Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.YILDIZLAR

@ilkaskimilkheyecan

"Belki de yıldızlara dokunmak o kadar da imkansız değildir."

~

Dudaklarım yavaşça araladığında şaşkın bakışlarımı ondan çekemedim.

 

"Adım Sedef değil, Bigem."

 

"Adını biliyorum Sedef."

 

"O zaman bana neden Sedef diyorsun?" Yanıt gelmediğinde belimde hissettiğim soğuk parmaklar geriye kaçmayı sağladı.

 

Aynı zamanda o da Oğuz'a doğru döndü.

 

Sırıttığında ürkmem gerekiyordu çünkü bu hiç de tekin bir gülümseme değildi fakat ürkmedim.

 

"Bir daha hiçbir kıza böyle davrandığını görmeyeceğim.Seni bitiririm." Savurduğu tehditlere kimse şaşırmazken ben şaşırmamı engelleyemedim.

 

Onlar arkadaş değiller miydi?

 

"Sırf pullu bir kız için mi?"

 

"Seni sikerim!" diyerek kükrediğinde kalp atışlarım hızlandı. "Ona bir daha pullu deme.Ayrıca düşman olduğumuzu unuttun mu? Bana senelerce dostluk yapmışız gibi davranmayı kes!"

 

Oğuz'un yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu. "Yalan mı?"

 

"Sen o arkadaşlığı sikip attın Oğuz." diyerek arkasına bakmadan çıktığı basketbol sahasından vakit kaybetmeden bende çıktım.

 

Hem daha fazla orada olmam kötü olurdu hemde sanırım bir teşekkür borcum vardı.

 

Büyük büyük adımlar atan Barlas'ın arkasından minik adımlar attım.

 

"Arkamda bir casus gibi durmaktansa yanıma gelmeye ne dersin?" dediğinde yakalanmanım verdiği utançla yanaklarım kızardı.

 

Tamam, beni zaten farkedecekti fakat yüzümün kızarmasına engel olamıyordum.

 

"Şey ben.." konuşmaya devam edemeden attığı büyük adımları küçülttü ve geriye doğru attığı bir kaç adımda yanıma ulaştı.

 

"Teşekkür edeceksen etme.Bunu bu yüzden yapmadım."

 

"Biliyorum."

 

"O halde?" Sorgulayıcı bakışları üstümde gezindi.

 

"İçim rahat etmez." dedim gözlerimi kaçırmadan bir kaç saniye önce.

 

"Bana yardım eden insanların sayısı azdır.Sende onlardan birisin.Bırak, sana bir şekilde teşekkür edeyim.Ne istersen."

 

Gözlerim gözleriyle buluştu. "Ne istersem mi?"

 

"Evet, ne istersen."

 

"O halde." diyerek gülümsedi. "Benimle yıldızları seyretmek ister misin?"

 

&

 

Ellerimi diz kapaklarımda birleştirmiş yıldızları öylece izlerken bu anın şaşkınlığını yaşıyordum.

 

Bir kaç gün öncesinde okuldaki o çocukla yıldızları seyredebileceğimi söyleseler inanmazdım.Fazla sertti çünkü o. İstemeden de olsa bazen korkuyordum ondan.

 

Bakışları fazla sert, yüzündeki hatlar belirgindi.Bu da onu daha korkunç yapıyordu.

 

Okul bitmişti, güneş ise dinmişti. Parkta öylece oturuyorduk.

 

Barlas elini kaldırdı ve gökyüzündeki en büyük yıldız olarak görünen o yıldıza değmek istedi.Belki de çabaladı belki de yıldızı okşadı.

 

Eli havada asılı kalırken yıldızların çok hoşuna gittiğini anlayabiliyordum.

 

Ağzından tek bir cümle firar etti. "Belki de yıldızlara dokunmak o kadar da imkansız değildir." Boynumdaki atkıyı biraz daha çekiştirerek boğazımı iyice örttüm. "Sanmam, onlara hiç dokunamayacağımızı biliyorum.Bazı aptallar ise tam tersini düşünüyor." Söylediklerimle gözlerim dehşetle aralandı.Ona yanlışlıkla aptal demiş olduğumu idrak ettiğimde bana doğru dönmüştü ki gözlerimi kaçırdım.

 

Kıkırdadığını düşünmüştüm ama sanmıyordum.Neden ona aptal dediğim için sırıtsın ki?

 

"Bir kardeşim var." Saatler sonra ilk defa konuşurken dediği şeyle "ismi ne?" dedim hevesle.Belki de uzun zaman sonra Feride ve Mahir dışında biriyle konuşmamın sevincini yaşıyordum.

 

"Sedef.." söylediği şeylerle kaşlarım yukarı doğru kalktı.

 

Hatırladığım şeyler biraz daha şaşırmamı sağlıyordu.

 

"Sedef mi?"

 

"Benim kardeşim engelli.Sedef isminden nefret eder.O ismin onu engelli yaptığını düşünüyor.Hissettirmek istedim.Sedef isminin özel olduğunu ve onun da özel olduğunu hissettirmek istedim." dediğinde bunu neden bana anlattığını merak ettim.

 

Daha önce kimseden bunu duymamıştım.Bir kardeşi olduğunu.Fakat ona bana neden anlattığını sormadım.Rahatsız hissedebilirdi.

 

"Bana bu yüzden mi Sedef diyorsun?" dediğimde cümlelerin yanlışlıkla ağzımdan kaçtığını farkettim.

 

"Yani.. bunu sordum çünkü.. aslında.. yani.." Ağzımın içinde mırıldandığımda cümlelerim yarıda kesilirken, verdiği cevap şaşırmamı sağladı.

 

"Sende özelsin çünkü.Kendini kusurlu sanan bir aptalsın sadece." dediğinde kaşlarım yukarı doğru kalktı.

 

Sanırım daha demin ona aptal dememin acısını çıkarıyordu.

 

"Aptal mı?" dedim şaşkınca.

 

"Evet," gözlerime baktı.Sonrasında ise gözleriyle boynumdaki Sedef hastalığını gösterdi.

 

"Onun ne kadar güzel durduğunu bilmiyorsun."

 

"Bu bir hastalık." dedim sertçe.Sanırım ilk defa onunla bu kadar sert konuşuyordum.

 

"Hastalıksa hastalık." diyerek önüne döndü. "Başına gelmiş bir hastalık olabilir ama yapacak birşeyin yok.Zararına da olsa güzelliklerini keşfedeceksin. Sen her iyi şeyin kötülüklerini görmek istiyor musun? Hayır, o zaman kötülüklerde de iyilik ara." dediğinde elim atkının altındaki o pullu yere gitti.

 

Yavaşça yutkundum. "Hissiyatı çok kötü."

 

"Yargılanmaktan mı korkuyorsun?"

 

"Sanırım."

 

Ensesini bana doğru döndüğünde gördüğüm o iz kalbimi hızlandırdı.

 

Ensesinde bir kesik vardı ve aşağıya doğru uzanıyordu fakat siyah deri ceketinden dolayı yarasının devamını göremiyordum.

 

"Oraya," dedim zorla konuşurken. "Ne oldu?"

 

Cevap vermedi.Söylemeyeceğini anladım.Sanırım sadece kendimi iyi hissedeyim diye söylemişti.

 

Üstelemedim.

 

Derin bir nefes aldı. "Garipsin."

 

Burukça tebessüm ettim. "Herkes öyle der."

 

"Hayır, öyle bir şey değil.Söylesene, sana bunları anlatırken neden rahatsız olmadım? Söylesene, seni herkesten ayrı tutan nedir?" Söylediği şeylerle kalbimde birşeylerin eridiğini hissettim.

 

Yıllar sonra duyduğum bu cümleler, kalbimde bir kaç kıpırdamaya sebep olmuştu fakat bu sefer çırpınmaya dönüşmediler.Aksine uçup gittiler, özgürlüğü hissettiler.

 

"Ben.." dedim garipsercesine. "Bilmiyorum.Bilemiyorum.Bunca zaman beni herkesten ayrı tutan şey kusurlarım oldu.Belki de sadece bunlardır.Başka bir şey düşünmemelisin."

 

"Kusurların yüzünden mi böyle düşündüğümü düşünüyorsun?"

 

Cevap vermedim.

 

Cevap vermeyeceğimi anladığında konuşmak için tekrardan ağzını araladı fakat konuşmaktan vazgeçmiş olacak ki sustu.

 

Yüzünü tekrardan yıldızlara doğru çevirdi.

 

Cevap vermemişti.Kararsızdı, kusurlarım yüzünden mi yoksa gerçekten böyle düşündüğü için mi olduğundan kararsızdı.Bu daha çok içimi titrettiğinde 'evet kusurlarından dolayı.' dese daha az etkisi olurdu diye düşündüm.

 

Konuşmadığında bende konuşmadım.Bir kaç dakika öylece yıldızları seyrettiğimizde arkadan bir ses geldi.

 

"Barlas! Sevgilim hadi gel! Ne yapıyorsun orada!" diye bir ses yükseldi.

 

Arkamı döndüğümde bir kadın yüzüyle karşılaştım.

 

İnce bir fiziği vardı.Saçları beline kadar uzanıyordu, simsiyahtı.Yüzündeki o gülümseme büyüdükçe güzelliği de büyürken sevgili olduklarını ilk defa duyduğum bu kız beni şaşırtmamıştı.

 

Fakat sadece Barlas'ın sevgilisi olduğunu düşünmemiştim ve neden sevgilisiyle buraya gelmediğini düşündüm.

 

Barlas bana bir kez bile bakmadan yerinden kalktı ve sevgilisinin yanına gitti.

 

Uzaklaşırlarken bir süre onlara baktım sonrasında ise bende ayağa kalktım ve eve doğru yürüdüm.

 

Bir süre sonra cebimden çıkardığım anahtarla kapıyı açtığımda hızla kapıya doğru koşan Feride'yi görmem, irkilmemi sağladı.

 

"Nerde kaldın?" dedi endişeyle. "Telefonunu da açmadın.Birşey oldu sandım." dediğinde elime aldığım telefonun yanındaki tuşa bastım.Açılmadığı gördüğümde kapandığını farkettim.

 

"Özür dilerim.İşim vardı biraz."

 

"Tek başına mıydın yine?" Gözlerindeki üzüntü üzülmemi sağlarken "hayır, bir arkadaşımlaydım." Yalan değildi sonuçta.Barlas'ı ne zaman arkadaşım olarak görmeye başlamıştım bilmiyordum ama arkadaşım olarak söylemek istemiştim.

 

Kaşları sevinçle havaya kalktı. "Arkadaşın kim?" dedi merakla.

İlk defa biri tarafından yargılanmamanın heyecanıyla gözlerine baktım.

"Barlas, Barlas Aygın."

 

 

Loading...
0%