@ilkaskimilkheyecan
|
Elime aldığım anahtarla kapıyı açarak eve girdim.
Sadece biraz dolaşmak için bu olanlara inanamıyordum.
Yatağımın üzerine oturduğumda telefonuma bir kaç bildirim geldiğini işittim.
Elime alarak açtığım telefon da kaydetmediğim bir numarayı görmek kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu fakat sonrasında yazdığı mesajdan bunun kim olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
05****: hey arkadaşım. Yani pardon sen isminle seslenmemi söylüyordun değil mi? Bu ne kadar da saçma.
Siz: isimler ne için vardır Umay? Bana başka ne demeyi düşünüyorsun?
05****: ağzına tükürdüğümün çocuğunun dölünün manyağının aptalı demeyi planlamıştım. Hayallerimi kırdın. Pislik insan.
Kaşlarım şaşkınlıkla yukarı doğru kalkarken gülmeden edemedim.
Siz: sen gerçekten bir delisin.
05****: deli olmak beni Umay yapıyor zaten. Her neyse konumuz bu değil ben sana başka birşey söylemek için yazmıştım.
Merak ettiğim için yerimde kıpırdandım ve mesaj yazacağım anda bir mesaj daha yazdı.
05****: ama önce beni kaydet. Eminim ki numaramla duruyorumdur.
Gülerek numarasının üstüne tıkladım ve isim kısmından "zır deli" diye kaydettim.
Gerçekten de tam bir zır deli olması onu Umay yapıyordu.
Siz: pekala değiştirdim. Şimdi söyleyebilir misin?
Zır deli: Selin.
Selin'in isminin geçtiğini duymak kaşlarımı çatmama sebep olurken ne diyeceğini daha çok merak etmeye başladım.
Siz: ne olmuş Selin'e?
Zır deli: Oğuz'dan hoşlandığını söyleyen Selin'miş aynı zamanda sana pullu diyende. Selin'e dalmamak için bana bir sebep vermelisin.
Şaşkınlığım biraz daha artarken zaten beklediğimi farketmem uzun sürmedi.
Siz: şaşırmamak gerek. Sonuçta benden ölümüne nefret eden bir kız dedikodumu da çıkarabilir.
Zır deli: şunu sanki çok normal birşeymiş gibi anlatman sinirimi bozuyor.
Siz: Yarın okulda görüşürüz, Umay.
Telefonumu yatağın üstüne atarak yataktan kalktım ve mutfağa gittim.
Kendime bir kahve koyduğumda Feride'nin arkamdan geldiğini duymak imkansız değildi. Her zaman seslere karşı duyarlı olmuşumdur.
"Sende ister misin?"
"Efendim?" dedi şaşırmış bir şekilde. "Burada olduğumu nerden anladın?"
Arkamı dönmeden gülümsediğimde bir elimle bardağı kavradım. "Seslere karşı duyarlı oldum hep. Annem çok iyi bilirdi." Söylediğim şeyin yanlışlığını fark ettiğimde arkamı dönmeden boğazımı temizledim.
"Her neyse."
'sen yapamadın ama eski annem yapıyordu' demiş kadar olduğumu bildiğim için rahatsız olmuştum. Onu üzmeyi hak etmiyordum.
"Kahve içerken bir arkadaşa ihtiyacın var mı?" Çekingen tavrı beni üzüyordu.
Arkamı dönerek kollarımı iki yana açtım ve gülümsedim. "Sanırım sana sarılmaya ihtiyacım var." Gözlerinde gördüğüm parıltı dudaklarımdaki gülümsemenin büyümesini sağlarken, yanıma gelip bana sarılmasını izledim.
&
Geldiğim okula hiç tereddüt etmeden girdiğimde panoların yanında duran selin'i fark ettim.
Yavaşça yanına doğru ilerlediğimde Ela beni fark ederek Selin'in koluna dokunduğunda bakışları sonunda bana döndü.
Kollarını birbirine bağlayarak küçümseyici bakışlarını yüzünde gezdirdi.
"Niye geldin buraya?" alayla güldü.
"okulda dilencilik yapmak yasak bilmiyor musun?" hiçbir şekilde komik olmayan bu sözlere Gülen sadece Ela ve Duru'ydu.
"Niye yaptın bunu?"
"ne yapmışım?" diyerek kızlara döndü.
Sırıtışı o kadar berbattı ki bir an gerçekten onu öldürmek istediğimi hissettim.
"Niye Oğuz'dan hoşlandığımı söyledin?"
"Bak ona Ben de çok şaşırdım." diyerek parmaklarını kahverengi saçlarından geçirdi. Bu onun tiki olmalıydı her seferinde bunu yapması gözümden kaçmamıştı.
"Sürtük diye adını çıkarayım dedim ama sen gerçekten de öyleymişsin."
Derin bir nefes verdim. "diyelim Ben sürtüğüm Selin." diyerek bir adım Selin'e yaklaştım.
"Sen insan bile değilsin Selin. Sence de seni ki daha büyük bir ayıp değil mi?"
"Aklınca bana laf sokmaya mı çalışıyorsun? o küçücük beyninle." diyerek beni omzumdan ittirdiğinde geriye gitmedim. Tam ona doğru bir adım atacaktım ki arkasından gelen sevgilisi, Altay üstüme doğru yürüdüğünde dişlerini sıktığı barizdi.
"Uzaklaş!" diyerek tısladı.
"Sevgilimle uğraşma!"
"uzaklaşsın mı?" bir kahkaha sesi geldiğinde bakışlarım arkaya döndü.
Bu Barlas'tı.
"Bir daha söylesene." diyerek yaklaştığındq ondan ben bile korkmuştum.
Ses tonu fazla sertti ve bu yönünü çoğu zaman görmüyordum.
Bakışların Barlas'ın üstünde gezindi.
"Buna gerek yok ben halle-"
sözümü bölen şey Altay'a attığı yumruktu.
dehşetle arkaya doğru sıçrarken ne yapacağımı bilemiyor bir şekilde etrafı bakındığım sırada Selin'in çığlığını duydum "bir şey yapsana Bigem salağı!"
Merdivenden inen birkaç hocayı görmem bağırmama sebep oldu.
"hocam! biri gelebilir mi!" hocalar hızla buraya koşarken Altay Barlas'a yumruk atmaya başlamıştı.
Hocalar Barlas'la Altay'ı ayırdığında Barlas'ın zedelenmiş suratına endişeyle bakarken dizlerimin üzerine çöktüm ve yüzünü ellerimin arasına aldım.
Bana asla bakmıyor nefretle Altay'a bakıyordu.
Minik parmaklarım yavaşça patlamış dudağına gezindiğinde bu hareketim bakışlarının bana dönmesini sağlamıştı.
&
Bunu neden yaptın diyerek elimdeki buzu dudağına bastırdığımda hafifçe inledi.
"Aptalsın." diyerek bana baktığında şaşkınlığım arttı.
"Canını yakarak bir şeyler yapmaya çalışacak kadar salaksın. Ne yapsaydım? Öylece izlese miydim?"
"Bunu anlaman imkansız." diyerek şaşkınlığımı gizleyemedim. "Elimi bile kaldırmadım.Bunu yapacağımı nereden anladın?"
yapmak istediğim şey Selin'in bana saldırması ve olay çıkmasıydı. Böylelikle Belki de onu okuldan attırabilirdim kendi canımı yakarak.
"Kendi canını neden yakmak istediğini anlamıyorum."
" Bunca zaman benim yüzümden sevdiklerimin canı yandı." diyerek söze girdim. "Bir kere de benim yansın istedim." Cevap vermediğinde öfkelendiğini görebiliyordum bu yüzden konuyu değiştirdim.
"Hadi esitlenelim." Kaşları çatıldı.
"Nasıl yani?"
"Yüzümdeki yanığı merak etmiyor musun?" dediğimde rahatlamış olacak ki derin bir nefes verdi.
"Anlatırsan dinlerim, Sedef.
Bana tam olarak ne zaman Sedef demekten vazgeçecekti?
Derin bir nefes verdiğimde konuşmak için ağzımı araladığım sırada revire giren Umay'la sustum.
"Barlas! Sana yine noldu baş belası çocuk!" Diyerek onu azarladığında gülmeden edemedim.
Yavaşça omzuna vurduğunda Barlas'ta yalandan canı acıyormuş gibi kolunu tuttuğunda kıkırdadım.
Umay'ın bakışları en sonunda bana döndüğünde gülümsedi. "Arkadaşım! Pardon. Bigemde buradaymis." Diyerek duzelttiginde gülümsedim.
"Yavaş yavaş öğreniyor gibisin."
"Öğreniyor olabilirim ama hiçbir zaman anlamayacağım çünkü biri sevgilinse ona sevgilim dersin arkadaşınsa arkadaşım."
Barlas, gözlerini devirdi. "Bu kadar salak olamazsın Umay. İsimlerimiz neden var sanıyorsun. Süs diye mi?" Dediğinde yavaşça ona dönen Umay gözlerini kısarak ona baktı.
"Sen hiç konuşma yoksa seni şuracıkta boğacağım! Ki yaparım dersem yaparım, Barlas."
Barlas anında sustuğunda Umay'ın bakışları tekrardan bana döndü.
Derin bir nefes aldım. "Sana anlatırken Umay'a da anlatabilirim sorun değil."
Umay'ın anında kaşları çatıldı. "Neyi anlatacaksın? Bir şey mi oldu? Biri mi sataş-"
"Yangını." Diyerek lafını bölmem onu susturmaya yetmişti.
Boğazını temizleyerek Barlas'ın yanına oturdu. "Evet, seni dinliyoruz."
Bende yerimde dikleştiğimde nerden söze giremeyeceğimi bilerek ellerimle oynadım.
"Ben okey oynamayı çok severim. Ailemle oynamayı daha cok severdim çünkü genelde yenerdim. Benim için mi yeniliyorlar yoksa gerçekten oynayamıyorlar mı bilmiyordum ama hep yenmek hoşuma gidiyordu. Onlarla sadece çay içmek istemiştim." dediğimde geriye doğru yaslandım.
"Sonrasında." diyerek gözlerime baktı. "Sonrasında noldu?"
"Çayın altını kapatmayı unutmuşum." diyerek söze girdim. "Hayatımda yaptığım tek ve en büyük hataydı. Bu kadar küçük birseyden bunları yasamam hep saçma gelirdi. O gün babam ise gittiginde odama gidip yattım. Sadece biraz uyumak istemiştim. Çektiğim son huzurlu uyku olduğunu bilmeden."
Kendime acıyor muydum? Bazen.
"Bu yüzden yangın çıkmış. Babam, alevlerden dolayı benim odama gecememiş fakat balkondaki annemi kurtarmış. Öylece çıkıp giderlerken kapıyı araladım ve onları gördüm. Ben hiç yokmuşum gibi gitmeleri kalbimi kırsa da bir tarafım hep babamı haklı bulmuştu. Bir tarafı ise hep kırgın." İkisinden de tek bir ses dahi çıkmazken pür dikkat beni izliyorlardı.
Gözlerindeki üzüntüyü görebiliyordum. Hayır, acıma değildi. Üzüntüydü.
"Annemle babam çıktıklarında itfaiyeyi aramış." Gözlerindeki bir umut kırıntısını gördüğümde gülümseyerek söylediklerim gözlerindeki o umudu da yok etmişti.
"Evet, babam benim için bir itfaiye çağırmış olabilirdi fakat o itfaiyeciler beni öldü sanıp gitmişlerdi. Evin çoğu yanmıştı ve yangın öyle çoktu ki itfaiyeciler burada birinin hayatta kalacağı ihtimalini vermemiş ve beni kaderimle baş başa bırakmışlardı. Oradan tek başıma kurtuldum ve gördüğüm ilk kişiye sarıldım. Buna o kadar ihtiyacım vardı ki o an karşıma çıkacak ilk kişiye sarılacak kadar çaresizdim." Titrek bir nefes verdiğimde gözümden akan yaşları titreyen parmaklarımla sildim.
"Baban." diyerek yutkundu Barlas. "Baban senin için geri gelmiş olmalı değil mi?"
Konuşacagim sırada Umay sözümü böldü. "Geldiğini söyle." diyerek bileklerini döndürerek çıtlattı. "Senin için geldiğini söyle, Bigem."
"Gelmedi." Dedim sertçe.
"Onu bir daha hiç görmedim. Benim için bir kez bile dönmedi. Evet, ailemi bir daha hiç görmedim." Yüzümü gosterdim. "Bu da yangında oldu işte. İtfaiyeciler beni orada bırakmasalardı yüzüm yanmayacaktı." Sustuğumda derin bir sessizlik oldu.
O kadar sessizlerdi ki bir an hiç konusmayacaklaeini düşündüm.
Umay'ın kaşları yavasca çatılırken arkasına yaslandigi yerden doğruldu. "Bir dakika." Bir şeyleri sorguluyor gibi görünüyordu.
"Sorun ne, Umay?" dediğimde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.
"Kaç yılındaydık." dediğinde cebinden telefonunu çıkardı.
"Bunu ne yapacaksı-"
"Bigem kaç yılındaydık?" dedi sertçe. Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum. Şuan ne oluyordu? O ne yapmaya çalışıyordu?
"2020. 2020 yılındaydık." Cebinden çıkardığı telefonuna birşeyler yazmaya başladığında merakla ona baktım.
Ne gördüğünü bilmiyordum fakat yerinde kaskatı kesildiğini anlayabiliyordum.
"Umay?" dedim endişeyle. "Ne oluyor?"
"Yangın.." diyerek fısıldadı.
Barlas, Umay'ın omzuna ellerini koydu. "Senin.." diyerek yutkundu. "Hamile kaldigin yıl."
Umay hızla yerinden kalktığında başını iki yana salladı. "Hayır. Önemli olan bu değil."
"O zaman ne?" Sinirle yerimden kalkarak Umay'ın karşısına geçtim. "Sorun ne Umay?"
Umay başını kaldirarak gözlerimin içine baktı. "2020 yılında şehrimizde hiç yangın kazası olmadı, Bigem. Hemde hiç." Söylediği şeylerle kaşlarım çatılırken ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum.
Hayır, olmuştu. 2020 yılında yangın olmuştu ve ben ailemi kaybetmiştim.
"Bu ne demek?" Bedenimin kaskatı olduğunu daha yeni yeni farkediyorken söylediği şeylerle kalbimin hızlandığını hatta göğüs kafesimi deleceğini hissetmiştim.
"Ailen.. suikasta kurban gitmiş olabilir. Bu bir cinayet olabilir, Bigem."
Düzensiz nefesler alırken geriye doğru bir kaç adım attım.
Suikast?
Kurban gitmek?
Cinayet?
Ailemi bir kaza yüzünden kaybetmemiş miydim?
Buna biri mi sebep olmuştu?
Korktum. Bunun olmasından korktum fakat en çok da kendimden korktum.
Eğer bu bir suikastsa, dönüşeceğim kişiden çok korktum.
|
0% |