@ilydacinar
|
Nereye gittiğimizi ancak durduğumuzda kafamı kaldırıp gördüğüm tabeladan öğrendim. İçeri girdik... Domuz kafasına gelmiştik. Neyseki içerde kimse yoktu. Barın sahibi Draco'yu büyük bir koltuğa yatırdı ve dükkanı kilitleyip yanımıza geldi. Draco titriyor ve seğiriyordu. Elini tuttum. O da benimkini. "Ona ne olacak? İyileşecek mi?" "Sakin ol evlat. Elimden geleni yapacağım. Ama unutma ben bir şifacı değilim yani tamamen iyileştiremeyebilirim" "Lütfen şimdilik sadece acısını hafifletin yeter..." Dedim çaresiz bir şekilde. Adam kafasını sallayıp asasını çıkardı ve hiç bilmediğim büyüler mırıldanmaya başladı. Yaklaşık 5 dakikadır büyüleri mırıldanan adam sonunda durduğunda Malfoy artık titremiyordu. Malfoy'un elimi tutan eli gevşemişti. "Ona ne yaptınız?" Dedim "Bir kaç şifalı büyü. Şimdi de biraz iksir içmesi gerekiyor. Hadi yardım ette içirelim" Kafamı sallayıp Malfoy'u biraz kaldırdım. Yabancı adam ise ona bir kasenin içindeki iksiri içirmeye başladı. Malfoy'un gözleri hâlâ kapalıydı. Bir anda bu adamı henüz tanımadığımı ve neden ona güvendiğimi sorgulamaya başladım. Ya Malfoy'a ilaç değilde zehir içiriyorsa? Bu düşünce içimi kemirirken kasedeki ilaç bitmişti. Malfoy'u tekrar koltuğa yatırdığımda yabancı adam boş masalardan birine oturmuştu. Dirseğini masaya dayamış eliyle de başını tutuyordu. Gidip yabancı adamın karşına oturdum ve tüm şüphelerimi bir kenara bırakıp konuşmaya başladım. "Ben teşekkür ederim bayım. Beni ve arkadaşımı kurtardığınız için.." Adam kafasını salladı ben ise konuşmaya devam ettim. "Bu arada ben Y/N, Y/N Black. Henüz sizin kim olduğunuzu bilmiyorum sakıncası yoksa adınızı öğrenebilir miyim?" Oldukça kibar konuşmaya çalışıyordum. "Demek Black'lerdensin. O halde bir Slytherin olmalısın ki bu da affedilmez laneti neden yaptığını açıklıyor" dedi ismiyle alakalı sorduğum soruyu duymazdan gelerek. "Aslında Gryffindor'um ve lütfen laneti yaptığımı kimseye söylemeyin, Azkaban'a gitmek daha da kötüsü okuldan atılmak istemiyorum!" dedim panikle. "Sakin ol çocuk, kimseye bir şey söylemeyeceğim. Ama bir daha affedilmez lanetlerden herhangi birini yaptığını görür ya da duyarsam bu senin için hiç iyi olmaz" "Çok teşekkür ederim!" Dedim hafifçe gülümseyerek ve devam ettim. "Şey, ona ne olacak? İyileşecek mi?" "Az öncede söylediğim gibi, ben bir şifacı değilim. Ama elimden geleni yaptım. Şimdi biraz dinlensin, sevgilin uyandığında gidersiniz" dedi ve tezgahın arkasına geçip bir şeyler koymaya başladı. Yabancıya doğru döndüm ve konuştum. "Malfoy ve ben mi!? Biz sevgili değiliz ve asla da olmayız!" Dedim yüzümü ekşiterek "Her neyse" dedi adam. Böyle şeyleri fazla umursamıyordu anlaşılan. Kısa bir sessizliğin ardından daha önce sorduğum soruyu yineledim. "Şey, bana hâlâ isminizi söylemediniz?" "İsmimin bir önemi yok" "Efendim, ben sadece-" dedim ve duraksadım. Ona nasıl 'sadece güvenilir olup olmadığınızı merak ediyorum' diyebilirdim ki? Ben ne söyleyeceğimi bilemezken adam konuştu. "Bana güvenmiyorsun değil mi" dedi. Bu bir soru değildi cevabını bildiği bir şeydi. "Ben.." "Adım Aberforth" "Soy adınız?" Diye bir soru sorduğumda bunun yanlış bir soru olduğunu anlamam 2 saniyemi almıştı. Aberforth bana kaşlarını çatarak baktığında gözlerimi yere indirdim. Kısa bir sessizliğin ardından Aberforth önüme bir kase çorba koyarken konuştu. "Dumbledore, Aberforth Dumbledore" Gözlerimi kocaman açıp inanamayarak ona baktım. O ise çoktan yerine oturmuş kendi çorbasını içiyordu. "Sen Albus Dumbledore'un kardeşi misin!?" Dedim heyecanla Aberforth ters bir şekilde bana bakınca konuştum. "Afedersiniz, ben, Profesör Dumbledore'un bir kardeşi olduğunu bilmiyordum.." "Birbirimizden pek hoşlanmayız, ve evlat bundan kimseye bahsetmesen iyi olur" "Evet efendim" dedim onu onaylayarak. Daha fazla konuşup adamı rahatsız etmek istemediğim için her ne kadar içim içimi yese de sustum ve çorbamı içmeye başladım. Yemeklerimiz bittiğinde Aberforth Dumbledore bulaşıkları toplayıp tezgahın arkasına götürdü. Tekrar yanıma geldiğinde konuşmaya başladı. "O iki adam neden sana ve arkadaşına saldırdı?" Biraz tereddüt etsemde anlatmaya karar verdim. Ne de olsa o bir Dumbledore du. "Çirkin olanın adı Peter Pettigrew. Eğer onu yakalayabilirsem amcam Sirius serbest kalacaktı. Bende birden onu görünce ikisini de takip ettim ama yanındaki adam beni fark etti ve bana saldırdılar" dedim kısaca Aberforth kafasını salladığı sırada Malfoy mırıldanmaya başlamıştı. Hızla ayağa kalkıp Malfoy'un yanına gittim ve üstüne eğildim, ne söylediğini anlamaya çalışıyordum. "S-" zar zor konuşuyordu. Biraz durakladı ve devam etti. "S-su" "Su istiyor" dedim ne dediğini anladığımda. Aberforth hızlıca bir bardak su getirdi ve bana verdi. Malfoy'u dikkatlice kaldırıp biraz su içirdim. Tekrar yatırdığımda bende Malfoy'un yanına yere oturdum ve kafamı koltuğa koydum. Aberforth ise biraz yanımızda kaldıktan sonra barın arka tarafına gitti. Malfoy arada bir seğiriyor ya da titriyordu. Belki bir faydası olur diye elini tutmuştum ve neden bilmiyorum ama gerçekten de işe yaramıştı. Artık titremiyor ya da seğirmiyordu... Gözlerimi açtığımda uyuyakaldığımı anlamıştım, ama tuhaf olan bir şey vardı, Malfoy'un az önceki yerinde yatıyordum. Malfoy'a baktığımda Aberforth ile konuştuğunu gördüm. Yerimden hızlıca kalkıp Malfoy'a koştum ve ona sarıldım. "Ayaktasın! İyileştin mi!? Neden ayağa kalktın!? Nasıl hissediyorsun!?" "Y/N, dur- yoksa boğulucam-" dedi Malfoy Malfoy'dan ayrılıp konuştum "Afedersin ben-" dedim ve durdum sonra Malfoy'un koluna yumruk atıp konuşmaya devam ettim. "SENİN ORDA NE İŞİN VARDI!? NEDEN KAÇMADIN!?" Malfoy acıyla kolunu tutup. Konuştu. "Heeey! Seni orda bırakıp kaçacak değildim heralde!" "APTAL! KENDİNİ ÖLDÜRTEBİLİRDİN!" "Sakin ol yavru aslan, gördüğün gibi ölmedim" dedi ve sırıttı. "Seni!-" diyip Malfoy'a bir kez daha vuracaktım ki Aberforth sahte bir öksürük sesi çıkardı. "Khm khm!" Aberforth'a bir saniye baktıktan sonra Malfoy'un kolunu tutup konuştum. "Şey biz artık gitsek iyi olur, değil mi Malfoy?" "Aslında ben burda oldukça güvend- aahğ! Evet evet biz gidelim artık!" Malfoy'un kolunu sıktığımda acıyla konuştu. Aberforth'a döndüğümde nazikçe gülümseyip konuştum. "Bize yardım ettiğiniz için tekrar teşekkürler Bay Dumbledore." "Önemli değil. Sadece tekrar başınızı belaya sokmadığınızdan emin olun" "Konu Y/N olunca bela bize başını sokuyor ama.." dedi Malfoy sadece benim duyacağım bir sesle. Malfoy'u tekrar cimcikledim ve fazla uzatmadan bardan ayrıldık. Hogsmeade'in çıkışına kadar konuşmadan ilerlemiştik ama sessizliğe daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım. "Beni nasıl buldun? Neden kaçmadın?" "Sen neden kaçmadın? İki kişiye karşı kazanacağını mı düşünmüştün yoksa!?" "Kılkuyruk'un tekrar kaçmasına izin veremezdim!" Dedim. Yine onu elimden kaçırdığımı hatırlayıp sinirlenmiştim. "Ahh, Y/N neden bir adım sonrasını düşünmüyorsun!? Affedilmez lanetleri kullanmaktan çekinmeyen iki kişiyi nasıl yakalamayı düşünüyordun ki!?" "Tek başıma değildim Draco! Bay Dumbledore bana yardım ediyordu!" "Adamların şüpheli tipler olduğunu anlayıp peşlerinden gittiği için şans eseri karşılaşıp ettiği yardımdan bahsediyorsun sanırım!?" "Sen bunu-" "Bay Dumbledore söyledi" Paniklemiştim. Ya ona Malfoy'u korumak için Cruciatus laneti gönderdiğimi de söylediyse!? "Sana başka ne söyledi?" "Ölmediğin için şanslı olduğunu ve beni kurtardığını" "B-benim seni kurtardığımı mı söyledi!? Nasıl kurtarmışım!?" Dediğimde nefesimi tutmaya başlamıştım "Elbette Stupefy büyüsüyle Y/N başka nasıl kurtarabilirdin ki zaten?" Derin bir nefes verdim. Neyseki affedilmez lanetlerden birini yaptığımı Malfoy'a söylememişti. Yürümeye devam ederken omzumun çok fazla kaşınmaya ve acımaya başladığını fark etmiştim ama umursamadım. Savaş sırasında olmuş olabileceğini düşünmüştüm. Hogwarts'a geldiğimizde nerdeyse akşam oluyordu. İkimizde büyük salonun önündeyken durmuştuk. Malfoy'a döndüm ve kolunu sıvazlarken konuştum. "İyi olduğuna emin misin?" "Ohh Black benim için endişeleniyor mu yoksa?" Diyip sırıttı "Hayır salak! Sadece, orda benim yüzümden lanet yedin ve kendimi suçlu hissediyorum.." Malfoy tatlı bir şekilde gülümsedi ve elini saçıma götürüp severek konuştu. "Merak etme Y/N, ben iyiyim ve ayrıca senin yüzüne de yemedim o laneti. Beni bu kadar sevmene de gerek yok ayrıca" diyip yatakhanesine doğru yürümeye başladı. Arkasından bağırdım "Heey benim seni sevdiğim falan yok uydurma! Hem ben senden nefret ediyorum unuttun mu?!" "Benim için ağlarken de mi benden nefret ediyordun Black?" Dedi, arkası dönüktü ve yan gözle bakıyordu bana. Dudağının hafif yukarı kıvrıldığını gördüğümde yanaklarımın yanmaya başladığını hissetmiştim. Utanıyor muydum? Hızla arkamı dönüp koşar adım yatakhaneme ilerlemeye başladım. Portrenin önüne geldiğimde ben daha şifreyi söylemeden açılmıştı. Karşımda Harry Hermione ve Ron duruyordu. Hermione koşarak bana sarıldığında konuştu. "Y/N nerelerdeydin!? Neden geç geleceğini söylemedin!? Bizde tam seni aramaya çıkıyorduk!" Son cümlesinden sonra benden ayrılmıştı. Ron yanıma gelip beni kolunun altına alırken ortak salona doğru yürümeye başlamıştık "Harry nerdeyse kafayı yiyordu" dedi sakince güldüğü sırada. Harry'e baktığımda daha yeni rahatlamışa benziyordu. "Üzgünüm çocuklar Üç Süpürge de uyuyakalmışım" dedim yalan söyleyerek. Bu aralar bir sürü yalan söylüyordum ve bundan nefret etmeye başlamıştım. "Y/N artık sana izleme büyüsü yapacağım ama. Sürekli geç kalıyorsun, nereye gittiğini söylemiyorsun, kimle olduğunu bilmiyoruz, başına bişey mi geldi emin olamıyoruz" dedi Harry endişeyle Küçük bir kahkaha atıp Harry'e sarıldım. Boyu benden 4 5 cm uzun olduğu için hafif eğilerek kafamı göğsüne koyduğumda kalbinin sesini duyabiliyordum ve bu beni rahatlatıyordu. "Hadi ama Harry ben artık 11 yaşındaki o küçük kız değilim" Harry bana kollarını dolarken çenesini de kafama yerleştirip konuştu. "Evet Y/N 11 yaşında değilsin. Daha da küçüksün hatta bazen 5 yaşındaki bir çocuk gibi olabiliyorsun" diye dalga geçti benimle "Bazen çok düşüncesizce hareket ediyorsun" dedi Hermione ufak bir tebessümle. Bu sırada Harry ve bende kendimizi rahat deri koltuğa bırakmıştık. "Heey düşüncesizce hareket etmiyorum Mione! Sadece arkamı toplayacak arkadaşlarım olduğunu bildiğim için bu kadar rahat davranıyorum" dedim hâlâ Harry'nin kolları arasındayken. "Dur biraz biz Y/N'nin arkasını mı topluyoruz?" Dedi Ron. Tekli koltukta olabildiğince yayılmıştı. "Ne yani şimdi sen başına açtığın belaları kendin kapatmıyor musun?" Dedi Harry kafasını indirip bana bakarken. "Saçmalamayın neden kendi pisliğimi kendim toplayayım ki? Bu çok sıkıcı" dedim önce Harry'e sonra da Ron'a bakarken. "Şimdi benim anlamadığım şu, Y/N kendi arkasını kendisi toplamıyorsa bizim arkamızı kim topluyor? Ben hep Y/N bizim arkamızı topluyor sanıyordum" dedi Ron yalandan ciddi bir yüz ifadesi takınmıştı. "Ben değilim" dedim ellerimi havaya kaldırırken Harry'e bakarak. "Bende değilim" dedi Harry bana bakarak. Şimdi ikimiz de kafamızı Ron'a çevirmiştik. "Bana bakmayın ben hiç değilim!" "AAAĞH BENDİM! SİZİN ARKANIZI TOPLAYAN BENDİM! İÇTEN İÇE BANA MİNNETTAR OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜRKEN ASLINDA ARKANIZI TOPLAYANIN BEN OLDUĞUMU BİLE BİLMEDİĞİNİZİ ÖĞRENİYORUM! GERÇEKTEN HARİKA DOSTLARSINIZ!" Diye sinirle bağırdı Hermione. Hepimiz ona şaşkınlıkla baktığımızda çoktan ayağa kalkmıştı bile. Bir kaç saniye birbirimize baktıktan sonra Harry Ron ve ben büyük bir kahkaha patlatmıştık. "Aah demek bu size komik geldi öyle mi!? Bir daha arkanızı toplayan bir Hermione olmadığında da bu kadar gülebilecek misiniz acaba!?" Diye tekrar bağırdıktan sonra odasına gitmeye başladı. Ron Hermione'nin arkasından bağırdı. "Herm, bekle!" Ama Hermione durmamıştı. Ron'da hızlıca kalkıp Hermione'ye koştu ve onu kucağına alıp bize doğru getirmeye başladı. Tabiki Hermione bu sırada çırpınıyordu. "Ron bırak beni!" "Asla olmaz Mione" dedi Ron gülerek. Nerdeyse yanımıza gelmişlerdi. Ben ve Harry ise hâlâ gülmekten nefes alamıyorduk. "Ronald Weasley beni hemen yere indirmezsen gece yatağına bir kavanoz dolusu örümcek bırakırım!" Bu sözden sonra Ron Hermione'yi yanımıza oturttu ve kendisi de Herm'in yanına oturdu. Harry ve bende daha fazla gülmeye başlamıştık. Hermione kollarını göğsünde katlarken konuştu. "Siz ikiniz çenenizi kapatacak mısınız yoksa dilkilit büyüsü mü yapmalıyım!?" Harry ve bir kaç saniye içinde gülmemizi bastırabilmiştik. "Sadece şaka yapıyorduk Herm" dedim gülümseyerek Hermione'ye sarıldığım sırada. "Tabiki hepimiz bizim arkamızı topladığını biliyorduk" dedi Harry de Hermione'ye sarılmaya çalışarak. Aralarında ben olduğum için bu pek kolay olmamıştı ama. "Sensiz daha birinci yılımızda ya okuldan atılır ya da ölürdük Herm. Bunu herkes biliyor" dedi Ron Hermione'nin saçlarına küçük bir öpücük kondurup sarıldığı sırada. Hermione yavaş yavaş gülümsemeye başladığında konuştu. "Gerçekten mi?" "Gerçekten Herm" dedim hâlâ ona sarılırken. Hermione daha fazla dayanamayıp bize sarıldığında ne kadar şanslı olduğumu fark etmiştim. Aslında sadece bende değil hepimiz birbirimize sahip olduğumuz için çok şanslıydık. Bir süre öylece birbirimize sarıldıktan sonra Hermione ayağa kalktı ve ellerini çırpıp konuştu. "Tamam bu kadar sevgi gösterisi yeter şimdi herkes yatağına" Ron ve Harry kalkıp yataklarına giderken Ron Harry'nin omzuna hafifçe vurup konuştu. "Ahh yine annem gibi konuşmaya başladı" "Ronald!" Diye kızıp arkasından yastık atan Hermione'ye gülmeden edemedim. Ron ve Harry ise yastıktan kaçmak için koşarak yatakhanelerine gitmişlerdi. Hermione ve bende hemen arkalarından kendi yataklarımıza gitmiştik. Biz odaya geldiğimizde oda arkadaşlarımız çoktan yatmışlardı. Hermione ve bende pijamalarımızı giyiyorduk. "Hey Herm" dedim kısık sesle "Evet?" "Sence de Ron sana eskisinden daha yakın davranmıyor mu?" Bu sorum karşısında Hermione biraz paniklemişti. "Saçmalama Y/N, Ron herzamanki Ron işte değişen bişey yok" "Emin misin Mione?" Dedim şüpheyle "Evet eminim, hem sen yatsana artık. Gece yatmıyorsun sabah kalkmıyorsun! Daha Snape'in ödevlerini yapacağız yarın erken kalkmamız lazım" "Tamam tamam, sormadım say" dedim yatağıma yatarken. Hermione'de yattıktan sonra ışıkları kapattım ve bir kaç dakika sonra sessizce konuştum. "Hermione Ron'u seviyoorr" "Y/N!" "Tamam şakaydı" diyip güldüm ve birbirimize iyi geceler dedikten sonra ikimiz de uykuya daldık.. Selam aşklarım nasılsınız, umarım iyisinizdir♡
|
0% |