Yeni Üyelik
40.
Bölüm

40. Bölüm

@ilydacinar

Selam. Bilgisayardan bir sürü zımbırtı işlerle uğraşıp bölümü atmayı başardım. Telefon ve tabletten denememe rağmen atamamıştım. Birkaç kere bilgisayardan da denemiştim ama olmamıştı. Bu defa 3 saatlik bir uğraşın sonucunda başardım. 50 tane VPN indirip indirip silsemde kazanan ben oldum ve gayette mutluyum. Sonraki bölümü yazmaya başlıyorum. Şimdiden keyifli okumalarrrr.

Vote sınırı 100
Beğenip yorum yapmayı unutmayın
Sizi seviyorum ♡♡

Harry ve ben Weasley'lerin evine gidecektik. Remus'un yazdığı mektuba göre o da oraya gelecekmiş. Sonunda yeniden onunla görüşebilecektik..

~

"Dumbledore da hata yapabilir"

"Nefretin gözünü karartmış"

"Hayır"

"Evet öyle!"

"İnsanlar yok oluyor Harry, hemde her gün. Sadece birkaç kişiye güvenebiliyoruz. Eğer kendi aramızda da kavga etmeye başlarsak işimiz biter" Remus'un son sözlerinden sonra uzun bir sessizlik başlamıştı. Ne konuştuklarını tam anlayamasam da kapının arkasından onları dinlemeye devam etmiştim.

Tonks ve Remus ayaklandığında aceleyle merdivenleri çıkıp onlar kapıdan geçerken aşağı iniyormuş gibi yaptım.

Onlar çıktıktan sonra Ginny elinde bir tabak turtayla içeri girdi. Bende peşinden gittim.

Ben tekli koltuklardan birine otururken Ginny Harry'nin yanına oturmuştu. Bay Weasley ise biz rahat edelim diye dışarı çıkmıştı.

"Aç ağzını" dedi Ginny Harry'e biraz turta uzatırken

Harry şaşkınlıkla ne yapacağını bilemez bir şekilde öylece kalmıştı

"Bana güvenmiyor musun yoksa?" Dedi Ginny gülümseyerek. Harry'de gülümseyip ağzını açınca Ginny ona turta yedirdi

Tam ne kadar tatlı göründüklerini düşünürken Ron bir anda içeri girip Harry ve Ginny'nin arasına oturdu. Gerizekalı

~

"Biraz daha kalamaz mısınız Remus?"

Ona sorduğum soruyu Tonks bana gülümseyerek cevaplamıştı

"Gitmemiz gerekiyor canım. Değişimin ilk gecesi en kötüsüdür. Bunu benden iyi biliyorsun"

Biliyorum

"Remus?" Bay Weasley uzaklara dalıp giden Remus'a bakmaya başladı. Etrafta buğday ve başaktan başka bir şey görünmüyordu ama hepimiz onun baktığı yere bakmaya başlamıştık

"Tatlım?"

Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki tepki vermeye bile vaktim olmamıştı. Bir anda Kovuk'un etrafı ateş çemberiyle çevrelenmiş hemen sonrasında da kara bir bulut bize doğru uçmaya başlamıştı. Bu bir Ölüm Yiyen'di.

"Bellatrix!"

Bella ateşten çemberin arasından geçip koşmaya başladı. Hiç düşünmeden peşine takıldım

"Y/N!"

"Harry hayır!"

Benim hemen arkamdan Harry'e de seslendiklerine göre o da Bellatrix'in peşine düşmüştü.

"Sirius Black'i öldürdüm! Sirius Black'i öldürdüm! Beni yakalayabilir misin!? Hahahha!"

Buğday ve başak tarlasında nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Bellatrix'e olan öfkem gün geçtikçe artıyordu ve ben artık bunu dizginleyemiyordum.

"Harry?" Bu Ginny'nin sesiydi. O da mı gelmişti!?

Sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Ona yaklaştıkça büyü seslerini duyabiliyordum

Büyüden çıkan ışığı ve sesleri takip edince en sonunda onları gördüm. Harry ve Ginny'i. Fenrir Greyback adındaki Ölüm Yiyen ve aynı zamanda kurt adama karşı savunmadaydılar. Bu Remus'u ısıran kurt adamdı.

"Harry! Y/N!" Remus'un sesiydi bu. Bizim için geliyor olmalıydı

Koşarak Harry ve Ginny'nin yanına gittim

"Sırt sırta verin!"

Bize gönderdikleri lanetleri engelliyorduk ama Remus ve diğerlerinin nerden geldiğini bilmediğimiz için karşı saldırı yapamıyorduk. Büyülerimizin onlara çarpma olasılığını da düşünmek zorundaydık.

"Ginny!" Bay Weasley'nin sesi oldukça yakından geliyordu

Bir kaç saniye sonra Remus, Tonks ve Bay Weasley yanımıza gelip bizi aralarına aldıklarında saldırılar son bulmuştu

"Nerdeler?" Diye sordum fısıltıyla

Çok geçmeden iki kara bulut şeklinde havaya yükselen Ölüm Yiyen'ler Kovuk'a doğru uçup evi ateşler içinde bıraktılar

"Molly!" Bay Weasley koşarak eve doğru gitmeye başladı ama artık çok geçti...

~

"Seni kıstırmaları kolay oldu. İyi ki öldürülmedin, kendi önlemini almalısın Harry" Hermione okul koridorunda gelecek postasını okuyordu. Geçen geceki saldırı gazeteye çıkmıştı

"Ne kadar önemli olduğumu biliyorum Hermione, tamam mı?" Dedi ve ne kadar sert konuştuğunu fark edip ekledi "Pardon"

"Lav, hadi ama, elbette takacağım"

"Canım Won-Won'um" Lavender Ron'a kolyesini taktıktan sonra ona sarılmıştı

"İzninizle, gidip kusacağım"

~

"Nerdeydin?" Hermione Ginny ve ben ortak salonda oturuyorduk. Harry uzun süredir ortalarda yoktu ve sonunda gelince merakımı bastıramamıştım

"Dumbledore'un yanında" dedi kendini koltuğa atarken

"Ne istiyormuş?"

"Bana düşünselini gösterdi"

"Hangi anı?"

"Voldemort ile ilgili bir anı. Okul yıllarından. Her neyse bu gün yeterince yoruldum, o yüzden odama gidip dinlenmek istiyorum" dedi ve kalkıp gitmeye başladı

~

"Ron!?" Hastane kanadına geldiğimde çoktan bir sürü Profesör ordaydı. Harry'nin yanına geçip çatık kaşlarla sordum

"Ne oldu?"

"Aşk iksiri"

"Bu okul bir gün bizim sonumuz olacak" dedim Harry'nin kulağına fısıltıyla

"Bezir kullanman çok akıllıcaydı Harry. Öğrencinle gurur duymalısın Horace" dedi Profesör Dumbledore

"Evet, gurur duyuyorum"

"Potter'ın hareketi kahramancaydı evet ama esas soru, neden bu oldu?" Heh, sonunda mantıklı bir soru. Teşekkürler Profesör McGonagall

"Evet, neden?" Dumbledore masanın üzerinde duran şarap şişesini alıp incelemeye başladı "Bu hir hediye gibi duruyor Horace. Bunu sana kimin verdiğini hatırlıyor musun?"

Profesör Slughorn kafasını sallayınca Dumbledore şişeyi kokladı

"Hafif bir meyan kökü ve vişne kokusu alıyorum, zehir kokusuyla beraber"

"Aslında ben de birisine hediye edecektim"

"Kime?"

"Size, müdür bey"

"Nerde o!? Won-Won'um nerde? Beni çağırdı mı!?"

Lavender içeri girip Hermione'yi Ron'un başında görünce sinirle soludu

"O ne yapıyor burda!?"

"Bende sana aynı soruyu soracaktım!" Diye sinirle ayağa kalktı Hermione

"Ben onun kız arkadaşıyım"

"Bende onun.." Hermione biraz duraksadıktan sonra devam etti "dostuyum"

"Dostu mu? Beni güldürme. Haftalardır konuşmuyorsunuz bile. Artık ilginç oldu diye şimdi barışmak istiyorsun!"

"O zehirlendi seni gerizekalı!" Dedi ve ekledi "Ve ayrıca, ben onu hep ilginç bulmuşumdur!"

Ron öksürüp hareket etmeye başlayınca Lavender yatağın kenarına oturdu

"Bak, gördün mü? Varlığımı hissetti!" Diyip Ron'a dönerek konuştu "Merak etme Won-Won ben burdayım!"

"Her..." Ron'un yarım sözlerini daha iyi duyabilmek için iyice eğilmiştik

"Her..."

"Ne diyor?" Diye fısıldadım Harry'nin kulağına. Harry omuz oynattı

"Hermione.."

Lavender göz yaşlarıyla koşarak revirden çıktı. Hermione ise Ron'un elini tutmaya başladı

"Genç olup aşkın iğnesini yemek" dedi ve devam etti Dumbledore "Her neyse biz artık gitsek iyi olur. Bay Weasley'e iyi bakılıyor"

Ginny'de dahil herkes çıkınca Harry ve ben Hermione'ye baktık

"Kapayın çenenizi" sırıtarak Harry'nin kolundan tutup dışarı çıkardım

~

"Yapma Ron. Kar yağdırıyorsun"

"Lavender'la nasıl ayrıldığımı bir daha anlatsana"

"Eee, seni hastanede ziyarete geldi. Ve sende konuştun"

"Yanlış anlamayın ondan kurtulduğuma çok sevindim. Ama sanki azıcık kızgın gibi" hepimiz Ron'un baktığı yere baktık

Lavender'ın gözlerinden resmen alev fışkırıyordu

"Azıcık mı?" Dedim kinayeyle

"Gerçekten o geceden hiç bir şey hatırlamıyor musun?" Diye sordu Hermione

"Hayır"

Hepimiz önümüze döndüğümüzde çok geçmeden Hermione sessizce konuşmaya başladı

"Harry, bu Katie" ikimiz de Hermione'nin başıyla gösterdiği yere baktık

Harry hızla ayağa kalkıp Katie'nin yanına giderken benim gözlerimde Draco'yu aramaya başlamıştı

Biraz sonra Büyük Salon'a giren Draco, Katie'yi görünce acıyla ona bakmaya başladı.

Aceleyle ayağa kalkıp Draco'yu dışarı çıkarmak için ona doğru yürümeye başladım. Ama çoktan arkasını dönüp gitmeye başlamıştı. Koşarak peşinden gittim

Draco birinci kattaki lavaboya girdiğinde hiç düşünmeden peşinden içeri girdim. Lavabonun önünde musluğu açıp ellerini iki yana dayadı ve sinirle üstündeki süveteri çıkarttı ve kenara fırlatıp derin nefesler alarak ağlamaya başladı

"Draco?" Ona daha da yaklaşıp parmak uçlarımda yükseldim ve sarıldım

Yaptığı şey kabul edilemezdi ama nedenini öğrendikten, omuzlarındaki yükü gördükten sonra bazı şeylere onun gözünden bakmaya başlamıştım.

Ondan ayrılıp elimi yüzüne koydum ve konuşmaya başladım

"Bunu isteyerek yapmadığını biliyorum. Ağlama lütfen. Bak Katie hâlâ hayatta, bunun için sevinmelisin"

"Ne yaptığını biliyorum Malfoy. Onu lanetledin, değil mi?" İkimiz de Harry'nin sesiyle arkamızı dönmüştük

Draco Harry'e bir lanet göndermişti. Harry son anda yana çekilerek kurtulmuş hemen sonrasında ise o da Draco'ya bir lanet göndermişti

Draco beni ittirip kendi de kenara çekildi. Azıcık gecikseydi Harry'nin laneti nerdeyse ikimize de çarpacaktı. Ama onun yerine musluğa çarpmış ve boruyu patlatmıştı

"Yapmayın!"

İkisi de beni dinlemiyor birbirlerine lanet göndermeye devam ediyorlardı

"Kesin şunu!"

"Sectumsempra!"

Harry'nin gönderdiği büyü Draco'ya çarptığında bir kaç adım gerileyip yere düşmüştü.

"Hayır!" Koşarak Draco'nun yanına gittim. Her yerinde derin kesikler oluşuyor ve vücudundaki kan suya karışıyordu. Hızlıca asamı çıkartıp bildiğim bütün iyileştirme büyülerini denemeye başladım ama olmuyordu. Yaptığım şey sadece kesiklerin büyümesini yavaşlatıyordu.

Harry yavaş adımlarla yanımıza geldi.

"Naptın sen!?" Diye bağırdım dolu gözlerle

Hiçbir şey söylemeden Draco'ya bakıyordu. Bir kaç saniye sonra Profesör Snape içeri daldığında önce bize sonra da yerde yatan Draco'ya baktı ve vakit kaybetmeden onun başına geçip bişeyler mırıldanmaya başladı

Gözümden süzülen bir damla yaşı silip ıslanmış kıyafetlerimi umursamadan Harry'nin yanına gidip kolundan tuttum ve dışarı sürükledim. Kimsenin olmadığı bir koridora geldiğimizde Harry'i duvara doğru ittirip kolunu bıraktım

"Naptın sen!? Onu nerdeyse öldürüyordun!"

"Ben, böyle olacağını bilmiyordum" dedi düşünceli bir şekilde

"Neden bilmediğin bir büyü yapıyorsun!? Ya daha kötü sonuçları olsaydı!?" Diye bağırdım

"Bana bağırıp durma! Hem bi dakka ya, senin onun yanında ne işin vardı!? Neden ellerin onun yüzündeydi?"

"Konumuz bu mu şimdi!? Sen tam olarak ne yaptığını idrak edemedin heralde, eğer Profesör Snape biraz daha geç kalsaydı Draco'ya ne olurdu hiç düşündün mü!?"

"Onun Katie'yi lanetlediğini ve muhtemelen Ron'u da zehirlediğini biliyorsundur umarım!"

"Aahh! Merlin aşkına konuyu saptırıp durma artık!"

"SENDE İTİRAF ET O ZAMAN! ONDAN HOŞLANDIĞINI BİLİYORUM! İTİRAF ET!"

Pekâlâ daha fazla saklamanın bir mantığı yoktu. Nasılsa bizi görmüştü artık burdan lafı döndüremezdim.

"EVET HOŞLANIYORUM! HATTA HOŞLANIYORUM BUNUN YANINDA HİÇ KALIR! ONA AŞIĞIM, O DA BANA AŞIK! OLDU MU!? RAHATLADIN MI!?"

"O BİR SLYTHERİN Y/N! DAHASI KÖTÜ BİRİ! APTALCA BİR HEVES YÜZÜNDEN-"

"Aptalca bir heves mi!?"

"Evet aptalca bir heves! Onu ne kadardır tanıyorsun ki!?"

"4. Sınıftan beri birbirimize karşı hislerimiz var Harry! Bu senin için yeterli olur mu!?"

"Yaptıklarına rağmen ona aşıksın yani öyle mi!?"

"Bu konuda hiçbir fikrin yok!"

"Neler yaptığını çok iyi biliyorsun Y/N, hiçbir şeyi değilse bile mezarlıkta olanları hatırla. Nasıl bir anda taraf değiştirdiğini, seni nasıl yakalayıp Voldemort'un önüne attığını!"

"Hahah! Sahne arkasını bilmediğin şeyler için seni suçlayamam ama doğrusu ne biliyor musun, ordan kurtulmamızın tek sebebi? Draco yardım etmeseydi ordan ancak cesedimiz çıkardı!"

"Neden bahsediyorsun?"

"Söylemek istediğim şey şu, eğer Draco kendine vurdurtup anahtara koşmamı söylemeseydi belki de ordan asla kurtulamayacaktık!"

"Yinede bu, yaptığı şeyleri değiştirmez! Seni resmen manipüle ediyor!"

"Sen-"

"Black! Draco'yu revire götürdüler, geliyor musun!?" Zabini Harry ve benim kavgamızı bölüp telaş ve aceleyle sormuştu

"Geliyorum" dedim ve onun peşine takıldım ama Harry beni kolumdan tutup durdurdu

Ne o ne ben bir şey söylemeden birbirimize bakıyorduk.

"Hadi!" Dedi Zabini biraz ilerleyip benim peşinden gelmediğimi fark edince durup bana seslenerek

Kolumu hızla çekip Harry'i arkamda bıraktım ve koşar adım Zabini'nin peşine takıldım...

~

"Draco!" Yükselen sesimle beraber ordaki herkes bana dönmüştü. Onlara daha da yaklaşarak devam ettim "Bende seninle geliyorum"

"Y/N?"

"Hahahah! Duydunuz mu? Potter'ın en yakın arkadaşı bize katılmak istiyor!" Diye kahkahalar eşliğinde bağırdı Bellatrix daha sonra bana dönüp yüzünü iyice yakınlaştırarak şüpheli gözlerle konuştu "Draco'yu, Sirius Black'in katili ile aynı evde yaşayabilecek kadar sevdiğine inanmamızı beklemiyorsun herhalde"

Sözleri her ne kadar öfkeden deliye dönmemi sağlasa da kendimi tutup sakin bir şekilde cevapladım

"Benim hakkımda ne düşündüğün umurumda bile değil. Senden hâlâ ölesiye nefret ediyorum ve bir gün Sirius'un intikamını alacağım ama şimdi senin geçmişte yaptığının aksine, ben sevdiğim adamın yanında duracağım" dedim ve sinirden yüzü düşen Bellatrix'i arkamda bırakıp Draco'ya doğru bir kaç adım attım

"Bunu yapamazsın" dedi Draco ellerini yüzüme yerleştirip kısık bir sesle konuşarak

Ellerimi onunkilerin üzerine koyup gözlerine bakarak konuştum

"Yapabilirim. Yapmak zorundayım. Kehaneti hatırla" dedim ve biraz duraksadım. Daha sonra kısık sesle devam ettim "Draco, eğer seninle gelmezsem öleceğim. Ve bu benim kalbimi acıtıyor. Ölsem bile senden ayrı kalma düşüncesi kalbimi acıtıyor. Bu yüzden seninle geliyorum"

~

"Zihnefend!"

Her zamankinin aksine beynim acımıyor, anılarım arasında geçiş yapılırken iki büklüm yere düşmüyordum. Sadece bekliyordum. Profesörün aradığı şeyi bulamayıp zihnimden çıkmasını bekliyordum. Neyseki bu fazla uzun sürmedi.

"Bu defa gayet başarılıydınız Bayan Black"

"Dün gece gördüğüm rüyadan sonra artık daha dikkatli olmam gerektiğini anladım Profesör" dedim asık bir suratla

"Kehanet olduğunu mu düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum. Ama her şeye hazırlıklı olmam gerekiyor"

Profesör Snape anlayışla başını salladı. Draco'nun revire kaldırılmasından bu yana bir gün geçmişti.

"Ne düşündüğünü biliyorum" dedi Profesör gözlerimi yere sabitleyip düşüncelere daldığım sırada. "Bu sabah ofise gelmeden önce Madam Pomfrey'in yanına uğradım" dedi masasındaki düzenli dağınıklığı arkası bana dönük bir şekilde toparlarken. Devam etti "Draco'nun 1 saat içinde odasına dönebileceğini söyledi. Yani bu da tam 10 dakika sonra oluyor"

"Siz ciddi misiniz!? Tamamen iyileşti mi yani!?" Diye sordum heyecanla

Harry'nin yaptığı büyü hakkında en ufak bir fikrim yoktu ve o yaralardan sonra Draco'nun nasıl ve ne zaman iyileşeceğini de bilmiyordum ama neyseki uzun sürmemişti

"Evet, birazdan revirden ayrılır. Gidip onu görmek istiyorsan acele etsen iyi olur" dedi hâlâ bana bakmadan

Sevinçle kapıya koştuğumda elim kapının kolunda kaldı. Çıkmadan önce aklımdaki soruyu sormaya karar vermiştim

"Profesör" dedim ona dönerek "Draco ve beni yasak ormana göndermeniz aslında bir ceza değildi, değil mi?" Snape yaptığı işi bırakıp bir süre öylece durdu ama sonra sorumu görmezden gelerek devam etti

"Draco'yu görmek istiyor musun istemiyor musun?" Sorun değil Profesör, ben cevabımı aldım

Hafifçe gülümseyerek bir kaç adımda Snape'in yanına gittim ve hiç beklemediği bir anda ona sarıldım.

"Teşekkür ederim Profesör" ayrıldığımda Snape resmen şaşkına dönmüştü. Tekrar kapıya gidip ben tam çıkmak üzereyken birden üstünü başını sanki kıyafetlerini kırıştırmışım gibi düzlemeye başladı ve konuştu

"Bunun için Gryffindor'dan -5 puan!" Kıkırdayarak dışarı çıktım ve revire koşmaya başladım. Draco odasına geçmeden ona yetişmeliydim..

~

Hastane kanadına koşarak gitmiş olsam da Draco orda değildi. Madam Pomfrey'e sorduğumda biraz önce çıktığını öğrendim. Vakit kaybetmeden bu defa da zindanlara doğru koşmaya başlamıştım. Belki onu yolda yakalayabilirdim.

Nerdeyse gelmiştim ama yol kısaldıkça onu görme ümidim de azalıyordu. Keskin bir şekilde koridorun sağına döndüğümde Zabini'yle çarpışmıştım

"Zabini! Draco nasıl, iyi mi!?"

"Yok canım ne özrü, saçmalama olur böyle kazalar. Ayağımı bir trol gibi ezmiş olsan da hiç önemli değil" dedi Zabini ona çarpıp özür dilemeden Draco'yu sorduğum için beni iğneleyerek

"Senin ayağın benim merak ettiğim son şey bile değil. Draco iyi mi onu söyle bana" dedim kollarımı göğsümün üzerinde katlayarak

"Çok iyi" dedi ve daha kısık bir sesle kendi kendine konuşurmuş gibi ekledi "Ayağımın aksine"

"Beni ona götürsene"

"Yok artık!? Bir Gryffindor'u içeri aldığım öğrenilirse gölün camını kırıp beni suya atarlar ve sirenlere yem ederler. Hayatta olmaz"

"Ne kadar dramatize ettin be. Alt tarafı kafanı bedeninden ayırmamı istemiyorsan beni gizlice içeri sokacaksın"

"Sen beni anlamadın heralde, Gryffindor cübbeli birini benim yanımda, ortak salonda gördükleri anda işimiz bitirirler"

Cübbe, tabi ya!

"Soyun" ben bir anda hiçbir açıklama yapmadan bunu söyleyince Zabini kollarını kendine dolayıp şok içinde konuştu

"Ne!? Ben bu ihaneti Draco'ya yapamam. Üstelik tipim değilsin"

"Ne diyosun ya?" Dedim kaşlarımı çatıp, sanki zorla ırzına geçicekmişim gibi davranıyordu. "Gerizekalı cüppeni çıkartıcaksın!"

"Haa" dedi yeni aydınlanmış gibi. Daha sonra cübbesini çıkartırken "O öyle mi söylenir ya" diye de ekledi

Bu konuşma bana bir yerden tanıdık gelmişti ama.. Sanırım git gide Malfoy'a benziyordum

Zabini'nin uzattığı Slytherin cübbesini giyip kapşonunu kapattım. Bu şekilde önümü bile görmüyordum ki bu iyi bir şeydi. Kimse yüzümü göremeyecekti

Zabini'nin koluna girip beni yönlendirmesine izin verdim. İçeri girdiğimizde Draco'nun odasına giderken konuşmaya başlamıştı

"Şimdi ben yanında şifreyi söyledim diye her gece Draco'nun yanına gelmezsin değil mi?"

"Neyim ben sapık falan mı? Tabiki gelmem" Elbetteki gelicem

Sorunsuz bir şekilde Malfoy'un odasının önüne geldiğimizde Zabini kapıyı açınca ikimizde içeri girdik.

"Beni rahatsız etmemeni söylememiş miydim Blaise?" Kapşonu kafamdan çıkardığımda Malfoy'un bize arkasının dönük olduğunu ve yatakta duran gömleğini giymek için pijamasının düğmelerini açmaya çalıştığını gördüm.

Kim olduğuna bakmadan nasıl Zabini'nin geldiğini anlamıştı ki şimdi bu? Neyse, sanırım sadece o bu şekilde Draco'nun odasına girebiliyordu diye düşündüm

"Söylemiştin, ama mecbur kaldım. Yoksa işin sonunda kafam bile kopabilirdi" dedi Zabini

"Kafan mı kopabilirdi? Kim yapacakmış bunu?" Dedi Malfoy pijamasının üstünü çıkarttığı sırada. Üstü tamamen çıplaktı ve ben onu bu şekilde izlemekten hiç utanmıyordum

"Ben" bu sözümden sonra Draco keskin bir şekilde bana döndü. Ona gülümseyerek bakıyordum ama daha fazla dayanamayıp koşarak, üstüne atlarcasına Malfoy'a sarıldım. Sanki yaralanan o değilmiş gibi kendimi öyle bir bırakmıştım ki ona..

"Buraya nasıl geldin?" Malfoy'dan ayrıldığımda gülümseyerek sormuştu bunu bana

Üzerimdeki cübbeyi çıkartıp Zabini'ye uzatırken kıkırdayarak konuştum "Azıcık tehtit işimi gördü"

"Blaise'i tehtit edip hayatta kalan iki kişiden biri olduğunu söylemeden geçemeyeceğim"

"İki kişi mi? Diğeri kim?" Diye sordum merakla çattığım kaşlarımla

"Granger.." dedi Zabini maziye dalıp gitmiş gibi. Sonrasında hafızasından dehşet verici bir şeyi siliyormuşcasına kafasını sallayıp gerçek dünyaya döndü

Draco ve ben gülmeye başladık. Zabini'nin Hermione'den böylesine korkması oldukça komikti. İkimizde hâlâ gülerken ben bir anda gülmeyi kesip Malfoy'un koluna yumruk attım

"Ah! Niye vurdun?"

"Bu beni korkuttuğun içindi" diyip tekrar aynı yere vurdum

"Ah! Bu ne içindi!?" Diye tekrar acıyla kolunu tuttu Malfoy

"Bu Ron'u zehirlemiş olduğun ihtimali içindi!"

"Yani, yanlışlıkla öyle ufak bir kaza olmuş olabilir" dedi Malfoy diğer koluyla kafasını kaşıyıp bana bakmamak için tavana bakarken. Bu defa bacağına tekme attığımda vurduğum yeri tutup sekerek bir kaç adım geri gitti

"E oha ama! Bu ne içindi!?"

"Bu Harry'e yenildiğin içindi!" Bir kez daha elimi kaldırıp vurmak üzereydim ki Malfoy bir anda Zabini'ye bakıp konuştu

"Blaise! Ne gülüyosun yardım etsene!"

"Valla hiç beni karıştırma, ben şu an çok eğleniyorum"

"Sende birkaç gün daha revirde yatmamı mı istiyorsun anlamadım ki" diye bana döndü Malfoy, ona bir adım attığımda o da geriye doğru bir adım atmıştı

"Nereye kaçıyosun?" Dedim kollarımı göğsümün üzerinde katlayıp kaşlarımı yukarı kaldırarak

Draco olduğu yerde durunca bir iki adımda önüne geçtim ve gözlerine bakmaya başladım. Daha sonra kollarımı açıp boynuna doladım ve parmak uçlarımda yükselip ona uzun bir öpücük verdim.

"Oldu o zaman, bana iyi günler" şimdiye kadar bayağı eğlenen Zabini, Draco'yu öpmeye başlayınca eğlencesini böldüğüm için iğrenerek suratını asıp odadan dışarı çıkınca Malfoy ve ben yalnız kalmıştık

Öpücüğün sonunda ondan ayrılınca Draco yavaşça konuştu

"Peki bu ne içindi?"

"Bu da seni özlediğim içindi" dedim sessizce

"Bunu daha sık yapmalısın"

"Sende çeneni kapamalısın" dedim sırıtıp onun yatağına oturduğum sırada

"Anlat bakalım Potter'la aranda nasıl bir kıyamet koptu?" Dediğinde gömleğini üzerine geçirmiş, yanıma oturmuştu

"Aslında gayet medeni bir şekilde tartıştık"

"Nasıl yani? Kimse kimsenin saçından tutup kafasını duvardan duvara vurmadı mı?"

"Yani, Zabini 30 saniye geç gelseydi muhtemel senaryomuz o olurdu ama hayır. Öyle bişey olmadı"

"Üzüldüm. Oysaki Potter'ın kafasının ezilmiş olmasını isterdim"

"Draco!"

"Şaka! Şakaydı!" Dedi Draco hafifçe kendini çekerek. Ardından bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Yani Draco sessizliği bozup konuşuncaya dek

"Şimdi ne olacak?"

"Bilmiyorum. Tam barıştım derken yeniden küstük. Bu defa beni nasıl affeder hiç bilmiyorum.." dedim dizlerimdeki ellerime bakarak

Draco yavaşça bana sarıldı. Boy farkımızdan dolayı benim kafam onun göğsüne geliyordu

"Sen affedilecek bir şey yapmadın Y/N, kendini suçlu hissetme"

"Biliyorum, ama elimde değil. Harry'i seviyorum ve onunla küs kalmak hoşuma gitmiyor"

"Anlıyorum" dedi ve derin, sıkıntılı bir nefes verip devam etti "Aslında, ben her şeyi yoluna koyana kadar biraz ayrı kalsak iyi olur"

Tam derin bir nefes almış konuşmaya başlayacaktım ki Draco benden önce davranıp susturdu beni

"Ne söyleyeceğini iyi biliyorum. Bana yardım etmek isteyeceksin ama bu defa olmaz. Yapmam gereken son iki görevim daha var. Onları da yaparsam Karanlık Lord'dan dileğimi dileyebilirim"

Kendimi ondan ittirip sinirle konuşmaya başladım

"Seni sevdiğimi ve tüm yükü tek başına kaldırmana gerek olmadığını ne zaman anlayacaksın Draco!? Ben artık bunun hakkında tartışmaktan bıktım! Ya şu görevlerine beni de dahil edersin ya da uğruna dilek dileyeceğin bir kız kalmaz!"

"Y/N-"

"Benim kimsenin korumasına ihtiyacım yok! Kendimi koruyabilecek kadar güçlüyüm ben. O yüzden benim için endişelenip durmayı bırak!"

"Hayır, demek istediğim.. Yani, aslında, seninde kötü biri olmanı istemiyorum"

Draco'nun ellerini tuttum ve konuşmaya başladım

"Anlıyorum, kimsenin bana kötü biriymişim gibi bakmasını istemiyor, bu yüzden tüm pis işleri sen halletmeye çalışıyorsun ama bunu sende hak etmiyorsun"

"Hak edip etmemem kimin umurunda? Zaten herkes beni kötü ve zorba biri olarak tanıyor. Ama sen öyle misin? Herkesin gözünde bir kurtarıcı gibisin"

"Draco, yapma bunu. Lütfen. Hem kehanette ne dediğini unuttun mu? 'Son varise güven' Son varis benim. Bana güvenmek zorundasın"

"Bu sadece bir tahmin"

"Tahminse tahmin, büyük olasılıkla benim işte"

"Çok inatçısın Black"

"Bunu bana kavganın sebebi olan Malfoy mu söylüyor?"

Draco hafifçe kıkırdayıp yeniden sarıldı bana

"Draco, çıplak değilsiniz değil mi? Bakın içeri giriyorum" Zabini'nin sesi kapının arkasından geliyordu. Draco ve ben çatık kaşlarla birbirimize baktık

"Bakın giriyorum, günah benden gidiyor. Eğer kapıyı açtığımda ömrüm boyunca hafızamdan çıkmayacak bir şey görürsem ikinizi de öldürürüm" ben kıkırdarken Draco ciddiliğini koruyup konuştu

"İçeri gel"

Kapı yavaşça açılınca elleriyle gözünü kapatan Zabini içeri girdi

"Gözlerimi açmadan önce ikinizde birbirinizden 30 metre uzaklaşır mısınız?"

"Salak oda zaten 20 metre"

"He, olsun siz uzaklaşın"

"Aç şu gözlerini. Noldu niye geldin?"

Zabini iki parmağını aralayıp bize baktıktan sonra kendince bir tehlike olmadığını varsayıp ellerini gözlerinden çekti ve konuşmaya başladı

"Snape, Draco Black'le özlemini giderdikten sonra yanıma gelsin, diyor. Birde Black çıkarken kimseye görünmesin dedi"

"Benim burda olduğumu biliyor mu!?" Dedim panikle

"Sen buna paniklediyse geçen sefer geldiğinde de burda olduğunu fark ettiğini bilmiyorsundur o zaman" dedi sanki çok normal bir şeyden bahsediyormuş gibi

"Ne!?"

"Kızı panikletmeyi bırakta başka bir şey dedi mi onu söyle"

"Demedi"

"O zaman niye hâlâ burdasın?"

"İnanmıyorum, beni kovuyor musun?" Dedi olayı dramatize ederek

"Evet, kovuyorum" dedi Draco

"Ha!?" Dedi şok olmuş gibi. Ardından bana pis pis bakıp odadan ayrıldı

Neydi bu şimdi? Gören de Draco'yla aranıza girdim sanacak

"Neyi var bunun?"

"Her zaman böyle değildi. Seninle tanıştıktan sonra böyle oldu"

"Yok artık. Onun gibi soğuk, ciddi ve korkutucu bakışlı birini böyle komik birine mi çevirdim? Ben bir katilim.."

Draco gömleğinin düğmelerini iliklerken bana güldü. İlikleme işi bitince kravatını takıp cübbesini bana uzattı. Tek kelime etmeden cübbeyi giyip kapşonunu kafama geçirdim. Tam kapıdan çıkmak üzereydik ki birden durdum

"Zabini'yle gitsem daha iyi olur"

Draco kaşlarını çatıp sordu "Neden?"

"Senin koluna girersem fazla dikkat çekeriz"

Sonuçta yakışıklı popüler ve zengin biriydi. Kolunda bir kızla görünmesi herkesin dikkatini çekerdi

Draco biraz düşündükten sonra kafasını sallayıp Zabini'yi çağırmaya gitti. Fazla geçmeden ikisi de geri gelmişti.

Zabini yüzüme bile bakmadan kolunu uzattı bana. Şu anda resmen trip yiyordum. Sorgulamadan koluna girip ortak salondan çıktık.

Tenha bir yere geçtiğimizde Draco'ya cübbesini uzattım ve gitmeden önce hiç beklemediği bir anda onu yanağından öpüp koşarak ordan uzaklaştım.

-Draco'nun Ağzından-

Elimi Y/N'nin öptüğü yere koyup şaşkınlıkla arkasından baktım. Bir gün onun yüzünden delirecektim ama ne zaman..

"Flörtleşmeniz bittiyse Snape'in yanına gitmeyi düşünürmüydünüz Malfoy hazretleri?"

Blaise'in omzuna yumruk atıp konuştum

"Sakın kız gibi triplere girme hiç çekemem"

"Black'inkini çekiyorsun ama"

"Salak o benim kız arkadaşım"

"İyi be.." dedi Blaise. Daha da uzatırdı ama acelem olduğu için fazla tutmak istememişti beni

Hızlı bir şekilde ondan ayrılıp Snape'in ofisine gittim ve içeri girip kapıyı kapattım

"Ne oldu?"

"Karanlık Lord, dolabı soruyor"

Nasılsınız aşklarımmm?
Vote sınırı 100
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizi seviyorumm♡♡

 

Loading...
0%