@ilydacinar
|
Beğeni ve yorum sayısı neden bu "Koşun!" Ağzımdan çıkan kelimeyle beraber üçümüzde koşmaya başladık. Tabiki adamlar da peşimizden geliyordu. "Aklından ne geçiyordu ki!? Öylece adamlara lanet falan mı atacağını sanmıştın!?" Dedi Hermione koşmaya devam ederken "Oh muggle dünyasının nasıl işlediğini bilmediğim için üzgünüm!" "İşte bunun için Muggle Araştırmaları dersi alıyoruz!" "Çok konuşmada nereye gideceğimizi söyle! Burdaki hiç bir yeri bilmiyorum!" Hermione koşmaya devam ederken arkasına baktı, adamlar hâlâ peşimizdeydi. Tekrar önüne döndüğünde birden kolumu tuttu ve beni sağ taraftaki sokağa çekti. Aynı anda bende Ginny'nin kolunu tutmuştum. Biraz daha koştuktan sonra durduk. Adamlar gözden kaybolmuştu. Hepimiz soluklanmaya başlayınca konuştum. "Harika bir deneyimdi" dedim nefes nefese "Ya ne demezsin! O kadar harika ki koşarken nefes almaktan çok sana lanet okudum!" "Bende seni seviyorum canım yaa" dedim ve Hermione'ye öpücük attım. "Eğer seni dövmim diye şirinlik yapıyosan-!" "Aaa, kızlar..." Diyen Ginny'e baktığımızda parmağıyla arkamızı gösterdiğini fark ettik. Herm ve ben aynı anda arkamızı döndüğümüzde Tony ve yanındaki adamın arkamızdan bizi yakalaması bir oldu. Diğeri ise Ginny'i yakalamıştı. "Bırakın bizi!" Diye çığlık attı Hermione ve Ginny "Hemen bırakın onları, yoksa-!" "Yoksa ne? Elindeki çubuğu bir yerlerime mi sokarsın prenses?" Diyip kahkaha atan kişi Tony'den başkası değildi Haklıydı, ne yapabilirdim ki? Okul dışında büyü yapmam yasaktı. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde etrafıma baktığımda sokak lambasının yanındaki ağacın arkasında birinin silüetini gördüğümü sandım. Sanki biri bizi izliyordu ama o tarafa bakınca panikle saklanmaya çalışmıştı. Buna fazla takılmayıp sokak lambasına baktım. Çok parlaktı. Bu benim aklıma bir fikir getirmişti. Tekrar kızlara döndüğümde konuştum. "Haklısın artık bir şey yapamam. Kızlar ve ben bu duruma sadece göz yumabiliriz..." Göz yumma kısmını bastırarak söylemiştim. Herm ve Ginny birbirine bakıp aynı anda gözlerini yumduklarında bende aynısını yaptım ve asamı çıkartıp konuştum. Y/N: "Lumos Maxima!" Asamdan çıkan inanılmaz yoğunluktaki ışığı gören adamlar bizi bırakıp elleriyle gözlerini kapattılar. Bu ani körlük bize bir kaç saniye kazandırmıştı. Kızların elini tutup koşmaya başladım. Köşeyi döndüğümüzde binanın arkasına saklanıp dikkatlice geldiğimiz yöne baktım. Adamlardan eser yoktu ama yine az önceki gibi bir durum yaşamamak için koşmaya devam ettik. Buluşma yerine geldiğimizde cadde oldukça kalabalıktı. Burda isteseler de bize dokunamazlardı, o yüzden banka oturup biraz soluklanmaya başladık. "Bu çok zekiceydi Y/N" dedi Hermione nefesini yeni düzene sokmuşken. "Üstelik ceza da almayız" dedi Ginny "Evet, sonuçta bu okul dışı yasak büyülerden değil..." -Harry'nin Ağzından- Kızlarla ayrıldıktan sonra doğruca oyun salonuna gitmiştik. Nerdeyse bir buçuk saattir salondaydık. Bütün oyunları deniyorduk, ben zaten arada bir gelip oynuyordum ama bu Ron'un ilk oyun salonu deneyimiydi. Kendini o kadar kaptırmıştı ki onu makinalardan koparmak tam bir işkence gibiydi. "Ron, artık gitmemiz gerek. Kızları bekletirsek bu bizim son gecemiz olur" dedim "Hayatta olmaz Harry, az önce şurdaki adamla iddiaya girdim. Eğer onu 'Virtua Fighter' oyununda yenersem hesabımızı o ödeyecekmiş" Ron'un gösterdiği yere baktığımda yutkundum. Adam nerdeyse 180 boyunda 100 kiloya yakın kaslı ve dövmeli bir adamdı. Yavaşça Ron'a döndüğümde sakin kalmaya çalışarak sordum. "Peki o kazanırsa?" "Şeyy..." "Söylesene Ron!" "Sirius'un eğitimli bir köpek olduğunu sandı ve onu istedi..." "Ne!?" "Ama merak etme, ben bu oyunda çok iyiyim" dedi gülümseyerek "RON SEN AKLINI MI KAÇIRDIN!? DAHA 1 SAAT ÖNCE ÖĞRENDİĞİN BİR OYUNDA NASIL İYİ OLABİLİRSİN!?" "Öyle deme Harry, baksana her oynayışımda kazanıyorum" "TABİKİ KAZANIRSIN ÇÜNKÜ KARŞINDA BİR OYUNCU YOK!" Ron korkuyla yutkundu ve rakibine baktı. Adam bizi görünce yanımıza gelmeye başladı. Ron beni yakalayıp fısıltıyla konuştu. "Harry, yardım et, eğer kazanamazsam Sirius'u alacak ve eğer vermezsek bizi 10 bin parçaya ayırır!" "MERLİN AŞKINA! BİZİ SOKTUĞUN ŞU DURUMA BAK-" Lafımı henüz bitirmiştim ki dövmeli adam yanımıza gelip parmaklarını çıtlatıp gülümseyerek konuştu. "Kaybetmeye hazır mısın ufaklık" dedi ve Ron'un omzundan tutup oyun makinesinin önüne götürdü. Adam Ron'u sürüklerken Ron arkasını dönüp konuştu. Yani aslında konuşmadı sesi çıkmıyordu çünkü ama ben dudaklarını okumuştum. "Yardım et.." Oyun başlayalı daha 7 dakika olmuştu ve Ron 12-2 yeniliyordu. 20 yapan kazanacaktı ve fazla vaktimiz kalmamıştı. Sirius'a eğilip fısıltıyla aklımdaki planı anlattım. 13. Dakikanın sonunda adam 20-3 Ron'u yenmişti. Onlara yaklaşıp gülümsemeye çalışarak konuştum. "Merhaba efendim, çok iyi bir oyundu, işte köpeğiniz biz hesabı ödeyip çıkalım artık" dedim ve Ron'un kolundan tutup kasaya yöneldim. Hesabımızı öderken bir yandanda da Ron'a sövüyordum. "Şimdi napıcaz? Gerçekten Sirius'u o adama vermicez herhalde?" "Tabiki vermicez! Bir planım var, şimdi ikimizde çıkışa gidip kapıyı açık tutacağız sonra ben bir ıslık çalıp Sirius'a işaret vereceğim ve hepimiz toz olacağız, anladın mı?" Ron korkuyla kafasını salladığında Sirius'a baktım. Adam onu kucağına almış seviyordu. İkimiz çıkışa gidip kapıyı açınca bir ıslık çaldım. Sirius adamın kolunu ısırıp bize doğru koşmaya başladı. Üçümüz oyun salonundan çıktığımız gibi koşmaya başlamıştık ama çok geçmeden adamda 1 arkadaşıyla peşimizden gelmeye başlamıştı. "Harry! Arkamızdan geliyorlar!" Dedi Ron hâlâ koşarken "Kapa çeneni de koşmaya devam et!" Kalabalık caddede koşarken izimizi kaybettirdiğimizi düşünüp yavaşladık ve bir sokak çeşmesinin arkasına saklandık. "Bir daha seni asla oyun salonuna götürmicem!" "Hey öyle deme ama, baksana biraz aksiyon fena mı oldu?" "Evet fena oldu!" Biz kavga ettiğimiz sırada biri Ron'un kolundan tutup kaldırdı. Bunu yapan kişi tabiki o dövmeli adamdan başkası değildi. "Köpeğimi geri ver!" Ron'u kurtarmak için bir hamle yaptığımda diğer arkadaşı da beni tutmuştu. İkimizde bizi bıraksınlar diye çırpınırken Sirius beni tutan adamın bacağını ısırdı. Adam acıyla bağırıp beni bıraktığında Sirius bu sefer de Ron'u tutan adamın bacağını ısırdı. O adamda Ron'u bırakınca yere düşmüştü. Onu kolundan yakalayıp tekrar koşmaya başladık. Ne kadar koştuk bilmiyorum ama sonunda buluşma noktasına kadar gelmiştik. Uzaktan kızların bankta oturduklarını gördüğümde gülümsedim ve kızların yanına koşmaya başladık... -Y/N'nin Ağzından- "Evet, sonuçta bu okul dışı yasak büyülerden değil..." Biz oturmuş hâlâ soluklanmaya çalışırken erkekler koşarak yanımıza geldi ve aceleyle bizi kaldırıp kolumuzdan tuttu ve peşlerinden sürüklemeye başladılar. Harry Ginny'i, Ginny'de beni, Ron ise Hermione'yi tutuyordu. Sirius'ta bizi takip ediyordu. "Noluyo ya!" Diye bağırdım koşarken "Nefesini boşuna harcama Y/N! Koşarken ihtiyacın olacak!" Dedi Harry "Eve kadar durmak yok!" Dedi hemen arkasından Ron... Sonunda eve geldiğimizde hepimiz aynı anda kapıdan geçmeye çalışmıştık ama tabiki başaramadık ve altımızda yere düştük. Güç bela içeri geçtiğimizde hepimiz bitik bir şekilde koltuklara yığıldık. Remus ve Tonks ellerinde kahvelerle içeri girdiklerinde bizi öyle görünce kaşlarını çatarak konuştular. "Bu ne hal? Ejderha inine mi girdiniz" Diyip büyük bir kahkaha attı Tonks "Haha, çok komik" dedim yapmacık bir şekilde Remus da ona güldükten sonra sordu. "Hayır ama, cidden ne oldu size?" Hepimiz aynı anda "Mugglelar" dedik. "Sende mi Sirius?" "Hey! Muggleları küçümseme! Bazıları en karanlık büyücülerden bile kötü olabiliyor!" Diye bağırıp yukarı çıktı Sirius "Ovv, neyi var bunun?" "Ron bir iddia yüzüne nerdeyse Sirius'u başkasına veriyordu" dedi Harry'de odasına giderken "Ne!?" Dedi ve bize döndü "Peki size ne oldu!?" "Tacize uğrayan bir kadını kurtardığımız için üç dağ ayısı tarafından kovalandık, yakalandık ve sonra tekrar kovalandık falan filan.." diye kısaca bir açıklama yaptım kızları tutup odama götürürken Remus sinirden kafayı yemiş bir şekilde bir bize, bir Tonks'a dönüyordu. "Ben-! Yani o-! Yani siz-!? Onlar-!?" "Şşş tamam sakin ol, bak kurtulmuşlar işte" dedi Tonks Remus'u sakinleştirmeye çalışırken. Daha sonra sessizce devam etti "Keşke bende onlarla gitseydim.." Remus sinirle merdivenlerin korkuluğuna dayandı ve yukarı bakarak bağırdı. "Hepiniz 1 ay boyunca cezalısınız! Sende dahil Sirius!" ~ Bir gün sonra, sabah hepimiz kahvaltı sofrasındaydık. Remus gazetesini okurken bizde sohbet ederek kahvaltımızı yapıyorduk. "-ve sonra bende 'Bana efendim demenize gerek yok Profesör' dedim" Hepimiz Harry'nin anlattığı anıya gülüyorduk. Bunu en az bin kere anlatmıştır ama yinede çok komik geliyordu. "Ah her gün aynı şeyler, artık muggle gazetesi okumak istemiyorum" dedi Remus gazetesini katlayıp masaya fırlatırken Hermione göz ucuyla gazeteye baktığında ufak bir çığlık attı. "Bunlar geçen gün bizi kovalayan adamlar değil mi!?" Hızla gazeteyi elime aldığımda fotoğrafa baktım. Gerçekten de onlardı. Üçüde birbirine bağlı bir şekilde parkın ortasında yerde otururken çekilmiş bir fotoğraftı bu. Haberi yüksek sesle okumaya başladım. "Sabahın erken saatlerinde Hyde Park'ta bulunan üç şahıs öldüresiye dayak yemiş ve bağlanarak parka bırakılmış. Sorguya çekilen adamlar hiç bir şey hatırlamadıklarını söylediler. Ayrıca gecenin geç saatlerinde kadınları sıkıştırıp taciz ettiklerini de itifat ettiler. Bunu onlara kimin yaptığı bilinmese de o üç tacizci için soruşturma başlatıldı..." Kafamı kaldırıp kızlara baktığımda onlarda anlamayan gözlerle bana bakıyordu. Hermione gazeteyi elimden alıp yazıyı tekrar okumaya başladı. O sırada da Ginny konuşmaya başlamıştı. "Keşke onları döven kişi ben olsaydım!" "Nasıl hiç bir şey hatırlamazlar? Harry, mesela seni biri öldüresiye dövse bunu kimin yaptığını hatırlamaz mısın?" "Ya niye beni dövüyolar!? Ron'u dövsünler" "Hiç beni karıştırma abicim, Y/N ne zaman böyle bişeyden örnek verse başıma gelmeyen kalmıyo" "O yüzden seni dövüyolar ya" dedi Harry inatla "Off uzatma Harry, seni dövüyolar" Harry konuşacak gibi ağzını açıp açıp kapattı ama bur şey diyemedi ve arkasına yaslandı. Biz hâlâ haberle ilgilenirken Tonks elinde bir iksir şişesiyle mutfağa girdi. "Ta-daaam! İşte sihir tarihin en mükemmel iksiri!" "Hazır mı!?" Dedi Sirius heyecanla "Eveet!" Dedi Tonks elindeki iksiri Sirius'a uzatırken. "O ne Sirius?" Dedim "Bu, evden sizinle insan olarak çıkış biletim" "Çok özlü iksir mi!?" Diye sordum heyecanla "Evet" dedi Remus gülümseyerek bana baktığında. "Bu senin fikrin miydi?" Diye sorduğumda hafifçe kafasını salladı "E hadi o zaman ne duruyoruz! Hazırlanıp çıkalım!" Dedim ve koşarak odama gitmeye başladım. Diğerleri de bu halime gülerek sofradan kalktılar. Yaklaşık 45 dakikada hazırlanıp aşağı indiğimde Harry hariç kimsenin hazır olmadığını gördüm. "Siz neden hazırlanmadınız?" "Biz düşündük ki, sadece sen Harry ve Sirius çıksanız daha iyi olur" dedi Hermione koltukta kedisini severken Aslında bu hiç aklıma gelmemişti ama gerçekten de sadece üçümüz çıksak daha güzel olurdu. Onların bu kadar ince düşünmesi çok tatlıydı. Arkadaşlarıma gülümsediğim sırada Harry ve Sirius merdivenlerden inmişlerdi. "Çıkalım mı?" Dedi Sirius, kolunu kaldırıp beni kolunun altına aldığı sırada. Kafamı salladım. Sirius kapının önüne geldiğinde çok özlü iksirini içti. Yüzü, tabiri caizse kaynayarak değişti. Boyu uzadı, saçları kısaldı. Yüzünde iki büyük pençe izi belirdi. Dönüşümünü tamamladığında ona uzun uzun baktım. Remus'un birebir kopyası olmuştu. Harry ve ben gülümseyerek Sirius'a bakıyorduk. Remus arkamızdan geldiğinde Sirius'a bakıp konuştu. "Harika görünüyorsun Sirius" "Sen az önce bana mı yoksa kendine mi iltifat ettin?" Remus, sırıtarak kaşlarını kaldırdı, kafasını hafif sağa çevirip omuzlarını oynattı. Bu hareketi 'sen hangisini duymak istiyorsan o' anlamına geliyordu. ~ "Remus, ben acıktım" dedim. Remus Sirius'un güvenliği açısından ona kendi ismiyle seslenmememizi istemişti. Harry ve bende dışarda olduğumuz sürece ona Remus diyecektik. Sabah 10.30'dan beri bir sürü mağaza gezip Harry ve bana yeni giysiler almıştık ve saat şu anda 14.07'yi gösteriyordu. Sirius Harry'e dönüp sordu. "Buralarda bildiğin güzel bir restoran var mı Harry?" Dedi Sirius elindeki giysi torbalarını yere koyarken. "Aslında bir kaç sokak ilerde sosisli satan bir yer görmüştüm" dedim "Tamam o zaman oraya gidiyoruz" dedi Sirius "Peki bunları ne yapıcaz?" Dedim alışveriş torbalarını göstererek. Sirius dikkatlice etrafına baktıktan sonra torbaları eline aldı ve iki dükkan arasındaki boş sokağa girdi. Harry ve bende onu takip ettik. "Neden buraya geldik?" "Şimdi anlarsın" dedi ve torbaları tekrar yere koyup parmağını şıklatarak ev cini Kreacher'ı çağırdı. Ev cini önümüzde belirdiğinde Sirius otoriter bir şekilde konuştu. "Kreacher, bu torbaları alıp hepsini odalarımıza götür" Kreacher Sirius'a tiksintiyle baktığında bunu gizlemeye çalışıyor gibi görünmüyordu ama yinede onun emirlerini yerine getirmek zorundaydı. "Emredersiniz efendi Black" dedi memnuniyetsiz bir şekilde ve tüm torbaları o çelimsiz kollarına takıp cisimlendi. "Evet, şimdi gösterin bakalım bu sosisli nerde satılıyor" dedi Harry ve beni kollarının altına alarak ilerlediği sırada. İkimizde gülümseyip satıcının olduğu yere gittik. Her birimiz yemeklerimizi yediğimizde Sirius konuştu. "Şimdi, artık biraz eğlenme vakti geldi!" "Nereye gidiyoruz!?" Dedim heyecanlı bir şekilde "Sürpriz" diyip göz kırptıktan sonra bize ellerini uzattı. Harry ve ben Sirius'un ellerini tutuğumuzda cisimlendik. İlk bir kaç saniye gözlerimin önü kararmış ve bulanıklaşmıştı. Görüşüm netleşmeye başladığında ilk gözüme ilişen şeyle beraber kafamı olabildiğince yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım. Şu anda tam önünde durduğum şey devasa büyüklükteki bir dönme dolaptı. Gözlerimi dönme dolaptan alıp etrafıma baktığımda kocaman bir lunaparkta olduğumuzu görmüştüm. Heyecanla Sirius'a dönüp boynuna atladım. İki yıl öncede buraya Remus ile gelmiştim ama yaşımın daha küçük olduğunu söyleyip çoğu oyuncağa binmeme izin vermemişti. Ama şimdi yanımda Sirius vardı ve istediğim her şeye binebilecektim. Sirius'tan ayrıldığımda onunda benim kadar heyecanlı olduğunu gördüm "İlk önce neye binmek istersiniz!?" Dedi yüksek sesle, burası o kadar kalabalık ve gürültülüydü ki bağırarak konuşmak zorunda kalmıştık. Harry ve ben birbirimize bakıp şeytanice gülümsedik. Sirius'un ilk kez lunaparka geldiğini biliyorduk o yüzden ona asla unutamica bir gün yaşatacaktık. İkimizde onun elinden tutup hız trenine doğru koşar adım ilerledik... "BİRİ ŞU ŞEYİ DURDURSU- AAAAĞĞĞ!!" Tren üçüncü kez hızla aşağı inerken Sirius'un artık bağırmaktan sesi kısılmıştı. Arkamda oturan Sirius ve Harry'e baktığımda ikimizde Sirius'un bu haline kahkahalarla gülmeye başlamıştık. Tren sonunda durduğunda ilk inen kişi o olmuştu. Harry ve bende onu takip ediyorduk. Sirius merdivenleri zar zor inip hemen yanındaki çöpe kusmaya başlamıştı. İkimiz aynı anda yüzümü buruşturmuştuk ama hemen ardında tekrar gülmeye başlamıştık. "Gülmeyin! Az daha yaşlı kalbim duracaktı!" Dedi Sirius sağ elini kalbinin üstüne koyup "Ama son inişte nasıl bağırdığını görseydin sen bile kendine gülerdin" dedim gülmeye devam ettiğim sırada. "Bir daha asla ama asla beni o ölümcül şeye bindiremezsiniz!" Sirius konuştuğu sırada gözlerim onun saçlarına takılmıştı. Giderek siyahlaşan saçlarına.. Görünüşe göre iksirin etkisi geçmeye başlamıştı. "Sirius, saçların!" dedim aceleyle. Mugglelar görse kesin mahfolurduk "Ah, sorun değil, hala biraz iksirim var" diyip cebinden küçük bir iksir şişesi çıkardı ve son yudumunu da içti. "Şişenin dibinde kalan son iksirdi. Bu beni 3-4 saat daha idare eder, ama ondan sonra hemen eve dönmemiz gerekecek.." İlk başta biraz üzülsemde bunun için zamanımın olmadığını fark ettim ve Sirius'la Harry'nin ellerini tutup parktaki tüm aletlere sırayla binmeye götürdüm. Gecenin sonunda o kadar eğlenmiştik ki gülmekten zor nefes alıyorduk. Kendimizi zar zor bir banka attığımızda elimizde pamuk şekerlerle tıpkı birer çocuğa benziyorduk. "Artık gitsek iyi olur, fazla vaktim kalmadı" dedi Sirius benim pamuk şekerimden kocaman bir parça koparıp ayağa kalkarken. "Heyy!?" Diyip şekerime baktım. Nerdeyse hepsini koparmıştı. Ama Harry'ninki olduğu gibi duruyordu. Sinsice gülümseyip Harry'nin pamuk şekerini elinden kapıp bankın arkasına geçtim. "Y/N!?" Diye bağırıp peşimden koştu Harry. Şimdi ikimiz de bankın etrafında köşe kapmaca oynuyorduk. Aptal, bakın üstüne basıp yanıma atlamak aklına gelmemişti. Sirius ise bizim bu halimize hüzünle gülümsüyordu. Belli ki eski günleri hatırlıyor ya da bizimle yeterince vakit geçirmediği için üzülüyordu.. Sirius'a baktığım o bir saniye de Harry benim üstüme atlamıştı. Hayır hayır gerçekten üstüme, bildiğin bankın üstüne çıkıp kendini bana bıraktı. İkimizde şap diye yere yapışınca pamuk şeker elimden düştü, ıslak zemine değer değmez de eridi. Harry'nin altında pamuk şekerin yok oluşunu izlemek bana çok acı vermişti. Onun intikamını almam gerekiyordu. Gözlerimi yerden çekip Harry'nin gözlerine doğrulttuğumda çaresizce bir fısıltı döküldü dudaklarından. "Siktir..." Harry hızla üstümden kalkıp koşarak Sirius'un arkasına saklandı. Aynı hızla onun peşinden gittim. Sirius aramızda bir o yana bir bu yana savrulurken ben sadece Harry'i yakalamaya odaklanmıştım. Öyle ki o ikisinin bir anda durup başka bir yere baktıklarını bile sadece Harry'nin kolunu yakaladığımda fark edebilmiştim. Onların baktıkları yere baktığımda gözlerimi kocaman açıp ağzımdan tamamlanmamış bir küfür savurdum. "Ananı-..." Selam aşklarım umarım bölüm hoşunuza gitmiştir.
|
0% |