Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28.SORUMLULUK

@ilkaskimilkheyecan

Bazen sorumluluk almamız gerekir.

Herkesin vardır sorumlulukları.

İsteklerimiz yerine neden sorumluluklarımızı yapmamız gerekir bilir misiniz?

Çünkü eğer biri size o sorumluluğu verir ise, onu yapmak zorunda kalırsınız.

Hiçkimse dönüpte 'isteklerin neler?' demez.Beklerler, bizi üzen şeylerin sorumluluğunu bize iterek yapmamızı beklerler.

İşte o sorumluluk; Aksel'e 7 yaşında verilmişti.

~

yazarın anlatımıyla

Güneş, babasının Aksel'i kendisine çekerek sarılmasını gülümseyerek izledi.

Ona ne olmuştu bilmiyordu fakat Tuğran Aksel'le buluşmak istediğini söylemişti.

Son kez.

Son kez onu sadece mutlu etmek istediğini söylemişti.Başka bir ülkeye gidip başka bir hayat kuracağından bahsetmişti.

Güneş'in öz babasına fazlasıyla ihtiyacı vardı.Belki de ona sımsıkı sarılarak öylece durmak istiyordu sadece.

Fakat yapmadı çünkü yapamadı.

Tuğran, Aksel için daha çok şey ifade ediyordu.Tuğran onu hiç oğlu yerine koymasa da Aksel babası yerine koymuştu.

Bir kez olsun onun için büyük bir fedakarlık yapmak istemişti.

Güneş, şansını Aksel'e devretmişti.

Belki Aksel'in ki kadar büyük olmazdı ama,

En azından Aksel'in mutlu olmasını sağlardı.

Güneş bugün babasına sarılmamış, hasret giderememiş olsa sadece gerçek babasının olduğunu bilerek neden daha fazla anı yaşamadık diye üzülürdü.Onlara ne kadar kötülük yaparsa yapsın bunu düşünürdü fakat Aksel'in çocukluğuydu Tuğran.

Yanında kimse yokken onun duracağını düşünmüş ve babası yerine koymuştu.

Ne kadar Aksel'e zarar versede, Aksel ondan hiç nefret etmedi.Aksine çalıştı.Anlamaya çalıştı.

Neden böyle yaptığını.

Kendinde ne kusur olduğunu.

Evet, o babasının yerine koyduğu o adam onu bıçakladığı için acaba bir kusurum mu vardı diye düşünmüştü.

Ondan nefret etmek, onu polise vermek yerine bunu yapmıştı.

Polislere ifade vermemiş, onunla empati yapmaya çalışmıştı.

Empatinin ne demek olduğunu bilmeyen insanları anlamaya çalışan biriydi Aksel.

Bu kadar iyi olması bu dünya için kötüydü.

İyiliğini kullanacak çok kişi vardı.

Aksel'le iyi bir gün geçirmek istediğine inanıyordu Güneş.

Ona güvenmiyordu.Ona hiçbir zerresi güvenmiyordu fakat ona inanıyordu.Aksel'i bugün mutlu edeceğini biliyordu.

Yere çökerek oturdu Güneş.Ona güvenmediği için Aksel için gelmişti fakat Aksel bunu bilmiyordu.

"Teşekkürler Baba." dedi Aksel gözlerindeki parıldamayla.Onun gerçekten ihtiyacı bir aile sevgisiydi.

"Ne demek." diyerek bir süre Aksel'e baktıktan sonra söylediği şey, Güneş'in yüzünde buruk bir gülümseme oluşturdu.

"Oğlum.." gözleri sevinçle parladı Aksel'in.İlk defa ona denen bu sözler, onu mutlu etmeye yetiyordu.

Medya:Güneş

Cebimden bir dal sigara çıkardım.Normalde nefret ederdim fakat bugün ihtiyacım olacağını düşünerek cebime atmıştım.

Sigarayı yaktığımda dudaklarımın arasına götürerek sıkıştırdım.

"Ha bak şeyi hatırlıyorum!" diyerek gülümsedi Babam.Yaptıkları sohbet dinlemeye değerdi çünkü Aksel'in mutluluğu ta burdan bile görünüyordu.

"Limonlu dondurmayı çok seviyordun sen! Alayım mı sana ister misin?" Söylediği şeylerle Aksel gözlerini kaçırdı.Ondan birşeyler isterken veya söylerken çekiniyordu çünkü bunu haketmediğini düşünüyordu.

Babam sevinçle dondurmacıya doğru yürüdüğünde Aksel'in gözünden bir damla yaş düştüğünü farkettim.O ağlıyordu.

Kaşlarım yavaşça çatıldığında Tuğran elinde dondurmayla gelip Aksel'in yanına oturdu.

Aksel ona uzatılan dondurmaya baktığında aklıma bir kaç şey geldi.Kaşlarım yavaşça havalanırken gözümden bir damla yaş düştü.

Aksel limonlu dondurma sevmezdi.Limonlu dondurma seven bendim.

Küçükken babam bana dondurma alsın diye yalvaran bendim.

Fakat o her seferinde bana bağırarak kızmıştı.Küçücük çocuğa limonlu dondurmayı bile çok görmüştü.

Daha küçücük yaşta yetimhaneye verilen bir kızdım.Bu yüzden babamla olan bir kaç anılarımız vardı ve onların hepsi de kötü şeylerdi.

Gözümden bir damla yaş, düşerek yeri ıslattığında boştaki elim havalandı ve babamın yüzünde durdu.Yavaşça elimle daireler çizdim.

Kendi babamı tanımayı çok isterdim.Beni bırakmasaydın bir şansımız olurdu belki baba.

ona geleceğimi de söyleyebilirdim.Birlikte vakit de geçirebilirdik fakat bunu yapamadım.

Ondan çekindim.Zaten o da hiç sormadı.Onunla vakit geçirmek istediğimi onu özleyip özlemememi hiç sormadı.Babam, içimde bir ukte kalacaktı ve kalbimin en derinliklerinde yaşayacaktı.

Onu çoktan o derinliklere gömmüşken benim için tekrar doğrulmamalıydı.

Doğrulmak istemiş miydi ki? Kızını bir kere bile olsun istemiş miydi ki?

Aksel limonlu dondurma sevmediğini ona farkettirmedi ve yemeye başladı.

O kadar iyi bir kalbi vardı ki, Tuğran'ı utandırmamak için limonlu dondurmayı yiyordu.

Saatlerce onları öylece izledim.

Birbirine sarılıp öpüp koklaştılar ve hasret giderdiler.

Aksel bunu her zerresiyle hakediyordu.Bir kere bile olsa bu hissi tatmalıydı.Hakediyordu.

"Teşekkürler baba." Onları öylece izlerken gözümden akan yaşlara engel olamadım.Onu hep babası olarak gördüğü için ondan gelecek bir sevgi kırıntısına bile ihtiyacı olduğunu iyi biliyordum..

Tuğran yavaşça ayağa kalktığında vedalaşma vaktinin geldiğini anlamadım ve hızla yerimden doğruldum.

Elimdeki sönmüş sigarayı yere atarak ezdim ve yürüdüm.

Onlar vedalaşırken bakmayacaktım.Bakmayacaktım çünkü vedalardan nefret ederdim.

Hayatımdaki herkes bana tek tek veda ederken, bir vedayı daha kaldıramazdım.

Bunu istemiyordum.

Yavaşça elimi cebime soktum ve buz gibi havaya inat yürüdüm.

Bazen insanlar istemese de veda edebiliyordu.

Onların sorumlulukları da bunlardı.

Hem belki de, düzgün vedalaşamamış iki insan tekrardan bir araya gelirlerdi.

İşte o gün, yaşattıkları için babamdan hesap sormayı bırakacağım..

Loading...
0%