sırada Barlas konuşarak beni susturdu. “Kafanı kırmamı istemiyorsan sesini kes Asi.”

 

Asi sanırım Barlas’ın arkadaşıydı. Başka neyi olacaktı ki?

“Size tek birşey söyleyeceğim.” diyerek ciddileşti. “Belki Barlas size adımın aslında Asil olduğunu söylemiştir fakat bunu kesinlikle duymak istemiyorum. Adım Asi. Eğer buna uymazsanız size yardım edebileceğimi sanmıyorum.” Kaşlarım yukarıya doğru kalkarken Umay derin bir nefes verdi. “Başka bir isteğin var mıydı paşam?” dediğinde bunu kısık bir sesle söylemişti bu yüzden duyan tek kişi bendim.

 

Kimse birşey demediğinde bunu evet olarak kabul eden Asi, ciddi ifadesini bozdu ve sırıttı.

 

“Evet, nereden başlıyoruz?”

 

“Neyin peşinde olduğumuzu biliyor musun?” dediğimde bakışları bana doğru döndü. “Yangında aileni-“

 

“Anlattım ya sana Asi.” diyen bir ses duydum. Bu Barlas’a aitti.

 

“Pekala.” diyerek Parla’ya doğru yürüdü ve daha demin onun kalktığı bilgisayara oturarak yayıldı.

 

Parla şok içinde yerine kurulan çocuğa bakarken boğazını temizledi.

 

“Şey, yerimden kalkabilir misin? Orası benim de.” Dakikalar sonar ilk defa sesini duyduğum bu kızın Asi’den çekindiği belliydi.

 

“Tapun var mı?” Asi’nin sorduğu soru karşısında kaşları havaya kalktı. “Ne?”

 

“Tapun var mı diyorum. Belli ki yok. Bu masayı çalıyorum kusura bakma.”diyerek göz kırptığında utançtan saçları gibi kıpkırmızı olan bu kızın yerin dibine girmek istediğini iyi biliyordum.

 

“Ama..” diyerek utangaç bakışlarla Asi’ye baktı. “Yenisini alırız değil mi? Benim yine bir masam olur değil mi?”

 

Asi kızın üzgün bakışlarını görünce derin bir nefes verdi. “Sana söz, hello kittyli masa yaptıracağım.”

 

              

 

 

Loading...
0%