Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.KAPI

@ilkaskimilkheyecan

Yavaş yavaş gözlerimi araladığımda yattığım yerin fazla yumuşak olduğunu farkettim.

Odanın fazla siyah olduğunu farkettiğimde ayağa kalktım.

Burası o adamın odalarından biri olmalıydı.

​​​​​​İnsan biraz renk katar zevksiz adam!

kapı koluna doğru uzandığımda kilitli olduğunu düşünmüştüm fakat öyle değildi.

Aşağıdan konuşma sesleri gelince merdivenlere doğru adımlayıp aşağı indim.

Adımlarımı yavaş yavaş atıyordum.Ses çıkmamasına özen gösteriyordum.

"Yukardaki kız kim lan!" diye bir ses duydum.

"Bağırma Kutay." dedi sakince ve L koltuklardan birine oturdu.

"Bizimle kalması gereken bir kız."

"Neden? Neden bizimle kalması gerekiyor? Aklındaki plan ne?" dediğinde adının Kutay olduğunu öğrendiğim adama hak verdim.

bende bunu öğrenmeye çalışıyorum sabahtan beri Kutay.

"Daha ne kadar oradan bizi dinleyeceksin?" Bana dediklerini anladığımda yüzümün kızardığını hissettim.Kutay denilen adam bana doğru döndüğünde yakalanmışlığın utancıyla boğazımı temizledim ve aşağı indim.

"Sizi dinlemiyordum." Bana doğru dönen Uygar güldü.

Gülünce yanağında oluşan gamzeye baktım.Sanırım fazla güzel gülüyordu.

pekala şimdi bunun sırası değil.

"Peki senin dediğin gibi olsun." diyerek üstüme gitmedi. "Gitmek istiyorum." dedim birden.Zaten bunu demek için çok geç kalmıştım.

Cevap vermedi.

Yapmayacağını bile bile Kutay'a döndüm ve fısıldadım.

"Bana yardım edersen istediğini yaparım."

Kutay'ın yüzünde mimik oynamazken Uygar konuştu fakat dediklerinden hiçbirşey anlamamıştım.

"Non gli diremo niente, Kutay." (Ona hiçbirşey anlatmayacağız Kutay.)

Tek anladığım şey Kutay'ın ismi olduğunda kaşlarımı çattım.

"Ona ne söyledin?"

Benim yanımda anlamadığım bir dilde konuşmaları fazla sinir bozucuydu.

"Senin ne kadar geveze olduğundan bahsettim." Uygar'ın söylediği şey sinirimi bozsa da ona cevap vermedim.

"Quella ragazza é questa ragazza?" (O kız bu kız mı?"

Uygar sadece başını sallamakla yetindiğinde sinirle soludum.

"Gerizekalı mısınız siz!" dedim sinirle.

"Benim bilmediğim bir dili yanımda konuşmayı bırakın çünkü çok sinir bozucu!"

İkisi de sustuğunda konuşmaya devam ettim. "Gideceğim ve sizde öylece duracaksınız." Geriye doğru adımladığımda kıpırdamamaları içimi rahatladı fakat ikisi de gözümün içine bakıyorlardı.Uygar'ın dudaklarında küçük bir tebessüm oluşmuştu.

halime mi gülüyordu?

Arkama dönmeden kapıyı açtım ve arkamı döndüm.

Çarptığım şeyle burnumu ovuşturdum.Sanırım burnum kırılmıştı!

Önümdeki cüsseli adama baktım.Resmen deve kadardı.

"Yuh!" dedim seslice.Ben istesem geçemezdim.Beni ezer geçerdi ki bu adam.

Yavaşça kapıyı suratıma kapattığında arkamı döndüm.

Gördüğüm iki kişi gülmeye başlamışlardı.Komik olan ne vardı? Halim mi?

"Ne gülüyorsunuz!"

"Sei troppo dolce." (Fazla tatlısın.)

Yine aynı dilde konuşuyordu.Damarıma basmak istediği apaçık ortadaydı.

"Türkçeyi mi unuttun be adam!" diye bağırdım sinirle. Yüzünü buruşturarak Kutay'a baktı.

"Bende de bir kafa var değil mi Kutay.Başım şişti.Armağan'ı odasına çıkarır mısın?" Benim buna iznim yok!

"Bana sordunuz mu yukarı çıkmak istiyorum diye! Gitmek istiyorum ben!" diye bağırdığımda havalanan bedenim sayesinde ağzımdan küçük bir çığlık firar etti.

Kutay beni omzuna atmış bir çuval gibi taşıyorken sırtına yumruk attım. "İndir beni piç kurusu!" dediğimde kafam merdivenlerin tutunma yerlerine çarptı.

Beni gerçekten bir çuval misali taşıyordu! "Yavaş Kutay!" diye bağırdı arkadan Uygar. "Çuval taşımıyorsun." dediğinde Kutay Uygar'a döndü. "Özür dilerim abi." diyerek tekrar önüne döndüğünde sırtına bir kez daha vurdum. "Eğer beni biraz daha indirmezsen sırtına yumruklarımı değil kesici birşey geçireceğim!"

Uygar "Kutay dur." dediğinde Kutay beni yere bıraktı.

Allah razı olsun sen olmasan napardık acaba

sinirle içimden geçirdiklerimi dışımdan da söylemek istedim.

"Yukarı kendin mi çıkarsın yoksa deminki gibi un çuvalı gibi seni sırtıma mı atayım?" Alayla söyledikleri sinirimi bozuyordu.Cevap vermeden merdivenleri adımlayarak yukarı çıktım. "Ruh hastası!" diye mırıldanmayı da unutmadım.

Odaya girip kapıyı sertçe çarpmadan önce üstündeki anahtarı aldım.

Kapıyı kilitleyerek yatağın üstüne oturdum.

Acaba şimdi Yağmur napıyordu? Kardeşimi fazlasıyla özlüyordum.Daha önce onu bir kere bile bırakmamışken acaba şuan napıyor demek çok koyuyordu.

Yatağa sırt üstü uzandım.Ellerimi karnımda birleştirerek duvarı izlemeye başladım.

Aklıma annem geldiğinde, yaşadığımız anılar bir film şeriti gibi gözümün önünden geçip gitti.

Kek yapmayı çok severdik mesela.Annem evde sade kek bulundurmaz, yapmazdı.Bilirdi çünkü bizim sade kekten nefret ettiğimizi.

Kaç yaşına gelirsem geleyim onun masallarını dinlemekten hiç bıkmazdım.

Fakat o artık yoktu.Hayatımda dahi yoktu ve ben, kardeşimin yanında değilde buradaydım.Burada öylece duruyordum.Kardeşimin ne durumda olduğunu bile bilmeden burada oturmak içimi çok rahatsız ediyordu.

Ya babam onu bulursa? sanmıyordum.

Babam içki içip içip bir yerlere sızan biriydi.Yağmur'u arayacak vakti olmazdı.

babam annemi aldatıyordu.Hep aldatmıştı fakat annem görmek istemedi.Ona ne kadar anlatmak istesem de beni dinlememiş sevdiği adamdan boşanmak istememişti çünkü annem ona çok aşıktı.Sevilmeye değmeyecek birini kendinden çok seviyordu.

Düşüncelerimle boğuşurken kapının kulpu yavaşça aşağı indi fakat açılmadı çünkü kapıyı kilitlemiştim.

"Armağan kapıyı aç." dedi otoriter bir sesle.

"Hayır!" diye bağırdım. "Gidene kadar kapıyı açmayacağım!"

"Pekala." dediğinde gittiğini düşünerek derin bir nefes verdim.

Fakat kapının büyük bir hızla kırılmasıyla olduğum yerde zıpladım.

tövbe bismillah!

gözlerimi kocaman açmış, karşımdaki Uygar'a şaşırmış bakışlarla bakıyordum.

O gerçekten kapıyı kırmış mıydı?!

 

Loading...
0%