@ilydacinar
|
Aklıma gelen bir şeyle gülümsedim. Bundan nasıl emin olacağımı biliyordum. Yatağıma tekrar yattığımda sabah olmasını sabırsızlıkla bekliyordum... "Y/N, sen gelmiyor musun?" Dedi Hermione. Bitki bilim dersi başlamak üzereydi ama benim yapmam gereken daha önemli bir şey vardı "Hayır Herm, kendimi pek iyi hissetmiyorum, siz gidin" dedim bir kaç yalandan kuru öksürükle beraber "Peki, sonra görüşürüz o zaman" diyip çıktılar. Onlardan hemen sonra da ben yataktan kalkıp hızlıca hazırlanmaya başladım. Snape'in ilk dersi boştu ve ofisinde olmalıydı. Hazırlandıktan sonra koşar adım KSKS sınıfına gittim. "Profesör?" Ofisinin kapısını tıklatıp birkaç saniye bekledikten sonra içeri girdim. "Profesör Snape, konuşabilir miyiz?" "Şu anda oldukça meşgulüm Bayan Black" dedi bana bakmadan masasında bir şeylerle uğraşırken "Ama çok önemli bir konu Efendim" dedim onun yanına adımlarken. Snape bana dönüp yanıma gelmeye başladı ve omzumdan tuttu "Ofisimden çıkmak için bir baykuş postası mı bekliyorsunuz Bayan Black?" Dedi ve beni kapıya doğru ittirmeye başladı "Efendim, gerçekten çok önemli. Ben-" "Başka zaman" dedi ve beni kapının önüne koyup kapıyı üzerime kapatmaya çalıştı. Ayağımı kapının arasına sıkıştırıp konuşmaya başladım. "Sırrınızı biliyorum. Voldemort'un arkasından iş çeviriyorsu-" Snape kapıyı açıp bir anda beni içeri çekti ve kapıyı kilitleyip beni yakamdan tutup duvara yasladı. "Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum Bayan Black, ama sakın bir daha onun adını anmayın!" "Profesör, yardımınız lazım. Her şeyi biliyorum" dedim çaresiz görünmeye çalışıyordum "Hiçbir şey bilmiyorsun. Ben kimsenin arkasından iş çevirmiyorum" Kendimi ondan kurtarıp üstümü düzledikten sonra sinirle konuşmaya başladım "Anlamıyor musunuz!? Her şeyi biliyorum diyorum! Bunun sizin için ne kadar tehlikeli olduğunu fark edemediniz galiba!" Snape şüpheyle bana bakmaya başladı. Sonra asasını çekip bana doğrulttu ve sözsüz bir büyü yaptı Zihnimin karıncalanmaya başladığını hissediyordum. Ve bu his yerini git gide acıya dönüştürüyordu. Sanki biri anılarım arasında hunharca dolaşıyordu. ~ "Crucio!" Lanetim Peter'a çarptıktan sonra Draco'ya döndüm "Draco! İyi misin!? Cevap ver!" ~ "Ne kadar aptalsın Black, görünüşte her şeyini değiştirebilmişsin ama.." uzun bir duraksamadan sonra devam etti "ama kokun hâlâ aynı.." ~ "Hımm, bilmem," dedi ve duraksadı. Cesaretini toplamaya çalışır gibi gözlerime bakıp yeniden konuştu "küçük bir öpücüğe ne dersin?" ~ "Hadi ama Y/N, Malfoy'un, sen dersi geçebilesin diye seninle eş olduğunu fark etmemiş olamazsın" ~ "Neden bu kadar imkansızsın..?" ~ "Sen bir Ölüm Yiyensin Snape, her zaman onun tarafındaydın" "Yanılıyorsun, ben asla onun tarafında olmadım" "Sen.. Aralarındaki köstebek sendin, değil mi?" ~ "Zihinbend!" (Zihnefend'in tersine büyüsüdür. Zihni korur.) Snape'i zihnimden attıktan sonra sendeleyerek yere düştüm. Zorlukla konuşabilmiştim. "Bu neydi şimdi!?" "Bunu nasıl anladın!? Bu konuşma da neydi!?" "Nasıl anladıysam anladım!" Dedim sinirle ayağa kalkmaya çalışırken Snape yanıma geldiğinde beni tekrar yakamdan tutup kaldırdı ve tehtikar bir şekilde konuşmaya başladı "Böyle bir konuşma gerçekleşmedi" "Henüz gerçekleşmedi" dedim "Tam burda, tüm bunları zihninden silebilirim. Biliyorsun değil mi" "Durma, sil hadi. Ama seni uyarmalıyım, bunları eninde sonunda tekrar öğreneceğim" "Bu da ne demek?" "Hâlâ anlamadın mı Profesör" diyip sırıttım Profesör Snape beni bırakıp birkaç adım geri gitti. İşte şimdi anlamaya başlıyordu "Bu imkansız. Bu- bu çok nadir bir güçtür" "Hı-hım" diye kafamı salladım. Snape aniden bana döndüğünde konuştu "Sen Rüya Kahini'sin!" "Bu doğru. Şimdi bana yardım edecek misiniz?" "Ne istiyorsun?" "Vold- Karanlık Lord sizin bir hain olduğunuzu anlayamadıysa bu sizin çok iyi bir Zihnefendar olduğunuzu gösterir. Bana da öğretin Profesör. Savaş kapımıza dayandı ve eğer olurda Karanlık Lord bir şekilde benim zihnime ulaşmayı başarırsa sizin onun arkasından iş çevirdiğinizi öğrenir" "Büyüyü ne kadar biliyorsun?" "Yeterince iyi, ama bu sırlarımı ondan gizlemeye yetmez. Daha iyi olmalıyım. Sizin kadar iyi olmalıyım" Snape bir süre düşündü. Daha bana masaya yaslanarak bana döndü. "Peki, sana öğreteceğim. Ama bundan hiç kimseye bahsetmeyeceksin. Anladın mı beni?" Dedi Profesör. Kafamı salladım. Demek doğruydu. Demek gerçektende Snape bir haindi. Aslında yanıldığımı sanmıştım çünkü bazen asla gerçekleşmeyen şeyler görüyordum ve bunun gerçekliğini doğrulamak zorunda kalmıştım ama doğruymuş. "Yarın sabah dersten önce ve derslerden sonra ofisime gel" diye devam etti ve ekledi "Şimdi çıkabilirsin. Yapmam gereken şeyler var" diyip tekrar bana arkasını döndü. Hızlıca ofisten çıktığımda 4. Sınıflar yavaş yavaş sınıfa geliyorlardı. Tanrım, Snape ile böyle bir konu konuştuktan sonra sanki herkesin bizi dinlediğini düşünmem normal miydi? 4. Sınıfların tuhaf bakışlarına karşılık onlara bakarken sınıftan çıktığımda Malfoy'la çarpışmıştım. "Black?" Cevapsız bir şekilde ona bakınca tekrar konuşmaya başladı "Burda ne arıyorsun, senin dersin çoktan başlamadı mı?" "Bizim dersimiz dicektin heralde. Sen burda ne arıyorsun?" "Snape ile konuşmam gerekiyordu" dedi ve topu tekrar bana attı "Sen?" "Aynı şekilde benim de" dedim ve etrafa bakmaya başladım. Sanki her an bi yerden biri çıkacakmış gibi hissediyordum "Dersi ekecek kadar onunla konuşmanı gerektirecek ne olmuş olabilir merak ettim doğrusu" Etrafa bakmaya devam ederken konuştum "Ben, aaa, sözsüz büyü çalışıyordum ve şey oldu" Malfoy'da benim yaptığım gibi etrafına hızlıca bakıp bana döndü "Ne oldu?" "Şey işte" "Bu sabah sana çok tuhaf davrandığını söyleyen olmuş muydu?" Merlin gerçekten. Alt tarafı Snape ile aşırı aşırı gizli bir konu konuşmuştuk. Üstelik bunun duyulması halinde türlü işkencelerle önce felç bırakılıp sonra öldürülme riskimizin olduğu bir konuşma. Sanırım biraz rahatlamam gerekiyor "Draco! Gelmiyor musun?" Tam bi yalan uydurmak üzereydim ki Profesör Snape ofisinden Draco'ya seslenmişti. Draco Snape'e baktıktan sonra tekrar bana döndü "Gitmem gerekiyor" sadece kafamı salladım ve ikimizde farklı yönlere gittik. Kafamdaki milyon tane düşünceyle koridorda yürürken tekrar küçük bir çarpışmanın etkisiyle kendime geldim. "Ah, üzgünüm- McLaggen?" "Black, burda ne arıyorsun? Dersin çoktan başlamadı mı?" Merlin, gerçekten mi? Benden başka herkes benim derslerimi mi önemsiyordu? "Küçük bir işim çıkmıştı. Ama ikinci derse gireceğim" dedim ve yürümeye devam ettim. Ta ki McLaggen beni kolumdan tutup durduruncaya dek "Bu harika, bende ikinci derse girecektim. Birlikte gidebiliriz" dedi ve yürümeye başladı. Pekâlâ tek gitmekten iyidir ~ "Diğerlerinin senin hakkında ne düşündüğü umurumda değil, ya da geçmişte diğerlerine ne kadar kötü davrandığın. Ama bence sen çok değiştin Malfoy, iyi anlamda çok değiştin. Ve biliyor musun, sen benim kahramanımsın. Beni bir çok kez kurtardın. Her biri için teşekkür ederim.." "Protego! Pekâlâ bu kadar yeter! Bunlar benim özel anılarım, onlara bu şekilde dalamazsın!" "Karanlık Lord'un özeline saygı göstereceğini düşünüyorsan bu zavallıca olurdu Bayan Black" Snape yeniden asasını kaldırdığında ondan önce davranmıştım "Zihn-" "Zihnefend!" "Senden şüphelenmiyorum, Severus" dedi Narcissa "Gurur duymalısın Cissy. Draco'da gurur duymalı" diyen kişi ise etrafı kurcalayıp duran Bellatrix'ti "O sadece bir çocuk" "Karanlık Lord'un fikrini değiştiremem. Ancak Draco'ya yardım edebilirim" "Severus-" Cissy'nin lafını bölen Bella'ydı "Yemin et" ikisi de ona baktığında devam etti "Bozulmaz Yemin'i et" Bella Severus'a baktı "Bunlar sadece boş laflar kardeşim. Elinden geleni yapacakmış" konuşması oldukça kışkırtıcıydı "Ama en önemli an geldiğinde yine deliğine saklanacaktır" Cissy'nin yanına giderken son sözünü söylemişti "Korkak" "Asanı çıkar" Severus ve Narcissa birbirlerinin bileklerini tuttular "Sen Severus Snape, Karanlık Lord'un isteklerini yerine getirirken Draco Malfoy'u koruyacak mısın?" "Koruyacağım" "Ve elinden geldiğince ona zarar gelmemesini sağlayacak mısın?" "Sağlayacağım" "Ve eğer Draco başarısız olursa Karanlık Lord'un Draco'dan yapısını istediği şeyi sen kendin yerine getirecek misin?" "Getireceğim" Sert bir şekilde yere düştüğümde Snape'in öfkeli bir şekilde bana baktığını gördüm "Sen-?" "Bu ne cüret!" Dedi, beni yakamdan tutu ve kaldırıp asasını yüzüme doğrulttu "Sen Bozulmaz Yemin'i ettin" "Bu kadar yeter! Hemen odanıza dönseniz iyi olur Bayan Black!" Onu görmezden gelip bir soru sordum "Karanlık Lord Draco'ya ne görevi verdi?" "Odanıza dedim Bayan Black!" "Profesör, onu durdurmak zorundayım! Karanlık Lord'un kazanmasına izin veremeyiz" "Y/N neye bulaştığının farkında bile değilsin" bunları sakince söylemişti ama bu sakinliğin altında yatan öfkeyi düşünmek bile istemiyordum "Bizim tarafımızda olduğunuzu sanıyordum!" "Burda senin o küçük beyninin anlamica kadar büyük şeyler oluyor Y/N" "Bu da ne demek?" "Eğer Draco'yu durdurursan başarısız olur. Peki Karanlık Lord onun başarısız olduğunu öğrenirse ne olacak? En az hasarla Draco'yu delirtip ölmek için yalvarmasını sağlayabilir. Ve ben onu Karanlık Lord'dan koruyamamış olurum-" "Böylece yemin bozulur ve sende ölürsün" sesli bir şekilde yutkundum "Her şekilde ikinizin de sonu geliyor.." "Bu işe en başından bulaşmamalıydın" "Rüya Kahini olmayı ben seçmedim!" Snape derin bir nefes verdikten sonra bana arkasını döndü. "Sanırım artık gitmelisin" dedi ve kapıyı büyüyle açtı. Üzgün bir şekilde kapıya ilerledim ve çıkmadan önce son bir kez ona baktım "Sonraki derse kadar bu küstahlığınızı köreltseniz iyi olur Bayan Black" ~ "Haftalardır bu kitapla geziyorsun, neredeyse onunla uyuyorsun, ama kimin olduğunu bilmiyorsun" "Merak ediyorum ve ayrıca onunla uyumuyorum Herm" Harry Hermione Ron ve ben cumartesi günü Hogsmeade köyüne gitmeye karar vermiştik. "Dediği doğru. Uyumadan önceki sohbetlerimizi severdim. Ama sen hep o kitabı okuyorsun. Sanki Hermione'yleymişim gibi" dedi Ron "Merak ettim, o yüzden-" "Kütüphaneye gittin" dedik üçümüz aynı anda "Ve?" "Ve bir şey yok. Hiçbir yerde Melez Prens'ten bahsedilmiyor" "Konuyu kapatabiliriz o zaman" dedi Harry. Dördümüzde sustuğumuzda Horace'in sesini duyduk "Filius! Seni Üç Süpürge'de bulurum sanmıştım" "Ah, acil bir koro provası çıktı Horace. Üzgünüm ama gitmek zorundayım" Horace yürümeye devam etti. Harry ise onun arkasından bakakalmıştı. "Kaymakbirası içmek isteyen var mı?" Hepimiz Üç Süpürge'ye geldiğimizde boş bir masaya oturduk. Ben ve Harry yan yana, Ron baş köşeye Hermione ise benim karşıma oturmuştu. Horace ise Harry'nin tam karşısında duruyordu. "Bir şeyler içer miydiniz?" Dedi garson "Dört kaymakbirası, benimki zencefilli olsun" "Şu Malfoy mu?" Dedi Ron montumu sandalyeye asarken. Hepimiz onun gösterdiği yere baktık. Malfoy bizim ona baktığımızı görünce başta biraz bozulmuş gibiydi ama sonra ilerlemeye devam etmişti. "Onun burda ne işi var?" Dedi Harry "Cidden mi? Cumartesi günü Üç Süpürge'de mi?" Dedim iğneleyici bir tonla "Oh kahretsin" yeniden Ron'un baktığı yere baktığımızda Ginny ve Dean'ı gördük "Pis zampara" "Ronald, sadece el ele tutuşuyorlar" dedi Hermione "Ve öpüşüyorlar" dedim sakin bir sesle "Gitmek istiyorum" "Ne? Ciddi olamazsın" "O benim kızkardeşim" "Ee? O buraya bakıp bizi öpüşürken görseydi gitmesi mi gerekecekti?" Oh, Hermione? Onca inkardan sonra ha? Sırıtmamak için zor duruyordum Profesör Slughorn bize doğru geliyordu "Merhaba. Sizi görmek ne güzel" "Sizi de Efendim" dedi Harry ayağa kalkıp Profesörün elini sıkarken "Neden burdasınız?" "Üç Süpürge'ye çok eskiden beri gelirim ben" dedi ve devam etti "Dinle evlat, arada sırada seçkin birkaç öğrencimi yemek partilerine çağırırım. İlgilenir misin?" "Çok gurur duyarım Efendim" "Sizin de gelmenizi isterim hanımlar" "Oh, tabiki Efendim" "Çok sevinirim Profesör" dedi Hermione "Harika. Baykuşumu bekleyin" dedi ve gitmeden önce ekledi "Seni de görmek güzel Wallenby" "Amacın nedir?" Dedi Ron "Dumbledore onu daha iyi tanımamı söyledi" ~ "Hey, orda Ron ve öpüşmek hakkında söylediklerin de neydi?" Dedim Harry'lerden bir kaç adım önde Hermione ile yürürken "Ne demek istediğin hakkında hiçbir fikrim yok" dedi ve bir anda durup Harry ve Ron'un omuzlarına asıldı Kaç bakalım Herm, acaba nereye kadar kaçabileceksin. Yürümeye devam ettiğimiz sırada ilerden bir çığlık duyduk. Bu Katie Bell'di yerde baygın bir şekilde yatıyordu. "Onu uyardım! Dokunmamasını söyledim!" Diye bağırdı arkadaşı Katie yerde bir sağa bir sola savruldu ve bir anda uçup hava da asılı kaldı. Yüzü tıpkı çığlık atıyor gibiydi ama ses çıkmıyordu. Sonra birden hepsi bitti ve yere düştü. Hepimiz ne yapacağını bilemez bir şekilde onu izliyorduk. "Yaklaşmayın. Geri çekilin" gelen kişi Hagrid'di ~ "Üç Süpürge'ye giderken bunun Katie'nin yanında olmadığından emin misiniz?" Diye sordu Profesör McGonagall "Dediğim gibi. Tuvalete gitti ve döndüğünde paket elindeydi. Paketi teslim etmesinin önemli olduğunu söyledi" dedi Katie'nin arkadaşı "Kime teslim edecekti?" "Profesör Dumbledore'a" "Teşekkürler Leanne. Gidebilirsin" kız çıktığında McGonagall bize döndü "Pekâlâ, tekrar soruyorum. Neden bir sorun çıktığında siz dördünüz hep orda oluyorsunuz?" "Ve bende tekarar söylüyorum, inanın Profesör, son altı yıldır bende aynı şeyi kendime sorup duruyorum" dedim "Ah, Severus" McGonagall'ın sözü üzerine hepimiz arkamızı döndük Profesör Snape kolyeyi büyüyle havaya kaldırdı "Ne düşünüyorsun?" "Bence Bayan Bell hayatta olduğu için çok şanslı" "O lanetlendi, değil mi?" Diye sordu Ron "Katie'yi tanırım. O bir karıncaya bile zarar vermez. Dumbledore'a verecekse bunu bilinçli olarak yapmıyordu" "Evet o lanetlenmiş" dedi McGonagall "Malfoy yaptı" Harry'nin sözü üzerine hepimiz keskin bir şekilde ona döndük. Malfoy yaptıda ne demek!? "Bu çok ciddi bir suçlama Potter" "Aynen öyle. Delilin var mı?" Diye sordu Snape "Ben, biliyorum işte" "Biliyorsun?" Dedi ve devam etti "Kabiliyetine hayranım Potter. Ölümlülerin hayal bile edemeyeceği türden kabiliyetler. Seçilmiş Kişi olmak ne güzel bir şey olmalı" Harry ve Snape arasındaki gerilim dolu bakışma Profesör McGonagall tarafından bölündü "Hepiniz derhal yatakhanelerinize gidin" ~ "Cormac, Tiberius amcanı görüyor musun bu aralar?" "Evet Efendim. Aslında tatilde o ve sihir bakanı ile ava çıkacağım" "İkisine de selamımı ilet" Profesör Slughorn'nun yemek davetine katılmış ve aşırı sıkılmıştım. "Peki ya sen Granger? Ailen Muggle dünyasında ne iş yapıyor?" "Onlar dişçi" McLaggen ve ben yan yana oturuyorduk, ne kadar sıkıldığımı görüp bana doğru eğildi ve fısıltıyla konuşmaya başladı "Sanırım birileri burdan gitmek için can atıyor" "Yok canım, alt tarafı ultra sıkıcı bir yemekte ultra sıkıcı bir konuşma yapılıyor. Neden gitmek istim ki?" Dedim dirseğimi masaya yaslayıp yüzümü de avucumun içine koyarak. McLaggen sessizce kıkırdadı ve devam etti "Biraz daha sabret, tatlı nerdeyde bitmek üzere" "Sen nasıl sıkılmadan durabiliyorsun?" Diye sordum ona dönerek "Partiden sonra yapacağım şeyin verdiği mutluluk sıkılmamı engelliyor" Kaşlarımı çatıp sordum "Ne yapacaksın ki?" McLaggen sesini daha da alçaltıp bana daha fazla yaklaştı "Kanlıgaga'yla ufak bir gezintiye çıkacağım" dedi "Kanlıgaga da kim?" "Kanlıgaga bu güne dek görüp görebileceğin en muhteşem Hipogrif" "Yüce Merlin! Senin bir Hipogrifin mi var!?" "Şşş, sessiz ol" dedi ve devam etti "Onu görmek ister misin?" "Dalga mı geçiyorsun, tabiki isterim" dedim gülümseyerek. Sonra daha fazla dikkat çekmemek için önüme döndüm ve keyifle tatlımı yemeye devam ettim. "Oh, Bayan Weasley. Buyrun, buyrun" "Üzgünüm. Genelde bu kadar gecikmem" dedi Ginny sandalyesini çekerken O tam oturmak üzereyken Harry ayağa kalkınca hepimiz ona döndük "Sorun değil, Beldy sana biraz tatlı bırakmıştır umarım" diyip gülen kişi Profesör Slughorn'du. Harry ve Ginny yerlerine oturdular Dakilar sonra niheyet tatlı bittiğinde burdan ilk çıkan kişi olmak için can atıyordum. "Sen gelmiyor musun Harry?" "Dumbledore'un söylediği gibi, Slughorn'u daha iyi tanımalıyım. Yani siz gidin Herm" "Pekâlâ, hadi gidelim Y/N" dedi Hermione bana dönüp "Aslında Herm, düşünüyordum da bence Ginny ve sen beni birazcık idare edebilirsiniz" "Nereye gidiyorsun ki?" Dedi Ginny "Şey, McLaggen ve ben biraz yürüyüş yapalım dedik" "Peki ya Ma-" Hermione Ginny'nin sözünü kesip konuşmaya başladı "Bu harika bir fikir Y/N, istediğin zaman gelebilirsin. İkimiz seni idare ederiz" dedi ve Ginny'nin kolundan tutup çekiştirmeye başladı Aslında bu oldukça tuhaftı. Hermione yatma saatinde dışarda gezebileceğimi söylüyordu. Acaba kafasını falan mı vurmuştu? Her neyse fazla kurcalamaya gerek yok diye düşünüyorum. Gizlice okulun kapısına kadar geldiğimde kimseyi göremiyordum "Nerdesin McLaggen?" Diye fısıldadım kendi kendime. Bir sütunun arkasına saklanmış McLaggen'ı arıyordum. Ama birden arkamdan gelen kanat sesi ve hafif bir esinti hissettim. "Umarım fazla bekletmemişimdir" hızla arkamı döndüğümde onları gördüm. Bir Hipogrif ve onun üzerindeki McLaggen. Kocaman gözlerle Hipogrife bakmaya başlamıştım "Çok güzel değil mi?" "Harika.." "Hadi, elimi tut" dedi ve Kanlıgaga'ya binmem için elini uzattı McLaggen'ın yardımıyla onun arkasına binmiştim "Şimdi, sıkı tutunsan iyi olur Black" dediğini yapıp kollarımı onun karnına sardım. Sonrasında havalanmamız saniyeler almıştı Dakikalarca havada uçmuş, taklalar atmış ve ağaçların arasından geçmiştik. En sonunda ise Kara Göl'ün üzerinde süzülüyorduk. "Sen bu Hipogrifi nerden buldun?" Dedim kafamı omzunun üzerine koyup kulağına doğru konuşurken "Babam onu bir sirkten kurtarmış" "Sirkten mi kurtarmış? Hipogriflerin asil yaratıklar olduğunu herkes bilir. Asla bir sirkte çalıştığına inanmam" "Ama öyle, doğduğu andan itibaren onu eğitmişler. İstediklerini yapmayınca da şiddete başvurmuşlar. Gittiğimiz gösteride babam bunu öğrendiğinde çok sinirlenmiş ve gidip Kanlıgaga'yı satın almıştı. Ona daha güzel bir hayat sunmak istemiş" son sözlerini bana yan gözle bakarak söylemişti. Hemen sonra ise Kanlıgaga'ya dönüp devam etti "Daha önce hiç böylesine güzel bir Hipogrif görmemiştim" dedi Kanlıgaga'nın tüylerini okşarken "Oh, sen daha Şahgaga'yla tanışmamışsın anlaşılan" "Şahgaga. 3. Sınıfta Hagrid'in onu derste göstereceğini duymuştum. Ama sıra bizim derse gelemeden o uçup gitmişti. Şey yüzüne-" "Malfoy?" "Evet, onun yüzüne" dedi ve ardından tekrar bana döndü "İçimden bir ses hıza bayıldığını söylüyor" dedi ve tekrar önüne dönüp hafifçe eğilip konuştu "Sıkı tutunsan iyi olur Black, çünkü birazdan hiç olmadığı kadar hızlı uçacağız!" Dediğini yapıp sıkıca McLaggen'a sarıldım. Okulun avlusuna indiğimizde heyecanımdan bir nebze bile eksilmemişti. "Çok uzun zamandır bir Hipogrifle uçmamıştım!" Dediğimde McLaggen Kanlıgaga'dan atlayıp beni belimden kavradı ve yere indirdi. Heyecanlı heyecanlı konuşmaya devam ediyordum "Şimdi nereye gidicek? Her istediğinde buraya mı geliyo? Yoksa onu çağırmak için özel bişeyin mi var?" McLaggen kıkırdayarak cevap verdi "Sakin ol Black, her soruna tek tek cevap vereceğim ama bunları daha müsait bir zamanda konuşmaya ne dersin?" Dedi ve düşünüyormuş gibi biraz bekledikten sonra konuştu "Mesela hafta sonu Üç Süpürge'de birer kaymakbirası eşliğinde olabilir" "Aslında olabilir, hafta sonu bir planım yok" dedim gülümseyerek. Sanırım onunla arkadaş olma düşüncesi o kadar da kötü değildi. "Pekâlâ, o zaman sana haber veririm. Şimdi odalarımıza dönelim mi?" Dedi ve eliyle önce benim geçmem için girişi gösterdi Adım atmadan önce son bir kez Kanlıgaga'ya bakmak için döndüğümde sütunların arkasında bir hareketlilik gördüm. Gözlerimi kısıp baktığımda bunun Draco olduğunu anlamıştım. McLaggen'a dönüp konuştum "Şey, aslında benim ufak bir işim daha vardı. Sen git istersen bende birazdan gelirim" dedim küçük adımlarla geri geri yürürken "Emin misin? Seninle gelmemi ister misin? Geceleri burda tek başına dolaşman pekte güvenli olmayabilir" "Yo yo, hiç gerek yok. Sen git ben sonra gelirim" "Tamam o zaman" dedi ve girişe doğru yürümeye başladı, içeri girmeden hemen önce de dönüp "Yarın görüşürüz" dedi Ona el sallayıp Draco'yu gördüğüm yere koştum. "Draco, burda ne arıyorsun?" Dedim, onu gördüğüme sevinmiştim ama gecenin bu vakti burda ne yaptığını da merak ediyordum "Aslında seni görmek için gelmiştim" dedi "Beni mi? Burda olduğumu nasıl bildin peki?" "Blaise yemekte, sen ve McLaggen'ı konuşurken duymuş" "Ah, demek Zabini söyledi" dedim. Aramızda kısa bir sessizlik başlamıştı ama Draco bunu bozdu "Uçuş nasıldı?" "Çok güzeldi, uzun zamandır bir Hipogrifle uçmamıştım. Ve inanabiliyor musun Draco, O, o kadar hızlı uçtu ki bir an nerdeyse aşağı düşeceğimi sandım" dedim heyecanlı heyecanlı Draco geldiğinden beri zoraki gülümsüyormuş gibiydi ama son sözlerimden sonra sanırım gerçekten gülümsemişti "Çok eğlendin sanırım, ne zamandır seni böyle gülerken görmemiştim" dedi saçlarımı karıştırarak "Gerçekten de öyle, bu küçük kaçamak bana çok iyi geldi" dedim bankların birine otururken. Draco da beni takip etti ve yanıma oturdu "Eee, onunla gerçekten bişeyler içmeye gidecek misin?" "Evet, neden olmasın, aslında biliyor musun başta ondan hiç hoşlanmamıştım ama sanırım onunla iyi arkadaş olabiliriz" "Anlıyorum" dedi ve devam etti "Ben aslında bir şey soracaktım ama madem onunla gidiyorsun.." "Ne soracaktın?" "Yo yo, artık önemli değil" "Hayır ya, başladın bi kere söyle" "Acaba hafta sonu benimle bir şeyler yapar mısın diye..?" "Ah.. Bunu neden daha önce sormadın ki?" "Ben, şey.." lafının devamını getiremedi "Dur biraz" Tanrım, ciddi olamazsın! "Aslında böyle bir şey sormicaktın değil mi!?" "Hayır, ben-" "Ah, Merlin! Sen beni mi kıskanıyorsun!?" "Hayır Y/N-" "Sen beni kıskanıyorsun! Bunun için buraya geldin değil mi!? Beni görmek için değil, McLaggen'dan kıskandığın için" sinirden ayağa fırlamıştım. Draco da ayağa kalkmış koluma uzanmıştı. Sinirle geri çekildim "Tanrım, ne kadar salağım! Bende gerçekten beni görmeye geldiğini sanmıştım. Heyecanlı heyecanlı hislerimi anlatmıştım! Meğer bu Bay Malfoy'un hiç umurunda değilmiş!" "Y/N beni dinle, ben gerçekten bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm-" "Düşünmüştün!? Peki bana ne zaman soracaktın? Biri senden önce davranıp benimle vakit geçirmek istediğinde mi!?" "Haklısın daha önce sormalıydım-" "Bırak Draco, ne zaman başka biri benimle ilgilense senin gözünde kıymete biniyorum! Ne benim için cesurca bir adım atabiliyorsun ne de beni bırakabiliyorsun! Sonsuza dek umutsuzca seni beklememi mi istiyorsun!?" "Üzgünüm" "Hayır, hayır daha fazla konuşma" dedim geri geri ondan uzaklaşırken "Daha fazla kendini aptal durumuna sokma" son sözlerimle beraber arkamı dönüp okula girdim. Odama nasıl geldiğimi bile bilmiyordum ama içeri girdiğim anda üzerimi çıkartmaya başlamış kıyafetlerimi yere atmış ve doğruca duşa girmiştim. Uzun bir duştan sonra da direkt kendimi yatağa atmıştım. ~ "Ah! Belki de alışana kadar daha nazik davranmayı deneyebilirsiniz Profesör" "Karanlık Lord-" "Biliyorum biliyorum, bana nazik davranmayacak" dedim sandalyeden destek alarak kalktığımda "Bu günlük burda bıraksak olur mu? Kendimi hiç iyi hissetmiyorum ve zaten iki gün önce bir arkadaşımla sözleşmiştik" "Duygusal zayıflıklarını bu dersin dışında tutmayı öğrenmelisin Y/N" "Benim duygusal zayıflığım falan yok" "İki gece önce Malfoy'la ettiği kavgadan başka bir şey düşünemeyen birinin böyle söylemesi oldukça komik" "Orda olsaydınız söylediğim her şeyde bana hak verirdiniz" anılarımın tamamını görememişti. Bu işte giderek iyileşiyordum "Orda olsaydım sana vereceğim tek şey ceza olurdu Y/N" tamam, yasaklı saatte binamdan ayrılmış olabilirim ama konumuz bu mu şimdi? "Snape, ondan bir haber var mı-?" Ofisin kapısı bir anda açılıp içeriye konuşarak giren Malfoy ikimizin de ona bakmasını sağlamıştı. Beni gördüğünde konuşmayı kesmişti "Draco" dedi Snape "Seni burda görmeyi beklemiyordum" dedi Draco kapıyı arkasından kapatırken "Bende zaten gidiyordum" dedim ve çantamı masadan alıp çıkışa yöneldim. Kapının kolunu tuttuğumda Malfoy'da benimkini tutmuştu. Ona döndüm "Onun yanına mı gidiyorsun?" "Bunun için beni suçlayamazsın" "Sadece bazı konularda emin olmaya çalışıyorum" "Hahah! Belirsizliğe zaafın var sanıyordum" "O geceden sonra onunla çok fazla vakit geçirmeye başladın" "Tüm o koşuşturmacanın arasında bana vakit ayıran biriyle takılmamın nesi yanlış?" "Yalnızca birkaç gündür tanıdığın biriyle bu kadar samimi olman gerekmiyordu" "Neyin gerekip gerekmediğine ben karar verebilirim. Cormac bana değer veriyorsa bunun karşılığını alır" Malfoy'un eli, kolumu giderek sıkmaya başlamıştı ama sesimi çıkarmadım. Tanrım bunun izi kalıcak. "İzninle, artık gitmek zorundayım. Geç kalmak istemiyorum" dedim ve bileğimi kendime çektim ama o bırakmadı Önce bileğime sonra da Malfoy'un yüzüne baktım. Konuşmuyordu ve sinirlendiği kesinlikle çok belliydi "Bırakacak mısın?" Merlin aşkına, parmak uçlarım bembeyaz olmuştu ama nafile, bırakmıyordu. "Draco kolumu bırak" dedim ve tekrar bileğimi kendime çekmeye çalıştım Malfoy ve ben birbirimize meydan okurcasına bakıyorduk. Tanrı aşkına bırak artık şunu! "Draco," Bunca zaman bizi sessizce izleyen Snape birkaç adım atıp bize yaklaştı ve konuşmaya devam etti "Bırak" Birkaç saniye daha öylece kaldı ama sonunda beni bıraktı. Sinirle kapıyı açıp dışarı, koridara çıktım ve bileğimi tutup sallayarak konuşmaya başladım. "Ah-ah-ah! Merlin'in öküzü! Kesin kaymakbiramı içemeyeyim diye bilerek yaptı! Ayı!" Koridorda kendi kendime acıyla inleyerek yürüyordum. "Black?" "McLaggen, bende seni arıyordum" dedim ve kollarımı arkamda birleştirip devam ettim "Ne zaman gideceğiz?" "Ne zaman hazır olursan" dedi gülümseyerek "Harika, o zaman yarım saat sonra avluda buluşuruz" dedim ve hazırlanmak için odama gitmeye başladım ~ "Ben çıkıyorum" Harry'ler ortak salonda oturuyordu. Çıkmadan önce onlara haber vereyim dedim "Nereye?" Dedi Harry kafasını o kitaptan kaldırıp "Söyledim ya Harry, McLaggen beni Üç Süpürge'ye davet etti" "Hani tipin değildi?" "Arkadaşça Ron" Onlarla daha fazla tartışıp zaman kaybetmemek için hızla avluya çıktım. McLaggen beni bekliyordu. Yanına gittiğimde Hogsmeade'e doğru yürümeye başlamıştık ~ McLaggen ve ben köşelerdeki masalardan birine oturduk "Sen burda bekle, ben içecekleri alıp geleyim" dedi McLaggen ayağa kalkarken "Garson da getirebilirdi-" demeye kalmadan gitmişti bile. Eldivenlerimi çıkartıp masaya koydum ve etrafı izlemeye başladım. Yine oldukça kalabalıktı, her haftasonu olduğu gibi yani. Her şey normal görünüyordu. Ta ki Zabini'yi görene kadar. Tanrım, umarım onu, bizi gözetlemesi için Malfoy göndermemiştir. "İçecekler geldi" McLaggen bir bardak dolusu kaymakbirasını masaya koyup yanıma oturdu "Teşekkürler" dedim içeceğimi önüme çekerken "Dikkat ettim de, son günlerde Snape'in yanına çok sık gitmeye başladın. Bir sorun mu var?" "Hayır, şey" harika, nerden çıktı şimdi bu soru "Biliyorsun, ben uzun zamandır sözsüz büyülere çalışıyorum. Snape bu konuda bana yardım etmeyi kabul edince çağırdığı saatlerde gitmek zorunda kalıyorum" diye uyduruverdim "Aslında, bu konuda oldukça iyi olduğunu sanıyordum" dedi ve içeceğinden bir yudum aldı "Yani, iyi sayılırım" diye geçiştirdim ve bende kendi içeceğimi içmek için kaldırdım ama ben daha ağzıma bile götüremeden Zabini yanımıza geldi. Bardağımı masaya geri koydum "Oo, kimleri görüyorum" "Sanada merhaba Zabini" "Sizi burda görmek bana tamamen sürpriz oldu" Bizim konuşmalarımızı Malfoy'a yetiştiren sana mı? "İnan bana, bize de öyle" dedim ve devam ettim "Ee, söylesene burda yalnız başına napıyorsun?" "Yalnız olduğumu da nerden çıkardın?" Dedi. İşte o zaman kapıdan içeriye yeni giren Draco'yu gördüm. Bu bi şaka falan mı? Buraya kadar beni takip mi etmiş? "Ah, şu tesadüfe bakın. Aklımın ucundan dahi geçmeyecek olan o iki isim bir randevuya çıkmış" dedi yanımıza gelip "Kıskandın mı Malfoy?" "Kıskanılacak bir yanının olduğunu düşünmen çok komik Black" "Ah, öyle mi? Ama bana tamda böyle hissettiriyorsun" dedim sırıtarak "Belki de ne hissettiğini anlayamıyorsundur" "Hey. Biraz sakinleşmeye ne dersiniz?" Diye araya girdi McLaggen "Bu tam karşımda dikilirken nasıl sakinleşebilirim!?" Dedim McLaggen'a dönerek "Sinirini mi bozuyorum Black?" Dedi sırıtarak "Ahh! Tanrı aşkına burdan gidebilir miyiz McLaggen!" Dedim sinirle ayaklanarak "Ama daha içeceklerimizi içmedik" "İstemiyorum. Başka zaman tekrar geliriz" dedim montumu ve eldivenlerimi giymeye çalışırken "Bari bir yudum içseydin" dedi ve bardağımı alıp bana uzattı "İstemiyorum dedim ya McLaggen! Yürü hadi!" Diyip onu kolundan tuttum ve çıkana kadar çekiştirdim "Sanki biraz fazla tepki gösterdin gibi, ha?" Dedi McLaggen koşturarak bana yetişmeye çalıştığı sırada "Fazla mı tepki gösterdim!? Az bile yaptım bence!" "Aslında Malfoy'u görmezden gelseydin onu daha fazla sinir ederdin" dedi ve hızlı adımlarla yanıma gelip bana bakarak devam etti "Hem bu küçük buluşma da mahvolmamış olurdu" Ben bir anda durunca McLaggen bir kaç adım ilerimde durabilmişti. Bana döndü "Çok üzgünüm McLaggen, gerçekten haklısın. Buluşmayı mahfetmek istememiştim" dedim mahçup bir şekilde McLaggen yanıma gelip kolumu sıvazlayarak konuştu "Kendini suçlama Y/N, Malfoy'u bilirim. Her şeyi mahfetmekte üstüne yok" Mahçup bir şekilde ona gülümsedim ve daha yavaş adımlarla okula ilerlemeye başladım. McLaggen'da tabiki peşimden geliyordu "Ayrıca, sakın benden kaçabileceğini düşünme, hâlâ benimle birer bardak kaymakbirası içme sözün var" "Tamaam. Ama bu seferkiler benden" "Benim yanımda mı? Asla. Eğer bir daha böyle bir cümle kurarsan seni bir kurbağaya dönüştürmek zorunda kalırım" ~ "Harry! Ver şunu artık!" Harry'nin elinden haritamı çektiğimde bir anda ayaklanmış geri almaya çalışıyordu. Bense onu ittirip uzaklaştırmaya çalışıyordum "Sapık gibi sabahtan akşama kadar Malfoy'u mu izliceksin!?" Dedim hâlâ onu engellemeye çalışırken. Bırakta biraz da ben izlim! "Neler planladığını öğrenmek zorundayım Y/N!" Üzerime gelmeye devam edince bende geri geri ortak salonun kapısına doğru gittim "Bence sen ya kafayı sıyırdın ya da Malfoy'a aşık oldun" "Bunu beni kusturmak için yaptıysan aferin sana, nerdeyse başarıyordun. Şimdi ver şunu bana!" Harry haritayı almak için bir anda üstüme atlayınca eğilip yana kaydım. O da kapıdan içeri girmek üzere olan Ginny'nin üzerine düştü. İkisi bir yerde uzanırken Harry ağırlığını Ginny'nin üzerinden çekti ama hâlâ üst üstelerdi. "Ah, şey, merhaba" dedi Harry utangaç bir şekilde "Merhaba? Böyle bir karşılama sürpriz oldu" "İnan, banada sürpriz oldu" dedi ve gülümsedi. Garip bir andı bu. "Ee? Kalkmicak mısın?" "Oh, şey, evet. Tabi, doğru, haklısın" dedi heyecandan ne söylediğini bile bilmeden. Daha sonra kalkıp elini Ginny'e uzattı. Ginny Harry'nin elini tutup kalktı Ayyy, ne kadar tatlılar. Bundan faydalanıp kaçmak için çok iyi bir fırsat Eğilip çaktırmadan Harry'nin arkasından geçip yavaşça kapıya ilerledim. Harry Ginny'nin gözleriyle o kadar meşguldü ki beni fark etmedi bile. "Harry" dedi Ginny cilveli cilveli "Efendim?" "Y/N, kaçıyor" dedi. Sağol ya Ginny, gerçekten. "Y/N!" Harry'nin peşimden gelmesiyle kızlar yatakhanesine koşmaya başladım. Merdiveleri çıkıp arkamı döndüğümde Harry'nin aşağıda sinirli bir şekilde bana baktığını gördüm. "Noldu, yakalayamadın mı?" Dedim ve devam ettim "Gelsene, bak tam burda duruyorum. Gelemiyosun demi" diyip kahkaha attım Harry birden merdiveleri tırmanmaya başlayınca küçük bir çığlık eşliğinde koşmaya hazırlandım ama saniyeler sonra merdivenler yok olmuştu. Harry ayakları üzerinde kayarak aşağı indiğinde ben boşuna paniklediğim için sırıtıyordu. "Korkmadım bi kere. Eğer öyle sandıysan yani" dedim ciddi görünmeye çalışarak "Ya tabi, kesin öyledir" Hiç bir şey demeden sadece yüzümü buruşturup göz devirdim ve odama gitmeye başladım Bakalım Harry'nin günlerdir Draco'yu izlemesinin haklı bir nedeni var mıymış... Nasılsınız aşklarımmm?
|
0% |