@ilydacinar
|
Beğenip yorum yapmayı unutmayı Hermione'nin bu sözlerinden sonra kaşlarımı çattım ve hemen ardından Ginny'e döndüm. Yüz ifadesinden oldukça üzüldüğünü görebilimiştim. Merlin aşkına Hermione gerçekten Ginny'nin Harry'den hoşlandığını bilmiyor muydun!? ~ "Bu harika bir haber Neville!" Diye sevinçle bağırdı Hermione. Sonunda çalışabileceğimiz bir yer bulmuştuk. İhtiyaç odasına gittiğimizde içeri girer girmez kapı yok olmuş, içerisi genişlemişti. Dahası, çalışabileceğimiz mankenler ve düello alanları oluşmaya başlamıştı. Hepimiz heyecanla olanları izlerken Cho bir soru sordu. "Peki şimdi ne olacak? Bizi kim çalıştıracak?" Hermione Harry Ron ve ben birbirimize baktık. Daha sonra Hermione bir adım öne çıkarak konuşmaya başladı. "Aslında benim aklımda birileri var" dedi Harry ve ben merakla kaşlarımızı çattık. "Kim peki?" Diye sordu Luna "Benim, büyüde çok yetenekli olduğunu düşündüğüm iki kişi var ve onların bize pek çok şey öğretebileceğini düşünüyorum" diye başladı lafa. Şimdi herkes merakla onu dinliyordu. "Kim olduğunu söylicek misin artık?" Meraktan çatlayan Ron sormuştu bunu. "Harry ve Y/N" "Harika" dedim gülümseyerek Harry'e döndüğümde "Dur ne!?" ~ Son üç haftadır Hermione'nin icat ettiği sihirli galleonlar sayesinde güvenli bir şekilde haberleşebiliyor ve ihtiyaç odasında buluşup çalışabiliyorduk. Yavaş yavaş ilerlememize rağmen bir çok kişi Expellıarmus büyüsünde kendini geliştirmişti. Aslında bu bana biraz sıkıcı geliyordu çünkü ben daha ileri seviyede büyülere çalışmak istiyordum. Bunlarda zaten ustalaşmıştım. Nede olsa vaftiz babam KSKS öğretmeniydi ve her boş vaktinde beni çalıştırırdı.. ~ KSKS dersinden çıkmış koridorda yürüyordum. Umbridge'in kurallarına göre arkadaş gruplarıyla dolaşmamız yasaktı bu yüzden hepimiz dağılmıştık. "Bu gece yapıyor muyuz?" Diye bir ses geldi arkamdan. Yan gözle oraya baktığımda Malfoy'u gördüm, doğruca karşısına bakıyordu. Fark edilmeden önce hızla önüme döndüm ve yavaşça bir kere kafamı salladım. Malfoy kafamla onayladığımı görünce hızla önüme geçti ve gitti. Yürümeye devam ettiğimde cebimde hissettiğim sıcaklıkla elimi cebime attım. Hermione'nin işaretiydi bu. Hepimizi ihtiyaç odasına çağırıyordu... ~ "Harry, son zamanlarda, tuhaf rüyalar gördün mü?" Diye sordum "Neden sordun?" "Bilmem, sadece bu aralar biraz tuhaf hissediyorum" Dersten sonra Harry ile beraber odalarımıza dönerken Fred ve George'un ağlayan bir çocuğun yanında onu teselli ettiklerini gördük. "Göründüğü kadar kötü değil Eugene" dedi Fred "Tamam biraz acıyo ama birazdan geçicek" diye devam etti George "Sadece küçük bir sıyrık. Bak bizimki geçmeye başladı bile" diye tekrar konuştu Fred Harry ve ben onlara yaklaştığımızda Profesör Umbridge'in sesini duyduk. Hafif bir öksürükle dikkati üzerine çekti. Fred ve George ayağa kalkıp Harry ve benim arkamızda durdular. "Daha önce de söylediğim gibi Harry Potter yaramaz çocuklar cezalandırılmayı hak eder" dedi ve geldiği gibi geri gitti. "Biliyor musun George geleceğimizin akademik başarının dışında olacağını düşünüyorum" "Fred ben de tam aynı şeyi düşünüyordum kardeşim" dedi sinirle gülümseyerek ~ Malfoy'la sözleştiğimiz gibi herkes uyuduktan sonra buluşacaktık. Asla yakalanmamamız gerekiyordu bu yüzden ona haritamı vermiştim, bende çıkmadan önce gizlice Harry'nin pelerinini alıcaktım. Sonunda 7. Kata çıkıp ihtiyaç odasının önüne geldiğimde kapının yavaşça oluşmasını izledim. Kapı tamamlandığında vakit kaybetmeden içeri girdim. Malfoy henüz gelmemişti bu yüzden oda benim istediğim şekilde tasarlanmıştı. Kırmızı tonlarının ağırlıklı olduğu oda Gryffindor ruhunu yansıtıyordu. Pelerini çıkarıp kırmızı kadife koltuğa sırt üstü yatıp bir ayağımı aşağı sarkıttım ve Malfoy'u beklemeye başladım. Çok geçmeden odanın içinde kapı oluşmuştu bile. Malfoy'un odaya girmesiyle de yok olmuştu. Koltukta doğrulup ona baktığımda yüzünü buruşturdu. "Yine geç kaldığıma inanamıyorum" "Ne o harika dekorasyonumu beğenemedin mi?" Dedim gıcık bir şekilde gülümseyerek ayağa kalktığımda. "Kusmak üzereyim" dedi haritayı masaya bırakırken. Göz devirip bıraktığı haritaya asamı doğrulttum "Muziplik tamamlandı" "Neyi yanlış yapıyorum!?" Diye bağırdı Malfoy sinirle. Bir kaç adımda yanına gidip havadaki kolunu tuttum. "Bir şeyi yanlış yaptığın yok Malfoy, asa hareketlerin doğru, telaffuzun da doğru. Tek sorun anıların" dedim ve arkasından dolanıp önüne geçtim. Malfoy'un asayı tuttuğu kolunu yeterli oranda kaldırdım ve omuzlarını dikleştirdim. Tüm bu sürede onun beni izlediğini gözlerimi kaldırıp yüzüne baktığımda fark etmiştim. Elimi kaldırıp yüzünün önünde parmaklarımı şıklattım ve konuştum "Buraya flörtleşmeye gelmedim Malfoy" dedim ve geri çekilmek için bir hamlede bulundum ama o beni hızla belimden yakalayıp havada yatırdı. Üzerime eğilip konuştuğunda oldukça çekici görünüyordu "Emin misin Black?" İki parmağımla Malfoy'un yüzünü benden başka bir tarafa çevirdiğimde kaldırmıştı beni "İyi deneme Malfoy, ama bir dahakine tek düşüncemin uyku olmadığı bir zaman yaparsan daha iyi sonuçlar alabilirsin" dedim ve gülümsedim. Malfoy elini saçlarından geçirirken o harika gülümsemesini kondurmuştu yüzüne ama dediğim gibi şu an beni etkileyemezdi. "Hadi bir kez daha deneyelim, benimle beraber" dedim ve asamı kaldırıp büyülü sözleri söyledim "Expecto Patronum" benim asamdan çıkan beyaz gelinciğe karşılık Malfoy'unkinde hâlâ bir hareketlilik yoktu... ~ "Y/N, Umbridge bir şeylerden şüphelenmeye başladı. Gözü sizin üzerinizde, ihtiyaç odasına çok sık gidiyorsunuz ve bu da onun dikkatini çekiyor" dedi Malfoy bankta, Luna'nın yanında oturmaktan rahatsız olup kediyi kendinden iterek uzaklaştırırken "Her boş zamanımızda çalışmaya çalışıyoruz Malfoy. Elinden geldiğince Umbridge'i oyalayacağına dair söz vermiştin" dedim bankın yanındaki ağaca sihirle yaptığım salıncakta bağdaş kurup elimdeki iksir kitabını okurken. "Söz verdiğimi biliyorum ama benden de şüphelenmeye başlarsa işler daha da kötüleşir Y/N bunu sende biliyorsun" "Aslında haklısın, bunu Harry'e söylesem iyi olur. Bir süre buna ara verirsek en azından şüpheler ortadan kalkar" "Peki biz, bu sürede çalışmaya devam edecek miyiz?" Diye sordu Malfoy ayağa kalkıp yanıma gelirken "Bilmiyorum, şimdiye dek kimse bir şeyden şüphelenmedi. Ama riske atmakta istemiyorum. Offf napıcaz?" Dedim Malfoy'a bakarak "Sakin ol Yavru Aslan, bende harita sende de pelerin olduğu sürece yakalanmayız" Kafamı salladım. Ne o Patronus büyüsü yapabiliyor ne de ben doğru düzgün Zihnefend büyüsü yapabiliyordum. İkimizinde birbirimizin yeteneklerine ihtiyacımız vardı. ~ Malfoy'un uyarısı sayesinde yakalanmaktan kıl payı kurtulmuştuk. Tabi Harry'e neden ara vermemiz gerektiğini açıklayana kadar canım çıkmıştı ama olsun. Yarıyıl tatiline kadar ara sıra ihtiyaç odasında toplanmış geri kalan zamanda ise SBD'lere çalışmıştık. Tatilden bir kaç gün önceydi. Gecenin bir yarısı Profesör McGonagall'ın odamıza dalmasıyla uyanmıştık. Aslında Ginny için gelmişti ama Hermione ve bende peşine takılınca bir şey dememişti. Hepimiz Dumbledore'un ofisinde toplandığımızda Harry'i gördüm. Kan ter içindeydi ve oldukça sinirli görünüyordu. "Rüyanda kurbanın yanında mı duruyordun yoksa yukardan mı izliyordun?" Diye sordu Dumbledore "Hiç biri, daha çok- Profesör lütfen neler olduğunu söyler misiniz-?" "Everard, bu gece Arthur nöbetçi. Karşısına doğru kişinin çıkmasını sağla" "Efendim-" "Phineas Grimmauld Meydanı'ndaki tablona git, ordakilere Arthur Weasley'nin ağır yaralandığını söyle, çocuklarının birazdan anahtarla geliceklerini haber ver" dedi Profesör Harry'i duymazdan gelerek "Albus, onu kurtardılar. Ağır yaralı ama iyileşiceğini söylediler. Karanlık Lord ele geçirmeyi başaramamış" dedi Everard Neyi ele geçirmeyi başaramamış? "Güzel" diyen kişi Profesör Dumbledore'du "BENİ DİNLEYİN!" Diye sinirle bağırdı Harry Profesöre bir anda "Bana neler oluyor?" Diye daha sakin bir sesle ekledi. Kehanetin birinci kısmı gerçekleşiyordu. "Harry herkese büyük bir sinir ve merakla bakıyordu. Gördüğü şeyleri anlayamamanın siniriydi bu. Neden görüyordu bunu? Neden şu anda gördüğü şeylerden endişe duyuyordu herkes? Neyi biliyordulardı da bu kadar telaşlıydılar?" Hepimiz Harry'e bakarken Profesör Snap'in içeri girdiğini fark etmemiştik bile. "Beni mi çağırdınız baş yönetici?" "Oh Severus, korkarım bekleyemeyiz. Hiç vaktimiz kalmadı. Hemen şimdi bir şeyler yapmazsak hepimiz zarar göreceğiz" dedi Profesör. Daha sonra Snape kafasını sallayıp Harry'i kolundan tutup sürükleyerek götürdü. O gittikten sonra Weasley'lerde anahtarla Sirius'un evine gittiler. Profesör McGonagall, Hermione ve bende odalarımıza döndük. ~ "Gerçekten önünden bile geçmek istemediğim odada günlerini geçirdiğine inanamıyorum. Eğer benden kaçmak için buraya geliyorsan bu çok iyi bir taktik Y/N" "Sirius sadece araştırma yapıyordum" dedim elimdeki kitabı açık bir şekilde yere koyup o mistik oturuşumdan dolayı kırılan kemiklerimi düzeltmek için gerinirken Sirius yaslandığı kapıdan ayrılarak kütüphaneye girdi ve yanıma gelip bağdaş kurarak yere oturdu. Yerdeki açık kitabı alıp bir kaç cümle okuduktan sonra yüzünü ekşitip bana döndü. "Neden kendine işkence ediyorsun anlamadım" dedi Sirius "Nasıl bu kadar tembel olup okulu bitirebildiğini de ben anlamadım" "Neden Lily ve Remus'la arkadaş olduğumu sanıyordun ki?" "Kopya mı çektin Sirius!?" "Lütfen Y/N, böyle basit tabirleri benim adımın yanında anma. Ben kopya çekmezdim, ben Hogwarts tarihindeki gelmiş geçmiş en iyi kopya kralıydım. Benden önce kimse kopya nedir bilmezdi, kimse kopyanın k'sini bile söyleyemezdi. Ama ben her şeyi değiştirdim, öyle taktikler buldum ki istersen bir kaçını sana söyleyebilir-" "Sirius! Ona kötü örnek oluyorsun!" Diye sinirli bir ses geldi kapıdan. Bu Remus'tu. Elinde taşımakta olduğu kutular vardı bu yüzden içeri gelmemişti. "Yani demek istediğim asla ama asla kopya çekmemelisin Y/N" diye bitirdi cümlesini Sirius. Remus bu cümleden tatmin olmuş olacak ki bir şey söylemeden öylece gitti. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Voldemort'la bile yüzleşen ve hiç bir şeyden korkmayan Sirius'un Remus'tan bu kadar korkması çok eğlenceliydi. "Eee Prenses, şaka bir yana, ne arıyorsun burda?" Diye asıl konuya geldi Sirius "Ben, bana hediye ettiğin bileklik hakkında bir şeyler bulabilecekmiyim diye bakıyordum" "Eğer onlardan biraz daha yapmak niyetindeysen-" "Hayır hayır, ben aslında bir dilek dilemek istiyorum ama" dedim ve sustum. Bunu nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. "Nasıl bir dilek?" Diye sordu Sirius "Ben, ölümsüzlük dilemek istiyorum..." Cümlem biter bitmez Sirius öyle bir kahkaha atmıştı ki bir an için kitaplıktaki tüm kitapların yere düşeceğini sanmıştım. Böyle bir soru sorduğum için utanmıştım ama ciddiyetimi korudum. Sirius biraz daha güldükten sonra yorulup durmuştu ama hâlâ gülümsemeye devam ediyordu ve gözündeki yaşları siliyordu. Daha sonra o benim yüzüme baktı ve durdu. "Ah sen ciddisin" ciddiyetimi bozmadan kafa salladım. "İyi de bu mümkün değil Y/N" dedi Sirius "Neden? Bana soyut şeyler dileyebileceğimi söylemiştin. Ölümsüzlükte soyut bir şey değil mi?" "Doğru ama, bu öyle bir şey değil "Nasıl yani? Bunun bir zaman sınırı mı var?" "Elbette zaman sınırı var, dileklerin sonsuza kadar sürecek değil ya" "Peki bu dilekler ne kadar gidiyor?" "Bu senin iradene bağlı bir şey. Mesela önemli bir şey yapacaksın ve bunu batırmak istemiyorsun o yüzden şans diledin diyelim. O şeyi yaptıktan sonra dilek topunu etkisiz hale getirmelisin ama yok ben şansıma devam etmek istiyorum dersen sağlıklı bir şekilde en fazla 12 saat dayanabilirsin. İstersen topu daha uzun da kullanabilirsin ama bu senin sağlığına zarar verir. Dilek topu ne kadar içinde durursa seni o kadar zayıflatır, anlıyor musun?" "Yani şansım 12 saatten fazla bir süre devam edecek ama bunun bir bedeli olacak öyle mi?" Diye sordum emin olmak için "Aynen öyle" diye cevapladı Sirius "Peki, bu şeyi nasıl etkisiz hale getiricez?" Sirius omuz silkti ve konuştu "Bilmiyorum, yani sadece bu şeyi artık istemediğini düşünüyorsun ve dilek kendi kendine ortadan kalkıyor" "Bu şey ortadan kalktıktan sonra hemen iyileşiyor musun yoksa zaman mı alıyor?" "Dilek ne kadar süre kullanıldıysa iyileşmekte o kadar zaman alıyor" "Peki ya aynı anda iki dilek dileyebiliyor muyuz?" "Hayır. Örneğin ilk dileğinde şans diledin sonra hemen ardından güç dileyip taşı yuttun. İlk dileğin iptal oluyor. Her zaman en son ne dilediysen o" "Anlıyorum.." dedim ve sustum. Artık düşünmem gereken bir çok şey biriktirmiştim. Bir süre sessiz kaldıktan sonra kafamı kaldırıp Sirius'a baktım ve konuşmaya başladım. "Sirius, sana bir soru daha sorabilir miyim?" "Evet, o soru hakkını da şu an doldurdun" diyip güldü. Espirisini anlayıp onunla beraber güldükten sonra amcam konuştu "Elbette sorabilirsin güzelim" "Şey, diyelim ki ben çok büyük bir belaya bulaştım-" "İnanmıyorum! Gerçekten böyle bir belaya mı bulaştın!? Hemde bensiz!" "Sirius!" "Tamam tamam, dinliyorum" dedi Sirius gülümseyerek. Devam ettim "Çok büyük bir belaya bulaştım ve sen beni kurtamaya geliceksin. Ama eğer gelirsen ölürsün. Yine de gelir miydin?" Sirius sorum karşısında afallamıştı. Ne diyeceğini bilemez bir şekilde ağzını açıp kapatmıştı. Nihayet konuştuğunda soruma cevap bile verememişti "Bu da nerden çıktı şimdi?" "Bi yerden çıkmadı. Öyle aklıma geldi. Söylesene Sirius, gelir miydin?" "Elbette gelirdim Y/N" "Neden geliyorsun ki!? Belki ben bir şekilde kurtulucam! Neden böyle bir intihar girişiminde bulunuyorsun!?" Diye çıkıştım "Ne yani hayatta kalan tek ailemi de ölüme mi terk edeyim!?" "Ya Harry ve ben!? Sen öldükten sonra ne yapacağız!? Bunları hiç düşünmüyor musun!?" "Güzelim sen neden bir anda böyle bir konu açtın?" "Ben... Boşversene.." diyip kitabıma döndüm. Kafamı eğmiş kucağımdaki kitaba bakıyordum. Sirius endişeli bir şekilde beni izlerken kitaba düşen o bir damla göz yaşımı görmüştü. Hiç bir şey söylemeden beni kollarının arasına aldı ve sıkıca sarıldı. "Neler oluyor Y/N?" İçli içli ağlamaktan boğazım düğümlenmişti. Kendimi zorlayarak bir kaç kelime kurmayı başarmıştım. "Günlerdir aynı rüyayı görüyorum Sirius" "Güzelim kendin söyledin bu sadece bir rüya" diyerek saçlarımı okşamaya başladı Hayır Sirius değil... Ucu bucağı olmayan bir karanlık... Etrafta görünen hiç bir şey. Sirius dışında.. Sirius ve yanındaki bir silüet düellodalardı yanındaki kişiyi seçemiyordum. Kimle veya nerde düellodalardı bilmiyordum. Sadece karanlığın içinden onlara doğru gelen büyüler ve onların karanlığa fırlattığı büyüler... "Expellıarmus!" "Aferim James!" "Avada Kedavra!" Karanlığın içinden gelen yeşil ışık huzmesi Sirius'a çarptı. Sirius bir kaç adım gerilediğinde beyazlar içinde yok oldu... "Bana bir söz ver Sirius, ne olursa olsun başıma ne gelirse gelsin bu evden çıkmicaksın" "Ben-" "Sirius söz ver!" "Peki, tamam. Söz veriyorum.." Elbetteki bu söze inanmamıştım. Ama umut etmekten başka çarem de yoktu.. ~ Artık gitme vaktimiz gelmişti. Remus beni istasyona götürmek için kapıda bekliyordu. Onun yanına gitmeden önce son bir kez Sirius ile özel olarak konuşmak istemiştim. "Sirius, bu sana" dedim elimdeki küçük bez parçasına sarıp bağladığım şeyi uzatırken. "Bu ne?" Diye sordu Sirius bez parçasını elimden alırken. "Şimdi açma" "Ne zaman açayım?" "Açman gerektiği zaman gelince anlarsın. Lütfen senden tek istediğim içindeki notta yazanları harfiyen yerine getirmen" dedim ve Sirius'u ardımda bir sürü soru işaretiyle holde bırakıp kapının dışında bekleyen Remus'un yanına gittim... ~ Okula döndüğümde çok heyecanlıydım. İki hafta sonra Malfoy'u ilk kez görecektim. Odalarımıza girdiğimizde saat epey geç olduğu için yarını beklemeliydim bu yüzden zaman çabuk geçsin diye erkenden yattım. Sabah hazırlanıp kahvaltıya indiğimde hızla her zamanki oturduğu yere baktım. Çoktan kahvaltısına başlamıştı bile. Yerime ilerlerken buluştu gözlerimiz. "Öğleden sonra Karagöl" diye oynattım dudaklarımı. Malfoy hafifçe kafasını sallayıp tabağına döndüğünde hızlanıp yerime geçtim. İşkence gibi geçen 4 dersin ardından sınıftan çıktığım gibi kimseye görünmeden Karagöl'ün yanındaki banka gittim. Luna her zamanki gibi beni bekliyordu. Koşar adım ilerlediğimde hemen kucağıma atladı, sıkıca sarıldım ona. "Özledin mi beni?" Diye sordum kafasını hunharca okşadığım sırada. O da bana patisiyle vurmaya çalışıyordu. Malfoy gelene kadar oynamıştım onunla. Daha sonra arkamda duyduğum sesler sayesinde geldiğini anlamış ve Luna'yı banktan alıp yere koymuştum. Bende ayağa kalkıp karşılamıştım onu. "Tatilde çalıştın mı Malfoy? Umarım sonunda bir Patronus büyüsü yapmayı başarmışsındır yoksa-" "Y/N ben artık seninle görüşmek istemiyorum" Nasılsınız aşklarımmm?
|
0% |