Yeni Üyelik
34.
Bölüm

34. Bölüm

@ilydacinar

Başlamadan önce hikayeyi beğenmeyi unutmayın ♡♡

"İkimiz hakkında yayılmaya başlayan dedikodu hakkında"

"Ne dedikodusu?" Diye sordu Malfoy çattığı kaşlarıyla birlikte

Astoria bir iki adımda Draco'ya daha da yaklaşıp kolundan tuttu ve fısıltıyla konuşmaya başladı. Onu duyabilmek için bende Draco'nun diğer koluna asıldım ve eğilip dinlemeye başladım

"Alt sınıflardan biri, muhtemelen seni şikâyet edenle aynı kişi, dün gece, beni senin odana girerken görmüş. Ne zaman ya da nasıl yaydı bunu bilmiyorum ama bir türlü önüne geçemedim"

"Kim bu çocuk?" Dedi Malfoy. Yüzünde tek bir kas bile oynamamıştı ama sesinden ne kadar sinirli olduğunu ve o çocuğa neler yapabileceğini tahmin edebiliyordum

"Bilmiyorum, arkadaşlarımla onu bulmaya çalışıyoruz ama henüz elimizde doğru düzgün bir ipucu yok"

"Blaise'i de yanına al ve en kısa zamanda bul onu" dedi ve doğruldu. Bu artık gitmem gerekiyor anlamına gelen bir hareketti.

Draco tam bir adım atmıştı ki Astoria yeniden onu kolundan yakaladı.

"Aslında, sana sormam gereken bir şey var.." dedi. Malfoy soran gözlerle ona baktığında konuşmaya devam etti
"Y/N nasıl? Açıkçası dün geceden beri onu merak ediyordum.."

Bu sözler üzerine Draco'da bende şaşırmıştık. Tamam bana yardım etmiş olabilir ama bunu ona yaranmak için yaptığına o kadar emindim ki.. Bir anda bunu sorması afallamama neden olmuştu.

"Gayet iyi, eminim şu an oldukça rahat bir yerdedir" dedi. Açıkça koluna sarıldığım ve hâlâ bırakmadığım için sadece benim anlicam bir kinayeyle söylemişti bunu.

Sinirle kolunu bırakmak için elimi gevşettiğim sırada Draco diğer elini benimkinin üzerine koydu. Dışardan bakan herkes kendi kolunu tuttuğunu düşünse de aslında benim elimi tutuyordu.

"Bunu duyduğuma sevindim. Ve aa son olarak, ben bu dedikodunun Y/N'nin kulağına gitmemesi için elimden geleni yapacağım. Aranızda ne var bilmiyorum ama bunun saçma bir dedikodu yüzünden bozulmasını istemem"

Ne? Gerçekten, ne? Acaba baban para dolu çuvalı kafana falan mı fırlattı? Yoksa süpürgeyle uçarken kafanın üstüne mi düştün? Ya da, ya da-

"Bence Y/N bunu çoktan duymuştur bile. Her neyse artık gitmem gerek" dedi ve kapıya yürümeye başladı

"Cidden beni merak mı etti yoksa bu da onun başka bir oyunu mu?" Dedim fısıltıyla

"Astoria'nın ne düşündüğünü anlamak zor. Ama bence gerçekten seni merak ettiği için sordu" dedi ve devam etti "Neyse, artık burda ayrılmamız gerekiyor" dedi ve elimi bıraktı

O büyük salonun olduğu tarafa giderken bende tam tersi tarafta olan odama gidiyordum. Üstümü değiştirip bir an önce Harry'lerin yanına gitmeliydim.

Odada kimse yoktu ve bu benim için oldukça iyiydi. Kimseye bir açıklama yapmadan hızlıca hazırlanabilecektim.

Büyük salona inmeden önce pelerini Harry'nin sandığına koydum ve hızlıca kahvaltıya indim.

"Günaydın" dedim normal bir ses tonuyla masaya otururken

"Demek sonunda uyanabildin" dedi Hermione ima dolu bir sesle

"Tam zamanında geldin Y/N, Profesör Dumbledore birazdan bir açıklama yapacağını söyledi" dedi Ron ağzı dolu olmasına rağmen hâlâ bişeyler yemeye çalışırken

"Ne açıklaması" diye sorduğumda sadece omuz silkmekle yetindi. Zaten hemen ardından da Profesör kürsiye çıktı ve çatalını bir kaç kez bardağına vurarak dikkatleri üzerine çekti

"Sevgili öğrenciler, bu gün ne yazıkki pekte iyi haberlerle gelmedim. Dün gece okulun etrafında bir çok ruh emicinin dolaştığını gördüm. Bu sabah ise bir kaç Profesörü okulun etrafına bakmaları için görevlendirdim. Profesörlerin söylediklerine göre hâlâ etrafta dolaşan ruh emiciler varmış" Dumbledore kısa bir nefes arası verdiğinde tüm salon fısıltılara boğuldu.

"Sessizlik! Henüz bitirmedim. Eminim ki aranızdan bir kaç kişi dün geceki yoğun mavi ışığı görmüşsünüzdür" bir kaç kişiden onay fısıltıları yükselince Profesör konuşmasına devam etti

"Bu bir patronustu. Devasa bir ejderha görünümünde bir patronus. Merak ettiğim şey şu, bu kime aitti. Eğer öğrencilerden birine aitse nasıl oluyorda bu kadar güçlü bir patronus büyüsü yapıp o kadar ruh emiciye karşı kendini koruyabiliyor?" Profesörün sözlerinden hemen sonra Umbridge ayağa kalkınca tüm gözler ona çevrilmişti. Konuşmadan hemen önce o iğrenç, sinir bozucu boğaz temizleme hareketini yapıp herkesin susmasını sağlamıştı.

"Patronus büyüsü oldukça ileri düzey bir büyüdür Profesör Dumbledore, bu büyüyü her kim yaptıysa son sınıflardan biri olmalı. Ama Bay Potter gibi çok erken yaşlarda öğrenen büyücü veya cadıları da unutmamak gerekir. Şimdi, soruyorum size, bu büyüyü kim yaptı?"

Ortak salondaki herkes birbirine merakla bakmaya başlamıştı. Ufak fısıltılar çoğalıp yerini gürültüye bırakınca Umbridge bağırdı.

"Sessizlik! Anlaşılan o ki gizemli büyücümüz kendini göstermek istemiyor, ama söylemeyi unuttuğum bir şey var, bu büyüyü yapan kişiye oldukça değerli bir ödül verilecek. Bu akşama kadar patronus büyüsünü yapan kişi odama gelirse ödülünü hemen teslim edeceğim. Şimdi, hepinize afiyet olsun" dedi ellerini açıp sofrayı gösterip yerine otururken.

Hermione ve benim gözlerimiz buluştuğunda ikimiz de aynı anda Malfoy'un masasına baktık. Az önceki konuşulanlar hiç umurunda değilmiş gibi yemeğini yemeye devam ediyordu.

Tekrar önümüze döndüğümüzde Harry'nin düşünceli bir şekilde çatalındaki sosise baktığını gördüm. Kolumla hafifçe onu dürttüğümde konuşmaya başlamıştım bile

"Hey, ne düşünüyorsun?"

"Hiç, yani, sence bunu kim yapabilir?"

"Bilmem, ama büyü yetenekleri oldukça iyi olan biri olduğu kesin" dedim ağzıma bir parça peynir atarken

"Kesinlikle öyle.." kaşlarını çatarak verdiği cevaptan sonra Harry'nin yavaşça Slytherin masasına baktığını gördüm. Onun bakışlarını takip ettiğimde ise doğrudan Malfoy'a baktığını fark ettim.

"Ciddi olamazsın?"

"Neden olmasın? Malfoy oldukça iyi bir büyücü"

"Sen az önce Malfoy'u mu övdün?" Dedi Hermione

"Sadece rakibimin potansiyelinin farkındayım Herm"

"İyi de Malfoy Patronus büyüsünü yapmayı nerden bilecek ki?"

"Nerden bilim ben. İllaki öğrenmiştir bi yerden" dedi Harry

"Saçma" dedim umursamaz görünmeye çalışıp çatalıma bağırdığım kahvaltılıklardan biraz daha yerken

"Neresi saçma? Bence gayet olası, sonuçta-" Harry'nin sözünü küçük bir kahkahayla böldüm ve konuşmaya başladım

"Hadi ama Harry, bir patronus büyüsünün nasıl yapıldığını herkesten iyi biliyorsun. Bahse varım ki Malfoy'un böylesine devasa bir patronus için bu kadar mutlu olduğu bir anısı yoktur. Baksana çocuk hayatını bildiğin gri yaşıyor. Dümdüz, her şeyi o kadar monoton ve sıkıcı ki... Neyse işte demek istediğimi anlamışsındır" dedim tekrar tabağıma dönüp kahvaltıma devam ederken.

"Nerden biliyorsun?"

"Neyi nerden biliyorum?"

"Malfoy'un hayatının bu kadar sıkıcı olduğunu? Burdan bakınca gayette eğleniyormuş gibi duruyor"

"Sakın bana bir anda Malfoy'un avukatlığını yapmaya karar verdiğini söyleme" dedim. Sinirlenmiştim, çünkü ben zaman bunu yapsam saçma sapan imalarda bulunuyordu.

"Bunu bana bulduğu her fırsatta onu savunan kız mı söylüyor?"

"Hey, çocuklar sizcede biraz abartmadınız mı?" Diyerekten araya girdi Hermione

"Her neyse. Size afiyet olsun" dedim masadan kalktım ve hızla orayı terk ettim. Salondan çıkar çıkmaz bir kaç saniye duraksamıştım. Nereye gideceğini düşünmeden artistik yapıp kalkarsan böyle olur işte salak Y/N!

Burnumdan derin bir nefes alıp verdikten sonra yönümü kütüphaneye çevirdim. Dün geceki yara olayını çözmem gerekiyordu.

Neyseki geçen sefer de olduğu gibi canım çıkana kadar aramayacaktım. Artık hangi kitaba ve hangi raflara bakmam gerektiğini biliyordum bu yüzden kitabı bulmam uzun sürmedi.

Affedilmez Lanetlerin Sonuçları ve Yan Etkileri" kitabın kapağını okuduktan sonra kitabı elime aldım ve sayfalarını karıştırmaya başladım "Buldum seni" diyip gülümsedim ve okuyarak yürümeye başladım.

"Cruciatus Lanetini- Ah afedersiniz- Malfoy?" Bulduğum kitabı okuyarak yürürken Malfoy'la çarpışmıştım.

"Burda ne işin var Black?"

Oyun mu oynamak istiyorsun Malfoy? Tamam oynayalım, ama bu defa ipler benim elimde olacak

Elimdeki kitabı arkama saklayıp konuştum.

"Ne işim mi var? Taktir edersin ki ben bir öğrenciyim. Yani kütüphanede olmam kadar doğal bir şey yok"

Malfoy arkamda sakladığım kitabı görmek için yan tarafa eğildiğinde bende onunla aynı tarafa eğildim. Malfoy bana kısa bir bakış attıktan sonra diğer tarafa eğildi ama ben yine ona engel olmak için onunla yanı tarafa eğildim. Kaşlarını çatıp dikleştiğinde konuştu.

"Arkanda ne saklıyorsun Black?"

"Hiç bir şey"

Malfoy bana inanmayarak kitabı almak için hızlı bir hamle yaptığında geri çekilmek istedim ama arkamdaki kitaplık buna engel oldu. Malfoy beni, kendisi ve kitaplık arasında sıkıştırdığında geçer seferki gibi değildim. Bu defa ona gülümseyip bir anda kollarından tuttum ve Malfoy'u çevirdim. Şimdi onu sıkıştıran ben olmuştum.

"Artık nasıl hissettiğimi anlamışsındır heralde"

"Cık, anlamadım biraz daha göstersene nasıl hissediyosun" diyip sırıttı

Draco'nun yüzüne yavaşça daha da yaklaştım ve konuştum "Hmm, demek hâlâ anlamadın" dedim önce gözlerine sonra yavaşça dudaklarına bakarak "O hâlde anlamanı sağlarım" dediğimde gözlerim hâlâ dudaklarındaydı

Boyunun benden uzun olması ona alttan bakmamı sağlıyordu ve bu, şu durumda istediğim etkiyi bırakmamı engelliyordu.

Malfoy'un kravatından tutup eğilmesini sağladım. Sanki onu öpecekmişim gibi yakındım ve dudaklarına bakarak konuşmam da bunun cabasıydı.

"Ya da, biliyor musun Malfoy, yaptığın bunca şeyden sonra bana kendini nasıl affettireceksin bilmiyorum. Nasıl hissettiğimi anlamak mı istiyorsun? Tamam o zaman, benim nasıl hissettiğimi tüm hücrelerine kazıyana kadar durmicam"

Bu beklenmedikti. Onu öpeceğimi sanarken yaptığım konuşma yüzündeki sırıtışı silip atmıştı.

Bir kaç saniye boyunca bakışmış daha sonra rafların arasından gelen sesle o tarafa dönmüştük. Birileri geliyordu.

"...Sana söylüyorum, o ödülü almalıyım anladın mı? Umbridge'in gözüne girmek için tek şansım bu!" Alçak sesle konuşmalarına rağmen kütüphanedeki ölüm sessizliği sayesinde onları duyabiliyorduk.

"Bende sana bu çok kötü bir fikir diyorum. Profesörün yalan söylediğini anlamicağını mı sanıyorsun?"

Sesler giderek yaklaşınca Malfoy'a döndüm ve inanılmaz kısık hir sesle konuşmaya başladım "Senin ödülünden mi bahsediyorlar!?"

"Şşş!" Malfoy susmam gerektiğini söylediğinde artık çok geçti. Konuşmamdan sonra sesler bir anda kesilince çocuk konuştu.

"Orda biri mi var?"

Malfoy, onu tutan ellerimden bir çırpıda kurtulup elimden tuttu, hızla rafın diğer tarafına götürüp önüme durdu ve eliyle ağzımı kapatıp çocukları dinlemeye devam etti.

"Kim miş?"

"Kimse. Bak, tek yapmam gereken gidip dün geceki kişinin ben olduğumu söylemek"

"Sen gerçekten tam bir ahmaksın, ya patronusunu görmek isterlerse? O zaman ne yapacaksın?"

"Hey senin ödülüne konmak istiyorlar!" Dedim fısıltıyla

"Sessiz ol" dedi Malfoy.

"O an çok korktuğumu ve kurtulmak için yaptığımı ama şimdi yapamadığımı söylerim olur biter"

"Bunun sonu hiç iyi bitmicek" dedi öteki çocuk. Sesleri giderek azalıyordu.

Kütüphane sonunda mutlak bir sessizliğe gömüldüğünde Malfoy'u ittirip rafların arasına ilerledim

"Ne yani hiç bir şey yapmicak mısın? O ödül senin hakkın"

"Ödülü istemiyorum"

"Neden?"

"Sence de ödül olayı çok saçma değil mi? Mantıklı düşün biraz, sadece bunu kimin yaptığını merak ediyor. Ve her şey üzerine bahse girerim ki bunu yapan kişiyi bulup ona ceza verecektir. Ödül ise yapan kişi çekmek için bir yem sadece"

"Yani, Umbridge'in bişeylerin peşinde olduğunu mu söylüyorsun?"

"Evet. Bak bu işin içinde olan biri olarak söylüyorum, sizin ihtiyaç odasında çalıştığınızı biliyor. Sadece kanıtlayamıyor"

Bu, çok mantıklıydı. Umbridge kimseye patronus büyüsü öğretmedi, ve 5. Sınıflardan bu büyüyü yapabilen tek kişi Harry. O halde gelen kişiyi tutup onu konuşturmaya ve haklı olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Yüce Merlin! Malfoy tam bir dahi!

Öğrendiklerimi Ginny ve Hermione'ye anlatmalıydım. Bu yüzden hızlı adımlarla kütüphanenin kapısına yöneldim.

"Hey, nereye gidiyorsun?" Malfoy peşime takılmıştı. Bir anda ona dönüp kitabı göğsüne bastırdım.

"Kızlara her şeyi anlatmalıyım, sende söz verdiğin gibi araştır şu karanlık yarayı" dedim ve sonrasında hiç bişey demeden koşar adım kütüphaneden çıkıp Gryffindor ortak salonuna yöneldim.

Tamda düşündüğüm gibi, Harry ve Ron'un yanındalardı. Yanlarına gidip dikkatlerini çekmek için öksürdüm ve konuşmaya başladım.

"Hermione, Ginny, biraz benimle gelebilir misiniz?"

"Tabi?" Dedi Ginny ayağa kalkarken. Hermione de onu takip etmişti

"Hey, biz nolucaz?" Diyen kişi Harry'di

"Üzgünüm Harry, kızsal bi mesele" diyiverdim birden. En azından böylece sorgulamazlardı.

Odaya geldiğimizde daha kapıdan girerken ilk konuşan Hermione olmuştu.

"Sonunda, bir anda nereye gittin sen!? Sana soracak o kadar sorum varken sen kalkıp gidiyorsun!"

"Bunu daha sonra konuşsak, şimdi çok daha önemli bir şey konuşmalıyız" dedim masanın önündeki sandalyeye otururken

İkiside birbirlerine bakıp merakla yanıma birer sandalye çekip oturdular.

"Noldu?" Diye sordu Ginny

"Umbridge"

~

Kızlara her şeyi anlattığımdan beri sadece bir kaç gün geçmişti. Dün Malfoy'u derste görememiştim. Zabini'ye sorduğumda hasta olduğunu söylemişti. Umarım bu gün derse gelirdi de karanlık yaranın olayını sorabilirdim.

"Hey, bütün gün o koltukta yatamazsın, derse gitmemiz gerekiyor"

"Aslında yatabilirim Harry"

"Hiç sanmıyorum" diyen Harry bir anda yanıma gelip beni kucağına aldı ve ortak salondan kapıya kadar taşıdı

"Hey, napıyosun! Bırak beni!"

"Kıpırdamayı kesmezsen ikimizde düşücez"

"Ginny! Hermione! Yardım edin!"

Kızlar arkamızdan kıkırdayarak geliyordu

"Sizi hainler! Bu yaptığınızı asla unutmicam!" Diye yalandan bağırdım kızlara.

Harry beni yere indirdiğinde hepimiz gülüşüyorduk. Ama sonunda fazla vakit kaybetmeden sınıfa gitmeye karar vermiştik.

Dakikalardır dersin bitmesini bekliyordum. Böylece Malfoy'la konuşabilirdim... Sonunda herkes sınıftan çıktığında Malfoy'la yalnız kalmıştık.

"Nerelerdeydin? Neden hasta oldun!?"

"Üzgünüm, bazı yaramaz kızları kurtarırken duruma uygun, mesela dalgıç kıyafetleri gibi, şeyler giymeye vaktim olmadığı için üşütmüşüm"

"Ha ha çok komik" dedim yapmacık bir şekilde gülerek "Yara hakkında bişeyler bulabildin mi?"

Malfoy bir kere evet anlamında kafasını salladı ve çantasını masaya koyup içinden küçük bir not defteri çıkardı. Yüzüne bakarak defteri aldım ve açıp okumaya başladım. Sonunda bitirdiğimde çatık kaşlarla ona döndüm.

"Emin misin? Yani burda yazanlar-"

"Oldukça eminim. Kitapta yazanları harfiyen buraya geçirdim"

"Yani, laneti keyfiyen yapmadığım, sadece korunmak için yaptığımdan iz kalıcı olmadı?"

"Aynen öyle, sen laneti beni korumak için yapmıştın. Yani bunu yaparken, bundan keyif duymadın. O yüzden karanlık izin geçti"

Defteri ona uzatırken konuşmaya devam ediyordum

"Şimdi her şey çok daha anlamlı hâle geldi"

Malfoy defteri alıp çantanın içine attıktan sonra omuzlarımdan tutup eğildi ve konuşmaya başladı.

"Y/N, beni dinle. Bundan sonra her kim olursa olsun, kimi koruman gerekirse gereksin asla bu lanetlerden herhangi birini kullanmanı istemiyorum-" Malfoy'un lafı, sınıfın kapısının sert hir şekilde açılmasıyla bölündü.

"Y/N nerde kaldın- Noluyo burda?"

Harry bizi bu şekilde görünce ne yapacağımı bilemez bir şekilde aniden Malfoy'u ittirdim ve bağırmaya başladım

"Bizim hiç bişey sakladığımız yok Malfoy!"

"Sen ve o ezik ekibinin neden 7. Katta dolanıp durduğunuzu bilmiyorum ama bunu çözeceğim!"

Oh, Yüce Merlin! Malfoy'un neyden bahsettigimi anlayıp devam ettirmesi tam bir mucize!

"Geri bas Malfoy!" Diyen Harry önüme geçmeyi de ihmal etmemişti

"Kapa çeneni Potter! Umbridge bu yaptığınız her neyse, öğrendiğinde benimle gurur duyacak" dedi ve sinirle çantasını alıp sınıftan ayrıldı.

"Bu da neydi şimdi!?"

"Ne neydi!? Sana defalarca söyledim Harry, çok dikkat çekiyoruz dedim! Malfoy bişeyler çevirdiğimizi anlamış işte!" Merlin, bu şeyi neden azaltmamız gerektiğini Harry'e açıklattırmadığın için teşekkür ederim! Artık nedenini kendi gözleriyle gördüğüne göre rahat bir nefes alabilirim.

~

Haftalar geçmişti. O günden beri oldukça dikkatliydik. Yine ihtiyaç odasında toplanmış Patronus büyüsü çalışıyorduk.

"Çok güzel Luna, devam et Seamus, harikasın Ginny" sonunda herkes büyüyü öğrenmişti.

Harry'nin yüzündeki sevinci gördükçe huzur buluyordum resmen. Başarmıştı, sonunda herkese öğretmişti. Düşüncelerimi, etrafımda dönüp kolumun altından geçen tavşan patronusu bölmüştü. Gülümseyerek Luna'ya baktığım sırada odada çok büyük bir ses yankılanmıştı.

Hepimiz korku ve endişeyle kapıya baktık. Harry kalabalıktan sıyrılıp en öne, benim yanıma geldi. Ses tekrarlandı ve kapı sarsıldı. Dışardan biri kapıyı zorluyordu. Hayır kapıyı patlatmaya çalışıyordu.

"Harry?"

"Geri çekilin"

Saniyeler sonra kapı parçalanmıştı. Toz dağıldığında Umbridge'in yüzü görünmüştü. Hemen yanlarında ise Slytherinli öğrenciler ve tabiki Malfoy vardı. Ama bizi asıl şok eden ise Malfoy'un, kolundan tuttuğu Cho Chang'di.

"Yakalayın" dedi Umbridge sakin ve memnun bir ses tonuyla...

"Bırak beni Malfoy!"

"Sessiz ol Black, bizi duyacaklar!" Malfoy bizi kimsenin duymaması için diğerlerinden biraz uzaklaştırmıştı

"O pembe yaratık neden sadece Harry'i götürdü!?" Diye sordum sessizce

"Ben nerden bilebilirim!?"

Umbridge'in, Harry'i Dumbledore'un odasına götürmesinden bu yana yaklaşık 20 dakika geçmişti. Bunun yanında Sihir Bakanının da gelmesi beni iyice endişelendirmişti.

"Draco, lütfen bırak beni içerde neler olduğunu öğrenmem gerekiyor"

"İnan bunu bende istiyorum ama seni bırakırsam Umbridge bana bir daha güvenmez"

Dakikalar sonra Harry ve diğerleri odadan çıktı.

"Harry!" Diye öne atmalamaya çalıştım ama Malfoy beni durdurdu.

Umbridge bana kızgın bir bakış attıktan sonra önüne döndü ve yürümeye devam ederken bize hiç bakmadan konuştu.

"Bırakın hepsini"

İtiraz etmeden bıraktılar bizi. Hepimiz koşarak Harry'nin etrafına toplanmıştık

"İçerde noldu? O neden bu kadar sinirli?" Diye sordum

"Dumbledore. O gitti"

~

-SBD-

Sıradan Büyücülük Düzeyi Sınavları

Umbridge büyük bir saatin önünde, başımızda dikilmiş sınavımızı bitirmemizi bekliyordu.

Kocaman salonda yaklaşık 60 kişiydik. Hermione en önümüzde hemen arkasında Ron sonra Harry ve en sonda da ben oturuyorduk. Sınavın ortalarına doğru kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda çoğu kişinin kalem dahi oynatamadığını görmüştüm. Hermione hariç, kağıdını büyük bir hırsla dolduruyordu. Bende aynı şekilde oldukça hızlı yazmaya çalışıyordum. Bildiğim herşeyi henüz unutmadan yazmam gerekiyordu.

Herşey güzel gidiyordu, kağıdımı nerdeyde doldurmuştum ama dışardan gelen sesler dikkatimi dağıtmaya başlayınca bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım..

İçeri süpürgeleriyle hızla giren Fred ve George tek bir asa hareketiyle masalardaki tüm kağıtları havaya uçurup paramparça ettiler.

"Hazır mısın Fred!" Diye bağırdı George. Tam o sırada Fred elindeki patlayıcıyı yakıp havaya fırlattı.

Yüce Merlin! Bu bir ejderha!

İkizlerin havai fişekten yaptığı ejderha burnundan duman soluyarak Umbridge'in üzerine uçmaya başladı.

Profesör korkmuş bir şekilde sınıfın kapısına doğru koşmaya başladı.

"Neden kaçıyorsun Umbridge, aradığın ejderha ayağına geldi!" Diye bağırdıktan sonra kahkahalar eşliğinde hep beraber gülmeye başladık.

Bu o kadar mükemmel bir tesadüftü ki, ikizler bunu bilerek mi yoksa bilmeden ki yapmıştı hiç bir fikrim yok ama gerçekten çok ikonik bir sahneydi bu. Daha bir kaç hafta önce Draco'nun yaptığı devasa ejderha patronusunu arayan Umbridge şimdi havai fişeklerden oluşmuş bir ejderhadan kaçıyordu.

Zavallı Profesör, yeterince hızlı değildi, bu yüzden tam kapının önünde ejderha onu ağzına almıştı. Bununla beraber yeni bir patlama olmuş ve duvardaki tüm kurallar yere düşüp parçalanmıştı. Herkes sevinç ve heyecanla ikizleri takip etmeye başladılar. Dışarı çıktığımızda da eğlence bitmemişti. Tüm öğrenciler Weasley ikizlerini alkışlıyordu.

Her şey o kadar heyecan vericiydi ki... Ta ki Hermione ve ben arkamızı dönüp Harry'e bakana kadar. Başını tutarak dengesini kaybeden Harry yere düşmüştü. Hemen onun yanına gittiğimizde ise dehşet içinde bize bakıyordu.

"Sirius"

~

"Harry, dur biraz" dedim. Kimseyi dinlemeden merdivenlerden çıkmaya devam ediyordu

"Harry lütfen beni dinle" dedi Hermione "Ya Voldemort bunu kasten yapıyorsa" devam etti "Ya Sirius'a sana ulaşabilmek için kötülük yapıyorsa"

"Belki de öyle ama ölmesine izin veremem. Hermione Sirius'tan başka hiç kimsem kalmadı"

"Harry, Sirius ölmicek. Orda, o şekilde değil"

"Nerden biliyorsun Y/N?"

"Ben, ne bilim öyle hissediyorum.." sonuçta Sirius'un yanında James diye biri yok, ama elbette ki bunu Harry'e söyleyemezdim o yüzden susmayı tercih ettim

"Napıcaz?"

"Uçuş şebekesini kullanacağız"

"Ama Umbridge bütün bacalara gözcü dikti"

"Kendininki hariç"

~

"Şimdi napıyoruz?" Diye sordu ron

"Ben gidip Sirius'u kurtarıyorum"

"Biz?"

"Siz burda kalıyorsunuz Y/N, orası çok tehlikeli olabilir"

"Harry bu işte beraber olduğumuzu ne zaman anlicaksın!?" Diye sinirlendi Hermione

"Bak bu konuda çok haklısın"

Siktir! Bu pembe yaratık böyle her yerden çıkacak mı!?

"Hepsi bu kadar Profesör" dedi Malfoy içeri girip hem beni hem Hermione'yi tutan Goyle'un elinden alırken.

"Dumbledore'a gidiyordun değil mi?"

"Hayır"

"Yalancı!" Dedi Umbridge, Harry'e sert bir tokat atarken

"Ona dokunma!" Diye bağırdımda Malfoy beni sarsıp bağırdı

"Sessiz ol!"

Tam o sırada da içeri Profesör Snape girmiş ve hemen ardından konuşmaya başlamıştı

"Beni mi çağırdınız Efendim?"

"Snape, evet. Artık vakit geldi. İstese de istemese de bütün sorularımı yanıtlayacak. Veritaserumu getirdin mi?"

"Korkarım öğrencileri sorgularken bütün stoklarımı tüketiniz. En sonuncusunu ise Bayan Chang üzerinde kullanmıştınız" dedi ve devam etti "Onu zehirlemek haricinde, ki bunun için ona hiç acımayacağımın garantisini verebilirim, size yardım edemem" dedi ve arkasını dönüp gitmeye başladı.

"Patiayağı yakaladı Efendim. O Patiayağı yakaladı. Onu saklandığı yerde yakaladı"

"Patiayak mı? Patiayak nedir ve bu çocuk neyden söz ediyor Snape?"

"Bilmiyorum"

"Demek öyle, bana başka seçenek bırakmadın Potter. Çünkü bu, bakanlıkla ilgili bir güvenlik sorunu. O yüzden başka seçeneğim yok. Bunu sen istedin, Cruciatus laneti dilinin çözülmesini sağlar"

"Yasaya aykırı!" Diye çıkıştı Hermione

"Bilmediği şeyler Cornelius'u rahatsız etmez" dedi ve Harry'e yaklaşıp asasını kaldırdı

"Cru-"

Kocaman bir siktir!

"Söyle ona Harry!" Diye yeniden bağırdı Hermione

"Ne söylicek tatlım?"

"Nerde olduğunu sen söylemezsen, ben söylerim!"

"Ne? Nerde?"

"Dumbledore'un gizli silahı"

~

Nerdeyse 10 dakika olmuştu. Hermione'nin neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama umarım bu onların kurtulmasını sağlardı.

"Lavaboya gitmem gerekiyor" Belki burdan kurtulurum umuduyla bir yalan söyledim.

"Profesör, kimse dışarı çıkmasın, dedi" diye kulağıma eğilip fısıltıyla devam etti "Ayrıca bir daha ki sefere yalan söylerken sağ işaret parmağının seğirmediğinden emin ol Black"

"Hey napıyorsun sen!?" Diyen kişi Ron'u tutan Crabbe'di

"Sakin ol sadece cebimdeki şekerlerden yicektim" dedi Ron. Ne yapmaya çalışıyorsun Ron..?

"Ver şunları bana!" Diyen Crabbe Ron'un elindeki tüm şekerleri aldı ve birazını açıp birazını da arkadaşlarına uzatırken konuşmaya devam etti "Nerde kaldı bunlar?"

Malfoy onun sözü üzerine benimle beraber yürüyüp camın önüne geçti ve dışarıyı seyretmeye başladı. Tuhaf bir şekilde artık bana çok daha yakın duruyordu ama arkamız herkese dönük olduğu için kimse bizi görmüyordu. Malfoy, diğerleri kendi aralarında konuşurken kulağıma fısıldadı.

"Asan sağ cebimde, onu al ve bana karşı kullanıp kaç burdan"

Malfoy'un zaten ellerimi arkada birleştirmesi bunu benim için daha da kolaylaştırdı. Kimseye fark ettirmeden cebini bulmaya çalışıyordum

"Eğer elin biraz daha sola kayarsa çok büyük bir sürprizle karşılaşabilirsin Yavru Aslan" kızaran yüzümle beraber asamı bulduğumda önce kafamı güçlü bir şekilde geriye savurdum ve Malfoy'un burnuna geçirdim sonra ona bir lanet gönderdim

"Ascendio!"

(Kişiyi yükseğe sıçratan büyüdür)

Malfoy büyünün etkisiyle savrulup önce tavana sonra da zemine çarptı. Yanına gidip Harry ve Hermione'nin asalarını da sol cebinden aldım ve fısıldadım

"Bunu hak ettin Malfoy!"

Sonra diğerlerine de aynını uygulamak için döndüğümde onların zaten oldukça meşgul olduklarını görmüştüm. Aferim sana Ron, demek Weasley şakacı şekerleri ha, iyi akıl ettin.

"Alohomora" Kapıyı açmaya çalışan Luna bize dönüp konuştu "Açılmıyor, kapıyı mühürlemiş olmalı"

"Geri çekil!" Diye araya giren Ginny asasını çıkartıp bağırdı "Bombarda!"

Kapı büyük bir gürültüyle patladığında hepimiz çıkışa doğru koşmaya başladık

"Harry! Hermione! Nerdeydiniz!?"

"Uzun hikaye. Siz ordan nasıl kurtuldunuz?"

"Y/N'nin, Malfoy'a geçirdiği harika kafalık ve Ron'un kusturan pastilleri sayesinde" dedi Neville

Harry ve Hermione'ye asalarını uzatırken Herm Ron'a bakıp konuştu.

"Bu çok zekice Ron"

"Şimdi napıyoruz?"

"Yaptığınız her şey için teşekkür ederim ama burdan sonrasını tek başıma halledebilirim" dedi ve aramızdan geçip yürümeye başladı

"Harry, bunu daha ne kadar konuşucaz!?"

"DO'nun büyük şeyler yapacağını söylemiştin. Hepsi yalan mıydı?" Diye sordu Neville

Harry bir kaç saniyelik sessizliğin ardından yeniden bize bakıp konuştu

"Oraya nasıl gidicez?"

"Uçarak elbette" hepimiz Luna'ya döndüğümüzde o sırıtıyordu.

"Oh, hayır. Görmediğim bir şeye binmemin imkanı yok"

"Bu görmediğin şeyler, her zaman bindiğin at arabalarını çekiyor ama Y/N"

"At arabalarını görebiliyorum ama Harry"

"Tamam! Merlin aşkına, tamam. Arkama geç"

~

"92, 93, 94, 95" Harry asasını kaldırıp daha geniş bir alanı aydınlatmaya çalıştı "Tam burdaydı"

"Harry, burda senin adın yazıyor" Neville'in sesiyle hepimiz ona döndük. Harry yavaş adımlarla isminin yazdığı cam küreye ilerledi. Onu eline aldığında küre mavi, sisli bir ışıkla parladı ve konuşmaya başladı.

"Karanlık Lord'u yenecek güce sahip olan yaklaşıyor. Karanlık Lord onu kendisiyle eşit görecek, ama o Karanlık Lord'un bilmediği bir güce ve dosta sahip olacak. Çünkü biri hayattayken diğeri yaşayamaz"

"Harry!" Dedi Hermione

Harry öne çıkıp gelen kişiye karşı asasını doğrulttu ve konuştu.

"Sirius nerde?"

"Biliyor musun Potter, iki şeyi ayırt etmeyi öğrenmen gerek. Rüyayla..." Dedi ve o da asasını çıkartıp yüzündeki maskeyi kaldırdı "...gerçeği"

Lucius Malfoy

"Sen yalnızca Karanlık Lord'un görmeni istediği şeyi gördün. Şimdi, kehaneti bana ver"

"Bize bir şey yaparsan onu kırarım"

Dairede yankılanan delice bir kahkaha ve hemen ardından gelen konuşma sesleri ortamı daha da germişti.

"Nasıl oynayacağını biliyor"

Yaklaştıkça kim olduğunu görüyordum.

"İtty, bitty, baby, Potter"

(Türkçesini yazıp orjinalini bozmak istemedim:))

"Bellatrix Lestrange"

"Neville Longbottom, değil mi? Dedi ve devam etti "Annenle baban nasıl?"

"İntikamları alındığında daha iyi olacaklar!" Dedi ve asasını kaldırdı, ama Harry onu tam zamanında tutmuştu.

"Hepimiz sakinleşelim, tamam mı?"

"Voldemort neden kendi gelip almıyor?"

"Onun adını anmaya nasıl cüret edebilirsin? Seni aşağılık melez!"

"Yok bişey. Sadece meraklı bir delikanlı, değil mi?" Diyerek Bellatrix'i tutmaya çalıştı ve devam etti

"Kehanetler ancak kimin hakkındaysa onun tarafından alınabilir" Lucius konuşurken etrafımızın sarıldığını fark etmiştik

"Bu da senin için şans olmalı, yara izinin nedenini merak etmiyor musun? Ya da Karanlık Lord'la senin arandaki bağın nedenini? Veya neden seni öldüremediğini? Hepsinin cevabı o elindeki kehanette. Tek yapman gereken onu bana vermek"

"15 yıl bekledim"

"Biliyorum"

"Biraz daha bekleyebilirim. Şimdi!"

"Stupefy!"

Onları bir aradayken yenemezdik bu yüzden hepimiz koşmaya ve dağılmaya başladık.

Diğerlerinin seslerini duyabiliyordum. Hepsi durmadan savunma büyüleri gönderiyordu. Bense sadece koşuyordum. Bir ara arkama dönüp baktığımda hiç kimseyi görememiştim. Yavaşladım ve etrafıma bakınmaya başladım. Tamda o sırada gözüme bir şey çarptı. Adımın yazdığı bir küre. Onu elinme alıp iyice kendime yaklaştırdığımda beni bir kaç milimle sıyıran bir büyü doğruca rafa çarptı.

İki kişi etrafımı sarmıştı. Kehanetimi sıkıca tutup arkama sakladım ve asamı kaldırdım.

"Arkanda ne saklıyorsun küçük kız?"

"Senin ecelin, Confringo!"

(Değdiği her şeyi alevler içinde patlatan büyüdür)

Ölüm Yiyen büyük bir ustalıkla kaçmayı başarmıştı. Öfkeyle durup bana baktığında asasını çoktan hedefine doğrultmuştu.

"Cendravero!"

(Patlamalar yapan mavi ateş topları atan bir büyüdür)

Son anda yan tarafa atlamam sayesinde büyüden kurtulmuştum. Diğer Ölüm Yiyen arkadaşına bağırdı

"Karanlık Lord kehaneti istiyor gerizekalı, bir yığın ceset değil!"

"Kız ölümüne savaşıyor çömez! Ne yapmalıydım, arkama bakmadan kaçmalı mıydım!?"

Ben yerden kalkmaya çalışırken konuşmaya devam ediyorlardı.

"Pekâlâ, onu ben hallederim. Sen Potter'ın peşine düş!"

Adam, çömez dediği kişinin lafını ikiletmeden buhar olup uçtu.

"Bir çömezin benim gibi bir cadının karşısında hiç şansı yok!"

"O kadar emin olma küçük cadı, ben uzun zamandır bu işin içindeyim"

"Bu yüzden mi sana çömez dedi" diyip sinir bozucu bir şekilde gülümsedim

"Lakaplar aklını karıştırmasın küçük cadı-" sözü yan taraftaki rafların sırayla çökmesi üzerine yarım kalmıştı. İkimiz de raflara bakmak için döndüğümüzde bu fırsatı kaçmak için değerlendirip ona bir lanet gönderdim.

"Descendio!"

(Zebani ateşi büyüsüdür)

Lanetimin ona çarpmadığını biliyordum bu yüzden beni yakalaması ihtimaline karşı olağan gücümle koşuyordum.

Rafların arasından geçerken tam arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Bir anda sağ tarafa dönmemle berbat bir karar verdiğimi anlamam uzun sürmedi. Çünkü tamda yıkılmak üzere olan bir rafın arasına girmiştim. Geri dönemezdim çünkü arkamdan o çömez geliyordu, ileriye koşamazdım çünkü muhtemelen rafın arasından çıkamicaktım. Ama başka çarem yoktu. Koşmaya devam ettim.

Kolum ile kafamı, raflardan düşen kehanetlerden korumaya çalışıyordum. Çıkışa az kalmıştı ama yetişebilecek miydim bilmiyordum.

O sırada arkamdaki Ölüm Yiyen bir anda bana çarpınca ikimizde ileri savrulduk. Rafın arasından son anda çıkmıştık ama çömez beni yakalamıştı. O ve ben yerde yuvarlandık.

"Y/N nerde!?" Bu Harry'nin sesiydi

Çömez kendini toparlamadan önce asamı ve kehanetimi yerden alıp hızla kalkıp koşmaya başladım. Harry'i ve diğerlerini görebiliyordum. Onların yanına geldiğimde kapıya koşmaya başladık.

Kapıdan ilk geçen Harry'di. Sırasıyla bizde geçtiğimizde aşağı düşmeye başlamıştık. Yere çakılmamıza saniyeler kala Hermione yine hepimizi kurtarmış, bir kaç saniyeliğine hava da asılı kalmamızı sağlamıştı, hemen ardında da hepimiz yerle buluşmuştuk.

Ayağa kalkıp kimse görmeden kehanetimi cebime koydum.

"Harry burdan hemen gitmeliyiz" dedi Hermione

"Sesleri duyuyor musunuz?" Diye karşılık verdi Harry

"Burda hiç ses yok"

"Şurdan geliyor"

"Harry, orası boş bir kemerli geçit, hemen gitmemiz gerekiyor"

"Bende duyuyorum" dedi Luna

İşte her şey tamda bu sırada olmuştu. Ortalık bir anda havada uçuşan dumanlarla dolmuştu. Bunlar Ölüm Yiyen'lerdi.

"Arkama geçin!" Dedi Harry. Asalarımızı kaldırıp dediğini yaptık.

Ancak hiç birimizin karşılık vermeye vakti olmamıştı ve hepimizi yakalamışlardı. Harry hariç.

Önce bir kıkırtı duyuldu. Ardından Lucuis Malfoy Harry'e yaklaşarak konuşmaya başladı.

"Gerçekten çocukların bize karşı şansı olduğuna inandın mı yoksa öyle düşünecek kadar saf mıydın?" Dedi ve kemerin önüne geçti "Bunu senin için kolaylaştırayım, Potter"

Lucius elini uzatıp konuşmaya devam etti "Ya bana kehaneti verirsin ya da arkadaşlarının ölümünü seyredersin"

Harry tek tek hepimize baktı. Lucius'un ciddi olup olmadığını ölçüyor gibiydi.

"Sakın verme Harry!" Dedi Neville Bellatrix onu susturmadan önce

Harry bir kaç saniye tereddüt etse de yavaşça elini kaldırıp kehaneti Lucius'a uzattı.

"Harry, yapma!" Dediğimde beni tutan kişi, sanırım bu o Çömezdi, boynumdaki asasını daha da sert batırıp susmamı sağladı.

Harry kehaneti ona verdiğinde kemer parladı ve kemerin içinden biri çıktı. Lucius arkasını döndüğünde Sirius'la karşılaştı.

"Vaftiz oğlumdan uzak dur" dedi ve o Malfoy'un yüzüne müthiş bir yumruk geçirdi

Lucius yumruğun etkisiyle yere düşmüştü. Kehanet ise elinden kaymış ve o da üzerinde durduğumuz taşın üstüne düşüp kırılmıştı. Saniyeler sonraysa her yer beyaz ışıklarla dolmuştu. Yoldaşlık bizim için gelmişti!

Ölüm Yiyen'ler diğerlerini bırakmış Yoldaşlık'la ilgilenmeye başlamıştı.

Beni tutan Çömez ise benimle beraber bir kayanın arkasına saklanmıştı.

"Bırak beni!" Dedim çırpınıp kendimi kurtarmaya çalışırken

Çömez kıyafetimin ense kısmından tutup kapıya doğru koşmaya başladı.

"Napıyorsun! Bıraksana beni!"

"Kapa çeneni de çık git burdan!"

Çırpınmaya devam ederken ikimiz de yere düşmüştük. Çömezin yüzündeki maske biraz da olsa kaymıştı. Ona baktığımda maskenin altından çıkan sarı saçları ve süt kadar beyaz olan teni görmüştüm. Kocaman açılmış gözlerle zorlukla konuşabilmiştim.

"Draco..?"

Nasılsınız aşklarımmm?
Vote sınırı 130
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorumm♡♡

Sizi seviyorumm♡♡

 

Loading...
0%