Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@ilydacinar

Düdük sesi..

Maç çoktan başlamıştı. Biz 20 puanlık bir farkla öndeydik ama fazla uzun sürmedi. Art arda 2 sayı alan Slytherin'liler skoru eşitlemişti. Uzun süredir bu böyle devam ediyordu. Tam bir sayı aldık derken karşı takımda yeni bir sayı alıyordu. Bunun böyle devam etmeyeceğini hepimiz biliyorduk bu yüzden tüm takım bir an önce Altın Snitch'i yakalayıp kazanmamızı istiyordu.

Draco'yla kıyasıya mücadele içindeydik. İkimizinde tek bir hedefi vardı, Snitch'i yakalamak.

Bu maç fazla uzun sürmeyecekti çünkü sonunda Snitch'e çok yaklaşmıştık. Snitch'le aramızda nerdeyse 50cm kadar bir mesafe vardı. Malfoy'da bende daha da hızlanıp kollarımızı uzatmış onu yakalamaya çalışıyorduk. Malfoy tabiki yine uzun kol avantajıyla benden öndeydi. 10cm daha ve Altın Snitch parmaklarının arasındaydı.

Tam umudumu kaybetmek üzereyken Malfoy yavaşladı ve ben onu geçtim. Neden böyle bir şey yaptığını anlayamamıştım ama şu anda dönüpte ona bakamazdım. Snitch'e sadece 1 parmak uzaklıktaydım. Tam onu avucumun içine alırken arkama baktığımda Draco'nun kontrolden çıkan süpürgesini gördüm.

Draco'nun kontrolden çıkan süpürgesi

Merlin aşkına ben bu ânı daha önce yaşadım!

Snitch elime değer değmez yere çakıldım. Süpürgem bir tarafa Snitch bir tarafa bense bambaşka bir tarafa yuvarlanmıştım.

İlk bir kaç saniye karnımı tutup acıyla yerde kıvrandım. Bu oldukça sert bir düşüştü. Daha sonra yavaş yavaş gözlerimi açıp doğrulmaya başladım. Etrafıma baktığımda şok olmuştum çünkü burası Hogwarts değildi. Burası bir Mezarlıktı.

Mezarlık

Tanrım neler oluyor!?

"Ah, hayır" arkamdan gelen sesle beraber oraya döndüm. Bu Kılkuyruk'tu.

"Seni aptal! Bu Harry değil!" Bu da Sinirle Peter'a bağıran Barty Crouch..

"Özür dilerim, b-ben, Harry'nin arayıcı olacağını sanmıştım. Y-yani o gün onu antrenmanda öyle görün-"

"Kes! Beceriksiz! Sana verilen tek bir görevi bile yerine getiremiyorsun!"

Merlin aşkına! Demek Crookshanks'in o gün kovaladığı fare gerçekten de Kılkuyruk'muş!

Elim refleksle cebime gitti. İşte o an dehşetin dibini yaşadığım andı. Asam. Asam yoktu. Tabiki yoktu! Maçta asa taşımamız yasaktı çünkü!

Peter ve Barty'nin kavgasını fırsat bilip hızla ayağa kalktım ve bana gönderilen bir lanet eşliğinde büyük bir mezar taşının arkasına sakladım. Lanet mezar taşına çarpıp bir kısmının parçalanmasına sebep olurken bende ellerimle kafamı korumaya çalışmıştım.

Tanrım, işte şimdi benim sonum gelmişti!

"Sen kızı hallet seni aptal! Ben gidip Harry'i yakalamaya çalışacağım! Eğer Karanlık Lord onu göremezse ikimizi de öldürür!" Dedi ve anında cisimlendi

Hayır! Hayır hayır hayır! Harry'i yakalayacaktı! Buna izin veremezdim. Tanrım, keşke asam yanımda olsaydı!

Bir dakika, dur, ne!? Karanlık Lord mu!? Voldemort gerçekten geri mi dönmüştü!?

"Y/N, hadi çık ortaya, Peter amcanı üzme" Peter mezar taşlarının arasında yürüyerek bana sesleniyordu. Yüce Merlin, gerçekten ne kadar salak bir adamdı bu!? Neden yakalamak zorunda olduğun birini ona seslenerek ararsın ki? Neden ona seslenip konumunu belli edersin ki!? Bu salak adamdan ne iyi ne de kötü biri olurdu. Sadece, salak..

~

-Draco'nun Ağzından-

Nerdeyde kazanmak üzereydim. Altın Snitch parmaklarımın ucundaydı. Ta ki süpürgem çıldırıp kontrolden çıkana kadar.

Ne olduysa o 5 saniyelik zaman diliminde oldu. Y/N Snitch'i yakaladığı anda ortadan kayboldu ve benim süpürgemde eski haline döndü.

Sanki onu bulabilecekmişim gibi etrafıma bakındım. Yoktu. Demek Snitch bir anahtardı ve biri benim ona dokunmamı istememişti ve bu beni dehşete düşürmüştü. Kim, neden Y/N'yi istiyordu ki? Neden onu ışınlamıştı? Belli ki Y/N'nin görüşmek istemediği biriydi, yoksa neden bu kadar uğraşsındı ki?

Bunu birilerine söylemem gerekiyordu. Hızla ve korkuyla aklıma ilk gelen kişinin yanına uçtum. Potter'ın. Tribündeydi ve çok fazla dikkat çekmek istemiyordum. Önünden geçerken yavaşladım ve konuştum.

"Potter, sahanın arkasına gel! Çabuk!" Onun cevabını beklemeden sahanın arkasına uçtum ve stresle Potter'ı beklemeye başladım.

Çok geçmeden tek başına gelmişti.

"Ne istiyorsun Malfoy? Y/N nerde?"

"Bende sana bunu soracaktım, Y/N nerde?"

Potter gözlerini kısarak bana bakmaya başladı ama benim bu saçma bakışmalar için ayıracak vaktim yoktu.

"Direkt konuya giricem. Altın Snitch bir anahtardı ve Y/N onu yakaladı, şimdi nerde bilmiyorum"

Şimdi Potter da benim gibi korkudan deliye dönmüştü. Ama onunki biraz daha farklıydı. Sanki bir şeyler biliyor ya da tahmin ediyor gibiydi.

"Ne biliyorsun Potter?" Sözümü henüz bitirmiştim ki onun arkasından birinin geldiğini gördüm. Bu oydu. Y/N'nin kovalayıp savaştığı adamdı. Potter'ı yakasından tutup yanıma çektim.

"Harry Potter" dedi yavaşça yanımıza doğru gelen adam

"Y/N'ye ne yaptın!? Onu nereye götürdün!?" Diye bağırdım adama karşı

"Neden bu kadar sinirlendin Malfoy? Onu çok mu önemsiyorsun yoksa?"

Siktir!
Kocaman dehşet verici bir siktir!
Onun benim için ne kadar değerli olduğunu anladı. Şimdi bunu bana karşı koz olarak kullanacak.

Ben bunları düşünürken içgüdüsel olarak Potter'ın önüne geçtiğimi fark etmemiştim. Barty düşünceli bir şekilde bir bana bir Potter'a baktı ve sonunda konuştu.

"Neden seninle bir anlaşma yapmıyoruz Malfoy? Potter'a karşılık Black, ne dersin?"

Anlaşma yapmak mı istiyordu? Neden istese bizi yenebilecek bi adam benimle anlaşma yapmak istiyordu ki? Üstelik asamı çıkaracak zaman bile bulamadan beni öldürebilecekken neden benimle uzlaşmak istiyordu? Bunun tek bir cevabı vardı. O da bana zarar vermek istemiyor, bundan çekiniyor oluşuydu.

Duruşumu daha da dikleştirdim. Bu yeni öğrendiğim detay bana büyük bir avantaj sağlıyordu.

"Peki neden ikisini de bana bırakıp geldiğin çöplüğe geri dön-"

"Kabul"

Lafımı bıçak gibi kesen Potter'a döndüm. Ne demek 'kabul'? Merlin aşkına derdin ne senin!? İkinize de öldürtmek mi istiyorsun!?

Potter anlamsız gözlerle ona baktığımı görüp bir adım öne çıktı.

"Seninle gelirsem Y/N'yi serbest bırakacağına söz veriyorsan kabul ediyorum"

Barty şeytani bir gülüşle konuştu "Söz veriyorum. Zaten kız bizim bir işimize yaramaz"

Potter'ın kolundan tutup kendime çevirdim ve kulağına yaklaşıp konuştum

"Ne yapmaya çalışıyorsun!? İkinize de öldürtmek mi istiyorsun!?"

Potter kolunu benden kurtarıp sinirli ve endişeli bir şekilde fısıldadı.

"Y/N şu anda silahsız bir şekilde onların elinde, sende biliyorsun Y/N'nin ne kadar sinir bozucu biri olduğunu. Eminim şu anda ortalığı birbirine katıyordur, ve bunu asası olmadan yapıyor. Hemen onu ordan kurtarmazsam hiç iyi şeyler olmayacak!"

Kocaman bir siktir daha!

Bu nasıl benim aklıma gelmemişti!? Potter doğruyu söylüyordu. Y/N'yi birazcık tanıyorsam o da şu anda ya birilerini sinir ediyor ya kaçıyor ya da saklanıyor oluşuydu.

Potter daha fazla beklemeden Barty'nin yanına gitmeye başladı. Ve bende tabiki burda böylece bekleyecek değildim.

"Bende geliyorum"

Bu beklenmedik lafım üzerine Potter hızla bana döndü, yanıma geldi ve kolumdan tutup kulağıma fısıldadı.

"Napmaya çalışıyorsun!? Asan bile yokken savaşabileceğini mi sanıyorsun!?"

"Asam olmadığını nerden çıkardın?"

"Maça asanla mı çıktın!? Ama kurallara aykırı!"

"Ordan bakınca kurallara uyan birine mi benziyorum?" Dedim ve devam ettim "Ayrıca tartışmaya vaktimiz yok Potter, hemen harekete geçmeliyiz"

"Sadece Potter benimle geliyor" dedi Barty

"O kadar emin olma:)"

...

"Sen gidip Y/N'yi bul ben onları oyalarım!" Diye bağırdı Potter başının hemen üstünden geçen laneti eğilerek kılpayı atlatırken.

"Delirdin mi sen!? Sayıları çok fazla, asla tek başına karşı koyamazsın!"

"Ah! Demek sonunda beni sevmeye karar verdin Malfoy!"

"Hemen ümitlenme Potter! Sadece sen ve Black'in çenesi arasında bir seçim yapmam gerekiyordu!" Bir yandan savaşıp bir yandan konuşmak oldukça zordu.

Potter büyük bir kahkaha attı ve konuştu "Git hadi"

-Y/N'nin Ağzından-

Daha ne kadar bu şekilde saklanacaktım bilmiyordum, kaçmaktan yorulmuştum, bu lanet mezarlığın bir çıkışı da yoktu, Altın Snitch nerdeydi onu da bilmiyordum. Merlin aşkına biraz daha burda kalırsam beynimdeki son mantık hücrelerimde ölecekti!

Yavaş adımlarla ilerliyor her adımımda da bu mezarlığı kimin labirent gibi dizayn ettiğini küfürler eşliğinde sorguluyordum. Ama ne yazık ki bu sorgulamam az ileriden gelen ayak sesleriyle kesildi. Kulağımı sesin geldiği yöne kabarttım ve elimdeki ucu oldukça sivri olan taşı iyice kavradım. Sırtımı o uzun lahit görünümündeki mezarlardan birine dayayıp beklemeye başladım.

Ayak sesleri iyice yaklaşınca taşı tuttuğum elimi havaya kaldırdım ve saklandığım yerden hızla çıkarak elimi sesin sahibinin başına doğru hızla indirdim.

Sesin sahibi kolumu havada yakalayıp bileğimi sıktı ve elimdeki taş yere düştü bedenimiyse mezar taşı ve kendisi arasında sıkıştırıp boşta kalan eliyle ağzımı kapattı. Bense gözüm kapalı bir şekilde ondan kurtulmak için var gücümle çırpınıyordum.

"Sakin ol aptal! Yerimizi belli etmek mi istiyorsun!?"

Sesi duyduğum gibi çırpınmayı kesip gözlerimi açtım. Draco tam karşımda duruyordu. Beni tutan ellerini biraz gevşetip geriye doğru çekilirken konuştu.

"Ayrıca, umarım gerçekten o ölüm yiyenleri ufacık bir çakıl taşıyla yenebileceğini düşünmemişsindir-" Malfoy'un sözü henüz bitmişti ki bir anda onun boynuna atladım ve sıkıca sarıldım. Malfoy ilk başta afallasa da onunda bana sarılması uzun sürmedi.

Ondan ayrıldığımda konuşmaya başladım.

"Senin burda ne işin var!? Buraya nasıl geldin!? Kim getirdi!? Sende mi anahtarla geldin yoksa!?"

"Şşşt! Sessiz ol biraz, bunları daha sonra anlatırım, ama şimdi burdan kurtulmamız lazım. Anahtar nerde?"

"Bilmiyorum, yere çakıldıktan sonra elimden düştü"

"Hatırlamak zorundasın Y/N, o bizim tek kurtuluşumuz"

Malfoy kollarımı tutup konuşuyor bir yandan da etrafa bakıyordu. Bense nerde düştüğümü hatırlamaya çalışıyordum.

"Hatırladığım tek şey bir melek heykeli"

"Melek heykeli mi?"

"Evet, evet bir Azrail heykeliydi. Elinde bir tırpan vardı"

"Harry'nin şu anda olduğu yer yani, harika!" Dedi ve elimden tutup koşmaya başladı.

"Bir dakika, Harry'de mi burda!?" Diye bağırdım koşarken

"Evet, hadi acele et fazla zamanımız yok!"

Draco ve ben Azrail heykeline yaklaşmıştık ama her adımımda daha da dehşete düşüyordum. Bunun sebebiyse yerde gördüğüm kanlardı. Ve öyle az uz da değil, çok fazla kandı.

Çok fazla kan..

Farkında olmadan parmaklarımı Draco'nun parmaklarına kenetledim. Korku eşiğimi bununla beraber aşmış bulunuyordum. Hayır, kandan korktuğum için değil, birazdan yaşayacağımız şeyleri bildiğim için. Çünkü az önce bir Rüya Kahin'i olduğumu fark etmiştim...

Harry'i gördüğümde artık çok geçti. Meleğin tırpanı onu sıkıştırmıştı ve kolundan kanlar süzülüyordu. Hemen önündeyse o duruyordu. Lord Voldemort..

Dudaklarımdan ağlamaklı bir sesle çıkan isim "Harry.." den başkası değildi.

Sesimle beraber orda bulunan herkes bize dönmüştü.

"Draco?" Ölüm yiyenlerin arasından gelen sesle ikimizde oraya baktık. Bu Draco'nun babası Lucius Malfoy'du.

Malfoy hızla elimi bırakıp beni yakamdan yakaladı ve asasını kafama doğrulttu.

Draco "Lordum" diye kafasını eğip selamladı onu.

Yaşadığım şokla beraber ona döndüm ve dolu gözlerle fısıldadım.

"Draco?.."

Malfoy bir saniyeliğine bile bakmamıştı bana, yüzü sertleşmişti ve direkt olarak karşıya bakıyordu.

"Draco, demek Y/N Black'i benim için yakaladın"

"Evet Lordum, size ayak bağı olsun istemedim"

"Aferim sana Draco" dedi ve güldü Karanlık Lord.

"Seni adi pislik! Y/N'yi koruyacağına söz vermiştin!" Diye sinirle bağıran kişi Harry'di.

Malfoy onu umursamayıp beni ittirmeye başladı. Karanlık Lord'a çok yakındık artık. Malfoy beni Voldemort'un ayaklarının önüne atmadan hemen önce vücudumda bir karıncalanma hissetmiştim. Bana büyü mü yapmıştı o?

Voldemort yüzümü sıkıca kavrayıp beni ayağa kaldırdı.

"SAKIN DOKUNMA ONA!" Diye bağırdı Harry ama nafile

"Y/N Black.."

Korkuyordum. Hemde deli gibi korkuyordum. Ve o da bunu hissediyordu. Onun karşında ufacıktım resmen. Savunmasız ve çaresizdim. Asam yoktu veya beni savunabilecek herhangi biri.

"SANA ONA DOKUNMA DEDİM!" Diye bir kez daha bağırdı Harry.

Voldemort bu defa beni ittirdi ve Harry'e döndü. Ben acı içinde yerden kalkmaya çalışırken Kılkuyruk beni kıyafetimden çekiştirerek kaldırdı ve asasıyla ellerimi arkadan bağladı.

"Harry Potter" dedi ve o kasvetli sesiyle devam etti "demek onu çok önemsiyorsun"

Harry dehşete düşmüş bi şekilde ona bakıyordu. Çünkü Voldemort'un bu soruyu öylesine sormadığını biliyordu. Karanlık Lord Harry'e sırıtarak bana döndü.

"Crucio!"

Vücudumda hissettiğim dayanılmaz bir acıyla çığlık atmaya başladım. Kendimi yere atmış acıyla kıvranıyordum. Sağa, sola yuvarlanmaya, kasılmaya başlamıştım. Kemiklerim tutulmuş gibiydi, gözlerim resmen yuvalarında dönüyordu. O an tek istediğim şey ölmekti.

"HAYIR!" Diye bağırdı Harry. Voldemort'un durması için adeta yalvarıyordu.

Voldemort'un bundan keyif aldığı her halinden belliydi. Şeytani bir gülümsemeyle Harry'e döndü.

"SENİ ÖLDÜRÜCEM!" Diye yeniden bağırdı Harry. "BUNUN BEDELİNİ ÖDEYECEKSİN!"

Ben gözümden akan yaşlarla sadece onları izleyebiliyordum. Aptal Harry, benim için ona meydan okuyordu. Aptal!

"Draco. Y/N'yi kaldır. Harry'i nasıl öldürdüğümü izlemesini istiyorum"

Malfoy Karanlık Lord'un lafını ikiletmeden yanıma gelip arkama geçti ve beni oturur pozisyonda tuttu. Sesim oldukça az çıkıyordu ama yinede kendimi zorlayıp konuşabilmiştim.

"Dokunma bana"

"Üzgünüm.."

"Sen bir korkaksın"

"Y/N-"

"Değiştiğini sanmıştım"

"Ben-"

"Ama hata bende, bir Slytherin'e güvendiğim için hata bende!" Bağırmaya çalışmıştım ama nafile. Sesim fısıltının ilerisine gidemiyordu.

"Anlamıyorsun-"

"Evet anlamıyorum! Bana, bize nasıl ihanet ettiğini aklım almıyor!"

"Ben kimseye ihanet etmedim"

"Sen Draco, sen, sana karşı olan bütün hislerimi öldürdün. Sana olan güvenimi yerle bir ettin!"

Malfoy sessizdi.

"Senden nefret ediyorum Draco Malfoy"

Harry ve Voldemort ölümüne düellodaydılar. İkisinden biri ölmeden asla durmicaklardı. Ben çaresizce onları izlerken bedenimin iyileştiğini hisseder gibiydim. Ama bu imkansızdı, Crucio lanetinden sonra olanları biliyordum. Yani en azından Malfoy'a olanları. Bendeyse tam tersi bir durum vardı. Zaman geçtikçe kendime geliyordum. Ayrıca ellerimin çözüldüğünü de hissetmiştim. Tam kafamı çevirip Malfoy'a bakacaktım ki o kafamı tutup beni durdurdu.

"Sakın arkanı dönme. İşaretimle dirseğinle karnıma vurup Harry'nin hemen arkasında duran Altın Snitch ve süpürgene koşup Hogwarts'a dön. Beni iyice anladın mı?"

"Harry'i burda bırakamam"

"Bırakmak zorundasın Y/N, sakın kahramancılık taslamaya kalkışma, burdaki hiç kimse senin antrenman arkadaşın değil. Gözünün yaşına bile bakmadan yok ederler seni!"

"Bana neden yardım ediyorsun?"

Malfoy'un bu soruyu beklemediği ortadaydı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra yavaşça konuştu.

"Çünkü seni seviyorum"

İşte bende bunu beklemiyordum. Afallamıştım. Malfoy bir anda kulağıma eğilip konuştu.

"Şimdi!"

Dediğini yapıp ona dirseğimi geçirdim ve koşarak Harry'nin yanına gittim. Süpürgemi elime alıp anahtara doğru koştuğumda Harry'nin de Voldemort'tan ayrıldığını ve anahtara koştuğunu gördüm. Harry elini bana uzatıp sıkıca beni tuttuktan sonra Altın Snitch'e dokundum.

İkimizde gözlerimizi yerde açtık. Sahanın tam ortasında. Etrafımızı saran kalabalığa bakıyorduk.

Maç müziği çalıyor, Gryffindor tribünleri zafer çığlıklarıyla inliyordu. Hiç kimse nefeye gittiğimiz ya da nerden geldiğimizi bilmiyordu. Herkes sadece elimde tuttuğum Altın Snitch'e odaklanmıştı.

Profesör McGonagall koşarak yanımıza geldi.

"Harry?"

"Geri döndü! O geri döndü Profesör!"

"Kim geri döndü Harry? Anlamıyorum"

"Voldemort"

Harry'nin dudaklarından o isim döküldüğü anda herkes şok içinde bir kaç adım geri gitti...

Nasılsınız aşklarımmm?
Vote sınırı 100
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorumm♡♡

 

Loading...
0%