Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.METE?

@ilkaskimilkheyecan

"abi bize iki bira yolla!" diye bağırdığımda Mehmet abi 'hay hay." dermiş gibi başını salladı.

Aral'a döndüğümde şaşkın bakışlarını üzerimde yakaladım.

"Ne bakıyorsun?" dedim ters ters.

"Erkek olduğundan şüpheleniyorum." Söylediği şeyde ciddi olduğunu yüz ifadesinden anlarken kaşlarımı çatarak ona baktım. "Her, birine seslenen erkek mi oluyor be!" Çirkef bir şekilde bağırmam onun umrunda bile olmazken, gülerek tekele doğru ilerledi.

Abi biraları poşete koyduğunda Aral'ın eline tutuşturdu. "Bugünlük benden.Kadir abiye selamlarımı ilet."

"Yok abi olur mu öyle şey." diyerek elindeki parayı biraz daha itti Mehmet abinin önüne.

Tam onların yanına gidecekken karşıdan gelen Mete'yi gördüğümde gülümseyerek elini sallaması bir olmuştu.

Yüzüme yalandan bir gülümseme yerleştirerek bende ona el salladım.

Mete'yi severdim fakat bazen dengesiz dengesiz hareketleri oluyordu.O bizim komşumuzun çocuğuydu.

Yanıma geldiğinde sırıtıyordu. "Seni burada görmek ne kadar hoş."

Gülümseyerek "seni de öyle." dediğimde yanımdan gelen adım sesleriyle o tarafa döndüm.

Aral, kaşlarını çatmış Mete'ye doğru bakıyordu.Bu iş hiç hayra alamet değildi.Kendini biraz daha zorlasa dövecek gibi hissediyordum. Yapmadığı şey mi sanki?

Mete gözlerini benden ayırmazken bir kere bile Aral'a dönmemişti.

Bir Aral'a baktım bir Mete'ye.

Burada kavga çıkmasına izin veremezdim.

"Aral bu Mete.Bizim komşunun oğlu.Mete bu da Aral.Babalarımız arkadaş."

Eliyle ikimizi gösterdi. "Sadece babalarınız mı arkadaş.Siz değil misiniz?"

"Hayır hayır.Değiliz hiçbirşey.Öyle babalarımız arkadaş işte." dediğimde Aral'a baktım.Düşen yüzü garibime gitmişti fakat sorgulamadan tekrardan Mete'ye döndüm.

Aral birden beni kendine cekerek belimden tuttu.Öfkeli bakışlarımı ona doğru yönlendirerek kulağına fısıldadım. "Aral napıyorsu-" sözüm konuşmasıyla kesildi.

"Bilmem.Belki arkadaşız belki daha ötesiyiz.Sanane aslanım." diyerek Mete'yi terslediğinde ona ölümcül bakışlarını göndermeyi de unutmadı.Yutkunarak Aral'a bakan Mete bozulmuştu.Sinirlendiğini görebiliyordum.

Gülerek bana döndüğünde ne diyeceğini merak ettim. "Aral'ın annesi nerde biliyor musun?"

"Mete!" diye gürledi Aral.Ne olduğunu anlayamamıştım fakat Aral benden birşeyler saklıyor gibiydi.

"Aral?" dedim şüpheyle. "Noluyor?" Bana hiç cevap vermeyerek sinirli bakışlarını Mete'ye yöneltti.Elleri yumruk olmuştu.Bedeni ise kasılmıştı.

Gözleri öfkeyle bakıyordu fakat ben öfkeden çok özlem ve hüzün görüyordum.

Bu konunun onu rahatsız ettiğini anladığım için onu sevmesemde boğazımı temizleyerek Mete'ye döndüm.

"Geçenlerde anneni bizim Faruk hocanın arabasına binerken gördüm.Yani, insanların özel hayatına girmeden önce kendi annene dönüp bakmanı öneririm." Söylediklerimi beklemediği barizdi.Bozulduğunu görebiliyordum.

"İkimizi arkadaş sanıyordum? Daha arkadaş olarak bile görmediğin bir çocuğu neden savunuyorsun?" Söyledikleriyle biraz daha sinirlendiğimi hissettim.

Aral'ı sevmiyor olabilirdim fakat Mete'nin onun özel hayatına girmesine izin veremezdim.

"Onu sadece arkadaş olarak görmediğimi söyledim.Belki başka şekilde görüyorum!" Ağzımdan çıkanları daha yeni yeni farkederken kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.

Ben gerçekten sinirimden böyle birşey mi demiştim?

O an düşündüm, daha önce hiç böyle birşey düşünmemişken o an acaba Aral'la nasıl olurduk? Düşüncesi aklımdan geçti.

Başımı ağır ağır salladım.Saçmalama Okyanus!

bunun aklıma gelmesi bile hataydı.Ben ondan nefret ediyordum ve hep de böyle olacaktı.O benim için benimle uğraşan bir çocuktu sadece.

Aral'ın güldüğünü biliyordum fakat ona dönmeye cesaret edemedim. "Aldın mı cevabını?" dediğinde Mete'nin yüzü sinirden kasılmıştı. "Siktir git şimdi." Bir kere bile arkasına bakmadan gittiğinde hızla elini belimden çektim.

"İyiydi bence böyle.Bu arada, arkadaştan da ötesi olduğumuzu söylerken çok iyiydin.Bir kere daha söylesene?" Al işte! O beni sinir etmeyi çok seviyordu ve ben ondan nefret edecektim.Ediyordum da.Böyle de ilerleyecekti.

"Yok öyle birşey!" diyerek sesimi yükselttim. "İlk defa bir götünü kurtaralım diye uğraştım.Cıvıma." sırıtmasına dayanamadığım için arkama dönerek eve doğru yürüdüm.O sırada arkamdan gelen adım seslerini duyuyordum fakat yanıma geliyordu.

"Rapunzel?"

"Ne var?" dedim kabaca.

Benim bu kabalığıma alışmıştı artık onun için garip gelmiyordu.Zaten neden garip gelsin ki? Kendisi de böyleydi.Sadece bu sıralar bir değişikti.

"Saçlarının çok güzel olduğunu daha önce söyleyen oldu mu?" Adımlarım yavaşladığında söylediği şeyi düşündüm. "Hayır.Çok uzun oldugunu söyleyenler oldu."

"Peki o zaman neden uzatıyorsun? Saçlarına güzel diyen yok." böyle birşey demesini beklemediğim için şaşırdım.Saçlarımı güzel olarak bulduğunu düşünüyordum.

"İnsanların fikirlerine göre mi haraket edeceğim?" Tamamen durmuş Aral'a doğru dönmüştüm.Mavilerim kahveleriyle birleşti.

Saçlarıma doğru baktı.Gözleri parladı fakat bir o kadar da sönük bakıyordu.

"Yok birşey Rapunzel." Beni geride bırakarak yürümeye devam etti.Kaşlarım yukarıya doğru kalkarken hızlı adımlarla yanına gittim. "Böyle birşey neden dedin? Saçlarımı kendim sevmem yeterli.Bunun için insanların fikirlerine ihtiyacım yok benim." Söylediğim şeyin ne anlama geldiğini anlamış olacak ki bana doğru döndü.Fakat bunu isteyerek söylememiştim.Ağzımdan yanlışlıkla çıkmıştı.

Aral insanların fikirlerine fazla takılan biriydi.Babası onun saçına laf söylediği için sıfıra vuran biriydi.O da benim gibi saçlarını severdi ama bilmiyordum.Neden bu kadar takıyor anlamıyordum.

Tekrardan saçlarıma baktığında sinirlendiğini görebiliyordum. "Bana laf mı söylüyorsun Rapunzel.Çok fazla konuşmamanı öneririm." diyerek yürümeye devam ettiğinde arkasından bağırdım.

"Allah Allah nedenmiş? Ailen öl dese öleceksin.O derece fikirlerine tapıyorsun.Neden çok konuşmayacakmışım!" Birden yerinde durduğunda bedeninin kasıldığını farkettim.Yüzüme bakmadan söyledikleri kalbimi delip geçti.

"Abin için saçlarını kesmediğini biliyorum.Saçlarını tek beğenen oydu değil mi? Şimdi o da yok." Boğazımda bir yumru oluştuğunda konuşamadım, cevap veremedim.Yavaşça binaya adımlarken arkasından gitmedim.

Tam tersine dönerek sahile doğru yürüdüm ve bir banka oturdum.

Dolan gözlerim yüzünden ağzımdan bir küfür firar etti. "Sikeyim!" Genelde gözleri dolan ağlayan biri değildim.Nadiren böyle dolardı ve ben kendimi tam bir ezik gibi hissederdim!

Benim gibi bir kızın gözleri dolamazdı.Güçsüz görünemezdi.

Abim, sevdiği kadın yüzünden öldürülen bir çocuktu.

Ona çocuk diyordum çünkü adam demek istemiyordum.Yetişkin demek istemiyordum.

O benim babamdı.Benim iki babam vardı.

Hayatımda daha önce kimseye bu kadar değer vermemiştim.Anne babama bile.O değeri abime vermiştim.

Fakat bir gün bir kız geldi.Buse,

Abim Buse'yi çok seviyordu.Onunla bir sene sonra evleneceklerdi bile.Evimize alıp yiyip içirmiştik fakat o başka işlere karışmıştı.

Abimi öldürmek zorunda kaldı.Derler ya, insan sevdiğini öldürürmüş diye.Abim bir aşk cinayetine kurban olmuştu.

Buse'yi seven başka bir adam, onu öldürmez ise, kendisinin öldüreceğini söylemişti.

Buse abimi zaten aldatıyordu.Aynı adamla.Abimi öldurmesini istediğinde ilk başta istemediğini söylüyor direndiğini söylüyor fakat ona inanmıyordum.İnanmıyorduk.

Abimin katili olan birine inanacak o güç, bende yoktu.

Abim saçlarımı çok severdi.Aynı Aral'ın da bunu yüzüme vurduğu gibi.

Saçlarımı uzatmam gerektiğini ve onları çok sevdiğini söyleyen tek kişiydi.

Diğerleri ise, fazla saç döktüğümü çok uzadığı için kesmem gerektiğini söylerdi.Ben istemezdim.Abim ise, istemediğin birşeyi yapmak zorunda değilsin diyerek benim tarafımı tutardı.

Aklıma gelen anılarımızla burukça gülümsedim.

"Bir 10 yıl daha abi.Keşke bir 10 yıl daha yaşayabilseydin.Birlikte görebileceğimiz daha çok şey olurdu.Hiçbirşey görmeden, beni bırakıp gittin."

Banktan yavaşça kalkarak eve doğru yürüdüm.Gözümden dökülen bir damla yaşı elimin tersiyle silerken söylediğim sözler yüreğime dokunuyordu.

"Peki abi, saçlarımı keseceğim.Özür dilerim.Sonuçta annemin yerlere çok saç döküyorsun diye kızmasını istemeyiz değil mi?" diye burukça gülümsediğimde binanın içine girerek merdivenleri çıktım ve kapıyı çaldım.

Açan babamdı.Ona bakmadan içeri girdiğimde birşeyler söyledi fakat cevap vermedim.

"Aral geldi.Kediyi de alıp aşağı indi.Birşey mi oldu?"

Odama girerek kapıyı kapattığımda masanın üstündeki makasa göz ucuyla baktım.

Yavaşça yanına ilerleyerek titreyen parmaklarımı makasın üstünde gezdirdim.

Yavaşça elime aldığım makası saçlarıma doğru götürdüğümde kesilen saçlarımın, yere dökülmesini öylece izledim..

Loading...
0%