@ilydacinar
|
Selaaaam. Bölümü erken paylaştım. Umarım beğeni ve yorum sayısı yükselir çünkü ben bunları umut ederek paylaştım. Lütfen bölümü beğenip yorum yapmayı unutmayın. Arkadaşlar yorumlarınız benim için gerçekten çok önemli sadece beğenip geçtiğinizde kurgumu beğenmediğinizi, hoşunuza gitmediğini düşünüyorum ve yazarken motivasyonum düşüyor.. Lütfen bir sürü yorum yapınnnn. Sizi seviyorummmm <3 Eve döndüğümüzde saat 7.17'yi gösteriyordu. O kadar uykum vardı ki hızlıca yatağıma gidip kendimi yumaşacık yastıklara bıraktım ve uyayabildiğim kadar uyumaya başladım... "Hadi çocuklar, biraz hızlı olun yoksa geç kalacağız!" Diye merdiven korkuluklarından yukarı doğru bağıran kişi Remus'tan başkası değildi. Bu gün tatilimizin son günüydü. Tabi tatil denebilirse... "Geliyoruz!" Diye bağırdım odamdan. Herkes aşağıda bizi bekliyordu ama Harry ve ben gitmeden önce yapmamız gereken bir şey olduğu için biraz oyalanmıştık "Elime yapıştı!" "Tutkalı ben sürücem diye inat etmeseydin yapışmazdı Y/N" dedi Harry hediye paketine kurdeleyi yapıştırırken. Şimdi her şey hazırdı. "Hepsi senin suçun, neden o tutkalı kullanmama izin verdin ki!?" "Aaa Kreacher'ı çağırıp beni havaya yükseltmesini isteyip havada döndürdüğün için izin vermek zorunda kalmış olabilir miyim acaba?" "Off abartıyorsun Harry" dedim göz devirip avucumu Harry'nin yüzüne bastırdığım sırada. Bunu aslında onu sevmek için yapmıştım ama elimdeki tutkal aklıma geldiğinde iş işten geçmişti. "Y/N lütfen, lütfen bu hissettiğim şey senin elin olmasın.." Harry gözlerini açmaya korkuyordu. O da biliyordu elimin yüzüne yapıştığını ama çaresizce o olmamasını umuyordu işte.. "Çocuklar! Hadi!" Diye bağırdı Remus yeniden. İki dakika sonra Harry'de bende aşağıdaydık. İkimiz beraber Sirius'a hediyesini uzattığımızda bunu hiç beklemediğini fark ettik. Oldukça fazla şaşırmıştı. "Bu ne?" Dedi hediyeyi alırken "Harry ve ben senin için yaptık" Sirius hevesle paketi açtığında gözleri yaşarmıştı. Buraya geldiğimizden beri bizim nasıl büyüdüğümüzü göremediği için çok üzüldüğünü fark etmiştik ve bizde Harry ile ona bir albüm hazırlamıştık. Tam 14 yıllık bir albümdü ve her fotoğrafın altına o an ne yaptığınıza dair küçük notlar yazmıştık. Harry'nin pek fazla fotoğrafı yoktu ve olanlarda muggle kamerası ile çekildiği için hareketli değillerdi ama yinede çok tatlılardı. Sirius ikimize de sarıldığında gözünden bir damla yaşın süzüldüğünü fark etmiştim. "Bu hayatımda aldığım en güzel hediye çocuklar.." "Beğenmene çok sevindik Sirius" dedi Harry. Tabi elim hâlâ yüzünde olduğu için biraz zor konuşmuştu ama.. "Bu arada neden Y/N'nin eli yüzünde?" Dedi Sirius bunu yeni fark etmiş gibi "Çünkü yapıştı.." bunu söylememle birlikte odadaki herkes bir kahkaha tufanından geçti. "Gülmeyin! Hepsi Harry'nin suçu!" Diye bağırdım ama duyuldu mu bilmiyorum. "Heey! Neden bütün suçları bana atıyorsun! Ayağına taş çarpsa benden bileceksin artık!" "Abartma be" dedim umursamaz bir tavırla ama tabiki ondan bilecektim Remus gülmesini zor durdurup asasını çıkardı ve bizi ayırdı. "Bunu daha önce yapsan olmazdı demi? İlla bi yerlerinizle gülecektiniz yani" "Evet" diyip daha çok gülmeye başladı Remus. Onu ilk defa bu kadar çok gülerken görmüştüm... Hepimiz trene bineli yaklaşık 45 dakika olmuştu. Ben bizimkilerden ayrılıp elimi yıkamak için lavaboya gitmiştim. Ellerimi üzerime silerek lavodan çıktığımda babamın yüzüğü parmağımdan düşüp yuvarlanarak benden uzaklaşmaya başladı. Hızla yüzüğün peşinden giderken birinin ayakkabılarına çarparak durduğunu gördüm ama yere baktığım için kimin ayağı olduğunu göremedim. Eğilip yüzüğü aldım, hızla kafamı kaldırdığımda kafamı o siyah ayakkabıların sahibinin çenesine çarpmıştım. Kafamı tutarak ve acıdan inleyerek geriye çekildiğimde o da çenesini tutarak aynısı yapmıştı. "Ya kızım felaket tellalı mısın sen!?" Sesi duyduğumda gözlerimi kocaman açıp ona baktım. Bu Malfoy'un sesiydi. "Ya kes be! Hem senin ne işin var benim üstümde!?" "Ayaklarıma kapanan sensin, fırçayı yiyen benim öyle mi!?" "Ben ne ayaklarına kapanıcam senin be! Yüzüğüm düşmüştü onu alıyordum!" Malfoy yüzüğe bakıp konuştu. "Bileklik dicektin heralde, şuna bak senin parmaklarının üç katı kadar zaten!" "O yüzden düştü ya gerizekalı!" "Off gerçekten sabah sabah seni hiç çekemem Y/N" diyip gitmek üzereyken tren koridorunda koşuşturan iki çocuk Malfoy'a çarpınca dengesini kaybedip benimle beraber boş bir kompartımana düştü. Bu da yetmezmiş gibi kompartımanın kapısı üstümüze kapandı ve ben burda Malfoy'un altında nefessizlikten ölmek üzereyim. Malfoy kafasını biraz kaldırıp gözlerime bakmaya başladığında bende büyülenmiş gibi onunkilere bakıyordum. Onun o mavi gözleri beni içine çekip boğuyordu sanki. Boğulmak hiç bu kadar güzel hissettirmemişti diye geçirdim içimden. Dur biraz ne dedim ben!? Hızla elimi Malfoy'un yüzüne koyup ittirdim. "Kalk üstümden hayvan!" "Tatil sana hiç yaramamış, ne kadar kaba sözler bunlar?" Dedi Malfoy üstümden kalkarken "Üzgünüm Draco, seninle ancak bu kadar kibar konuşabiliyorum" dedim kollarımı göğsümde katlarken. "Astronomi kulesinde süt dökmüş kedi gibiydin ama" diyip gülümsedi Malfoy üstündeki tozları silkelerken. Panikle Malfoy'un üstüne gidip elimi ağzına koydum. "Sessiz olsana aptal! Biri duyacak!" Malfoy kendini benden kurtarıp eliyle saçlarını geriye attı. "Burda bizden başka kimse yok Y/N, kompartımanlar ses geçirmez maddeden yapıldı yani içerde çığlık bile atsan kimse seni duyamaz" "Off her neyse, değerli vaktimi seninle harcayamam" diyip kompartımanın kapısını açmaya çalıştım. Ama olmadı. Gücümü arttırarak tekrar denedim. Ama yine olmadı Malfoy'a dönüp kısa bir bakış attığımda kaşlarını çattı. Son kez son gücümle denediğimde yine açılmayınca Malfoy beni kenara ittirdi. "Ne kadar beceriksizsin ya, çekil ben yaparım" Kollarımı göğsümde katlayıp Malfoy'un kapıyı açmasını bekledim ama o da açamadı. "Ne oldu Thor hazretleri? Siz de mi kapıyı açamadınız? Sizde mi beceriksiz oldunuz yoksa?" "Sıkışmış" "Şaka yapıyor olmalısın!? Bu kanıya nasıl vardın peki? Beni de aydınlatır mısın? Çünkü ben kapının sıkışmış olabileceğini hiç düşünememiştim de!" "Ahhh! Merlin aşkına kapa çeneni de asanı ver!" "Asam yanımda değil" "Anlayamadım?" "Tek tek hecelememi ister misin gerizekalı? A-sam ya-nım-da de-ğil!" "Neden asanı yanından ayırıyorsun ki!?" "Merlin aşkına tuvalete gidiyordum! Tuvalette başıma en fazla ne gelebilir ki!?" "Aaa bilemiyorum, arkadaşın Granger gibi bir trol saldırısına uğramayacağın ne malum!?" "Trenin içinde mi?" Malfoy sıkıntıyla nefes verip kendini koltuğa bıraktı. "Hey hey, neden oturuyorsun? Kapıyı açsana!" "Asalarımız olmadan nasıl açmamı bekliyorsun Y/N?" "Senin asan nerde?" Malfoy konuşmadan sadece kaşlarını oynatarak koridoru gösterdi. Camdan baktığımda asasının kapının hemen önünde yerde olduğunu fark ettim. "Ciddi misin!? Yüce Merlin beni neyle sınıyorsun!?" Dedim kafamı kaldırıp yukarıya bakarken ve Malfoy'a dönüp yeniden konuştum "Sen nasıl bir büyücüsün!? Daha asanı elinde bile tutamıyorken kendini nasıl savunacaksın tanrı bilir!" "Y/N, lütfen, bir dakikalığına da olsa sus. Tamam mı bak senden çok basit bir şey istedim, tek yapman gereken çeneni kapalı tutmak" dedi Malfoy eliyle şakaklarını ovalarken. "Off hareketlere bak, görende çok konuşuyorum sanacak!" Malfoy bana bir saniyelik bir bakış attığında aç bir dişi kaplandan yeni doğmuş kediciğe dönmüş gibi oldum. O kadar delici bir bakıştı ki o, yaklaşık 2 dakika kadar sesimi çıkaramamıştım. "Draco" dedim sonunda dayanamayıp "Bende ne zaman konuşacak diye bekliyordum" "Ben sıkıldım" "Ne yapabilirim?" "Oyun oynasak?" "Hadi şu camı kırıp Draco'yu trenden atalım gibi bir oyun değildir umarım?" "Aslında güzel fikir" dedim işaret parmağımı çeneme koyup düşünür gibi yaparak Malfoy bana tekrar yan gözle bakınca "Tamam be," dedim ve kısa bir sessizliğin ardından sessizce konuştum "onu da başka zaman oynarız" Malfoy söylediğim şeyi duyup bana sinirli bir bakış attı. Bense sadece omuz oynatmakla yetindim. "Şey oynayalım, el kızartmaca?" "Ellerini kullanmaya devam etmek istiyorsan oynamayalım" "Hadi hadi, en azından bi kaç el oynayalım" dedim alt dudağımı bükerek "Onun yerine daha az canımızın yanacağı bir şey oynasak? Mesela bilek güreşi?" "Hayır ya, önce benim istediğimi oynicaz" Malfoy ile ufak bir tartışmanın sonucunda ben kazandım. Zaferle onun karşısına, koltukta bağdaş kurarak oturdum ve sol elimi koltuğa koydum. Sonra Malfoy'da elini elimin üstüne koydu. Sırasıyla benim elim, onun eli, benim elim ve son olarak onun eli şeklinde koymuştuk. En alttan elimi çekip onun eline vurdum sonra o benim sonra ben onun. Bu böyle bir kaç kez tekrarlandı. "Sakın bana kız gibi ağlayacağını söyleme" dedim gülerek, çünkü Malfoy'un elleri kıpkırmızı olmuştu. "Şunu bir an önce bitirebilir miyiz lütfen?" Dedi Malfoy bıkkın bir sesle "Benim elim kızarana kadar bitiremeyiz, Merlin aşkına Draco düzgün vurur musun şu elime!?" "Vuruyorum işte" dedi sıra ona geldiğinde. O kadar yavaş vuruyordu ki sanki biri elime üflüyor gibi hissediyordum. Göz devirip ellerimi kendime çektiğimde Malfoy'un elleri koltukta kaldı. "Çok sıkıcısın, keşke Harry'le oynasaydım. O daha güzel oynuyor" dedim kollarımı göğsümde katlayıp. "Hı, biliyoruz. 2 gün boyunca ellerin mosmor gezerken öyle demiyordun ama" Malfoy'a ufak bir bakış attığımda konuştu. "Her neyse, şimdi bilek güreşi yapabilir miyiz?" "Off, iyi peki" Malfoy sırıtarak dirseklerimizin altına iki tane yastık koydu ve kendi kolunu onların üstüne dayadı. Elini açıp benimde aynısını yapmamı bekliyordu şimdi. Bende kendi kolumu yastığa koyup Malfoy'un kızaran elini kavradım. Şaşırtıcı derecede yumuşaktı. Parmakları ise göründüğünden daha da uzundu. Malfoy bana hafifçe dişlerini göstererek gülümsediğinde biraz tuhaf hissetmiştim. Sanki bu, hoşuma gitmişti.. Utanarak başımı eğdim. "Hazır mısın?" "Hıhı" "Peki ortaya bir iddia koysak nasıl olur?" Kaşlarımı çatarak ona baktığımda o benim aksime hâlâ gülümsüyordu. "Ne iddiası?" "Sen kazanırsan istediğini seçebilirsin" dedi. Devam etmesini bekledim ama konuşmadı, bu yüzden ben sordum. "Peki sen kazanırsan?" "Başlayalım mı?" Dedi sorumu görmezden gelerek Anlam veremeyerek ona bakmaya devam ettim "Cevap vermediğine göre kötü bir şey, o yüzden kendimi hiç riske atamam. İddaanı kabul etmiyorum" Malfoy bir kaç saniye düşündükten sonra gülümseyerek konuştu. "Peki iki elini de kullanabileceğini söylesem?" "İki elimi de mi?" Malfoy kafasını sallayıp merakla benim cevabımı beklemeye başladı. Bir kaç saniye düşündükten sonra kafamı sallayarak konuştum. "Tamam, kabul. Ama sonra mızıkçılık yapmak yok" burnundan nefes vererek güldüğünde fazla vakit kaybetmeden oyuna başladık. İkimizin bileği de hâlâ başladığımız gibi duruyordu. Ben iki elimi de kullanmama rağmen biraz bile olsun elini yana yatıramamıştım. Bu böyle devam edemezdi, bende Malfoy'un dikkatini dağıtmak için konuşmaya karar verdim. "Söylesene, sen kazanırsan bana hangi iğrenç şeyi yaptıracaksın acaba?" "İğrenç mi?" Diyip büyük bir kahkaha attı. Bunu fırsat bilip bileğini yatırmak için bir hamle yapmıştım ama katır gücü vardı bunda! "Niye öyle güldün? İşkence falan mı edeceksin yoksa?" "Ben, sence gerçekten o kadar kötü biri miyim Y/N?" "İnsanlara yaptıklarını iyilik olsun diye mi yapıyordun yoksa?" dedim sorusuna tam bir cevap veremeyerek "Ne? İnsanlara ne yapmışım ki ben?" Dedi gülerek "İkinci sınıfta beni, üçüncü sınıfta Harry'i merdivenlerden hızlıca inelim diye itmedin haralde?" Dedim ironiyle "Yine mi aynı konu?" Dedi gülmeye devam ederken "Off, her neyse, uzatma da söyle işte, ne istiyorsun?" Dedim bıkkın bir sesle "Hımm, bilmem," dedi ve duraksadı. Cesaretini toplamaya çalışır gibi gözlerime bakıp yeniden konuştu "küçük bir öpücüğe ne dersin?" Duyduklarım karşında şoka girmiştim. Gözlerim kocaman açılmış şaka yaptığını umarak ona bakıyordum. Biliyordum, oldukça ciddiydi ama yinede bir şekilde ona inanmak istemiyor gibiydim. Ya da kendimi umutlandırıp hayallere dalmak istemiyor da olabilirdim. Emin değilim... "S-sen ciddi misin!?" "Neden ciddi olmayayım?" "Unuttuysan söylim Draco, biz seninle düşmanız!" Malfoy gözlerime bakarak yüzüme yakınlaştı ve yine ciddi bir şekilde sordu. "Söylesene Y/N, sen kaç düşmanınla bir yerde mahsur kalıp oyunlar oynadın? Ya da kaçının önünde kıyafetlerini çıkardın? Kaçıyla banyoda baş başa vakit geçirdin? Kaç düşmanın seni canı pahasına metrelerce yükseklikten düşerken kurtardı? Veya kaçı sırf sana sarkıntılık yaptı diye senin için bir kaç muggle kaçırtıp öldüresiye dövdürdü?" Kalbim gereğinden hızlı bir şekilde çarpıyordu. Demek o gece ağaçların arkasında gördüğüm kişi o ya da onun yardımcılarından biriydi. Nefesimi tutmuş ağzım bir kaç milim açık bir şekilde ona bakıyordum. Nefes almayı unutmuştum adeta. Sahi, nefes nasıl alınıyordu? Kendimi toparlamaya çalışarak konuştum ama ne söylediğimi ben bile anlamıyordum. "B-ben, sen benden-, yani bu-" "Artık rol yapmaktan sıkıldım Y/N, geçen yıldan beri senden nefret ediyormuş gibi davranmaktan sıkıldım, seninle düşmanınmışım gibi kavga etmekten sıkıldım" "Draco, b-bu..?" Ellerimiz hala aynı konumdaydı ama ne o ne de ben bir hamle yapıp kazanmaya cüret edemiyorduk. Merlin aşkına neden kendime bir türlü gelemiyorum ki!? Malfoy ortadaki ellerimize bakıp tek bir hamlede elimi yana yatırdı, bilek güreşini o kazanmıştı. Yastıkları aramızdan çekti ve hâlâ tuttuğu elimle beni kendine çekip diğer elini de belime doladı ve dudaklarıma yapıştı. Bu o kadar beklenmedikti ki.. Tüm yaşamsal fonksiyonlarım durmuştu. Tabi göğüs kafesim ve vücudumun diğer her yerinde tenimi parçalayıp çıkmak istercesine atan kalbimi saymazsak.. Düşünün yani kalbim göz kapaklarımda bile atıyordu.. Elim istemsizce Draco'nun yüzünü kavradı. Gözlerim daha fazla dayanamayıp kapandı. Tüm vücudum adeta onu arzuluyordu. Artık kendimi kontrol edemiyordum. Aklım uçup gitmişti sanki. Ezeli rakibim ve düşmanım beni tutkuyla öpüyordu ve bende ona karşılık veriyordum. Ahh Merlin, bunun olması için gerçekten de aklımın uçması, hatta yok olması gerekiyordu. Olduğumuz koltukta Draco'nun baskısıyla içgüdüsel olarak geriye doğru yaslanmıştım. Sırtımın cama değmesiyle gidecek bir yerim kalmamıştı ve Draco bana daha çok baskı uygulamaya başlamıştı. Artık beni daha sert öpüyordu yani... Ne kadar zaman böyleydik bilmiyordum ama birinin kompartımanın kapısını açtığını bile zor duymuştum. Ben hızla Malfoy'dan ayrılıp ayağa kalkarken kapıyı açan kişinin utançtan yüzüne bile bakamıyordum. "Çocuklar, Hogwarts'a geldik. Londra'ya geri dönmek istemiyorsanız şimdi inseniz iyi olur" bu o şeker satan cadının sesiydi. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde hızla cadının yanında geçtim ve nerdeyse koşarak trenden indim. Havanın soğuk olmasına rağmen tenim alevler içinde yanıyordu. Gözüm hiç bir şey görmüyordu ama ilerlemeye devam ediyordum. Nasıl böyle bir şey yapabilmiştim!? Nasıl düşmanımla öpüşebilmiştim!? Nasıl beni birden öpmeye cüret edebilmişti!? Arabalara doğru büyük bir hız ve iç savaşla gittiğimde Harry'ler beni orda bekliyordu. Ellerimle kızaran yüzümü kapatıp bunu fark etmemelerini umdum. "Y/N! Nerdesin sen!? Deliye döndük burda!" Dedi Hermione bir kaç adım öne çıkarak "B-ben, şeyde kilitli kaldım.." "Lavaboda mı?" Dedi Ron "Hayır, şeyde.." "Kompartımanda mı?" Diye tahmin yürüten bu defa Hermione oldu. "Evet" "Sormaya korkuyorum ama camı falan kırıp çıkmadın demi?" "Yuh Harry, saçmaladın şu an" "Nasıl çıktın peki?" Son uçan arabanın yanımıza gelmesini beklediğimiz sırada konuşmaya devam ediyorduk. "Şeker satan cadı açtı kapıyı, Merlin aşkına sorgulamanız bittiyse düzgünce oturunda gidelim artık" ben çoktan arabaya binmiştim, bu sözlerim üzerine onlarda binip güzelce yerleşmişlerdi. Hermione ve Ron, Harry ile de ben yan yana oturmuştuk. Hepimiz oturduktan yaklaşık 1 dakika sonra arkamızdaki kapı büyük bir gürültüyle açılınca hepimiz oraya dönmüştük. Gelen kişiyi görünce yanaklarım yeniden kızarmaya başlamıştı. Bu Malfoy'du.. O hızlı adımlarla yanımıza geldiğinde hiç bir şey söylemeden arabaya binip Harry ve benim aramıza oturdu. Ron ve Hermione şaşkın gözlerle, Harry ise ona öldürecekmiş gibi bakıyordu ama bu onun umurunda bile değildi. "Senin burda ne işin var?" Diye dişlerinin arasından sinirle sordu Harry Draco "Anlamadım, Hogwarts'ta mı ne işim var?" Dedi ironiyle "Hayır, bu arabada ne işin var!?" "Okula gidiyorum Potter?" "Başka arabayla git" "Bu son araba, eğer benden rahatsız oluyorsa söylemen yeterli, böyle saçma imalara gerek yok Potter" "Rahatsız oluyorum Malfoy" "O halde yürüyerek gidebilirsin" dedi ve tekrar önüne döndü Malfoy. Nefesimi tutmuş o ikisinin saçma laf dalışlarını dinliyordum. Sadece bende değil Hermione ve Ron bile nefes almıyorlardı sanki. Diğerleri çatık kaşla Malfoy'a bakarlarken ben şok olmuş bir şekilde bakıyordum. Nasıl olurda az önce hiç bir şey yaşanmamış gibi yanıma gelip oturabilirdi!? Harry'e baktım. Tam ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada konuştum. "Harry, olaysız bir yolculuk istiyorum. Lütfen" Harry derin bir nefes verip sinirle önüne döndü. Bende yavaşça önüme dönerken Malfoy'a baktım. Bu küçük bakışımı yakalayıp bana göz kırptı. Neyseki kimse fark etmemişti. Stresten ellerimi yumruk yapıp dizlerimin üstüne koydum ve olabildiğince küçük oturmaya çalıştım. Malfoy'a fazla temas etmek istemiyordum. Ama tabiki evren yine bu istediğimi hiçe saymıştı. Araba bir anda hızla hareket etmeye başlayınca dengemi kaybettim ve Malfoy'a çarptım. O da sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi kolunu belime dolayıp beni tuttu. Kimse görmeden Malfoy'un elini belimden çekmeye çalıştım ama başarısız oldum ve daha fazla kıpırdanırsam bizimkilerin durumu anlayacağından korkup pes ettim. Neyseki cüppem onun ellerini kapatıyordu.. Malfoy halinden oldukça memnun bense her an stresten ölmek üzere bir şekilde Hogwarts'a doğru uçmaya başlamıştık. Kısa ve sessiz geçen bir yolculuktan sonra nihayet yere indiğimizde hepimiz arabalardan inmeye başladık. En son ben inerken Malfoy bana inmem için elini uzattı. Harry'ler şaşkın bir şekilde bizi izlerken ben durumu nasıl kurtarabilirim diye düşünmeye başlamıştım bile. "İyi deneme Malfoy, ama burdaki herkes, elini tutarsam beni çekip yere düşüreceğini biliyor. Sencede böyle ucuz numaraların modası geçmedi mi?" Dedim ironik bir şekilde. Malfoy'a ufak bir kaş hareketi yaptığımda beni ele vermemesi için dua ediyordum. Neyseki ne yapmak istediğimi anlayıp bana ayak uydurdu. "Eskisinden daha zekisin Black, artık böyle numaraları yemediğini bilmek güzel" dedi elini kendine çekip o muzip gülümsemesini yüzüne kondurarak. Derin bir nefes verip arabadan atlayarak indim ve Harry'le Ron'un koluna girip okula doğru çekiştirmeye başladım onları. Önce hepimiz büyük salona gidip yemek yedik sonra odalarımıza çekildik. Ben yatağıma geçip stresli bir şekilde tırnak etlerimi soyarken Ginny odaya girdi. Onun geldiğini yatağıma oturana kadar fark etmemiştim bile. "Merlin aşkına Y/N, sen ne zaman tırnak etlerini soysan başımıza gelmeyen kalmıyo. Bu defa ne yaptın acaba?" "Hiç, hiç bişey" tabi Malfoy'un altında tutkulu bir şekilde dakikalarca öpüştüğümüzü saymazsam.. "Emin misin?" Dedi Ginny tek kaşını kaldırıp "Eminim" diye yalan söyledim. "Hermione birazdan gelir, seni sorguya çekmesini istemiyorsan toparlansan iyi olur" dedi. Bende bir şeyler olduğunu biliyordu ve beni korumaya çalışıyordu. Merlin, bu kızı gerçekten çok seviyordum. "Peki peki, zaten çok yorulmuştum, birazdan yatacağım" dedim günlüğümü çıkarttığım sırada. Ginny kafasını sallayıp yatağa attı kendini. Bende Hermione gelmeden hızlıca bu günkü yaşadıklarımı günlüğüme yazdım ve defteri kilitleyip yattım. Yarın uzun bir gün olacaktı, Quidditch antrenmanlarımız başlıyordu. Bu da her zamankinden daha sıkı çalışmam gerektiği anlamına geliyordu... Selammm, nasılsınız?
|
0% |