@ilkaskimilkheyecan
|
Teneffüs zili çaldığında dışarı çıkmıştım ki arkamdan gelen ses gülümsememi sağlamıştı.
"Hey! Arkadaşım!"
Umay'ın nasıl davranacağını bilmemesi belliydi.
Bana arkadaşım diye seslenmişti.
Gülmeden duramadım ve arkamı döndüğümde onu gördüm.
Hızlı adımlar atarak yanıma ulaştı. "Arkadaşınım diye bana arkadaşım demene gerek yok Umay. Arkadaşlar birbirine ismiyle de seslenir."
'Pekala' dermiş gibi başını sallamış ve beraber yürümeye başlamıştık.
Önümüzü kesen bir grup durmamızı sağlarken öylece baktım yüzlerine.
Bu kız Besti'ydi. İsmini biliyordum fakat onu tanımıyordum.Yanında ise arkadaşı olduklarını düşündüğüm kızlar vardı.
Gözlerimin içine bakarak kahkaha attı. Bu kız da en az Umay kadar deli olmalıydı fakat kimse Umay'ı geçemezdi.
"İki dakikada kanka olmuş gibisiniz." Şimdi de iğrenerek bakmaya başlamıştı.
"Tam denginizi bulmuşsunuz biliyor musunuz? İkiniz de aptal insanların tekisiniz."
"Şş." diyerek elini havaya kaldırdı ve Besti'ye doğru uzattı. "Yanıma aldığım birini sana ezdirmem."
Arkadaşlığı bilmediğini söylüyordu fakat bir o kadar da bildiğine emindim.
"Ah, hadi ama." diyerek gözleriyle beni işaret ettiğinde iğrenir gibi bakmayı unutmadı. "Birinizi söylemeye bile gerek yok." Gözleri şimdi de Umay'ın üstünde dolandı fakat bana bakarkenki o iğrenir bakışı yoktu.
"Biriniz ise o-"
"Mahvederim seni!" diyerek gürlediğinde bir adım geriye gitmek zorunda kaldım.
Besti'nin yakalarından tutarak duvara sertçe yasladı. "O sesini kesmemi istemiyorsan susacaksın. Konuşmaya devam edersen buradaki kimse seni benim elimden alamaz." Besti korkuyla Umay'a baktığında yakasındaki eli sertçe itti ve duvar kenarından ayrıldı. "Manyaksın sen. Uzak dur benden!" dediğinde bizim olduğumuz taraftan arkadaşlarıyla beraber uzaklaştırdılar.
Umay'a doğru döndüğümde ellerini yumruk yaptığını fark ettim.
Saniyeler içinde yumruk yaptığı elini duvara geçirmesiyle yerimden sıçradım.
El boğumlarının kan olduğunu ve sıyrıldığını görebiliyordum fakat ona birşey sormaya korkuyordum.
Hayır, bana birşey yapar korkusu yoktu. Sadece kendini daha fazla kötü hissetmesini istemiyordum.
"Noluyor burada?" diyerek yanımıza gelen kişiye döndüğümde Barlas olduğunu farkettim.
Ona tahmin ettiğimden daha uzun bir süre baktım fakat dönüp bana bakmadı.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi Umay'a bakıyordu.
"Burada ne oluyor Uma-"
"Şuan onunla konuşma." diyerek araya girdiğimde bakışlarının en sonunda bana dönmesine sebep oldum.
"Sana anlatacak durumda değil. Onu zorlama." Gözlerime öylece bakarken ne yapacağını düşünüyordu.
Birden bileğimi tutarak beni peşinden sürüklediğinde ağzımdan küçük bir çığlık firar etti.
"Dur, bekle!" dedim fakat beni dinlemedi bile.
Okulun bakçesine indiğimizde bileğimi bıraktı. "Anlat."
"Anlamadım?" Şaşkınca sorduğum soru, onun içine derin bir nefes çekmesine sebep oldu.
"Yukarıda, tam olarak ne oldu?"
"Besti. Hakkında birşeyler söyleyecekti fakat o söyleyemeden olanlar oldu. Fazla sinirlendi." Çekingen bir şekilde yüzüne baktım. "Bunun sebebini biliyor musun? Ben çok merak ediyorum ama soramıyorum. Sorsam kızar mı ki? Yani kızmaz diye düşünüyorum ama belki kendini kötü hisseder. Hissederse daha kötü olur. İnsanları üzmeyi sevmiyorum. Hele ki ben sebep olduysam. Küçükken de böyleymişim. Baya iyi bir kızdım aslında. Sen nasılsın ki?" Nefes almadan konuştuğumu farkederek nefes aldım.
Kaç dakikadır konuşuyordum?
"Pardon." dedim utançla. "Küçükken de böyleydim. Çok konuşurum."
"Hayır. Dinliyordum. Dinlerim yani." dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Gerek yok. Boş konuşuyorum biliyorum. Beni kırmamak için böyle demene-"
"Boş konuşsaydın boş konuştun derdim. İnsanlardan lafımı esirgemeyeceğimi bilmelisin."
Ona baktığımda hiçbir şey demedim, o da demedi.
Gözlerini inceledim. Bir an yemyeşil gözlerinde kaybolduğumu hissetmiştim fakat başımı sallayarak kendime geldim.
"Okulda bir tek sen bilmiyorsun."
"Neyi?" dedim aceleyle.
"Umay'a ne iftirası attıklarını. Aslında iftira sayılmaz."
"Ha, anlıyorum. Peki ne olmuştu?"
O kadar merak ediyordum ki deminden beri kafamın içinde dönen tek şey Umay'a naptıklarıydı.
Birde, belki de onun gözlerini de düşünmüş olabilirdim. Yeşil gözleri fazla dikkat çekiciydi.
"Umay hamile kaldı." Dehşet içinde gözlerim kocaman olduğunda bunun gerçek olmamasını diledim.
Bu yaşta? Gerçekten olmuş muydu?
"Bu- sen-" konuşmayı unutmuş gibi kekelemem fazla komikti ve normal bir zamanda olsa buna gülerdim fakat şuan imkansızdı.
"Nasıl yani? Bunu neden yaptı?"
"Bunu o istemedi. Sevdiği bir çocuk vardı. Onunla olmayı çok istiyordu fakat Umay çocuğun düşündüklerinden çok uzaktı. Zaten Umay'a sorma şansı tanımamış kıza tecavüz etmişti. Bu da o zaman oldu."
Ağzım şaşkınca aralanırken Umay'ın neden bu kadar dobra olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum.
Hiçkimseyi sevmiyor ve hayatına almıyordu, arkadaşı bile yoktu. Sanırım yıllar sonraki ilk arkadaşı bendim.
Bazen insanlar onu istemiyordu bazen ise o insanları. Demek bu yüzdendi.
Gözlerim istemsizce dolduğunda "peki, bebeğe noldu?" Korkarcasına sorduğum sorunun cevabını biliyordum fakat tam tersi bir cevap duymak beni bozguna uğratmış, aynı zamanda gülümsetmişti.
"Umay o çocuğa kıyamadı. Onu aldırmak yerine yurda verdi, kendi hayatını kurmasını istedi."
&
Barlas:
"Baba bunu istemiyorum!" diyerek bağırdığımda önce yüzümde bir acı hissettim sonrasında ise patlayan dudağımı.
"Ne zamandan beri söylediklerime karşı geliyorsun!"
"Ecemle evlenmek istemiyorum anlamıyor musun! Sırf batırdığın o şirketi kurtarmam için bunu yapmamı istedin fakat daha ilerisi olmaz! Onu sevmiyorum!"
Sırf babam için, babama değer verdiğim için yaptığım onca fedakarlığı babam görmüyordu. Beni hiç görmemişti.
Babam yok, bir ailem yok diye üzülen insanlara 'ailen olsa da bir sikime yaramıyorlar.' dememek için kendimi zor tutuyordum.
Ailem olmasa hayatımın daha iyi olacağına emindim.
Yüzüme bir yumruk daha yediğimde öfkeyle nefesimi verdim fakat karşılık vermedim.
"Bunu bana neden yapıyorsun?" Sakin çıkan sesim onu daha da deli ediyordu.
"İtibarım mı zedelensin! Babana bunu mu layık görü-"
"Madem bu kadar rahatsızsın, yapın bir çocuk daha uysun sizin kurallarınıza."
Dişlerini sıktığını seyiren çene kasından anlarken boynunu çıtlattı.
"Çağla! Buraya gel yoksa bu çocuk benim elimde kalacak!"
"Oğlum, yapma böyle. Beni çok üzüyorsunuz." Derin bir nefes alarak annemin saçlarına öpücük kondurdum.
"Bunu yapan ben değilim anne. Babam işi için oğlunu kullanmasa belki de iyi bir aile olabiliriz." Dışarı doğru yürüyerek kapıyı sertçe kapatarak evden çıktım ve parka doğru yürüyerek bir banka oturdum. Elime telefonu alarak Umay'ı aradım.
Gözümden bir kaç damla yaş düştüğünde kendimi o kadar ezik hissettim ki.
Bu olmamalıydı. Erkekler ağlamaz ve güçsüz duramazdı.
"Alo?"
"Umay." dedim seslice nefesimi dışarı verirken.
Umay'la eskiden çok yakın arkadaştık. Eskiden diyorum çünkü kimse şuan onunla arkadaş olduğumu bilmiyordu. Bana iyi gelen tek şey arkadaşım Umay'dı ve onunla konuşmak beni rahatlatıyordu.
Okulda birbirimizi tanımıyor gibi davransak da birbirimizden başka hiçbir arkadaşımızın gerçek olmadığını iyi biliyorduk.
Sesimden iyi olmadığımı anlamış olacak ki endişelendiğini hissettim. "Barlas? Noluyor? iyi misin?"
"Ecem'le evlenmek istemiyorum. Artık babamın işleri için kendi hayatımı boka sokmak istemiyorum Umay beni anlıyor musun?"
"Barlas nerdesin?" Sertçe sorduğu soru karşısında ona cevabını vermedim.
"Babam bana bunu yapmak zorunda mı? Ben onun oğluyum."
Sinirle bir nefes verdiğini işittim.
"Hiçbir yere ayrılma. Oraya geliyorum."
|
0% |