@ilydacinar
|
Vote sınırı 100 "Karanlık Lord, dolabı soruyor" "Şimdiden mi?" "Onun nasıl biri olduğunu biliyorsun. Beklemeyi sevmez. Elini çabuk tutsan iyi olur. Tabi yardım istemiyorsan başka.." "Yardım istemiyorum. Daha kaç kere söyleyeceğim!?" "İnat etme Draco-" "Söyleyecek başka bir şeyin yoksa gidip dolapla ilgilenmem gerekiyor" dedim Profesörün sözünü kesip Profesör derin bir nefes verip konuştu "Gidebilirsin" Hiçbir şey söylemeden çıktım ordan. Ardından hızlı adımlarla ihtiyaç odasına gitmeye başladım.. -Y/N'nin Ağzından- "Harry nerde?" Ortak salona girer girmez ilk sorduğum şey bu olmuştu "Ginny ile Melez Prens'in kitabını saklamaya gitmişti. Birazdan burda olurlar" dedi Hermione Ron ile üçlü koltuklarda otururken "O zaman ben odama çıkıyorum. Onunla yeniden kavga edemicem" dedim ve yönümü dönüp yürümeye başladım Hermione koltuktan kalkıp koşarak yanıma geldi ve elimi tuttu "Bekle, belkide bizim yanımızda her şeyi konuşup halledebilirsiniz" "Bu konuyu Harry'le konuşarak anlaşabileceğimizi sanıyorsan yanılıyorsun Herm" "Lütfen Y/N, en azından bir dene" "Boşuna uğraşıyorsun" "Hadii lütfen" dedi ve beni çekiştirerek Ron'la aralarına oturttu Pes edip derin bir nefes verdim ve gülümseyerek Ron'a döndüm "Selam Ron, nasılsın?" Ron bana hiç bakmadan diğer tarafa döndü. "Yapma, sende mi bana kızgınsın?" Ron yine hiçbir şey demeden bana bakmamaya devam ediyordu "Ronald!" "Onunla konuşmamı beklemiyorsun heralde Hermione!?" "Neden!? Y/N birine zarar mı verdi? Ya da birini mi öldürdü!?" "Malfoy'la sevgili! Bundan daha kötü ne olabilir ki!?" "Ee ne olmuş yani!? Birbirlerini seviyorlarsa bunda ne gibi-!" "Hayır Hermione, sorun değil" diyip onun lafını böldüm ve Ron'a dönüp konuşmaya devam ettim "Ne düşündüğünü anlıyorum Ron, onun kötü biri olduğunu düşünüyorsun. Haksızda sayılmazsın, geçmişte çok fazla hata yaptı ama inan bana değişmeye çalışıyor. Ona bir şans verseniz ne olur?" "Beni zehirledi Y/N!" "Ne? Kanıtın bile yok. Ayrıca Draco asla böyle bir şey yapmaz!" Dedim ve daha kısık bir sesle ekledim "Yani en azından bilerek yapmaz.." "Kanıta gerek var mı!? O yaptı işte!" "Nerden biliyorsun?" Ron başta söylemek istemese de sonunda kısık sesle konuştu "Harry söyledi" "Harry söyledi?" Diyip histerik bir gülüşle devam ettim "Ve sende sorgusuz sualsiz inandın öyle mi?" "Ayrıca Katie'yi de lanetledi!" "Ron sen ne dediğini bilmiyorsun tamam mı! Hiçbir şeyden haberin yok!" "Neyden haberim yok Y/N? Söyle de bileyim!" Yeniden histerik bir şekilde güldüm ve konuştum "Draco'ya olan nefretiniz gözünüzü kör etmiş! Ne anlatırsam anlatayım yinede ondan nefret etmeye devam edeceksiniz" dedim ve kollarımı göğsümün üzerinde katlayıp bacak bacak üstüne atarak yerime oturdum Ron derin bir nefes alarak bana doğru bir adım attı ama ona bakmadığım için sözlerini yutup sinirle ortak salondan çıktı "Ron!" Diye bir kaç adım atarak arkasından bağırdı Hermione "Sorun değil peşinden gidebilirsin. Benim yüzümden senden de nefret etmesin sonra" Hermione sıkıntılı bir nefes verip yanıma geldi ve oturdu. Daha sonra bana sarılarak konuşmaya başladı "Malfoy'u ne kadar sevmesem de ilişkinize saygı duyuyorum. İlk öğrendiğimde bende Harry ve Ron gibi hissetmiştim ama sizi beraber gördükten sonra bu durumu kabullendim. Onlarda kabullenecektir. Sadece biraz zamana ihtiyaçları var" Hermione'nin sarılışına karşılık verip konuştum "Umarım haklısındır.." "Ron neden biri tüm yemeğini bitirmiş gibi sinirliydi?" Ginny ve Harry'nin ortak salona girdiğini Ginny'nin sesinden anlamıştım Hermione ayağa kalkıp ikisinide oturduğumuz koltuğa getirirken bende ayağa kalkmıştım. Harry yarı yola kadar gelmiş ama ben ayağa kalkınca beni görüp durmuştu. "Onun burda ne işi var?" "Nasıl ne işi var? Hani o da bir Gryffindor ya, ortak salonda olması gayet normal değil mi?" Dedi Ginny Harry'nin önüne geçip kollarını göğsünün üzerinde katlayarak "Ron'a ne olduğu şimdi anlaşılıyor" dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı "Beni dinlemeyecek misin Harry?" Diye seslendim arkasından. Durdu ama bana bakmadı "Ne anlatacaksın? Nasıl Malfoy gibi hasta ruhlu bir saf kötüye olan aşkını mı?" "Neden anlamadan, dinlemeden onun hakkında böyle konuşuyorsun? Neden herkes böyle konuşuyor!? Hiç kimse Draco'nun değişmek için nasıl çabaladığını görmüyor mu!?" Diye bağırdım Harry sinirle bana dönüp üstüme yürüdü ve aynı benimki gibi bir sinirle bağırmaya başladı "Nasıl oluyorsa bunca insanın göremediği değişimi sadece sen görüyorsun! Sadece sen inanıyorsun! Ama senden başka kimse ne değişimi görüyor ne de ona inanıyor!" "Ne yani sence ben tüm bunları uyduruyor muyum!?" "Belkide evet. Belkide onun manipülelerine inanıyorsun!" "Draco beni manipüle etmiyor! Bana asla böyle bir şey yapmaz!" "Nerden biliyorsun!?" "Sen nerden biliyorsun!? Onu ne kadardır tanıyorsunda bu kadar emin konuşabiliyorsun!?" "ONUN GİBİ AŞAĞILIK BİR ÖLÜM YİYEN'DEN BAŞKA NE BEKLİYORSUN Kİ!? SONUÇTA HEPSİ AYNI DEĞİL Mİ!? HEPSİ DE SONSUZA KADAR CEHENNEMDE YANMASI GEREKEN BİR AVUÇ KATİL-!" Daha fazla dayanamayıp Harry'nin yüzüne yumruğumu indirdim ve dolu gözlerle ortak salondan ayrıldım. Bu kadarı çok fazlaydı... -Hermione'nin Ağzından- Y/N'nin attığı yumruk beni de Ginny'i hem korkutmuş hemde şaşırtmıştı. Harry çenesini tutarak doğrulurken Y/N çoktan ortak salondan çıkmıştı bile. Ginny hızla Harry'nin yanına gidip yüzüne baktı "Ne dedim ben şimdi!? Doğruları söylediğim için miydi tüm bunlar!?" Üzüntüyle Harry'e dönüp konuşmaya başladım "Harry, Regulus ve Lrya'da ölüm yiyendi..." Harry söylediklerinin farkına varıp pişmanlıkla Y/N'nin arkasından baktı ama çok geçti. Söz ağızdan çıkmıştı bir kere.. -Y/N'nin Ağzından- Koşarak geldiğim Kara Göl'de her zamanki gibi kimse yoktu. Banka oturduğum anda kendimi tutmayı bırakıp akmak için bin türlü savaş veren göz yaşlarım sonunda yanaklarımdaki yerlerini bulmuştu "Neden çabalıyorum ki!? Zaten fikrini asla değiştirmeyecek! Neden olmayacak bir şeyi zorlayıp kendimi üzüyorum!?" Diye bağırdım kendime Luna sesimi duyup koşarak yanıma geldi ve üstüme atlayıp kafasını yana yatırarak yüzüme bakmaya başladı "Sorun Harry, beni asla anlamıyor!" Diye isyan eder gibi konuşmaya başladım. Luna miyavladı "Draco'nun ölüm yiyen olduğuna o kadar emin ki! Hayır yani onu gözleriyle görmedi bile!" Luna tekrar miyavladı "Bana söylediği şeyi bir duysaydın sende ona bu kadar kızgın olurdun" dedim. Luna tekrar miyavlayınca da devam ettim "Bana, Ölüm Yiyen'lerin sonsuza kadar cehennemde yanması gereken bir avuç katil olduğunu söyledi! Üstelik annem ve babamın da birer Ölüm Yiyen olduğunu bildiği halde!" Dediğimde göz yaşlarım daha da şiddetlenmişti. Luna ön patilerini boynuma dayayıp ayağa kalktı ve yanağımdan aşağı süzülen yaşları yaladı. Onun bu hali az da olsa gülümsememe neden olmuştu "Teşekkür ederim.." dedim Luna'ın başını okşayıp ona sarılırken... ~ "Sizi hastane kanadına götürmemiz gerekiyor efendim" dedi Harry Dumbledore'un oturmasına yardım ederken "Hayır. Severus, Severus'a ihtiyacım var. Uyandır ve ne olduğunu anlat. Başka hiç kimseyle konuşma-" Dumbledore'un konuşması, astronomi kulesinin dışından gelen ayak sesleriyle bölündü. Gelen kişi Draco'ydu Draco Dumbledore'u görür görmez asasını çekmişti. Harry ise aynı şekilde karşılık verip Dumbledore'un önüne geçmişti Dumbledore Harry'nin kulunu tutup asasını indirmesini ve kenara çekilmesini sağladıktan sonra konuştu "İyi akşamlar Draco. Bu güzel bahar akşamı seni buraya hangi rüzgar attı?" "Potter'ın burda ne işi var!?" Dedi yavaşça odanın ortasındaki dev çember şeklindeki demirden gezegenin etrafından dolanırken "Bu zamanlarda yaşlı biriyle sohbet etme nezaketini gösteren birilerini bulmak oldukça zorlaştı. Neyseki Harry beni kırmadı" "Ne istiyorsun Malfoy!?" "Konuştuğum kişi sen değilsin Potter!" Diye cevap verdi Draco, ardından tekrar Dumbledore'a döndü "Yanında kim olduğu umurumda değil! Senin için seçilen kadere boyun eğmek zorundasın!" Dumbledore iki elini de yavaşça havaya kaldırıp konuştu "Bunu yapmak zorunda değilsin-" "Expelliarmus!" Dumbledore asasız kalınca Harry Profesörün önüne geçti "Biri kaderine boyun eğecekse bu kişi sen olacaksın Malfoy!" Harry tam lafını bitirmişti ki astronomi kulesinin kapısı bir anda açıldı "Demek yalnız değilsin" diye sakince konuştu Dumbledore. Hemen ardından ise hızlı adımlarla içeri Bellatrix, Greyback ve birkaç Ölüm Yiyen daha girdi. "Bakın burda kimler varmış" diye gülümseyerek konuştu Bella. Daha sonra Draco'nun yanına gelip kulağına doğru fısıldadı "Aferim Draco" "Bellatrix Lestrange!" Diye bağıran Harry asasını iki eliyle tutup sinirle ona doğrulttu "Harry Potter. Vaftiz Baban nasıl?" "Belkide buna kendin bakmalısın! Expelliarmus!" Harry'nin laneti Bella'ya çarpmadan önce Draco tarafından engellenmişti "İyi deneme Potter" diye histerik bir kahkaha attı Bella. Ardından Harry'e bir lanet gönderdi. Bunlar astronomi kulesinde çıkan uzun çarpışmanın ilk adımlarıydı.. Ne kadar sürdü bilinmez ama tüm bunlar Harry'nin yaralanması ve Dumbledore'un etraflarına güçlü bir kalkan büyüsü yapmasıyla ara vermelerine neden olmuştu. Yani sadece Harry için ara vermesine. Çünkü dışardakiler kalkanı kırmaya, Dumbledore ise güçlendirmeye çalışıyordu "Harry, iyi misin!?" Harry cevap vermek yerine karın boşluğunda hissettiği yoğun acıya bakıyordu. Vurulmuştu ve oldukça fazla kan kaybediyordu. Acıyla bağırdı Harry "Aaaah!" Dumbledore daha fazla dayanamayacaklarını anlayıp yerde yatan Harry'e sarıldı ve kalan son gücüyle cisimlenmeyi başardı... ~ Nefes nefese kalarak uyandığım rüyanın etkisinden çıkmam birkaç saniyemi almıştı. Yataktan hızla kalkıp ayakkabımı bile giymeden çoraplarım ve pijamalarımla düşe kalka ortak salona koştum. Hermione ve Ginny her zamanki gibi erkenciydi. Bir hışımla girdiğim salonda herkes bana bakıyordu. Nefes bile almadan Hermione'lerin yanına gidip koltuğa çarparak durdum "Harry nerde!?" "Hey, sakin ol. Ne oldu, rüyanda görüp 3 gün önceki kavganızın rövanşını almaya mı karar verdin?" Dedi Ginny "Çok acil! Harry nerde!?" Diye bağırdım. Bu defa cevaplayan Hermione olmuştu "Dumbledore'un yanına gitmişti" "Ne zaman!?" "Çok olmadı-" Hermione'nin lafının sonunu bile dinlemeden Dumbledore'un ofisine koşmaya başladım. Koridorda beni gören bir daha dönüp bakıyordu. Öyle müşkül durumdaydım ki resmen. Ayağımda çoraplarım, altımda pijama şortum, üstümde kısa kollu pijamam onun üstünde de bir kolu omzumda diğeri koşarken aşağı kayan ceketim vardı. Saçlarımı saymıyordum bile.. Dumbledore'un ofisinin kapısını açan heykeli uzaktan gördüğümde merdiveler oluşmaya başlamıştı bile. Anlaşılan biri ofisten dışarı çıkıyordu. Merdivenin önüne geldiğimde Profesör McGonagall'ı aşağı inerken görmüştüm ama onu bekleyemezdim. Hızlıca merdivenleri çıkıp yanında geçtiğimde arkamdan seslendiğini duymuştum "Bayan Black! Neler oluyor!?" Cevap vermeye vaktim yoktu bende tırmanmaya devam ettim Ofisin kapısını kırarcasına açtığımda hızımı alamayıp ağzı üstü yere kapaklanmıştım ama saniyeler içinde ayağa kalktığımda Harry ve Dumbledore'un şaşkınlıkla bana baktığını görmüştüm. Harry Dumbledore'un kolunu bırakmış anlamaz gözlerle bana bakmaya devam ediyordu. Üstümü silkelerken Dumbledore'un yanına doğru yürüdüm "Y/N, onca yolu bize hoşçakal demek için mi geldin yoksa?" "Profesör sizinle çok önemli bir şey konuşmalıyım!" "Elbette konuşalım, ama bunu geldikten sonra yapamaz mıyız?" "Hayır, çok önemli. Hemen konuşmamız gerekiyor" "Buyur öyleyse" dedi yanımdaki sandalyeyi göstererek. O ve Harry karşıma geçerken konuştum "Mümkünse yalnız" Harry Dumbledore'a baktıktan sonra sinirle bana döndü ve ardından dışarı çıktı. Bende vakit kaybetmeden lafa girdim "Kanet, yani kehanet rüyası gördüm. Sizinle ilgiliydi" "Kehanet mi? Sıradan bir rüya olmadığına emin misin?" "Emin, artık az çok ayırt edebiliyorum ama bundan kesinlikle eminim. Bu bir kehanetti!" "Ne gördün?" Gördüklerimi bir bir anlattıktan sonra susup Profesörü izlemeye başladım "Ne düşünüyorsunuz? Aklınızda bir plan var mı?" "Hayır, ama sende bir tane var galiba?" "Evet" dedim ve anlatmaya başladım "Aslında en başta başka bir yere cisimlenmenizi önerecektim ama sonra Draco'nun başının belaya gireceği aklıma geldi. Sonuçta o sizi arıyor ve aradığını bulamazsa bu hiç iyi olmaz. En iyisi Bellatrix ve diğerleri gelip çatışma başladığında birkaç kişiyle beraber onları basalım. Harry biraz yaralanacak ama iyileşebilir. Hem kehaneti fazla bozmayız hem de tüm suç onlara kalır ve Draco işin içinden kolayca sıyrılır" Dumbledore, sözlerimi bitirdikten sonra bana gülümseyerek baktı ve konuştu "Her zamanki gibi çok zekisin Y/N. Çok güzel bir plan kurmuşsun" "Yani planımı uygulayacak mısınız?" "Evet" dedi ve ayağa kalktı. "Her şeyi ayarladığımıza göre Harry ve ben artık gitsek iyi olur" "Peki ben napim? Diğer Profesörlere haber vereyim mi?" "Hayır, olayların akışını bozmamamız gerekiyor. Ben buraya tekrar dönmeden hemen önce diğerlerine haber veririm. Sende bu süre boyunca odandan hiç çıkma ve bundan hiç kimseye bahsetme" Kafamı sallayıp çıkışa yöneldim. Tam kapıyı açtığımda Harry'le göz göze gelmiştik. İkimizde birbirimize öfkeyle bakıyorduk ama ben ilerlemeye devam edince o arkamda kalmıştı Hızla odama döndüğümde bana sorulan soruları görmezden gelerek duşa girdim ve hazırlanmaya başladım. Onlar geldiklerinden günün sonu olmasına rağmen her şey yeni başlayacaktı ve ben buna hazır olmalıydım... "Y/N, hasta mısın? Sabahtan beri uyuyorsun" Hermione'nin sesine uyanıp göz kapaklarımı araladım "Yoo azıcık kestir- Dur sabahtan beri mi!?" Bir anda ayağa kalkıp saate baktım "İyi misin?" Diye soran kişi bu defa Ginny'di "Nasıl uyuyakalırım!?" Harry ve Dumbledore'un gelmesine az bir zaman kalmıştı ve şimdi ne yapacağımı bilmiyordum. Beklemeye devam mı etmeliydim yoksa onların yanına mı gitmeliydim? Biraz düşündükten sonra zaten diğer Profesörlerin destek için astronomi kulesine gideceği aklıma gelince benimde gitmemde bir sakınca olmaz diye düşündüm ve koşarak kuleye gitmeye başladım "Umarım geç kalmamışımdır!" Diye söylenip son katı da çıktıktan sonra hızla kapıyı açıp içeriye girdim. Dumbledore ordaydı ama Harry yanında değildi "Profesör? Harry nerde?" Diye sordum telaşla "Onun gitmesi gerekti" diye sakince cevapladı "Nasıl? Yanıldım mı? Yanlış mı gördüm? Kehanet yalan mıydı?" "Hayır, yanlış görmedin. Kehanetlerin hiçbir zaman yanlış değildi" "O zaman neden Harry burda değil? Hiçbir şey anlamıyorum Profesör" Diye tekrar sordum. Telaşım giderek artıyordu ve ben gerçekten hiçbir şey anlamıyordum "Geleceği görmek hem olağanüstü bir lütuf hemde uğursuz bir lanettir Y/N" "Anlamıyorum Profesör" dedim odanın ortasındaki dev gezegen zımbırtısının etrafında dolaşıp ona daha da yaklaşırken "Gelecek değişkendir Y/N, eğer bu sabah bana gelip kehanetini anlatmasaydın Harry yanımda olurdu ve dediğin gibi ağır yaralanabilirdi" "Yani tüm bunlar-" "Hayır, senin suçun değil. Bu seçimleri ben yaptım-" "Hayır! Hepsi benim suçum! Tüm o Ölüm Yiyen'lere karşı hiç şansınız yok ve şimdi benim yüzümden ölecek-" Dumbledore birkaç adımda yanıma gelip gevşekçe sarıldı bana. Ayakta bile zor dururken nasıl olurda Harry'i gönderebirdi!? "Benim için endişelenme, yaşlı biri olabilirim ama aklım hâlâ yerinde" "Bir şeyleri değiştirebilirim sanmıştım.. Herkesin kurtulabileceği bir yol bulurum sanmıştım.." dediğimde aşağıdan gelen ayak sesleriyle ikimizde irkilmiştik. Sanırım Draco geliyordu "Tıpkı annen gibisin Y/N, onun kadar güzel, zeki ve iyi kalpli. Ona sandığından çok daha fazla benziyorsun" "Ama annem bir Ölüm Yiyen'di" dedim yaşlı gözlerimle Profesöre bakarken "Ölüm Yiyen'lerin hepsi sanıldığı gibi kötü değildir" dedi ve beni kendinden uzaklaştırıp devam etti "Şimdi gitmek zorundasın" "Profesör.." "Herkesi değil belki ama, geri kalan birçok kişiyi kurtarabilirsin" diyip beni merdivelere doğru hafifçe ittirdi Dönüp son bir kez daha Profesöre baktığımda bana gülümseyerek bakıp son sözlerini söyledi "Sen iyi birisin Y/N. Sana güveniyorum" Ardından yükselen ayak sesleriyle artık gitmem gerektiğini anlayıp diğer merdivenlerden hızla aşağı indim. Ginny ve diğerlerini bulup onları güvenli bir yere götürmeliydim.. En aşağı kata indiğimde herkesin panikle dışarı koştuğunu görmüştüm. Dikkatimi toplayıp Hermione ve Ginny'nin nerde olabileceğini düşündüm. Daha sonra herkesin dışarı koştuğunu varsayıp avluya bakmamın en mantıklı seçenek olduğuna karar vermiştim. Dışarı çıktığımda gözüme çarpan ilk şey gökyüzündeki hareketlilik olmuştu. Kafamı kaldırdığımda bulutlardan oluşan, kuru kafa ve onun ağzından çıkan bir yılan işaretiyle karşılaştım. Bu Ölüm Yiyen işaretiydi.. "Olamaz.." tekrar okula girdiğimde Büyük Salon'dan gelen sesler oraya yönelmemi sağlamıştı. Bellatrix masaların üstünde her şeyi kırıp dökerek ve delice kahkahalar atarak yürüyordu. Hemen ardından ise Profesörlerin masasının arkasındaki devasa vitray camı patlatmıştı. "Bellatrix!" Diye bağırdım ve asamı ona doğrulttum "Y/N Black?" "Y/N, yapma" Draco'nun sesi hemen yanımdan gelmişti ama ona dönmedim. Bellatrix'le kapatılması gereken bir hesabımız vardı "Ne o? Beni öldürecek misin yoksa?" Dedi dalga geçer gibi "Benden her şeyimi aldın!" Diye bağırdım "Y/N!" Kapıdan gelen tanıdık sesle dehşete düşmüştüm. Cedric asasını iki eliyle tutup hızla önüme geçti "Burda ne işin var!?" "Asıl senin ne işin var? Neden diğerleriyle beraber değilsin?" "Cedric, hemen gitmen gerekiyor!" "Hayır, onlarla savaşamazsın. Sen kaç ben onları oyalarım!" "Henüz her şeyini almamışım anlaşılan" diyip Cedric'e bir lanet gönderdi Neyseki Cedric laneti savuşturup karşı lanet göndermeyi başarmıştı. Sonrası çok hızlı gerçekleşmişti. İkiside ölümüne savaşıyordu "Cedric! Bu benim meselem! Sen karışma!" Diye bağırdım "Her şeyin bir zamanı var Y/N! Şuanda onu yenemezsin! Kaçmak zorundasın!" Dediğinde Bellatrix'i vurmayı başarmıştı. Bella yere düştüğünde üzgün ve korkmuş bir yüzle Cedric'e bakıyordu. Kaybedeceğini anlamıştı sanırım. Köşeye sıkışmıştı Bella önce Draco'ya baktı. Draco Cedric'in arkasından asasını çekmişti. Bunu gördüğümde bende kendi asamı Draco'ya doğrultmuştum. "İndir asanı Diggory!" "Aynı şekilde sende Malfoy!" Dedim Ne Draco Cedric'i vuracaktı ne de ben Draco'yu vuracaktım ama hepimiz asalarımızı çekmiştik işte Bu gergin ortam bir anda Bella'nın kahkahalarıyla bölünmüştü ama bu fazla sürmeden Bella bir anda kendi asasını Cedric'e doğrulttu "Durma, vur hadi. Ama değişen bir şey olmayacak. Kaybettin Bellatrix" dedi Cedric O andan sonra Bella'nın gözleri beni buldu ve asasını bana çevirip bağırdı "Avada Kedavra!" Bu sözlerden sonra zaman aniden yavaşladı. Her şeyin bittiği düşüncesi tüm bedenimi ele geçirmiş ve hareket etmemi engellemişti. Öleceğimi sanmıştım. Ta ki Cedric koşarak önüme atlayıncaya kadar. Yeşil ışık hüzmesi Cedric'in bedenine çarpıp yere düşmesine neden olurken sanki zaman eski haline dönmüş gibiydi. Zorlukla yutkunup bir adım attım, sonra bir adım daha ve bir adım daha.. Ben Cedric'in bedenine doğru koşarken Draco teyzesini de alıp çoktan gitmişti bile. "Cedric? Cedric cevap ver!" Diye bağırdım onun önünde diz çöküp bedenini kendime doğru çevirerek Göz yaşlarım Cedric'in yüzüne düşerken bunun gerçek olmaması için Tanrıya yalvarıyordum.. "Cedric lütfen, konuş benimle" dedim titreyen sesimle. Onun gözleri açıktı ama beni görmüyordu "Hayır, hayır hayır! Bu gerçek değil! Bu da bir rüya! Gerçek değil, gerçek değil!" "Y/N?" Ginny'nin sesini duymuş olmama rağmen o tarafa bakmamıştım "Lütfen uyan," diye fısıldadım yüzüne doğru. Ama faydası yoktu. O, ölmüştü.. "Cedric!" Diye büyük bir çığlık attığımda sımsıkı sarılmıştım ona. Göz yaşlarım yüzünden hiçbir şey göremiyordum ama Ginny'nin yanıma geldiğini anlamıştım. Yanımda diz çöküp omuzlarıma sarılmıştı Seslerden anlaşıldığı kadarıyla birçok kişi daha Büyük Salon'un önünde toplanmış bize bakıyordu "Y/N, bırak hadi onu.." bu Hermione'nin sesiydi "Cedric!?" Kapının önünden gelen tanıdık bir ses daha koşarak yanımıza gelmeye başladı. Cho O da onun cansız bedenini gördüğünde bedeni bunu kaldıramayıp dizlerinin üzerine düşmüştü. "Hayır.." diye acıyla fısıldadı Cho "Y/N, bırak hadi" dedi bir kez daha Hermione. Kafamı kaldırıp Cho'ya baktım. Tıpkı benim gibi ağlıyordu. Yavaşça Cedric'i onun kucağına bıraktığımda içimde çığ gibi büyüyen nefreti hissettim Hiç vakit kaybetmeden göz yaşlarımı silip ayağa kalktığımda herkes bana bakıyordu. Çıkışa doğru sinirli adımlarla ilerlemeye başladım "Y/N nereye gidiyorsun!?" Diye bağırdı Hermione arkamdan Hiçbir şey söylemeden yürümeye devam ettim. Bellatrix bu yaptığının hesabını vermek zorundaydı.. Okuldan çıktığımda nereye gideceğimi bilmiyordum ama Hagrid'in kulubesinin olduğu yerden gelen patlama sesi beni oraya sürüklemişti. Attığım her adımda başım ağrıyor ve giderek şiddetleniyordu. Bella ve diğerlerini gördüğümde acıyla yere düştüm. Tıpkı bir flashback gibi zihnime dolan görüntüler çektiğim acıyı daha da arttırıyordu "Bellatrix!" Diye bağırdığımda bana dönmüştü "Neydi bu!?" Diye konuştum kendi kendime. Ardından tekrar aynı şey olmuştu "Sen karışma Draco!" Diye bağıran Bella, yerde acılar içinde yatmama rağmen durmuyor, daha fazla lanet gönderiyordu Kafamı sallayıp gerçeğe dönmeye çalıştım. Neydi bunlar!? Neden görüyordum bunları? "Draco!" Diye acıyla bağırmaya çalıştım. Nasıl bir insan kendi yeğenine lanet gönderebilirdi ki!? "Gördün mü Y/N, o da seni kurtarmaya çalıştı ve hak ettiğini buldu" dedi Bella saçlarımdan tutup kafamı kaldırdı ve beni ona bakmaya zorladı. Draco'yu elbetteki öldürmemişti ama ayağa kalkamayacak duruma getirmekten de hiç çekinmemişti Bella saçlarımı bırakıp geri çekildi ve konuşmasına devam etti "Şimdi acı çektirdiğin son kişiye iyice bak. Çünkü bu gördüğün son şey olacak. Avada Kedavra!" "Ahhh!" Gördüğüm şeyler başımın ağrısıyla beraber son buldu. Bu, bu şey bir kehanet miydi? Ayağa kalkaraken Cedric'in sözlerini hatırladım "Her şeyin bir zamanı var Y/N! Şuanda onu yenemezsin! Kaçmak zorundasın!" Yani şimdi ondan intikam almaya çalışırsam bu benim sonum mu olacaktı? "Şimdi napıcam!?" Diye delice düşünmeye başladım. Zamanım azdı ve elimdeki tek fırsat bu olabilirdi. Ne yapmam gerekiyordu. Birkaç saniye daha düşündükten sonra kendimi toparlayıp onların yanına gitmeye başladım "Draco!" Yükselen sesimle beraber ordaki herkes bana dönmüştü. Onlara daha da yaklaşarak devam ettim "Bende seninle geliyorum" "Y/N?" "Hahahah! Duydunuz mu? Potter'ın en yakın arkadaşı bize katılmak istiyor!" Diye kahkahalar eşliğinde bağırdı Bellatrix daha sonra bana dönüp yüzünü iyice yakınlaştırarak şüpheli gözlerle konuştu "Draco'yu, Sirius Black ve sevgili Cedric Diggory'nin katili ile aynı evde yaşayabilecek kadar sevdiğine inanmamızı beklemiyorsun herhalde" Benim yüzümden diye geçirdim içimden. Benim yüzümden ölmüştü Cedric. Çünkü gördüğüm kehanette Cedric ile ilgili hiçbir şey söylemiyordu Bella.. Sözleri her ne kadar öfkeden deliye dönmemi sağlasa da kendimi tutup sakin bir şekilde cevapladım "Benim hakkımda ne düşündüğün umurumda bile değil. Senden hâlâ ölesiye nefret ediyorum ve bir gün Sirius'un da Cedric'in de intikamını alacağım ama şimdi senin geçmişte yaptığının aksine, ben sevdiğim adamın yanında duracağım" dedim ve sinirden yüzü düşen Bellatrix'i arkamda bırakıp Draco'ya doğru birkaç adım attım "Bunu yapamazsın" dedi Draco ellerini yüzüme yerleştirip kısık bir sesle konuşarak Ellerimi onunkilerin üzerine koyup gözlerine bakarak konuştum "Yapabilirim. Yapmak zorundayım. Kehaneti hatırla" dedim ve biraz duraksadım. Daha sonra kısık sesle devam ettim "Draco, seninle gelsem de gelmesem de öleceğim. Ve bu benim kalbimi acıtıyor. Ölsem bile senden ayrı kalma düşüncesi kalbimi acıtıyor. Bu yüzden seninle geliyorum.." "Snape! Sana güvenmişti!" Harry'nin sesiyle hepimiz ona döndük. Koşarak bize doğru geliyordu "İncarcerus!" Snape'e gönderdiği lanet işe yaramamıştı "Dövüş! Seni korkak dövüş!" Diye bağırdı Harry Hâlâ bize doğru gelmeye devam ediyordu ama Bella'nın lanetiyle geriye savrulmuştu "Hayır! O Karanlık Lord'a ait!" Diye uyardı Snape Harry bir süre yerden kalkmadı. "Y/N?" Snape dikkatli bir şekilde bize dönüp yürümeye başladı. Draco ise elimden tutup beni çekiştirmeye başlamıştı. Üzgünüm Harry, bu defa yanında olamam.. "Sectumsempra!" Harry yeniden ayaklanıp Snape'i arkasından vurmaya çalışmıştı ama bunda da başarısız olmuş ve tekrar düşmüştü "Kendi büyülerimi bana karşı kullanmaya cesaret mi ediyorsun Potter?" Dedi ve devam etti "Evet, Melez Prens benim" "Gidelim" dedi Draco benim hâlâ Harry'e baktığımı görünce.. Nasılsınız aşklarımmm?
|
0% |