@ilkaskimilkheyecan
|
"Aksel sen yanıyorsun!" Dedim endişeyle.
"Hayır yanmıyorum." Üşüdüğü için kendine sarılmıştı.
"Aksel üstündekini çıkarman gerekiyor"
"İstemiyorum"
"İstemediğin birşeyi yapmak zorunda değilsin diyorum hep ama bu sefer demeyeceğim çünkü şuan hastasın.Ve benim sana bakmam gerekiyor"
"Neden?Sen baksınlar diye mi hasta oluyorsun"
"Aksel çıkarmamak için uzatmaya devam edecek misin?"
"Çıkarmak istemiyorum."
tişörtünün uçlarını tutarak yukarı doğru kaldırdım "soğuk" diye mırıldandı.
"Biliyorum ama bunu yapmak zorundayım.Ve sana bakmıyorum merak etme."
Yüzünde bir tebessüm oluştu "utanmasan videoya çekeceksin" dediğinde utandım.
Umarım yüzüm domates gibi kızarmamıştır..
"Çok konuşma da yatağına yat"
Dediğimi yaparak yatağına yattı ve üstüne yorganını çekti.
"Bı tane daha yorgan verir misin?"
"Aksel..veremem"
"Ama üşüyorum."
"Senin bunu bile örtmemen gerekiyor.Lütfen beni dinler misin?"dediğimde telefonum çaldı.
"Telefonumu alıp geleceğim ben gelene kadar üstündeki yorganı üstünden çek."
Kim aramış diye baktığımda bunun eda olduğunu görünce şaşırdım.
Merak ederek onu geri aradım
Anında açtı.
"Eda?Beni aramışsın bir şey mi oldu?"
"Güneş sana birşey söylemem gerekiyor"
"Seni dinliyorum"
"Sana iftira atan Aksel değil Gazel'di."
Düşünceli bakışlarım hem Aksel'in üstünde gezindi hemde Gazel'in böyle birşeyi yapabileceği ihtimalinde.
"Peki bana neden bunları şuan söylüyorsun?"
"Dayanamadım.En yakın arkadaşının sana ne yaptığını gör istedim.Eskiden benimde arkadaşımdı."
Şaşırmıştım çünkü genelde kimsenin işine karışmazdı.Şimdi bana bunları söyleyince şaşırmıştım.
"Eda, teşekkür ederim bana bunları anlattığın için."
"Ne demek.Her zaman"dediğinde gülümseyerek telefonu kapattım.
Bakışlarım Aksel 'e doğru döndüğünde yanına giderek oturdum.
Üstündeki yorganı çekmediğini farkedince yorganı çekerek ayak ucuna koydum.
"Aksel"
"Hım"
"Bana neden yalan söyledin"dediğimde gözlerini açtı ve bana baktı sonrasında tekrar kapattı.
"Bana iftira atan sen değilmişsin" konuşmadı.Veya bana bakmadı.
Yüzünün kızardığını görünce hızla yerimden kalktım.
"Bunu iyileşince seninle konuşacağız" dediğimde küçük bir çocukmuş gibi hissettim.
Yaramazlık yapmışta ona kızan bir anneymişim gibiydi.
Bana masum masum baktığında gülmemek için arkamı dönerek mutfağa girdim.
Küçük bir kovaya soğuk su doldurarak cekmecede bez aradım.
En sonunda bulunca bezi ve kovayı alarak Aksel'in yanına gittim.
"Şimdi iyileşmen için bu soğuk bezi alnına koyacağım"
Masum masum bakarak"ama üşüyorum.."dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Olmaz!" Diyerek ona kızdığımda sustu. Alnına soğuk suya batırdığım bezi çıkararak süzdüm sonra ise Aksel'in alnına koyduğumda kendine daha çok sarıldı. Bir süre sonra alnındaki bezi alarak vücudunda gezdirdim. "Ü-üşüyorum" "Özür dilerim ama üşümen gerekiyor.Sarılırsan ateşin inmez" Kollarında nazikçe gezdirdikten sonra üşümesine dayanamayıp üstüne ince birşey örttüm.Yorgan fazla kalındı. Kovayı ve bezi mutfağa koyarak Aksel'in yanına gittim. "Ben burada oturuyoru-" kolumu tutmasıyla ona döndüm "Yanıma gel" Şaşırmıştım.Böyle birşey demesini beklemiyordum. "Emin misin?" Rahatsız olmasını istemiyordum. Yüzümün kızardığını hissediyordum. Kendinde olmadığı için böyle dediği için yanında yatmamın kötü olmayacağı fikrine kapılınca yanına uzandım. Ona sarılmak istiyordum fakat cesaret edemedim. "Aksel" "Hım" uyumak üzereydi "Sana sarılabilir miyim?" Cevap gelmedi. Dönüp ona baktığımda uyuduğunu farkettim. Kolumu beline doğru uzatarak ona sarıldım ve gözlerimi kapattım. Sanırım bu geçirdiğim en güzel uykuydu.. & Yavaş yavaş gözlerim açıldığında Aksel'in yanımda olmadığını farkettim. Aksel'in yanına gittiğimde yemek yaptığını gördüm. yemek yapmayı bilen erko müthiş Elindeki yarabandını görünce kaşlarım çatıldı. "Aksel?" Bana doğru baktı "eline noldu" "Kestim" "Ama bu yarabandı çok küçük daha büyüğü lazım.Acil yardım malzemeleri nerde?" "Su dolapta" diyerek karşımdaki dolabı gösterdi. "Mutfakta mı tutuyorsun" "Annem sürekli elini kestiği için küçükken oraya koymuştum.Hala da orada."dediğinde bu konuyla alakalı daha fazla birsey sorup onu üzmek istemediğim için sustum. Dolabı açtığımda kaşlarım çatıldı.Dolabın içindeki hapı elime aldım. "Aksel bu kan sulandırıcı"diyerek Aksel'e gösterdiğimde elimden aldı ve dolaba geri koyarak gözlerini kaçırdı. "Aksel seni çok üzen birşey ise sakın bahsetme.Bilmesem de olur." Derin bir nefes alarak masaya oturdu "annem benimle ilgilensin diye sürekli bir yerlerimi kesiyordum.Kan sulandırıcı içtiğim içinde birşey olmuyordu.Belki annem o zaman sever diye düşünmüştüm." Duyduğum şeylerle yutkundum. Kendimi çok kötü hissetmiştim. Annesi onu sevsin diye kendi canını yakıyordu.. Fakat ona üzülme demedim çünkü bunun işe yaramayacağını çok iyi biliyordum.Onun yerine onunla konuşmak istedim. "Sanırım ikimizde annemiz tarafından şanssızız." Güldüğümde beni fazlasıyla dikkatli izlediğini farkettim. Söylediği seyler donup kalmamı sağlamıştı. "Sen diğerlerinden çok farklısın.Sen beni anlayabiliyorsun.İnsanları anlayabiliyorsun.En önemlisi kendini anlıyorsun.Baban senin gibi bı kızı olduğu için çok şanslı olmalılar." "Ha bak babam düzgün.O annemin aksine beni sevmeyi başarmış.Annem denemeye bile çalışmamıştı.Gerçi aldırmak istediği bir çocuğu ne kadar sevebilirdi ki?" Ellerimin buz gibi olduğunu farkettim. Hep böyle oluyordu. Bir şeye üzüldüğümde ellerim üşüyordu. "Babamı hiç görmedim ben.Annemin hamile olduğunu duyunca korkup terk etmiş annemi." Onun için çok zordu değil mi? En azından bana sevgi gösteren bir babam vardı fakat onun kimsesi yoktu. Bu kocaman evde tek başınaydı. Sadece evde değil hayata karşı da tek başınaydı. O tek başına büyümüştü. "Neden hiç konuşmuyorsun peki?" Söyledikleri beni derinden yaralarken bu soruma da cevap verirse oturup ağlayacak gibi hissediyordum kendimi. Konuşmadı. Yine sustu, cevap vermedi. "Ben sordum diye söylemek zorunda değilsin Aksel.Kendini zorlamaktan vazgeç" Söylemek istiyor fakat cesaret edemiyor gibiydi. Ocağa doğru dönerek tencerenin altını kıstı ve yaptığı çorbayı kaseye koyarak bana verdi. "Sen yemeyecek misin?" Kesik elini gösterdi. Masaya oturarak dışarıyı izlemeye başladı. Önümdeki çorbayı karıştırarak bir kaşık aldım ve Aksel'e uzattım. Yüz ifadesinden çok şaşırdığını görebiliyordum. O gözümde hala küçük bir çocuktu. "Ben aç değilim.Sana yedirebilirim"diyerek kocaman gülümsedim. Tepkisiz kaldı."hadi ama elim yandı"diyerek kaşığı biraz daha ona doğru yaklaştırdım. Yavaşça ağzını açarak kaşıktaki çorbayı içti. "Gelmiştin görmezden eğer bu gece ölmezsem.."diye mırıldandığımda Aksel bana baktı. "Ölme"demesiyle şaşkınlığımı gizleyemedim.Gerçekten öleceğimi mi düşünmüştü. "Seni yerim"diyerek güldüğümde dediğim şeyi sonradan farkettim. Ah hayır ama seni yerim demiş olamam değil mi? "Beni yer misin?" "Yer miyim?" "Yok!Yok yemem" Şaşkınca bana bakarken dudaklarında bir tebessüm oluştu. Onun gülüşü çok güzeldi. Fakat güldüğü zamanlar çok azdı. O sırada kapının çalmasıyla kaşığı çorbanın içine bıraktım "kapıya bakıp geliyorum"diyerek kapıyı açtım. Gördüğüm kişi hem şaşırmama hemde sinirlenmeme sebep olurken Aksel'in yanıma geldiğini gördüm. "Senin burada ne işin var!"
|
0% |