@ilkaskimilkheyecan
|
“Ağlamamalıyım. Babam duyabilir. Eğer duyarsa, canım her geçen gün daha çok yanar, kalbim daha çok sızlar.”
“Buna inanamıyorum!” diyerek bağırdı Umay. “Sana yalan söylediler demek!” Yavaşça başımı salladım.
Meğersem Lavin, Kenter şirketinin eski adıymış. Bunu duyduğumda öyle şok olmuştum ki..
“Böylelikle babanın o şirkette
çalıştığı kesinleşti yani değil mi?” saçlarını eliyle nazikçe tarayan Parla’ya gülümseyerek baktım.
“Evet Parla. Şimdi yapmamız gereken Caner’i bulmak.” Gülerek Asi’nin yanına oturdu ve ona baktı. “Bence Asil bulur. Bende şu sloganı başka nerede kullanmışlar ona bakarım.”
Asi hızla Parla’ya baktığında ellerinin yumruk halini aldığını fark ettim.
Parla dediği şeyin farkına vararak üzgün gözlerle Asi’ye baktı. “Özür dilerim.” diyerek ayağa kalktı ve bir kaç adım geri gittiğinde kalbim sızladı. “Sana Asil dememem gerektiğini unuttum.”
“Unutmaman gerektiğini söyledim!” diyerek ayağa kalktı ve bağırdı. “İki yardım ettim diye seni sevdiğimi falan mı düşünüyorsun?”
Asi’nin bu hareketi aklıma tek bir kişiyi getirdiğinde ayağa kalkarak önüne geçtim. “Onunla düzgün konuş. Unutmuş olabili-“
“Unutamaz!” diye kükredi ve Parla’ya doğru bir kaç adım attığında Parla’nın hızla alıp verdiği nefeslerini duyabiliyordum.
Asi, gözünün önüne perde inmiş gibi kimseyi görmeden kolumdan sertçe ittiğinde Parla’ya doğru yürüdü ve bileğini avuç içine alarak sıktı. “Bana bir daha asla.” diyerek karşısındaki kadına baktı. “Bana bir daha asla Asil deme.” diyerek bileğini bırakarak kapıdan çıkıp gittiğinde Barlas’ta küfrederek onun arkasından gitmişti.
Parla’ya doğru döndüğümde yavaşça koltuğa oturduğunu fark ederek yanına oturdum.
Elleri titreyen genç kızın söyledikleri yerimde taş kesilmemi sağladı.
“Ağlamamalıyım. Babam duyabilir. Eğer duyarsa, canım her geçen gün daha çok yanar, kalbim daha çok sızlar.”
“Parla.” dedim çaresizce. “Parla sen-“
“Yıllar sonra ilk defa birine baktığımda babamı gördüm.” Önce kalbim sızladı. Sonra onun babasından şiddet gördüğüne inanmak istemedim. Daha sonrasında ise onu kendime çekerek sımsıkı sarıldım.
“Kendini sıkmaya çalışma. Ağla Parla. Bu sana iyi gelecek. Bana inan.” Bunu dememi bekliyormuşçasına ağlamaya başlayan Parla, kollarını bana sardı ve daha çok ağladı.
“Nasıl olur.” diyerek yanımıza gelen Umay fazla şaşkındı. “O iyi biriydi, görmüştüm.”
“Gerçek yüzünü saklamakta süper bir babam var.” diyerek burnunu çeken Parla kollarını çekerek bana bakmaya devam etti.
“Sana neden yardım ediyorum biliyor musun?” Gözlerimin dolmasına engel olamazken başımı salladım.
“En azından sen şanslı ol. Sevdiğin ve gerçekten iyi bir baban var iken onu kaybetmen büyük haksızlık, Bigem.”
&
Kapı çaldığı gibi yerinden kalkarak odasına giden Parla’ya üzgün gözlerle bakarken derin bir nefes verdim.
Kapı açıldığında içeriye giren Asi’yi görmem sinirlenmemi sağlarken Barlas’ta arkasından girdi.
Asi derin bir nefes verdiğinde gözleri masada dolaştı. Kimi aradığı belliydi fakat daha demin o kızı kırmaktan da çekinmemişti.
“Parla.” dedi boğazını temizleyerek. “Parla nerede?”
“Gerçekten bunu soruyor musun?” diyen Umay oturduğu yerden kalkarak sertçe Asi’ye çarparak geçip gitti.
Asi derin bir nefes verdiğinde Parla odadan çıkarak yanımıza geldiğinde Asi’nin bakışları hızla Parla’ya döndü.
Parla ona bakmayarak masanın üstündeki telefonunu aldığında elinin titrediğini fark ettim.
Başını eğerek Asi’nin yanından geçeceği sırada bileğini tutarak gitmesine izin vermediğinde Parla ona doğru dönmek zorunda kalmıştı.
“Konuşmalıyız.” dedi Asi kısık bir sesle.
“Burada.” dediğinde onunda sesinin kısık çıktığını fark ettim. “Burada konuşalım.” Asi’nin göz bebekleri titrediğinde Parla’nın ondan korktuğu için burada konuşmak istediğini sandığını biliyordum.
“Özür dilerim.” Direkt söylediği şey şaşırmamı sağlarken Barlas’ın ‘daha önce doğru dürüst kimseden özür dilediğini bile duymadım’ demesi daha da şaşırmamı sağlıyordu. Evet, bunu zaten yapması gerekiyordu fakat şaşırmadan duramıyordum.
“Sorun değil. Ben alıştım artık. Zaten hepimiz Bigem için burada değil miyiz? Birbirimizle muhattap olmayız, biter gider.
Asi’nin yutkunuşunu buradan bile duyabiliyorken yavaşça Parla’nın kolunu bıraktı ve hepimize tek tek baktı. Parla hariç.
“Bana Asil derseniz sizinle çalışmayacağımı söylemiştim.” dediğinde cümlenin devamını iyi biliyordum ve asla bu yüzden olmadığını da iyi biliyordum. “Benden bu kadar.” diyerek askıdaki hırkasını eline alarak çıkıp gittiğinde Parla da gecikmemiş ve kapıdan çıkıp gittiğinde yenilmişlikle koltuğa oturdum.
Elimi avuçlarımın içine aldım. “Bir an gerçekten inanmıştım. Bir takım olduğumuza gerçekten inanmıştım.”
Barlas yanıma gelerek elimi avuçlarının içine aldığında tırnağımı etime geçirdiğimi daha yeni fark ediyordum.
"Onları buraya getireceğim Bigem. Şüphen olmasın." Yavaşça aşağıya doğru akan gözyaşlarımı baş parmağıyla sildiğinde gözleri gözyaşlarımda oyalandı.
"Asi bu konu da neden bu kadar hassas, bilmek ister misiniz?"
Cevap vermediğimde gözlerini yavaşça gözlerimle birleştirdi. "Bunu anlatabileceğim tek kişiler sizsiniz." Neden sadece Umay değil? Neden Umay'la beraber bana da bu kadar çok güveniyor?
Dikkatle ona baktığımı fark eden Barlas önüne dönerek elleriyle oynadı.
Yüzünde istemsiz bir gülümseme oluştuğunda eskileri özlediğini görebiliyordum.
"Küçüklükten beri dövüşler yapmaya bayılırım." diyerek söze girdi. "Hatta bir ara karşı komşunun oğlunu dövdüm. Sebebi vardı ama beni dinleyen kimse yoktu, bu yüzden haksız çıktım. Hep çıkardım." Boğazını temizledi. "Bir çocuk daha vardı." dediğinde gözleri ışıl ışıl parladı.
"Bir çocuk daha vardı ve bana sürekli taş atardı. Hatta bir keresinde ona 'zorbalık yapmaktan zevk mi alıyorsunuz?' dediğimde afallamıştı. Sanırım ona karşılık vermek yerine üzüldüğümü belli etmek onu şaşırtmıştı."
"Bunun konuyla ne alakası var?" diyerek lafını böldü Umay.
Barlas'ın bakışları Umay'a döndü. "İşte o çocuk Asil'di. Ona Asi demedim çünkü o zamanlar o çocuk Asil'di. O günden sonra bana hiç zorbalık yapmadı."
"Ben çok asil bir çocukmuşum Barlas." diyerek çipil çipil gözlerle bakan erkek çocuğuna Barlas mutlulukla gülümsedi.
"İsminin anlamı sadece bu mu?"
"Hayır." diyerek dikleşti hevesle. "Annem hep çok güçlü bir çocuk olduğumdan bahsederdi. Ne olursa olsun yılmayacaksın derdi. Bu yüzden adımı Asil koymuş. Babam aslında Savaş koymak istemiş ama annem her zaman güçlü bir çocuk olmamı istemiş."
"Ne kadar da güzel!" diyerek sıcacık gülümsedi. "Keşke benim adımda Asil olsaymış. Ben güçlü bir çocuk değilim sanırım." Üzgün gözlerle etrafa bakan Barlas'a kıyamayan Asil gülümsedi.
"Seninde adın Asil olsun o zaman. Annelerimiz koydu diye değiştiremeyeceğimiz anlamına gelmez ki."
Barlas, duyduğu bu haberle sevinçle oturduğu yerden kalktı ve Asil'e doğru elini uzattı. "O halde benimle arkadaş olur musun? Sonuçta biz asiliz, güçlüyüz. İki Asil daha da güçlü olmaz mı?"
"Annem bu habere çok sevinecek!" diyerek o da oturduğu yerden fırladığında Barlas'ın elini tuttu.
"Çünkü annem güçlü çocukları çok sever!"
"Eve gittiğimizde." dediğinde ağladığını yeni farkettiğim o çocuk, elimi yavaşça sırtına götürmeme sebep oldu fakat elimi sırtına koyamadan geri çektim.
"O annesine hiçbir zaman bu haberi veremedi. Annesi sırf babasından boşanmak istediği için ona arabayla çarptı. Asil, annesi son nefesini verirken öylece izledi. Daha minicik bir çocuk annesinin yerdeki bedenini görmek zorunda mıydı? Bu olmak zorunda mıydı? Babası istediğini yaptı. Çocuğuna vermek istediği isim gibi bir savaş başlatmayı başardı. Bu savaşta ise kaybeden tek kişi Asil'in sevdikleri oldu."
Boğazıma bir yumru oturduğunu hissediyordum. Yaralı olan sadece ben değildim. Hepsinde bir yara vardı ve kimse de bunu görmüyordu.
Gerçek izler bedende taşınmasa bile ruhu karalar. İzler daima kalır. Siyah tükenmez kalemle üstünü çizdikleri hayatlardaki çocukların ruhu çizilir ve kimse bunu farketmez çünkü izleri aradıkları tek yer dış görünüştür.
Bir insan nasıl anlar, karnına yediği her tekmenin ruhuna da işlendiğini?
🫀
|
0% |