Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12.KENTER ŞİRKET

@ilkaskimilkheyecan

Parla sevinçle gülümsediğinde gülümsemesine şaşıran Asi’nin de dudaklarında bir gülümseme oluşmuştu.

 

Umay boğazını temizleyerek bir adım öne çıktı. “Artık işimize mi dönsek? Bu konu sizin hello kitty konuşmanızdan daha önemli.”

 

Kıskanmış mıydı?

“Hiç umudum yok.” diyerek araya girdim ve Umay’a baktım. “Bu şekilde katili nasıl bulacağız? Elimizde sadece 2 hacker var.”

“Ayıp ediyorsun ama.” diyen Asi, birkaç tuşa bastı ve gülümsedi. “Önce ailenin bilgilerini bulmak lazım. Hallettim.”

Göz devirerek Asi’ye doğru döndüm. “Annemle babamın bilgilerini bende söylerdim zaten sana.”

Dudağına kondurduğu alaycı gülümsemeyle kollarını birbirine bağladı.

 

“O halde babanın bir ajan olduğunu da biliyorsundur.”

 

Kaşlarımı çatarak şüpheci bakışlarla Asi’ye baktım. “Ne demek bir ajan?”

 

“Oho!” diyerek ayağa kalktı. “Çok işimiz var gibi duruyor. Daha babanın bir ajan olduğunu bilmiyorsun. Kahve alacağım, isteyen?” Merdivenlerden inmek için ilerlerken kolunu hızla tuttum ve sinirle ona baktım.

“Açıkla.” Yavaşça bana döndü. Fazla korkutucu görünüyordu fakat umrumda olmadı. “Babam ajan falan değil.”

 

“Demekki öyleymiş.” dedi büyük bir rahatlıkla ve yavaşa kolunu çekti. “Sen biraz düşün bunları. Belki bilgisayara bakmayı akıl edersin. Kahve alıp geldiğimde aklına takılan şeyleri parmak kaldırarak sorabilirsin.” Alayla söylediği şeyler ellerimi yumruk yapmamı sağladığında derin bir nefes verdim.

Bu çocuğu sevmemiştim.

 

“Pekala.” Diyerek bilgisayara doğru yürüdüm. “Artık hiç birşeye şaşırmıyorum, şaşırmayacağım.”

 

&

 

“İşinize yarar mı bilmem ama.” dediğinde masa da outran herkes Parla’ya dönmüştü.

Parla’nın yanakları anında kızarırken çekingen bakışlarını hepimizin üzerinde gezdirdi. “Eskiden dedektifçilik oyunu alıp oynuyordum. Belki onlar bize yardımcı olur.”

 

Barlas sinirle soludu. “Bu kız bence dolandırıcı. Hacker falan değil.” dediğinde Parla’nın dolan gözlerini görmem içimin sızlamasını sağladı.

 

Dirseğimle yanımda outran Barlas’ın karnına vurduğumda acıyla inlememiş, geri bile çekilmemişti.

 

Oysa ki gerçekten sert vurmuştum.

Asi ise boğazını temizlemiş ve “Kes lan sesini. O öyle demek istedi belki.”demişti. Asi’nin Parla’yı koruması dikkatimizi çekerken ona doğru döndük.

 

Asi de çatık kaşlarla bize baktı. “Ne bakıyorsunuz?” demesi önümüze dönmemizi sağlamıştı.

 

“Pekala. Babamın nerede ajanlık yaptığını bulmalıyız.”

Asi güldü. “Sonunda babanın bir ajan olduğunu kabul ettin.”

Göz devirerek önündeki bilgisayarı gösterdim. “Nerede, kimlere ve neden ajanlık yaptığını bul.”

“Bunları bulabilsem zaten başta bulurdum. Adam ajan olduğu hariç bütün ajanlıkla alakalı şeyleri sildirmiş. Görünmüyor. Ayrıca heşeyi sildirip ajan olduğunu sildirmemek büyük aptallık.”

 

Kaç saattir hiçbir şekilde konuşmayan Umay sonunda konuştu fakat söylediği şeyler yerimde taş kesilmemi sağladı.

 

“Belki de öleceğini biliyordu veya ölmediyse seni bir gün bırakıp gideceği ihtimalini göz önünde bulundurmuş olabilir. Silmemek zekice.” Evet, annemlerin ölmüş olma ihtimali de vardı fakat ben bunu hiçbir zaman şıklarımın arasında koymamış, koymak istememiştim.

 

Derin bir sessizlik oluştuğunda herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. En sonunda bu sessizliği bozdum ve söylediği şeyleri es geçtim.

 

“Bir şekilde bul onları Asi. Hemde hemen.” Sinirle söylediklerim kaşlarının çatılmasını sağladı.

 

Biliyordum bu sıralar fazla gergindim ama herşey üst üste geliyordu.

 

“Çok kolaysa kendin bul.”

“Bu benim davam ve benim sözüm geçer.”

 

“Biz senin görev verdiğin askerlerin değili-“

“Buldum.” dedi bir anda Parla. Hızla ona dönerken yüzüme yayılan gülümsemeyi silemiyordum. “Uğraşılsa bulunuyormuş demekki.”

“Bir dakika ya.” diyen Umay’ın kafası daha karışık gibi duruyordu.

“Biz neden kendimiz çözmeye çalışıyoruz. Söyleyelim polise açsınlar davayı geri.”

 

“Delilsiz o da çok kolaydı ya zaten.” diyerek mırıldandı Asi.

 

Derin bir nefes verdim. Bunu zaten düşünmüştük.

 

“Asi’nin de dediği gibi delilsiz gidip davayı açın desek bizi dinleyecek halleri yok. Ayrıca dosya da kayıp.”

 

“Nasıl yani?”

“Şöyle, kaza dosyalarını sordurttuk veya babamın ismini vererek fakat tanıyan kimse yok. Sanki dünyadan ve akıllarından silinmiş gibi davranıyorlar.”

 

“Bu çok anlamsız.”

 

“Bunu sorgulamaya vakit yok.” diyerek yerimden kalktım ve Parla’nın yanına geçerek önündeki bulduğu bilgilere baktım.

 

Parla bana doğru döndü. “Sadece nerede ajanlık yaptığını bulabildim. Kenter adında bir şirkete bilgi taşıyormuş fakat bilgileri kimden aldığını henüz bulamadım.”

Kenter şirket. Kenter şirket.

 

Beynimi yokluyordum fakat daha önce hiç duymadığım bu isimden aklıma hiç birşey gelmiyordu.

     

“Pekala.” diyerek masanın üstünden ceketimi aldığımda Barlas’ın kalın sesini duydum.

 

“Bende seninle geliyorum. Eğer itiraz edersen gitmeni engellerim.”

 

&

 

Geldiğimiz şirkete kısık gözlerle bakarken Barlas’ın konuşmasıyla ona doğru dönmek zorunda kaldım.

 

“Hatırlamalısın. Baban illa ki bu şirketten bahsetmiş olmalı.” Hafızamı yokladım fakat bu aklıma hiç birşeyin gelmemesiyle sonlanmıştı.

 

“Bilmiyorum. Bize yani en azından bana çalıştığı tek yer olarak Lavin diye bir şirkette elektrik cihazlar teknik servisliği bölümünde çalıştığından bahsetmişti, ve evet, Lavin şirketini de araştırdım fakat Lavin diye bir şirket olduğu bile görünmüyor. Yani öyle bir şirket yok.”

 

“Baban ne karıştırıyor?” dedi anlamaz bir şekilde.

Gülerek cevap verdim. “Bunu bilsem burada olmazdık değil mi?”

Bana doğru döndüğünde bir kaç saniye gözleri gülüşümde oyalandı fakat daha sonrasında boğazını temizleyerek önüne döndü.

 

“Hadi, gidelim bakalım daha bu olayların altından ne çıkacak merak ediyorum.”

 

Cevap vermeden şirketin kapısına yürüdüğümde önüme iri yarı iki adam çıkarak kapıdan geçmemize engel oldular.

“Kim için gelmiştiniz?” Barlas bir adım atarak önüme geçtiğinde geniş sırtından dolayı karşıdaki adamları görmek hiç de kolay değildi ve onların da beni görmediğini biliyordum. Sırtı ne kadar da geniş. Maşallah.

 

“Şirketiniz çok özel sanırım. Sizin gibi puştları koyduklarına göre. Hapishane mi lan burası?” diyerek sesini yükselttiğinde kolundan tutarak yan tarafa çekmek istedim fakat hareket bile etmedi, bu yüzden yan tarafına geçerek adamların beni görmesini sağladım.

 

Sonunda bakışları bana dönen iki adama gülümseyerek baktım. “Arkadaşın kusuruna bakmayın. O aslında öyle demek istemedi. Biz şey için gelmiştik aslında.”

 

Sustuğumda ellerini önünde bağlayan adam ilk defa konuştu. “Ne için?”

“Turgut Kahraman. Turgut Kahraman’ın kızıyım ve buranın yetkilisiyle görüşmek istiyorum.” Adamlar birbirlerine şüpheci bakışlarla baktıklarında boğazımı temizledim.

 

“Onu tanıyor musunuz?” Cevap gelmediğinde kapılar bizim için açılmıştı.

 

Üstelemeyerek içeriye girdiğimde Barlas da arkamdan geldi. İçeriye girdiğimizde şirkete ufak bir göz gezdirdim.

Kocaman kocaman makineler, eşyalar, çalışanlar…

 

Kısa bir göz gezdirdiğimde önümdeki gözlüklü adama baktım. Ne zaman gelmişti bilmiyordum fakat gülümsüyordu.

 

Üstünde takım elbise vardı. Sanırım buranın müdürüydü.

 

“Bir yetkiliyle konuşmak istediğinizi söylemişsiniz.” diyen adam sıcacık gülümsüyordu fakat sorgulayıcı bir bakışı vardı. “Aynı zamanda Turgut’un kızıymışsınız, hoşgeldiniz.” diyerek sıkmam için uzattığı eline öylece baktım.

 

Ona bakmaya devam ederek elini sıktım. “Hoşbuldum.”

 

“Gülümseyerek elini asansöre doğru çevirdi.

 

“Buyurun, odama gidelim.”

 

&

 

“Neden benimle görüşmek istediniz?” İçmem için verdiği suyun kapağını açarak kafama diktim ve tekrardan yerine koyarak sorusunu cevapladım.

 

“Babamı tanıyorsunuz değil mi?”

 

“Tabiki. Onu burada tanımayan yoktur.”

“Pekala, buradaki kişilerle arası nasıldı? Gelmediği günler oldu mu?”

 

Düşünceli bakışlarla çenesini ovuşturdu. “Herkesle arası iyiydi fakat sadece bir kişiyle anlaşamazdı. Caner’le. Beraber çalışırlardı fakat aralarında ne sıkıntı oldu bilmiyorum. İkinci soruna gelirsek, gelmemezlik yapmazdı fakat ortadan kaybolmadan bir hafta önce bir kaç gün gelmedi. O gün büyük sıkıntılarımız oldu bu yüzden biliyorum. Peki, siz bunları neden soruyorsunuz?” dediği şeyler dişlerimi sıkmamı sağlarken derin bir nefes verdim. “Babam ortadan kaybolmadı.” dedim sertçe.

 

“Peki nerede?”

 

Sorusunu es geçtim. “Büyük bir sıkıntıdan bahsettiniz. Nedir?” Karşımdaki adam derin bir nefes verdi. “Makinelerimizden biri patladı. Bir kişi ağır yaralandı ve maalesef kurtaramadık. Aslında burada öyle şeyler olmaz fakat kader.” diyerek üzgün bakışlarla baktığında derin bir nefes verdim. “Caner’i nerede bulurum?” diyerek ayağa kalktığımda suyu elime aldım.

Adam bana öylece vaktı. “Bilmiyorum. 2 sene önce istifa etti.” Şüpheci bakışlarla adama baktım ve arkamı dönerek yürüdüm. “Pekala, teşekkürler.”

 

Kapıyı açtığımda güvenliklerle kavga eden Barlas gülmemi sağladı. Onu içeriye almamalarını söylemiştim ve o da kavga çıkarmakta gecikmemişti.

Açılan kapıya döndüğünde beni görmesi kaşlarını çatmasına sebep olurken tatlı tatlı gülümsemeyi denedim.

 

&

 

“Bunu yaptığına inanamıyorum!” diyen Barlas’a bakmadan gözlerimi devirdim. Hala onu almadığım için beni azarlıyordu.

“Napsaydım?” diyerek Umay’ın sitesinin kapısını aralayarak girdim. “Oda da kavga çıkarma diye izin vermedim.” dediğimde çalan telefonum cevap vermemesini sağladı.

 

Telefonu elime aldığımda gördüğüm isim beni dehşete düşürdü. Bu Feride’ydi ve ben onlara haber vermeyi unutmuştum.

 

Hemen telefonu açarak kulağıma götürdüğümde Feride’nin endişeli sesini işittim.

“Bigem! Neredesin kızım?!”

 

“Özür dilerim Feride.” dedim üzgün bir sesle. “Haber vermeyi unuttum ama merak etme. Sadece bugün eve gelmeyeceğim. Biliyor musun? Benim arkadaşlarım oldu ve onlarla kalacağım.” İstemsizce hevesli çıkan sesim onu gülümsetmişti. Bunu biliyordum.

 

“Tamam kızım. Bu sefer sana kızmayacağım. Mutluysan sana asla gel demem.” Gülümseyerek yürümeye devam ettim. “Sabah görüşürüz.” diyerek telefonu kapattım ve cebime koydum.

 

Arkamdan gelen Barlas’ın adım seslerini duyabiliyordum fakat dönüp bakmadım.

 

Sitenin giriş numarasını yazarak içeri girdim. Zile bastığımda açan kişiye gülümseyerek baktım. “Selam Umay! Biliyor musun bir sürü bilgi öğrendim ama aklımı karıştıran şeyler var.” O da bana gülümseyerek karşılık verdiğinde içeri geçtim.

 

“Neler öğrendin bakalım Bige.” Kaşlarımı çatarak ismimi söyleyen Asi’ye baktım.

 

“İsmim Bigem, Asi. Biriniz de doğrusunu söyleyin.” Söylediğim şeyler Barlas’a söylüyormuşum gibi olduğunda eğlenen sesini işittim.

 

“Bunu biliyoruz Sedef.” Sinirle Barlas’a bakmam Asi’nin arkasına saklanmasına sebep oldu.

Gerçekten Asi’nin arkasına saklanmıştı. Bu gülmeme sebep olurken koltuğa oturarak bacaklarımı küçük sehpanın üstüne koydum.

 

“Parla nerede?”

 

“Çoktan uyudu.” dedi Umay gülerek. “Siz gittikten tam 5 dakika sonra o oturduğun koltuğa kıvrılarak yattı fakat Asi onu odasına götürdü. Eminim ki uyanık olsa domates gibi kızarırdı.” Gülerek gözlerimi kapadım.

 

“Fazla iyi kalplisin herhalde Asi.” diyerek ona laf soktum. “Bu iyi kalpli halini Parla’ya göstermen ne güzel.”

 

Sinirle solduğunu gözlerim kapalıyken bile hissedebiliyorken gülmeye başladım.

 

“Biraz daha gülmeye devam edersen bu evi başınıza yıkacağım.”

“Parla’yı evden çıkararak ama.” dediğimde Barlas’ın da güldüğünü işittim.

 

Asi sinirle salondan ayrılırken Umay’ın koluna çarpmayı ihmal etmemişti. Gülerek Umay’a baktım.

 

“Seni tanımıyormuş gibi davranıyor, bunu biliyorsun değil mi?”

 

Susmayı seçerek o da bana ters bir bakış attı ve salondan ayrıldı.

 

Sadece Barlas’la ikimiz kaldığımızda ellerimi nereye koyacağımı bilemeyerek ona baktım fakat onun zaten bana bakıyor oluşu streslenmeme sebep oluyordu.

 

Bu erkekler neden kızları bön bön izliyor ki? Saçma.

 

“Pekala, beni neden öyle izliyorsun?” sırıttığını duyduğumda kaşlarım çatıldı. Utanmam onu eğlendiriyordu.

 

Yanıma oturarak geriye doğru yaslandığında fazla yakın olduğumuzu biliyordum. Tek sorun bundan rahatsız olmamamdı.

 

“Bacaklarını Masaya koymaman gerektiğini hiç öğretmediler mi sana.” diyerek güldü ve aynı şekilde o da bacaklarını masanın üstüne koydu.

Aynı şekilde bende güldüm. “Unuttun mu? Benim kimsem yok. Biraz saçma bir bahane ama bir şeyler öğrenmek daha güzel, emin ol.”

 

Söylediğim şeylerin onu da güldürmesini beklerken sinirlendiğini fark etmem şaşırmama sebep oldu.

 

Derin bir nefes verdi. “Artık biz varız. Görmüyor musun onlar senin için çabalıyor. Daha yeni tanıştıkları bir kız için.” Boğazımı temizleyerek gözlerimi kaçırdığımda elimdeki suyun üstünde gördüğüm o slogan şaşırmamı sağladı.

 

“Oha! Suyun üstünde slogan var. İlk defa görüyorum.” Söylediğim şeyler anında suya bakmasını sağladığında bir şeylerin ters gittiğini hissettim.

 

“Barlas?” bakışları bana dönen bu çocuğun söylediği şeyler aklımın karışmasına yetmişti.

 

“Bu slogan Lavin şirketinde de vardı.”

 

“Ağlamamalıyım.sağladığında bir şeylerin ters gittiğini hissettim.

 

“Barlas?” bakışları bana dönen bu çocuğun söylediği şeyler aklımın karışmasına yetmişti.

 

“Bu slogan Lavin şirketinde de vardı.”


 

Loading...
0%