@ilydacinar
|
Bir an tereddüt ettim, ya Malfoy bana oyun oynuyorsa? Ya beni kandırıp her şeyi ona anlattıktan sonra birilerine söylerse, üstelik yarayı gösterirsem elinde kanıtı da olacaktı. Draco'nun samimiyetine inanmalı mıydım? Ona yarayı göstermeli miydim? Hatta daha da fazlası ona güvenmeli miydim..? Benim tereddüt ettiğimi gören Malfoy hafifçe gülümseyip elimi tuttu ve konuştu. "Y/N biliyorum bana güvenmekte zorlanıyorsun ama sana yemin ederim bunlar aramızda kalacak. Ben sadece sana yardım etmek istiyorum çünkü senin nasıl hissettiğini anla- yani tahmin edebiliyorum.." Heralde bu bi yalan değildir. Çünkü eğer öyleyse Malfoy hayatımda tanıdığım en iyi yalancılardan biri olurdu. Bir kaç saniye düşündükten sonra ona güvenmeye karar verdim. Evet Malfoy kötü ve zorba biri ama asla verdiği sözlerden dönen biri değil. Derin bir nefes aldım üstümdeki ceketi çıkartıp banka attım. Sweatshirtümü çıkartıp bankın üstüne fırlatırken arkamı dönmüştüm. Artık üstümde sadece siyah dantelli sütyenim vardı. Saçlarımı önüme aldığımda Malfoy ayağa kalkıp arkama geçmişti. Aslında şu anda yerin dibine girmem gerekiyordu ama nedense utanma duygum bir anda ortadan kaybolmuştu, onun yerine içimde bastıramadığım bir heyecan vardı. Neden heyecanlanmıştım ki!? Malfoy elini yaranın üzerinde gezdirmeye başlayınca ürpermiştim, bunun üzerine birden elini geri çekip konuştu. "Özür dilerim, b-ben sormadan- yani izinsiz dokundum, çok üzgünüm-" "Önemli değil, devam et lütfen" BEN AZ ÖNCE NE DEDİM!? BANA DOKUNMAYA DEVAM EDEBİLİRSİN Mİ DEDİM!? BEN!? BUNU BEN Mİ SÖYLEDİM!? "Sen, emin misin?" "Evet.." MERLİN AŞKINA BEN NE DİYORUM!? DÜŞÜNDÜĞÜMLE SÖYLEDİĞİM NEDEN ÇELİŞİYOR!? Malfoy ilk önce tereddüt etse de bana daha da yakınlaşıp tekrar yarama dokunmaya başlamıştı. O her dokunuşunda nefes alış verişim daha da hızlanıyordu. Hava buz gibiydi ama benim tenim alevler içindeydi. Gözümü her kırptığımda Malfoy'la düşünmek bile istemediğim şeyler görüyordum. TANRIM NELER OLUYOR BANA!? Malfoy kulağıma eğilip fısıldadı. "İyi misin Y/N? Yanıyorsun" Malfoy'un fısıltısıyla kafamı hızlıca ona çevirdiğimde dudaklarımız birbirine değmişti. MERLİN AŞKINA NE DÜŞÜNÜYORDUM Kİ!? TABİKİ DUDAKLARIMIZ BİRBİRİNE DEĞECEKTİ! Hızlıca arkama bir adım attığımda ayağım ağacın köküne takılmıştı ve neredeyse düşünüyordum ama Malfoy beni belimden yakaladı. Yanaklarım utançtan kıpkırmızıydı ve giderek daha da kızarıyordu. Bir kaç saniye o pozisyonda kaldıktan sonra daha fazla dayanamayıp kendimi ondan kurtardım. Hiç bir şey söylemeden ceketimi alıp hızlıca üstüme geçirdim ve fermuarını çektiğim gibi ordan koşarak uzaklaşmaya başladım. Odama gelip kendimi yatağa attım ve yorganı kafama kadar çektim. Yorganın altında cenin pozisyonunda bir ileri bir geri sallanarak oturuyor kendi kendime konuşuyordum. "Sen onu öptün.." Kendi kendime sorular sorup cevap veriyor ve yetmezmiş gibi birde kendimi azarlıyordum. Sanırım delirmeye başlamıştım. -Malfoy'un Ağzından- Az önce Y/N'nin dudakları benimkilerle mi çarpışmıştı!? "Siktir.." dudaklarımdan bir küfür savrulduğunda Y/N koşarak uzaklaşıyordu. Ben daha önümde bir anda soyunmasını atlatamamışken bizim dudaklarımız birbirine değmişti.. Parmaklarım istemsizce dudaklarıma gittiğinde hâlâ Y/N'nin arkasından bakıyordum. O gözden kaybolunca bende odama gitmeye karar verdim. Tam ordan ayrılacaktım ki Y/N'nin bankta unuttuğu sweatshirt dikkatimi çekti. Bunu daha sonra ona vermek için aldım ve hızlıca odama gittim. Kapıyı kilitleyip kendimi yatağa bıraktığımda bunların bir rüya olması için deli gibi dua ediyordum. Aksi halde bunun sonu hiç iyi olmayacaktı.. Hâlâ elimde duran sweatshirtü dolabıma koymak için ayağa kalktığımda onu burnuma götürüp kokusunu içime çektim. "Merlin! Ne yapıyorum ben!?" Sweatshirtü kendimden iyice uzaklaştırıp dolabın bir köşesine attığımda tekrar yatağıma dönüyordum. Bundan sonra yapmam gereken tek bir şey vardı. Y/N'ye hiç davranmadığım kadar kötü davranmalıydım.. -Y/N'nin Ağzından- Üstümdeki yorganın hızla çekilmesiyle uyanmıştım. Kan ter içinde ve nefessiz kaldığımı o zaman fark etmiştim. "Kendini boğarak öldürmeye mi karar verdin?" Diyen kişi Hermione'ydi. Yataktan kalkıp ceketimi çıkardım. Yaklaşık 3 saattir yorganın altında uyuyordum. Resmen sırılsıklam olmuştum, kendimi yelleyecek bir şey bulup serinlemeye çalışıyordum. "Uyuya kalmışım, ama eğer biraz daha öyle kalsaydım eriyip gidicektim Herm.." "Senin sweatin nerde?" Dedi Hermione. Ceketimi direkt çıkartınca beni sütyenle görmeyi beklemiyordu. "Şey, kirlenmişti bende kirlilerin arasına attım. Başka bi sweat giymeye üşendiğim içinde ceketimi giyip yattım" Hermione bana şüpheyle bakıyordu. Ya ben yalan söyleyemiyordum ya da etraftaki herkes çok zekiydi. Çünkü ne zaman bir yalan söylesem hemen anlıyorlardı. "Her neyse, biz ortak salonda oturacağız sende gelsene" "Yok ya, ben biraz yalnız kalmak istiyorum, siz takılın" diyip yatağıma oturdum. Hermione kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı. "Hayır Y/N bu sefer yalnız kalmak yok. Seni yeterince yalnız bıraktık zaten!" "Ama Herm-" "Kapa çeneni de üstünü giy, bizimkilere 3 dakika sonra ortak salonda buluşuruz dedim!" Hermione giymem için kafama bir tişört attığında artık ısrar etmemem gerektiğini anlamıştım. Çünkü eğer biraz daha ısrar edersem kafama attığı şey bir tişört olmayacaktı.. Ortak salona indiğimde Harry ve Ginny'i gördüm ikisi de oldukça neşeli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Ron çift kişilik koltuklardan birine oturmuştu Hermione ise hemen onun yanına geçmişti. Bende yavaşça Harry'nin yanına geçip oturduğumda Harry bana döndü. "Nerdeydin Y/N? Kahvaltıdan beri seni hiç görmedim" Yorgun bir tonda cevap verdim. "Kütüphanede ders çalıştım biraz, sonra da odama geçtim" "Neyin var senin?" "Bişeyim yok, sadece biraz yorgunum.." "Emin misin? Gözlerin şişmiş, ağladın mı sen?" Bi kere de bi şeyi anlama be çocuk! Gülümsemeye çalışarak konuştum. "Gerçekten Harry, iyiyim. Kitap okumaktan şişmiştir, biraz gözlerimi dinlendirim geçer" dedim Harry'nin kucağına kafamı koyup uzanırken. Hermione ve Ginny üzgün bir şekilde önce birbirlerine sonra bana baktılar. Neyseki erkekler onların bakışlarını fark etmemişti. Uzunca bir süre beşimiz oturup sohbet ettik. Yani aslında onlar konuştu bende arada bir sohbete dahil oldum. Saat 22.07'yi gösterirken ayağa kalktım. "Nereye?" Diye sordu Ginny. "Odama geçicem. Çok yorgunum da.." "Herm ve benim de gelmemizi ister misin?" "Yok yok gerek yok, benim yüzümden sohbetiniz bölünmesin" dedim ve kapıya doğru yürümeye başladım. Ginny tek kalmamı istemediği için peşimden gelecekti ama Harry onu durdurdu. "Bırakalım da uyusun, hem çok yorgun görünüyordu zaten.." Ginny aslında sadece yorgun olmadığımı biliyordu ama tabiki bunu Harry'e söyleyemezdi bu yüzden o şüphelenmesin diye mecburen oturmak zorunda kalmıştı. Odama geçip yatağıma oturduğumda her gece olduğu gibi günlüğümü çıkartıp bu gün yaşadıklarımı yazmaya başladım. Bitirdiğimde Hermione odaya gelmişti. Fazla oyalanmadan defteri kapatıp yattım. -Harry'nin Rüyası- "Harryyy" Harry duyduğu sesle gözünü açtığında kendini sihir bakanlığında buldu. Yerde acılar içinde kıvranıyordu. Ama garip olan bir şey vardı, yerde kıvranan kendini başka bir gözle izleyebiliyordu. "Harryyyyy" Ses rüzgar gibiydi. Her yerden geliyordu aynı zamanda hiç bir yerden. Aslında bilmiyordu ki sesin kafasının içinde olduğunu. Sanki beyninin derinliklerinden bir sesti bu. Yalnızca kendinin duyabileceği.. Harry ayağa kalkmaya çalıştı ama kendinde o gücü bulamadı. Sanki biri onun tüm gücünü emiyordu ya da beyni onun kalkmasına izin vermiyordu Etrafına bakınıp asasını aramaya başladı ama yoktu. Sonunda pes ettiğinde taş zeminde birinin çıplak ayakla yürüdüğünü duydu. Ses nerden geliyordu bilmiyordu ama giderek yaklaşıyordu. Harry kendini savunmasız hissediyordu. "Kimsin sen!?" Cevap yok "Benden ne istiyorsun!?" Cevap yok "Göster kendini korkak!" "Zamanı geldiğinde çocuğum" dedi o ses. Daha çok bir yılan tıslamasına benziyordu. "Sen bir korkarsın! Neden şimdi karşıma çıkmıyorsun!?" Her yerden gelen bir rüzgar nerdeyse Harry'nin nefesini kesiyordu. Hava bir anda soğumuştu. Rüzgarın içinde, çokta uzakta olmayan bir yerden yeşil renkli bir toz bulutu yükseldi ve hızla Harry'e doğru gelmeye başladı. Toz bulutunun içinden bir anda bi yüz belirdi. "Çok yakında görüşeceğiz Harryyy!" Dedi Harry'nin tam yüzünün önünde dağılmadan önce. Bu yüz ona aitti. Karanlık Lorda. Yani Voldemort'a. Harry nefes nefese uyandığında burnunun kanadığını fark etti. Elinin tersiyle kanı silip lavaboya gitti ve elini yüzünü iyice yıkadı. Aynaya bakıp kendini sakinleştirmeye çalıştı. "Bunlar sadece bir kabustu. Voldemort öldü ve asla geri dönmicek!" Ancak bu söylediğine kendi bile inanmıyordu çünkü yara izi onu yalancı çıkarmak istercesine büyük bir şiddetle ağrıyordu... -Y/N'nin Rüyası- "Üzgünüm ama bu savaşı kazanma ihtimalimiz yok Harry, sende bize katıl. En azından hep beraber oluruz.." "Nasıl bu şekilde konuşursun Y/N! Babanın ne uğruna canını verdiğini nasıl unutursun!?" "Anlamıyorsun Harry! Ben sadece sizin hayatta kalmanızı istiyorum! Sadece hep beraber olalım istiyorum! Ben mutlu olmak istiyorum Harry..." "Karanlık tarafta mı!?" "Ama-" "Biliyor musun Y/N, bitti. Artık arkadaş değiliz. Sen tarafını seçtin, bu bizi son görüşün! Bundan sonra artık sadece düşman olarak savaşırken görürsün!" Bunlar Harry'nin son sözleriydi. Bana konuşma fırsatı vermeden hızla ordan ayrıldı. Hermione, Ron ve Ginny'de tabi ki onu takip etmişlerdi. Acaba doğru olanı mı yapmıştım yoksa Kılkuyruk gibi, korktuğum için mi karanlık tarafa geçmiştim.. Omzuma dokunan bir çift gri elle düşüncelerim bölünmüştü. Bu Karanlık Lord'du. "Aferin Y/N, sen doğru olanı yaptın sevgili kızım" Yataktan zıplayarak kalktığımda bunun bir kabus olduğunu anladım. Zaten ancak bir kabusta karanlık tarafa geçebilirdim. Biraz soluklandıktan sonra tekrar uykuya daldım ama bu gördüğüm kabus yüzünden epey bir süre yatakta dönüp durmuştum... Sabah olduğunda erkenden uyanıp duş almıştım. Üstümü giyip odama döndüğümde Hermione'de uyanmış saçlarına şekil vermeye çalışıyordu. "Günaydın, bu günkü dersler iptal edilmiş duymuş muydun?" Dedi Hermione aynaya bakarak. "Peki ya quidditch antrenmanı?" "O da iptal edilmiş" "O zaman geri yatabilirim?" Diyip yatağıma doğru yürümeye başladım ama Hermione kolumdan tutup beni durdurdu. "Hayır, bu gün yatmak yok. Saçlarını kurulayıp gel, Hogsmeade'e gidiyoruz" "Neden?" "Sana kostüm alacağız" "Hevesini kırmak gibi olmasın Hermione ama bana uygun bir kostüm yok" "Hadi ama Y/N illaki sana uygun bi tane buluruz" "Peki tamam, ama ben seni baştan uyarmış olayım da" dedim ve saçlarımı kurulamaya başladım. "Bu arada sen ne olacaksın?" "Prenses Bell" o kim dercesine Hermione'ye baktım. "Güzel ve Çirkin hikayesindeki prenses. Hiç duymadın mı?" "Muggle hikayeleri okumuyorum" "Bence bunu okumalısın, benim en sevdiğim hikayelerden biri" dedi. Yaklaşık bir satte hazırlanmıştık. Hogsmeade'e geldiğimizde herkes yarınki bayram için hazırlık yapıyordu. Hermione beni çekiştirerek bir dükkana sokmuştu. "Bak burda bir sürü kostüm var, belki bunlardan biri sana olur" Herm seçtiği bir kaç kostümle beraber beni deneme kabinlerinin içine ittirmişti. "Ben bunu beğenmedim" dediğimde kabinin içindeki aynada kendime bakıyordum. Hermione perdeyi açıp bana baktığında yüzünü buruşturdu. "Bende beğenmedim, ötekini de denesene" İkinci kostümü giydiğimde perdeyi açıp dışarı çıktım. "Bu da beni kaşındırıyo" Üçüncü kostüm dar gelmişti, dördüncü de bol. Bu gidişle asla kostüm bulamayacaktık. Herm ve ben başka bir dükkana girdiğimizde yine bana uygun bişey bulamamıştık. Uzunca bir süre gezdikten sonra Üç Süpürge'ye gidip dinlenmeye karar verdik. "Sen geçip bi yere otur, benim önce lavaboya gitmem gerek" dedi Hermione Üç Süpürge'ye geldiğimizde. Kafamı sallayıp boş bir masa ararken Malfoy'u gördüm. Tek başına kaymak birası içiyordu. Yanına gidip dünkü olanlar hakkında konuşmak istiyordum. Ona o öpücüğün bilerek olmadığını açıklamalıydım. Malfoy'un masasına doğru yürümeye başladım. "Malfoy?" Kafasını kaldırıp bana baktı. "Oturabilir miyim? Dünkü yaşananlar için konuşmak istiyordum.." "Konuşacak bir şey yok" "Hayır, ben şey, dün seni istemeden öp-" "Kapa çeneni Black! Kimsenin aptal bir Gryffindor'la yanlışlıkla da olsa öpüştüğümü duymasını istemiyorum!" O bana aptal Gryffindor mu demişti!? Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu!? Dün bana sarılan kendisi değil miydi!? Bir gecede ne değişmişti de tekrar bana kötü davranıyordu? "Senin derdin ne!? Neden bir gün bana iyi davranırken diğer gün bok gibi davranıyorsun!?" Sesim fazla yüksek çıkmıştı. Hermione lavodan çıkıp yanımıza gelmişti. "Seninle oyun oynuyordum Black, hâlâ anlamadın mı?" Diyip sırıttı. "O neyden bahsediyor Y/N?" Diye sordu Hermione. Keşke bende bilseydim Herm.. "Sen-! Sen nasıl bir insansın böyle!? Sana güvenmiştim ben! Şimdi söylediğin her şey yalan mıydı yani!?" "Evet, ama bunun için beni suçlayamazsın Black. Sonuçta sana oyun oynadığımı anlayamayacak kadar aptal olman benim suçum değil" dedi ve sırıtmaya devam etti. O kadar sinirlenmiştim ki, onu şuracıkta öldürmek istiyordum ama kendimi tutmam gerekiyordu. Eğer ona zarar verirsem sırrımı herkese söyleyebilirdi. "Sen- sen bir canavarsın Malfoy!" Dedim ve önündeki kupayı alıp birayı yüzüne çarptırdım. Şimdi her yeri ıslanmıştı ve yapış yapıştı. Sinirle arkamı dönüp Üç Süpürgeden çıktım. Hermione koşturarak peşimden geliyordu. "Y/N! Beni bekle!" "Hermione şu anda hiç kimseyle konuşmak istemiyorum, beni yalnız bırak!" Herm koşup bana yetiştiğinde beni kolumdan tutup kendine çevirdi. "Yalnız falan bırakmicam Y/N! Bana her şeyi anlatana kadar hiç bir yere gidemezsin!" "Herm lütfen, çok sinirliyim ve seninle de kavga etmek istemiyorum" "Kavga falan etmicez, bana her şeyi anlatıcaksın Y/N!" Derin bir nefes verdiğimde Hermione de aynısını yaptı. İkimizde çok gergindik. "Y/N bak, uzun zamandır bizimle konuşmuyorsun, derdini bizimle paylaşmıyorsun, bir anda ortadan kayboluyorsun nerdeydin diye sorduğumuzda cevap vermiyorsun, ne oldu sana böyle?" "Söyleyemem Hermione, lütfen ısrar etme.." Draco'ya anlattığım sırrımı Hermione'ye anlatamıyordum. Ne kadar harika bir dostum değil mi... "İyi de neden!? Seni yargılayacağımdan mı korkuyorsun? Ya da sana kızacağımdan? Yoksa artık arkadaşın olmak istemeyeceğimi mi sanıyorsun!? Neden Y/N neden!?" "Evet! Hepsinden korkuyorum Herm! Çünkü yaptığım şey ufak bir ergenlik hatası değildi! Anlıyor musun!?" Diye bağırdım ve hızlı adımlarla okula yürümeye başladım. Odama geldiğimde montumu ve atkımı çıkartıp üstüme kalın bir ceket giydim. Hermione gelmeden odadan tekrar çıktım ve 7. Katın kullanılmayan merdivenlerine oturdum. Öğrenciler genelde doğu kanadındaki merdivenleri kullandıkları için ben batı kanadındaki merdivene oturmuştum. Hogsmeade'den buraya kadar ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. Hermione gibi harika bir arkadaşa sahiptim ama ben ona anlatmak yerine, sırrımı gidip o aptal Malfoy'a söylemiştim. "Sana nasıl güvenebildim ben!? Aptal kafam! Dünyada güvenmem gereken en son kişiye nasıl güvenip sırrımı anlatabildim!?" Diye kendi kendime konuşup ağlıyordum. Beni nasılda kandırmıştı, bende salak gibi ona inanmıştım. "Senden nefret ediyorum Malfoy! Ve sana inanıp güvendiğim için kendimden de nefret ediyorum! Keşke Harry'i dinleseydim" "Keşke" arkamdan gelen sesin sahibi Harry'di. Ayağa kalkıp ona dönmeden önce gözlerimi sildim. "Harry? Senin burda ne işin var?" "Seni çıkarken görmüştüm. Bir dakika sonra Hermione ortak salona gelip seni aradığını söyledi. Merdivende karşılaşmadığınıza göre diğer merdiveni kullandığını anladım ve buraya geldim" Harry merdivenin başında duruyordu. Lafını bitirince yanıma gelmeye başladı. O tam önümde durduğunda konuştu. "Neyin var Y/N? Neden bizden uzaklaştın ve neden beni dinlemediğin için kendinden nefret ediyorsun?" "Önemli bi şey değil ya. Öyle saçma sapan bişey yani" diyip merdivenlere yöneldim. Başka bir yere gitmek istiyordum ama Harry izin vermedi. Kolumdan tutup beni durdurdu. "Gitme. Anlat bana, neden ağlıyordun? Lütfen Y/N konuş benimle.." Akmaya devam eden gözyaşlarımla Harry'e baktım. Ona bunu anlatırsam beni kesin öldürürdü. Sonra böyle düşündüğüm için kendime kızdım. Draco'ya anlatıyorsam neden Harry'e Hermione'ye, Ron ve Ginny'ye de anlatmim ki? Onlar benim dostlarım değil mi? Bu durumda onlar bana destek olmicakta kim olacak? Draco mu? Hayır artık ona asla ama asla güvenemezdim. Kendimi daha fazla tutamayıp Harry'nin boynuna atladım. Ona sıkıca sarıldım ve içimden geldiği gibi ağlamaya başladım. Kendimi tutmuyordum. Onun yanında güçlü görünmek zorunda değildim nasılsa. Harry beni belimden sardı ve sıkıca sarıldı. Beraber merdivene oturduğumuzda hâlâ kolu belimdeydi. Arada bir saçlarımı okşuyor beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Ne olduğunu anlatacak mısın?" Diye sordu dikkatli bir şekilde. Kafamı salladım. "Anlatmadan önce, lütfen bana kızma Harry, şu anda azarlanmak istemiyorum.." "Sana nasıl kızabilirim ki?" Diyip saçlarıma bir buse kondurdu. Derin bir nefes alıp her şeyi baştan sona anlatmaya başladım. Lafımı bitirdiğimde Harry'nin kızacağından emindim ama beklediğim tepkiyi alamadım. Ona baktığımda düşünüyordu. "Bir şey söylemeyecek misin? Bana kızmadın mı?" "Kızdım. Ama şimdi odaklanmamız gereken başka bir sorun var" dedi ve bana bakarak devam etti. "Kılkuyruk hayatta ve Voldemort için planlar yaptığını söyledin" "Evet ama bunun için endişelenmemize gerek yok öyle değil mi? Sonuçta Voldemort öldü" "Bilmiyorum... Y/N sanırım Voldemort yaşıyor olabilir. Dün gece bir kabus gördüm, onunla ilgili, ve kalktığımda yara izim çok acıyordu. Tıpkı 1. Sınıftaki gibi..." Profesör Quirrell'dan bahsediyordu. Çünkü Voldemort en son onun kafasının arkasında yaşıyordu ve Harry ne zaman onun yanına gitse yara izi acıyordu. "Harry, biliyorum bu sana tuhaf gelebilir ama, bende dün gece bir kabus gördüm. Voldemort ile ilgili, hatta ondan önce de görmüştüm ama aldırış etmemiştim. Ama şimdi tüm bunlar üst üste gelince onun geri dönmüş olması bana mantıksız gelmiyor..." Harry ve ben mutlak bir sessizliğe gömüldük. Gerçekten doğru muydu? Voldemort geri dönmüş olabilir miydi? Bunun cevabını henüz tam olarak bilmiyorduk ama emin olduğumuz bir şey vardı. Tıpkı 1. Sınıfta olduğu gibi onu tekrar durdurabilirdik. Onu tekrar ve sonsuza kadar yenebilirdik. Bunu biliyordum çünkü artık daha güçlüydük ve birbirlerimize eskisinden daha çok güveniyorduk... Selam aşklarım♡
|
0% |