Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@ilydacinar

Yarın uzun bir gün olacaktı, Quidditch antrenmanlarımız başlıyordu. Bu da her zamankinden daha sıkı çalışmam gerektiği anlamına geliyordu...

"Offf nerde bu!?" Diye söylenirken yerdeki yorganımı tekmeledim.

Hermione uykulu gözünü açıp yatakta doğrularak konuştu.

"Y/N?"

"Uyandırdığım için üzgünüm Herm" dedim hâlâ yatağımın her yerini aramaya devam ederken

"Saat kaç?"

"8.30"

Hermione yavaşça yataktan kalktığında gerinmeye başladı.

"Ne arıyorsun?"

Hermione'ye dönüp yatağa oturdum

"Babamın yüzüğünü bulamıyorum, her yere baktım ama yok!"

"Sakin ol, belki ortak salonda düşürmüşsündür?" Dedi yanıma gelip otururken.

"Ortak salona hiç gitmedim ki"

"Peki dün parmağında olduğuna emin misin?"

"Eminim trendeyken parmağımdaydı" en azından Malfoy ile öpüşmeden önce öyleydi.

"İnerken? Belki de kapalı kaldığın kompartımanda düşürmüşsündür?"

Belki de Malfoy ile öpüşürken düşürmüşümdür. Merlin, onun büyüsüne o kadar kapılmıştım ki.. Dudaklarından başka birşey düşünememiştim bile.

"Bilmiyorum, hatırlamıyorum"

Hermione ayağa kalkarken konuştu. "Pekâlâ, istersen onu daha sonra beraber ararız. Ama şimdi hazırlanıp aşağı inmezsek derse geç kalacağız"

Yüzümü buruşturup konuştum. "Neden ilk ders Snape'in olmak zorunda ki?" Diye söylenerek hazırlanmaya başladım...

"Siz sınıfa geçin, ben lavaboya gidip gelirim" dedim kahvaltı masasından kalkarken. Harry kafasını sallayıp yürümeye başlayınca Hermione ve Ron'da onu takip etmişti. Hızlıca lavaboya gidip sınıfa geldiğimde herkes yerlerine oturmuştu bile. Gözlerim ilk Malfoy'u gördü. Duvar kenarı üçüncü sırada oturuyordu. Kafamı çevirip bizimkilere baktım. Ron ve Hermione en önde beraber oturunca bende onların arkasındaki Harry ile oturmaya karar verdim ve onun yanına doğru ilerledim.

Tam Harry'nin yanına gelmiştim ki Malfoy bir anda kolumu tutup beni kendine çekince onun sırasına düştüm. Biraz sert bir şekilde oturunca Harry'ler bana döndü ve çatık kaşlarla bana bakmaya başladılar.

Ben popumun acısıyla yüzümü buruşturup bana baktıklarını fark ettiğimde onlara ne söyleyeceğimi düşünmeye başlamıştım. Kalkıpta Malfoy beni zorladı diyemezdim. Harry hâlâ bana bakarken konuşmaya başladı.

"Y/N, Malfoy'un yanında ne yapıyorsun?"

Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

"Şey ben, ayağım döndü de, dengemi kaybedince sıranın üstüne attım kendimi" dedim daha da inandırıcı olmak için yüzümü buruşturup ayak bileğimi ovalarken.

"İyi misin peki? Orda oturma, yanıma gel"

Kafamı sallayıp ayağa kalkmak üzereyken Malfoy tekrar kolumdan çekiştirince daha kalkamadan oturmaya devam ettim. Neyseki Harry onun elini görmemişti ama benim kalkmaya yeltenip kalkamamamı görmüştü.

"Ayağım çok acıyo, üstüne basamıyorum" diye yeni bir yalan söylemek zorunda kalmıştım.

Harry ayağa kalkıp "Yardım edeyim" dedi ama onun kalkmasıyla Profesör Snape'in sınıfa girmesi bir oldu.

"Yerinize oturun Bay Potter" dedi Snape sıraların arasında ilerlerken.

Harry tam ağzını açıp konuşmak üzereyken Hermione onun kolunu tuttu ve kafasını yapma anlamında salladı ve onun oturduğunu görene kadar da önüne dönmedi.

"Senin sorunun ne!?" Diye fısıltıyla Malfoy'a dönüp konuştum

"Benimle oturmanı istedim" dedi umursamaz bir şekilde dirseğini masaya yaslamış, yanağını da eline dayamış, tüy kalemiyle parşömene bir şeyler karalarken bana bakmadan konuşmuştu.

"Ama ben seninle oturmak istemedim!"

"Sormadım da zaten"

"Seni-!"

"Bayan Black, bizimle paylaşmak istediğiniz bir şey mi var?"

"Hayır Profesör" dedim önüme dönüp ona bakarak

"O halde Bay Malfoy'u rahatsız etmeyi bırakın" dedi ve ilgisini üzerimizden çekti. Açıkçası şaşırmıştım, Gryffindor'dan en az bir 10 puan kırar diye düşünmüştüm.

Sinirle Malfoy'a baktığımda hâlâ aynı şekilde duruyordu, tek fark yüzündeki o zafer sırıtışıydı...

"Yavaş karıştır Y/N, iksirin yarısını döktün zaten"

"Çok biliyosan sen karıştır!"

"Ve sende zencefil köklerini mi doğrayacaksın? Hayatta olmaz, tüm sihir alemi sen bir yerlerini kesmeden bıçak tutamayacağını biliyor"

"Ne var yani azıcık sakarsam?" Derken kaşlarımı kaldırıp gözlerimi kıstım

"Azıcık mı?" Diye sordu Draco kaşlarını kaldırıp

"Tamam, belki azıcıktan birazcık fazla olabilir"

Malfoy gülümserken hafifçe kafasını yana yatırdı "Gel buraya beceriksiz" dedi hâlâ gülerken.

"Sensin beceriksiz. 5 saattir bir zencefil kökünü doğrayamadın" dedim Malfoy'un hafif arkama geçip bileğimden tuttuğu sırada. "Napıyorsun sen?"

"Sakin ol yavru aslan, sadece iksiri nasıl karıştıracağını gösteriyorum," Tanrım, neden şu anda bana bu kadar yakın durmak zorunda ki!? "işte böyle, yavaş ve nazikçe," Malfoy bileğimi tutup yönlendirirken istemsizce ona döndüm. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı ama bakmaya devam ettim. "sahi, nazik kelimesinin ne demek olduğunu biliyor muydun sen?" Diyip gülerken gözlerini iksirden çekip bana dikti. Kokusunu resmen ciğerlerimde hissediyordum.

Bu çocuk bana ne yapmıştı bilmiyorum, belkide amortentia içirmişti, belkide kendine cazibe büyüsü yapmıştı. Ama bildiğim tek bir şey vardı, o da onun büyüsüne kapılmamam gerektiğiydi..

Harry elindeki kitaptan gözünü ayırmadan bizim olduğumuz yere döndü. Ve hâlâ kitaba bakarken konuştu

"Y/N, bana biraz ejderha salyası verir misin?"

Harry'nin sesiyle yeniden somut dünyaya geçince hızla Malfoy'u karnına direğimi geçirip ittirdim. Biraz hızlı ittirmiş olacağım ki arkamızdaki bir masaya çarptığını duydum. Harry ve ben aynı anda sese döndüğümüzde Malfoy yüzünü buruşturup karnını tutarak doğruldu.

"Nesi var bunun?" Diye sordu Harry

"Bilmem, ayağı falan kaydı heralde," dedim aceleyle Harry'nin istediği şeyi ararken "işte buldum" diyip kavanozu uzattığımda daha fazla başımızda dikilmesin diye deli gibi dua ediyordum.

Neyseki kavanozu aldığı gibi kafasını tekrar kitaba çevirip masasına döndü. O dönünce bende hemen Malfoy'a baktım.

"Sakın bir daha bana bu kadar yaklaşma!" Dedim işaret parmağımı yüzüne doğru sallarken.

Malfoy işaret ve orta parmağının tersiyle benimkini kenara itti ve sırıtarak konuştu.

"Buna söz veremicem"

"Şu anda senin o sarı saçlarını-"

"Khm khm" Snape'in sahte öksürük sesiyle cümlemi yarıda keserek önüme döndüm. Rekora doğru gidiyordum ve bunu bozmaya hiç niyetim yoktu, çünkü ilk defa onun dersinde Gryffindor'dan puan kırdırmamıştım.

"Öte git, yaklaşma bana!" Dedim fısıltıyla. Malfoy bu sözlerime gülerek göz devirdiği sırada bir adım geri çekilmişti.

Snape herkesin iksirini kontrol edip puan veriyordu. Bunlar ikinci dönemin son notlarıydı, eğer bu dersten kalırsam 5. Sınıfa geçmem çok zor olacaktı, üstelik ilk dönem notlarım düşükken bu da düşük gelirse 5. Sınıfı anca rüyamda görürdüm.

Saçlarım terden yüzüme yapışmıştı, üstüm başım iksir olmuştu ve üstüne üstlük dirseğimi yakmıştım. Malfoy ise benim tam tersimdi. Derse girerken nasılsa şimdi de öyleydi. Snap bize yaklaşırken hiç stres olmuyordu. Dik bir şekilde tam karşısına bakıyordu.

"Bay Malfoy ve Bayan Black" dedi masamıza gelip iksire bakarken. Gerçekten stresten kendimi parçalayacaktım..

Snape önce iksire eğilip kokladı, sonra cam kaşıkla bir iki tur karıştırdı ve son olarak iksirin içine bir kaç kurutulmuş mor yaprak attı.

Ben hâlâ stresle beklerken tırnaklarımı etime geçirdiğimi Malfoy'un elimi tutmasıyla fark etmiştim. Neyseki ellerimiz masanın altında olduğu için kimse görmemişti. Elimi çekip fazla hareketliliğe neden olup dikkat çekmemek için bir şey yapmadım. Malfoy'un elimi tutmasına izin verdim.

Snape sonunda elindeki kağıda notlarımızı yazdı ve bize bakıp konuştu.

"Oldukça başarılı bir iksir yapmışsınız, ikinizde geçerli not aldınız," dedi ve devam etti "ve Bayan Black, iksir dersinden kalmadığınız için şanslısınız, bu sene oldukça yüksek bir puanla geçmeyi başardınız" dediğinde çoktan arkasını dönüp gitmeye başlamıştı bile.

Heyecan ve sevinçle Malfoy'a dönüp hiç düşünmeden ona sarıldım. İlk defa kılpayı değilde yüksek bir puanla iksir dersini geçmeyi başarmıştım.

"Duydun mu Draco, dersi geçtim!" Dedim gözlerim kapalı bir şekilde hâlâ ona sarılırken

Malfoy hafifçe gülümseyip "Duydum" dedi

Yavaşça ondan ayrıldığımda yüzümdeki gülümsemede bir o kadar yavaş bir şekilde yüzümden silinmişti. Ben az önce ona sarılmış mıydım? Evet ben az önce ona sarılmıştım!

Hâlâ sırıtan Malfoy'a bakıp boğazımı temizledim ve konuştum.

"Hemen sevinme, bilerek sarılmadım. Bir anda heyecanlanınca şey oldu"

"Hıhı" diyip kafa salladı

Bu günkü derslerden sonra antrenman için sahaya gidiyorduk. Harry benim nasıl oynadığımı merak ettiği için izleyici olarak gelmişti. Hermione ve Ron'da onu takip ediyorlardı.

"Snape'in dersini yüksek bir puanla geçtiğime inanamıyorum!" Dedim sahaya doğru giderken

"Malfoy neden böyle bir şey yaptı hâlâ anlamıyorum" dedi Hermione

"Ne yaptı?"

"Sana dersi geçmen için yardım etti ya
Y/N"

Anlamayan gözlerle Hermione'ye baktığımda derin bir nefes verip açıklamaya başladı.

"Hadi ama Y/N, Malfoy'un, sen dersi geçebilesin diye seninle eş olduğunu fark etmemiş olamazsın"

"Ne saçmalıyorsun Herm, Malfoy neden bana yardım etsin ki?"

"Bizde bunu anlamaya çalışıyoruz ya?"

"Eğer bir şey ima etmeye çalışıyorsanız baştan söylim, Draco ve ben aynı sırada oturduğumuz için Snape bizi eş yaptı. Yani ben iksirden düşük alsaydım o da almış olacaktı, bu yüzden de haliyle bana yardım etmek zorunda kaldı" dedim ve hızlanıp önden yürümeye başladım.

Yalan söylemiştim, Snape bizi eş falan yapmamıştı. Draco benimle eş olmak istediğini söylemişti, inkar etsemde bir şekilde Snape'le konuşup halletmişti. İlk başta beraber çalışmak için yaptığını sanmıştım ama şimdi Hermione'nin söyledikleri daha mantıklı gelmişti. İstemsizce gülümsediğimi fark edince kafamı salladım ve yürümeye devam ettim...

"Katie nerde?" Dedi Oliver. Antrenman neredeyse başlamak üzereydi.

"Katie kendini iyi hissetmediği için gelemedi. Hastane kanadında dinleniyor" dedi Angelina bir adım öne çıkarak

"Nesi varmış?" Diye sordu Oliver endişeli bir şekilde

"Birileri ona şaka şekerlerinden vermiş" dedi Angelina, Fred ve George'a sinirli bir şekilde bakarak

"Hey, bizim suçumuz değildi" diye kendini savundu Fred

"Evet, Katie'nin o aptal Slytherin'lere inanmayı bırakması gerek" diye devam etti George

"Ah, her neyse. Bu gün 6 kişi oynayacağız, umarım maça kadar iyileşir" dedi kaptan şakaklarını tutarak

"Oliver, bu gün bende oynasam?"

Hepimiz sesin geldiği yöne baktık. Bu Harry'di. Bize doğru gelerek konuşmaya devam etti.

"Yani sadece bir seferlik. Y/N Katie'nin yerine geçer bende arayıcı olurum. Olmaz mı?"

"Üzgünüm Harry, ama Profesör McGonagall senin quidditch oynamanı kesin bir şekilde yasakladı"

"Lütfen, sadece bir kere"

"Harry, ben üzgünüm-"

"Hadi ama Oliver, tam bir okul yılı boyunca süpürgeme binemedim" dedi Harry inanılmaz bir şekilde kendini acındırarak.

Oliver kendi içinde bir şeyleri tartarken hepimiz sessizce onu bekliyorduk. Sonunda kafasını kaldırıp konuştu.

"Peki, ama sadece bir defalığına"

Harry sevinçle geri geri yürümeye başladı "Teşekkür ederim!" Diye bağırdı, soyunma odasına giderken. Geri döndüğünde oyuncu formasını giymişti. Fazla vakit kaybetmeden oyuna başladık.

"Bana da fikrimi sorduğunuz için teşekkür ederim!" Diye bağırdım Harry'nin üzerine doğru hızla uçan Bludger'a vurarak

"Abartma Y/N, hem sen eski pozisyonunda oynamayı özlemedin mi?" Diye bağırdı Harry

"Bak bakalım özlemiş miyim!?" Diye sol gözümün kenarını gösterdim. Bludger çarpmıştı ve giderek morarmaya başlamıştı.

48 dakikadır antrenman yapıyorduk. Harry sonunda Snitch'i yakaladığında oyunu bitirip aşağı indik.

"Bu antrenman çok uzun sürdü" dedi Angelina nefes nefese bir şekilde

"Harry uzun zamandır oynamayınca biraz paslanmış galiba" diyip güldü Oliver

"Ya da Snitch'i bilerek yakalamayıp oyunu uzattı" dedim kendi kendime fısıltıyla.

Tam sözümü bitirmiştim, kollarımdaki dirseklikleri çıkartmaya çalışıyordum ki Hermione'nin kedisi Crookshanks birden üstüme atlayıp korkuyla yere düşmeme neden oldu ve sonra hızla uzaklaştı.

"Aahğ! Neyi var bu aptal kedinin!?"

Hermione gülerek sahada yanıma doğru gelirken konuştu.

"Sanırım fare gördü"

"Umarım gördüğü fare Scabbers'dır!" Dedim popomu sıvazlayarak yerden kalkarken.

Herkes bu aşırı sinirli halime gülerken aslında neyi kastettiğimi anlamamışlardı. Ne Scabber'ı ne de Peter'ı bilmiyorlardı..

Arkadaşlarım gülmeye devam ederken bir anda sustular. Bu ani sessizliğin nedenini ararken Slytherin takımının sahaya girdiğini gördüm.

"Hey Oliver! Maçta da bizi böyle, gülerek yenmeyi mi planlıyorsunuz yoksa" diyen kişi Slytherin kaptanıydı. Bu sözleri üzerine tüm takımı gülmeye başlamıştı. Oliver bir adım öne çıkarak oldukça ciddi bir şekilde konuştu.

"Hayır, sadece sizi yendiğimizde nasıl güleceğimizi prova ediyorduk" Oliver'ın bu lafı üzerine bizim takımdan kıkırtılar yükselmişti.

Slytherin kaptanı tehtitkar bir şekilde bizim kaptanımıza yaklaşıp konuştu

"Son gülen iyi gülermiş" ve takımıyla beraber sahanın ortasına doğru ilerlemeye başladı.

Gözlerim istemsizce Draco'yu aramıştı ama yoktu. Neden antrenmana gelmemişti ki?

"Y/N, gelmiyor musun?" Dedi Harry sahadan ayrılırlarken. Kafamı sallayıp hızla takımın peşine takıldım

Kızlarla beraber soyunma odasına gittiğimizde onlar oyalanmadan üstlerini değiştirip çıktılar. Bende onlardan 5 dakika sonra çıkmıştım ama ortalıkta kimse kalmamıştı. Hızla koridoru geçerken birden erkeklerin soyunma odasının kapısı açılınca dışarı çıkan kişiyle çarpıştık.

"Ahhğ-! E yok artık, bu kadar da tesadüf olmaz! Neyiz biz kitap karakteri falan mı!?"

"Aramızdaki çekimi inkar edemezsin yavru aslan" dedi Draco sırıtarak

"Kapa çeneni, bi duyan olacak!" Dedim fısıltıyla, Draco'nun ağzını kapatarak. Boyum tam yetmediği için hafif parmak uçlarımda yükselmiştim.

Draco'nun ağzı hâlâ kapalıyken kafasını yana yatırdı ve bana gözlerini kısarak baktı. Daha sonra bana doğru bir adım atarak aramızdaki mesafeyi ortadan kaldırdı ve sağ elindeki süpürgeyi sol eline alıp sağ elini belime doladı ve yüzüme doğru eğildi. Beni nerdeyse öpmek üzereydi, dudaklarımız arasında tam 1 milim kalmıştı ama öpmüyordu. Sanki kendini zor tutuyormuş gibiydi, sanki benden izin istiyordu öpmek için.

Bu o kadar ani olmuştu ki ne yapacağımı bilemeyip Draco'nun boynuna dolamıştım kollarımı. Daha sonra ne yaptığımın farkına varıp ellerimi onun göğüslerine bastırarak onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım.

"Napıyorsun!? Bırak beni!"

Draco hâlâ dudaklarıma bakıyordu ve onu ittirmeme rağmen olduğu yerden bir santim bile kıpırdamamıştı.

"Draco, hemen bırak beni yoksa-" lafımın ortasındayken Draco beni döndürüp sırtımı duvara yasladı. Beni duvarla kendi arasına almıştı.

İstemsizce nefesimi tutmuştum. Artık onu ittirmeye çalışmıyordum çünkü yaptığımız şeyin nereye varacağını merak ediyordum. Aslında tam şu anda çekip gitmeliydim ama yapamıyordum. İçimden bir ses yapmamam gerektiğini söylüyordu.

Draco alnını alnıma dayamıştı ve derin nefesler alıp veriyordu. Bende korkudan ya da heyecandan hızlı hızlı nefes alıyordum..

"Neden bu kadar imkansızsın..?" Dedi fısıltıyla. Bende ona aynı fısıltıyla karşılık verdim.

"Ben değil Draco, biz imkansızız.."

"Belkide bir şansa ihtiyacımız vardır?" Dedi Draco yüzüme düşen saçlarımı nazikçe kulağımın arkasına iterken

"Anlamıyorsun Draco, biz farklı dünyaların insanlarıyız.."

"Neden kendi dünyamızı yaratmıyoruz?"

Bu ısrar bir an için bile olsa hoşuma gitmişti. Benim için çabalıyordu, ve ben bunun farkındaydım. Ama yinede mantıklı yanım ona güvenmemem gerektiğini biliyordu..

Draco bir yandan yüzümü inceliyor bir yandan da parmağını yüzümde gezdiriyordu ve ben bundan çok utanıyor aynı zamanda gıdıklanıyordum da.

Yavaşça elimi kaldırıp parmaklarını yüzümde gezdiren Draco'nun elini tuttum.

"Yapma.. İkimiz içinde işleri zorlaştırıyorsun.."

"Benim için yeterince zor zaten.."

"Draco!" Koridorda yankılanan sesle ikimizde çıkışın olduğu tarafa baktık. Biri kapıdan Draco'ya sesleniyordu.

Draco yavaşça tekrar bana döndüğünde derin bir nefes verip kafasını eğdi ve geçmem için kolunu duvardan çekti. Bir kaç saniye ona baktım ve sonra ordan uzaklaşmaya başladım.

"Gözünün üstüne buz koy.." arkamdan benim duyacağım şekilde söylemişti bunu.

Çıkışa geldiğimde Slytherin'in vurucusu ile aramızda nefret dolu bir bakışma geçti. Benden 20 30 saniye sonra Draco çıktığında gözlerini benden çekip arkadaşına baktı. Bu bile bizim neden imkansız olduğumuzun bir örneğiydi. İki bina da birbirinden nefret ederken biz nasıl birbirimizi sevebilirdik ki?...

"Duydunuz mu, Cedric ikinci görevi de birincilikle bitirmiş!" Dedi ortak salona koşarak giren Colin Creevey.

Cedric üç büyücü turnuvası için Durmstrang okuluna gitmişti. Durmstrang bu yıl turnuvalara ev sahipliği yapan okuldu çünkü.

Herkes oturdukları yerden kalkıp Colin'in elinde salladığı gelecek postasına bakmaya çalışıyordu. Buna tabiki bende dahildim.

Cedric ve ben iyi arkadaştık ve onun adına gerçekten çok sevmiştim. Hızla Colin'in elindeki gazateyi alıp Cedric'in resmine baktım. Sunucu onun kolunu tutup havaya kaldırmıştı.

"Sizce ne zaman Hogwarts'a dönerler?" Dedi Seamus

"24 Haziran'da son görevini yapacak" diye açıkladı Hermione

Yani 2 hafta sonra. Bu da demek oluyorduki bir sonraki gün küçük bir kutlama yapılacaktı. Tabi eğer Cedric turnuvayı kazanırsa ki bundan hiç şüphem yoktu...

Draco ile konuşmamızın üzerinden 2 gün geçmişti. Ondan sonra ne zaman karşılaşsak yönümü değiştiriyordum. Ondan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordum. Ne demişler, gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş..

Akşam yemeğinden sonra kızlarla odama döndüğümde yatağımda gördüğüm zarfla kaşlarımı çattım. Hızla yatağıma gidip zarfı aldım ve okudum. Bu Profesör Aurora Sinistra'dandı. Bu gece astronomi dersi yapacağımızı bildiriyordu.

Bu tuhaftı çünkü gökyüzü yeterince açık değildi. Ama bir yandan da yıl sonu notlarımızı vermek için bir ders yapması gerekiyordu.

Mektubu katlayıp cebime koydum ve üstüme ince bir ceket alıp astronomi kulesine doğru gitmeye başladım..

Kulenin kapısını açıp içeri girdiğimde içerde kimsenin olmadığını gördüm. Kaşlarımı çatıp mektubu çıkarttım ve ders tarihine tekrar baktım. Yanlışlık yoktu. Tam şu anda dersim vardı ama kimse yoktu. Ben mektubu okurken arkamdaki kapının kapandığını duydum. İrkilerek arkamı döndüğümde Draco'yla göz göze geldik. Elbetteki bu da onun oyunlarından biriydi.

Nasılsınız aşklarımmm?
Vote sınırı 100
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorumm♡♡

 

Loading...
0%