Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@ilydacinar

Bu bölümden 24. Bölüme kadar Draco olmicak. Sirius, Remus Harry ve diğerleriyle geçirdiğimiz vakitleri ve bazı öğrendiğimiz sırlarımızı yazacağım. Eğer ben Draco olmadan sıkılırım diyorsanız direkt 24. Bölüme geçebilirsiniz ya da atlayarak okuyabilirsiniz. Ama biraz komedi okumak istiyorsanız bu bölüm aralığını da okuyabilirsiniz.
Sizi seviyorumm<333

Sonunda bakışmaları bittiğinde Remus bana baktı ve sabit durmamı söyledi. Kendisi de asasını kaldırıp büyüyü söyledi...

Remus: "Finite Incantatem!"

(Bir büyünün ya da lanetin etkisinden kaldıran büyü. Ancak ortada bir lanet yoksa kötü sonuçlar doğurabilir)

Bir kaç saniye kimseden ses çıkmadı. Yavaşça gözlerimi açıp herkesin yüzüne tek tek baktım.

"Ne oldu? İşe yaradı mı? Saçım eski rengine döndü mü?"

Sirius uzun süredir tuttuğu nefesi verip konuştu.

"İşe yaradı" dedi gülümseyerek

"Ohh bi an siz bana öyle bakınca kel kaldığımı sanmıştım" dedim bende gülümseyerek

"Y/N, belki farkına varamadın ama biri sana renk değiştirme laneti yapmış" dedi Remus ciddi bir şekilde

"Renk değiştirme laneti diye bir şey mi varmış?"

"Bunu kimin yaptığını biliyor musun?"

"Hayır, yani kim, neden böyle bir şey yapsın ki? Zaten Harry'lerden başka kimse bilmiyordu ben olduğumu" dedikten sonra küçük bir aydınlanma yaşadım. Tabi ya! Draco, o da kim olduğumu biliyordu. Ayrıca saçlarımı da beğenmişti. Ahhh okula döndüğümde ona bunun hesabını soracaktım!

"Peki bir tahminin var mı?"

"Hayır. Nasıl olsa laneti kırdık artık önemli değil"

"Ama-"

"Her neysee, benim çok uykum geldi. Gidip yatsam iyi olur" dedim ve yukarı, odama çıkmaya başladım

Üstümü değiştirip kendimi yatağa bıraktım. Yaklaşık 2 saattir öylece uzanıyordum. Saat gece 11.32'ydi, çoktan uyumuş olmam gerekiyordu ama bir türlü uyku tutmamıştı.

Ayaklarım soğuk zeminle buluşurken saçlarımı topladım. Küçük masa lambamı açıp terliklerimi giydim ve mutfağa gitmek için asamı da alıp odadan çıktım.

Karanlık koridora geçtiğimde asamı çıkartıp ortalığı aydınlattım. Merdivenlerin başına geldiğimde ayağım halıya takıldı. Tökezleyerek yürüdüğümde karşımdaki kapıya çarparak durdum. Çarpmanın etkisiyle kapı açılmıştı. Kapının üstündeki yazıyı okudum. Burası babamın odasıydı. Yavaşça ayağa kalktığımda kapıyı da aynı yavaşlıkla açtım.

İlk başta girip girmemek konusunda tereddüt etsemde cesaretimi toplayıp içeri girdim. Geçen yaz buraya ilk geldiğimde bir türlü cesaret edip girememiştim. Neden bilmiyorum ama içerde bulduklarımın beni üzeceğinden korkuyordum. Bunca zaman sadece tek bir mektupla babamın iyi biri olduğuna inanmıştım ama herkes inandığım şeyin aksini söylüyordu. Sanırım içerde bulduklarımın onun hakkında düşündüklerimin tersi çıkacağından korkuyordum..

İçini ilk kez gördüğüm odanın ortasında öylece dikiliyordum. Daha çok siyah ve yeşil rengin hakim olduğu oda oldukça iç karartıcıydı. Pencerenin yanındaki çalışma masasına gittim. Üstünde kırık bir çerçeve vardı. Çerçeveyi kaldırıp baktığımda babam ve takım arkadaşlarının olduğu bir fotoğraf gördüm. Yavaş adımlarla kapının yanındaki yatağa gidip oturdum. İlk kez babamın mutlu olduğu bir fotoğraf görüyordum, istemsizce gülümsedim.

Y/N: "Oculus Reparo"

(Kırık eşyaları tamir etmeye yarayan büyüdür)

Çerçevenin kırık camı düzelirken odanın kapısı açıldı ve tıklatıldı.

"Girebilir miyim?"

Sirius'a gülümseyip oturması için yana kaydığımda içeri geldi ve oturdu.

"Demek sonunda babanın odasına girebildin- Oh o fotoğrafı hatırlıyorum! O gün baban sayesinde Slytherin'ler maçı kazanmıştı. Onu ilk kez o kadar mutlu görmüştüm.." Sirius buruk bir gülümsemeyle geçmişi hatırlamaya çalışıyordu.

"Sirius, sence babam gerçekten iyi biri miydi?" Diye sordum birden. Her ne kadar annemin mektubunda çok iyi biriymiş gibi yazsa da emin olamıyordum. Çünkü babam bir Ölüm Yiyendi.

Sirius uzunca bir sessizlikten sonra konuştu.

"Kötü biri değildi.." Yani iyi biri de değildi...

"Keşke onları gerçekten tanıyabilseydim. Keşke beni bırakıp gitmeselerdi.."

"Hey hey, onlar seni isteyerek bırakmadı güzelim, baban ortadan kaybolunca annen bir şeylerin ters gittiğini anladı ve seni korumak için yoldaşlığın kapısını çaldı"

"Sirius, bana o gece olan her şeyi anlatır mısın?"

"Anlatmak yerine, göstersem?"

Heyecanla ayağa kalkıp konuştum

"Bunu yapabilir misin!?"

"Elbette, Düşünseli bunun için var öyle değil mi" dedi ve ayağa kalkıp kapıya giderken bana göz kırptı

"Yok artık! Bizim Düşünselimiz mi var!? Onlar sadece seçkin ailelerde var sanıyordum!"

"Black'leri çok hafife alıyorsun ufaklık" bunu söylerken yarım ağız sırıttığına yemin edebilirdim

Sirius'un arkasından üst kata çıktığımda çalışma odası olduğunu düşündüğüm kapının önünde durduk. Sirius cebinden bir anahtarlık çıkardığında yavaşça kapıyı açtı. İçeri girip ışığı açtık ve Sirius cam kapaklı bir dolabın önüne geçip bir tür büyü mırıldandı. Ne dediğini ya da yaptığını görememiştim ama önemli değildi. Dolap açılıp Düşünseli ortaya çıktığında Sirius bana dönüp konuştu.

"Hazır mısın?"

Tedirgin olsam da kafamı salladım. Sirius asasını kafasına götürüp büyülü uzun ince, ipe benzeyen bir şey çıkardı ve suya bıraktı. Bana bakıp kafa salladığında hiç düşünmeden başımı suyun içine soktum..

~

Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Kimse sokağa çıkıp ıslanmaya cesaret edemiyordu. Lyra hariç. O kızının canını kurtarmak için birazcık ıslanmaktan korkmuyordu...

Lyra karanlık sokakta koşar adım ilerliyordu. Kızına öyle sıkı sarılıyordu ki bir ara onu boğduğunu bile düşünmüştü.

Sonunda yıkık dökük bir evin önünde durduğunda asasını çıkartıp büyülü kelimeleri mırıldandı. Artık o harabe evden eser kalmamıştı. Onun yerine oldukça bakımlı 3 katlı bir ev belirmişti. Hiç düşünmeden evin basamaklarını çıkıp kapıyı hunharca çaldı.

Bir kaç dakikalık bekleyişin ardından kapı açıldığında elinde asalarla tetikte bekleyen Sirius, James ve Remus göründü onların arkasında da ürkekçe duran Peter vardı.

Lyra siyahlar içindeki paltosunun şapkasını indirdi ve titreyen sesiyle konuştu.

"Yardımın gerekiyor Sirius"

Tüm gözler Sirius'a döndüğünde o dışarı çıkıp etrafı kolaçan etti ve hızla kardeşinin eşini içeri aldı.

"Burda ne işin var!? Burayı nasıl buldun!? Seni Voldemort mu gönderdi!?" Sirius asasını sımsıkı tutarken Lyra'yı sorguya çekmişti.

"Lütfen Sirius, indir asanı. Buraya kavga etmeye gelmedim, yardıma ihtiyacım var.."

"Burayı nasıl buldun!? Başka kim biliyor? Takip edildin mi!?"

"Takip edilmedim, benden başka kimse de bilmiyor. Şimdi lütfen konuşabilir miyiz?"

Sirius bir süre düşündü. Bu zamanda da kadının yüzünü incelemeyi ihmal etmedi. İlk başta yalan söylediğinden şüphelense de gözlerindeki korkuyu görmüştü bir kere.

Yavaşça kafasını sallayan Sirius onu içeri geçirdi. Üşümüş olabileceğini düşünüp Lily'den onun için kalın bir battaniye getirmesini istedi. Kendisi ise ufak bir asa hareketiyle şömineyi yakmıştı.

"Neden geldin? Regulus'un bundan haberi var mı?"

"Bir kaç gündür ondan haber alamıyorum. Normalde asla böyle yapmazdı, mutlaka bize haber yollardı... Sirius, sanırım o..."

Lyra devamını getiremeyecek kadar üzgün ve yorgun görünüyordu. Kendini ne kadar sıksada göz yaşlarına engel olamamıştı. Lily kadının haline acıyıp ona destek olmak istercesine sarılmıştı.

Sirius duydukları karşında üzülse de bunu belli etmedi. Sonuçta öz kardeşi bir Ölüm Yiyendi.. Kendini toparlayıp boğazını temizledi ve konuşmaya devam etti.

"Peki sen neden geldin?" Her şeye rağmen sesi titremişti..

Lyra yanında yatan bebeğin saçını okşayıp konuştu.

"Kızım için, Sirius hissediyorum o benim peşimde, beni arıyor ve bulduğu yerde öldürecek. Lütfen sana yalvarıyorum kızımı vaftiz etmeme yardım et" Lyra son sözlerinde Sirius'un dizlerine kapanmıştı. Kızı için o kadar endişeliydi ki, o öldüğünde ortada kalmasından çok korkuyordu.

Sirius, Lyra'yı kollarından tutup kaldırmaya çalıştı

"Ayağa kalk Lyra, benden tam olarak ne istiyorsun?"

"Onu vaftiz edebileceğim biri lazım"

"Peki neden bana geldin? Neden arkadaşlarından birine gitmedin?"

"Gerçekten kızımı o canilere teslim edeceğimi mi düşünüyorsun? Voldemort beni öldürüp kızımı sağ mı bırakacak yani? Yapma Sirius sende biliyorsun, eğer Y/N'yi onlara emanet edersem 2 gün bile yaşatmaz öldürürler onu.."

"Üzgünüm Lyra, ama burda kimse bunu kabul etmez, kimse bu sorumluluğu almak istemez..."

Lyra duydukları karşında dehşete düşmüştü. Eğer ona Sirius da yardım etmezse kim edecekti. Kadın daha fazla kendini ayakta tutamayınca yere düştü ve ağlamaya başladı. Ağlamaya ve yalvarmaya..

"Sirius lütfen, lütfen yardım et, o senin yeğenin! Göz göre göre onu ölüme gönderemezsin! Baksana o daha küçücük!"

Sirius'un gözleri dolmuştu. Yardım etmek istiyordu ama kimseye de bu sorumluluğu vermek istemiyordu.

O kadar fazla ses çıkarmışlardı ki küçük Harry korkup ağlamaya başlamıştı. Annesi Lily oğlunun sesini duyunca koşarak yatak odasına gidip onu kucağına almış, sallayarak tekrar içeri gelmişti.

Lyra, Harry'i görünce doğruldu ve Lily'nin yanına gitti

"Lily lütfen, bari sen bana yardım et, beni en iyi sen anlarsın..."

James, kadının, Lily ve Harry'e fazla yakın olmasından rahatsız olup Lily'nin önüne geçti, asasını çıkarttı ve Lyra'ya doğrulttu. Bu hareketiyle içerdeki herkes onu taklit etmişti.

"Onlara yaklaşma!"

Sirius onu yakalayıp çekiştirmeye başlamıştı ama Lyra pes etmedi, çırpmaya başladı

"Hayır! Lütfen yapmayın! Amacım kimseye zarar vermek değil!" Kimse onu dinlemiyordu. Sirius hâlâ Lyra'yı çekiştirmeye çalışıyordu.

"Durun!" Kadının haline acıyıp bağıran kişi elbetteki Lily'di. Onu o kadar iyi anlıyordu ki.. Sonuçta o da bir anneydi.

"Bırakın onu"

"Ama hayatım, ya size bir şey yaparsa-"

"James, ya onun yerinde ben olsaydım? Yinede bana yardım etmeyecek miydiniz!?"

"Ama sen farklısın-"

"Nasıl farklıyım? Görmüyor musun? İkimiz de çocuklarını çok seven birer anneyiz. Bunun neresi farklı olabilir ki?" Lily bir kaç adım atıp kocasının yanağını okşadı ve daha sakin bir sesle devam etti "ona yardım etmek zorundayız James, bunu sende biliyorsun.."

James karısının gözlerine baktı. Nasıl olurda onu üzebilirdi ki? Hızlıca arkadaşlarına dönüp yüksek sesle konuştu.

"Lily haklı, hiç bir anneye bunu yapamayız" daha sonra Lyra'yaya dönüp konuştu "Sana yardım edeceğiz"

Kadın sevinçten ağlamaya başlamıştı. Hızla Sirius'tan kurtulup Lily'e koştu ve sarıldı.

"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim! Sen olmasan, Voldemort ikimizi de öldürürdü.."

Lily ilk başta ona sarılmasına şaşırsa da sonra kendisi de tek koluyla Lyra'ya sarılmıştı...

Yoldaşlığın neredeyse tüm üyeleri oradaydı. James ve Lily, Y/N'nin vaftiz ailesi olmak için gönüllü olsa da bunun çok tehlikeli olduğu söylenince vazgeçmek zorunda kalmışlardır. Nede olsa Voldemort onlarında peşindeydi.

Uzun bir sessizlik olmuştu. Sirius'un da dediği gibi kimse bu sorumluluğu kabul etmek istemiyordu. Bir çok kişiye vaftizlik teklif edilse de kabul eden olmamıştı.

Lyra nerdeyse buraya gelip yalvardığına pişman olmak üzereydi. Tam umudunu kaybetmenin eşiğindeyken biri ayağa kalktı.

"Ben, bu sorumluluğu almaya hazırım. Eğer isterseniz Y/N'nin vaftiz babası olabilirim" bu kişi elbette Remus'tan başkası değildi.

James, Sirius, Peter ve Lily endişeyle Remus'a baktılar. Onun durumu ortadayken nasıl Y/N'e bakabilirdi ki?

"Remus, dostum, belkide bunu başka biri üstlenmeli?"

"Peki kim Sirius? Baksana kimse şu ufacık bebeği istemiyor, sabaha kadar bekleyecek halimiz de olmadığına göre-"

"İyi de durumun ortada. Bu haldeyken ona nasıl bakacaksın?"

"Merak etme, bir çaresini bulurum.."

Lyra neyden bahsettiklerini anlamıyordu ama eline geçen tek fırsatı da kaybedemezdi. Hızla ayağa kalkıp Remus'un ellerini dostane bir şekilde sıktı

"Kabul ediyorum! Y/N'nin vaftiz babası olabilirsin!" Dedi sevinçle

"Söz veriyorum ona iyi bakacağım.." dedi ama yinede içinde bir endişe vardı. Kurt adam olduğunda bebeğe zarar verirse diye çok korkuyordu..

~

Etraftaki herşey solmaya ve yok olmaya başlayınca sudan çıktım. Sendeleyerek geriye doğru gittiğimde yere düştüm ve derin nefesler almaya başladım. Sirius hızla yanıma geldi ve önümde diz çöktü.

"İyi misin!? Ne oldu? Başın mı döndü!?"

Elimi kaldırıp sessiz olmasını istedim. Bu benim ilk Düşünselimdi ve kendimi çok tuhaf hissediyordum. Kulaklarım çınlıyor, midem bulanıyordu. Bir süre yerde öylece oturdum. Kendimi biraz daha iyi hissettiğimde başımı kaldırıp Sirius'a baktım. Gözlerim dolmuştu, hızla ona sarıldığımda ağlamaklı bir sesle konuştum.

"Sirius, annem ordaydı, onu gördüm, duydum ama dokunamadım... Seslendim ama sesimi duyuramadım..."

"Güzelim, o sadece bir anıydı. Anılara müdahale edemeyiz, sadece izleyebiliriz..." Dedi Sirius sırtımı babacan bir şekilde sıvazlarken.

Sirius'tan ayrılıp konuştum

"Tekrar yapmak istiyorum. Ama bu sefer babamı göster bana" dedim ve Düşünselinin önüne geldim.

Sirius derin bir nefes verip yanıma geldi ve elini omzuma koydu.

"Üzgünüm kızım, ama yapamam"

"Neden!? O senin kardeşin değil mi!? İllaki güzel bir anınız vardır Sirius!"

"Hayır, onun için değil. Şu haline bak, nerdeyse kendini kaybediyordun. Bunu tekrar yapmana izin veremem. En azından şimdilik..."

"Ama-"

"Hayır Y/N, olmaz. Şimdi yatman gerekiyor, saat çok geç oldu"

"Sirius, lütfen-"

"Üzgünüm küçük hanım ama son sözümü söyledim. Söz veriyorum başka zaman da babanı göstereceğim"

İlk başta sinirlensem de Sirius'un haklı olduğunu biliyordum. Sessizce arkamı döndüm ve yerdeki çerçeveyi alıp Sirius'u orda bıraktım ve odama gitmeye başladım...

Sabah yüzüme atılan yastıklarla uyandım. Korkuyla yatakta doğruluğumda Harry'nin kahkahalarını duydum.

"Harry!"

"Eyvah!" Diye bağırıp kaçmaya başladı Harry. Bende onun peşinden koşuyorum.

"Seni yakaladığımda kendini tavanda sallanırken bulacaksın!" Harry merdivenlerden inip mutfağa kaçtığında bende hâlâ onun peşindeydim.

Mutfağa girdiğimde Remus kahvaltı tabaklarını masaya yerleştiriyordu. Koşuşturmamız yüzünden nerdeyse düşecekti.

Sirius masanın yanında ayakta duruyordu. Harry Sirius'u kendine siper etti. Ben onu tutmaya çalışırken Sirius'ta aramızdan çekilmeye çalışıyordu.

Harry ani bir hareketle mutfak kapısına yöneldiğinde onu yakaladım ama ikimizde yere düşmüştük. Yani aslında ben onun üstüne düşmüştüm.

"Sirius! Yardım et! Ölmek için çok yakışıklıyım!"

"Kapa çeneni! Beni öyle uyandırmanın cezasını çekiceksin!" Dedim onu hırpalamaya çalışırken

"Söz veriyorum bir daha asla ama asla yapmicam-! Ahhhğ!" Harry'nin saçını tutup çekmiştim. O da refleksle aynısını yapmıştı

"Saçımı bırak!" Diye bağırdım

"Önce sen bırak!"

"Harry Potter! Hemen saçımı bırakmazsan-"

"Okul dışında savunma büyü yapamazsın Y/N! Ahhhğ!"

Remus ve Sirius halimize gülerek müdahale ettiler. Sirius beni Remus'ta Harry'i tutup çekiştirmeye başlamışlardı.

"Aaah! Saçımı bırak!"

"Önce sen bırak!"

"Neden ikinizde aynı anda bırakmıyorsunuz?"

Mutfak kapısından gelen sesle hepimiz o tarafa döndük. Ron ve Ginny kapıda bizi izliyordu.

Harry ve ben aynı anda "Ginny!" Diye bağırdık. Sonra hepimiz anlamayan gözlerle Harry'e bakınca konuştu

"Yani Ron!"

İkimizde birbirimizi bırakıp arkadaşlarımıza koştuk ve sarıldık. Ben Ginny'i bırakıp Ron'a sarılırken Harry ve Ginny birbirlerine sarılmakta tereddüt ediyorlardı. En sonunda ikisi de kararsız kalıp el sıkıştılar.

"Ne bu haliniz?" Dedi Ginny masaya geçerken

"Sence?"

"Harry, yoksa Y/N'yi mi uyandırdın?"

"Nerden bildin?"

Ginny'nin aklına geçen seneki olaylar geldiği için bir kaç saniye duraksadı ve yüz ifadesi gerçekten dehşete düşmüş gibiydi..

Harry Ginny'nin yüzünü görünce ona acıyarak konuştu "Anladım... Sağ kurtulabilmene sevindim..." Dedi onun kolunu sıvazlarken.

"Teşekkür ederim.. Gerçekten çok zor zamanlardı.. Bir kaç gün kendime gelememiştim.."

Gülerek göz devirdiğimde Remus kahvaltının hazır olduğunu söyledi.

Hepimiz sofraya oturduğumuzda Sirius Harry ve benim tabanlarımıza kahvaltılık şeyler doldurmaya başladı.

"Bu arada krepleri ben yaptım, tamda sevdiğin gibi bol ballı ve muzlu" dedi Sirius tabağıma krep koyarken. Sirius'a tebessüm edip tabağımı önüme aldım

"İyi de Y/N ballı krepten nefret eder" dedi Remus

Remus'a, bunu ona neden söyledin der gibi baktığımda Sirius'un moralinin bozulduğunu fark ettim.

"Öyle mi? Bana daha önce söylememişti.." gülümsemeye çalışıyordu ama üzüldüğü çok belliydi

"Hayır hayır! Ben ballı krepe bayılırım! Immh tamda istediğim gibi olmuş!" Dedim ağzıma bir lokma krep atıp Sirius'un yanağından makas alırken.

"Kendini zorlamana gerek yok Y/N.."

"Hayır Sirius, gerçekten zorlamıyorum" dedim ve sonraki laflarıma fısıltıyla devam ettim "Aramızda kalsın ama Remus bu işte gerçekten berbat, onun yaptığı krepler çok kötü olduğu için sevmediğimi söylemiştim. Ama seninkiler harika!"

"Ciddi misin?"

"Merlin üzerine yemin ederim ki doğruyu söylüyorum"

Sirius hafifçe tebessüm edip saçlarımı karıştırdı ve sonra kafamı kendine çekip öptü.

"Hadi kahvaltılarınızı çabuk bitirinde hep beraber eğlenmeye gidelim" dedi Sirius neşeli bir şekilde

"Bu gün olmaz Sirius, henüz hazır değil" dedi Remus

"Ne hazır değil?" Dedim kahvaltımı yaparken

"Ço-"

"Sürpriz" dedi Sirius Remus'un lafını keserek ve devam etti "ama siz yinede çabuk olun, Hermione birazdan burda olur. O da gelince dışarı çıkarız"

"Sirius!?"

Sirius "Animagus halimle*" diye düzeltmek zorunda kaldı Remus'un sözü üzerine...

Kahvaltımız bittiğinde Hermione gelmişti. Ginny, Herm ve ben odama çıktığımızda hazırlanmaya başladık.

"Saçını düzeltmişsin" dedi Hermione yatağıma otururken.

"Evet, dün akşam Remus düzeltti" dedim saçımı savurduğum sırada. Bu hareketim biraz komik olduğu için üçümüzde gülmeye başlamıştık.

Yaklaşık 45 dakikada hazırlanmıştık. Zaten kızlar hazırlardı, sadece birazcık dudak kalemi sürüp saçlarını düzeltmişlerdi.

Üstüme dar, uzun kollu basic tişört giyip altıma da diz kapağının bi tık üstü bir etek giymiştim. Saçlarım salınıktı ve yüzümde de hafif bir makyaj vardı. Bu gün dümdüz giyinmek istememiştim o yüzden kendime biraz özen gösterdim. En son da montumu alıp kızlarla aşağı indik.

Ben merdivenlerden inerken Sirius uzunca bir ıslık çaldı.

"Bu ne güzellik böyle?" Dedi Sirius yanına gittiğimde.

"Demek sonunda kız olduğunu hatırladın" diyip güldü Harry. Ron da tabiki ona katılmıştı

Harry'nin omzuna hafifçe vurup göz devirdim.

Fazla oyalanmadan evden çıktık. Biz beşimiz önden giderken Sirius'ta animagusa dönüşmüş arkamızdan geliyordu.

Akşama kadar sokaklarda dolaşmış, arada bir kaç yere uğrayıp alışveriş yapmıştık. Bir kaç kere kafeye gidip tatlı bir şeyler yemiş ve içeceklerimizi içmiştik. Sirius'un da bize katılmasını çok istiyordum ama fark edilme ihtimaline karşı çok dikkatli olmalıydı. O yüzden biz eğlenirken o sadece bizi izlemişti.

Akşam saat 20.12 olduğunda nereye gideceğimize bir türlü karar verememiştik. Erkekler oyun salonuna gitmek istiyordu bizse sinemaya. Uzunca bir tartışmanın ardından ayrılmaya karar verdik. Sirius bizimle gelip bize göz kulak olmak istemişti ama onu sinemaya sokamazdık bu yüzden mecburen erkeklerle gitmişti. Sinemanın önüne geldiğimizde konuşmaya başladık.

"Ee ne tür bir film izleyelim?" Dedim bilet sırasında beklerken.

"Maceracı" dedi Ginny

"Romantik" diyen kişiyse Hermione'ydi

Bir kaç dakika bunun tartışmasını yaptıktan sonra ikisinin karışımı bir filme girdik. Sinemadan çıktığımızda saat 21.46 olmuştu.

"Hadi buluşma noktasına gidelim, bizimkiler çoktan oraya gelmişlerdir" dedi Hermione, ara sokakların birinden geçerken

"Evet, zaten çok yorulmuş- hey bunu duydunuz mu?" Dedi Ginny hepimizi durdurarak.

"Neyi duyduk mu-?"

"Şşş"

"Sana diyorum güzellik, hadi ama gecenin bu saatinde böyle giyinip dışarı çıktığına göre sende istiyorsun!" Diyip bir kahkaha patlatmıştı sesin sahibi. Adam sarhoş gibi konuşuyordu

"İşte bu sesi" dedi Ginny, bunu kesinlikle duymuştuk

Sesin geldiği yere baktığımızda iki bina arasında 3 kişinin bir kadını sıkıştırdığını görmüştük.

"Ona yardım etmeliyiz" dedim kısık bir sesle

"Burda işler böyle yürümüyor Y/N, maalesef polisi aramaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok" dedi Hermione beni çekiştirmeye çalışırken

"Saçmalama Herm! Baksana, onlar gelene kadar bu adamlar kadını götürecek!" Dedim ve kolumu kurtarıp öne çıktım.

"Hey! Siz üçünüz! Bırakın o kadını!"

"Y/N!" Dedi Hermione ama artık çok geçti. Bu yüzden Ginny ve o da benim hemen arkama geçmişlerdi

Adamlar bize döndüğünde kadın hızlıca aralarından sıyrılıp kaçmıştı.

"Şunlara bak Tony, bir gurup kahraman bize kafa tutuyor!" Diyip büyük bir kahkaha attı içlerindeki en iri yarı adam.

"Eh en azından az önceki hatundan daha güzel kızlarsınız" dedi Tony üstümüze yürüyerek.

"Eğer o pis ellerinle bize dokunursan yemin ederim o elini götüne sokarım!" Diye bağırdım adama.

"Hahah! Şuna da bak! Ufacık boyuyla bizi tehtitte edermiş!"

"Şimdi sana kim ufacıkmış gösteririm!" Diyip asamı çıkarttım ama Hermione hemen kolumu tutup beni durdurdu.

"Aklını mı kaçırdın Y/N!? Okul dışında büyü yapamayız!"

Hassiktir! Ben bunu hiç düşünmemiştim!

"Ee? Şimdi ne yapıcaz? Umarım bir planın vardır Y/N" dedi Ginny kulağıma fısıldayarak

Biraz düşündükten sonra konuştum.

"Evet var"

"Ne?"

"Koşun!"

Selam aşklarımm nasılsınız?
Bu baya uzun bir bölüm oldu.
Vote sınırı 100
Yorum yapmayı unutmayın.
Yeni bölüm 4 gün sonra.
Sizi seviyorummm<333

 

Loading...
0%