Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.KUSUR-SUZ

@ilkaskimilkheyecan

"Güzel olan herşey bu hayatta kazanırdı ve babam da onu seçmişti.Belki de sadece güzel olmasını sağlamıştı."

~

4 sene sonra:

Ben Bigem. 4 sene önce alevler altında kalarak öleceğini sanan o genç kız.

 

Yüzümün yan tarafındaki yanığı aynadan seyrederken yüzümdeki buruk gülümsemeye engel olamadım.

 

Babamın annemi kurtararak beni öylece bırakıp gitmesinin ardından bir itfaiye çağırdığını öğrenmiştim.

 

Aynı zamanda yangının benim yüzümden çıkmış olmasını da.

 

Çayı koyduğumda ocağı kapatmadığımı öğrenmek beni bozguna uğratmıştı.Ateş, tezgahın üstündeki beze sıçramıştı.Bu kadar küçük bir şey için yaşadığım bunca şey benim için ağırdı.

 

Evet, babam bir itfaiye çağırmıştı fakat o itfaiye beni öldü sanıp gitmişlerdi çünkü ev pertti.Neredeyse her yeri yanmış bu evde hayata tutunan tek şey bendim.Bir mucize olduğuma inandığım kadar, kusurlardan oluşan bir kız olduğuma da inanırdım.

 

Kurtulan bendim.Tektim.Tek başıma hayatta kalmayı başarın bir kızdım ve beni öldü sanıp gitmeselerdi şimdi yüzümdeki bu yanıkla bakışmıyor, insanlar bana iğrenerek bakmıyor olurdu.

 

Elim boynuma doğru gittiğimde bir kusurumla daha karşılaştım. Sedef hastalığım..

 

Küçükken çocuğuma koymak istediğim bu isim bir hastalıkla karşıma gelmişti.

 

Sedef hastalığı yangından sonra gerçekleşmişti.Stresten dolayı oluşan bu hastalık kusurlarıma biraz daha kusur eklerken gözlerimin dolmasına engel olamadım.

 

O yangından çıkar çıkmaz karşımda gördüğüm ilk kişiye sarılmıştım.Bu bir kadındı.Yanında ise eşi vardı ve o beni evlat edinmişti.

 

Daha 14 yaşında bir kızdım ve babam annemi seçerek beni orada bırakıp gitmiş, itaiyeciler beni öldü sanıp gitmişti ve hiç tanımadığım o çift, benim ailem olmaya hazırlardı. Belki de bana gönderilen bir meleklerdir? Kim bilir?

 

Çocukları olmayan ve hiç de olmayacak bu çift beni evlat edinmeye hazırlardı.

 

4 sene olmuştu ve ben hala neden çocuklarının olmadığını bilmiyorken onlara hiç sormadım.İnsanların yaralarını tekrar kanatmak istemeyecek kadar kanamıştım.

 

Yüzümü buruşturarak elime aldığım atkıyı boynuma sardım. Mevsimlerden yazdı ve ben boynuma sardığım bu atkıyı yaz kış çıkarmazdım.

 

Bir keresinde hastalığımla dalga geçen bir grup, bu atkıyı çıkarmamama sebep olmuştu.

 

İçeri giren Feride önce boynumdaki atkıya bakmış sonrasında ise elimden sıkı sıkı tutmuştu.

 

"Onu yaz kış takmayı bırak, Bigem."

 

Feride dediğim kadın beni sahiplenen kişiydi.Ona bir kez bile anne dememiş, diyememiştim.Daha buna hazır değildim.Neredeyse 4 sene olmuştu fakat ben buna hiçbir şeyim ile hazır değildim.Onu annem yerine koymam biraz zaman alacaktı.Bunu iyi biliyordum.

 

"Olmaz." diyerek ellerimi geri çektim ve boynumdaki atkıyı düzeltirken gülmeye çalıştım. "Kusurlarımı göstermeyi sevmiyorum."

 

"Onlar senin kusurların değil." diyerek bana karşı gelmesi gülümsememi sağlarken içim buruktu.

 

"Kusurlarım.Bunlar benim kusurlarım ve herkeste böyle düşünüyor.Bunların tam tersini düşünmeyi bırak çünkü doğrusu bu."

 

"Hayır değil." diyerek tekrardan elimden tuttu. "Senin kusurun olarak gördüğün herşey daha da güzel olmanı sağlıyor, Bigem'im."

 

"Bunu böyle düşünen tek senin.Bunu biliyorsun değil mi?"

 

Başını iki yana salladı. "Bırak sadece ben söyleyeyim. Boynundaki ve yüzündeki o güzel şeyleri bütün dünyanın bilmesini istemezdik değil mi? Biliyorsun seni paylaşmak isteyen bir tip değilim." diyerek sırıttığında gülmeden edemedim.

 

Önüme dönerek tekrardan karşımdaki aynayla bakıştım. Yüzümde çiller olsa belki yüzüme renk katar, bu kadar kötü görünmezdim.

 

"Baştan aşağı bir kusur olduğumu ne zaman kabul edeceğini merak ediyorum." Kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı.

 

"Baştan aşağı bir kusur olmadığını ne zaman kabul edeceğini merak ediyorum." diyerek bir kaç kelimeyi değiştirdi ve cümlemi tekrar etti.

 

Sessiz kaldığımda "ben seni seviyorum.Yüzündeki ve boynundakileri daha çok seviyorum." Bir kaç saniye duraksadı. "Annen seni seviyor." diye de eklediğinde ona dönmemi sağladı.

 

"Beni seven biri olduğun için böyle dediğini biliyorum." dediğimde anne dememem gözünden kaçmamıştı.Hatta belki de üzülmüştü bilmiyordum fakat ona 4 sene geçmesine rağmen anne dememiştim.Şimdi de üzüldüğünü sanmıyordum.Belki de üzüldü.Her neyse.

 

Konuşmadı.Bende konuşmadım.Yanından geçip gitmeden önce boynumdaki atkıyı bir kez daha kontrol ettim.Oşey görünsün istemezdim.Hiç birimiz istemezdi.

 

"Okula geç kalıyorum.Kahveyi geldiğimde içeriz olur mu?"

 

Arkamı dönmeden söylediğim şeyleri mırıldanarak onayladığında okul çantamı sırtıma takarak dışarı çıktım.

 

Her sabah tek başıma mutfak masasında oturur kahve içerdim.Bunu takıntı haline getirmiştim.Neden bilmiyordum fakat yapmak istiyordum.

 

Bunu farkeden Feride, benimle beraber her sabah kahve içmeye başlamıştı.Tek başıma olmayı daha çok seviyordum fakat onu 'seninle kahve içmek istemiyorum.' diyerek kovmadım.O da olsa sorun olmazdı.Kalp kırmak bana göre değildi.

 

Otobüs durağında beklerken başımı cama yaslayarak yolu izlemeye başladım. Arabalar, insanlar, yollar, çiçekler ve.. gözüm bir tek şeyde takıldığında anılar, anılarımız gözümün önünden bir film şeriti gibi geçip gitti.

 

Ağaçlar.Lavanta ağaçları.

 

Gerçekten ne kadar da güzellerdi.Demek bu yüzden babam lavanta ağaçlarını seçmişti.

 

Güzel olan herşey bu hayatta kazanırdı ve babam da onu seçmişti.Belki de sadece güzel olmasını sağlamıştı.Belki de sadece babam yüzünden lavanta ağaçları bana güzel geliyordur? Hayır.Sanmıyorum.

 

Onlar güzeldi.Lavanta ağaçları güzeldi ve güzel olmayan hiçbir şey gözümüze güzel gelmezdi.Ne kadar seversek sevelim, hayatın kanunu böyle ilerliyordu.

 

Karşımda duran otobüsle gözümü lavanta ağaçlarından ayırdım ve gelen otobüse kartımı basarak bindim.

 

Feride ve Mahir servisle gitmemi çok istemişlerdi fakat beni ikna edememişlerdi.Bir keresinde onları kırmak istememiş servis konusuna tamam demiştim fakat o da taciz edilmemle son bulduğunda otobüsle gitmeye karar vermiştim.

 

En azından otobüste çok da ayakta durmak zorunda kalmıyor, sıkış sıkış gitmiyorduk.En azından taciz edilmiyordum.

 

Otobüsteki insanlar boynumdaki atkıya garip garip bakışlar atıyorlardı fakat umrumda değildi. En azından bakışları boynumdaki sedef hastalığına baktıkları gibi iğrenir değildi.Utanacağım bakışlar değildi.

 

Duran otobüsle okula geldiğimizi anladığımda yavaşça ayağa kalkarak otobüsten indim.

 

İç çekerek baktığım okulumdan ne nefret ediyordum ne seviyordum.

 

Ben daha önce kimseden nefret etmemiştim.Nefretin ne olduğunu bile bilmezdim ki.Hatta sevginin bile.Sevgi, benim için 4 sene öncesinde kalan bir şeydi.

 

Nefret ettiğim tek şey boynumdaki ve yüzümdeki kusurlarımdan başka hiçbir şey olmazdı.

 

Gözümün önüne gelen perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştırırken yavaş adımlar atarak okulun bahçesine girdim.

 

Herkesin atkıma baktığını ve garipsediklerini biliyordum.Bazıları ise gülüyor, aralarında fısıldaşıyorlardı.Bunlar sedef hastalığımı bilen insanlardı ve atılan bir bakışta yüzümdeki yanık oluyordu.Maalesef onu kapatamıyordum.

 

Canım yanıyordu.Onu fondotenle kapatabilirdim fakat bunu yapamıyordum.Yüzümdeki yanık beni ve çevremi fazlasıyla rahatsız ederken onu kapatmaya gücüm yok gibi hissediyordum.

 

Okulun kapısından içeri girdiğimde omzuma çarpan kişiyle yere doğru savruldum.

 

O kadar güçlü omuz atmıştı ki düşmemek elde değildi.Atılan kahkahaları umursamadım ve kalkmak için elimi koyduğum yerdeki camı fark etmemiş elimin kesilmesine sebep olmuştum.

 

Elimin kesilmesine ben mi sebep olmuştum yoksa onu oraya bırakan kişi mi sebep olmuştu? Ben.Bendim.Onu görmemek benim hatamdı. Benim camı görmediğim gibi insanlarda beni göremiyordu.

 

Elimden akan kanları diğer elimle kapattığımda ayağa kalktım ve sınıfa doğru ilerledim.Gözlerimin dolmasını ve güçsüz durmayı ne kadar sevmesem de, tek başıma ayağa kalkmayı başaracak kadar güçlü olduğumu da biliyordum.

 

Gözümden akan yaşları elimin tersiyle sertçe sildiğimde tek bir şey mırıldandım.

 

"Şimdi değil.Şimdi olmaz, Bigem."

 

 

Loading...
0%