@ilydacinar
|
Çok uzun bir aradan sonra bir bölüm daha yayınlamaya karar verdim. İtiraf etmeliyim ki bunu çok özlemişim. Yine itiraf etmeliyim ki bu bölümü bir öncekini yayınlandıktan hemen sonra yazmaya başlamıştım ve anca bitirebildim. Şikayet etmek gibi olmasın, sadece merak etmenizi istemediğim için yazıyorum bunu. Öncelikle çok yoğun bir tempoda ilerliyorum. Sabahtan öğlene kadar ders kısa bir öğle arası öğleden akşam 5'e kadar etüt yine bir yemek arası ve 6'dan 11'e karar yine etüt. Buna ek yoğun baş ağrılarım ve mide bulantılarım da olunca bölüm yazmak benim için çok zorlaşıyor. Anlicanız sabahtan akşama kadar dershanedeyim. Yani tabiki ufak kaçamaklarım oluyor ama bölüm yazmaya yetecek kadar uzun değiller. Zor da olsa bölümü tamamlayabildim ve zamanını kesinlikle söyleyemem ama devam edeceğim. Sizi beklettiğim için çok çok özür dilerim gerçekten hepinizi çok seviyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Gerçekten çok büyük bir tutkuyla yazıyorum ve ara vermeyi inanın hiç istemiyorum ama büyüyorum ve büyüdükçe sorumluluklarım artıyor. YKS'den sonra yazmaya çalışacağım ama bir iş bulup çalışmam da gerekiyor bunun içinde yine kesin bir şey söyleyemiyorum. Ama yinede merak etmeyin ne olursa olsun hikayeyi yarım bırakmayacağım. Çünkü daha yazmaya başlamadan önce hikayenin sonunu belirlemiştim ve o son için her şeyi yaparım. Sonu iyi ya da kötü ne olursa olsun bu hikâyeyi bitireceğim. Tekrar söylüyorum, sizi çok seviyorum ♡♡ "Harry..." -Yaklaşık bi 5-10 dakika önce- Masamda oturmuş ders çalışıyordum. Yani çalışmaya çalışıyordum. Tabi aklımdan hiç çıkmayan Y/N olduğu sürece bu oldukça zordu. Kapımdan gelen tuhaf seslerle oraya döndüm. "Kim var orda?" Soruma cevap gelmedi ama sesler devam ediyordu. Ayağa kalkıp kapıyı açtığımda kimse yoktu. Yani ayağıma sürtünen şeye bakana kadar kimse yoktu. Luna bir anda içeri dalmış eşofmanımın parçasını ısırıp beni çekiştirmeye çalışıyordu. "Hey, sen buraya nasıl girdin?" Dedim eğilip ona bakarken. Luna ısırmayı bırakıp patisiyle elime vurdu ve kapının dışına çıkıp tekrar yanıma geldi. "Seninle gelmemi mi istiyorsun? Asla olmaz bu saatte dışarı çıkıp ceza almaya hiç niyetim yok" dedim ve ayağa kalkıp masama yürümeye başladım. Luna yolun yarısında tekrar paçamı ısırıp çekiştirmeye başlayınca yeniden ona döndüm. "Senin sorunun ne? Gelemem dedim ya. Hem sen neden ısrarla beni çağırıyorsun ki?" Luna ısırmayı bırakıp kafasını kaldırdı ve acıklı acıklı miyavlamaya başladı. Sürekli kapıyı gösteriyor ve onu takip etmemi istiyordu. Kaşlarımı çatıp sordum "Bir şey mi oldu?" Luna ne dediğimi anlayıp kafasını sallayınca içime bir korku düşmüştü. Dehşet içinde yeni bir soru sordum "Y/N'ye mi bir şey oldu?" Luna tekrar kafasını salladığında koşarak kapının dışına çıkmış ve bana dönmüştü. Anında masamın üzerindeki asamı alıp onun peşinden koşmuştum. Olağan son hızımla koşuyordum. Okuldan çıkınca anlamıştım Kara Göle gittiğini. Oraya yaklaştıkça hava daha da soğuyor ve içimdeki korku daha da artıyordu. Uzaktan da olsa görüş açıma girmişti Y/N. İskelenin üzerinde yatıyor ve etrafında uçuşan Ruh Emiciler yüzünden zar zor hareket ediyordu. Sanki mümkünmüş gibi daha da hızlanmıştım. Oraya nerdeyde ulaşmak üzereyken Y/N'nin suya düştüğünü görmüştüm. Yeterince yaklaşınca durdum ve asamı çıkarıp bağırdım. "EXPECTO PATRONUM!" Asamın ucundan çıkan Patronusu görünce bir saniye bile durmadan iskeleye koşup göle atladım. Kucağımda Y/N ile sudan çıktığımızda vakit kaybetmeden onu sırt üstü kuma yatırdım ve üzerine eğilip nefesini kontrol ettim. Nefes almıyordu. Hızla ağzını açıp kalp masajı yapmaya başladım. Her otuz vuruşta bir suni teneffüs yapıyordum ve bunu yaklaşık 3 kez tekrarlamıştım. "Hadi, aç gözlerini.." gözümden akan gözyaşları umursamadan devam ediyordum. Çok korkuyordum. Hemde hiç olmadığı kadar çok... Son kez yaptığım suni teneffüsten sonra sonunda içindeki suyu kusmuştu Y/N. Ona arkadan sarıldım ve midesinin altına bastırıp tüm suyu çıkarmasını sağladıktan sonra tekrar sırt üstü yatırdım. "Draco..?" "Burdayım" dedim buruk bir gülümsemeyle alnından öperken. Y/N zor da olsa elini kaldırıp gözlerime giren saçlarımı geriye attıktan sonra tekrar kapadı gözlerini. Arkama baktığımda Ruh Emicilerin hâlâ bize doğru gelmeye çalıştıklarını gördüm ama neyseki Patronusum onları durduruyordu. Patronusum. Sonunda yapabilmiştim. Korkudan durup neye benzediğine bile bakamamıştım. Ama şimdi bu mükemmel şeyi görebiliyordum. Gökyüzünde uçan kocaman o ejderhadan gözlerimi alamıyordum. Y/N'yi kucaklamış odama gidiyordum. Ortak salona geldiğimde kimse yoktu. Yani ben öyle sanıyordum. "Draco bu saatte dışarda- YÜCE MERLİN, BU BLACK Mİ!?" "Kapa çeneni de odamın kapısı aç!" Dedim sessizce ama sinirli bir şekilde. Blaise beni ikiletmemiş önden gidip odamın kapısını açmıştı ama sorular sormaya da devam ediyordu. "Tanrı aşkına aklını mı kaçırdın sen!? Gerçi Black'i bayıltıp kaçırman için tam da bunun olması gerekiyor" "Tabiki bayıltıp kaçırmadım!" "Oh o zaman sen kaçırırken dayanamayıp bayıldı öyle mi!?" "Y/N'yi kaçırmadım Blaise" "O zaman kendini senin kollarına bıraktı!?" "Merlin aşkına, kapa artık şu çeneni! Hiç biri olmadı!" "Ne oldu o zaman!?" "Ruh Emiciler saldırdı! Oldu mu!? Rahatladın mı!?" "Ruh Emiciler mi?" Blaise bunun şokuyla olduğu yerde kalmıştı. Bende Y/N'yi yatağıma yatırmış bulabildiğim her şeyi onun üzerine örtmeye çalışıyordum. Daha sonra bunun faydasız olduğunu düşünüp kapıya yöneldim. "Nereye?" "Y/N'nin başından ayrılma ve odama kimseyi alma, ben yardım edicek birini bulmaya gidiyorum" dediğim gibi odadan fırladım. Kızlar yatakhanesine geldiğimde koşar adım koridorda ilerliyordum. Sonunda aradığım kişinin odasının önünde durduğumda kapıyı yumruklamaya başladım. Çok geçmeden kapı açıldığında bir çift uykulu göz bana bakıyordu. "Yardımın lazım Astoria" çatık ve anlamaz bakışlarla bana bakıyordu ama ne kadar ciddi olduğumu gördüğünde tek kelime etmeden dışarı çıkıp kapısını kapattı ve peşimden gelmeye başladı. "Uyandı mı?" İçeri girer girmez sorduğum ilk soru bu olmuştu. Blaise yatağın yanındaki sandalyede oturmuş bizi bekliyordu. Biz içeri girince ayağa kalmış ve soruma kafasını sağa sola sallayarak cevap vermişti. Astoria hemen arkamdan içeri girmiş ve Y/N'yi görmüştü. Olduğu yerde kalmış şoku üzerinden atmaya çalışıyordu ama neyseki bu fazla uzun sürmedi ve hemen onun yanına gidip elini alınana koydu. "Ne oldu?" "Ruh Emiciler saldırınca kendini suya attı, hasta olmadan bişeyler yapmalıyız" dedim kısaca cevap vererek. "Tamam ben banyoyu hazırlıyorum sende onu küvete getir" diyip hızla banyoya gitti Astoria Bir kaç dakika içinde Y/N'yi banyoya taşımış sıcak su dolu küvete bırakmıştım. "Sen çık, gerisini ben hallederim" dedi Astoria "Yardım edebilirim" dedim. Açıkçası onları baş başa bırakma fikri hiçte iyi gelmiyordu "Çık dedim Draco" "Ama-" bir adım daha yaklaşıp konuşmaya başlamıştım ama bu defa da Luna önüme geçip pençesiyle bacağıma vurmuştu. "Tamam, çıkıyorum" dedim ve banyodan çıkıp kapıyı kapattım. -Astoria'nın Ağzından- Draco çıktıktan sonra iç çamaşırları kalıncaya dek Y/N'nin üzerindekileri çıkarmaya başladım. "Seninle hiç böyle bir şey yaşayacağımı tahmin etmemiştim" diyip gülümsedim hafifçe "Bu yaptığım şey kendimi affettirmeye yetmez biliyorum ama, umarım bir nebze de olsa bana karşı olan nefretin azalır Y/N" dedim. Duymadığı biliyordum ama bunları söylemek zorundaydım. Hiç değilse vicdanımı rahatlatmak için söylemeliydim. "Bunca zaman sana kötü davrandığım için çok üzgünüm. Beni yanlış anlamanı istemem, çünkü ben aslında böyle biri değilim. Draco'ya olan aşkım beni kör etmişti, ona yaranabilmek için her şeyi yapmaya hazırdım ve, ve sana kötü davranırsam beni sevebileceğini düşünmüştüm" Kendime acı acı güldüm. Ne kadar da aptaldım. "Düşünüyorum da, acaba Draco olmasaydı ikimiz arkadaş olabilir miydik? Çünkü itiraf etmeliyim ki sen, oldukça havalı birisin. Yerinde olmak isteyeceğim kadar havalı.." Sağ gözümden düşen bir damla yaş kendime gelmemi sağladı. "Pekâlâ, bu kadar pişmanlık yeter" dedim ve göz yaşımı silip küvetin tıpasını çıkardıktan sonra ayağa kalkıp Draco'nun bornozunu aldım. Bornozu ona güç bela giydirdikten sonra onu küvetten çıkarıp tüm gücümle beline sarıldım ve onu sırtlayıp kapıya yürürken Draco'yu çağırdım. Saniyeler içinde kapı açıldığında Draco hemen yanıma gelip Y/N'yi kucağına aldı ve yatağına yatırıp bana döndü. "Ben artık gitsem iyi olur" dedim ve kapıya yöneldim ama o kolumdan tutup beni durdur. Ona döndüğümde bana sadece bakıyordu. "Merak etme kimseye söylemem" dedim "Hayır ben, teşekkür ederim Astoria" "Önemli değil, benim yerimde Y/N olsaydı eminim ki o da benim için aynısını yapardı. Her ne kadar düşman olsakta.." orda daha fazla oyalanmadan Draco'ya hafifçe gülümseyip odadan çıktım. -Draco'nun Ağzından- "Gerçekten Black'i ona emanet ettiğine inanamıyorum. Bahse girerim Astoria şu anda onu küvette boğuyordur" Onu duymazdan gelerek başka bir konu hakkında konuşmaya başladım. "Arkadaşlarına söylemeliyiz" "Ne?" "Arkadaşlarına Y/N'nin benim yanımda olduğunu söylemeliyiz" "Oh, keyfin bilir. Ama gittikten sonra geri dönebilir misin işte orası biraz muamma" "Ben değil, sen gideceksin" "Ne!? Hayatta olmaz bu haberi Potter'a vermektense işkenceler içinde ölmeyi tercih ederim" Blaise'in ensesine vurup konuştum. "Potter'a söylemiceksin zaten aptal!" "Kime söylicem o zaman?" "Weasley kızına" "Ginny Weasley'e mi?" "Weasley'lerin başka kızı mı var?" Dedim dalga geçer gibi "Nasıl haber vericem?" "Bi yolunu bulabilecek kadar zeki olduğunu düşünüyorum Blaise" Blaise derin, sıkıntılı bir nefes verdi ve odadan ayrıldı. Hemen ardından ise Astoria beni çağırdı. -15 dakika sonra- "Y/N sakinleş bira- Ahh!" Lafım kafama gelen bibloyla bölündü. Neyseki son anda kollarımı siper etmiştim. "NEDEN BENİ KURTARDIN Kİ!? SENDEN BUNU İSTEYEN OLDU MU!?" Dedi eline, şifonyerin üstündeki başka bir bibloyu alıp fırlatırken "Haklısın, haklısın biliyorum ama şu elindekileri bıraksan da daha sakin bir şekilde iki medeni insan gibi konuşsak eminim ki her şeyi çözebilir-" üzerime gelen yeni bibloyla son anda kenara çekildiğimde duvara çarpıp paramparça olmuştu. Yüce Merlin bir daha asla odama biblo almicam. "Y/N lütfe- HEY HOP HOP O OLMAZ OHA-!" Bu defa masamın önündeki sandalyeyi kaldırmış ve bana fırlamıştı. Yine son anda kaçtığım sırada kapı açılmıştı. Sandalye duvara çarparken Blaise ve Granger şok olmuş bir şekilde bize bakıyordu. "Yok artık" dedi Blaise Tam içeri bir adım atmak üzereyken Granger ona çarpıp içeri geçince Blaise dengesini kaybetmişti. "Y/N!" Diye bağırıp sarıldı ona. Yanıma gelen Blaise'e fısıldadım. "Bu hiçte Weasley kızına benzemiyor!" "Aslında saçını turuncu yapıp düzleştirsek biraz da çil eklesek bence aralarında hiç fark kalmaz" "Blaise!" "Weasley odada değildi. Camdan girdiğim için Granger beni fark edince... Her neyse detaya gerek yok diye düşünüyorum. Her şeyi ona anlatmak zorunda kaldım" "Onu buraya getirmek zorunda mıydın!?" "Getirmeseydim olacakları düşünmek bile istemiyorum... Bir dahakine Potter'a haber verelim, belki o daha insaflı davranır..." "İyi misin!? Bir yerin acıyor mu!? Neden üzerinde havlu var!?" Dedikten sonra Granger keskin bir şekilde bize dönünce ikimizde kafamızı indirdik. "Onu sen mi yıkadın Malfoy!?" "Ne? Tabiki hayır" "Kim yıkadı o zaman!?" "Sakin ol bula- Granger, Draco Astoria'dan yardım istedi" dedi Blaise Granger Y/N'yi bırakıp ikimizinde üzerine doğru yürümeye başladı ama bana bakarak konuşuyordu. "Hepsi senin suçun Malfoy! Şimdiye kadar içimde hep bir şüphe vardı. Ve şu an anlıyorum ki şüphelerimde haklıymışım!" "Bak, seni anlıyoru-" "Beni anlayamazsın! Senin yüzünden ben en yakın arkadaşımı kaybediyordum!" "Bende sevdiğim kızı kaybediyordum Granger!" Diye bağırdım bir anda "Sen buna sevgi mi diyorsun!? Y/N'nin senin yüzünden kaç gün aç kaldığını biliyor musun!? Kaç gün hasta yattığını ya da kaç gece uykusuz kaldığını!?" "Sence Y/N bunların hepsini yaşarken, üstelik benim yüzümden, ben mutlu muydum!?" "Yinede bir şekilde hayatına devam ediyordun ama!" "Etmek zorundaydım! Y/N için bunu yapmak zorundaydım!" "Ne demek istiyorsun!?" "Demek istediğim, anlamadığın işlere burnunu sokma Granger!" "Sen bana-" Granger'ın sözü, onu ittirip düşmek üzere olan Y/N'nin yanına koştuğum için yarıda kesilmişti Son anda onu kollarından yakalamış dizinin üzerine çöktürmüştüm. Bende aynısını yaptıktan sonra bir elimle kolundan diğeriyle belinden tutup konuşmaya başladım. "İyi misin!?" Y/N'de bir eliyle benim omzumdan destek alıyordu. Diğer elini ise şakağının üzerine koymuş yere bakıyordu. "İyiyim, sadece başım döndü.." "Onu Madam Pomfrey'e götürmeliyiz" dedi Granger korkak ve titrek bir sesle. "Oh evet, daha sonra cezasını belirlemesi için Umbridge'e de götürürüz" dedi Blaise alaycı bir sesle O ikisi kavga ederken Y/N'yi kucağıma almış yatağıma doğru yürüyordum. "Napıyorsun?" Dedi Granger bana dönerek "Y/N'yi yatırıyorum. Sabaha kadar iyi bir uyku çekerse kendine gelir" "Onu burda bırakacağımı düşünmüyorsun heralde. Odamıza dönmeliyiz" "Peki bunu nasıl başarmayı düşünüyorsun Granger?" Dedim ve devam ettim. "Y/N yürüyemicek kadar halsiz ve kimse onu kucağında 7. Kata kadar taşıyamaz, üstelik kızlar yatakhanesi tılsımlıyken" "Sen bunu-" "Kızlar yatakhanelerinin hepsi tılsımlı Granger, sizinki nasıl bilmiyorum ama bizimkinde her kızın odasının kapısında mühür var, hiç bir erkek o mührü geçemez. Draco'da bu şekilde Astoria'yı çağırabildi zaten, odasına girmeden kapısını tıklatarak" diye bir açıklama yaptı Blaise "Süpürgeyle taşıyamaz mısın Malfoy?" "Dışarda bu kadar Ruh Emici dolaşırken ve Y/N bu haldeyken mi?" "O zaman bende burda kalıyorum" "Peki sizi kim idare edecek? Yataklarınızda olmadığınız anlaşılırsa ne yapacaksınız?" Dedim "Onu sana bırakmaya hiç niyetim yok Malfoy" "Ona zarar vereceğimden mi korkuyorsun Granger? Eğer böyle bir planım olsaydı onu kurtarmazdım" "Yürüyebilirim" diyen Y/N herkesin ona dönmesini sağlamıştı. "Ayakta zor duruyorsun, nasıl yürümeyi düşünüyorsun?" Dedim "Seninle kalmaktansa koridorda yığılıp kalmayı tercih ederim" diyen Y/N ayağa kalkmaya çalışıyordu ama dediğim gibi ayakta bile duramıyordu. Dengesini kaybedip düşmek üzereyken tutmuştum onu. "Ne yani seni yatağa mı bağlamam gerekiyor" diye fısıldadım kulağına. Daha sonra normal bir sesle devam ettim "Ne kadar inatçısın Y/N, bırakta yardım edeyim" Suratı kıpkırmızı olurken onu izlemek her ne kadar eğlenceli olsa da Granger yüzünden fazla uzun bakamamıştım çünkü gözlerini bir saniye bile olsun çekmiyordu üzerimizden. "Blaise, Granger'a odasına kadar eşlik et. Soran olursa onu koridorda yakaladığını ve ceza vermesi için Umbridge'e götürdüğünü söyle" "Az önce de söylediğim gibi Malfoy, hiç bir yere gitmiyorum!" "Evet gidiyorsun. Blaise" dedim ve kafamla Granger'ı gösterdim. Blaise ne söylediğimi anlayıp onun kolundan tuttu ve dışarı sürüklemeye başladı. "Bırak beni! Gitmicem dedim! Zabini!" Sesleri giderek azalıyordu. Tekrar Y/N'ye döndüğümde sinirle bana baktığını gördüm. "Hiç öyle bakma, birilerinin mantıklı düşünmesi gerekiyordu" "Sen yormasaydın o pırıl pırıl hiç kullanılmamış beynini, ben hallederdim" "Kafanın içi dolu olsaydı evet, belki halledebilirdin" "En azından kafamın içi boşken bile düşünebiliyorum. Kafası dolu olupta düşünmeyenler gibi de olabilirdim" "Asla altta kalmazsın değil mi?" Dedim yatağın ucuna otururken. O ise bana sadece sinirle bakmakla yetindi. Derin bir nefes verip konuşmaya devam ettim. "Dolabımdan istediğini alabilirsin" "İstemez" "Hasta olma diye dedim" "Beni bu kadar düşünmen gözlerimi yaşarttı Draco" "İyiliğini istemekte mi suç oldu Y/N" dedim ayağa kalkıp dolabıma giderken "İsteyen kişi sensen evet" "Uzatmada giy şunları" dedim seçtiğim bir kaç kıyafeti ona uzatırken "Bana emrivaki yapma!" "Sevgili hanımefendi uzatmadan giyer misiniz şunları lütfen?" Y/N öfkeyle kalkıp uzattığım kıyafetleri elimden aldı. "Oha kolumu da koparsaydın!" "Keşke!" Kısa bir bakışmanın ardından tekrar konuştu. "Arkanı dönsene!" Derin bir nefes vererek arkamı döndüm ve beklemeye başladım, biraz sonra yavaşça ona döndüğümde arkasının bana dönük olduğunu gördüm. Verdiğim tişörtü giymeden önce gözüm Y/N'nin omzuna takıldı. Hiç bir şey yoktu. "Y/N" dedim ona doğru tam dönüp bir adım atarken. Hızla bana dönüp elindeki tişörtle üstünü kapatmıştı. "Napıyorsun! Neden döndün!?" Ona ulaştığımda elimi omzuna koydum ve Karanlık Yaranın olması gereken yere dokundum. Ne yara vardı ne de herhangi bir iz. "Çek elini-!" "Yara izin yok" "Ne?" "Karanlık Yara. Yok olmuş" Y/N hızla banyoya gidip aynaya bakmaya başladı. Bende hemen arkasından gitmiştim. "Nası ya?" "Ne yaptın?" "Hiç bişey. Yani kitapta yazanları biliyorsun yarayı geçirmek imkansız" dedi şaşkın bir sesle "Ben, yarın gidip bunu araştırırım. Sen şimdi üstünü giy de güzelce uyu" Y/N kısa bir süre bana baktıktan sonra banyodan çıktı. Bense orda kalıp aynaya bakmaya devam ediyordum. -Y/N'nin Ağzından- Ben kendimi onun yatağına bırakırken Draco hâlâ banyodaydı. "Merlin aşkına ben gerçekten tam bir salağım!" Diye mırıldandım kendi kendime "Hayır yani bu yaptığın işte ufacık bir mantık kırıntısı var mı? Yok! Ben gerçekten salağım ya!" Diye devam ettim ellerimi gözlerime bastırıp bacaklarımı hafifçe kendime çekerken. Kısa bir süreliğine gözlerim dalıp gitmişken yatağa aniden çöken ağırlık yüzünden irkilmiştim. Kafamı çevirdiğimde Luna'nın bana bakan simsiyah gözleriyle karşılaşmıştım. Doğrulup Luna'yı kucağıma aldım "Hey senin burda ne işin var?" Tam o sırada banyodan çıkan Draco cevapladı sorumu "Bana, senin gölde olduğunu söyleyen oydu" "Gerçekten Harry gibi harika bir kahramanı çağırmak varken bu işe yaramazı mı çağırdın kızım?" Dedim Draco'ya hiç bakmadan "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" Düşünmeden söylediğim söz üzerine Draco'ya baktım. Gözlerindeki o hayal kırıklığını görmek kendimden nefret etmeme neden olmuştu. "Üzgünüm, öyle söylemek istemedim-" "Hayır, önemli değil" dedi ve kısa bir duraksamadan sonra devam etti "Aslında haklısın biliyor musun. Muhteşem Harry Potter, herkesin kahramanı, yakışıklı ve cesur.. Ona hayran olmamak elde değil.." Suçluluk duygusuyla Draco'ya bakarken o yeniden konuşmaya başlamıştı. "5 yıl önce, onunla ilk karşılaştığım zaman zaten kim olduğunu biliyordum. Onunla arkadaş olmayı öyle çok istiyordum ki.. Sonuçta büyücülük dünyasındaki en ünlü isimlerden biriydi. Sağ kalan çocuk.. Ama o Weasley oğluna söylediğim ufacık bir söz yüzünden her şey berbat oldu. Bu benim suçumdu biliyorum ama hep o Weasley'i suçladım. Potter'ın onun yüzünden benim gibi bir arkadaşı geri çevirmesini kendime yediremedim.. İçten içe onu kıskanmaya başladım. Ve düşündüm ki herkesin gözü önünde onu yenip rezil edersem beni daha çok seveceklerdi. Bu yüzden onunla sürekli rekabet ediyorum. İnsanların onu benden çok sevmesine katlanamadım işte.." "Peki benimle neden uğraşıp durdun? Neden sürekli Harry'e yaptıklarını bana da yaptın?" "Biliyorsun safkan ailelerin bir şekilde birbirleriyle ufakta olsa bağlantısı var. Malfoy ve Black'lerin de aynı şekilde. Kendi kanımdan birinin bana sırt çevirip Potter'la dost olmasına katlanamadım.." "Ben, böyle düşündüğünü bilmiyordum-" "Sahi, neden Y/N? Neden benimle arkadaş olmadın? Neyi yanlış yaptım? En başta seninle konuşmaya çalışmıştım, neden bana şans vermedin?" "Biliyorum bu çok saçma ve çocukça bir neden ama.." "Söyle lütfen" "Harry'le çok yakın bir arkadaşlığımız vardı ve, bilirsin o senden pek hoşlanmazdı. Yani seninle konuşmak istemememin nedeni ikinizinde birbirinizden hoşlanmaması sanırım" "Yani Potter yüzünden beni daha tanımadan nefret etmiştin benden" "Evet.." "Anladım.. Her neyse saat epey geç oldu. Artık yatsak iyi olur" dedi ve köşedeki koltukların birine geçti sırtını bana döndü ve uzandı Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Üzgün gözlerle Luna'ya baktım. O da en az benim kadar üzgün görünüyordu. Cesaretimi toplayıp konuşmaya başladım. "Draco, buna ne kadar inanırsın bilmiyorum ama söylemek istediğim bir şey var" Luna'yı yatağa bırakıp daha düzgün bir şekilde oturdum. O ise hiç kıpırdamamıştı, hâlâ sırtı dönük bir şekilde yatıyordu. Devam ettim. "Diğerlerinin senin hakkında ne düşündüğü umurumda değil, ya da geçmişte diğerlerine ne kadar kötü davrandığın. Ama bence sen çok değiştin Malfoy, iyi anlamda çok değiştin. Ve biliyor musun, sen benim kahramanımsın. Beni bir çok kez kurtardın. Her biri için teşekkür ederim.." Bir kaç saniye boyunca Draco'nun bir şey söylemesini bekledim. Söylemedi. Bende daha fazla beklemeden örtünün altına girip yattım. Ama emindim ki bu sözler onun için sandığımdan daha kıymetliydi.. ~ "Gerçekten uğruna savaştığımız şeyi terk mi ediyorsun!?" "Başka çarem mi var Herm!?" "Bizim var ama!" "Anlamıyor musun!? Dayanamıyorum! Bu kadar fazla ölümü kaldıramıyorum!" "Bir savaşın içindeyiz! Ne olmasını bekliyordun ki!? Elbette kayıplarımız olacak!" "Bu kadar kalpsiz olduğuna inanamıyorum!" "Sence ben üzülmüyor muyum!? Ne yani peri masallarındaki gibi hiç kayıp vermeden öylece kazanacağımızı mı sanıyordun!?" "Oh nerden biliceksin ki sonuçta senin ailen Muggle! Savaşta kaybedecek bir ailen yok!" "Savaşta yer almadıkları için onları öldüremiceklerini mi sanıyorsun!?" "Merlin aşkına Hermione! Anne ve babamı bu savaşta kaybettim ve şimdi geriye kalan bir kaç kişiyi de kaybedemem!" "Onların tarafına mı geçeceksin?" "Bilmiyorum. Ama eğer ailemden geriye kalanları koruyabileceksem-" "Bizim ne yaptığımızı sanıyorsun!?" "Pervasızca risk alıp duruyorsunuz ve ben sevdiklerimin hayatlarını şansa bırakamam! Benden bu kadar, bırakıyorum!" ~ "Y/N?" Omzuma dokunup beni sarsan bir çift elle uyandım. "İyi misin?" "Noldu?" "Rüyanda sayıklıyordun. Kabus mu gördün?" Dedi ve yatağın kenarına oturdu Bir kaç saniye düşündüm, bu da mı kehanet rüyalarından biriydi yoksa öylesine bir kabus muydu diye. Kafamı sallayıp Malfoy'a baktım. "Tam hatırlamıyorum, saat kaç?" Diye sordum konuyu değişmek için "9'a geliyor" "Kalksam iyi olur, Harry beni kahvaltıda göremezse endişelenir" dedim ayaklarım soğuk zeminle buluşurken Draco ağzını açıp bir şey söyleyecek gibi oldu ama hemen geri kapattı ve yalnızca başıyla onaylayıp ayağa kalktı. "Sen hazırlanana kadar bende ortak salonu kontrol edip geleyim" Kafamla onaylayıp Malfoy'un dışarı çıkmasını bekledim ve o çıkar çıkmaz çok hızlı bir duş aldım. Duştan çıkıp giyinmek için odaya döndüğümde Luna'nın bana doğru yürüdüğünü gördüm. Ağzında ise bir asa tutuyordu. Eğilip onu aldığımda benim asam olduğunu gördüm. Dün geceden beri kayıp olan asamı Luna bulup getirmişti. "Merlin, bunun kaybolduğunu bile unutmuşum. Gölde mi buldun bunu?" Diye sordum Luna'nın boynunu okşarken Kedi kafasını salladığında teşekkür ederek ayağa kalktım ve saate baktım. Hemen hazırlanmazsam geç kalacaktım. Çok fazla vaktim olmadığı için sihirle hazırlanıp kapıya doğru yürüdüm. Tam gizlice kapıyı açıp kimse var mı diye bakacaktım ki Malfoy benden önce davranıp kapıyı hızla açınca burnuma çarpmıştı. Büyük bir acıyla geri çekilirken Malfoy içeri girip ses dışarı gitmesin diye kapıyı kapattı. "Ahh! Kapı çalmak nedir bilir misin sen!?" "Kendi odamın kapısını çalıp tüm dikkatleri üzerime çekmek gibi mi?" "Giyiniyor olabilirdim!" "Ordan bakınca sapığa mı benziyorum!?" "Odaya laps diye girersen ne düşünebilirim ki!?" "Merlin aşkına Y/N, yere bakarak giriyordum. Ayrıca geçen sene beni banyoda gizlice gözetleyen kız mı söylüyor bunu?" Dedi ve sırıtmaya başladı "Çok eğleniyorsun değil mi?" Dedim iğneleyici bir şekilde "Hemde çok" dedi Malfoy tek gözünü kırpıp elleri cebinde yatağına doğru ilerleyip otururken "Ah, eğlenceni bölmek gibi olmasın ama ben burdan nasıl çıkıcam acaba?" Dedim peşinden gidip tam karşısına dikilirken "Sakin ol yavru aslan, Blaise geldiğinde seni çıkartıcam" "Napıcaksın? Beni ikinizin arasına saklayıp öyle mi çıkartıcaksın?" Dedim iğneleyici konuşmama devam ederken "Yok, seni küçültüp cebime koyucam ama büyüyü tek başıma yapamadığım için Blaise'i bekliyoruz" Göz devirip yatağın karşındaki koltuğa oturdum ve etrafı incelemeye başladım. Her yerde porselen kırıkları vardı. Dün geceki sinir kriziyle elime ne geçtiyse fırlatmıştım. Ayağa kalkıp asamı çıkarttım ve kırdığım bibloları tamir etmeye başladım. Her birini tek tek ve inceleyerek masanın üstüne koyarken Malfoy konuştu. "Bende ne zaman vicdan azabı çekeceksin diye bekliyordum" "Sen neden gidip arkadaşını kontrol etmiyosun Malfoy?" "Ne yani suçluluk duygunla seni baş başa mı bırakayım? Hayatta olmaz" dedi ve sırıttı Tam ona cevap vermek üzereydim ki odanın kapısı büyük bir hızla açılınca irkilerek kapıya döndüm. "Hayır tıklatmayı geçtim en azından daha sakin girebilirdin. İçinden geçtin kapının" dedi Malfoy nefes nefese kalan Zabini'ye "Snape buraya geliyor, alt sınıf öğrencilerden biri dün gece dışarı çıktığını görmüş ve seni şikayet etmiş!" Dedi telaşla. Hemen sonra bana dönüp elinde tuttuğu görünmezlik pelerinini bana uzattı "Bunu nerden buldun?" "Granger getirdi, oyalanma da giy şunu üzerine" Dediğini yapıp pelerinle kendimi kapattım. Saniyeler sonra kapı tekrar bir hışımla açıldı. Bu defa gelen kişi Profesör Snape'di. Merlin aşkına burdaki kimse kapı çalmanın ne demek olduğunu bilmiyor mu!? "Profesör?" "Dün gece nerdeydin?" Draco ve Snape arasındaki kısa bir bakışmadan sonra konuşan kişi Zabini olmuştu. "Eee, ben gitsem iyi olur" dedi ve yavaşça odadan ayrıldı "Dün gece nerdeydin dedim?" "Beni sorguya mı çekiyorsun?" "Aptalca bir şey yapmadığından emin olmaya çalışıyorum" "Yeterince dikkatliyim, benim bebek bakıcımmışsın gibi davranmayı bırak!" Snape Draco'nun omzundan tutup duvara yasladı ve tehtitkar bir şekilde konuşmaya başladı. "Burda oyun oynamıyoruz Draco! Ben birilerine attığın her adımın yaptığın her davranışın hesabını vermek zorundayım! Ve senin yapacağın tek yanlış ikimizin de sonunu getirir anlıyor musun!?" Draco sinirle Profesörü ittirdi ve tıpkı onun gibi tehtitkar bir sesle konuşmaya başladı "Ben çocuk değilim! Neyin yanlış neyin doğru olduğunu biliyorum ve merak etme yakalanmayacağımdan emin olmadığım bir yanlış yapmam!" "Onu kandırabileceğini mi sanıyorsun!? Sen daha ne olduğunu bile anlamadan-" "Yeter! Nasıl davranmam gerektiğini biliyorum tamam mı!? Çık artık odamdan!" Snape şüpheyle Draco'ya bakmaya başladı. Sonunda bir kaç adım geri çekildiğinde gözleriyle hızlı bir şekilde odayı taramış, hatta bu da yetmemiş elbise dolaplarını, kapı arkalarını, banyoyu ve yatağın altını kontrol etmişti. Tüm bunlar olurken Draco sinirle onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. "Napıyorsun sen?" "Odada yalnız olup olmadığımızı kontrol ediyorum" "Bu da nerden çıktı? Görmüyor musun sadece ikimiz varız" "Revelio" diye söylendi Snape -Gizli nesneleri ortaya çıkarır- Hiç bişey olmamıştı. Harry'nin pelerinine herhangi bir büyü işlemediği için Snape beni bulamamıştı. "Merlin aşkına! Ne arıyordun ki!?" Snape "Nasıl bir dolap çeviriyorsun bilmiyorum ama öğreneceğim" dedi ve tüm sinirini de alıp odadan çıktı. Bir kaç dakika boyunca hâlâ kapının dışında olabileceğini düşünerek hiç sesimi çıkartmadım ama sonunda Draco konuşmaya başlayınca pelerini kafamdan indirdim "Artık gitsek iyi olur. Potter seni yeterince merak etmiştir" "Bu da neydi böyle? Snape neyden bahsediyordu? Onu kandırabileceğini mi sanıyorsun derken kastettiği neydi?" "Ahh, işte başladık" "Kime her adımını iletiyor ve kim sizi öldürür!? Tanrı aşkına Malfoy bir şey söylesene!" "Babam, Y/N, babam" "Baban ne alaka? Neden seni öldürmek istesin ki?" "Bak, babamın bazı takıntıları var tamam mı. Ailemizi lekeleyecek herhangi ufacık bir yanlışımda siniri her şeyi yıkıp geçer" "Peki bunun Snape ile ne ilgisi var?" "Snape benim vaftiz babam olduğu için her adımımdan o sorumlu. Tüm bu soruları bir kenara bırakıp yukarı çıkabilir miyiz lütfen?" Oflayarak pelerini kafama geçirdim ve Draco'nun açtığı kapıdan geçip koridorda ilerlemeye başladım. O bir kaç adımda önüme geçip bana yolu göstermeye başladı. Ortak salon olduğu barizce belli olan odaya geldiğimizde oldukça kalabalık olduğunu fark ettim. Etrafa daha detaylı baktığımda ise gözüme ilk çarpan şey odayı boydan boya kaplayan vitray camlar olmuştu. Salonda zaten koyu yeşilin hakim olduğu bir atmosfer varken camın dışındaki yosunlu suyun yansımadı da içeri başka bir rengin girmesine izin vermiyordu. Hızlıca uzanıp Draco'nun elini tuttum. Burdan öyle hızlıca geçmesi hiç adil değildi. Üstelik bu kadar güzel bir salonları varken bana burayı göstermeden geçmesi bencillik değildi de neydi? "Beğendin mi?" Diye sessizce sordu Malfoy "Çok güzel..." Dedim aynı ses tonuyla Ben büyülenmiş gibi etrafı izlerken tanıdık bir sesin kulaklarıma dolmasıyla arkamı döndüm. "Draco, biraz konuşabilir miyiz?" Bu Astoria'dan başkası değildi "Ne hakkında?" "İkimiz hakkında yayılmaya başlayan dedikodu hakkında"
|
0% |